Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1992

    Piyasanın En Göz Alıcı Telefonu: HTC One M9

    HTC, One serisi ile yakaladığı başarıyı One M9 ile pekiştirmek istiyor. Alüminyum gövde, başarılı ergonomi ve zengin donanım birleşenleri bu ürünü farklı kılıyor.

    Şubat ayında Barcelona Mobil Word fuarında tanıtılan HTC One M9 esasında 1-2 ay sonra piyasaya çıkacaktı. Fakat Samsung’un üst model Galaxy S6 ve Galaxy S6 Edge’i tanıtması HTC’nin planlarını bozdu. Üst segment alanında pastayı Samsung’a kaptırmak istemeyen HTC, One M9’u yeni Galaxy Ailesinden önce davranarak ürünü satışa sundu.

    HTC One M92a yakından baktığımızda bir önceki nesil One M8e tıpatıp benziyor. HTC, zaten çok başarılı olan bu ailenin ergonomisini ve tasarımını değiştirmeye gerek duymadı. Esasında iyi de oldu. Çünkü Alüminyum gövdeli Unibody tasarım kendisinden çok fazla söz ettiriyor. Peki bu yeni ürünün farkı nerede? Hemen söyleyelim. Fark detaylarda gizli.

    htc one m9 4

    HTC, yeni One serisini tasarıma sadık kalarak ufak rötuşlar yaptı. Önceki nesilde yuvarlatılmış kenarlar yerine daha keskin ve hissedilebilir kenar tasarımına geçildi. Ekran hafif çıkık, küçük bir basamak hissi veriyor. Bununla birlikte de gümüş renkli gövdenin kenarlarında, altın renk tasarımı ürüne müthiş bir hava katıyor.

    HTC One M9, 69 mm en oranı ile One M8’den 1 mm daha kısa. Kalınlığı 9.4 mm yerine 9.6 mm’ye artmış durumda. 144 mm uzunluğunda olan M9, 157 gr (2.5 gr daha ağır) ağırlığında. 2600 mAh’lık pil yerine 2840 mAh’lik bir pilin kullanılması önemli bir avantaj.

    htc one m9 3

    Sekiz çekirdekli işlemciye sahip

    Günümüzde bazı üreticiler ekranlarında QHD çözünürlüğüne (2560×1440 Pixel) geçmiş durumdalar. HTC One M9, 1920×1080 çözünürlüğü ile bu alanda bir değişiklik yapmadı. Zaten yapması da gerekmiyor. Çünkü 5 inç büyüklüğündeki ekran 441 ppi piksel yoğunluğu ile oldukça başarılı ve fazlasıyla yeterli. Görüntü yüksek bir keskinliğe sahip. Bununla birlikte yüksek bir parlaklığa ve renk doğruluğuna sahip.

    Üründe beğendiğimiz bir özellik, performansı ile bizi şaşırtması. Sekiz çekirdekli 64 bit Qualcomm Snapdragon 810 işlemcisine sahip olan HTC One M9, çok yüksek bir performans sunuyor. Dört çekirdek 2 GHz, diğer dört çekirdek 1.5 GHz çalışma frekansına ulaşıyorlar. Tabi burada kullanılan 3 GByte belleği de unutmamak lazım.

    htc one m9 2

    HTC One M9, 32 GByte’lik bir kapasiteye sahip. Bu esasında yeterli. Ama daha fazlasını isteyen kullanıcılar microSD yuvasına 128 GByte’lık bir kapasite takabiliyorlar. Birçok üst seviye ürünlerde olduğu gibi HTC One M9’da yoğun kullanımda ısınıyor. Yeni güncelleme ile aşırı ısınmanın önüne geçildi. Yaptığımız testlerde bu konu ile ilgili bir sorun ile karşı karşıya kalmadığımızı söylemeliyiz. Yüksek performanslı bir cihazın, ısınması oldukça normal.

    Unutmadan söyleyelim. HTC One M9, saniyede 300 Mbit hızına ulaşabilen yeni nesil LTE teknolojisine sahip. Bununla birlikte yeni nesil 802.11ac WiFi teknolojisini de destekliyor. Bluetooth 4.1, NFC ve TV kumandası unutulmamış. Miracast ve DLNA desteği de yer alıyor.

    htc one m9 1

    Ultrapixel Yerine 20 MP’lik Kamera

    HTC One ailesi kullandığı Ultrapixel kamera teknolojisi ile çok eleştirilmişti.4 MP’lik Ultrapixel kamera bu sefer ön tarafta yer alıyor. Arka tarafta ise 20 MP’lik bir kamera kullanıldı. Kompakt kameralarda bildiğimiz 1/2,3 inç büyüklüğünde bir sensora sahip olan arka kamera oldukça başarılı. İlk test cihazını kullandığımızda inanılmaz bir hayal kırıklığına uğramıştık. Çektiğimiz fotoğraflar grenli ve kenarları keskin değildi. Pazara sunulan HTC One M9 cihazlarında bu sorun yok. HTC, bir yazılım güncelleme ile bu sorunu çözdü. En zayıf noktası ise özellikle karanlık ortamlarda bizim beklediğimiz kaliteyi verememesi.

    En güçlü özelliği ise 0.2 sn içinde netlik yapıp fotoğraf çekmesi. Özellikle hareketli görüntülerde çok iyi fotoğraflar çekmeniz mümkün. Bununla birlikte UHD-4K video çekmesi de önemli bir avantaj. Yaptığımız testlerde Video çekim kalitesi olarak piyasanın en iyi ürünü olduğunu rahatlıkla söylemeliyiz.

    Ürünü detaylı incelemek ve satın almak için buraya tıklayın

    Battlefield: Hardline

    0

    Battlefield

    Battlefield 4’ün sorunlu çıkışının ardından serinin bir sonraki oyunu için baskı iyice artınca yapımcılar çareyi bize bambaşka bir Battlefield oyunu tasarlamakta bulmuş. Bir polisiye hikâyesi ve kendine özgü çoklu oyunculu modlarıyla, Battlefield markasının sağlam oynanış mekaniklerini birleştiren oyun hem Battlefield oyuncularını, hem de yeni oyuncuları sevindirmek amacında. Elbette asıl önemli olan bu konsepti serinin kendi tarzına iyi yedirebilmek.

    yazi_80564_1

    Oyunun hikaye modu belki de serinin külliyatındaki en eğlenceli ve tatmin edici tek kişilik oynanışa sahip. 10-12 saat arası bir süre vadeden oyunun sunumu ve aksiyon sahneleri ne abartılı kaçmış ne de fazla gerçekçi durmuş. Hikaye derinliği olarak çok fazla şey vaat etmiyor ama olayların eğlenceli ve sade işlenişi sizi neler olup bittiğini kolayca anlamanıza ve oyunun akışına kapılmanızı sağlıyor.

    Kontrolümüzde olan karakterin sıkıcı kişiliğini diğer karakterlerin birbirleriyle ve sizle olan eğlenceli ve komik diyaloglarından dolayı yadırgamıyorsunuz. Ayrıca çıktığınız görevler sırasında ortağınızla olan konuşmalarınız da karakterlerin geçmişine ışık tutuyor ve kişilikleriyle ilgili bilgi veriyor.

    yazi_80564_2

    Battlefield: Hardline’ın çoklu oyunculu kısmına girdiğinizde ise bizi Heist, Blood Money, Hotwire, Resque, Crosshair ve artık klasik haline gelmiş olan Conquest (Large)/Team Deathmatch modları karşılıyor. Conquest ve TDM modları BF4’den aynen alınmış diyebiliriz. En çok merak edilen şeylerden biri de oyunun iyi bir çıkış yapıp yapmayacağıydı. Battlefield: Hardline selefinin feci sorunlarıyla boğuşmadan tertemiz bir çıkış yaptı diyebiliriz.

    Hardline’ın en ilgin. ve oyuncular arasında en çok beğenilen modu ise aslında mobil bir Conquest modu olan Hotwire modu. Burada ele geçirmeye çalıştığınız araçlar var ve araçlara binip belirli hıza ulaştığınız zaman puan kazanmaya başlıyorsunuz. Bu da hızla giden araçları ele geçirmek veya yok etmek isteyen oyuncular arasında sıcak takipler yaşanmasına yol açıyor. Seriye gelen yenilikçi bir mod olarak size aksiyon dolu sahneler yaşatacak. Tek sorun, her ne kadar araçları turlarken puan kazanıyor olsanız da uzun süre peşinize kimsenin takılmaması bazen sıkıcı olabiliyor.

    66

    Profesyonel oyuncular için eklenen oyun modları Resque ve Crosshair ise 5’e 5 olarak oynanan, devre bazlı, taktiğe dayalı modlar. Bu iki oyunda da bir sonraki tura kadar doğamıyorsunuz ve takımınızı yalnız bırakabiliyorsunuz. Resque modunda 2 adet rehineyi suçlulardan kaçırmaya çalışırken, Crosshair’da takımınızda VIP olarak belirlenen bir oyuncuyu korumaya ve istenilen araca ulaştırmaya çalışıyorsunuz.

    Bu maçlarda devreler oldukça hızlı sonuçlanıyor ve toplamda en fazla skoru elde eden maçın galibi oluyor. Sona kalan oyuncular arasında tedirgin anlar yaşanabiliyor. Takım arkadaşlarınızla oldukça keyifli olan bu modları denemek isteyebilirsiniz.

    Hardline’ı diğer Battlefield’lardan ayıran sadece seriye getirdiği yepyeni tema değil. Farklı sınıfların yanı sıra artık oyun oldukça hızlı ve serinin diğer oyunlarının aksine piyade bazlı oynanışa sahip. Yine de araçlar eskisi kadar olmasa da varlığını hissettiriyor. Hardline daha çok birebir çatışmalara odaklanıyor. Ölümler çok çabuk ve hızlı gerçekleşiyor. Artık refleksleriniz bu oyunda daha fazla önem taşıyor. Bazen ne olup bittiğini anlamadan kendinizi yerde bulabiliyorsunuz.

    67

    Hatırlarsanız Battlefield: Hardline’ın ikinci betasında birçok iyileştirme yaşamıştı. Bu iyileştirmenin asıl etkisi sınıflar arasındaki dengelemeler ve grupların sahip olduğu silahların tamamen birbirinden ayrılmasında ortaya çıkmıştı. Bunun yanında sınıflara ait çeşitli ekipmanları ve ağır silahları da haritaya dağıtılmış olarak kullanabiliyoruz. Bu durum size oyun içerisinde farklı seçenekler sunsa da sınıfların işlevini ve farklarını ortadan kaldırmış gibi duruyor. Artık hangi sınıfı seçtiğiniz, oyun içindeki görevinizden çok silah ve ekipman seçiminizde bir seçenek sağlıyor gibi görünüyor.

    Son olarak, Battlefield: Hardline, eğlenceli ve tekrar oynanabilirliği yüksek hikaye modu ve farklı çok oyunculu modlarıyla size daha önce tatmadığınız bir Battlefield deneyimi yaşatacak.

    3D Yazıcı Teknolojisinde Gelinen Son Nokta

    0

    1980’lerde sadece endüstriyel alanda ürün tasarımında kullanılan 3D baskı teknolojisi, günümüzde oldukça popüler. Günümüzde endüstriyel alanda devrim niteliği taşıyan 3D baskı teknolojisi ile yapılabilecekler tam anlamı ile hayal gücü ile sınırlı.

    Daha önceki 3D yazıcılar makalemde bu teknolojinin teknik özelliklerine değindiğim için bu yazımda kullanıldığı sektörler ve ortaya çıkan ürünler hakkında bilgi vermek istiyorum.

    3DBasilmisBurun11

    3D yazıcılar, tıp sektöründe, biyolojik dokuların ve yapay organ üretiminde hücrelerin tutunabileceği kalıpların hazırlanmasında, kimyasal bileşik veya ilaç üretiminde, farklı fonksiyonlara sahip protein moleküllerinin biyokimyada tasarlanmasında, nano teknolojide ve biyomedikal sektörü parça üretiminde kullanılmaya başlamış durumda. ABD’li bir araştırmacı geçtiğimiz yıl bir hastadan alınan dokuları işleyerek, altı saat içerisinde 3D yazıcıdan böbrek basmayı başardı. Belçika’da yapılan bir araştırmada ise iki ayrı hastaya 3D yazıcıda basılmış yüz ve çene takıldı. 3D teknolojisinde yaşanan hızlı gelişmeler, çok yakın gelecekte birçok bilimsel gelişmeyi de beraberinde getireceğe benziyor.

    screen-shot-2014-04-18-at-1.52.18-pm

    3 boyutlu olarak çizilen hemen her şey 3D Yazıcı ile basılabiliyor. Sadece bazı tasarımları üretebilmek için profesyonel makinalar gerekiyor.  Örnek vermek gerekirse;  protez el basımında otomotiv sektöründe kullanılan 3D Yazıcıya, çikolata basan 3D Yazıcıdan meyve basan 3D Yazıcıya kadar bir çok farklı alanda kullanılıyor. Bilim insanlarının 3D yazıcıları organ basma amaçlı kullanmak üzere yaptığı çalışmalar devam ediyor.

    Japonya’da yapılan çalışmanın sonuçlarına göre önümüzdeki 3 yıl içinde canlı hücreler 3D yazıcılarda basılıp organ haline getirilecek. Tokyo Hastanesi Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar sonuç verirse kulak ve benzeri basit yapıya sahip organlar yazıcılardan basılabilecek.

    3D yazıcı ile basılan insan kafatası, ameliyat ile bir hastaya nakledildi bile.

    3D Yazıcılarda PLA ve ABS plastikleri yaygın olarak kullanılmakta olup, profesyonel makinelerde titanyumdan seramiğe, çelikten mum benzeri materyale kadar birçok farklı ham madde kullanılabiliyor.

    3D yazıcıların bir diğer kullanım alanı ise yiyecek basmak. Üzerinde çalışılan konulardan biri olan yiyecek baskısı ile ilgili bazı adımlar da atıldı. Örneğin pizza yapabilen ve çikolata basabilen yazıcılar bulunuyor. Bunları bir adım öteye taşıyıp farklı içerikleri bir araya getirebilecek yazıcılar üzerinde de çalışmalar yapılıyor.

    Üniversiteler yeni yıl bütçelerine 3D yazıcıyı kesinlikle ekliyorlar. Fiyatların ucuzlamasıyla erişilebilir duruma gelen cihazlar, eğitim sektöründe de yeni olanaklar sağlıyor.

    motor_4946

    Avustralya’daki Monash Üniversitesi, Emaero Mühendislik, Federal Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Organizasyonu (CSİRO) ve Deakin Üniversitesi tarafından ortaklaşa yürütülen proje ile 3D yazıcı ile üretilen ilk jet motoru görücüye çıktı. İlk kez Avustralya’nın Geelong kentinde düzenlenen Avustralya Uluslararası Havacılık Fuarı (Avalon Airshow) 2015’te sergilendi. Fuarı gezenlerin yoğun ilgisi ile karşılaşan jet motoru, havacılık sektörünün dev kuruluşları Boeing ve Airbus’ın da dikkatini çekti.

    3D-house-e1397559280268

    Çin merkezli WinSun firması, tamamı 3D yazıcılarda basılan materyalden oluşan beş katlı bina ve 1100 metrekarelik villa yaptı. Dünyanın ilk 3D yazıcısında basılan bina, Suzhou Industrial Park’ta gösterime sunuldu. WinSun firması, Mart 2014’te yaptığı açıklamada 24 saat içinde 3D yazıcı ile 10 tane ev bastığını duyurmuştu. Şirketin, üretim materyali olarak sanayi atığı ve inşaat malzemesi kullandığını ve karışımın çabuk kuruyan beton ile birleştirerek basımı gerçekleştirdiğini söylemeliyim.

    Stratasys, MakerBot, Organovo ve Inno3D gibi firmaların yaptığı araştırmalar ile gelişen 3D yazıcı pazarı, başta yapay organların üretilmesi ve 3D teknolojiyle üretilen bataryaların hazırlanması olmak üzere birçok alanda önemli değişiklileri beraberinde getiriyor. Gartner’in araştırmasına göre 2018 yılına gelindiğinde satılan 3D yazıcıların sayısı yıllık 2.3 milyonu bulacak.

    Bebek koltuğu otomobilinizde süs olmasın

    İstanbul trafiğinde giderken çocukların ön koltukta kucakta ya da oto güvenlik koltuğu olmadan arka koltuğa oturtulmuş şekilde taşındığı birçok otomobille karşılaşıyorum. Açıkçası elimden geldiği kadar bu aileleri yaptıkları şeyin çok tehlikeli olduğu konusunda uyarmaya çalışıyorum. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de otomobillerde çocuklar için oto güvenlik koltuğu zorunlu. Bu kurala uymayanlar trafikte ceza yiyebiliyorlar. Ama en önemli şey elbette bizim her şeyimiz olan çocuklarımızın otomobillerde kaza esnasında en yüksek güvenliğe sahip olmaları. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu gibi kurallara büyük önem veriliyor. Örneğin gittiğim birçok ülkede ticari taksilerde dahi bir bebek koltuğu bagajda bulunuyor ve bu koltuk olmadığı takdirde sürücüler sizi araçlarına almıyor.

    Geçtiğimiz haftalarda bebek telsizi alırken nelere dikkat ettiğimi, hangi telsizi tercih ettiğimi yazmıştım. Bu yazımda da otomobilim için oto güvenlik koltuğu seçerken nelere dikkat ettiğimi ve deneyimlerimi sizlere aktaracağım.

    Oto güvenlik koltuğu kullanımında yasal durum

    Türkiye’de boyu 1,5 metreden kısa ve 36 kilonun altındaki çocukların otomobil ve diğer benzer araçlarda güvenliklerini sağlayacak bağlama sistemleri ile taşınmaları yasal olarak zorunlu. Ayrıca yasalardan öte yapılan tüm araştırmalar ve gerçek olaylar oto güvenlik koltuklarının çocukların güvenliği açısından büyük önem taşıdığını gösteriyor. Bu yüzden ilk olarak ailelerin çocuklarının güvenli bir şekilde yolculuk yapabilmeleri için oto güvenlik koltuklarının önemini anlamaları ve buna inanmaları gerekiyor.

    Açıkçası ben daha kızım doğmadan önce araştırmalarıma başladım. Oto güvenlik koltuklarının çocuğun yaşı, boyu, kilosu, araçta koltuğun bağlanabilmesi için özel bir sistem olup olmadığı gibi çeşitli kriterlere göre farklı tipleri bulunuyor.

    Yapılan araştırmalar 1 yaşına kadar bebeklerin yüzleri koltuğa bakacak şekilde taşınması gerektiğini gösteriyor. Bu yüzden ilk aşama olarak kızım için ana kucağı diye de tabir edilen oto koltuğunu tercih ettim. Satın aldığım ana kucağının bir diğer özelliği ise bebek arabasına da takılabilmesiydi. Bu sayede kızımı kolayca otomobilden indirip bebek arabasına oturtabildim. Açıkçası birçok durumda bu bana kolaylık sağladı.

    Bebek

    Güvenlik ve kullanım kolaylığı büyük önem taşıyor

    Kızım bir yaşını bitirdikten sonra ağırlığına daha uygun ve rahat olan bir koltuk arayışına girdim. Bu arayışımdaki en önemli kriterlerden birisi açıkçası Isofix özelliğine sahip olması oldu. Isofix ile emniyet kemerlerine gerek kalmadan özel aparatlarıyla koltuğa hızlı ve kolay bir şekilde takılıp sabitlenebiliyor.

    Dikkat ettiğim bir diğer konu ise ADAC testlerinden kaç puan aldığı. Almanya kökenli bir şirket olan ADAC, her yıl otomobillerde çocuk güvenliği ile ilgili testler gerçekleştiriyor. ADAC, sadece bu koltukların güvenliğini test etmekle kalmıyor aynı zamanda kullanım kolaylıklarına da bakıyor. Yıldız sayısı ne kadar yüksekse o koltuk da o kadar güvenli ve kullanımı kolay oluyor.

    Sonuç olarak canımızdan daha fazla değer verdiğimiz çocuklarımızı hem güvenli hem rahat bir şekilde taşımak çok önemli. Bu yüzden doğru koltuğu seçerken ince elemek sık dokumak gerekiyor. Doğru koltuğu seçtikten sonra kullanım da büyük önem taşıyor. Sonuçta oto güvenlik koltuğu bir süs eşyası değil.

    Çocuklar için oto güvenlik koltuğu kullanırken dikkat edilmesi gerekenler

    – Koltuğu otomobile doğru bir şekilde yerleştirin. Isofix’li bir koltuk kullanıyorsanız koltuğun tam takıldığından emin olun. Emniyet kemeri ile sabitliyorsanız kemeri doğru noktalardan geçirerek sabitleyin.

    – Gideceğiniz mesafe çok kısa olsa bile çocuğunuzu kesinlikle güvenlik koltuğuna oturtun. Çocuğunuzu koltuğa doğru bir şekilde yerleştirin ve kemerlerini düzgün takın. Emniyet kemerini çıkarmayın ya da çok fazla boşluk bırakmayın. Otomobil hareket halindeyken çocuğunuzu koltuktan kaldırmayın. Emzirme, yemek yedirme vb. durumlar için aracınızı güvenli bir yere çekin.

    – Çocuğunuzu asla ama asla ön koltuğa oturtmayın, hele ön koltukta kucağınızda hiçbir şekilde taşımayın.

    – Oto güvenlik koltukları sürekli yenileniyor ve güvenlik özellikleri artırılıyor. Bu yüzden çok eski koltukları kullanmamakta büyük fayda bulunuyor.

    Çocuğunuz için oto koltuğu satın almak ya da seçenekleri görmek için buraya tıklayın…

    Philips’in 2015 model yeni nesil akıllı televizyonlarına ilk bakış

    Lifestyle image Android 5500 series
    Android ve kütüphane sistemi akıllı televizyonlar için yenilikçi bir arayüz

    Barcelona’da Philips’in özel olarak yeni nesil modellerini lanse ettiği bir etkinliğe katılıp onlarca televizyonu saatlerce inceledik. Gördük ki Philips, akıllı televizyon pazarında büyük yatırımlar yapmış. Bunların sonuçlarından biri olarak da 2015 serisinde Android L yani Lollipop işletim sisteminin öne çıktığını görüyoruz. Bu sene Philips’in birçok modelde Android işletim sistemini göreceğiz. Tabii bu Android klasik anlamda tablet veya telefondan alıştığımızdan farklı bir arayüzle geliyor. Kütüphane sistemini andıran daha büyük imgelerden oluşan arabirim hem göze güzel gelirken kumanda ile kullanımı da kolaylaşmış. Android’in artılarına geldiğimizde ise yazılım seçenekleri başı çekiyor. Skype veya ofis programları kolaylıkla yüklenebilirken medya oynatıcı zenginliği de kendiliğinden geliyor. Eğer PDF bakmak, kayıpsız dijital ses dosyası FLAC veya bazı tür AVI dosyalarını açmanız gerekiyorsa gerekli programı kurmanız yeterli oluyor. Philips’in bir diğer yatırım yaptığı konu da OnLive. OnLive internet üzerinden bir sunucuya bağlanarak oyun oynama olanağı sunan bir sistem. İyi bir 8 Mbit bağlantı ile 720p çözünürlükte birçok oyunu televizyon üzerinden oynayabiliyorsunuz. Çeşitli kumandalar desteklendiği gibi Philips’in kendisi için özel yaptırdığı bir kumandanın da çok hoşumuza gittiğini belirtelim. Android’in bir diğer artısı da Philips’in akıllı ev sistemlerine giriş yapması. İzlediğimiz demoda Wi-Fi üzerinden evin havasını ve ısı değerini izlediğimiz televizyondan çeşitli ayarları değiştirebiliyor, mevcut güvenlik kameralarına bağlanıp izleme yapabildik. Philips giriş ve orta segment ürünlerinde çift çekirdekli işlemci ve 8GB depolama birimini kullanıyor. Bu rakamlar üst-orta ve üst segment modellerde dört çekirdek ve 16 GB olarak kendini gösteriyor. Daha fazla depolama alanı ihtiyacı duyanlar için de Philips’in özel olarak geliştirdiği harici çözümlerinin mevcut olması sevindirici.

    Lifestyle image 7600 series
    Ambilight salona ışık saçarken…

     

    Ambilight özelliği 11 yıldır Philips markasının vazgeçemediği özelliklerden biri. Ambilight’ı televizyonu saran ve ekrandaki görüntüye göre milyonlarca renk paletinden uygu olanını verip atmosferi tamamlayan ve bir nevi görüntüyü yayıp genişleten bir ışık teknolojisi olarak yorumlamak mümkün. Bu teknoloji aslında sözle fazla anlatılmıyor. Ancak o kadar etkili ki Philips’in yaptığı bir araştırmaya göre Ambilight kullanıcılarının %80’i bir sonraki televizyonunda bu özelliği şart koşuyor. 2015 Ambilight’a baktığımızda ise artık müzik modunun eklendiğini görüyoruz. Philips’in Hue ışıklarıyla aşina olduğumuz bu özellik ışığın rengini veriyor. Işığın rengi mi olur demeyin. Sesin tiz ve bas değerlerinin temel alındığı bu özellik sayesinde Darth Vader’ın İmparatorluk Marşı’nı çalarken siyah ve kırmızı ağırlıklı tonları izleyebilirsiniz. Bir diğer Ambilight özelliği de oyun modu. Oyunlar akış olarak çok hızlı olduğu için Philips, çok yüksek tazeleme hızı ile bu soruna çözüm bulmuş. Bir de sinema gibi diğer modlardan farklı olarak oyunun hakim tonuna kontrast ışık sunmak yerine bütünleyici bir yaklaşım takip edilmiş. Yani Alien Isolation gibi karanlık tonların öne çıktığı bir ortamda Ambilight da daha koyu renklerle tamamlayıcı oluyor.

    7600 series
    7600 modeli ile Philips teknoloji şovu yapıyor

     

    Geliyoruz Philips’in bu seneki amiral gemisi 7100 serisine. 7100 serisi 49 ve 55 inç ekranlardan oluşan 4K televizyonlar. Philips’in bu televizyonda en çok üzerinde durduğu konulardan biri Micro Dimming Pro. Özellikle ilk günden beri LCD/LED panellerin zorlandığı konu mutlak siyah üzerine eğiliyor. Ekran birçok alana bölünerek her biri kendi içinde ayrı bir işlemden geçerek farklı parlaklık ve koyuluktaki değerleri yansıtıyor. Philips’in kullandığı özel 17-bit işlemci 2.250 trilyon renk görüntüleyebiliyor. Bu panel renkleri boğmak veya gereğinden fazla öne çıkarmak yerine daha doğal görüntü vermeyi hedefliyor. Dolayısıyla ilk baktığınızda olağanüstü etkilenmeniz söz konusu olmasa da bu doğallık başka markaların kullandığı panellerin size yapay gelmesini sağlayabilir. Kesinlikle zevk ve tercih meselesi olan bu duruma satın almadan önce dikkat etmenizi öneririz.

    Philips televizyonlara yakından bakmak için buraya tıklayabilirsiniz.

    Partiye hazır mısın?

    Aranızda muhtemelen şimdiye kadar hiç pijama partisi yapmamış olan yoktur. Hepimiz iş hayatının hareketli temposuna geçmeden önce lise ya da üniversite yıllarında kız arkadaşlarımızla geleneksel hale getirdiğimiz pijama partileri düzenlemişsizdir. Sabahlara kadar hiç bitmeyen muhabbetler, ardı arkası kesilmeyen dedikodular, tıka basa doyan karınlar ve duvarları çınlatan kahkahalar… Şimdi ‘biz artık büyüdük, bu yaşta pijama partisi mi olur’ demeyin! Teknolojinin bizlere sunduğu nimetlere bakarsak, bu yaşta olsa olsa teknolojik pijama partisi olur. Nasıl mı? İşte böyle…

    iStock_000009996045_Large

    Hakan o kızı mı likelamış?
    Evet, pijama partilerinin en vazgeçilmezi hiç şüphesiz ki ardı arkası gelmeyen dedikodulardır. Eskiden cep telefonlarının olmadığı dönemlerde kulaktan dolma sözlere inanılır, konu masaya yatırılır ve sabahlara kadar tartışılırdı. Şimdi hayatımıza giren cep telefonları ve bunun beraberinde sosyal medya ağları sayesinde artık herkes herkesten anında haberdar olabiliyor. Dolayısıyla pijama partilerinin dedikodu seansları çok daha eğlenceli hale gelebiliyor. Hakan Instagram’da hangi kızı likelamış, Zeynep Facebook’ta Ceren hakkında ne yazmış, Mehmet Swarm’da hangi etkinlikten check-in yapmış, bunları öğrenip kritiğini yapmanız artık an meselesi. Dilerseniz bütün arkadaşlarınızla ilgili bilgilerin avucunuza gelmesini sağlayacak cep telefonu modellerine buraya tıklayarak göz atabilirsiniz.

    Fotoğrafımızı herkes görsün!
    Kızkıza eğlencenin olmazsa olmaz kuralı da o anı ölümsüzleştirecek fotoğraflardır. Seneler geçse bile, fotoğraf albümünüzü açarak eski günlerde ne kadar eğlendiğinizi hatırlamak istersiniz. Dijital fotoğraf makineleri yokken, ezbere pozlar verilir, nasıl çıktığınızı öğrenmeniz günlerinizi alabilirdi. Günümüzün teknolojik pijama partilerinde ise içinde bulunduğunuz durumu anında görüntüleyebiliyor, film bitti mi derdi olmadan yüzlerce hatta binlerce fotoğraf çekebiliyor, nasıl çıktığınıza hemen bakabiliyor ve hatta sosyal medya üzerinden anında paylaşabiliyorsunuz. Bunun için 2 farklı seçeneğiniz var: Son zamanların modası bir selfie çubuğu alarak hepinizin aynı karede görünmesini sağlayabilirsiniz. Cep telefonunuzu kullanarak çekeceğiniz bu fotoğrafları anında paylaşmanız da mümkün. Dilerseniz dijital bir fotoğraf makinesi kullanarak da anılarınızı ölümsüzleştirebilirsiniz. Makinenizin içerisinde yer alan SD Kartı bilgisayarınıza yerleştirerek ve içindeki fotoğrafları bilgisayarınıza aktararak bu yöntemle de fotoğraflarınızı anında paylaşabilirsiniz. Bu konuda size yardımcı olacak dijital fotoğraf makinelerini buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz.

    Çek oradan kısa bir film!
    Teknolojik pijama partinizde fotoğraf çekmenin beraberinde video kaydı da gerçekleştirebilir ve ileride izlediğinizde ‘vay be ne kadar eğlenmişiz’ diyerek yüzünüzde tatlı bir tebessüm oluşturabilirsiniz. Bunu da yine ister cep telefonunuzla isterseniz de bir kamera yardımıyla yapabilirsiniz. Kamera ile yaptığınızda bir tripod yardımıyla kameranızı sabitleyebilir ve farklı kostümlerle akşamınızı daha eğlenceli hale getirebilirsiniz. Eğer bir kameraya ihtiyaç duyarsanız buraya tıklamanızda fayda var.

    3 boyutlu parti keyfi…
    Pijama partilerindeki en büyük eğlencelerden biri de hep film izlemek. Bu gibi durumlarda genelde komedi izleyip hep beraber katılarak gülmek ya da korku türünü tercih edip korkudan birbirinize kenetlenmek tercih edilir. Artık günümüzde tüplü televizyonlar yerine çok daha teknolojik özelliklere sahip, geniş çerçeveli ince televizyonlar kullanılıyor. Ve hatta teknoloji 3 boyutlu görüntüleri aktarabilecek kıvama da geldi. Siz de bu özel akşamınızda kızkıza bir 3 boyutlu film seçebilir ve dev ekranda farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz. Üç boyutlu televizyon seçenekleri için buraya tıklayabilirsiniz.

    Haydi kızlar, şimdi dans zamanı!
    Kadınların pijama partisi gibi ortamlarda bir araya geldiklerinde en çok yapmaktan zevk aldıkları şeylerden biri de müzik eşliğinde çılgınlar gibi dans etmek. Hele ki evde iyi ses veren bir ses sistemi varsa bu eğlencenin tadından yenmez. Bunun için 5.1 ses sistemlerini tercih edebilirsiniz. Ürünleri incelemek için buraya tıklayın.

    CryptoLocker tehlikesi büyüyor

    gorsel22

    İnternet, hayatımıza getirdiği büyük kolaylıkların yanında bazen bize büyük sıkıntılar da yaşatabiliyor. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi son günlerde adını sıkça duyar olduğumuz bir çeşit kötü amaçlı yazılım. Bu yazılımı bilgisayarınıza bulaştırabilmeleri için gün içerisinde sıkça yapmış olduğunuz yazışmalarda, hizmet aldığınız bir servis veya güvendiğiniz bir yerden gelen elektronik postalarda “acilen tıklanması gereken” algısı oluştururlar ve gelen mesajdaki bağlantıya tıklamanızı isterler. Genelde bir kargo firmasından, hizmet alıp ödeme yaptığınız bir servisten veya mal satın aldığınız bir siteden geliyormuş taklidi yapan iletiye kanarak içerisindeki bağlantıya tıklarsanız CryptoLocker isimli bu zararlı yazılım bilgisayarınızda çalışacak ve tüm kişisel dosyalarınıza şifre vererek kilitleyecektir. Karşınıza gelen ekranda da sizden dosyalarınızı tekrar kullanabilmeniz için fidye ödemenizi isteyen mesajı görürsünüz. Size belirli bir zaman verirler ve bu zaman dilimi dolduktan sonra da tüm dosyalarınızın yok edileceği bilgisi verilir. Elbette ödeyeceğiniz para ne olursa olsun bir daha dosyalarınıza ulaşılabileceğinin hiçbir garantisi yoktur ve fidyeyi ödeseniz bile dosyalarınızı yeniden kullanabilmeniz için şifre verilmesi tamamen bu işi yapanların insafına kalmıştır.

    Hangi tür dosyalar etkileniyor?

    Şu ana kadar edinilen verilere göre genel olarak bilgisayarınızda etkilenen uzantılar aşağıdaki gibidir:  3fr, accdb, ai, arw, bay, cdr, cer, cr2, crt, crw, dbf, dcr, der, dng, doc, docm, docx, dwg, dxf, dxg, eps, erf, indd, jpe, jpg, kdc, mdb, mdf, mef, mrw, nef, nrw, odb, odm, odp, ods, odt, orf, p12, p7b, p7c, pdd, pef, pem, pfx, ppt, pptm, pptx, psd, pst, ptx, r3d, raf, raw, rtf, rw2, rwl, srf, srw, wb2, wpd, wps, xlk, xls, xlsb, xlsm, xlsx. Yani başka bir deyişle Microsoft programlarının dosyaları, bilgisayarınızdaki tüm resim dosyaları ve bir çok farklı uzantılarda dosyalar bu saldırıdan etkilenir.

    CryptoLocker, genel olarak pdf zannedilen yani görüntü olarak PDF gibi duran fakat exe yani çalışabilir olan programın çalışması ile bilgisayarınıza yerleşir. Yani siz aslında PDF sandığınız dosyayı açınca bilgisayarınız  kilitlenecek ve CryptoLocker ekrana çıkardığı mesaj yoluyla sizden fidye isteyecektir.

    Özellikle belirtelim ki; CryptoLocker  bilgisayarınızda çalıştığı andan itibaren sisteminizi yeniden açıp kapamanızın veya PDF dosyasını silmenizin hiç bir önemi yoktur. Ayrıca bu bulaşmanın başka aygıtlardaki dosyalara da etki etmemesi için bilgisayarınıza USB Bellek, sabit disk ve benzeri aygıtları kesinlikle takmamanızı öneriyoruz.

    CryptoLocker’dan Kurtulmak İçin 

    Size kesin çözüm olarak şu an şunu şöyle yapın diye çok net önerebileceğimiz bir çözüm yok. Arama motorları üzerinden yapacağınız küçük bir arama ile bazı çözüm yöntemlerine ulaşsanız da sürekli farklılaşarak kendini geliştiren bu tehdit çok canlar yakacağa benziyor. Bu yüzden son dönemde maruz kalınan CyrptoLocker tehditlerinin çok farklı çeşitlerini görmeye başladık. Saldırıyı gerçekleştirenler her seferinde farklı bir kurgu ile yaklaştıkları için bilgisayarınızdaki güvenlik politikalarınızı en başından itibaren yeniden değerlendirmeniz gerekiyor. CyrptoLocker’ın oldukça karmaşık ve planlı bir saldırı metodu olduğunu da asla aklınızdan çıkarmayın.

    Ayrıca bu saldırının geliş yolunun virüs içeren bir e-posta gibi olmamasından ötürü klasik güvenlik yazılımlarının çok fazla işe yaramadığını da söyleyebiliriz.

    Özet olarak bilgileriniz çok değerli ise fidye olarak istenen parayı vererek bir şansınızı deneyebilirsiniz.  Fakat yaşanan tecrübeler gösteriyor ki; siz ödemeyi yapsanız bile bazen dosyaların kilidini açan şifre size verilmeyebiliyor. Siz de hem verdiğiniz paranın hem de kullanamadığınız dosyalarınızın üzerine bir bardak soğuk su içmek zorunda kalıyorsunuz.

    Yazıcı satın alma rehberi

    0

    Doküman, grafik, fotoğraf çıktısı almak için en iyi yazıcıyı nasıl seçersiniz? Yazıcınızla faks ve fotoğraf çekebileceğinizi, telefonunuzdaki fotoğrafları kolayca kağıda dökebileceğinizi biliyor muydunuz?

    Selfie çubuğu ile daha güzel fotoğraflar

    selfie01

    Türkçe’de ‘özçekim’ olarak bilinen ‘selfie’ yani kişinin kendi fotoğraflarını çekmesi son yılların en popüler çekim türlerinden biri haline geldi. Bu çekimlerde kullanılan kadrajı genişletmeyi sağlayan çubuklar ise dünyanın her yerinde popüler olarak kullanılıyor.

    İnsanların kendi fotoğrafını çekmesi (sanılanın aksine) çok yeni bir olgu değil. Gelişen olanaklar ya da internetin yaygınlaşmasıyla beraber daha çok duyduğumuz bu kavramın temeli çok daha eskilere dayanıyor.

    Öz portre denilen kişilerin kendi resimlerini yaptırmaları çok eski zamanlara dayanıyor. Neredeyse insanlık tarihi ile yaşıt olan bu tür ilk olarak basit mağara resimlerinde ortaya çıktı. Sonraları teknolojinin ve imkanların gelişmesiyle ressamlar tarafından tek bir adet olarak yapılan kişi portreleri 1800’lü yıllarda fotoğraf tekniklerinin gelişmesiyle beraber seri üretim dönemine girdi.

    Uzun süre kimyasal bir işlem olan fotoğrafın dijitalleşmesi ve ardından cep telefonlarıyla ceplere girmesi beraberinde özçekimin tabana yayılmasını da sağladı.

    Selfie çubukları

    Bu çubuklar anonim bir çalışmanın ürünü ve bulan kişi ya da ülke konusunda net bir bilgi yok. Ancak Çin merkezli birçok firmanın bu çubukları üretmesi yayılmalarını hızlandırdı. Selfie çubukları temelde teleskopik özelliği ile ucuna fotoğraf makinesi, cep telefonu ya da aksiyon kamerası takılarak kullanılan özel aksesuarlardır. Fiyatları da özelliklerine göre 20-30 TL’den başlayıp 100-150 TL’ye kadar değişkenlik gösteriyor.

    Her ne kadar fotoğraf çeken bir kişi kendi koluyla da bir nevi çubuk görevini görse de yaklaşık 1.5 metreye kadar uzayabilen bu çubuklar kadar geniş bir açıyı alması mümkün olmuyor.

    Teleskopik bir mantıkla çalışan ve kapandığında 20-30 cm boyutlarına inebilen çubukları taşımak çok kolay. Çantada ya da montun cebinde bile taşınabilecek kadar hafif olan bu çubuklara, fotoğraf makinesi ve cep telefonu takılabiliyor. Cep telefonu için ayrı bir aksesuara ihtiyaç olan bu çubukların birçoğunda bu aksesuar zaten beraberinde veriliyor.

    selfie02

    Uzaktan kumanda konusu

    Elbette bir çubuğun ucuna taktığınız fotoğraf makinesi ya da benzeri cihazı uzaktan kullanmak gerekiyor. Çünkü bu çubukları sonuna kadar açtığınızda kolunuzla cep telefonu ya da fotoğraf makinesinin düğmesine basılamıyor. Bunun için birkaç farklı yöntem var:

    Birinci yöntem Bluetooth özelliği olan selfie çubuklarından almak. Bu sayede telefonla cihazı uzaktan kumandalı olarak kullanabiliyorsunuz. Ancak Bluetooth özelliği bulunan çubukların enerji ihtiyacı olduğunu belirtmekte fayda var. Bu enerji ihtiyacı çubuğa entegre piller sayesinde sağlanıyor. Bu da pilleri şarj etmek ya da bittiklerinde değiştirmek anlamına geliyor.

    İkinci yöntem ise Self Timer adı verilen zamanlı çekim özelliğini kullanmak. Bu yöntem hem fotoğraf makinesi hem de cep telefonlarında işe yarar. Genelde 5 ya da 10 saniyeye ayarlayarak çubuğu havaya kaldırıp kadraj ayarlaması yapacak kadar zaman kazanabilirsiniz.

    selfie03

    Kadraj konusu

    Elbette fotoğrafta en önemli konulardan biri kadraj yani kameranın gördüğü alan. Bu alan sizin fotoğrafınızın güzel görünmesini sağlayacak önemli bir konudur. Cep telefonu ile yapılan çekimlerde kadraj sıkıntı olmaz. Çünkü cep telefonunun ön kamerasını kullandığınız için kadrajı siz de görebilirsiniz.

    Ancak fotoğraf makinesi ya da GoPro gibi cihazlarda ekran olmadığı ya da arka yüzde olduğundan kadraj konusunu biraz deneme yanılma, biraz da teknoloji yardımı ile çözmeniz gerekiyor. Bazı fotoğraf makinelerinde öne doğru dönebilen ekranlar bulunuyor. Bu sayede fotoğraf çekerken kadrajı görebilirsiniz. Bu özelliği olan bir fotoğraf makinesini kullanmak işinizi kolaylaştırır. Eğer böyle bir makineniz yoksa birkaç çekim yapıp kadrajı tahmin ederek fotoğraf kalitenizi artırabilirsiniz.

    GoPro gibi ekranı olmayan, olsa da arka yüzde olan cihazlar için varsa Wi-Fi özelliğini kullanıp uygulama üzerinden kadrajı görebilirsiniz. Bu özelliği olmayan bir aksiyon kamerası için fotoğraf makineleri için önerdiğim deneme yanılma yöntemini kullanabilirsiniz.

    Pratik ipuçları

    Gelelim selfie çubukları ile yapılan çekimlerde işinize yarayacak bazı pratik ipuçlarına:

    1.  Sonuçta bir fotoğraf çektiğinizi unutmayın ve fotoğrafta dikkat edilmesi gerekenleri harfiyen uygulayın
    2. Işık kaynağını fotoğraf makinesinin önüne alarak çekim yapmaya çalışın. Ters ışık insan yüzlerinin kararlık çıkmasına sebep olur
    3. Selfie çubukları uzunlukları yüzünden etraftaki diğer insanlara zararlı olabilir. Kalabalık mekanlarda bu çubukları kullanırken dikkatli olun. Ayrıca birçok müzede bu çubukların kullanımına belli sınırlamalar getiriliyor. Ziyaret ettiğiniz yerlerdeki bu tip sınırlamalara dikkat edin.
    4.  Özellikle dar ya da kapalı mekanlarda yaptığınız çekimlerde GoPro gibi geniş açılı objektiflere sahip kameralar kullanmaya çalışın. Ortaya çıkan fotoğraflar farklı olacaktır.
    5. Bu çubuklarla sadece fotoğraf değil aynı zamanda video da çekebilirsiniz. Bu konuyu da aklınızda tutmanızda fayda var.

    Selfie ya da Türkçe ismiyle özçekim çubukları kalabalık grupların ya da bir ortamda olunduğunu belirtmek istenen durumlarda işe yarayan aksesuarlar. Özellikle turistik gezilerde ya da kapalı mekanlarda grup fotoğraflarında fazlasıyla işe yarayan bu çubuklardan bir tane edinmenizi öneririm. İlginç kareler çekerken ciddi anlamda yardımcı olacaklardır.

    Selfie çubuğu satın almak istiyorsanız buradaki ürünler size yardımcı olacaktır.

    ADSL mi, kablolu mu, mobil mi? İnternetinizi nasıl alırdınız?

    iStock_000009031898_LargeSorunun yanıtı için tüm yazıyı okumanıza gerek yok. Şayet internet hizmetini evde alacaksanız, şu anda fiberden daha iyisi yok. Ama, “Ben çok geziyorum, sürekli mobilim…” diyorsanız, o zaman 3G’den şaşmayacaksınız.

    Her ne kadar fiber internet desek de, birçok kentte, özellikle İstanbul’da fiber bağlantı hizmeti operatörler tarafından tam layıkıyla verilemiyor. Bunun en önemli nedeni, fiberle ilgili kazı izni konusunda belediyelerle yaşanan sorun… Dolayısıyla İstanbul’un göbeği diyebileceğimiz noktalarda fiber hizmeti almak pek mümkün değil… Ancak kent dışında yeni yerleşme bölgelerinde nadiren fiber hizmeti bulabiliyorsunuz.

    AB’de fiber kullanımı yüzde 16, bizde ise 1,9

    Avrupa Birliği ülkeleri arasında fiber internet kullanımı yüzde 16 seviyelerinde olmasına rağmen, ülkemizde bu oran yalnızca yüzde 1,9 civarında.. Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği TELKODER’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden aldığı resmi bilgiye göre İstanbul’a 2008 yılında 678 km fiber şebeke döşenmişken, 2014 yılında yalnızca 17 km fiber şebeke döşenebilmiş. Bu durumun arkasında ise belediyelerin vermediği kazı izinleri ve kazılar için talep edilen fahiş ücretlerin bulunduğu iddia ediliyor.

    Fiber ve ADSL arasındaki farklara gelecek olursak; fiberde iletim fiber optik kablo üzerinden ışıkla yapılırken, ADSL’de bakır üzerinden elektrikle yapılıyor. Bakırın kaldırabileceği internet hızına karşın, fiber üzerinde çok daha büyük hızlara çıkılıyor. ADSL bağlantıda ana santrale yakın olmanız gerekir. Oysa, fiber bağlantıda santrale uzaklığınız herhangi bir engel teşkil etmez. Ayrıca bakıra oranla fiber daha fazla kararlılık gösteren bir teknolojidir, bağlantınızın kalitesi dış ortamdan kolay etkilenmez.

    Yaklaşık 6 milyon 700 bin ADSL abonesi var

    Aslında çevirmeli bağlantı devrini görmüş biri olarak ADSL, hepimizi çok mutlu eden bir gelişmeydi. ADSL, yani Asymmetric Digital Subscriber Line, günümüzde dünyada ve Türkiye’de en çok tercih edilen sabit bağlantı yöntemi… 2014 ikinci çeyrek rakamlarına göre ülkemizde 6 milyon 700 bin civarında ADSL abonesi bulunuyor. Asimetrik olarak nitelendirilmesinin sebebi, indirme ve yükleme hızlarının birbirlerinden farklı olmasıdır. Şu sıralar, indirme hızları 100 Mbps civarına kadar yükselmiş olsa da, yükleme hızları genel olarak 2 Mbps ile sınırlandırılmıştır.

    Kablo TV hizmeti üzerinden internet servisi de tercih edilmesi düşünülebilecek ihtimaller arasında yer alıyor. Ancak bu hizmet çok da yaygın değil… Ayrıca, hizmet kalitesi de tartışmalı. Kablo üzerinden internet hizmeti alanlar, ADSL’e oranla daha yüksek hızlarda yükleme şansına sahip olabiliyorlar. Halihazırda ülkemizde 500 bin kadar kablo internet abonesi bulunuyor.

    2009 yılında ülkemizde 3G’nin hizmete girmesiyle mobil bağlantıda yakalanan 56 Mbps hızı, sabit bağlantının da pabucunu dama attı. Bugün ülkemizde 3G hizmeti sunan üç operatörün ortak olarak sahip olduğu mobil abone sayısı 30 milyon sınırını zorluyor. Akıllı telefon ve tablet penetrasyonunun artması mobil abone sayısının da yükselmesine neden oluyor. Hem evde, hem de zaman zaman takıldığınız bir kafede internet hizmeti almak sizi mutlu ediyorsa size tavsiyemiz mobil internet olacaktır. Fiyatlar, diğer internet hizmetlerine oranla biraz daha pahalı olsa da, son dönemde yapılan kampanyalarla 3G internet hizmeti eskisi kadar cep yakmamaya başladı. Her ne kadar, taşınabilir bilgisayarlara takılan USB flash modemler var olsa da, herhangi bir akıllı telefonunuz mevcutsa, kişisel erişim noktası oluşturmak yoluyla da bilgisayarınızı internete bağlayabiliyorsunuz.

    Kıssadan hisse

    Sonuç: ev için bağlantıya ihtiyacınız varsa, önceliğiniz fiber olmalı… Bölgenizde fiber hizmeti veriliyorsa kaçırmayın. ADSL hizmeti alacaksanız, ana santrale yakın olup olmadığınızı kontrol ettirin derim. Mutlaka komşulara sorun, aldıkları hizmetlerden memnunlar mı, değiller mi diye?.. “Ben özgürüm, özgür yaşarım!” diyorsanız, 3G bağlantı gibisi yok. Üstelik, hem akıllı telefon ve tabletinizde, hem de taşınabilir bilgisayarınızda rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bu arada bu yıl 4G ihalesinin yapılacağını da hatırlatmakta yarar var. Bu da 1 Gbps hız anlamına geliyor ki, uçmaktan çok da farklı değil…