Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Ana Sayfa Blog Sayfa 1989

Yoksa siz hâlâ annenize hediye almadınız mı?

Dünyadaki en kutsal varlık annelerimiz, öyle değil mi? Peki, böyle anlamlı bir günde annenizi mutlu edecek hediyeyi hala almadınız mı? Eğer ne alacağınıza karar veremiyorsanız, doğru yerdesiniz. Fotoğraf makinesinden ütüye, mutfak aletlerinden teknolojik cihazlara kadar pek çok seçenek arasından bütçenize uygun olanı seçebilirsiniz…

iStock_000019707408_XXXLarge

Her yıl Mayıs ayının ikinci pazar günü tüm dünyada Anneler Günü olarak kutlanıyor. Şöyle de ilginç bir hikayesi var; Anne Jarvis isminde Amerikalı bir kadın, babasını kaybettikten sonra annesiyle birlikte yaşamaya başlıyor. 3 yıl gibi kısa bir süre sonra annesini de kaybeden Anne Jarvis bu duruma çok üzülüyor ve yılın bir gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını öneriyor. Bu öneri kabul edilerek, 1900’lü yılların başından beridir de her Mayıs’ın ikinci haftası Anneler Günü olarak kutlanıyor. Bu anlamlı günde annenizi mutlu etmek için ona en güzel hediyeyi vermek ister misiniz?

Hayatınızın en güzel fotoğrafı…
Annenize verebileceğiniz en güzel hediyelerden biri fotoğraf makinesi olabilir. Sizinle birlikte çekeceği güzel fotoğrafları evinizin en güzel köşesinde saklamak emin olun ki hoşuna gidecektir. Ayrıca ona vereceğiniz bu anlamlı hediye ile annenizin fotoğrafçılık alanında kendisini geliştirmesini, bulunduğu ortamları fotoğraflayarak farklı deneyimler elde etmesini sağlayabilirsiniz. Bununla birlikte video çekme özelliği olan kameraları da tercih edebilirsiniz. Anneniz çekeceği kısa videolar ile hayatı boyunca saklayabileceği bir arşive sizin sayenizde sahip olabilir.
Birbirinden farklı fotoğraf makinesi ve kamera seçenekleri için buraya tıklayabilirsiniz.

En bakımlı benim annem olsun!
Bir kadın her zaman bakımlı olmaya özen gösterir. Kilosuna dikkat eder, saçlarını yaptırır, üzerinde en güzel duracak kıyafetleri seçer. Eğer siz de annenizin en güzel olmasını isterseniz ona kişisel bakıma yönelik bir ürün almayı tercih edebilirsiniz. Bu bir epilatör olabilir, saç düzleştirici ya da şekillendirici olabilir. Böylece annenizi arkadaşlarıyla yapacağı son dakika programlarında kuaför aramaktan kurtarabilirsiniz.
Farklı seçenekler için buraya tıklayabilirsiniz.

Yuvayı dişi kuş yaptı, yenilemesi size kaldı
Bu anlamlı günde annenize evde kullanabileceği bir alet de hediye edebilirsiniz. Çok uzun zamandır yenilemediği ev aletleri için de bu sizin için bir bahane olabilir. Örneğin, elektrik süpürgesi çok eskiyse ve evi süpürmek için üstün bir çaba sarf ediyorsa, ona yeni teknolojilerle donatılmış bir süpürge alarak bu zahmetten kurtarabilirsiniz. Ya da bir dikiş makinesi hediye ederek, annenizin yaratıcılığını ortaya koyabilir, aynı zamanda size de güzel giysiler dikmesini sağlayarak kendinize de buradan bir pay çıkarmanız mümkün. Bunların haricinde tercih edeceğiniz hediye seçeneklerinden biri de, yine en yeni teknolojiye sahip bir ütü olabilir. Belki de annenizin buhar bile çıkarmayan eski ütüsünü yenisiyle değiştirme zamanı gelmiştir.
Eğer annenize ev işlerinde yardımcı olacak bir hediye almaya karar verdiyseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Anne eli değmiş gibi…
Annelerimizin en çok vaktini geçirdiği yer hiç şüphesiz ki mutfak. Ona alacağınız her türlü mutfak aleti onu kesinlikle çok mutlu edecektir. Annenizin birbirinden lezzetli, poğaça, kek ya da börek yapmasını istiyorsanız ona mini bir fırın alabilirsiniz. Ya da bir blender seti hediye ederek, vitamini bol meyvelerden karışık bir meyve suyu hazırlamasını sağlayarak onu hastalığın etrafımızda dolaştığı bugünlerde mikroplardan doğal yollu koruyabilirsiniz. Bunların haricinde çay ya da kahve makinesi, tost makinesi, elektrikli ızgara gibi seçenekleri de tercih edebilirsiniz.
Annenizi mutfağında sevindirmek isterseniz, birbirinden farklı ev aletlerini incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Teknolojik anneler…
Günümüzde annelerimiz teknolojiye oldukça meraklılar. Arkadaşımızın annesi Facebook’a giriyorsa, o da girmek istiyor, bilgisayarda oynanan vakit geçirmeye yönelik oyunlardan geri kalmak asla istemiyor. Siz de anneniz teknolojiye hakim olsun istiyorsanız ona teknolojik bir hediye alabilirsiniz. Sosyal medyadan geri kalmaması için her an elinin altında olan internet erişimli bir cep telefonu, tüplü televizyonun modası geçtiğine ikna ettiyseniz LED ekranlı bir televizyon, bol bol oyun oynaması ve web siteleri arasında gezinmesi için bir bilgisayar, ona vereceğiniz hediyeler arasında olabilir.
Seçenekler için buraya tıklayabilirsiniz.

Şimdiden tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun!

En çok kullanılan görüntü formatları

0

gorsel25

Bilgisayar ortamında bir resmi, fotoğrafı veya vektörel çizimi bağımsız ve belirli bir sayfa düzeninde kaydetmemiz gerekir. Bu görüntü formatlarının bazıları sadecec belirli bir görüntüleme uygulama programı ile kullanılabilirken bazı formatlar ise her programda kullanılabilen standart formatlardır. Bunların en çok kullanılanlarını aşağıda kısaca tanıtmaya çalıştım.

BMP (Bitmap) 

Belki de en basit resim formatı olarak da adlandırabiliriz. Windows 3.1 ve 95 ile birlikte kullanılan Paint programında resimler bu formatta işlenir. BMP’nin birbirinden ayrı birden fazla  türü vardır. Mesela bir X-Windows kullanıcısı ile MS-Windows ya da OS/2 kullanıcısı için farkları bulunur. Genelde kullanıcının bilgisayarında Paint programından başka bir görüntü gösteren program bulunmadığı zaman kullanılır.

GIF

GIF (Graphics Interchange Format), Compuserve’nin geliştirdiği iyi bir sıkıştırma algoritması bulunan ve oldukça yaygın kullanılan bir resim formatı olarak kullanılır. Az sayıda renk bulunduran resim dosyalarında oldukça yüksek sıkıştırma yapabilmesi, bu formatta yapılan animasyonlarda zamanlama ayarı yapılarak farklı resimleri birlikte tutma desteği ve en önemlisi şeffaf renk tanımlanabilmesi ile oldukça sükse yapan ve tanınınan bir format olmuştur.

Bu formatının 87a ve 89a olarak bilinen iki farklı sürümü mevcuttur.  Bu format bazen de resimlerin hareketli (animated gif) olarak görülmesini sağlayan özellikleri için kullanılır.

JPG

Çok renkle uğraşanların en fazla kullandıkları formatlardan biridir. Bu format genelde fotoğrafik yani çizgisel veya grafiksel olmayan görüntülerde kullanılır.

Aslında bir görüntüyü standart JPG formatında kayıt ettiğimizde görüntü kalitesinde  bir miktar azalma yapılarak bir sıkıştırma uygulanır. Böylece dosyanın boyutu epeyce küçülür. Ne kadar sıkıştırma yapabileceğinizi (0-100 arası) seçebilirsiniz. JPG formatı da aynı GIF gibi, web görüntüleyiciler tarafından görüntülenebilen bir standarttır.

EPS

EPS (Encapsulated PostScript) formatı genel olarak tüm çizim ve grafik programları tarafından kullanılabilir. Vektör ve Piksel tabanlı görüntüler bu formatta kullanılabilir. Genel olarak en çok kullanım yapılan yerler baskı yapan matbaa benzeri yerlerdir.

TIFF

TIFF genel olarak bilgisayarlardaki tüm programlar tarafından desteklenir. Çok fazla renk ile uğraşıldığında tercih edilse de avantajı hızlı olması dezavantajı ise dosya boyutunun JPEG’e göre daha fazla yer kaplamasıdır.

PSD

PSD (Photoshop Document) formatı Photoshop uygulamasının kullandığı, çok sayıda alfa kanalını ve katmanın desteklendiği bir dosya çeşididir.  Üzerinde çalışılan işleri PSD formatında saklamak sonradan aynı dosya üzerindeki düzeltmelerde işinizi kolylaştıracaktır.

PICT

Bu formatı aşağı yukarı tüm programların ortak olarak kullanabilir. Bu formatın tek dezavantajı dosyadaki aynı renk olan büyük alanları yüksek oranda sıkıştırmakta ve bu da dosya yapılarında bozulmaya sebep olmaktadır.

PNG

PNG (Portable Network Graphics) patentsiz bir görüntü formatıdır. PNG kayıpsız bir sıkıştırma yöntemini kullanır ve daha çok internet ortamında kullanılır.

PDF 

PDF bir çeşit yayıncılık formatı olup Adobe firması tarafından Windows, Macintosh, UNIX ve DOS için geliştirilmiştir.

RAW 

Dijital fotoğraf makinesinin sensörü üzerine düşen en az düzeyde işlenmiş verileri içeren bir format olarak tanımlanabilir. Aslında bu format tam bir görüntü formatı değildir. Daha doğrusu işlenmemiş ham verilerin tutulduğu dosyaların genel adıdır


RAW, dijital fotoğraf makinelerinde filmin karşılığı olan sensör üzerine düşen görüntü dijital işlemci tarafından sayısal verilere dönüştürülüp fotoğraf haline getirilir. Çekim sırasında belli işlemlerden geçen ham görüntü genelde JPEG bazen de TIFF dosya biçimine dönüştürülür.

RAW formatı sensörden gelen ham bilgileri kapsadığından JPEGe göre  çok daha büyük bir dosya alanı kaplarlar. Bu formatın en önemli bir özelliiği de fotoğraf çekildikten sonra bile bazı değişikliklere izin vermesidir. .

Her PC’ye uygun 16 açık kaynaklı yazılım

0

Belki bir kişiyle belki de bir yazılımcı ekibiyle başlayan açık kaynaklı bir yazılımın macerası hiç bitmez. İsteyen kaynak kodu alır ve geliştirir, isteyen bambaşka özelliklerle dolu bir başka yazılıma dönüştürür. Bize de tadını çıkarması kalır.

HDR ile ters ışıkta bile güzel fotoğraflar çekin

hdr01

Önceleri zor bir teknik olan HDR, gelişen teknoloji ile cep telefonlarında bile kullanılmaya başlandı. HDR yani High Dynamic Range modu ile ters ışık gibi zor şartlarda bile güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.

HDR tekniği ya da modu temelde en az 3 kare fotoğraf çekmeye dayanıyor. Bu karelerden biri normal, diğeri az üçüncüsü ise fazla pozlanıyor. Eldeki üç karenin en uygun noktaları tek bir fotoğrafta bir araya getiriliyor. Eskiden meşakkatli ve yazılım yardımı ile kullanılan bu teknik, teknolojinin yardımı ile birkaç saniyelik bir işleme indirgendi.

Konu fotoğraf olunca belli teknik sınırlamalara uymak zorunda kalırız. Bunlardan biri de ışığın yönüdür. Fotoğraf çekerken genel kurallardan biri de ışık kaynağını arkamıza almaktır. Bu sayede fotoğrafı çekilen konu aydınlatılmış olur. Elbette bu her zaman mümkün olmasa ya da bazen istenmese de genelde bu kurala uyarız.

Peki ya kuralara uyamayacağımız şartlarla karşılaşırsak ne yapacağız? Örneğin yurtdışında bir tatil yapıyoruz ve Roma’da ünlü bir heykelin önünde fotoğraf çektirmek ya da heykeli fotoğraflamak istiyoruz. Orada bulunduğumuz saat ise güneşin heykelin arkasında olduğu bir saat ve biz orada fotoğraf çekersek ters ışıktan dolayı heykel ya da biz karanlık çıkacağız. Aynı yere farklı bir saatte gelme imkanımız da yok.

İşte bu gibi durumlarda HDR modu yardımımıza koşuyor. Günümüzde birçok fotoğraf makinesinde ve bazı cep telefonlarında bulunan bu mod ters ışıkta bile güzel sonuçlar almamızı sağlıyor. Aslında bu modun yaptığı şey çok basit: Genelde 2 kare fotoğraf çekilip bunları yazılımsal olarak birleştiren fotoğraf makinesi ya da cep telefonu kamerası bize her bir noktası dengeli bir şekilde aydınlatılmış bir kare sunuyor.

HDR tekniği kullanılmasaydı bu fotoğrafın her yeri bu kadar aydınlık olmayacaktı
HDR tekniği kullanılmasaydı bu fotoğrafın her yeri bu kadar aydınlık olmayacaktı

Genelde menüde ya da çekim ayarları arasında bulunan HDR modunun yardımı ile özellikle koyu alanların rengi daha parlak hale gelir. Bu sayede çekilen fotoğraflar daha dengeli bir ışık dağılımına sahip olur. Bu modu ya da özelliği kullanmak için HDR destekli bir cihazımızın olması yeterlidir. Gerekli ayarı seçtikten sonra geri kalan işlemleri cep telefonu ya da fotoğraf makinesi otomatik olarak yapar. Bazı cihazlarda HDR modunun şiddeti de seçimli olarak ayarlanabilir. Normal, High ya da Basic gibi seçenekler ise HDR’ın şiddeti belirlenebilir. Haliyle High seçeneğinde fotoğraf ciddi anlamda manipüle edileceğinden bu seçimi kontrollü bir şekilde yapmanızı öneririm.

HDR tekniği aynı zamanda kapalı mekanlarda pencere önünde oturan kişilerin portre fotoğrafı çekilirken ya da bina içi çekimlerde de kullanılabilir. Özellikle gündüz yapılan bina içi çekimlerde bu yöntem sıklıkla tercih edilir. Zira gündüz pençeleri bir odayı çekmek kolay değildir. Dışarıya göre ölçüm yapılsa içerisi karanlık çıkar. İçeriye göre yapılsa dışarısı karanlık görünür. HDR yöntemi ise her iki ortam arasındaki dengeyi sağlayarak kolaylık sunar.

HDR video

Çok yaygın olmamakla beraber bazı fotoğraf makineleri ve cep telefonlarında HDR modu ile video da kayıt edilebilmektedir. Sonuçlar çok başarılı olmasa da böyle bir yöntemin var olduğunu belirtmekte fayda var. Yazılımsal olarak kullanılan bu özellik az sayıda cihazda bulunur.

Sadece ters ışıkta kullanılmaz

Bu mod ya da özellik sadece ters ışıkta kullanılmaz. Farklı ortam ve şartlarda denemeler yaparak gerçeküstü fotoğraflar elde etmenize yardımcı olacak bir teknik olan HDR’ın detaylarını bol bol deneyerek siz de ortaya çıkarabilirsiniz. Anlatması benden denemesi sizden.

Işığınız bol olsun…

HDR özelliği bulunan fotoğraf makinelerini MediaMarkt internet sitesinden satın alabilirsiniz. 

Apple Watch kullanmak için öğrenmeniz gereken 10 hareket

0

apple-watch-6_1

Yıllardır hasretle beklenen, hakkında haberler yapılan, şehir efsaneleri üretilen Apple Watch, geçtiğimiz günlerde satışa sunuldu. Kabul etmek gerekir ki, Apple ürünleri arasında Apple Watch’ı yeni bir ürün olarak görmek gerekiyor. Akıllı saat olması bir yana, iPhone, iPad ya da bir Mac’ten çok daha farklı hissettiren bir ürün…

Tamam dokunmatik bir ekrana sahip ama çimdik hareketiyle zum yapamıyorsunuz, basınç hassasiyeti getirilmiş bunun yerine. Mikrofonu var ama, nasıl aktive edeceğinizi öğrenmeniz gerekiyor. Ön tarafta bir “home” düğmesi yok ama kenarında bulunan kurma kolu hem sürükleme tekerleği, hem de “home” düğmesi gibi çalışıyor. Güç düğmesi gibi olan düz yassı bir düğme de, ayrıca birbirinden çok farklı şeyler yapıyor.

Birkaç gün Apple Watch kullandıktan sonra ürünü kullanmayı kolaylaştıracak hareketleri sizin için sıraladık, dikkatli okuyun…

1 – Aşağı doğru kaydırma: Bildiriler (Notifications)

Belki de ilk keşfedeceğiniz hareketlerden biri bu olacak. Çünkü bu hareketin sonucu iPhone ve iPad’de de aynı. Size ulaşmayan aramaları, mesajları, uygulama bildirimlerini ve daha fazlasını görebilir, mesajların üzerine açmak için tıklayabilirsiniz.

2 – Yukarı doğru kaydırma: Kısa göz atma

Apple’ın uyulamalardan gelen hızlı bilgileri sunma yöntemlerinden biri de bu… Saatin yüzeyinden yukarı doğru kaydırma yapınca, göz atma bölümü ortaya çıkıyor. Burada pil ömrü, müzik kontrolü, fitness ya da neyi etkin kıldıysanız onunla ilgili küçük bilgiler geliyor. Sağa ve sola kaydırmak suretiyle hepsini görebiliyor, ya da üstüne tıklayarak uygulamayı açıyor ve fazlasını yapabiliyorsunuz. Aslında en sevdiğiniz uygulamaların bulunduğu gibi bir alan gibi..

3 – Kurma kolunu tıklat: İşte “home” düğmeniz

iPhone, iPad ve iPhone’larda ön tarafta yer alan “home” düğmesi Apple Watch’ta yok. Ancak, kurma kolu “home” düğmesi gibi çalışıyor. Onu tıklatıncaya kadar itince yüklemiş olduğun uygulamalar ekrana geliyor, ancak bir daire şeklinde. Tekrar tıkladığınızda yine saate dönüşüyor. Herhangi bir uygulamada tek tıklayınca uygulama alanına çıkıyorsunuz.

4 – Kurma koluna bastır ve tut ki Siri gelsin

Hala kaybolmuş mu hissediyorsunuz? İşte Siri burada. Kurma koluna bastır ve tut ki Siri dinlemeye başlasın. Sonra başla konuşmaya. Uygulamaları ses komutuyla açabilir, ya da hava durumunu kontrol edebilirsin. Film saatleri, matematik, Siri’nin normalde birçok yaptığı (bazı isteklerde aslında iPhone kullanman gerektiğini hatırlatıyor) şeyi yapabiliyor.

5 – Güçlü bastır: Gizli mönüler ve seçenekler

Apple Watch’ın ekranı baskıya duyarlı olarak tasarlanmış. Bu da şu anlama geliyor, yalnızca parmağınızı kaydırmanız, ya da ekrana dokunmanız dışında, biraz daha bastırmanız halinde yanıt alabiliyorsunuz. Apple uygulamaları güçlü bastırma hareketini belki devamlı kullanmıyor, ancak birçok uygulamanın ekstra menü ve seçenekleri bulunuyor. Bazı uygulamalarda bu ekran yüzeyine çıkıyor.

Müzik uygulamasında, güçlü basınce, “Shuffle” (Karıştır), kablosuz kulaklık seçenekleri ve fazlası ekrana geliyor. Haritalar uygulamasında herhangi bir yeri arayabiliyorsun. (Xanax) Saatin ana ekranındaki görüntülerde, kendi zevkine göre değişiklikler yapabiliyorsun. Ekstralar için hemen her yerdebasabilirsin. Ayrıca telefonda kaybolduğunda bu hareketle ana ekrana dönebiliyorsun.

6 – Yassı düğme sizi bir arkadaşa ulaştırır

En sevdiğiniz arkadaşlarınız ya da aile bireylerine çabuk ulaşmak için, geniş ve yassı düğmeye tıklamak gerekiyor. Kurma kolundaki bölümü çevirerek oradan birini aramak, ya da mesaj göndermek son derece kolay ve hızlı bir işlem.

7 – Yassı düğmeye çift tıklama: Apple Pay

Apple’ın ödeme sistemi yassı düğmenin iki kez tıklanmasıyla ekrana geliyor. İki tıklamadan sonra ekranda kredi kartını simgeleyen bir ikon resmi görüyorsun. Apple Pay-hazır kart devreye giriyor ve işlem yapabiliyorsunuz. Parola, ya da Touch ID kullanmanıza ihtiyaç yok, yeter ki saat bileğinizde olsun…

8 – Yassı düğmeye bas ve tut: Saati kapat, ya da güç topla

Yassı düğme temel anlamda, güç düğmesi; basıp tutunca, üç seçenek karşınıza çıkacak. Saati tam anlamıyla kapatabilirsiniz (tekrar açmak için yine basın ve tutun). Saati kilitleyebilirsiniz (tekrar açmak için parola isteyecektir) ya da “güç toplama” seçeneğine gidebilirsiniz, bu da temel saat görüntüsü dışında bütün uygulamaların devreden çıkartılması anlamına gelmektedir. (Bu arada güç toplamadan çıkarken, Apple Watch’u reboot etmeniz için yine yassı düğmeye basıp tutmanız gerekecek.

9 – Kurma koluna çifte tıklama: Son uygulamaya geri dön

Gerçekten müthiş bir zaman kazandırıcı… Diyelim, yönlendirmeleri alıyorsunuz, ancak birden bir metin mesajı geliyor. Haritaya geri dönmek istiyorsunuz, ancak tüm uygulamaların olduğu ekrana gidip uygulamanızı bulmanız için uğraşmaya gerek yok. İki kere tıklayın hoop uygulamanıza geri döndünüz. Apple Watch’da çoklu göreve en yakın şey bu özellik.

10 – Görüntüyü elinle kapat: Sessiz saat

Şayet herhangi bir düğmeye basmak, ya da gittiğiniz bir yerde, gelen çağrılar ya da mesajlarla rahatsız edilmek istemiyorsanız, elinizle saatin ekranını kapatın ve birkaç saniye bekleyin. Saat sessiz hale gelecektir ve bir dahaki sefere bileğinizi kaldırdığınızda saatin görüntüsü ekrana gelecektir.

Samsung Galaxy S6 Edge: Piyasanın En İddialı Telefonu

Samsung Galaxy S6, kullanılan malzeme, müthiş işçilik, zeki tasarım ve zengin donanım birleşenleri ile beklentileri fazlasıyla karşılıyor. Galaxy S6 Edge’in farkı ise Galaxy S6’nın bir tık fazlasını sunması.

Samsung’un S serisi ürün ailesinin sırrı esasında çok basitti. Günümüzdeki en modern teknolojiyi al ve plastik bir kasanın içine yerleştir. Değiştirilebilir pil ve bellek kartı yuvasını da unutma. Bu yöntem uzun süre işe yaradı. Fakat rakiplerinin oldukça başarılı ürünlerin üretmesi ile birlikte Samsung bu stratejiyi değiştirmek zorunda kaldı. Samsung Galaxy S6 Edge bunun en güzel örneklerinden biri.

galaxy s6 edge

Çift Kenar Ekranı İle Fark Yaratıyor

Ürüne uzaktan baktığımızda sıra dışı tasarımı ile hemen göze çarpıyor. Galaxy Note Edge’den bildiğimiz kıvrımı ekran bu üründe de kullanıldı. Tek bir fark ile. Galaxy Note Edge’de tek kenar kıvrık iken, Samsung Galaxy S6 Edge’in her iki kenarı kıvrık.

Galaxy Note Edge’de yer alan kenar ekrana ekstra fonksiyonlar atabiliyorken, Galaxy S6 Edge’de bu ne yazık ki söz konusu değil. Kenarların kıvrık olması, Galaxy Note Edge deki gibi ekstra bir özellik sunmuyor. Tasarımın böyle olmasının başlıca sebebi, kullanıcıya rahat bir kullanım sunması.

galaxy s6 edge 5

Tıpkı iPhone 6 gibi ele çok iyi oturan Galaxy S6 Edge (7 mm), Galaxy S5 ile kıyaslandığında (8.1mm) çok daha ince ve kısa. Galaxy S6 Edge’in arka kısmında bulunan kamera lensi tıpkı Galaxy S6 gibi hafif öne çıkık. Kullanılan 5.1 inç büyüklüğündeki Super-AMOLED ekran güçlü kontrast ve zengin bir renk doygunluğuna ulaşıyor. 2560×1440 Piksel çözünürlüğüne ulaşan bu ekran 577 ppi piksel yoğunluk değeri ile piyasanın en keskin görüntülerinden birini oluşturuyor. Bunda çok şaşırmamak gerekiyor. Çünkü Galaxy S6 Edge, metrekareye düşen 763 Candela parlaklık değeri ile tüm rakiplerini geride bırakıyor.

galaxy s6 edge 4

Alüminyum bir gövdeye sahip olan Galaxy S6 Edge, iPhone 6’ya inanılmaz çok benziyor. Bu üründe hep alıştığımız arka kapak ne yazık ki yok. Dolaysıyla yaklaşık 9 saat kesintisiz konuşma sağlayan 2600 mAH’lik pil de değiştirilemiyor. Bununla birlikte bellek kart yuvası ve Samsung’un Galaxy S5’de hep övündüğü su ve toz’a karı olan teknolojisi ne yazık ki yer almıyor.

galaxy s6 edge 2

Sekiz Çekirdekli İşlemci İle Müthiş Performans

Galaxy S6 Edge’de sekiz çekirdekli Exynos 7420 işlemcisi yer alıyor. Bu işlemci 3 GByte LPDDR4 bellek ile birleştiğinde müthiş bir performansa ulaşıyor. Kullanım oldukça hızlı ve kolay. Pencereler arası geçişlerde ve uygulamalar anında açılıyor. 14 nm mimarisindeki işlemci, aynı zamanda %35 daha az güç tüketiyor. Yaptığımız birçok Benchmark testlerinde, Galaxy S6 Edge’in hep zirveyi zorladığını gördük. Hatta birçok testlerde en zirveye yerleştiğini söylemeliyiz.

802.11ac WLAN teknolojisini (MIMO) destekleyen Samsung Galaxy S6 Edge, 300 Mbps hızında LTE teknolojisine uyumlu.

32,64 ve 128 GByte kapasitelerle piyasaya sunulan Galaxy S6 Edge, UFS 2.0 standardına sahip Flash kullanıyor. SSD disklerde de kullanılan bu Flash, çok daha düşük bir güç ihtiyacı ile benzer ürünlerle neredeyse 3 kat daha hızlı.

galaxy s6 edge 3

16 MP’lik Süper Kamera

Galaxy S6 Edge, F1.9 diyafram açıklığı ve optik görüntü sabitleyici 16 MP’lik bir kameraya sahip. Bunun avantajı, düşük ışıklı ortamlarda çok iyi fotoğraflar çekebilmesi ve yapılan video kayıtlarda sarsıntının önlenmesi. HDR fotoğraflar da çekebilen Galaxy S6 Edge, tıpkı iPhone 6 gibi saniyede 240 fotoğraf ile ağır çekim yapabiliyor. 5 MP’lik ön kamera da, F1.9 diyafram açıklığına sahip. Ürünün en büyük özelliği ise 0.7 saniye içinde hızlı fotoğraflar çekebilmesi. Yaptığımız testlerde ise, Galaxy S6 Edge’in en çok düşük ışıklı ortamlarda çok iyi fotoğraflar çekebildiğini gördük. Galaxy S6 Edge, rakipleriyle kıyasla çok daha parlak, keskin ve gren değeri az fotoğraflar çekiyor.

Ürün hakkında daha detaylı bilgi veya satın almak için buraya tıklayın

Giyilebilir cihazlara hazır mısınız?

0

Dünyanın giyilebilir teknolojilerle ilk tanışması 1980’li yılların başında çekilen Kara Şimşek (Knight Rider) dizisiyle oldu. Dizinin kahramanı Michael Knight saatiyle arabası Kitt’e bağlanır ve onunla sesli görüşme yapardı. O zamanlar bir hayal olarak baktığımız bu teknoloji artık kolumuzda ve bize hizmet ediyor.

Michael_Knight

Bizce giyilebilir teknolojilerin devrim atlaması Google Glass ile oldu. Google, akıllı gözlüğü için tanıtıcı bir film çekti ve mobil dünyada o gün yer yerinden oynadı. Google o reklam filmi ile bize giyilebilir cihazların hem donanım hem de yazılım anlamında artık gerçek hayatta kullanılmaya hazır olduğunu ispatladı. Glass projesi düşünce olarak iyi olsa da özellikle tasarım ve kullanış anlamında kullanıcı dostu bir ürün değildi. Google, tüm bu olumsuzluklardan dolayı Glass projesini rafa kaldırmak zorunda kaldı.

[video]F_DsUl_vqvo[/video]

Bu rafa kaldırmadan mobil dünyanın çıkarttığı sonuç ise şu oldu; “giyilebilir bir ürünün gerçek hayatta kullanılabilir olmasının en önemli şartı sadece donanım ve yazılım değildir” oldıu. Akıllı gözlük, akıllı saat, akıllı bileklik hatta basit bir bluetooth kulaklık bile öncelikle tasarım anlamında çok güçlü olmalıdır. İnsanların günlük hayatında bu ürünleri tercih etmesi öncelikle tasarıma bağlıyken; kullanmaya devam etmesi ise donanıma ve yazılıma bağlıdır.

Google’ın giyilebilir ürünlerle ilgili geliştirdiği işletim sistemi Android Wear geçtiğimiz hafta 2. büyük güncellemesine kavuştu ve bu durum “giyilebilir teknolojiler” tarafında akıllı saatlerin elini güçlendiren bir gelişme oldu. Lakin akıllı saatlerde Android işletim sisteminin kullanılması (ilk nesil Samsung Galaxy Gear) kullanıcı deneyimi açısından büyük bir sorun yaratıyordu. Zaten Samsung daha sonra çıkarttığı giyilebilir ürünlerde Android işletim sisteminden vazgeçecek ve kendi geliştirdiği Tizen işletim sistemini kullanmaya başlayacaktı.

Şubat ayında yapılan Dünya Mobil Kongresinde en fazla gelişim gösteren teknolojik ürünlerin akıllı saatler ve akıllı bileklikler olduğunu gördük. Akıllı saatler artık hem donanım, hem yazılım, hem de tasarım anlamında günlük modaya daha fazla uyum gösteriyorlar. Bu fuarda akıllı saat tarafında Huawei’nin fiyatıyla adından çok bahsettirdiği Huawei Watch’ı ile LG’nin Watch Urbane LTE’si ve HTC’nin spor yapan kişiler için geliştirdiği akıllı bilekliği HTC Grip’in büyük beğeni kazandığını gördük.

LG_WATCH_URBANE_LIFESTYLE_03

 

Akıllı saat konusunda Samsung’un ayrı bir noktada olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle sim kart destekli Gear S akıllı telefon sahibi olmak isteyen kişilerin tüm isteklerine cevap verecek nitelikte bir ürün. Akıllı saat özelliklerini tasarımla mükemmel bir biçimde harmanlayan Samsung’un Gear S için Swarovski ile yaptığı kayış alternatifi ise kadınlar tarafından (kullanılır olup olmadığına dikkat bile edilmeden) yoğun bir ilgiyle karşı karşıya kaldı.

swarovski-for-samsung-gear-s-1_980x457

Apple’ın ilk giyilebilir ürünü olan Apple Watch ise bu ay itibariyle satışa başladı ve stoklar ilk günden tükendi. Apple, Apple Watch için çok büyük bir ekip kurdu. iPhone 6 ve iPhone 6 Plus lansmanında ilk kez gözler önüne çıkan Apple Watch “Spring Forward” etkinliği kapsamındaysa gerçek anlamda tanıtıldı. Apple Watch’ın özellikle kan şekeri ölçme noktasında bir inovasyon yapacağı uzun süre mobil sektörde konuşuldu ama nihai üründe böyle bir özellikle maalesef karşılaşılmadı. Apple, Apple Watch Edition ile giyilebilir cihazların yüksek fiyatlara satılabileceğini ise tüm dünyaya ispatladı. 10 ile 12 bin dolar fiyatla ön siparişe açılan Apple Watch Gold Edition’ın yoğun bir ilgi gördüğünün ve stokların tamamen tükendiğinin de altını çizelim.

hero_ygold_edition_xlarge

Giyilebilir teknolojilerin insan sağlığına daha fazla müdahil olduğu bir noktaya ulaştığımızda akıllı saatlerin ve akıllı bilekliklerin “lüksten – ihtiyaca” doğru olan geçişine de hep beraber şahit olacağız diye düşünmekteyiz. Üreticiler giyilebilir ürünlerinin her daim dinamik kalması açısından değişik aksesuarla ürünlerini farklılaştırmaya çalışıyorlar. Özellikle akıllı saatler ve akıllı bilekliklerin farklı kayış alternatifleriyle kullanıcıya sunulduğunu görüyoruz.

Giyilebilir teknolojilerin şu anda önündeki en büyük engel ise pil güçleri. Akıllı saatlerin kablosuz şarj özelliğine kavuşmaları ise son yıllardaki gelişmelerden sonra artık bir hayal değil. Kablosuz şarj özelliğine kavuşan giyilebilir cihazların özgürlüklerine kavuşmasıyla ve sağlık notasında daha inovatif girişimlerle birlikte önümüzdeki yıllarda öneminin hızla artacağını düşünmekteyiz.

Peki, siz giyilebilir teknolojilere hazır mısınız?

Twitter’ı daha etkili kullanmanın yolları

En etkili sosyal medya ağlarından birisi olan Twitter’da daha nüfuzlu olmak için biraz özverili biraz da sabırlı olmak gerekiyor. İşte yapmanız gerekenler…

Fotoğraf makinelerinde objektif seçimi

1

objektif

Bir fotoğraf makinesinin en önemli ve görüntü kalitesine doğrudan etkileyen parçalarından biri de objektiflerdir. Objektifin kalitesi çektiğiniz fotoğrafı birçok anlamda daha başarılı kılacak önemli bir etkindir.

Fotoğraf makinesinin gözü olarak tanımlanabilecek objektifler daha iyi fotoğraf çekmenin önemli argümanlarından biridir. Burada konu sadece daha iyi değil aynı zamanda daha az ışıktı, daha yakından ve daha net fotoğraflar anlamında da kullanılmaktadır.

Objektiflerin kalitesi ise ışık geçirgenliği ile ölçülür. Yani bir objektif ne kadar ışık geçiriyorsa o kadar kaliteli olarak tanımlanabilir. Işık geçirgenliğinin yüksek olması daha az ışıklı ortamlarda fotoğraf çekebileceğiniz anlamına geldiği için önemlidir. Objektiflerde ışık geçirgenliği f değeri ile ifade edilir. f değerinin yanına gelen rakamlar ise diyaframın ne kadar açık ya da kapalı olduğunu belirtir. Düşük rakam açık diyaframı, yüksek rakam ise kapalı diyaframı belirtir.

Objektifin kalitesi yani ışık geçirgenliği f değerinin küçük olması ile ölçülür. Örneğin f2 diyaframlı bir objektifin ışık geçirgenliği yüksektir. f1.2, f1.4 gibi değerler ise çok yüksek geçirgenliği ifade eder.

Kit objektifler

Dijital SLR ya da aynasız fotoğraf makinelerinde genelde kullanılan objektif aralığı 18-15 mm f3.5-5.6 diyaframlı ürünlerdir. Bunlar genel olarak günü kurtaracak özelliklere sahiptir. Ancak ışık şartlarının zorlandığı durumlarda bu objektifler yeteri kadar performans sunamaz. Fakat genel olarak sundukları performans günlük kullanım ya da amatör kullanıcılar için yeterlidir.

Fotoğrafa yeni başlıyor ve bu alanda tecrübe kazanmak istiyorsanız 18-55 kit objektifleri öneririm. Amatörlüğü atmak ve işin temellerini öğrenmek için en uygun çözümler bunlardır.

Prime objektifler

Sabit odaklı ve diyaframı açık objektiflere ‘prime’ adı veriliyor. Bu objektifler 50, 80, 100, 10, 35 mm gibi odak uzaklıklarına sahiptir. Zoom girme özellikleri olmadığından kadraj için konuya yaklaşmak ya da uzaklaşmak gerekir. Bu ilk bakışta zorluk gibi görünse de kadraj disiplininin oturması ve kişisel bir tarz geliştirmesi bakımından önemlidir. Birçok profesyonel bu objektifleri kullanır.

Prime objektifler genelde aynı diyafram değerine sahip zoom objektiflere göre ucuzdur. İçlerinde çok fazla mercek bulunmadığından ışık geçirgenlikleri yüksektir. En kötü prime objektifin diyafram değeri f2’den başlar. Üst düşey modellerde bu rakam 1.2’ye kadar düşer.

Özellikle objektifi değiştirilebilir bir fotoğraf makineniz varsa hiç olmazsa bir tane prime objektif almanızı öneririm. Mesela 50 mm ile işe başlayıp bu alanda kendinizi disipline edebilirsiniz. Fiyatları nispeten makul olan bu objektiflerle çok farklı bir deneyim yaşayacağınızı söyleyebilirim.

Objektifler mercek sistemlerinden oluşur. Mercek sayısı arttıkça objektifin ışık geçirgenliği azalır.
Objektifler mercek sistemlerinden oluşur. Mercek sayısı arttıkça objektifin ışık geçirgenliği azalır.

Kompakt fotoğraf makinelerinde durum

Her ne kadar objektifleri değişmiyor olsa da kompakt fotoğraf makinelerini tercih ederken diyafram açıklığı yüksek modellere yönelmek daha mantıklıdır. Ancak bu modellerin fiyatı aynı oranda yüksektir. Örneğin standart olarak f3.5 diyaframlı bir objektifi bulunan kompakt bir model eğer f2.8 diyaframa sahip olursa fiyatı 3-5 kat daha pahalı olabilmektedir. Bu bakımdan yaptığınız işe ve beklentilerinize göre tercihte bulunmak en mantıklısıdır.

Uzun odak aralığı

Sektörde ‘tembel objektifi’ olarak nitelendirilen uzun odak aralıklarına sahip zoom objektifler de özellikle amatör kullanıcılar için önemli bir seçenektir. 18-200, 18-270 gibi uzun aralıklarda üretilen bu objektifler tek bir çözümle birçok seçeneği sunmaya çalışır. Ancak odak uzaklığı aralığı çok uzun olduğu için bu objektiflerde çok fazla mercek bulunur. Bu da beraberinde ışık geçirgenliğinin az olması sonucunu doğurur. Böyle objektifleri almayın demiyorum ama beklenti ve ihtiyaçlarınızı iyi belirleyerek tercih edebilirsiniz. ‘Ben sadece portre çekiyorum, ışık yetmediğinde flaşlı çekim de benim işimi görür’ diyorsanız tercih edilebilir.

Benzer bir durum  bazı gelişmiş kompakt fotoğraf makinelerinde de vardır. Super zoom olarak adlandırılan bu modellerde 30, 40, 50 ve hatta 60X optik zoomlu objektif bulunur. Bu modellerin objektifleri de ışığa normal bir objektifin olduğu kadar hassas değildir ve daha az ışık geçirgenliği sunar. Bu da bir tercihtir ve ‘zoom benim için daha önemli, ışık hassasiyeti değil’ diyenler için uygun olabilir.

Günümüzde birçok telefon, fotoğraf makinesi ya da tablet üreticisi reklam ve tanıtımlarında kameralarının objektiflerinin ışık geçirgenliğinden bahsediyor. Artık cep telefonlarında bile f2.0 diyaframa sahip kameralar bulunduğu için bu konu ayrı bir önem taşımaktadır.

Objektif seçerken mümkünse ve imkan varsa açık diyaframlı (yani f2.8 ya da daha düşük değerlere sahip) modelleri tercih etmek gerekiyor. Ancak bunu yaparken bütçeniz, yapacağınız iş, beklentileriniz ve hedeflerinizi de göz ardı etmemek gerekiyor. Aksi takdirde gereksiz bir maliyet ve boşa yapılmış bir yatırımla karşı karşıya kalabilirsiniz. Yine de objektife yapacağınız yatırımın size doğrudan fayda olarak geri döneceğini de hatırlatmak isterim.

Objektif ve aksesuarları ile ilgili zengin seçenekler MediaMarkt’ta.

Ses çubuğu: Ev sineması keyfine en kısa yol…

0

Teknoloji ilerledi ve tüplü televizyonlar devri çok geride kaldı… Plazma ile başlayan, LCD ve daha sonra LED ile devam eden panel televizyonlar, öylesine inceldi ki, adeta bir tablo gibi duvara asabiliyorsunuz. Görüntü kalitesi Ultra HD, 4K, OLED gibi teknolojilerle mükemmelleşirken, evde sinema keyfini yaşatacak ses teknolojileri de büyük aşama gösterdi elbette…

Hanımlar, evde fazla kablo istemiyor

Ancak, bu tür ses sistemlerini evde kullanabilmek öyle çok da kolay değil. Özellikle evin bir hanımı varsa… Genellikle hanımlar evde TV’nin önünde, sağında, solunda, hemen koltuğun arkasında bir sürü hoparlörün yer almasından pek haz etmiyorlar. Özellikle ortalıkta dolaşan kablo yığınlarından çok rahatsız oluyorlar.

Belki de bu nedenle, adına soundbar, yani ses çubuğu denen, bas sesleri desteklemek üzere bir subwoofer eşliğinde gelen yeni ses teknolojisi ürünü büyük ilgi gördü. Genellikle TV’nin önüne konan, ortalama 70-90 cm civarında olan ses çubuğu Bluetooth desteğiyle çalışıyor. TV sesinin yanı sıra, akıllı telefonunuzdaki şarkıları da yüksek kalitede dinleyebiliyorsunuz.

İlk ses çubuğu Altec Lansing’den

Wikipedia’daki bilgiye göre, ilk ses çubuğu, bundan 17 yıl önce 1998 yılında Altec Lansing tarafından piyasaya çıkartılmış. Adına “Voice of The Digital Theatre” ve “ADA106” denilen bu ürün, hem Stereo, Dolby Pro-Logic ve AC3 surround ses teknolojilerini destekliyor, hem de bağımsız bir subwoofer’a sahipmiş. Dört adet full range 3”lik sürücü ve 2 adet 1”lik tweeter’lara sahip olan bu ses çubuğunun subwoofer bölümünde ise 8”lik dual bobin sarma sürücü bulunuyordu.

Günümüzde birçok markanın ses çubuğu bulunuyor ve fiyat seçenekleri son derece değişken… MediaMarkt internet sitesinde Samsung ve LG markaları ön plana çıkıyor. Fiyatları 499 TL ve 1499 TL arasında değişen üç ürün hakkında şunları söyleyebiliriz:


898
LG NB3531A 300W

Aslında 499 TL gibi uygun sayılacak bir fiyat etiketi taşımasına rağmen, tam bir performans canavarı bu ürün… Şık görüntüsü ve çok yer kaplamamasıyla dikkat çekiyor. Ses kalitesi son derece şaşırtıcı, temiz ve dolgun… Optik bağlantı seçeneği sayesinde TV dışında, Bilgisayar, Müzik çalar ya da PlayStation bağlayabilme şansınız var. Üretici firma her ne kadar ürünün çok fazla büyük olmayan odalarda kullanılmasını tavsiye etse de, büyük salonlarda da ses kalitesi gayet doyurucu… Auto power özelliği son derece akıllıca… Bu özellik sayesinde bağlı olduğu cihazla birlikte açıp kapayabiliyorsunuz. Sesi de istediğiniz ölçülerde sabitlediğinizde ürünün kumandasını fellik fellik aramak zorunda kalmıyorsunuz. Bluetooth özelliği sayesinde herhangi bir kablo bağlantısı olmadan, akıllı telefonunuzdan ya da müzik çalarınızdan istediğiniz şarkıları dinleyebiliyorsunuz. MP3 ve WMA olanları elbette. Ancak, üründen çok uzaklaşmamanızda da yarar var.

2_181338-3000x1742LG NB3540 320W

MediaMarkt internet sitesinde yer alan ve yine bir LG ürünü olan NB3540, 799 TL’lik bir etikete sahip. 2x80W hoparlörleri ve yine 160W olan subwoofer’ı ile toplam 320W gücünde ses sunuyor. Sistem 77 cm uzunluğunda ve 3,5 cm yüksekliğinde son derece ince ve kıvrımlı, şık bir ses çubuğuna sahip… Bu da 42” yani 106 cm büyüklüğündeki ekranın altına ideal olarak sığmasına neden oluyor ki, tavsiye edilen de böyle yapılması zaten… Herhangi bir özelliği seçtiğinizde çubuğun önündeki ızgaranın ardında yer alan LED göstergede özelliğin adını okuyabiliyorsunuz. Yazı çok parlak ve dikkat dağıtıcı geliyorsa, ışığı ayarlamanız bile mümkün… Muhtemelen çok şaşıracaksınız ama ses çubuğunda HDMI bağlantısı yok. Optik bağlantı ve 3,5 mm mini jack’ları kullanabilirsiniz. Ancak, USB girişi sizi çok mutlu edecek. İstediğiniz şarkıları USB bağlantısından MP3, WMA, WAV ve FLAC (192 KHz’e kadar) formatlarında dinleyebileceksiniz. Standart, News, Music, Cinema, Sports ya da Bass modlarından birini seçebilirsiniz. Her ne kadar arka hoparlörler olmasa da LG’nin üç boyutlu surround işlemcisinin yarattığı etkiye hayran kalacaksınız.

uk_hw-f751-xu_511_right-angle-45-degree_silverSamsung HW-F751TK 310W

Samsung, özellikle tasarımıyla çıtayı biraz daha yüksek tutmuş bu üründe. Özellikle ses çubuğunda yer alan amber lambalı tasarım, biraz da eski lambalı amfilere çağrışım yapıyor adeta… Tasarımın zarafeti, son derece etkili. Açıkçası bu fiyata da yansımış anlaşılan. Çünkü MediaMarkt web sitesinde fiyat etiketi 1499 TL… Boyu 94,3 cm olan HW-F751TK için önerilen TV boyutu minimum 46” boyutunda. Çubuğun ortasında yer alan ve içinde vakumlu tüplü amfinin bulunduğu amber ekran bir mücevher gibi ışıldıyor. Hemen çubuğun soluna doğru panelin arkasından ışıldayan OLED ekranda seçilmiş olan ses formatını okuyabiliyorsunuz. Ürünü duvara takmanız, dik ya da yatay olarak kullanmanız mümkün… Sıcak ve güçlü bir ses kalitesine sahip, çok düşük volume’larda dahi son derece keskin ve berrak. Hem TV çıkışı, hem de giriş için iki HDMI girişi bulunan HW-F751, pahalı ama çok özel bir ürün…