Asus’un ZenFone 2 modeline ilişkin satışlarına bazı Asya ülkelerinde başlandı. Türkiye’ye de kısa zaman içinde gelmesi beklenen model, farklı konfigürasyonlara sahip seçenekler sunuyor.
ZE551ML, ZE550ML ve ZE500CL ürün kodları altında üç değişik ZenFone 2 seçeneği, donanım özellikleri ile birbirinden ayrılan çok sayıda alt seçenek sunuyor. Asus ZenFone 2 (ZE551ML) olarak adlandırılan seçenek, 5,5 inçlik Full HD ekran, Android 5.0 Lollipop işletim sistemi, microSD desteği, 13 MP arka/5 MP ön kamera, 3000mAh pil ve LTE desteği ile gelirken donanım tabanında 5 farklı alternatif sunuluyor.
Bunlar 2.3 GHz hızında çalışan işlemci ve 4 GB RAM üzerinde 128 GB/64 GB/32 GB depolama kapasitesi seçenekleri; 1.8 GHz hızındaki işlemci üzerinde 32 GB depolama kapasiteli bir diğer alternatif ve 2 GB RAM, 16 GB depolama kapasitesi, 1.8 GHz hızında çalışan işlemci ile beşinci seçenek.
ZE551ML kodlu modeller için sunulan bu farklı konfigürasyonların yanı sıra ZE550ML kodlu ZenFone 2 modelinde de 5.5 inç ekan, Android 5.0 Lollipop, 1.8 GHz hızında çalışan Intel Atom işlemci, 2 GB RAM, microSD desteği, 13 MP arka/5 MP ön kamera, 3000mAh batarya ve LTE desteği bulunuyor.
Asus Zenfone 2 (ZE500CL) ise 5 inç ekrana sahip. Ayrıca Android 5.0 Lollipop, 1.6 GHz hızında çalışan işlemci, 2 GB RAM, 16 GB dahili depolama, microSD desteği, 8 MP arka/2 MP ön kamera, 2500mAh batarya, LTE ve tek SIM girişi ile geliyor. ZE551ML, ZE550ML kodlu ZenFone 2’ler çift SIM desteğine sahipler.
2014 yılındaki LG G3 modelinin ardından G3 Beat, G3 Stylus ve G3 Vigor gibi düşük fiyat etiketine sahip ilginç modeller de teknoloji raflarında yer almıştı. Geçtiğimiz Nisan ayının sonunda tanıtımı gerçekleştirilen LG G4’ü kapsayacak şekilde de benzer adımlar bekleniyor. İşte bu adımlardan biri 4 inç ekran ve nispeten daha düşük fiyat etiketi ile geleceği iddia edilen LG G4c olabilir.
Çeşitli teknik özellikler, görüntüler ve tahmini satışa sunulma aralığı ile günyüzüne çıkan LG G4c’nin sonundaki c takısının ‘Compact’ kelimesini temsil ettiği belirtiliyor. Cihazın 5 inç ekranlı LG G4’ten daha küçük ve hafif olacağı belirtiliyor. Buna göre G4c, 1280 x 720 çözünürlükte 4 inç ekran, Snapdragon 410 işlemci, 1 GB RAM, microSD desteği, 8 GB dahili depolama kapasitesi ile gelebilir. Ürünün arka kamerası 8 MP, ön kamerası ise 5 MP çözünürlüğe sahip olabilir.
LG’nin UX 4.0 arayüzü ile gelmesi beklenen modelde önyüklü işletim sisteminin de Android 5.0 Lollipop olacağı iddia ediliyor. Ortaya çıkan görsellerden yola çıkıldığında kavisli arka kısım, elmas desenli plastik kasa ve genel olarak LG G4’e benzeyen hatlar dikkat çekiyor.
LG G4c’nin Haziran ayında Avrupa’da satışa sunulacağı da bir diğer tahmin durumunda. Ortaya çıkan bilgiler, Güney Koreli tüketici elektroniği şirketi LG tarafından henüz doğrulanmış değil; buna karşın LG G4 ürün hattı için ilgili modeli de içeren birkaç düşük fiyatlı ve düşük özellikli versiyon bekleniyor. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.
Tüketici elektroniği ve yazılım şirketi Apple adına 2015’in önemli finansal eşiklerin geride bırakıldığı bir yıl olduğu görülüyor. Şirketin 700 milyar doları aşan finansal değerinin yanı sıra küresel düzeyde akıllı telefon satışlarına ilişkin ortaya çıkan rakamlar da bir hayli çarpıcı. İşte bu rakamlardan sonuncusu da dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi Çin’den geldi.
Apple ilk sırada
Ülkedeki akıllı telefon satışlarının oransal değerlerle ifade edildiği rapor, IDC raporlarına dayanıyor. Buna göre Çin’de 2015 yılı ilk çeyrek rakamlarına göre en çok satış gerçekleştiren akıllı telefon markası Apple. Yüzde 14.7’lik payla ilk sırayı alan şirketi; Çin menşeili teknoloji şirketi Xiaomi, yüzde 13.7’lik payla takip ediyor. Üçüncü sırada ise bir diğer Çinli üretici Huawei yer alıyor. Bu üç şirketi yüzde 10’ün altındaki pazar payları ile Samsung ve Lenovo izliyor.
Rekor büyüme!
Çin’de akıllı telefon satışlarına yönelik gelişimi ile dikkat çeken Apple, 2014 yılının aynı döneminde yüzde 8.7’lik pazar payına sahipti. Bu veriler ışığında Kaliforniya merkezli şirketin bir yıl içinde yüzde 67.1’lik büyüme kaydettiği görülüyor.
Çinli teknoloji şirketlerinin yükselişine de işaret eden raporda Samsung tarafındaki geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 53’e varan düşüş gözden kaçmıyor.
‘İşler’ değişebilir
Çin, dünyanın en değişken pazarları arasında yer alıyor. Bu ülkede markaya bağlılık oranı oldukça düşük ve teknoloji odaklı değişkenler genellikle trendler tarafından belirleniyor. Bu yıl için Apple’dan yana gösteren ivmenin sonraki yılda başka bir şirketin üzerin üzerine yönelmesi beklenebilir.
Birçok kişinin içinde ukdedir belki de… Televizyona çıkmak, kendi programını yapmak, kendine özel izleyiciler bulmak… İşte iki yeni uygulama var ki, sizlere anlık olarak bulunduğunuz yerden yayın yapma imkanı veriyor. Yüzlerce, binlerce insan sizi izliyor, siz isterseniz yazılı yorumlar yapabiliyorlar.
Ardarda geldiler
Aslında bu iki video yayınlama uygulamasının piyasaya sunuluşu birbirine oldukça yakın. Meerkat adını birçok belgeselde karşılaştığımız koloniler halinde toprak altında yaşayan ve adeta ayakta duruşuyla ünlü kemirgenden alıyor. Zaten uygulamanın logosunda da bu hayvan bulunuyor. Periscope ise bizi denizaltılara götürüyor. Denizaltı dalmışken etrafı gözlemlemek için kullanılan Periskop sisteminin isminden yola çıkılmış.
Meerkat, daha önce AIR ve Yevvo olarak biliniyordu. 2012 yılında Ben Rubin tarafından geliştirilen bir uygulamaydı. Silikon Vadisi’nin risk sermayesi gruplarından birinin verdiği 14 milyon dolarlık bir fonun ürünüydü. Şubat ayının sonunda SXSW festivalinde lansmanı yapıldı.
Periscope, Kayvon Beykpour ve Joe Bernstein’ın ortak uygulamaları ve birkaç yıl kadar önce duyuruları yapıldı. Açıklandığına göre Twitter tarafından Ocak ayında 100 milyon dolara satın alındı. Aslında uygulama hizmeti, nasıl bir arzuyla yaratılmış olduğunu şu sloganla anlatıyor: “Işınlanmaya en yakın şey”.
Önce yalnızca iOS’da
Temelde her iki uygulama da, kullanıcılara Twitter hesaplarından video aktarımı yapmalarına izin veriyor. Her iki uygulama da öncelikli olarak iOS kullanıcıları için piyasaya çıkartılmıştı. Ancak Meerkat, geçtiğimiz günlerde Android dünyasına girdi. Her iki uygulamada da izleyenler canlı görüntüleri izlerken yorum yapabiliyorlar. Beğenilerini ise Meerkat’te beğenerek, Periscope’da ise kalp göndererek gösterebiliyorlar.
Her iki uygulamanın da platform olarak Twitter’ı seçmeleri bir tesadüf değil. Daha önce Meerkat’in takipçilere, kimlerin dost Meerkat kullanıcısı olduklarının gösterilmesi yine Twitter tarafından engellendi. Meerkat, ayrıca sizlere yayınızı daha sonra gerçekleştirmek üzere program yapma imkanı da veriyor.
Periscope, Twitter’da izlediğiniz her kişiyi “People” etiketi altında topluyor, ayrıca ankara escort yayınlar sırasında en çok kalp yolladığınız kişileri de sıralayarak bir “Most Loved” (En Sevilen) listesi oluşturabiliyorsunuz. Bu da çok daha büyük bir veri tabanına ulaşabildiğinizin göstergesi…
Meerkat, başladığınız bir yayının videosunu otomatik olarak twitliyor. Bu bazı durumlarda hoş olmayan durumlar yaratabiliyor. Kazayla yayın açtığınızda başınıza gelecekleri bir düşünsenize. Periscope’ta ise tüm kontroller sizin elinizde…
Periscope yapmış olduğunuz yayınları, herhangi bir sorgulama olmaksızın 24 saat saklıyor, Meerkat ise telefonunuza saklamak konusunda size bir seçenek sunuyor. Aslında Periscope, bugünkü durumda çok daha fazla özelliğe sahip gibi görünüyor ve daha geniş yayın imkanları veriyor. Ancak asıl yarışın Android’le yayılmakla olacak.
Arnold Schwarzenegger, her ikisini de kullanıyor
Jamie Oliver, Roger Federer ve Edward Norton, Periscope hayranları arasında yer alırken, Oscar ödüllü Jared Leto, Rio Ferdinand ve Madonna ise Meerkat tarafında. Arnold Schwarzenegger ise her ikisini de kullanıyor ve “hangisi daha iyi” yorumundan kesinlikle kaçınıyor.
Aslında iki uygulama da öte yandan çekinceli bir durum yaratıyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan ve asrın boks maçı olarak nitelendirilen Mayweather-Pacquiao karşılaşmasını birçok kişi bu iki uygulama sayesinde izledi. Ancak, Twitter’ın CEO’su Dick Costolo, yaptığı açıklamayla geceyi Periscope’un kazandığını açıkladı.
Ayrıca porno sektörü de bu teknolojik gelişimle birlikte hareketlendi. Bu uygulama striptease ve benzeri gösterilere ve hd porno imkan veriyor çünkü…
Her iki uygulama arasında da ciddi bir yarış var. Amerika’daki AppStore indirim rakamlarına göre Periscope ilk 40 arasında yer alırken, Meerkat ilk 1200 arasında zar zor duruyor.
12 inç boyutunda 13 inç’lik bir dizüstü sistemi. Yüksek bir performansa sahip ve pil kullanım süresi de görülmeye değer. Dell XPS 13 inceleme altında.
Dell’in yeni canavarı olan XPS13, yüksek performansı, 4K destekli ekranı ve inceliği ile kendisinden söz ettiriyor. Oldukça başarılı bir ergonomiye sahip olan XPS 13, 304 x 200 x 15 mm boyut değeri ile 11.6 inç büyüklüğündeki dizüstü sistemleri ile neredeyse aynı büyüklükte. 13.3 inç büyüklüğünde bir ekrana sahip olan bu ürün benzer ürünlerle kıyaslandığında dünyanın en ince Ultrabook sistemi olduğu söylenebilir. Dell bu değer ile 325x227x17 mm ölçülerinde olan Apple Macbook Air 13’ü alt etmeyi başarıyor. Bitmedi. Dell XPS 13, aynı zamanda oldukça da hafif. 1.26 kg ağırlığı ile her yere rahatlıkla taşınabiliyor.
Ergonomisi ile Fark Yaratıyor
Çok kaliteli bir işçiliğe sahip olan Dell XPS 13, Alüminyum alaşımlı bir kasa sistemi kullanıyor. Yaptığımız testlerde bu kasa sisteminin çok stabil olduğunu gördük. Ürünü, kenarlardan bastırdığımızda, herhangi bir çıtırtının duyulmaması çok büyük bir artı. Benzer durum ekran için de geçerli. Kullanılan Gorilla Glass ekranı bükmek gerçekten çok zor. Ekran çerçevenin 1.2 mm değeri ile çok ince olması da ergonomiye ekstra bir güzellik katıyor. Bununla birlikte alt tarafta bulunan lastik ayaklar, hem cihazın kaymadan sağlam oturmasına ve bu alanda bulunan fanların daha rahat çalışmasına neden oluyor.
Yan tarafta bulunan girişler cihazın daha çok arka kısmında konumlandırılmış durumda. İki adet USB 3.0 yuvası ile birlikte, Kulaklık/mikrofon, SD kart okuyucu, 5 LED’li pil göstergesi ve 4K destekli Mini Displayport yer alıyor.
Dizüstü sistemlerde bildiğimiz kamera sistemi, Dell XPS 13’de (720p kamera) ekranın altında yer alıyor. 720p kamerası ekranın alt kısmında yer alıyor. Fakat en önemli değişiklik bu üründe kullanılan Sharp’ın IPS paneli. Bu panelin en büyük özelliği sahip olduğu Igzo teknolojisi sayesinde oldukça ince bir alanda 400 cd/m²’lik bir parlaklığa ulaşması. Bu parlaklık değeri otomatik olarak değişebiliyor. Benzer bir durum kontrast değeri için de geçerli. Örneğin karanlık sahneleri bol olan bir video seyrettiğinizde kontrast ve parlaklık değeri otomatik olarak yükseltiliyor. Birçok kişinin hoşuna gidecek olan bu başarılı özellik ne yazık ki iptal edilemiyor.
Unutmadan söyleyelim. Dell XPS 13 iki farklı çözünürlükte satışa sunuluyor. Dokunmatik olmayan ekran 1920×1080 piksel çözünürlüğüne ulaşırken, dokunmatik özellikli ekran 3200×1800 piksel çözünürlüğe ulaşıyor. 4K ekran inanılmaz keskin ve net bir görüntü oluşturuyor. Fakat bazı uygulamalarda görüntüyü 4K’ya yükseltmek, zaman zaman sorunlar yaşatabiliyor.
Yüksek Bir Performansa Sahip
XPS 13, yüksek performansta çok düşük güç tüketen Intel’in Broadwell teknolojisini kullanıyor. XPS 13’de kullanılan Core i7 5500U işlemcisi sadece 15 Watt’lık bir güç tüketiyor. Hyperthreading destekli iki çekirdekli bu işlemci (toplam 4 çekirdek) 2.4 ile 3 GHz saat frekansı arasında çalışıyor. HD Graphics 5500 grafik yongası ise günümüzün birçok oyununu rahatlıkla çalıştırabiliyor. Üründe kullanılan 8 GByte büyüklüğündeki DDR3L-RS-1600 bellekler, benzer belleklerle kıyasla Windows 8.1 işletim sistemi altında dörtte bir oranında güç tüketiyor.
Yaptığımız testlerde bu zaten hemen belli oluyor. Dell XPS 13’un bataryası yaklaşık 10 saat boyunca kesintisiz çalışabiliyor. Bu batarya iki saat’te dolması önemli bir avantaj.
Ultrabook Standardı Yeniden Yazıldı
Üründe beğendiğimiz bir özellik, yüksek performansta bile sessizce çalışabilmesi. Bununla birlikte üç kademeli aydınlatmalı klavye önemli bir artı. Kasa sisteminin üzerinde parmak izinin oluşmaması da kullanıcıyı sevindireceğini düşünüyoruz. Çok keskin bir ekrana sahip olan Dell XPS13, uzun çalışma süresi ile de kendisinden söz ettirecek.
Dijital çağın şehirli insanı için teknoloji bugünlerde ihtiyaçtan öte vazgeçilmez bir noktaya gelmiş, hatta bazılarımız için bağımlılık sınırına çoktan ulaşmış durumda. Bunun olumlu ve olumsuz anlamda yansımalarına her yerde şahit oluyoruz. Bu ihtiyaç ya da bağımlılığın kilit noktaları olan ve hayatımızın her anına dokunmaya başlayan akıllı cihazlar ise farkında olmadan alışkanlıklarımızı, ilişkilerimizi, özünde yaşama kültürümüzü dönüştürüyor. En iyi arkadaşı akıllı telefon olan, ilişkilerini genellikle sosyal ağlar üzerinden sürdüren, teknolojiyle yatıp teknolojiyle kalkan yeni neslin ekonomik açıdan özgür olarak değerlendirebileceğimiz kısmı için yalnız yaşamak eskiye nazaran hiç de zor değil. Çünkü bizi dijitalleştirdikçe yalnızlaştıran teknoloji aslında eğlence ve sosyalleşme dışında günlük yaşantımız, evdeki hayatlarımız için de büyük kolaylıklar getiriyor.
İşten eve gidince ayağımızı uzattırıp bize keyif yaptıran, “evlen artık oğlum ya da kızım” diyen anne sitemlerine kapak gibi cevap olan akıllı ev aletleri yalnız yaşayan insanlar için can simidi niteliğinde. Kadınlar için kendilerini şımartmanın alternatif bir yolu olan akıllı ev aletleri, özellikle çalışan ve tek yaşayan erkekler için uzun ve yorucu bir iş gününün ardından evdeki huzurun özeti gibi. Bazıları kendi evimde de olan bence yalnız yaşayan her erkeğin de evinde olması gereken kısaca ‘bekarlık sultanlıktır’ dedirten akıllı ve son teknolojik ev aletlerini sizler için inceledim.
40 yılda bir gömlek ütülüyorum demeyin, akıllı ütüyü deneyin
Ütü yapmak kadın-erkek fark etmeksizin, biri yaparken izlemesi bile zor, bunaltıcı bir iş. Ama malum çalışmaktan çok toplantı yapan insanlar olarak jilet gibi görünmemiz gereken zamanlar da oluyor. Kuru temizleme elbette iyi bir seçenek. Fakat her zaman işe yaramıyor.
PHILIPS GC9247 Buhar Kazanlı Akıllı Expert Ütü
Örneğin gecenin bir vakti gelen yarınki toplantı haberi size ütülü bir gömlek için kuru temizlemeye gidecek zaman bırakmayabiliyor. Bu durumda evde bir ütü olması şart, bir de akıllısı olursa bu ütünün her seferinde yeniden kurcalamaya gerek kalmadan anne işi bir titizlikte ortaya güzel sonuçlar çıkartabiliyorsunuz. Philips’in GC9247 buhar kazanlı akıllı Expert ütüsü bu segmentte başarılı bir ürün. Cihaz iki dakikada kullanıma hazır hale geliyor. Bu ütüde ısı ayarı ve yanma derdi yok. Ütü tüm kumaşlarınıza göre ısı ayarını kendisi yapıyor. Bu kadarını bilmek zaten işinizi görecektir. Anneniz ya da sevgiliniz kullanacaksa kocaman su haznesiyle iki saate kadar çılgınlar gibi ütü yapabileceğini ve kireci özel haznesi sayesinde kolayca giderebileceği bilgilerini verebilirsiniz.
Sen sevgilinle pazar kahvaltısına giderken robot süpürge evi temizlesin
Robotlar yavaştan hayatımıza girmeye başladılar. Robot hizmetçi Türk insanı için henüz bilim kurgu filmi tadında olsa bile robot süpürgeler fazlasıyla gerçek ve çok da işe yarıyorlar. İnsan etkileşimi olmadan evde kendi kendine süpürge yapabilen bu cihazlar aynı zamanda kendi kendilerini şarj edebiliyorlar. Günlük, haftalık programlama ile pek çok etkinliği biz olmadan yapabilen modelleri mevcut olan robot süpürgelerin yön bulma, programlamayı yapabilme, eşyaların aralarından altlarından geçme, mobilyalara çarpmama gibi fonksiyonları var.
LG VR5942L 4 Farklı Temizleme Modu Hepa Filtre Elektrikli Robot Süpürge
Gelelim benim önerime. LG’nin dört farklı temizleme moduna sahip, Hepa filtre elektrikli robot süpürgesi VR5942L başarılı bir ürün. Mikro Fiber Paspas, sözlü uyarı sistemi, programlanabilir temizlik modu gibi özelliklere sahip robot süpürge dört adet ultrasonik, üç adet optik, Gyro, CV-SLAM ve OFS sensörlere sahip. 60 db gürültü seviyesinde çalışan cihaz saniyede 350 mm’lik bir alanı temizliyor. Poşetsiz teknolojisi ve uzaktan kumandası ise diğer öne çıkan özellikleri. Sözün kısası teknik detaylar bir yana bir pazar temizliğini devredip dışarı çıkabileceğiniz çok kıyak bir arkadaş kendisi.
Kuru temizlemecileri zengin etmeye yıkamalı kurutma makineleri ile son verin
Siz de merkezi olsun, işime yakın olsun diye küçük ve balkonsuz bir evde yaşıyorsanız eski çamaşır makinenizden kurtulup kurutma özelliği olan bir makine almanın zamanı çoktan gelmiş demektir. Öğrenciyken eve çıkılınca TV’den müzik sistemine parayı elektroniğe harcadıktan sonra elde kalan üç beş kuruşla en uyduruğundan aldığınız o çamaşır makinesi kabus gibi peşinizden gelir, bir türlü atamazsınız. Sonra tek başına yaşamaya başlayınca eviniz giderek küçülür o külüstürün yanına en ucuzundan bir kurutma makinesi kuruluverir. İki makine bir adam gibi makinenin yerini tutmaz ama.
Yıkama ve kurutma özellikli çamaşır makineleri ilk çıktıkları zamanki yüksek fiyatların altına düşmeye başladıkça çevremizde, eşimizde dostumuzda daha fazla görür olduk. Hem yerden hem de zamandan tasarruf ettiğiniz bu makinelerle çamaşırlarınızı dışarıda kurutmanın olumsuz etkilerine karşı da koruyorsunuz. Hemen her beyaz eşya üreticisinin yıkamalı kurutma makineleri segmentinde ürünü mevcut. Vestel’in akıllı 9614 TKT kurutmalı çamaşır makinesi evimde de kullandığım bir ürün olarak benim önerim. 29 dakikalık yıka&kurut programı ile az sayıda kıyafetinizi hızlıca yıkayıp kurutabiliyorsunuz. 9 kg’lık kapasiteye sahip makinenin “Finish Time” modu diğer çok işinize yarayacak özelliği. Bu moduyla makine çamaşırları istenilen saatte yıkanmış ve kurumuş bir şekilde hazır ediyor.
VESTEL AKILLI 9614 TKT Kurutmalı Çamaşır Makinesi
Bunun dışında daha fazla ev hanımlarını ilgilendiren alerji uzmanı, deterjan dozaj önerisi, Eco Time modu, zaman erteleme gibi özellikleri de mevcut. Yıkıma/kurutma makineleri ile ilgili detaylı bilgi edinmek için şu yazıya göz atmakta fayda var. Bütçenize ve ihtiyacınıza uygun çok sayıda yıkamalı kurutma makinesi çeşidine buradan ulaşabilirsiniz.
Beyler, çamaşır da temizlik de tamam. Çok da yorulmadınız, iki tuşa bastınız. Yine de aklınızı kullandığınız için bir çay ya da kahve keyfini hak ettiniz. Bu keyfi, akıllı özellikleriyle size sunacak onlarca başarılı ürün var aslında. Tercihinizde ise teknolojisinden ziyade kişisel zevk ve ihtiyaçlarınız belirleyici olacak gibi.
HOMEND Royaltea 1701 Konuşan Çelik Çay Makinesi
Homend’in Royaltea 1701 konuşan çay makinesi sesli uyarı sistemi ile ayrıcalıklı bir ürün. Genelde su ne zaman kaynayacak diye başında beklemek yerine kaynayınca sizi uyarması bence herkesin işine yarar. Su kaynadığında ve susuz kaldığında güvenlik sisteminin devreye girmesi de diğer güzel özelliği. Kahve makinesine gelince;
NESPRESSO U D50 Pure Kahve Makinesi
Nespresso U serisi hem akıllı özellikleri hem de şık tasarımı ile dikkat çekici. Fincan boyutunu hatırlayan dokunmatik arayüze sahip olan Nespresso U D50, önceden programlanmış Ristretto, Espresso ve Lungo boyutları sayesinde tekrardan programlamaya ihtiyaç duymuyor. Sütlü tarifler için hareketli ve mıknatıslı fincan desteği özelliğine sahip U D50, motorlu kahve hazırlama ünitesi ile otomatik delme, hazırlama ve kullanılmış kapsülün otomatik düşüşü sayesinde kahve yapımı sonrasında daha az damlama özelliklerine sahip.
Daha durun, bunun nesnelerin interneti ve robot sevgilisi var
Akıllı ev gereçlerinin hayatımızdaki temel ihtiyaçlara getirdiği çözümler hepimiz için büyük kolaylıklar demek. Yukarıda deneyimlerimi paylaştığım ürünler bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bir de nesnelerin interneti sayesinde tüm bu cihazların kendi aralarında iletişim kurduklarını ve internete bağlı olarak çok daha kolay yönetildiklerini hayal edin. Akıllı ev konseptleri ile ilk örneklerine şahit olmaya başladığımız bu yeni yaşam şekilleri çok yakın bir gelecekte daha da yaygın olacak. Bu bile işin artık normalleşmeye başlayan kısmı. Öyle ki teknoloji ile kimine göre yalnızlaşan kimine göre kendi kendine daha fazla yeten insanoğlunun hayatında için 10-15 yıl içinde robot sevgililer olacak. İlişki ve seks uzmanı Doktor Laura Berman, geçtiğimiz günlerde Amerikan Wall Street Journal gazetesine verdiği röportajda, yakın gelecekte robotların insandan ayırt edilemeyeceğini, yapay zekaları sayesinde ‘insani hislere’ de sahip olacağını, insanların robotlara sarılabileceği ve hatta cinsel ilişkiye bile girebileceğini söyledi. Gerisini varın siz düşün.
Hayatınızı kolaylaştıracak onlarca akıllı ev aletinden bütçenize ve ihtiyacınıza uygun olanı satın almak ve seçenekleri görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Grand Theft Auto… Ya da kısaca GTA. Bu ikisinden birini duyup da heyecanlanmayan oyuncu sayısı azdır büyük ihtimalle. Yıllardır Rockstar stüdyolarının elinden çıkıp bizleri saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca ekran başına kilitleyen bir seridir Grand Theft Auto.
Bunun birden fazla sebebi var. İlk aklımıza gelen ve bunda oldukça haklı olduğumuz “özgürlük”. Biz oyunculara rahatlığı tam manası ile ilk tattıran oyun şüphesiz GTA’dır. Bir oyunda ilk defa canımızız istediği yere gidip, istediğimiz aracı kullanıp, kimi öldürmek istiyorsak onu öldürebildiğimiz bir yapım bu. Bizlere koskoca bir şehrin anahtarını veriyor.
Özgürlüğün zirvesini Grand Theft Auto V ile yaşamaya başladık. Serinin en büyük ve en detaylı haritası, dinamik hava koşulları, içerisinde hayvanlar bulunan bir doğa, masmavi bir okyanus, ıssız bucaksız bir çöl, güneşin batışını izleyebileceğiniz bir dağ, kargaşanın hakim olduğu bir şehir, ormanlar, sahiller, plajlar, parklar ve daha onlarcası, bu devasa oyunun içerisinde bizleri bekliyor.
Çok net bir şekilde belli ki Rockstar, Grand Theft Auto V’in yapımında her türlü detaya dikkat etmiş. Bunu bütün süreç boyunca görebiliyoruz. Sokaktaki insanların kendi aralarında konuşmaları bile, bir hikayeyi içerisinde bulunduruyor. Radyo’da geçen tüm haberler, talk show’lar Amerikan kapitalizmine birer eleştiri barındırıyor.
Bunlar sadece detaylar ile sınırlı değil, oyunun genel hatlarına baktığınızda aynı özeni çok net bir şekilde görebiliyoruz. Özellikle Rockstar’ın GTA serisinde bir ilk olarak birden fazla ana karakteri yönetmemize izin vermesi, ve her karakteri tüm kişilikleri ile başarılı bir şekilde yansıtması bu özenin en büyük kanıtı.
Konu karakterlerden açılmışken kendilerini biraz tanıtmak istiyorum;
İlk karakterimiz, iki yaramaz çocuğu ve bir yaramaz eşi olan Micheal. 40 yaşın biraz üzerinde emekli bir banka soyguncusu. Emekliliğinin tadını genellikle havuz başında viskisini yudumlarken çıkaran Micheal, biraz sinirli, bazen kontrol edilmesi güç, silahlar konusunda uzman, liderlik vasıfları olan bir karakter. Ayrıca kendisi tam bir klasik film hayranı. Hatta kendi filmini çekmek gibi bir hayali dahi var.
İkinci karakterimiz olan Franklin, Los Santos’un kenar mahallelerinde büyüyen ve Lamar adında pek zeki olmayan bir arkadaşa sahip olan biri. Franklin’in mesleği, bir oto satıcısının kirli işlerini yapmak olarak karşımıza çıkıyor. Genelde saf bir karakter gibi gözüken Franklin, mesleğinin bir sonucu olarak araçlar konusunda oldukça uzman.
Üçüncü karaktere gelecek olursak… Kendisi ciddi anlamda bir psikopat olan Trevor. Psikopat deyip de abarttığımı zannetmeyin. Emekli askeri pilot olan Trevor, artık görev esnasında mı, ya da çocukluğunda mı yaşadığını bilmediğimiz bir travma sonucu tam bir manyağa dönüşmüş durumda. Azıcık bile sinirlense ortalığı kan gölüne çevirme potansiyeli olan Trevor’ın hava taşıtları ile arası oldukça iyi.
Bahsettiğimiz bu üç karakterden ikisi olan Trevor ve Micheal geçmişten arkadaşlar, beraber birçok iş yapmış bu arkadaşların yolu bir noktada ayrılmış, ve ayrı yönlere doğru gitmişler. Franklin ise ikisine de tamamen yabancı. Bir noktaya kadar…
Rockstar’ın bu üç karaktere de tamamen aynı özeni gösterdiğini söylemek kesinlikle yanlış olmaz. İlginç bir şekilde, oynarken kendinize bir karakter seçip onunla devam etmek istemiyor, üçüne de eşit mesafede kalabiliyorsunuz. Rockstar’ın bunu nasıl başardığını anlamak gerçekten mümkün değil. Bu konuda büyük bir takdiri hakediyorlar.
Hikaye konusunda da aynı şeyleri söylemek mümkün, tüm oyun boyunca sizi kendinde tutmayı başarıyor ve ne olursa olsun hikayeden koparmıyor. Ama aynı şeyi ne yazık ki oyun süresi konusunda söyleyemeyeceğim. Bunun sebebi oyunun kısa olması değil, yeterince uzun. Ama oyun bittikten sonra, yapabileceğiniz pek fazla şey yok. GTA San Andreas bu konuda hala lider.
Yeni oyun, GTA IV’de gördüğümüz RAGE motorunun geliştirilmiş bir sürümünü kullanıyor. GTA IV ile kıyaslarsak renkler, ışıklandırmalar, kaplamalar vb. konularda ciddi bir iyileştirme söz konusu, ama aynı şeyi fizikler için söyleyemeyeceğim. Bu bir zevk meselesi olsa da, bence GTA IV özellikle araç fizikleri konusunda çok daha başarılı ve gerçekçiydi.
Uzun lafı kısası GTA V son yıllarda çıkan en başarılı yapımlardan biri, hikayesi, karakterleri, gizemleri, çevirimiçi bölümü vb. özellikleri yine bizleri uzun süre ekran başına kilitlemeyi başaracaktır. Türe aşina olun veya olmayın, GTA V’e kesinlikle bir şans vermenizi tavsiye ediyorum.
Teknoloji konusunda oldukça hızlı değişimlerin yaşandığı bir zamanda yaşıyoruz. Çok değil daha 20 yıl öncesinde, haberleşmek için mektup kullanır, eğer şartlar daha uygun ise telefon ya da telgraf ile uzun mesafeli görüşülürdü. Kim bilir, bazen gönderilen mektup da anlatılan duygular, mektup yerine vardığında anlamını yitirmiş olurdu. Bazılarımızın günümüz ile karşılaştırıldığında o günlerin daha samimi ve içten olduğunu söylediklerini duyar gibiyim. Bu konuda ben de aynı şeyleri düşünmüyor değilim.
Günümüze gelindiğinde, gün içinde gönderilen mail sayısını bırakın, bir dakikada gönderilen mail adedi yaklaşık 204 milyon gibi dev bir rakama ulaşmış durumda. Artık mektup devri neredeyse kapandı. Mektubun yerini alan mail, günümüzün vazgeçilmezleri arasındaki yerini aldı. Gönderilen mailler neredeyse anında karşı tarafa ulaşmakta ve anında cevaplanabilecek bir yapı sergilemektedir. Bu mail trafiğinin çok büyük bir kısmı, spam mail olarak tabir edilen, istek dışı, kullanıcının rızası olmadan gelen, genellikle reklam amaçlı gönderilen maillerden oluşmakta. Websence Security Labs’ın raporuna göre, gönderilen maillerin neredeyse %95’i spam mail olarak değerlendirilmekte. Olayın bir de güvenlik tarafı var. Yine aynı rapora göre, gönderilen spam mail kategorisindeki bu maillerin %85’i de zararlı link içermekte.
Bu yazımda, gönderilen bir mailin hangi yollardan geçerek adresine ulaştığını, neredeyse anında karşı tarafa ulaşan mailin, aslında ne kadar karışık bir yapı kullanılarak gittiğinden bahsedeceğim.
Mail trafiğinin en önemli servisleri, DNS (Domain Name Server), SMTP (Simple Mail Transport Protokol) ve MX (mail Exchange) dir.
Gönderilen mail öncelikle kullanılan cihazdan adınıza mail gönderilmesini sağlayan SMTP servisine gönderilir. Mail, cihazdan ki bu cihazlar; akıllı telefon ya da bilgisayar olabilir, port denilen belli bir kapıdan SMTP servisine aktarılır. Gönderen cihaz SMTP servisi ile 25. porttan konuşarak maili transfer eder. SMTP servisi, maili gönderen ile sunucu arasında bir protokol olup, mailin gönderilmesi ile ilgili kuralları belirler. Bu servis TCP/IP servisini kullanarak, gönderilen maillerin karşı sunucuya aktarılmasını sağlar. SMTP servisi, kendisine gönderilmek üzere gelen maili hangi adrese göndereceğini DNS (Domain Name System- Alan adı sistemi) servisleri ile haberleşerek karar verir.
isim@domain.com adresine gönderilen bir mail için SMTP servisi öncelikle domain.com adresinin IP adresinin ne olduğunu DNS servisine sorar. Kurumların ya da mail hizmeti veren büyük servislerin kendi DNS sunucuları bulunmaktadır. Bunun yanında dünya genelinde root DNS sunucuları bulunur. DNS servislerinde hangi domain isminin hangi IP adresine karşı geldiği bilgisi tutulmaktadır. Aynı zamanda DNS sunucularında, domain.com adresi için mail MX kaydı dediğimiz, gönderilen maillerin hangi adrese teslim edileceği bilgisini içeren kayıtlarda bulunmaktadır.
Mail gönderen cihaz, kendi SMTP servisine maili dijital ortamda gönderir. SMTP servisi kurum içinde ya da dünya üzerindeki root DNS sunucuları ile konuşarak gönderilen mailin gideceği adresin ne olduğunu öğrenir. Göndereceği adresi bulan SMTP sunucusu, karşı sunucuya maili yine 25. port üzerinden dijital olarak gönderir. Gönderenin ve alıcının SMTP sunucuları kendi aralarında belli standartları olan protokoller ile konuşurlar. Mail gönderilirken, her iki sunucuda kendi protokollerini TCP/IP servisini kullanarak gerçekleştirirler. TCP/IP protokolü ile iki sunucu arasında routher ( yönlendirici) cihazları, ağ anahtarları kullanılır. Yönlendirici cihazların iki sunucu arasında iletişim sağlaması başlığı, bu makalenin dışında olmak zorunda. Yönlendiriciler arasındaki iletişim, başlı başına farklı teknolojilerin kullanıldığı bir konudur.
Gönderenin SMTP servisinden çıkan mail, gideceği adresin SMTP servisine geldiğinde, sunucular arasında kimlik doğrulama süreci gerçekleşir. Eğer sonuç olumlu ise gelen mail, ilgili mail adresinin posta kutusuna bırakılır.
Mail gönderilen kişi, kendisine mail gelip gelmediğini kontrol etmek istediğinde, bilgisayar veya akıllı cihazından POP3 ya da IMAP servislerini kullanan bir uygulama ile mail sunucusunda ki mail kutusuna bağlanır.
Mail hizmeti veren bir servis sağlayıcısını örnek verelim. Örneğin Google’ın mail servisi hizmeti olan Gmail’de hesabı olan bir kullanıcı, akıllı telefonundaki uygulama ile ki bu uygulama geri planda POP3 ve IMAP servislerini kullanır, kendisine mail gelip gelmediğini kontrol eder. Eğer mail geldi ise yine aynı servisleri kullanılarak kendi bilgisayarına ya da akıllı telefonuna gelen mailleri indirir. Gmail bize mail gönderip alma konusunda SMTP servisi hizmeti verir. Bizde, Gmail tarafındaki mail kutumuza bağlanmak için bilgisayarımızdaki ya da akıllı telefonumuzdaki 3. parti yazılımları kullanarak mail kontrolü yapmış oluruz. Mail göndermek istediğimizde yine aynı aracı programları kullanarak Gmail’deki mail kutumuza bağlanıp, maili orada yazıp, göndeririz. Gönderilen mail, bize nasıl geliyorsa yine aynı yol ve protokoller kullanılarak, karşı tarafa iletilir.
Bilgisayarlara karşı en büyük tehdit virüsler olarak bilinir. Son yıllarda gerek ücretli gerekse ücretsiz antivirüs yazılımlarının bu sorunu büyük oranda çözdüğünü görüyoruz. Ancak şimdi de başımızda başka bir bela var. İnternette gezinmeyi işkence haline getiren kötü niyetli reklam yazılımları işletim sistemimize sızıp neredeyse faremizin her hareketinde kendini belli ediyor. Bu arada kötü niyetli reklam yazılımları ile sitelerde karşımıza çıkan resmi reklamları karıştırmayalım. Bizim konu aldığımız reklamlar (Malware, Adaware diye de bilinirler) bilgisayarınıza bulaştığı anda dünyaya küsecek hayattan nefret edecek ve tek çarenin format olduğunu düşüneceksiniz. Biraz sabırlı olun ve önereceğimiz programları deneyin.
AdwCleaner (Ücretsiz)
Önce genel bir temizlikle başlayalım. Yaklaşık 2 MB boyutundaki bu program oldukça pratik bir temizlik çözümü sunuyor. Son dönemin en berbat ve baş ağrıtıcı asalaklarından “Coupons” ve “CoupExtension” dahil tarayıcınıza yapışan birçok sitenin kökünü bu programla kurutabilirsiniz. Gazeteye girdiğiniz karşınıza bir anda çıkan sahte bahis siteleri dahil birçok casusa veda edebilirsiniz.
Spybot Search & Destroy (Ücretsiz)
Windows’un ilk günlerinden beri faal olan bu program çok deneyimli bir ekip tarafından hazırlanıyor ve üstelik ücretsiz. www.2-spyware.com/review-spybot-search-and-destroy.html adresinden indirebileceğiniz yazılım hem küçük hem de pratik. Windows 95 ve sonrasındaki tüm Windows işletim sistemleriyle çalışabilen yazılım büyük oranda sorunlarınızı çözecektir.
Ad-Aware (Ücretsiz / Ücretli)
İsmen en popüler yazılımlardan biri şüphesiz Ad-Aware. Kısa bir süre önce yenilenip daha modern bir arayüze kavuşan program ücretsiz sürümden 130 liralık tam sürüme kadar farklı sürüm seçenekleriyle geliyor. Ücretsiz sürüm temizlik operasyonları için idealken bankacılık gibi riskli işlerle haşır neşir olanların daha yüksek sürümlere yönelmesi tavsiye ediliyor. Siz de ihtiyacınıza uygun programı indirmek için www.lavasoft.com sitesini ziyaret edin.
Malwarebytes (Ücretsiz)
Bazı asalak yazılımlar oldukça inatçı olabiliyorlar. Hem virüs programlarından kaçıp hem de yüzeysel taramalarda gizlenebilen bu programlar için daha derin bir çözün gerekebiliyor. Bunun için önerimiz “rootkit” denilen derin tarama özelliğine sahip Malwarebytes. Tahminlerinizden daha kısa sürede tarama gerçekleştiren yazılım mutlaka diğerlerinden farklı bir iki tehdidi yakalayıp ortadan kaldırıyor. www.malwarebytes.org/antirootkit adresinden programı indirebilirsiniz.
SuperAntiSpyWare (Ücretli / Ücretsiz)
Programın sloganı bir hayli iddialı: “Casus yazılımları silin, sadece kolay olanları değil!” Evet, sanırız bu işin raconunda silinmesi kolay ve zor casus yazılımlar var. Casuslar bilgisayarınıza sızmak için gizlenmeye çalıştıkça yazılımlar da onlar açığa çıkaracak teknolojiler geliştirmeye çalışıyor. Programın ücretsiz sürümünde tarama yapıp bulduğunuz kötü niyetli dosyaları silebiliyorsunuz. Bu açıdan gayet yeterli ve başarılı. Ücretli süreme geçerseniz de gerçek zamanlı koruma gibi ek özellikleri satın alabiliyorsunuz.
Açıkçası bu tarz bir temizlik işine giriştiyseniz tek bir program genellikle yeterli olmayacaktır. Bunun için listemizdeki en az iki programı denemenizde fayda var. Bu tarz tehditlere maruz kalmamak için önleyici olması bakımından mutlaka virüs programı kurup güncel tutmanız gerekmekte. Özellikle pop-up denilen açılan pencerelere tıklarken dikkat etmeniz gerekmekte. Bir diğer hassas konu da RapidShare tarzı sitelerden dosya indirmek. Dosyayı indirene kadar aslında mayınlı bir yolda ilerliyorsunuz. Download görünümlü onlarca düğme sizi yanıltabilir. Bu tarz sitelerde daha fazla özenli davranmanızı öneririz. Son olarak farklı tarayıcılar kullanabilirsiniz. Explorer, Yandex, Chrome her an elinizin altında olsun. Hangisi göçerse diğerinden devam edip en azından mevcut işinizden yarım kalmamış olursunuz. Bir diğer geçici gibi olabilecek ama işe yarayan çözüm de tarayıcıyı silmek ve yeniden kurmak. Özellikle tarayıcıların eklentilerini sıfırlamayı unutmayın. Bazen en zor sorunlar en kolay yolla çözülebilir.
Şu an etrafımıza baktığımızda mobil cihazlarda en çok Android işletim sisteminin kullanıldığını rahatça görebiliyoruz. Bunu IDC, Gartner ve diğer araştırma şirketlerinin yaptığı araştırmalar da destekliyor. IDC’nin geçtiğimiz Şubat ayında yayınladığı rapora göre 2014 yılında piyasaya sunulan mobil cihazların yüzde 81,5’i Android, yüzde 14,8’i iOS olmuş. Diğer işletim sistemlerinin payı şu an için oldukça düşük gibi gözüküyor. Araştırma ile ilgili bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Fakat bu illaki Android ya da iOS kullanmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Diğer işletim sistemine sahip mobil cihazlar da ver ve isterseniz bunları da tercih edebilirsiniz. Birçok kullanıcının özellikle beklediği ve gelecek vaat eden çeşitli işletim sistemleri bulunuyor. Hatta çok yakında farklı işletim sistemlerine sahip olan dilediğiniz işletim sistemiyle kullanabileceğiniz akıllı telefonlar ve tabletler de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayacak. Bu arada dikkatinizi çekmek istediğim nokta ise yazımın ilerleyen bölümlerinde de okuyabileceğiniz gibi bazı alternatif işletim sistemleri Android uygulamalarını da destekliyor yani uygulama konusunda sıkıntı çekmeyeceğiz gibi gözüküyor. Burada iOS, Windows ve Blackberry OS gibi işletim sistemlerinden değil de daha çok Tizen, Firefox OS, SailFish gibi işletim sistemlerinden bahsedeceğiz.
Firefox OS
Firefox tarayıcıyı birçoğumuz uzun yıllardır kullanıyor, çıktığı günden bu yana her zaman en önemli alternatiflerden birisi oldu. Mozilla Foundation, tarayıcı alanında elde ettiği bu başarıyı geçtiğimiz yıllarda işletim sistemi ile mobil sektöre taşımaya karar vererek Firefox OS’un sinyallerini verdi. HTML5’e dayalı bir işletim sistemi olan Firefox OS düşük sistem gereksinimleri ile fiyatı çok yüksek olmayan mobil cihazlarda kullanılıyor. Böylece kullanıcılar uygun maliyetlerle akıllı mobil cihaz kullanabilme imkanı elde ediyor. Bu yüzden birçok kişi Firefox OS’u Android, iOS ya da Windows için bir alternatif olarak görmüyor. Ben yine de ücretsiz bir yazılım olarak ileride ses getireceğini düşünüyorum. Şu anda Alcatel, LG, ZTE ve Huawei gibi üreticilerin Firefox OS tabanlı telefon modelleri bulunuyor.
Ubuntu
Ubuntu işletim sistemi masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda alternatif işletim sistemi arayışında olanların tercihlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu konuda da açıkçası oldukça başarılı ve her geçen gün daha da gelişmeye devam ediyor. 2013 yılının başında Ubuntu’nun akıllı telefonlar ve tabletlerde de kullanılmaya başlanacağı duyuruldu. Tek sistem birçok farklı cihaz mantığıyla akıllı telefonlar, tabletler, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlar hatta giyilebilir cihazlarda da tek işletim sistemi olarak kullanılabilecek. Şu an Ubuntu işletim sistemine sahip olan BQ Aquaris E4.5 piyasada satışa sunulmuş durumda. Geçtiğimiz Mart ayında benim de katıldığım Dünya Mobil Kongresinde Meizu da MX4’ün Ubuntu sürümünü tanıtmıştı. Bu arada Ubuntu işletim sistemli telefon üzerinde herhangi bir fiziksel tuş bulunmuyor. Tüm işlemler ekran üzerinde parmak hareketleri ve telefonu sallama gibi yöntemlerle yapılıyor.
Sailfish
Nokia’dan ayrılan ve daha önce MeeGo işletim sistemini geliştirenler arasında yer alan bir grup eski çalışan Jolla isimli bir şirket kurdular ve HTML5 tabanlı Sailfish adını verdikleri bir işletim sistemi geliştirmeye başladılar. MeeGo’nun küllerinden yeniden yaratılan Sailfish OS 2012 yılının sonlarına doğru tanıtıldı. En önemli özelliği ise Android uygulamalarını çalıştırabilmesi. Sailfish OS şu an 2.0 sürümüne ulaşmış durumda ve piyasada bulunan Google Nexus gibi çeşitli cihazlara kurulabiliyor. Ubuntu gibi Sailfish OS da ekran üzerinde yapılan çeşitli hareketlerle kullanılıyor.
Tizen
MeeGo macerası bittikten sonra Nokia ve Intel’in yolları ayrıldı. Intel, Nokia’dan sonra yönünü Samsung’a çevirdi ve bu işbirliğinden ortaya Tizen çıktı. Tizen işletim sistemi sadece akıllı telefonlarda değil, çamaşır makinesi, akıllı saat, buzdolabı gibi cihazlarda da kullanılacaktı. Geçtiğimiz aylarda Samsung Tizen tabanlı akıllı saatini duyurdu ve satışa sundu. Tizen’in en önemli özelliklerinden birisi Android uygulamalarını çalıştırabilmesi.
Cyanogen
Açıkçası Cyanogen’i bilerek en sona bıraktım. Android tabanlı telefon kullananların çoğu Cyanogen grubunu yakından tanır. Telefon ya da tablet üreticisi cihazını unutur ve güncellemeler yayınlamayı bırakırsa bu grubun geliştirdiği modlar devreye girer ve cihaz Android’in son sürümüne güncellenir. Bu yüzden mobil cihaz pazarında oldukça önemli bir yere sahipler. Grubun amacı Android işletim sistemini Google’dan özgür kılarak kullanıcılara bir alternatif sunmak. Yani yine Android tabanlı bir telefonunuz olacak ama üzerinde Google’a ait hiçbir uygulama olmayacak. Grup bu konuda oldukça kararlı ve çalışmaları hızla devam ediyor.
Eğer yeni bir akıllı telefon almak ve seçenekleri görmek istiyorsanız buraya tıklayabilirsiniz.