Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1835

    Windows 10 kullanıcı sayısı çeyrek milyarı aştı

    windows-10

    Microsoft, ABD’de düzenlenen Build 2016 adlı etkinlik kapsamında Windows 10’la ilgili en son bilgileri kamuoyuyla paylaştı. Bilgiler arasında en fazla dikkat çeken ise ulaşılan kullanıcı sayısı hakkındaydı. Windows 10 yüklü cihaz sayısının 270 milyonu geçtiği kaydedildi. Şirketin 2020’ye kadar 1 milyar cihaz hedefi doğrultusunda güçlü adımlarla ilerlediği anlaşılıyor.

    Geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye kısa bir ziyarette bulunan, Ankara ve İstanbul’da temaslarda bulunan Microsoft CEO’su Sadya Nadella; hem kurumsal hem bireysel kullanıcılar düzeyinde en hızlı büyüyen işletim sistemi versiyonlarının Windows 10 olduğunu ifade etti. Öte yandan Microsoft Windows ve Ürünleri Başkan Yardımcısı Terry Myerson, adaptasyon hızına dikkat çekerken, donanım üreticilerinin de Windows 10’a özel ürün çıkarma konusundaki isteklerinin altını çizdi. Bugüne kadar en güncel işletim sistemleri için 500’den fazla ürün geliştirildiğini belirtti.
    1452091032_Microsoft_CEO_Satya_Nadella__2_

    Windows 10, 29 Temmuz 2015’te final versiyonu ile kullanıma sunuldu ve ilk günü sonunda 14 milyon cihaza yüklenmiş olduğu duyuruldu. İlk ayında 75 milyon, 2,5 ay sonra 110 milyon kullanıcıya ulaşan Windows 10 için ilk altı ay bilgisi ise 200 milyon olarak açıklanmıştı. Sekizinci ayın sonunda ise söz konusu verinin 270 milyon olduğu görülüyor. İşletim sisteminin küresel düzeyde yoğun ilgi ile karşılandığı net bir şekilde anlaşılıyor.

    Söz konusu rakamlara mobil cihazların dahil olmadığının altı çizilse de bu noktada açıklanan rakamlar da biliniyor. En güncel Windows 10 mobil sürüm yüklü cihaz sayısının 1 milyon civarında olduğu görülmüştü.

    Gelişmeleri aktarmayı sürdüreceğiz…

    Nesnelerin İnterneti ve Sosyal Medya

    0

    Nesnelerin interneti kavramı, günümüzde oldukça popüler. Bu kavram daha da geliştirilerek,  artık “her şeyin interneti” konuşulmaya başlandı. Akıllı şehirlerin, akıllı evlerin, kısacası çevremizde gördüğümüz her şeyin akıllı olduğu bir döneme doğru yol alıyoruz. İnternetin gücü, hemen her şeyi birbirine bağlamasından geliyor.

    Nesnelerin internetine açılan kapı aslında çokta uzak değil. Hemen cebimizde; akıllı telefonlarımız. Her şey değişiyor, hemde eskisinden daha hızlı. Yeni iş modelleri eskilerinin yerini alıyor. Birbirleri ile entegre çalışan dijital iş modelleri, doğrusal iş modellerinin yerini alıyor.

    Uber bir iş platformu; dünyanın en büyük taksi şirketi ama kendine ait herhangi bir aracı yok. Facebook; dünyanın en büyük sosyal medya platformu ama ürettiği herhangi bir içerik bulunmuyor. Aynı şekilde  Amazon, Alibaba da tam bir iş platformu. Sıfır stok ile çalışıyorlar. Ayrıca dünya genelinde herhangi bir emlak sahibi olmadan konaklama servisi hizmeti veren Airbnb’yi de saymadan geçemeyeceğim.

    Akıllı telefonlar, bütün ekonomi kitaplarını yeniden yazan nesnelerin interneti kapsamındaki en önemli araç olarak öne çıkıyor.

    Akıllı telefonlarda geçirilen zamanın neredeyse yüzde 80’inde sosyal medya ile alakalı uygulama kullanılıyor. Bu trend, yazılım geliştiricilerin en önemli nesnelerin interneti sensörlerinden olan, akıllı telefonlar için, daha fazla uygulama geliştirmesine sebep oluyor. Bu durum, akıllı telefonları tam anlamı ile bir kontrol paneli haline getiriyor. Bu düşünce ile, akıllı telefonlara: üzerinde sosyal medya tuşu bulunan uzaktan kumanda cihazı da deniliyor.

    Nesnelerin interneti (IoT)’nin Sosyal Medyaya ihtiyaç duyduğu konusunda, uzmanlar hemfikir. Her geçen gün yenisi ile karşılaştığımız sosyal medya uygulamaları ile entegre çalışan IoT cihazlar, hayatın her anında, yaşantımızın bir parçası haline geliyorlar. Örneğin, bir sosyal medya uygulamasının lokasyon bazlı bilgi verebilmesi için, kişinin bu konuda ayrıntılı bilgi verebilen bir IoT cihazı kullanıyor olması gerekiyor.

    Bir an için kendimizi 2020’de farz edelim. Her taraf akıllı sensörler ile donatılmış; evimizde, işyerinde kullandığımız bütün giysiler dijitalize olmuş, resmen mobil bağlılık devrimi yaşanıyor olsun. Bütün bu sistemin çalışıyor olması demek, aynı zamanda çok büyük verinin de oluşması anlamına geliyor.  Bütün bu bilgiler aynı zamanda  Sosyal Medya’dan gelen bilgiler ile birleştirildiğinde, ortaya anlamlandırılması gereken çok büyük bir bilgi denizi çıkıyor. Nesnelerin interneti ( IoT) kapsamında kullanılan cihazlardan gelen bilgiler, Twitter, Facebook, Google vs. şirketler için milyar dolarlık kaynak anlamına geliyor. Yani bilgilerimiz bu şirketler için para kazanılan bir platform haline gelmiş olduğu bir zamandan söz ediyorum. Günümüzde zaten gezdiğimiz web sayfalarında gösterilen reklamlar ile, ne tür bir arayış içinde olduğumuzu anlayabiliyorlar. Gelecekte IoT cihazlarından alınan bilgiler ile hayatımıza daha fazla içinde olacaklar. Örneğin IoT cihazlardan elde edilen sağlık bilgileri, profilimiz ile eşleştirilerek; sigortacılık, sağlık hizmetleri, ticaret için veri kaynağı olarak kullanılacak.  Yani aslında bütün bu veriler geleceğin “petrolü” rolünde olacak.  Bu verilerden çok para kazanılacak..

    IBM_MODEL_2016_smartphone-best-IoT-device                                        Foto Kaynak: IBM -X Force

    IoT cihazların başında gelen, üzerinde bir API barındırıp direk son kullanıcı ile etkileşimde olan akıllı telefonlardan ve Sosyal Medyadan elde edilen büyük verinin işlenmesi ile elde edilen bilgiler, çoğu firma için günümüzdekinden daha önemli olacak.

    Günümüzde, çevremizde gördüğümüz fiziksel dünyanın yüzde 99’undan fazlası herhangi bir internet bağlantısına sahip değil.  Yapılan araştırmalar göre;  2016’nın sonunda çevremizde yaklaşık 6.4 Milyar IoT cihaz bulunacak.  Bu değer geçen seneye göre yüzde 30’luk bir artışa tekabül ediyor.  2020’ye kadar IoT cihaz sayısının 20 Milyarı bulması bekleniyor.  Her geçen gün yenileri geliştirilen IoT cihazları, daha kompleks ve karmaşık şeyleri yapabiliyor olacaklar.

    Sosyal Medya tüketicilerinin yaklaşık yüzde 60’ı, aldığı ürünün markası ile direk online iletişim yapabiliyor. Diğer taraftan, IoT cihazları kullanan tüketicilerinde neredeyse yüzde 70’i de kullandıkları uygulamalar aracılığıyla ürün markasıyla direk iletişime geçebiliyorlar. Bu durum bile, Sosyal Medya’nın markalar ile etkileşimi nasıl değiştirdiğinin bir göstergesi. Yine yapılan bir araştırmaya göre; 2017’ye kadar giyilebilir ve IoT cihazlar üzerinden yapılan alışverişlerin, bir trilyon doları bulması bekleniyor.

    Giyilebilir cihazların, IoT sensörler ile etkileşime geçmesi ile mağazalarda modern alışveriş deneyimlerininde önü açılmış oluyor. Aynı şekilde, yine IoT sensörler sayesinde, üreticiler de müşterilerini daha iyi hedefleyebiliyorlar.

    IoT sensörlerin Sosyal Medya uygulamaları üzerinde, elde ettiği bilgilerin yararlarının yanında, zararlarının da olduğunu ifade etmek durumundayız. Toplanan bilgilerin kişisel bilgiler olması bakımından, olumsuz olarak kullanılması da söz konusu olabilir.

    Kirli suyu tespit eden telefon kılıfı ile tanışın

    Ekran Resmi 2016-03-31 22.56.57Akıllı telefonlar için üretilen kılıfların fonksiyonları aşağı yukarı bellidir. Darbelere karşı ekstra koruma faktörü sunup, belki stant vazifesi sağlarlar, kredi kartı için küçük gözleri vardır ya da diğer şeyler… Ancak hayal gücü uçsuz bucaksız noktalara ulaştığında, aslında bir telefon kılıfından bile mucizeler meydana getirilebilir. İşte detaylar…

    Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi’nden 24 yaşındaki bilim adamı Bhaskar Mitra, haznesine sıvı konulduğunda içeriğindeki bakterileri tespit eden bir telefon kılıfı geliştirdi. Açıklamasında ‘delice şeyler yapmayı seviyorum’ diyen bilim adamının amacı fakir ülkelerde kirli su veya sıvı gıdalar sonucu yaşanan sağlık sorunlarının önüne geçmek.

    ‘Gerçek bir hayat kurtarıcı’ şeklinde atfedilen aksesuarın geliştirme çalışmalarının 1 yıldır devam ettiği belirtiliyor ve şu anda da final versiyonunun hazır olmadığı, bir prototip üzerinde çalışmaların sürdüğü kaydediliyor.

    Özellikle Hindistan gibi ülkelerde ilgi göreceği kaydediliyor. Bilim dünyası ile teknoloji dünyası arasında zaman zaman meydana gelen ilginç füzyonlara tanıklık ediliyor.

    Özellikle ABD’deki MIT gibi teknik eğitim kurumlarının teknoloji alanına yönelik geliştirme çalışmaları dikkatle izleniyor. Danimarka Üniversitesi’nin adını dünya genelinde gündeme taşıyan gelişmenin benzerlerinin Türkiye’deki teknik okullarda da görülmesi bu noktada değerli bir beklenti. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.

    USB desteğine sahip ilk sabit disk Seagate Innov8

    seagate

    Sabit disk ve depolama çözümleri üreten ABD merkezli Seagate, USB üzerinden çalışan dünyanın ilk sabit diski Innov8’i duyurdu. Farklı bir güç kaynağına veya adaptöre gerek duyulmaksızın USB üzerinden çalışan 8 TB kapasiteli aygıt, USB 3.1 teknoloji sayesinde hızlı veri aktarımı da vaat ediyor.

    Seagate Dashboard adlı güvenlik yazılımının önyüklü halde geldiği modelde ayrıca 200 GB Microsoft OneDrive bulut depolama alanı da hediye olarak sunuluyor. Ek olarak bir backup programı olan Lyve da ürünle birlikte ücretsiz olarak gelen özellikler arasında.

    İki yönlü kullanım

    Donanım ürünleri anlamında son dönemdeki dikkat çeken modellerden biri olan Seagate Innov8, tasarımıyla da iddialı. Yatay veya dikey olarak kullanımı mümkün. Böylelikle yerden de tasarrufun önünü açıyor. Endüstrinin saygın tasarım ödüllerinden Red Dot Tasarım Ödülü sahibi tasarımında farklı hatları ve sofistike detaylar da ön planda.

    Fiyatı belli oldu

    Donanım dünyasında özellikle sabit diskleri ile öne çıkan markalardan biri olan Seagate’ın yeni modeli için belirlenen ABD fiyatı 349 dolar şeklinde. Satışlarına başlanacağı net tarih belirtilmiş değil, ancak Nisan ayı itibarıyla potansiyel tüketicilerle buluşması bekleniyor. Türk pazarında yer alıp yer almayacağı, satış tarihi ve fiyatı hakkında ise henüz bir bilgi bulunmuyor. Bu konudaki detaylar geldiğinde haber güncellenecektir.

    E-posta ile gelip fidye isteyen yazılıma dikkat!

    1459171106_email

    E-posta yoluyla bulaşan yeni bir fidye yazılımı tespit edildi. Nemucod adlı zararlı yazılım, ZIP dosyaları içeren e-mailler aracılığıyla yayılıyor. Online fatura ya da mahkeme celbi gibi resmi görünümlü belge olarak gelen bu e-postaların eklentilerini açan kişilerin bilgisayarları kilitleniyor, dosyaları şifreleniyor ardından şifreyi kırmak için fidye talep ediliyor.

    Kullanıcıyı kandırarak, bilgisayar sistemlerine şifre-fidye yazılımı bulaştırmak, ardından da bunu düzeltmek için para talep etmek, bir süredir tüm dünyada siber suçluların en çok tercih ettiği suç yöntemi haline dönüştü. Son üç yıldır Cryptolocker, bu konudaki en popüler yazılım olarak öne çıkarken, bu yazılımın pek çok türevi de ortaya çıkmaya başladı. Teknik adıyla “JS/TrojanDownloader.Nemucod“ olarak etiketlenen bu zararlı yazılım, Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Japonya’da yüksek oranda görüldü.

    ESET Güvenlik Araştırmacısı Peter Stancik’in verdiği bilgiye göre “Nemucod bulaştığı sisteme genellikle TeslaCyrpt ya da Locky gibi fidye yazılımları yüklüyor. Bu yazılımlarla birlikte de kurbanın bilgisayarını kilitleyerek, dosyaları şifreliyor. Ardından da siber saldırganın komutu üzerine şifreyi kırmak için fidye talebinde bulunuyor.

    Nasıl korunmalı?

    Bu tehditten korunmak için şu uyarılarda bulunuluyor:

    – Bilinmeyen kişilerden gelen e-mailleri açmayın. Temkinli olun.

    – Bilgilerinizi düzenli olarak yedekleyin. Eğer enfekte olursanız bu sayede dosyalarınızı kurtarabilirsiniz. Zararlı yazılımdan korunmak için harici disk veya depolama aygıtınızı bilgisayara bağlı tutmayın.

    – Kullandığınız yazılımlarınızı düzenli olarak güncelleyin. Eğer hala Windows XP kullanıyorsanız, işletim sisteminizi desteklenen sürümlerle değiştirin.

    – Güvenlik yazılımlarının da en son sürüme güncellenmiş olduğundan emin olun.

    – Güncel ve proaktif bir güvenlik yazılımı kullanın.

    Google Play Filmler Türkiye’de

    Ekran Resmi 2016-03-31 15.45.44

    Google Play Movies (Google Play Filmler), dünyanın birçok ülkesinde mobil üzerinden kullanıcılara diledikleri yer ve zamanda kaliteli ve yasal şekilde film izleme olanağı tanıyan bir platformdu. Uzun süredir Türkiye’ye gelmesi beklenen platform, an itibarıyla kullanıma sunuldu. Böylelikle en yeni filmler ve klasiklerden oluşan zengin bir arşiv Türkiye’deki mobil cihaz kullanıcılarına merhaba demiş oldu. Google Play Filmler’de yer alan filmler oldukça bütçe dostu fiyatlarla sunuluyor.

    Google Play Filmler’in yabancı ve yerli yapımların yer aldığı yüzlerce filmlik arşivinden kiralama veya satın alma seçeneğiyle edinilen filmler online veya cihaza indirilerek internete bağlı olmadan da izlenebiliyor. Tercihlerine göre filmleri SD veya HD kalitesinde bilgisayar, (iOS tabanlılar da dahil) telefon veya tablet gibi farklı cihazlardan izleyebilen kullanıcılar, dilemeleri halinde bir cihazda başladıkları bir filmi izlemeye başka bir cihazda devam edebiliyor. (https://www.vidaliaonion.org/)

    iStock_000049719380_Small

    İzledikleri film üzerinde ses ayarı, ileri/geri sarma ve durdurma gibi her türlü kontrolü rahatlıkla gerçekleştirebilen Google Play Filmler kullanıcıları, ayrıca filmin herhangi bir anında ekrana dokunarak oyuncuların biyografileri, filmleri gibi bilgilerin ve film müziklerinin yer aldığı bilgi kartlarına göz atabiliyor.

    4.5G ile birlikte kesintisiz film izleme deneyiminin yaygınlaşmasının beklendiği Türkiye’de global ölçekteki çok sayıda film/dizi/program vb izlenebilen mobil hizmetlerin kullanımına başlanmış durumda. Google Play Filmler’den sonra sıradaki hangisi? Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Media Markt Kocaeli’deki 2’nci mağazasını Ncity AVM’de açtı

    1459411321_MM_KOCAEL___MA__AZA_A__ILI__I_2

    Avrupa’nın açık ara bir numaralı elektronik perakende markası Media Markt, Kocaeli’deki 2’inci mağazasını NCity AVM’de 31 Mart Perşembe günü hizmete açtı. Türkiye’de 45’inci, Kocaeli’de ise 2’inci mağazasını hizmete sunan Media Markt, ziyaretçilerinden büyük ilgi gördü.

    50 yıllık tecrübesi, kaliteli hizmet anlayışı ve yenilikçi uygulamalarıyla elektronik perakende sektörüne yeni bir soluk getiren Media Markt Türkiye’de büyümeye devam ediyor. Kocaeli NCity AVM’de açtığı 800 metrekarelik şehir mağazasıyla tüketicilerine daha da yakınlaşan Media Markt, yeni konsept mağazasında binlerce ürünü açılışa özel kampanyalı fiyatlarla tüketiciler ile buluşturdu. Açılışa özel fiyatlar 3 Nisan Pazar gününe kadar devam edecek.

    1459411317_MM_KOCAEL___MA__AZA_A__ILI__I

    Kocaeli NCity AVM’deki mağaza açılışına ilişkin konuşma yapan Media Markt Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım: “Yaptığımız araştırmalara göre Kocaeli halkı Media Markt’ı çok seviyor ve mağazalarımızı daha çok noktada görmek istiyor. Müşterilerimizin beklenti ve görüşlerini merkeze alan vizyonumuz gereği, tüketicilerimiz nerede, nasıl alışveriş yapmak istiyorlarsa biz de orada oluyoruz. Bu sebeple Media Markt olarak Kocaeli’deki tüketicilerimizin beklentilerine kulak vererek kentteki 2’inci mağazamızı şehrin tam kalbindeki Ncity Alışveriş Merkezi’nde açtık. Rakipsiz fiyatlarımız, kaçırılmaz kampanyalarımız, ürün çeşitliliğimiz ve hizmet kalitemiz ile Kocaeliler’in yüzünü güldüreceğimize inanıyor, yeni mağazamızın hayırlı olmasını diliyorum.” dedi.

    1459411539_MM_KOCAEL___MA__AZA_A__ILI__I_3

    Media Markt’ın Ncity şehir mağazasının açılışı yoğun ilgiyle karşılaştı

    Media Markt’ın Ncity’deki yeni konsept şehir mağazası Kocaeliler tarafından yoğun ilgi gördü. Açılışa özel indirimli fiyatlarıyla; Ultra HD televizyonlar, cep telefonları ve notebooklar en çok tercih edilen ürünler oldu.

    15 uzman personelin hizmet vereceği Ncity’deki yeni mağazasında Media Markt, açılışa özel kaçırılmayacak alışveriş fırsatlarını, anlaşmalı bankasından 3000 TL’ye kadar yüzde 0 faizli 12 ay vadeli kredi imkanı ile sunuyor. Ayrıca tüm bu fırsatlara açılışa özel ücretsiz eve teslimat olanağı da eşlik ediyor.

    Sokaklardaki özgür aynasız Fuji X-Pro2

    Aynasız fotoğraf makineler arasında Fuji’nin 2012 yılında büyük sükse yaratan modeli X-Pro1’in merakla beklenen yeni modeli X-Pro2 nihayet piyasada. Aynasız fotoğraf makinelere dikkatleri çekmeyi başaran X-Pro’yu istatistiksel verilerden çok bir fotoğraf makinesi yorumu olarak ele almak doğru olur. İlk bakışta tam bir retro tarza sahip olduğunu belli eden X-Pro2, Sony A7 II, Panasonic Lumix GX8 ve Olympus OM-D E-M5 II ile Fuji’nin kendi modeli XT-1’e rakip olarak piyasada yer alacak. X-Pro2’nin bu modellere göre en büyük farkı DSLR tarzından uzak olması. Hem tasarıma hem de kullanıma yansıyan bu özellik kendini hibrit vizörle gösteriyor. Hibrit vizör diğer aynasız modellerde bulunan elektronik vizörle Leica Rangefinder serisinden tanıdığımız optik vizörü bir araya getiriyor. İki sistemin de kendine göre artıları ve eksileri var. Dilerseniz kullanım tarzına göre bunlara bir bakalım.

    xpro2

    Hibrit farkı…

    X-Pro1 modeline göre bir hayli geliştirilen ve çözünürlük ve tazeleme hızı olarak neredeyse iki kat artan 2.36M OLED X-Pro2’nin en güçlü yanlarından biri. Öyle ki X-Pro2 mühendisleri birçok optik meraklısının elektroniğe geçeceğini düşünüyor. Aynasızlardan alıştığımız elektronik vizörün en büyük artısı fotoğrafı çekerken aslında nasıl bir sonuç alacağımızı o an görüyor olmak. Elektronik vizörde gördüğümüz görüntüye çok yakın bir fotoğraf çekiyor oluruz. İşte bu hem bir artı hem de bir eksi. Çünkü bazen DSLR’deki gibi optik olarak “dünyayı” görüp çekmek isteyebilirsiniz. DSLR’de de gözümüz kullandığınız objektifle sınırlı. Fuji bu çerçeveyi kırmak için optik vizörü kullanıyor. Siz objektifinizden bağımsız olarak geniş bir camdan dünyaya bakıyorsunuz ve bu da size daha özgür bir kadraj olanağı sunuyor. Aslında bu ekol Ara Güler’in de karelerinden aşina olduğumuz sokak fotoğrafçılığı kadar eskilere dayanıyor. Leica gibi köklü markalar yıllar öncesine dayanan modellerde biraz da teknolojinin kısıtlılığı nedeniyle bu tarz modelleri kullanıyordu. Hatırlarsanız makinenin sağ veya sol tarafında yer alan bir camdan bakarak çekilen fotoğraflar… Bunların da en büyük sorunu paralaks hatasıdır. Paralaks hatası vizörden baktığımızda gördüğümüz kadraj ve açı ile çekilen fotoğraf arasındaki farktır. Bunu düzeltmek ve kullanıcıya yardımı olmak için de X-Pro2 o çıplak ve ham görüntü üzerine bir sürü yardımcı öğe kullanıyor. Bunları da dikkate alarak fotoğraf çekmeye başladığınızda aslında tekniğinizin de geliştiğini ve değiştiğini hissediyorsunuz. X-Pro1’de başlayan bu ruhun fazlasıyla X-Pro2’ye taşındığını söylemek mümkün.

    Bir makineyi bu tarz yorumlamak her zaman kolay değil. Hibrit yapısı ve üretiminin arkasındaki felsefe X-Pro2’ye hakkı veriyor. Fotoğraf kalitesi de son derece tatmin edici ve çok daha büyük makinelerle boy ölçüşecek seviyede. 24MP çözünürlükteki yeni X-Trans CMOS III sensör renk doygunluğu, detay yakalama ve yüksek ISO performansı ile göz dolduruyor. Ancak Full Frame sevdalısı iseniz X-Pro2’nin APS-C boyutunda olduğunu söyleyelim. Body olarak 5000 lira civarında satışı bulunan X-Pro2 büyük ihtimal Full Frame olmadığı için bazı kişilere hitap etmeyecektir. Bunun dışında arka ekranın dokunmatik olmasını ve XT-1’deki gibi belli bir açıda hareket etmesini beklerdik. Özellikle eğilerek yapılan çekimlerde bu tarz dönen ekranlar çok yararlı oluyor. Bu tarz bir makinenin önceliği video değil zaten video performansı olarak da X-Pro2 4K çözünürlük sunmak yerine 60FPS FullHD ile yetiniyor.

    X-Pro1 modeline göre boyut anlamında çok az daha küçülen ve biraz ağırlaşan X-Pro1’in gövdesi oldukça sağlam his veriyor. Yağmura karşı da dayanıklı gövde uyumlu objektiflerle tam bir sokak sanatçısının vazgeçilmezi olabilir. Eskiye göre geliştirilmiş otomatik netleme hızı, çift SD kart yuvası ve dahili Wi-Fi ile telefona aktarım yapabilme önemli gelişmeler. Özetlemek gerekirse X-Pro fotoğrafa yorum katan bir aile. X-Pro2 de hissedilip fotoğrafçı tarafından yorumlanması gereken özel bir model. Ancak Full Frame sensör olmaması ve görece yüksek fiyatı düşündürücü.

    Dünya Mobil Kongresi’nin yıldızı 5G

    0

    Türkiye’de tüm operatörler 4G’nin heyecanını yaşarken, halihazırda 4G’ye geçmiş ve yıllardır kullanmakta olan ülkelerde daha en erken ticari olarak 2020 yılında başlaması gereken 5G’nin heyecanını Dünya Mobil Kongresi’nde biz de çok yakın hissettik. Aslında 5G heyecanı daha geçtiğimiz yıl dahi etkinlikte hissediliyordu. Ama bu yıl Dünya Mobil Kongresi’nin yıldızının 5G olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. Etkinlik öncesi ve sonrasında 5G’ye dair aldığımız basın bültenleri, etkinlik esnasında yapılan basın toplantıları, özel demolar bunun en büyük göstergesi oldu. Kısacası 5G’nin heyecanını hissetmemek mümkün değildi.

    5G aslında yeni nesil kablosuz ağları tanımlayan, şu an LTE ile elde edilen hızları 10’a katlaması ve gecikmeleri çok ama çok daha azaltması beklenen konsept bir teknoloji. Bazı şirketler daha fazla hız için milimetre dalga teknolojilerini kullanmanın yollarını ararken bazıları da hali hazırda kullanılan 6 GHz’nin altındaki bantlarda bunu arıyor. Diğer taraftan 4G’ye baktığımızda, 3G’de olduğu gibi bir anda ortadan kalkmayacak. Aynen 3G’de olduğu gibi 4G teknolojileri de gelişecek zamanla gelişecek ve şu an elde edilen hızlardan daha fazlasını verecek. Bunun adına da 4G değil de 4.5G ya da 4G+ gibi isimler verilecek, ülkemizde olduğu gibi.

    Dünya Mobil Kongresi’nde gördüğümüz demolar, etkinlikler ve kişisel olarak bu teknolojileri geliştiren yöneticilerle yaptığımız sohbetler çerçevesinde oldukça esnek bir teknoloji olacak ve bu esneklik sayesinde çok önemli avantajları da beraberinde getirecek. Özellikle otomobillerde, evlerde, kırsal alanlarda bu avantajlar ön plana çıkacak.

    Dünya Mobil Kongresi’nde neler gördük

    Dünya Mobil Kongresi’nde biraz önce de bahsettiğimiz gibi birçok şirket 5G ile ilgili planlarını, halihazırda prototip aşamasında olan ürünlerini, stratejilerini aktardılar. Intel, standartları geliştiren organizasyonlar ile AT&T, Verizon ve Ericsson gibi şirketlerle yakından çalışacağını duyurdu. Aynı zamanda 5G platformunu kullanan 2Gbps bantgenişliği sağlayan test ortamında 360 derece çekilmiş videolarla bir demo gerçekleştirdi.

    Diğer ilginç bir demoyu ise Samsung ve Deutsche Telekom gerçekleştirdi. 4G ve 5G arasındaki gecikme farkını gösteren demoda, birisi 4G diğer 5G bağlantısı kullanan iki farklı robot kolu kullanan test ortamında aradaki gecikme farkının ne derece önemli olduğunu gösterdi. Atılan topları yakalamaya çalışan robot kollardan 5G bağlantılı olan topu yakalarken, 4G bağlantıyı kullanan topu yakalayamadı.

    Diğer taraftan Qualcomm, Ericsson, Huawei, Nokia, Cisco, Alcatel ve Samsung gibi birçok geliştirici geliştirdikleri altyapıları sergilerken, son kullanıcı cihazı üreticileri de boş durmadılar ve konsept ürünlerini ve planlarını aktardılar.

    5g_intel

    Sanal Gerçeklik ve Nesnelerin İnterneti

    Dünya Mobil Kongresi’nde 5G ile ilgili ortak görüşlerden birisi sanal gerçeklik ürünleri ve nesnelerin internetinin 5G’nin itici gücü olduğuydu. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, katıldığımız bir basın toplantısında yaptığı konuşmada sanal gerçeklik açısından çok önemli olduğunu söyledi ve 5G için Nokia ve Intel gibi şirketlerle ortaklığa gittiklerini açıkladı. Gerçekten de sanal gerçeklik için internet üzerinden oynanacak oyunlar ve diğer uygulamalar için gecikme süresi çok büyük önem taşıyor. Yüksek yoğunluğa sahip 360 derece videolar ve etkileşimli içerik için de hız önemli. Dolayısıyla 5G’nin gelişmesinde sanal gerçeklik kilit rol oynayacak demek mümkün.

    Nesnelerin interneti de sanal gerçeklikte olduğu gibi 5G’nin gelişmesinde kilit rol oynayacak. Artık daha fazla internete bağımlı olan otomobiller, evlerde kullanılan cihazlar bunların hepsi 5G’nin iticilerinden.

    Sonuç olarak Dünya Mobil Kongresi’nde 5G teknolojilerinin son halini görmesek de en azından ne şekilde biçimleneceğini görmüş olduk. Bu arada konuştuğumuz yöneticilerin çoğu talebin bu şekilde devam etmesi durumunda 5G’nin 2020’den önce ticari olarak hayata geçmesi ihtimalinin büyük olduğunu söylediler.

    İddia: Sonraki iPhone daha büyük ekranlı olacak

    0

    cmi_Naked-Tough_iPhone-6-Plus_Clear-Clear_CM031443_lifestyle_2_1024x1024

    Apple, kısa süre önce tanıttığı ve yakında da teknoloji raflarındaki yerini alması beklenen iPhone SE ile beklenen bir adıma imza attı. Şirketin geleneksel kullanıcılarının taleplerini karşılamak ve bunun yanında gelişmekte olan pazarlardaki konumuna artı değer katmak için 4 inç ekranlı ve gelişmiş özelliklere sahip bir model sunması sürpriz olmadı. Üstelik tüketici elektroniği pazarı adına yeni hamleler arasında konumlandı iPhone SE. Peki sonraki iPhone’larla ilgili gelişmeler ne yönde? İddialar neye işaret ediyor?

    Öncelikle Çin merkezli KGI adlı piyasa araştırmaları odaklı kuruluşun, Apple odaklı tahminleri ve raporları ile küresel düzeyde ilgi gördüğü biliniyor. Yeni haber ise 2016’daki diğer iPhone modelleri ile ilgili değil, 2017 hakkında. Tanınmış analist Ming-Chi Kuo, teknoloji şirketinin 2017’deki modellerinden ‘Plus’ olanının ekran boyutunun büyüyeceğini ifade etti. iPhone 7S Plus ekranı için 5.8 inç tahmininde bulundu. Bu iddiasının ilginç yönü ise bu sene tanıtılacak modelin ekranının 5.5 inç olacağı yönündeki beklentisi. Yani Apple, bu seneki Plus modelinin ekran boyutunu değiştirmezken, 2017’de farklı bir adım atabilir.

    iphone-6-plus-reachability

    Dikkat çeken bir öngörü olduğu aşikar. Diğer ayrıntı ise 5.8 inçlik iPhone’un yanında, küçük ekranlı modelin 4.8 inç olacağı ile ilgili. Apple’ın konuyla ilgili herhangi bir açıklaması beklenildiği üzere yok. Ancak 2 sene sonrası için sunulan iddiaların, muhtemelen iyi kaynaklardan elde edilen bilgilere bağlantısı var. Bu nedenle 2017’de daha büyük bir Apple akıllı telefonu ile karşılaşılması olası.

    Gelişmeleri aktarmayı sürdüreceğiz.

    NOT: Görseller temsilidir.