Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1863

    Gimbal nedir? Ne işe yarar? Kimlerin ihtiyacı vardır?

     

    gimbal01

    Video kayıtlarında yaşanan en büyük sorun olan titremenin önüne geçmek için kullanılan ve Gimbal adı verilen cihazlar nisbeten makul fiyatlara akıcı videolar çekmenize yardımcı oluyor.

    Kelime anlamına baktığımızda Gimbal ‘dengeleme halkası’ ya da ‘Yalpa’ anlamına geliyor. Gimbal adı verilen ürünler ise üzerinde 2 ya da 3 adet motor bulunan ve titreşimi engelleme ya da yok etmeyi hedefleyen cihazlardır. Üzerlerine yerleştirilen video kayıt yapabilen cihazlardaki taşımadan kaynaklanan sarsıntıyı minimize etmeye yarayan bu cihazların temel mantığı titreşim yönünün aksine hareket sağlamalarıdır.

    Bu aksi yönde hareket Gimbal’ın üzerinde bulunan algılayıcılar sayesinde üretilir. Hareket yönünü hisseden algılayıcı, Gimbal’ın üzerinde bulunan motorlara ters yönde hareket etmeleri talimatını gönderir. Bu hareketin sağlanması için bütün Gimbal modellerinin üzerinde pil bulunur. Çünkü mekanik olarak yapılan bu işlem için ek güce ihtiyaç vardır.

    Neler yapılabilir?

    Kullandığınız cihaza uygun bir Gimbal ile koşarken video kayıt edebilir, birçok aksiyon sahnesini kesintisiz ve sanki özel bir eksende imiş gibi çekebilirsiniz. Video anlamında büyük kolaylık sağlayan Gimbal çözümleri, çok pahalı olan SteadyCam cihazlarının yaptığı işi neredeyse benzer kalitede yapabilir.

     

    gimbal03

    2 ya da 3 eksenli

    Gimbal ürünleri 2 (X, Y) ya da 3 (X, Y, Z) eksenli olarak tasarlanabilirler. 2 eksenli olanlar haliyle daha ucuz üretilebilirler. Günümüzde standart bir Gimbal modelinin fiyatı eksen sayısına göre 250-300 TL’den başlar. 8 hatta 10 bin TL’ye kadar Gimbal modelleri bulunur. Ucuz olan cihazlar tek elle taşınabilen ve genelde 2 eksen desteği sunan modellerdir. Bunlar ağırlıklı olarak GoPro ve benzeri aksiyon kameraları taşıyabilecek şekilde dizayn edilmişlerdir.

    Pahalı ve 3 eksen desteği sunan modeller ise ağır bir DSLR, ağır bir objektif kombinasyonu taşıyabilecek güce sahiptir. Bu tip 3 eksen ve ağır cihaz desteği sunan Gimballar genelde iki elle taşınır.

    İHAlar’a uygun Gimbal

    Gimbal cihazları sadece elde taşımak için değil aynı zamanda İnsansız Hava Aracı ya da Drone adı verilen ürünler için de çözüm sunarlar. Bunlar genelde gerekli olan gücü İHA’nın pillerinden alan ve İHA’lara monte edilebilen çözümlerdir. Elde taşınabilen ürünlerle benzer işleve sahiptirler ancak genelde GoPro ve benzeri aksiyon kameraları taşıyacak şekilde dizayn edilirler. Büyük ve ağır cihaz taşıyanları da olmakla beraber bunlar genelde profesyonel anlamda kullanılırlar.

    gimbal02

    Kameralı olanları da var

    Bazı markaların üzerinde standart olarak kamerası bulunan ve genelde tek elle taşınan Gimbal modelleri de vardır. Bu cihazlar ek bir kamera ihtiyacını da ortadan kaldırdıkları için tercih sebebi olabilir.

    Kendiniz de yapabilirsiniz

    Gimbal denince gözünüz korkmasın. Bu işlere yatkın biriyseniz ve orta/ileri seviyede elektronik bilginiz varsa gerekli parçaları alarak siz de Gimbal yapabilirsiniz. Çok kolay bir işlem olmasa da uygun bilgi ve beceriye sahipseniz piyasada satılan hazır kitlerle siz de Gimbal geliştirebilirsiniz.

    Sadece mekanik olanları da var

    Her ne kadar Gimbal cihazları elektronik olsa da onlarla benzer işi gören mekanik çözümler de bulunuyor. Genelde ucuz olan bu cihazlar ağırlık merkezini sabitlemeye yarayan çözümlerdir ve Gimbal olarak adlandırılmazlar. Çünkü bu tarz bir cihazın Gimbal olabilmesi için elektronik olarak titreşim dengeleme sistemine sahip olması gerekir. Ancak bu mekanik cihazlar da özellikle amatör kullanımda tercih edilir. Fiyatları makuldür ve kullanımları da kolaydır.

    Kimler almalı?

    Video ile belli bir profesyonellik çizgisinde uğraşan ve hareketli çekimler yapan herkes Gimbal sahibi olmalıdır. Zira videoda hareketin yumuşaklığı (genelde) önemlidir. Bu yumuşaklığı sağlamanın daha kolay bir yolu ise yoktur. Bu sebeple hareketli sahneler çekenlerin Gimbal tarzı ürünler kullanması gerekir.

    Amatör kullanım içinse bu tarz bir ürün sahibi olmak biraz tercihe bağlıdır. Ticari olarak video hazırlayan biri değilseniz bu tarz bir yatırım mantıklı olmayabilir. Bu biraz bütçenize, biraz da videodan ne beklediğinize bağlı olarak değişecek bir karardır.

    Basit bir Gimbal bile video çekimlerinizi farklı bir boyuta taşıyacağı için fırsat bulursanız bu tarz bir ürünü denemenizi öneririm. Yine de tercih sizin. Videoda her anı hareketli kayıt etmeniz gerekmediği için ‘ben kendim hallederim’ diyebilirsiniz.

    Işığınız bol olsun…

     

     

     

     

    Google Drive’ın az bilinen 5 özelliği

    Çevrimiçi işlerimizin büyük bölümü Google ya da alternatif hizmetlerden birisine bağlı duruma geldi. Bu çevrimiçi hizmet odaklarının en büyüğü olan Google, e-posta istemcinize, fotoğraf paylaşım ağınıza, sosyal ağınıza ve hatta akıllı telefon işletim sisteminize kadar birçok şeyi yönetiyor. Bunların birçoğunu da aslında bir bulut depolama sistemi olan Google Drive üzerinde birleştiriyor. Drive’ın en güzel yanlarından birisi tam donanımlı bir ofis yazılımı da içermesi.

    Samsung Galaxy View: 18.5 inç büyüklüğünde dev tablet

    Samsung, 47 cm uzunluğunda bir ekrana sahip olan devasa tabletini gün yüzüne çıkardı. Apple iPad Pro’yu gölgesinde bırakan Samsung Galaxy View inceleme altında.

    Samsung yine yapacağını yaptı ve piyasanın en büyük tabletini piyasaya sürdü. Samsung Galaxy View olarak adlandırılan 18.5 inç büyüklüğündeki bu tablet, oldukça büyük sükse toplayan Apple iPad Pro’dan hemen sonra piyasaya sürülmesi oldukça düşünceli. Belli ki Samsung gizliden Apple’a savaş açtı ve farklı alternatifli ürünler üretmek için düğmeye bastı. Ürünün paketini gördüğümüzde fazlasıyla şaşırmıştık. İlk olarak kutunun içinde bir dizüstü sistem olduğunu düşünmüştük. Kutunun büyük olması ve cihazın da ağır olması bizi ne yazık ki bu düşünceye itti. Kutuyu açtığımızda 47 cm büyüklüğünde dev bir tablet ile karşı karşıya kaldık. Ürünü gördüğümüzde hemen şu soru aklımıza geldi.

    3

    Bu ürün kimler için tasarlandı? Kimin bu tür bir ürüne ihtiyaç var? Samsung, Android Tablet dünyasında zaten kendisini ispatlamış olan bir marka. Çok başarılı olan Note serisi ile kalem kullanımını, çok önceden kullanıcıları alıştırmasından dolayı, 12.9 inç büyüklüğünde iPad Pro’nun sürprizini kesti. Dolaysıyla Samsung’dan yeni bir ürün çıktığında elbette yeni teknolojiler de bekliyor insan. Oysa View’a baktığımıza hep bildiğimiz teknolojiler kullanılmış. Ürünü dik çalıştırmaya yarayan ayaklar pek pratik değil. Üstelik mobil kullanım için kesinlikle çok ağır bir ürün.

    2

    Dizüstü sistemlerle kıyasladığında çok daha büyük bir ekrana sahip. Bunun avantajı özellikle video izlemeyi seven kişiler için mükemmel bir seçim oluşturması. Samsung Galaxy View, 16:9 görüntü formatı desteği sayesinde sinema keyfini kat kat arttırıyor. Bunlar elbette çok güzel avantajlar. Yine de böyle bir üründe daha keskin bir görüntü paneli ve 120 ppi piksel yoğunluğundan daha yüksek bir değer beklerdik. Bununla birlikte üründe kullanılan hoparlörlere çok önem verilmediği hemen belli oluyor.

    Esneklik ve performans

    Bu tarz büyük ürünlerin en büyük sorunu kuşkusuz esneklik. Samsung Galaxy View’ın ayakları sadece 2 pozisyona göre ayarlanabiliyor. Bunun en büyük dezavantajı dizüstü sistemlerde bildiğimiz ekran açısını ayarlayamamak. Samsung Galaxy View, 2.65 kg ağırlığı ile kucakta uzun süreli kullanım için pek uygun kaçmıyor. Üründe beğendiğimiz bir özellik ise, ayak kısmını ters katladığınızda taşınabilir özelliği kazanması. Bu pozisyonda her ne kadar bir alışveriş torbasına benzese de, fikrin gayet başarılı olduğunu söylemeden edemeyeceğiz.

    Samsung Galaxy View (CNW Group/Samsung Electronics Canada Inc.)

    Android 6 yerine Android 5.1.1 işletim sistemi ile çalışan Samsung Galaxy View’e Bluetooth üzerinde klavye ve fare bağlanabiliyor. Bu sayede örneğin Office uygulamalarını oldukça hızlı ve seri şeklinde çalıştırabilirsiniz. İşin içine video ve resim işleme girdiğinde, 1.6 GHz’lik sekiz çekirdekli işlemcinin daha iyi olmasını isterdik. Benzer bir durum 2 GByte’lık bellek için de geçerli. Günümüzde orta sınıf akıllı telefonlarda 2 GByte bellek kullanılıyor. Böyle bir üründe bu pek kabul edilemez. Neyse ki Samsung 32 GByte’lık kapasitenin yanında, kapasiteyi arttıran SD kart girişinden vazgeçmedi.

    5

    802.11ac WLAN ve Bluetooth 4.1 bağlantılarını kullanan Samsung Galaxy View, ne yazık ki 4G teknolojisini desteklemiyor. Bu teknoloji opsiyonel olarak da sunulmaması gerçekten düşündürücü. Buna karşın özelleştirilmiş bir ana ekranın olması iyi düşünülmüş bir özellik. Kullanıcı, çok hızlı bir şekilde Netflix ve Youtube gibi servislere zahmetsizce ulaşıyor. Kurulu gelen Family Square uygulaması ise Samsung akıllı telefonlardaki multimedya içerikleri paylaşabiliyor. Samsung Galaxy View bunun dışında pek bir numarası yok. Büyük ekrana özel geliştirilmiş uygulamaları görmeyi çok isterdik. Bu olmadığı zaman kocaman bir Tablet’den başka bir şey değil.

    Uzun lafın kısası. Samsungs Galaxy View, sağlam bir işçiliğe sahip fakat fazlasıyla büyük ve esneklikten yoksun. Bu ürünü seyahatte kullanmak zor olabilir. Buna karşın mutfakta iyi bir televizyon alternatifi olabilir. Fiyata gelince, benzer Android cihazlarla her ne kadar pahalı görünse de iPad Pro’dan daha uygun fiyatlı olduğunu söylemeliyiz.

    Sony RX100 inceleme

    RX100_03

    Sony’nin ilginç bir ürünü olan f1.8 diyaframlı kompakt fotoğraf makinesi RX100’ü sizler için inceliyorum.

    Konu fotoğraf makinesi olduğunda objektif ve dolayısıyla diyafram açıklığı en önemli unsunların başında gelir. Zira ne kadar iyi bir fotoğraf makineniz olursa olsun iyi bir objektifiniz yoksa çektiğiniz fotoğraflar belli bir düzeyin altında kalacaktır. Bu yüzden üreticiler diyaframı açık objektifli ürünler üretmenin derdindedir.

    Fakat diyaframı açık objektiflerin de maliyeti yüksektir. Bu yüzden her üretici bu tarz bir objektif ya da böyle bir objektife sahip fotoğraf makinesi üretmez ya da üretemez. Bunun istisnaları da vardır.

    İşte bu istisnalardan biri Sony’nin RX100 modeli. 2012 yılında duyurulan bu model f1.8 diyafram açıklığı ile dikkat çekiyor ve az ışıklı ortamlarda bile iyi sonuç vermesiyle bilinen bir fotoğraf makinesi. Bu makinenin satışlarından memnun olan Sony, ilerleyen yıllarda RX100 MII, MII ve son olarak da MIV modellerini de satışa sundu.

    rx100_01

    20 Megapiksel çözünürlük

    Fotoğraf makinesinde bulunan CMOS sensör 20 Megapiksel çözünürlük sunuyor. 1 inç boyutundaki bu sensöre 28-100 mm odak uzaklığı ve f1.8-4.9 diyaframa sahip bir objektif eşlik ediyor. Kompakt bir ürün olan RX100’de gövdeye bütünleşik titreşim engelleme, 25600’e kadar çıkabilen ISO, 1.2 milyon piksel çözünürlük sunan 3 inçlik LCD ekran, saniyede 10 kare seri çekim hızı, saniyede 60 kare Full HD video kayıt gibi güzellikler yer alıyor. Fotoğraf makinesinin CIPA standartlarına göre pil ömrü 330 kare.

    Muhteşem alan derinliği

    Bu kadar açık bir diyaframa sahip olan bir fotoğraf makinesi elbette alan derinliği konusunda muhteşem sonuçlar verecektir. Açık diyaframın tipik özelliği olan kısa alan derinliği konusu bu üründe üst seviyede. Özellikle portre çekimlerinde bu az alan derinliği çok işe yarıyor. Amatör kullanıcıların ‘arkası flu olsun’ şeklinde tanımladığı az alan derinliği f1.8 diyafram sayesinde her zaman kullanılıyor.

    Fotoğraf makinesinin kullanımı kolay. Kompakt bir ürün olan RX100’un objektifi değişmiyor. Üzerinde bulunan fonksiyon tuşlarının kullanımı da karışık değil. Tuş büyüklükleri ve menü mantığı da tipik bir Sony tasarımına sahip. Yani genel olarak sıkıntı çekmiyorsunuz.

    rx100_04

    Zengin ayar seçenekleri

    RX100’de hem manuel hem de Scene adı verilen hazır çekim modları bulunuyor. Bu sayede fotoğraf makinesinin birçok ayarını değiştirerek çekim yapabiliyorsunuz. ‘Yok ben bunlarla uğraşamam’ derseniz tam otomatik moda alarak da fotoğraf çekebiliyorsunuz.

    Bütünleşik bir flaşı da bulunan üründe bu flaş sol üst kısma konumlandırılmış. Otomatik olarak açılan flaşı manuel olarak açmanın bir yolu yok. Cihaz seçtiğiniz moda göre flaşı açıyor ya da açmıyor.

    Video konusu

    Ürün Full HD yani 1920X1080 piksel çözünürlüğünde video kayıt edebiliyor. Üzerinde stereo bir mikrofon bulunan fotoğraf makinesinde kayıt edilen videolarda maksimum kare değeri ise saniyede 60 olabiliyor. Video kalitesi böyle bir ürün için yeterli seviyede. Günlük ihtiyaçlarınızı fazlasıyla karşılayan RX100’ün saniyede 60 kare desteği sunması da önemli bir özellik. Video için ayrı bir kayıt tuşunun olduğunu da hatırlatmak isterim. İsterseniz çekim modlarında da video modunu seçebiliyorsunuz ama hızlı kullanım için ayrı bir tuşun bulunması iyi olmuş.

    rx100_05

    RX100 teknik özellikler

    • 1 inç boyutunda CMOS sensör
    • 20 Megapiksel çözünürlük
    • 28-100 mm f1.8-4.9 diyaframlı objektif
    • Bütünleşik titreşim engelleme
    • Yüz tanıma özelliği
    • 10 kareye kadar seri çekim
    • 3 inç 1.2 milyon piksel LCD ekran
    • Bütünleşik flaş
    • Hazır çekim ve manuel çekim modları
    • Full HD 60 fps video kayıt
    • Bütünleşik stereo mikrofon
    • CIPA standartlarına göre 330 kare pil ömrü

    Diğer özellikler

    Fotoğraf makinesi SDXC uyumlu bir bellek yuvasına sahip. Öte yandan pil ömrü olarak 330 kare değerine sahip olan fotoğraf makinesi microUSB bağlantısı (telefonlardaki gibi) kullanıyor. Bu iyi olmuş zira bu sayede telefon şarjı ile bile fotoğraf makinesini şarj edebiliyorsunuz. Toplam ağırlığı 240 gram olan fotoğraf makinesi küçük bir çantada bile taşınabilecek boyutlara sahip.

    Sayıları az olmakla beraber bir iki markanın da benzer özellikler sunan ürünleri var. Ancak Sony hem özellikleri hem de sunduğu teknolojilerle rakiplerinden bir adım daha önde. Kendine has bir fotoğraf makinesi olan RX100, diyafram açıklığı konusunda hassas, az ışıklı ortamlarda bile güzel fotoğraf çekmek isteyen, fotoğraf konusunda ciddi kullanıcılara hitap eden bir ürün. Bu ürün ilginizi çekiyorsa ailenin diğer modelleri olan MII, MIII ve MIV’e de göz atmanızı öneririm.

    Işığınız bol olsun

    Star Wars: Battlefront satış rakamları açıklandı

    star-wars-battlefront

    FPS türündeki oyun Star Wars: Battlefront’un son üç aydaki satış rakamları, yapımın geliştirici firması DICE tarafından açıklandı. Oyunun 13 milyon adetlik satışı geride bıraktığı kaydedildi. Yayıncısı Electronic Arts için Star Wars: Battlefront akıllı bir yatırım gibi görünüyor.

    Konuya ilişkin açıklamada bulunan Electronic Arts CEO’su Andrew Wilson, geçtiğimiz ay geride kalan tatil sezonunu birden fazla platformda inanılmaz oyunlarla milyonlarca oyuncunun birbirine bağlandığı bir dönem olarak nitelendirdi. Bu açıklamayla Noel tatilinin oldukça verimli geçtiğine işaret etti. Ayrıca şirket, DICE tarafından yapılan açıklamaya ilişkin 13 milyon adetlik Star Wars: Battlefront satışını resmi olarak doğruladı.

    star-wars-battlefront

    Electronic Arts için Star Wars temalı bir oyunu piyasaya sunmak bir riskti. Çünkü Disney’den büyük bütçeli oyunlar için alınan Star Wars lisansı yüksek segmentli bir maliyet anlamı taşıyordu. Elde edilen satış rakamları, başarılı bir hamlenin gerçekleştirildiğini açıkça ortaya koyuyor. Öte yandan Star Wars: Battlefront için özel olarak tasarlanan PlayStation 4 versiyonunun satış rakamı da açıklandı. Bu satış rakamının 1 milyon olduğu kaydedildi.

    Yarış devam ediyor

    Geçtiğimiz aylarda sadece Sony değil Microsoft (Xbox) ve Nintendo da çok sayıda bundle’ı (oyun+ oyun temalı konsolu bir arada sunan özel teklifler) tüketicilere sundular. Örneğin Microsoft, Fallout 4, Madden NFL 16, Halo 5 gibi oyunlar için özel teklifleri ile dikkat çekti. Nintendo da Super Mario odaklı çeşitli bundle’larla konsol oyun pazarında öne çıktı.

    Media Markt’taki konsol ve oyunlara yakından bakmak için buraya tıklayabilirsiniz. İyi oyunlar…

    Gelişmeler, aktarmaya devam edeceğiz…

    İddia: HTC One M10 Quad HD ekran sahip olacak

    htc-one-m10-concept2016’nın merakla beklenen Android’li akıllı telefon modellerinden biri de HTC One M10. Tayvanlı üreticinin bu sene tanıtacağı en iddialı cihaz olması beklenen One M10 için beklenen lansman tarihi ise net değil; Şubat ayında İspanya’da düzenlenecek teknoloji fuarı Mobile World Congress 2016 kapsamında duyurulması ise ihtimaller arasında. Öte yandan modele dair bazı iddialar kamuoyuna yansımaya devam ediyor. Bunlardan en yenisi ise geçmiş yıllarda çoğu telefona dair bilgileri daha tanıtılmadan paylaşması ve tahminlerinin yüksek orandaki doğruluğu ile bilinen Evan Blass (@evleaks olarak da bilinir) imzası taşıyor.

    Blass, kaleme aldığı yeni bir makalede HTC One M10 olduğunu iddia ettiği görselleri ve özelliklerini aktardı. HTC tarafından resmi olarak doğrulanmayan ya da herhangi bir açıklama getirilmeyen bilgilere göre One M10 modeli oldukça yüksek donanım argümanları ile gelebilir…

    htc-one-me9-global-ksp_multimediaCihazın 2560 x 1440 piksel yani Quad HD çözünürlüklü 5.1 inç AMOLED ekrana sahip olacağı belirtilenler arasında öne çıkıyor. Özetle One M9’a göre yükseltilmiş çözünürlüğün yanı sıra LCD’den AMOLED’e geçiş söz konusu olabilir. Ayrıca ilgili modelin 12 MP kamerayla geleceği iddia edilen özellikler arasında yer alıyor. Bu noktada altı çizilmesi gereken kısım ise kameranın ‘Ultrapixel’ sensörle geleceği iddiası. 2 mikronmetrelik bir piksel boyutu anlamı taşıyan Ultrapixel, 12 MP arka kamera için görüntüleme performansında ciddi artış anlamına gelebilir. Kamerada optik görüntü sabitleme, lazer otomatik odak gibi ek özelliklerin de geleceği bildiriliyor. HTC, eğer @evleaks’in ifade ettiği teknik detaylar doğruysa ekran ve kamera konusunda dikkat çekebilir gibi görünüyor.

    One M10 modelinde Snapdragon 820 işlemci, 4 GB RAM, 32 GB dahili depolama alanı, microSD desteği ve parmak izi sensörü de olası özellikler arasında. Tasarım anlamında ise mevcut bilgiler ciddi değişimlerin olmayacağı yönünde. Ancak geçtiğimiz sene HTC CEO’sunun gerçekleştirdiği konuşmalarda amiral gemisi modeller için tasarımda farklılığa gidileceğine dair bazı işaretlerin olduğu biliniyor. Özetle bazı tasarımsal farklılıklar da potansiyel kullanıcılara sunulabilir.

    Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz…

    Not: Görseller temsilidir. 

    AnTuTu, en popüler Android telefonlar listesini yayınladı

    samsung-galaxy-s6-phone-goes-on-sale

    Daha önce ‘2015’in en iyi telefonları’ adlı bir liste yayınlayan akıllı telefonlar için performans testleri sitesi AnTutu, bu kez de 2015’in en popüler Android telefonları listesini paylaştı.

    2015 yılının son dönemine ilişkin listeleme, ‘en iyi’den ziyade ‘en popüler’ değerlendirmesi ile geldi. Popüler değerlendirmesinin çıkış noktası da AnTuTu yüklü cihaz sayısı ile ele elındı. Buna göre listenin ilk sırasında geçtiğimiz yılın ilk yarısında tanıtılan Samsung Galaxy S6 yer aldı. 2015’in en çok dikkat çeken modellerinden Galaxy S6’ye dair daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

    Ekran Resmi 2016-01-29 11.57.14

    Listenin ikinci sırasında ise Samsung’un bir diğer üst seviye modeli Galaxy Note 5 bulunuyor. Büyük ekranı ve iddialı donanım yapısı ile dikkat çeken cihaza buraya tıklayarak daha yakından bakabilirsiniz. Listede yer alan diğer modeller ise Redmi Note 3, Xiaomi Note, LeTV 1S, Meizu MX 5, Asus ZenFone 2, Meizu Pro5, Huawei Mate 8 ve Xiaomi 4C şeklinde sıralanıyor. Listede Çin merkezli üreticilerin ağırlığı dikkat çeken detaylar arasında. 10 telefon modelinin 7’si Çin menşeili.

    Öte yandan AnTuTu ülke bazlı bazı veriler de paylaştı. Örneğin dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de en popüler telefon olarak Redmi Note 3’ün öne çıktığı görüldü. Almanya’da Galaxy S6, ABD’de Note 5 ve Kore’de de Note 5 ilk sırayı kaptı.

    Gelişmeleri aktarmayı sürdüreceğiz…

    Amazon yenilenebilir enerji adımlarını sürdürüyor

    1453970194_AWS_wind

    Amazon Web Services (AWS), yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya devam ediyor. ABD Indiana’da bulunan Amazon Fowler Ridge Rüzgar Çiftliği, şirketin dört yenilenebilir enerji projesi arasında tam işleyişe geçen ilki olarak elektrik üretmeye devam ediyor.

    Amazon Web Services’in bu yatırımı şirketi 2016’nin sonunda varmak istediği “küresel altyapı için %40 yenilenebilir enerji hedefine” daha da yaklaştırıyor. AWS’nin uzun soluktaki hedefi ise “%100 yenilenebilir enerji”.

    2014 Kasım’da AWS küresel altyapı ayakizi ve yenilenebilir enerji kullanımı için uzun soluklu bir taahhüt vermişti. AWS bu amaç doğrultusunda ilerlemeye devam ediyor. 1 Ocak 2016’da, ilk işlem gününde Amazon Fowler Ridge Rüzgar Çiftliği 1.1 milyon kilowatt-saat yenilenebilir elektrik üretti, yani Amerika’daki 100’den fazla evi 1 yıl boyunca aydınlatmaya yeterli miktarda elektriği.

    Projenin her yıl yaklaşık olarak 46.000 evin harcadığı enerjiye denk yenilenebilir elektrik üretmesi bekleniyor. Bu rüzgar çiftliğiyle, AWS Kuzey Virginia’nın Doğu bölgesine ve Ohio’a güç sağlayan şebekede üretilen yenilenebilir enerji miktarını arttırabilecek. Zaman içerisinde şebekede kullanılan kömür ve diğer fosil yakıtların miktarını azaltarak iletilen rüzgar ve güneş enerjisini de arttırmaya devam edecek.

    AWS, Fowler Ridge projesi başladığından beri, inşaasına önümüzdeki aylarda başlanacak ve 2016 sonu veya 2017 başında yenilenebilir enerji yaymaya başlayacak olan üç diğer güneş ve rüzgar santrali projesini de duyurmuştu. AWS, bu konuda gelecekte başka heyecan verici açıklamalar da yapmayı planlıyor.

    Önümüzdeki Beş Yılda Robotların Yarar ve Zararları

    0

    Robot, otonom veya önceden programlanmış görevleri yerine getirebilen, elektro-mekanik cihazlar olarak tanımlanır. Robotlar doğrudan bir operatörün kontrolünde çalışabildikleri gibi bağımsız olarak bir bilgisayar programının kontrolünde de çalışabilirler. Çoğu bilim kurgu filminde robotları insan benzeri makinelere benzetilse de gerçek hayatta robotların çok azı insana benzer. Günümüzde robotların en fazla kullanıldıkları alanların başında  endüstri geliyor. Özellikle otomotiv endüstrisinde çok sayıda ve çeşitte robot kullanılıyor. Bunların çoğu kol şeklindeki robotlar. Bu robotlar; parçaları monte ediyor, birleştiriyor, kaynak ve boya işlerinde kullanılıyorlar.

    Günümüzde evlerde robot kullanımı giderek artmakta. Evlere giren ilk robotlar Furby, AIBO gibi oyuncaklar olarak öne çıkıyor. Başta ABD’de olmak üzere, ev işlerine yardımcı robotların kullanımı da giderek yaygınlaşıyor.

    Robotlar her zaman hayatın içinde olacaklar, en azından önümüzdeki 5 yıl içinde insanlar için tehlikeli olacakları düşünülmüyor.

    Robots working In Factory

    Elon Musk ve Stephen Hawking gibi bilim ve teknolojinin içinde olan kişiler, insanlığın sonunun robotlar yüzünden gelebileceğini söyleseler de en azından  önümüzdeki 5 yıl içinde bunun gerçekleşmeyeceği düşünülüyor. Belki önümüzdeki 50 içinde olabilir. Günümüz robotlarının kullandığı sınırlı orandaki yapay zeka ile insan beyninin sınırlarını zorlaması oldukça zor gözüküyor. Bu nedenle yakın gelecekte insanlara hizmet etmeye devam edecekler.

    Akıllı robotik arabalar insanlara daha çok yardımcı olacak.

    Peugeot Onyx interior concept hybrid sports car. The Onyx is on display during the 2014 Brussels motor show.

    Sürücüsüz araba teknolojisinin gelişmesi ile özellikle Google ve Tesla, karmaşık görevleri üstlenebilecek araba robotlar tasarladılar. Günümüzde kendi kendine giden arabaların tam anlamı ile güvenli olduğunu söylemek oldukça zor. Tasarlanan arabaların yolculuk esnasında sürücüye yardım etmesi amaçlanıyor. Sürüş esnasında sürücüye daha çok boş zaman yaratma konusunda çalışmalar yapılıyor. Önümüzdeki beş yıl içinde sürücü güvenliğini öne çıkartan ve daha az çaba ile yolculuk yapmasını sağlayan teknolojiler geliştiriliyor olacak.  Sürücüsüz akıllı robotik araçlara yazılım güncellemesi yapılarak daha güvenli ve fonksiyonel arabalar yapılıyor olacak.

    İnsansız robotik sistemler hayatı daha güvenilir kılacaklar.

    Robot of humans on Mars

    İnsansız robotik hava araçları can güvenliğinin olmadığı ortamlarda kullanılıyor. Orman yangınlarına müdehaleden tutun da acil durumda tahliye işlerine kadar geniş bir yelpazede kullanılmaya başlamış durumdalar.

    Boston Dynamics firmasının geliştirdiği insansı otonom robotlar, acil durumlarda daha belirgin roller almak için programlanıyor. İnsanların giremediği ortamlar, ağır yük taşıma işleri ve yangında hayat kurtarma gibi durumlarda kullanılıyorlar.

    Yeni nesil akıllı ve nazik robotlar.

    iStock_000032415416_Small

    Geleneksel endüstriyel robotların yakınında bulunmak, insanlar için tehlike oluşturduğundan bahsedilmiştir hep. Bu sebeple, özellikle bu tür mekanik robotların yakınında çalışılırken çeşitli sensörler ile güvenlik sağlanıyor. Gelecek 5 yıl içinde daha kontrollü çalışan robotlar tasarlanacak.  Gelecekte doğrudan birlikte çalışma ortamları olmasa da otonom robotlar ile aynı çevreyi paylaşıyor olacağız. Hastanede hasta bakıcılığı yapan akıllı ve nazik robotlar ile aynı ortamda yaşamaya alışacağımız günlerin yakın olduğunu düşünüyorum.

    Kendi robotlarımızı geliştireceğiz.

    cientist adjusts the robot arm

    Basit robotlar daha şimdiden günlük yaşantımızın bir parçası olmuş durumdalar. Önümüzdeki beş yıl içinde daha komplike akıllı robotlar hayatımızın içinde olacak. Şimdiye kadar robotik donanım ve kontrol sistemleri pahalı, karmaşık ve özel oldular. Günümüzde açık kaynak yazılım kullanan sensörlerin ucuzlaması ile birlikte, daha hızlı ve enerji tasarruflu işlemcileri, basit tasarım araçlarını çok daha kolay oluşturmak mümkün.

    Robotik teknolojisinin geleceği

    iStock_000007876141_Small

    Önümüzdeki beş yıl içinde robot teknolojisinin geleceği, sadece robotların kendi aralarındaki ve insanlarlar olan işbirliği ile ilgili olmayıp, aynı zamanda  geleneksel insani işbirliğine de bağlı olacak. Servis sağlayıcı pazarının gelişiyor olması, aynı zamanda robotik teknolojisinin önündeki bariyerlerin kalkmasına, bu teknolojinin daha da öne çıkmasında rol oynayacak gibi gözüküyor.

    Far Cry Primal İlk Bakış

    0

    Far Cry’ın oyuncular tarafından çok tutulmasının bir sebebi var. Sahip olduğu devasa haritalar, görev çeşitliliği ve tropik ada konsepti bir araya geldiğinde ortaya ilginç ve oynanası bir iş çıkıyor. Far Cry her zaman bizi kuralların olmadığı, silahı ve adamı olanın kural koyucu olmaya soyunduğu yerlere götürdü. Elbette Crytek tarafından geliştirilen ilk oyun ve daha farklı bir tanıma sahip olan ikinci oyun Far Cry’ın nasıl genişletilebileceğini bizlere kanıtlıyordu.

    Far Cry Primal’dan bahsetmeden önce “Bu fikir de nereden çıktı?” demek daha doğru gibi görünüyor. Far Cry 2’yi saymazsak, nereden bakarsak bakalım “Primal” ismi ve içeriği serinin doğasına getirilmiş radikal kararların toplamından oluşuyor. İngiltere davetine giderken Ubisoft Montreal’in bizler için hazırladıkları konusunda hem heyecanlı hem de tedirgin olmam bu yüzdendi.

    far_cry_primal-sistem-gereksinimleri-s

    Elbette bu tedirginliğim oyunun açılış sahnesiyle bir anda kayboluverdi. Günümüzde başlayan bir sayaç hızla geri sarıyor. 2000’li yıllar önce 1900’lere, sonra daha da hızlanıp daha eskilere gidiyor. Sayaç fikrinin çok hoş olmasının yanı sıra M.Ö. 10.000 yılına gelip durduğunda artık hiçbir şeyin bildiğimiz gibi olmadığına alışmanız gerekiyor.

    Far Cry Primal bunu daha en başından bizlere hissettirmeyi başarıyor. Ana karakterimiz ve onun kabilesinin diğer üyeleri yere yatar pozisyonda kendilerini gizlemeye çalışıyorlar. Av peşindeler, karınlarını doyurmaları için buna ihtiyaçları var. İnsanoğlu vahşi doğayla iç içe olduğu için kendi yemeğini bulmak zorunda. Diğerlerine oranla küçük bir mamutu gözlerine kestiriyoruz ve etrafını sardığımız avı öldürüyoruz.

    maxresdefault

    İşler burada bitmiyor ve giriş kısmı davetsiz bir kaplan tarafından trajediyle sonuçlanıyor. Far Cry Primal size insanoğlunun eskiden doğanın tek hakimi olmadığını açık ve net bir şekilde kanıtlıyor. Yaşamak, hayatta kalmak ve doğayla baş etmek için sezgileriniz, yetenekleriniz ve hayatta kalma isteğiniz büyük bir elzem teşkil ediyor.

    Oyunda yönettiğimiz ana karakterimiz Takkar ile kısa bir süre yalnız kalıyoruz ve vahşi bir doğanın içinde mücadeleye başlıyoruz. Dönem gereği gittiğimiz her yer silah kaynamıyor, bu yüzden yapımcılar ciddi bir “craft” sistemiyle karşımıza çıkmışlar. Silahlarınızı kendiniz yapmanız gerekiyor. Bulduğunuz ağaç kabukları, serf lifli bitkiler, hayvan derileri, yontulabilir taşlar… Far Cry Primal’ın doğası sizin en büyük silahınız ve onu kullanmayı öğrenmeniz gerekiyor.

    slideshow_fankit_223758

    Oyunda ilerledikçe kendi hayvanlarınıza sahip olabiliyor ve onları görevleri yerine getirirken aktif olarak kullanabiliyorsunuz. Evcil hale getirdiğiniz kuşla basmak üzere olduğunuz kampı gözleyebiliyor, kaplanınızı düşman gruplarının içine salabiliyorsunuz. Tıpkı Far Cry serisinde olduğu gibi çatışmalara nasıl yaklaşacağınız tamamen size kalmış.

    Oyun Far Cry 4 ile aynı oyun motorunu kullandığı için PS4 üzerinde oynadığımız alfa versiyonunda önceki oyunlara göre pek bir fark göremedik. Far Cry Primal sağlam grafikler sunuyor ama daha fazlasını bekliyorsanız sanırım Far Cry 5’i beklemeniz gerekecek.

    far-cry-primal

    Far Cry Primal daha şimdiden cesur bir deneme olacağınız sinyallerini bizlere veriyor. İnsanoğlunun doğaya karşı (adil olmayan bir biçimde) edindiği üstünlüğü elimizden alıp, bizi besin zincirinin epey gerilerine atıyor ve taş devrinin acımasız doğasında bizi yeteneklerimizle baş başa bırakıyor.

    Oyun ilk bakışta bir Far Cry gibi durmasa da seriyi bir araya getiren parçaları yavaş yavaş görmeye başlıyorsunuz. Özellikle beni mutlu eden şey oyundaki tüm karakterlerin kendilerine ait bir dili konuşuyor olması oldu. Seslendirmeler İngilizce değil ve Ubisoft dil mevzusunda hayli çabalamış gibi görünüyor. Karakterin konuşmalarının görece ilkel olması inandırıcılık unsurunu biraz daha yukarı çekiyor.

    Far Cry’ı yerinde oynama şansı buldum ve birkaç ufak ayrıntı dışında 23 Şubat’ta gümbür gümbür geleceğini söyleyebilirim.

    Oyunun ilk 10 dakikasını aşağıdan seyredebilirsiniz.

    [vsw id=”44XfNEpOrZY” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”yes”]