Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1847

    Galaxy S7 edge’in TouchWiz arayüzü mercek altına alındı

    galaxy-s7Samsung Galaxy S7 ve Galaxy S7 edge modelleri, geçtiğimiz ay İspanya’nın Barselona şehrinde düzenlenen Mobil Dünya Kongresi 2016 kapsamında lanse edildi. Oldukça kalabalık bir basın ordusu önünde gerçekleştirilen lansmanda katılımcılara sanal gerçeklik gözlükleri dağıtıldı ve çarpıcı bir sunumla yılın önemli Android işletim sistemli modellerinin detayları açıklandı. Buraya tıklayarak özelliklerini inceleyebileceğiniz modellerin önemli yeteneklerinin başında önyüklü olarak gelen TouchWiz arayüzü bulunuyor. Uzun yıllardır Samsung modellerinin çoğunda yer verilen ilgili arayüzün beğeni ile karşılandığı bilinir. Ancak Galaxy S7 edge üzerinde gerçekleştirilen bir teste göre yazılım bazı sorunlar barındırıyor…

    Raporda TouchWiz arayüzünde kimi kullanım anlarında tepki konusunda gecikmeler yaşandığı belirtiliyor. Ayrıca takılmalar yaşandığından bahsediliyor. Az sayıda da olsa kilitlenmelerden de söz ediliyor. Belirtilen negatif unsurlar için altı çizilmesi gereken ilk şey, bulguların tüm Samsung modellerinde aynı problemlerle karşılaşılacağı şeklinde bir çıkarım için yeterli olmadığı. Kullanıcı yorumları ve geribildirimler, bu konuda baz alınması gereken noktalar. Öte yandan Samsung’un konuyla ilgili güncelleme hazırlığında olup olmadığı hakkında da herhangi bir bilgi bulunmuyor. Eğer genele hitap edecek düzeyde sorunlar varsa TouchWiz için sunulacak bir güncelleme ile üstesinden gelinebilir.

    Samsung’un TouchWiz arayüzü, performans sorunları nedeniyle zaman zaman eleştirildi. Ancak yayınlanan iyileştirmelerle genellikle kullanıcıların yüzünün güldürüldüğünü belirtelim.

    Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz…

    LG G5, X cam ve X screen için tanıtımlar hız kesmeden devam ediyor

     lg-g5LG, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri. Kore merkezli marka, sayısız tüketici elektroniği ürünün yanı sıra akıllı telefonlarıyla da uzun yıllardır adından söz ettirmeyi başarıyor. En yeni modelleri ise geçtiğimiz ay İspanya’da düzenlenen Mobil Dünya Kongresi 2016 kapsamında tanıtıldı. LG G5 adıyla gelen ileri seviye modelde inovasyon anlamında dikkat çeken bazı özellikler de öne çıktı. Bunlar arasında bazı aksesuarların akıllı telefona takılıp çıkarılarak kullanılabilmesi yani modüler özellikler teknoloji dünyasında yoğun ilgi ile karşılandı.

    LG, akıllı telefonunun yanında opsiyonel olarak sunduğu birbirinden ilginç aksesuarları ‘LG G5 Friends’ adlandırmasıyla lanse ederken şirketin orta segment için duyurduğu iki akıllı telefon modeli daha vardı: LG X cam ve X screen adlarıyla gelen Android’li akıllı telefonlar için yeni tanıtım görselleri yayınlandı. LG’de hedef büyük; şirket gerek G5 gerekse diğer yeni modelleri için tanıtım ve reklam çalışmalarını hız kesmeden devam ettiiyor. LG-X-screen-and-X-cam-promo_4

    X cam ve X screen için toplamda 4 adet yeni görsel yayınlanırken, ilgili içeriklerin sosyal medya kanalları üzerinden paylaşılacağı duyuruldu. Bilindiği üzere LG G5’in yanı sıra X cam ve X screen modelleri için de satış tarihleri konusunda potansiyel tüketicilerin bir süre daha beklemeleri gerekiyor.

    LG X screen, 1.76 inç arka ve 4.93 inç ön ekrana sahip. Yani iki ekranlı bir model. 2 GB RAM, 16 GB dahili depolama kapasitesi ve Snapdragon 410 işlemci ile geliyor. 13 MP arka ve 8 MP ön kamerası bulunuyor.

    X cam ise 5.2 inç ekranlı bir model. 1920 x 1080 piksellik ekran çözünürlüğü ile dikkat çekici. 13 MP/5 MP arka ve 8 MP ön kamerayla geliyor. Her iki modelin yazılım tarafını Android 6.0 Marshmallow oluşturuyor.

    Teknoloji dünyasına dair diğer öne çıkan gelişmeleri için buraya tıklayınız…

    İddia: Android 2020’yi ‘domine’ edecek!

    Android telefonunuzdan daha fazlasını alın

    Tanınmış araştırma kuruluşu IDC, 2020 yılına dair akıllı telefon işletim sistemlerinin pazar payları için öngörülerini yayınladı. Rakamlar, satışı gerçekleştirilecek cihazlardaki işletim sistemlerine göre ele alındı. Buna göre 2016 yılı için beklenen toplam akıllı telefon satışı 1 milyar 519 milyon adet seviyesinde. Rakam, tahmine göre 2020’de 1 milyar 920 milyon 400 bine ulaşacak…

    İlgili öngörüler; 2015 yılında deyim yerindeyse ‘fantastik’ bir süreci geride bırakan ve hemen her çeyrek dönemdeki mali tablosunda çarpıcı rakamlar açıklamayı başaran Apple’ın geleceğine dair bir nebze de olsa karamsar tahminler içeriyor. Öte yandan Android ekosisteminin yükselişine işaret ediliyor…

    2016 ve 2020 oranları

    Buna göre 2016’da satılması beklenen 1 milyar 519 milyon akıllı telefonun yüzde 82,6’sı Android işletim sistemine sahip. Satışı gerçekleştirilecek iOS önyüklü cihaz oranı ise yüzde 15,2 olarak belirtiliyor. Windows Phone’un yüzde 1,6’lık pazar payına sahip olacağı ifade ediliyor.

    1 milyar 940 milyon 400 bin akıllı telefon satılabilir

    2020 yılına gelindiğinde ise IDC’ye göre dünya genelinde satışının gerçekleştirilmesi beklenen 1 milyar 920 milyon 400 bin cihazın yüzde 84,6’sı Android işletim sisteme sahip olacak. Diğer taraftan yüzde 14’ünün ise iOS işletim sistemi ile geleceği belirtiliyor. Windows Phone pazar payının da yüzde 0,5’lere kadar gerileyeceği kaydediliyor. Öngörüler, Android’in hem iOS hem de Windows Phone’un pazar paylarından aldığına işaret ediyor.

    Lenovo P1M: Uygun fiyatlı telefon arayanlara

    Lenovo, IFA fuarında tanıttığı yeni nesil Vibe modellerini ülkemize getirdi. Bunlardan biri olan ve uygun fiyatı ile ilgi çeken Lenovo P1M’i sizler için inceledik.

    Lenovo yeni nesil Vibe ailesini, geçen yıl Eylül ayında gerçekleşen IFA fuarında tanıtmıştı. Giriş ve orta sınıfa hitap eden bu aile, özellikle fiyat/performans oranı ile büyük bir avantaj sağlanacağı söyleniyordu. Durum böyle olunca da, Fuarın gözdelerinden biri de bu ürün ailesi oldu. Lenovo ne yazık ki, Vibe serisini Avrupa’nın sadece belli ülkelerinden satışa çıkartma kararı aldı. Yani bu ürünün fiyat/performans avantajından sadece önceden belirlenmiş ülkeler faydalanabilecek. İşin güzel yanı ise bu ülkelerin içinde Türkiye’nin de olması.

    2

    Durum böyle olunca Android işletim sistemine sahip olan Lenovo Vibe serisi ülkemizde satışa çıktı. Bizler de Vibe ailesinin P1 adlı ürünü alıp detaylı inceledik.

    Fark yaratan özellikler

    Lenovo, Vibe serisinde sadece fiyat/performans avantajı ile kullanıcıların karşısına çıkmak istemiyor. Bu yüzden olsa gerek fark yaratan birkaç özelliği eklemeyi uygun gördü. Esasında iyi de oldu. Çünkü bu özelliklerinden biri en çok ihtiyaç duyulan uzun pil ömrü. Hareketli yaşamlar için ideal bir seçenek sunan Vibe P1, 4000 mAh kapasiteli bataryası ile tüm gün boyunca rahatlıkla kullanılabiliyor. Hatta yaptığımız testlerde bu ürünün pil kullanım süresinin rahat 2 gün dayandığını söylemeliyiz. İster sosyal medya tutkunu olun, ister bir oyuncu, ya da sohbetten hoşlanan bir kişi, Lenovo Vibe P1 sizi pil kapasitesi konusunda yavaşlatmayacağından emin olabilirsiniz. Bitmedi. Lenovo Vibe P1, telefonu elinde düşürmeyen kişiler için hızlı şarj etme özelliğini unutmadı. Vibe P1m’nin pili bittiğinde, hızlı şarj etme özelliği ile yalnızca 15 dakikalık bir şarj işlemi ile 4 saatlik bir konuşma verebiliyor. Tüm bunlara ek olarak, sahip olduğu OneKey güç tasarrufu özelliği sayesinde, Vibe P1’in pil ömrü iki katına çıkartılabiliyor.

    5

    Lenovo Vibe P1’in diğer bir önemli özelliği de, sahip olduğu yüksek kapasiteli batarya sayesinde, farklı ürünleri de şarj edebilmesi. Yani bu telefon, USB bağlantılı aygıtlarınızı hareket halinde olsanız bile şarj edebiliyor.

    Vibe P1m aynı zamanda aktif bir yaşam tarzına sahip olanlar içinde ideal bir telefon. Sıvı sıçramasına karşı dayanıklı, nano kaplamalı teknoloji, telefonu her gün karşılaşılabilecek sıvı sıçramalarına ve dökülmelerine karşı koruyor. Bu da ister istemez aygıt güvenilirliğini kayda değer oranda arttırıyor. Lenovo Vibe P1M’in su geçirmez tabakası sıvılara karşı üstün dayanıklılığa sahip. Bu tabakada, nem ya da aşınmaya neden olabilecek hassas noktalar bulunmuyor.

    4

    Ekran ve performans

    Vibe P1M , Vibe P1’in mini sürümü olarak da adlandırılabilir. Yani P1’in özellikleri kırpılmış sürümü. Sahip olduğu 5 inç IPS ekran 1280×720 piksel çözünürlüğüne ulaşıyor. Bu ekranın elbette daha iyi olmasını isterdik. Yine de ekranın parlaklığı ve netliğinin başarılı olduğunu söylemeliyiz. Bununla birlikte ekranın 180° geniş görüş açısı seçeneğine sahip olması önemli bir artı. Tabi bu alanda beklentinizi yüksek tutmamayı öneriyoruz. Sonuçta bu ekran ortalamanın biraz üstünde.

    Benzer bir durum kullanılan işlemci için de geçerli. 1 GHz hızında dört çekirdekli MediaTek işlemciden mucize beklemek doğru olmaz. Bu işlemci ARM Mali-T720 MP2 grafik birimi ile birleştiğinde, temel özelliklerin hepsini fazlasıyla yerine getiriyor. Üründe beğendiğimiz bir özellik, benzer ürünlerle kıyasla 1 GByte yerine 2 GByte’lık bir bellek kullanılması. Bu esasında önemli bir özellik. Çünkü Android 5.1 işletim sistemi ile birleştiğinde hızlı ve verimli bir performans elde edilebiliyor. Kapasite ne yazık ki 16 GByte büyüklüğünde. Bu kapasitenin daha fazla olmasını isterdik. MicroSD kart kullanarak, Vibe P1m’nin dahili depolama alanını tüm fotoğraflarınız, videolarınız ve müzikleriniz için yeterli miktarda alan sağlayacak şekilde 32GByte daha arttırabiliyorsunuz.

    1

    4G’ye uyumlu

    Vibe P1m, hızlı veri bağlantısı için yüksek hızlı LTE (4G) şebekelerini destekliyor. Ön kamerası, 5 MP çözünürlüğünde ve Selfie çekimler için fazlasıyla yeterli. Arka kamerası ise 8 MP çözünürlüğünde ve ortalama performans değerinin üzerine çıkamıyor. Bu kameralar günlük kullanım için fazlasıyla yeterli. Daha fazlasını beklemek yanlış olur.

    Sonuç olarak, Lenovo Vibe P1m, kamera özelliklerinden çok konuşma süresine önem veren kişilere hitap ediyor. Çok yüksek bir performans aramayan, uygun bir fiyat beklentisi içinde olan ve ortalamanın üzerinde bir konuşma süresi isteyen kişiler için Vibe P1m’i gözden kaçırmamalarını tavsiye ederiz.

    Sony Alpha a7RII ile iki hafta…

    sony_a7r_mark_ii_digital_1159878Bir Sony Alpha kullanıcısı, hatta a6000 ve a7R gibi biri APS-C, öteki tam kare aynasız fotoğraf makinesi sahibi olarak itiraf etmeliyim a7RII beni çok heyecanlandırıyordu. Üstelik deneyimlemem için yanında Sony FE 24-70mm F4 ZA OSS Carl Zeiss Vario Tessar lensin geliyor olması deneyimimin çok daha keyifli geçeceğine işaretti.

    Daha büyük ve ağır ama…

    Kutuyu açıp da fotoğraf makinesini elime aldığımda ilk hissettiğim a7RII’nin, diğer iki fotoğraf makineme oranla çok daha büyük ve ağır olduğuydu. Açıkçası sadece 344 gr. ağırlığındaki ve 120x67x45 mm ölçülerindeki a6000 ile a7RII’nin selefi 465 gr. ağırlığında ve 127x94x48 mm ölçülerindeki a7R belirgin bir şekilde a7RII’den daha küçük ve daha hafifti. Bir de 426 gr. ağırlığındaki Sony FE 24-70 F4 ZA OSS lensi de eklerseniz, 1000 gr. yani bir kiloyu aşan bir set taşıyordunuz.

    Buna karşın, özellikle SLR kullanıcıların, aynasız makine kullanmaktan imtina ettikleri “tutuş, ele oturma” gibi sorunların a7RII’de yaşanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Makinenin ele oturuşu, ergonomisi son derece başarılı. Magnezyum alaşımı gövde inanılmaz bir güven veriyor. Ayrıca, harici ortamlarda ve değişik iklimlerde dayanıklılığı kanıtlanmış…

    Her şeye rağmen, fotoğraf makinesini taşırken tavsiyem, boyun askısı, ya da hand grip gibi bir aksesuar kullanmanız yolunda… Boyun askısı olmadan 24 saat kadar kullandım, inanın bir süre sonra makineyi taşımak keyiften çok acı veriyor.

    Alplerde, dondurucu soğuklarda

    Sony Alpha a7RII ile birlikte yaşadığımız yaklaşık 2 haftalık deneyim sırasında önce Almanya ve Avusturya’da karlı Alp dağlarında dolaştık. Fotoğraf çekmenin son derece keyifli ama bir o kadar da zor olduğu soğuk ve beyaz ortamda a7RII, mükemmel iş çıkarttı… Kar yağışı sırasında ve nemli ortamlarda kılıfsız olarak kullandığım makinenin magnezyum alaşımlı gövdesi en ufak bir sorun bile yaratmadı.

    Özellikle buz üzerinde hareket halindeki otomobilleri fotoğraflarken, 399 noktadan AF özelliği çok işime yaradı. Saniyede 5 kare yeterliydi… Tabii, a6000’in 11 karelik performansını da insan aramıyor değil…

    Ancak, şunu kesinlikle belirtmekte yarar var… Bu fotoğraf makinesi tam bir pil canavarı. Seri çekim modunda birkaç dakika içinde bir bakıyorsunuz ki, bataryanız tükenmiş. Aslında özel bir sayım yapmadım ama katalog değerine göre bir batarya ile çekebildiğiniz fotoğraf miktarı yalnızca 290 kare… Bu rakam a7R’da 340, a6000’de ise 420 kare… Yani a6000 kullanıp da bataryanın çabuk tükendiğinden şikayet ediyorsanız henüz a7RII’yi kullanmamışsınız demektir. Bence yanınızda fazladan birkaç batarya olmasında yarar var.

    Fotoğraf makinesini fişe bağlamak?

    Bununla birlikte, her ne kadar aynı tip batarya (Sony NP-FW50) kullanıyor olsalar da a6000 ve hatta a7R kutusundan çıkmayan, piyasada 50 TL civarında bir rakama satılan Sony şarj cihazı da a7RII ile birlikte geliyor. Açıkçası, Sony’nin “Bataryayı şarj etmek için fotoğraf makinenizi fişe bağlayın…” mantığını anlamak çok güç… Nihayetinde 50 TL’lik bir batarya şarj cihazını pakete koymaktan neden imtina ettiklerini anlayan beri gelsin…

    a7RII de 3”lik bir ekrana sahip… Ancak bu ekranda görmüş olduğunuz fotoğraf kalitesi a6000 ve a7R’dan daha farklı… Aslında a6000’in ekranında 921,600, a7R’da ise 1 milyon 230 bin piksel noktası bulunuyor. Buna karşılık a7RII’de 1 milyon 228 bin piksel noktası bulunmasına rağmen, bana görüntüsü a7R’dan daha iyi gibi geldi. Herhalde komşunun tavuğu komşuya kaz görünür efekti yaşadım diye düşünüyorum.

    Yüksek ISO standartlarında çekim yapabilen a7RII’nin bu özelliğini sabahın erken saatlerinde kaldığım otelin balkonundan, karşıda yer alan dağ, orman, kayak pisti ve çevre otellerin reklam tabelalarının fotoğrafını çekerek deneyimleyebilme şansı bulabildim. Fotoğraf makinesinin performansı beni gerçekten çok etkiledi. Elbette bu deneyimde Sony FE 24-70 mm F4 ZA OSS’un da katkıları yadsınamaz. Bu lensi de ayrıca değerlendirmek gerekir… Ancak, a7RII, kesinlikle düşük ışık kaynaklı ortamlarda kendini gösteriyor.

    Barcelona’da bahar havası

    Bir sonraki yolculuğumuz ise İspanya’nın Barcelona kentine oldu. Birkaç gün önce Avusturya Alpleri’nde sıfırın altı soğuklukta fotoğraf çekerken, şimdi kentin en işlek caddesi La Rambla’da, yaklaşık 17 derece sıcaklıkta geleneksel bol buzlu Sangria’mı yudumluyordum. Masamda duran a7RII, yankesici ve kapkaçcılarıyla meşhur La Rambla Caddesi’nde birçok kişinin hayran bakışlarını üzerinde topluyordu. Bu gibi yerlerde hep yaptığım gibi, boyun askısını katlayarak masanın ayağı altından geçirdim.

    Yok, “Ben o kapkaçcının arkasından koşacak kadar atletiğim. Yolda kaçarken baktı olmuyor, makinemi yere atar. Arkasından koştum yakaladım ama bıçağını çekti. Önemli değil bıçağı elinden alırım.” gibisinden düşünüyor ve kaygı duymuyorsanız neredeyse 5000 doları bulan fotoğraf makinenizi ve lensinizi, 1000 dolarlık telefonunuzu, hatta sizi rahatsız ediyorsa içinde kredi kartlarınız, kimliğiniz ve dövizinizin olduğu cüzdanı da masanıza koyun. Şansınız varsa macera sizi bulacaktır…

    Katalanca “Plaça Reial”, İspanyolca “Plaza Real”, İngilizce “Royal Plaza” ve Türkçe olarak meşhur “Kraliyet Meydanı”nda çeşitli fotoğraflar çekme fırsatı bulabildim. Meydandaki palmiyeler, ortadaki çeşmede yıkanan güvercinler, meydana bakan balkonlar ve pancurlarda insanlar…

    Barcelona, fotoğraf tutkunlarının Mekke’si…

    Barcelona fotoğraf tutkunları için mükemmel bir mekan… Özellikle mimari anlamda kent başlı başına bir sanat eseri… Elbette bunda Mimar Antoni Gaudi olmak üzere birçok ünlü mimarın emeği var. Ayrıca şehircilik Barcelona’da ciddi bir şekilde uygulanmış. Geleneksellik ve modern çizgiler mükemmel bir biçimde harmanlanmış. Caddeler, sokaklar, meydanlar, yeşil alanlar… Olağanüstü bir ahenk içinde…

    Ama tüm bunlara karşı vakit kısıtlı ve işler yoğun olunca benim gibi, çok fazla fotoğraf çekemeden kös kös geri dönüyorsunuz. Hele bir de benim gibi önce gezen, keşfeden, tasarlayan ve sonraki ziyaretlerde deklanşöre basan, biraz da müşkülpesent biriyseniz işiniz daha da zor. Aslında Japon turistler edasıyla ne görürse düğmeye basanlara hep özenmişimdir. Ama beceremiyorum bir türlü… Eve 10-15 kare fotoğrafla dönmüşsem ve bunların arasında üçü benim için tamamsa Allah bereket versin…

    Neyse çok dağıldık… Sony a7RII’ye dönelim… Fotoğraf makinesinin en önemli özelliklerinden biri olan 5 yönlü görüntü sabitleyiciyi de bizzat deneyimleme fırsatı buldum. Hep birlikte gittiğimiz Flamenco gösterisinde sahnede dans eden grubun fotoğraflarını çekerken, hem Yüksek ISO, hem de 5 yönlü görüntü sabitleyici inanılmaz bir performans gösterdi. Öyle ki, tripod bile kullanmadan, olduğum yerden muhteşem keskinlik ve netlikte fotoğraflar çektim.

    Sessiz çekim modu… Müthiş!..

    Ertesi gün bir arkadaşımız bizi Tibidabo’ya, Barcelona kentinin en yüksek tepelerinden birine çıkarttı. “Tibi dabo” Latince “sana sunuyorum/sunarım” anlamında bir kelime… Rivayete göre bu isim şeytanın Hz. İsa’yı bu muhteşem manzaralı tepeye çıkartıp, ayakları altında serili dünyayı ona sunmasının betimlendiği “Günaha Çağrı” sahnesinden geliyor. Tepede Temple Expiatori del Sagrat Cor adında bir Katolik kilisesi bulunuyor. Söylenene göre bu kilise Fransa, Paris’te Motmartre tepesinde bulunan Sacre Coeur Bazilikası’na İspanyolların bir yanıtı… Her iki kilise de “Kutsal/Kutsanmış Kalp” adını taşıyor.

    Kilisenin dış bölümünde çekimler yaptıktan sonra içerisine girdiğimde duvar süslemelerini ve vitraylarını da çekmek istedim. Ancak içeride öyle ruhani bir hava ve sessizlik vardı ki, deklanşör sesiyle ibadet edenleri rahatsız etmek istemedim. Ancak, a7RII’nin “Sessiz çekim” modu var… Hemen ayarladım ve ardı ardına fotoğraf çekmeye başladım. İnanın makine çıt çıkartmıyor, neredeyse çekim yaptığınızı bile anlamıyorsunuz, deklanşöre tekrar tekrar basıyorsunuz. Şayet bu özellik yazılım güncellemesiyle halledilebilecek bir meseleyse a6000 ve a7R için de isterim vallahi…

    Sony FE 24-70mm F4 ZA OSS lens hakkında…

    Biraz da Sony FE 24-70mm F4 ZA OSS lensten söz etmek isterim. Kişisel deneyimimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki, son derece başarılı bir lens. Yeterince hızlı, keskin ve işlevsel… Yurt dışında 1200 dolar civarında olmasına karşın bir çok Sony ürününde olduğu gibi bu lensi Türkiye’de çok daha ucuza, 2700 TL’ye hatta daha aşağısına bile satın alabiliyorsunuz. Açıkçası, Sony’nin Türkiye’de izlediği bu fiyat politikasını alkışlıyorum.

    24-70 aralığı manzara, ya da portre ağırlıklı çalışmalar yapanlar için son derece ideal. Lens, olumsuz dış etkenlere karşı özel bir korumaya sahip… Nem ve toz işlemiyor. Carl Zeiss’ın özel T* kaplaması sayesinde lensin ters ışık ve kontrast patlaması yapma düzeyi düşürülmüş. Özellikle 24mm’de güzel işler çıkartıyor. Ayrıca portre çekimlerindeki “bokeh” (arka plandaki bulanık yapı) keyif veriyor, çektiğiniz objeye boyut katıyor.

    Sonuç olarak, bugün a7RII’yi üzülerek yuvasına geri gönderdim. İki hafta boyunca dünyanın değişik noktalarında bana eşlik eden a7RII, Sony yenisini üretene kadar aynasız tam kare fotoğraf makineleri pazarının tartışmasız en iyisi… Ancak her güzel gibi onun da kusurları var elbette… Öncelikle fiyatı… Her ne kadar Sony, Türkiye’de çok takdir ettiğim bir fiyat politikası uygulasa da, a7RII gerçekten çok pahalı… Bununla birlikte geçtiğimiz aylarda 1000 TL’lik indirimli kampanyaları fotoğraf tutkunlarına sundukları önemli bir hizmetti unutmamak gerek…

    Sony Türkiye’ye, saygın ajansları Ogilvy’ye ve sevgili Olcay Kaplan’a bana bu keyifli deneyimi yaşattıkları için çok teşekkür ederim… Şimdi sırada a6300 var… Merakla bekliyorum…

     

    Samsung Galaxy S7 ve Galaxy S7 edge ön sipariş ile Media Markt’ta!

    galaxy-s7Avrupa’nın bir numaralı elektronik market zinciri Media Markt, mağazalarında ve online alışveriş sitesi mediamarkt.com.tr’de, Galaxy serisinin en son modelleri S7 ve S7 edge’in ön siparişlerini almaya başladı. 18 Mart’ta dünya ile aynı anda satışlarına başlanacak olan Samsung S7 ön siparişle 2799 TL’den, S7 edge ise 3.299 TL’den satışa sunulacak. Samsung Galaxy S7 ve S7 edge, Media Markt’tan ön sipariş veren kullanıcılara yanında Clear View telefon kılıfı hediyesiyle birlikte geliyor.

    1457174532_1456079694_Galaxy_S7_edge_Gold_PlatinumGeçtiğimiz günlerde Barcelona’daki Dünya Mobil Kongresi’nde tanıtılan Galaxy S7 ve S7 edge hem kablolu hem de kablosuz hızlı şarj teknolojisini bir arada sunuyor. Ürünlerin üzerinde düşük ışıkta dahi daha aydınlık ve net kareler sağlayan, bir akıllı telefonda ilk kez yer alan Çift Piksel kamera bulunuyor.

    Güçlü işlemcisi ve büyük pil kapasitesiyle çok daha uzun süreli oyun deneyimi sunan Galaxy S7 ve Galaxy S7 edge, dahili soğutma sistemiyle oyunseverlerin de favorisi oluyor. Her iki ürün de şık tasarımları, geliştirilmiş kamera özellikleri, su geçirmez yapısı ve harici hafıza desteği sayesinde güçlü bir performans sergiliyor.

    Ön siparişe Clear View hediye!

    Tüketiciler, Media Markt’ın 4-17 Mart tarihleri arasında sunduğu ön sipariş fırsatıyla Samsung Galaxy S7 ve Galaxy S7 edge’i öncelikli deneyimleme fırsatına sahip olacaklar. Siyah, gümüş ve altın sarısı renk seçenekleri bulunan Samsung Galaxy S7 ve S7 edge‘i ön siparişle satın alan kullanıcılara, inovasyon dolu Clear View telefon kılıfı da (EF-ZG930C ve EF-ZG935C modelleri)hediye olarak geliyor.

    Mobil değil; Qualcomm Dünya Kongresi!

    0

    Qualcomm-snapdragon-820-speedBu yılki Mobil Dünya Kongresi’nin kazananı bir telefon ya da cihaz üreticisi değildi. Kongrenin yıldızı tartışmasız dünyanın en büyük mobil çipset üreticisi Qualcomm oldu. 2015 yılında ısınma problemleri ile gündeme gelen işlemcileri Snapdragon 810 ve 808 nedeniyle zor zamanlar geçiren Amerikalı çipset üreticisi 64-bit yarışından geri kalmamak adına ARM’ın referans çekirdek tasarımlarını kullanmayı tercih etmiş ve bunun bedelini ağır bedelini ödemişti. Apple ve Samsung gibi firmaların piyasadaki mevcut platform çözümlerinin gerisinde kalan Qualcomm, uzun süredir merakla beklenen Snapdragon 820 işlemcisiyle adeta fırtına gibi geri döndü. Zira bu yılki Mobil Dünya Kongresi’ne katılan neredeyse her telefon üreticisinin Snapdragon ile üretilmiş bir cihazı bulunuyordu.

    Samsung’un yeni cihazları Galaxy S7 ve S7 Edge, LG’nin ilk modüler akıllı telefonu G5 ve Sony’nin yeni akıllı telefonları Snapdragon 820’yi seçen cihazlardan sadece birkaçı. Popüler akıllı telefonlar dışında fenomen olmaya aday Xiaomi Mi 5 ve HP’nin Elite x3’ü de Snapdrogan 820 işlemci ile çalışıyor. Öte yandan fuara katılan teknoloji markalarının ilgisi sadece Snapdrogan’ı cihazlarında kullanmaktan ibaret değildi. Birçok marka Qualcomm’u iş ortağı olarak gururla lanse etti. Örneğin Xiaomi Qualcomm’u marka ortağı olarak tanıtırken, LG G5 sunumu sırasında Qualcomm CEO’sunu sahneye davet ederek markaya övgüler yağdırdı.

    Snapdragon 820’nin güç verdiği akıllılar

    •Samsung Galaxy S7 ve S7 Edge modelinde yer alacak Qualcomm Snapdragon 820 işlemcide tümleşik halde bulunan Snapdragon X12 LTE modem, önceki nesle kıyasla 4G+ LTE indirme hızını yüzde 33’e, LTE yükleme hızını ise yüzde 200’e kadar hızlandırıyor.

    •LG’nin MWC 2016’da lanse ettiği dünyanın ilk modüler akıllı telefonlarından birisi olan LG G5 için marka Qualcomm ile işbirliğine gitti ve amiral gemisi telefonun işlemcisi olarak Snapdragon 820’yi seçti.

    •Windows 10 yüklü olarak satışa sunulan ilk phablet olan HP’nin Elite x3 Qualcomm Snapdragon 820 işlemci sayesinde, küçük bir cihaz olmasına rağmen iş istasyonlarına benzer güç ve performans sağlıyor. Ayrıca Qualcomm Quick Charge 3.0 teknolojisi ve 820’nin enerji verimliliği için geliştirilmiş yapısı, Elite x3 ile prize ihtiyaç duyulmadan uzun süreli seyahatler yapılmasına imkan veriyor.

    •Sony Mobile, Xperia markasının yeni görünüme sahip ilk “X” serisi akıllı telefonlarından Xperia X, Qualcomm Snapdragon 650 ve Xperia X Performance ise ultra hızlı bağlantı için Qualcomm Snapdragon 820 işlemciyi kullanıyor.

    Tek yenilik Snapdragon 820 değil
    Qualcomm’un bu kadar sevilmesinin ve yeni nesil akıllı cihazlarda tercih edilmesinin en önemli nedeni şüphesiz Snapdragon 820’nin cihazlara kattığı hız ve performans. MWC 2016’da sahne alan Snapdragon 820’li cihazların ortak özellikleri hızlı kamera özellikleri, kusursuz performans deneyimleri ve yüksek çözünürlüğe sahip olmalarıydı. Snapdragon 820’nin cihazlara kattığı artıların detayına kısaca bakacak olursak; 4K’da 60 kare/saniye desteği getiren Snapdragon 820 renk derinliğini 8-bit’ten 10-bite yükseltiyor. Ayrıca Kryo çekirdek tasarımı, 2 kat daha yüksek performansı, 2 kat daha yüksek enerji verimliliği ile sağlıyor. Öte yandan Snapdragon 820 bellek bant genişliğinde de fark yaratıyor. Snapdragon 820’nin bellek bant genişliği, iPhone 6s ailesinde kullanılan A9 işlemcisinden daha fazla.

    Qualcomm’un son dönemdeki yenilikleri sadece Snapdragon 820 ile sınırlı değil. 5G teknolojisi konusunda, Ericsson ile işbirliğine giden şirketin yakın zamanda duyurduğu yenilikler arasında yeni Snapdragon Wear Platformu, SpiderCloud Wireless ile geliştirdikleri kurumlar ve mekanlar için Lisansız Spektrum içerisinde LTE destekli Küçük Hücre Sistemleri, mobil endüstrisinin gigabit seviyesinde hız sunan ilk LTE modem, Yeni Nesil Hızlı Şarj Teknolojisi Quick Charge 3.0 da var.

    Rakiplerin bu yıl iki kat fazla çalışması gerekecek
    Bu başarı Qualcomm’un birkaç yıl önceki egemenliğine henüz tam anlamıyla bir dönüş olmasa bile yine de mobil işlemci dünyasındaki pozisyonu için büyük bir adım oldu. Snapdragon 820’de 8 çekirdekten 4 çekirdeğe geri dönüş yapan Qualcomm, bu şekilde performans ve enerji verimliliği arasında bir denge sağlayarak rakiplerinden ayrışmayı başarıyor. Öte yandan Samsung Exynos, Huawei Kirin ve Apple’ın A serisi çipsetleri Qualcomm’un bu yıl piyasadaki dominantlığı için iyi birer dengeleyici olacak. Bunun yanında son dönemde Qualcomm’dan pazar payı çalmayı başaran MediaTek firmasının bu yıl 2 kat daha fazla çalışması gerekecek. Qualcomm’un en önemli mobil işlemcisinin tanıtımının dünyanın en önemli kongresine denk getirmesi şüphesiz bir rastlantı değil. Görünen o ki Qualcomm aylardır bu günü bekliyordu ve belki de beklenenin ötesinde yaptığı sükse ile katılımcılar bu yılki MWC’yi mobil değil Qualcomm Dünya Kongresi olarak hatırlayacaklar.

    Sony Future Lab Program ve ‘N’ ile tanışın

    sony-n

    Dünya genelindeki çok sayıda teknoloji şirketinin alternatif konularda inovatif çalışmalar sürdürdükleri biliniyor. Bu konuda çalışmaları en çok duyulan birim ise Google X. Sürücüsüz otomobillerden yapay zekaya birçok alanda çalışmalarını sürdüren bu ‘gizemli ama iddialı’ birime benzeyen bir yapı da Sony tarafından yavaş yavaş duyuruluyor. Future Lab Program adlı yeni Sony biriminin ilk giyilebilir teknoloji ürünlerinden biri hakkındaki bilgiler -fazla ayrıntı içermemekle beraber- paylaşıldı…

    ‘N’ adıyla adlandırılan ilk ürün hakkında ilk aşamada kısa bir video yayınlandı. Haberin devamında yer alan gizem dolu videodan anlaşılanlar ise söz konusu aygıtın bir giyilebilir teknoloji ürünü formunda geldiği ve kullanıcısının sesli komutlarını anlayıp uygulama ve müzik dinleme konusuna yeni yaklaşımlar getirmeyi hedeflediği yönünde. Şimdilik sadece bir prototip olduğunu belirtelim. Geliştirilmesi ve nihai halini alması için ne kadar zaman gerektiği hakkında herhangi bir bilgi bulunmuyor. Ancak dikkat çekici olduğu aşikar. İşte o video:

    [vsw id=”KVYZVSchpWM” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]

    Sony’nin mevcut tüketici elektroniği algısını kırma yolunda inovasyon dolu adımlar attığı görülüyor. Bu aşamada giyilebilir teknolojinin baz alındığını görüyoruz. Merak edilen konular arasında ise PlayStation gibi popüler tüketici argümanlarında da sürprizlerin sunulup sunulmayacağı.

    Şirketin geleceğe yönelik giyilebilir teknoloji ürünleri geliştirme yönündeki yeni hamleleri teknoloji çevrelerinin ilgisini en fazla çekecek konular arasında yer alacak gibi görünüyor. Gelişmeleri izlemeye ve aktarmaya devam edeceğiz.

    Daha fazla teknoloji haberi için buraya tıklayınız.

    Spotify doğum sırasında dinlenebilecek şarkıları açıkladı

    Müzik hayatımızın her anında bize eşlik ediyor. Artık buna doğumhaneler de dahil. Günümüzde pek çok anne adayı, doğum sırasında kendisini rahatlatacak şarkıları önceden seçip doktoruna iletiyor. Spotify’da 90 binin üzerinde “Doğum Şarkıları” çalma listesi bulunuyor. Amerikalı ünlü doğum uzmanı ve jinekolog Dr. Jacques Moritz de, hastalarının yüzde 70’nin, kendisine o büyük gün için özel olarak seçtiği şarkılardan oluşan müzik listeleri ile geldiğini söylüyor.

    Spotify, Dr. Jacques Moritz ile birlikte çalışarak kadınlara doğum sırasında eşlik edecek ideal şarkılardan oluşan, doğumhanede test edilip onaylanmış bir Doğum Çalma Listesi oluşturdu. Liste, tüm doğum sürecini yansıtacak şekilde önce hafif ritimli ve yumuşak şarkılarla başlıyor, sancıların yükseldiği ilerleyen dakikalar için daha sert ritimli şarkılarla devam ediyor. Liste ebeveynlerin bebekleriyle karşılaştığı o ilk an için Yo-Yo Ma’nın seslendirdiği Bach’ın ‘Unaccompanied Cello Suite #1’ parçası ile son buluyor.

    1457013064_Dr__Jacques_Moritz

    Müziğin hatıralar, duygular ve korku ve acı ile baş etme şeklimizi etkileyen merkezi sinir sistemimiz üzerinde önemli bir etkisi olduğunu vurgulayan Dr. Moritz, kadınların doğum anında kendilerini rahatlatacak ve güçlendirecek şarkılara yönelmesinin çok doğal olduğunu söylüyor. Dr. Moritz, iyi oluşturulmuş bir müzik listesinin, doğum sırasında kadınların doğumhanelerin yüksek sesli ve rahatsız edici ortamından uzaklaşıp, korku ve acı hissiyle daha iyi başa etmelerini sağladığını ifade ediyor. Araştırmaların anne karnındaki bebeğin de çalınan müziği duyduğunu gösterdiğini hatırlatan Dr. Moritz’in, kendi doğum müzik listesini oluşturmak isteyen anne adayları için önerileri şöyle:

    • Rahatlatıcı ve tanıdık: Anneyi rahatlatmak için, doğum anında dinlenen müziklerin rahatlatıcı ve tanıdık olması gerekir. Ancak gevşetici müziklerle karıştırmamak gerekiyor. Listenizin yeni ve bilmediğiniz şarkılar yerine aşina olduğunuz şarkılardan oluşması önemli. Ergenlik döneminde en sevdiğiniz, içinizi hala ısıtabilen şarkılar bu anlamda iyi bir seçim olabilir.
    • Güçlü enstrümantal şarkılar: Doğumun hızlandığı anlar için güçlü enstrümantal vuruşları olan şarkıları seçin. Sözlü şarkılar bu süreçte dikkatinizi dağıtabilir. Yine de sözlü müzik tercih ediyorsanız, dilini bilmediğiniz şarkıları tercih edebilirsiniz.
    • Uzunluk ve çeşit: Doğum süreleri kişiden kişiye değiştiği için, anne adaylarının farklı şarkıcılardan oluşan uzun bir liste hazırlaması önemli. Özellikle ilk defa anne olacaklar için en az 5, ideal olarak 10 saatlik bir çalma listesi oluşturmalısınız.
    • Güzel: Bebeğinizle karşılaştığınız o ilk an için, bir kadına kendini en güzel hissettiren şarkıları seçtiğinize emin olun. Hafızalara kazınacak ve aşırı duygusal geçecek o özel anda, arka planda güzel ve duygusal şarkılar çalmalı.

    Dr. Moritz’in hazırladığı doğum şarkıları listesini aşağıda bulabilirsiniz:

    1. Pearl Jam – Just Breathe
    2. James Bay – Let It Go
    3. Regina Spektor – Don’t Leave Me
    4. Sigur Rós – Festival
    5. Death Cab for Cutie – Transatlanticism
    6. The Lumineers – Ho Hey
    7. Norah Jones – Sunrise
    8. Craft Spells – After the Moment
    9. Xavier Rudd – Follow the Sun
    10. Lucinda Williams – Fruits of My Labor
    11. John Lennon – Beautiful Boy (Darling Boy)
    12. Colbie Caillat – Capri
    13. D’Angelo – Really Love
    14. Milton Nascimento – Nos Bailes Da Vida
    15. Coldplay – Don’t Panic
    16. Fleet Foxes – Your Protector
    17. Yeah Yeah Yeahs – Maps
    18. Kygo Maty Noyes – Stay
    19. P!nk – Try
    20. Muse – Starlight
    21. John Legend – All of Me – Tiesto’s Birthday Remix
    22. David Bowie, Queen – Under Pressure
    23. U2 – With or Without You
    24. Wilco – Impossible Germany
    25. Arcade Fire – Wake Up
    26. R.E.M. – Nightswimming
    27. Patty Griffin – Heavenly Day
    28. Iron & Wine – Naked As We Came
    29. Beyoncé – Blue
    30. Johann Sebastian Bach, Yo-Yo Ma – Unaccompanied Cello Suite No. 1

    Oculus VR kurucusundan Apple’a eleştiri

    occulus-rift

    Sanal gerçeklik aygıtları, 2016 yılında ilk büyük adımlarını atacaklar. Bu alanda uzun yıllardır devam eden çalışmaların sonuçları ilk kez genel kullanıcılarla buluşacak. Oculus VR da yılın ismi sıklıkla geçen seçenekleri arasında ve kurucusu Palmer Luckey’den ses getiren bazı açıklamalar geldi…

    Luckey, ABD’nin San Fransisko şehrinde basına yaptığı açıklamada Oculus platformunun Mac OS X’i destekleyip desteklemeyeceği konusuna açıklık getirdi. Apple iyi bir bilgisayar üretene kadar söz konusu platforma destek verilmeyeceğini belirtti. Bu ilginç açıklamada geçen ‘iyi bir bilgisayar’, Mac bilgisayarlarındaki grafik performansı ile ilgili bir yorumu ifade ediyor. Oculus kurucusu, tavsiye edilen donanımsal özellikleri karşılayacak seviyede bir grafik yapısının, Mac bilgisayarlarda sunulmadığını da sözlerine ekliyor. Bazı eleştirilerini de bu noktada dile getiriyor, 6000 dolar ödeyerek satın alınan bir Mac Pro’nun Oculus için tavsiye edilen özelliklere uygun olmadığını söylüyor.

    occulus-rift

    Oculus yetkilileri, daha öncesinde hem Mac hem Windows platformları için çalışıldığını açıklamış, ancak en son açıklamalarda Windows’a ağırlık verildiğinin altı net bir şekilde çizilmişti. Teknoloji dünyasında durumun temelinde yatan etken, son açıklamalarla birlikte Mac’lerin grafik yeteneklerinin Oculus için yeterli olmayacak şekilde konfigüre edilmiş olduğu konusu gündeme getirilmiş oldu. Apple’ın açıklamalara henüz bir tepki vermediğini belirtelim.

    Sanal gerçeklik gözlüğü Oculus Rift, 599 dolar fiyat etiketi ile ön siparişlere bazı ülkelerde sunulmuş durumda. Tedariklerin ise temmuz ayı itibarıyla başlayacağı duyurulmuştu.