Elektrikli otomobiller birçok ülke ve kullanıcı için henüz uzak bir hedef. Şarj istasyonları gibi harici etkenler elektrikli otomobilleri belirsiz kılıyor. Ancak üreticiler benzin ve elektriği birleştiren hibrit çözümlere yöneliyor. Sonuç olarak otomobil teknolojileri gelişiyor. Kullanıcılar da daha çevreci bu otomobilleri benimsiyor. 2021 yılında 10 milyon barajını geçen araç sayısı da bunu gösteriyor. Bu yazımızda hibrit otomobillerde kullanılan teknolojilere ve değişime yer vereceğiz.
1900 yılında üretilen ilk hibrit model
Hibrit bataryalarda teknoloji değişimi
İlk hibrit araç dediğimizde aklınıza ne geliyor? Aslında 1900 yılında Alman Ferdinand Porsche tarafından geliştirilen Lohner–Porsche modelini anmadan geçmek olmaz. Porsche o kadar ileri bir teknoloji kullandı ki NASA, Ay araçları için benzer prensipleri benimsedi. Tabii yüz yıl içerisinde çok şey ilerledi ve değişti. Şu sıra hibrit araçlarda batarya tiplerinin değiştiğini görüyoruz. Uzun dönemdir araçlarda nikel-metal batarya kullanılıyordu. Şimdi bu bataryalar yeni nesil telefonlardan hatırlayacağımız lityum-iyona dönüşüyor. Lityum-iyon bataryalar daha hafif ve daha yüksek güç taşıma avantajına sahipler. Yani bu bataryayı kullanan görece yeni nesil araçların daha verimli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yüksek maliyetli olmaları ve nikel-metale göre uzun dönem sonuçları soru işareti oluşturuyor.
Bu tarz bir logoyu her gün daha fazla otomobilde görüyoruz
Tam ve yarı hibrit seçenekleri
Batarya farkı dışında tam ve yarı hibrit seçenekleri ile karşılaşıyoruz. Tam hibrit dediğimizde araç, düşük hızda elektrikli otomobil gibi davranıyor. Yani kapasitesi boyunca hiç benzin tüketmiyor. Mevcut elektrikli motor, aracı çalıştıracak kadar yeterli güç üretebiliyor. Trafiğin yoğun olduğu bölgelerde bu motorlar önemli katkı sağlıyor. Yarı hibrit dediğimizde ise elektrikli motor, adeta bir turbo gibi takviye görevi görüyor. Tek başına aracı yürütmeye gücü yetmiyor. Fakat yine de verimliliği büyük oranda artıyor. Özellikle geleneksel benzin ve dizele göre artık birçok üreticinin yarı hibrit modeller sunduğunu görüyoruz. Yarı hibrit, ortalama %20 yakın tasarrufu sağlayabiliyor. Tabii ki bu sayı marka ve modele göre değişiyor.
Şarj istasyonlarının sayısı artınca çözümler de değişiyor
Plug-in ile yüksek performans
Özellikle Avrupa, elektrik kullanan otomobiller için büyük bir pazar. Avrupa Birliği, genel olarak karbon konusunda çok katı ve çevreci politikaları erken hayata sokuyor. Sonuç olarak Tesla’nın da Avrupa’da yaygınlaştığını görüyoruz. Tesla tabii ki %100 elektrikli araç üretiyor. Ancak önemli olan Tesla ile birlikte Avrupa’da şarj istasyonlarının artması. Otomobil üreticileri de bunu fırsat bilerek yeni ve daha yüksek performanslı bir çözüm ürettiler: Plug-in. Normalde hibrit araçları şarj etmiyorsunuz. Hatta bu özellik, elektrikli modellere göre önemli bir avantaj olarak lanse ediliyor. Çünkü her yerde şarj istasyonu yok. Fakat şarj sorunu olmayan bir bölgede yaşıyorsanız plug-in çözümlere bakabilirsiniz. Tam hibrite göre daha büyük batarya ile gelen bu araçlar, şarj ediliyor. Tam hibrite göre sadece elektrikli olarak çok daha uzun bir menzile sahip oluyorsunuz. Bu araçlarla Ortalama 100 km sadece elektrikli motor ile sürüş gerçekleştirebilirsiniz. Yani iş, okul, market ve ev rotasını hiç benzin harcamadan rahat rahat çıkabilirsiniz. Tabii ki garajınızda ya da yakınınızda bir şarj istasyonu varsa. Bazı elektrikli ve plug-in kullanıcıları bu nedenle AVM’leri durak ya da otopark olarak kullanıyor.
2021’de 7,8 milyar küresel çapta atılan tweet ile Kore popu, 2020’deki 6,7 milyar Tweetlik rekorunu kırarak gücünü Twitter’da bir kez daha gösterdi. Küresel tweet sayılarında %16’lık kayda değer bir artış kaydeden #KpopTwitter sohbetleri 2021’de daha çeşitli ve canlı hale geldi.
2021, Twitter’da hayranlarıyla güçlü bağlar kuran ENHYPEN, Stray Kids, aespa ve ITZY gibi genç sanatçılar için heyecan verici bir yıldı. Peru, Kolombiya, Singapur ve Ekvador’un 2021’de en fazla K-pop hayranına sahip ilk 20 ülkesinde yer aldığını, birçok ülkede hayranların büyüdüğünü gördük. Ayrıca, müziğin ötesinde Kore kültürüne artan ilgi sonucunda oluşan popülarite ile sohbetler genişledi.
Türkiye Kpop hakkında en çok tweet atan 14. ülke
Twitter’ın analizi, K-pop hakkında en çok Tweet atan 20 ülkeyi, en çok K-pop hayranı olan İlk 20 ülkeyi ve ayrıca yükselen K-pop sanatçılarını bizlere sunuyor. Rakamlar Türkiye’de de K-pop çılgınlığının günden güne büyüdüğünü ve bu çılgınlığın Twitter’a da yansıdığını kanıtlar nitelikte. Türkiye, K-pop hakkında en çok tweetleyen ilk 20 ülke arasında yer alırken, Türkiye’de en çok konuşulan K-pop grubu ise BT olduğunu görüyoruz. BTS’yi EXO ve Stray Kids takip ediyor.
Ülkemizin dört bir yanını kaplayan beyaz güzellik, adeta masalsı bir ortam oluşturuyor. İnsan böyle bir havada çayını kapıp, güzel bir film açmak istiyor. Sizlere bu hafta kalbinize dokunacak bir filmden bahsetmek istiyorum: “Ben İyi Biri Olmadan Önce”.
Şerafettin Kaya
Film, karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmeye çalışırken bir yandan da iyi biri olarak kalmaya çalışan bir insanın mücadelesini konu ediyor. İnsancıl biriolmaya çalışan ve iyi biri olarak kalmak için mücadele veren kahramanımız, hayatta her şeyini kaybediyor. Hikaye çok tanıdık geldi değil mi? Çoğumuz etrafımızda iyi insanların olmadığından hayıflanır, kendimiz gibi insanların hayatımızda olmadığından yakınırız. Bu hesaba göre hepimiz iyi insanlarız. Peki herkes iyiyse, bu kötüler nerede?
Ben iyi biri olmadan önce filmi ile tanıdığım ödüllü yönetmen Şerafettin Kaya ile kar ve soğuk engelini aşıp, İstanbul Galata’da küçük ve samimi bir kafede buluştuk. Hem pandeminin sinema sektörünü nasıl etkilediğini, hem de sinema teknolojileri ve yeni filmi hakkında sohbet ettik.
Ünlü Yönetmen Şerafettin Kaya ile yeni filmi Sıradanlar’ı ve sinema teknolojilerini konuştuk!…
Pandemi sinema sektörünü nasıl etkiledi?Siz bu süreçte neler yaptınız?
Bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de sinema sektörü çok fazla etkilendi. Bütün salonlar kapandı, Kültür Bakanlığı’ndan bazı destekler verildi ancak pandemi uzun sürünce salonlar ayakta kalmakta zorluk çekmeye başladı. Sayısal olarak salon adedi azaldı.
Sinema bir toplumun bütün kesimlerini kapsayan, içine alan bir sanat ve bir sektör olduğu için çok farklı. Senaryosundan filmlerin yapımına kadar olan süreçte yapımcısından, dağıtımcısına kadar kocaman bir sektör. Kapsamlı olarak düşündüğümüzde bütün bu süreç içerisinde yer alan herkes ekonomik açıdan oldukça zor günler geçiriyor.
Pandemi nedeniyle pek çok film seyircisi ile sinema salonlarında buluşamadı ve büyük prodüksiyonlu yeni filmler salgın nedeniyle çekilemedi. Bu süreçte yönetmenler daha az oyuncunun yer aldığı filmlere mi ağırlık verdi? Yoksa yeni teknolojilerden mi faydalanıldı?
Bu süreçte sinema ve dizi sektörünü ayırmak lazım. Dizi sektöründe aksaklıklar olsa da, çoğu işler devam etti. Sinema sektörü biraz daha lokal çalışmalara yöneldi. Örneğin az bir grupla, az işler ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Bu dönemde büyük prodüksiyonlara, gişe filmlerine girilmedi. Bir de gişe filmlerinin yapılamamasının en önemli nedeni sinema salonlarının kapalı olmasıydı! İnsanların sinemaya gidememesi, sektörde daralmaya ve küçülmeye neden oldu. Bu süreç içerisinde zor şartlar altında da olsa festival filmleri yapılmaya çalışıldı. Genelde kalabalık oyuncu kadrosu yerine, daha az oyunculu filmler çekildi.
Tek bir oyuncunun oynadığı filmler mi? Karantina günlükleri gibi..
Elbette. Çok daha az oyuncu ve prodüksiyon maliyeti ile yeni filmler çekildi. Tiyatroda da aynı şekilde bir durum yaşandı. Az oyuncularla oynanan oyunlar tercih edildi. Şartlar pandemi nedeniyle büyük ve kalabalık salonlara, zengin oyuncu kadrosuna izin vermedi. Art house ve bağımsız sinema filmleri bu süreçte daha ağırlıktaydı. Kültür Bakanlığı ve TRT destekli filmler ön plana çıktı. Yapımların ve çeşitliliğin azalması nedeniyle festivaller neşesini kaybetti. Özgün sinema için son 3 yıl üretimin düştüğü, zorlayıcı bir dönem oldu.
Ben İyi Biri Olmadan Önce
Sizinle “Ben İyi Biri Olmadan Önce” filmiyle tanışmıştık. Kalbe dokunan bir film yaptınız ve İlk filminizle dünya çapında ödüller kazandınız. Kendinizden ve ilk filminizden bahsedebilir misiniz?
Aslında ilk olarak bu cümleyi bize hangi hayat kurdurdu? Bunu sorguladığımız bir film yaptım. “Ben İyi Biri Olmadan Önce” filminde sokakta yatan bir adamın hiç farkında olmadan mahalledeki herkesi dönüştürmesini izliyoruz. Lirik ve şiirsel bir dil kullanıyoruz. Hikayenin içerisinde seyirciyi yakalayacak bir dil kullanmaya çalıştım. Bu çalışmanın sonunda deneysel bir sinema filmi de yapabildiğimizi gördük. Film, Uluslararası Paris Play Film Festivali’nde “En İyi Film Ödülü”nü aldı. Antakya’ya “Yeşilçam Özel Ödülü” ve “Jüri Özel Ödülü”, Haliç Golden Horn Festivali’nde “Finalist” oldu ve Malatya Film Festivali’nde de gösterime girdi.Hem yerli, hem yabancı izleyicinin ilgisini çekti.
Filmin içeriğinden bahsedecek olursam.. Bu film küt diye anlaşılacak bir film değil. Biraz yaşanmışlık ve empati gerektiriyor.
Filmde hangi teknolojileri kullandınız?
Görüntü ve ses açısından modern teknolojinin en iyi özelliklerini kullanarak filmlerimi çekiyorum. Film çekerken gelişmiş teknolojiden yararlanmak çok değerli bir şey. Bunu kim istemez ki?! Herkes ister ama ben film içerisinde teknoloji kullanmayı değil, en iyi teknolojilerle duyguları yansıtmayı seviyorum.
Film içerisinde hiçbir teknolojiyi kullanmadım, izleyici sadece oradaki duyguya konsantre olsun istedim. Örneğin telefonla tek bir görüşme dahi yapılmadı! İnsanların sürekli telefon kamerasından hayatı izlemeleri beni rahatsız ediyor. Yüz yüze iletişim insanıyım. Yeni çekeceğim filmin senaryosunu da henüz bitirdim. Filmin adı “Sıradanlar” Yeni filmde de sadece 1-2 kez telefon görüşmesi yer alıyor, fazla değil.
Şerafettin Kaya ile yeni filmi Sıradanlar hakkında konuştuk…
Telefonsuz bir dünya da mümkün diyorsunuz… Peki akıllı telefonla film çeker misiniz?
Günün birinde film çekebileceğim kalitede bir cep telefonu icat olursa neden olmasın? Şu andaki teknoloji bana tam olarak istediğimi veremez diye düşünüyorum. Bir de oyuncuyu cep telefonunun önünde oynatmak, koşturmak, şöyle böyle yap demek bana ilginç geliyor. Ancak cep telefonları ile film çeken ve ödül alan insanlar var, buna karşı değilim.. Belki ileride akılı cep telefonumla film çekebilirim! Bu benim için kesinlikle farklı bir deneyim olur.
Sizce teknoloji insanı yalnızlaştırıyor mu?
Teknoloji bence insanları birbirinden koparmıyor, aksine bir araya getiriyor. Birbirinden çok uzak mesafelerde olan ve bir araya gelmeleri zor, hatta mümkün olmayan kişiler artık rahatlıkla birbiriyle iletişim kuruyor. Facebook, Clubhouse, Instagram vs. Buralarda herkes kendi konuşabileceği, iletişim kurabileceği insanları bulabiliyor. Elbette normal hayattaki gibi hatalı tanışmalar, hatalı buluşmalar olabilir. Herkesin davranışları kendi seçimleri ile alakalı. Sosyal medya ve dijital platformlar hayatı bir yönünden baktığınızda olukça kolaylaştırıyor. Çok olumsuz bakmıyorum bu konuya. Kendi sanatsal üretimlerimi sosyal medyada paylaşmayı ve insanlara ulaştırmayı seviyorum. Ancak çok iyi bir sosyal medya kullanıcısı olduğumu söyleyemeyeceğim. Örneğin Twitter’ı iyi kullanamıyorum. Bu konuda kendimi geliştirmem lazım.
Tek tipleşmeye karşıyım: Duygulara hitap eden, düşünceleri harekete geçiren ve insanı geliştiren filmler çekiyorum
Sinema sektöründe izlenebilecek filmlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor. İçerik kalitesinde ciddi bir düşüş var. 90’lar ve 2000’ler arasındaki yapımları çok kaliteli buluyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çok doğru bir konuya değindin. Komedi adı altında birbirine çok benzer işler ortaya çıkmaya başladı. Dizilerdeki yüzlerden ve popüler kültürden oluşan kadrolarla sinema filmleri çekiliyor. Bu seyirciyi kaçırdı. İzleyici artık daha seçici. Zekasını, aklını, espri anlayışını hafife almayan, daha nitelikli yapımları tercih ediyor. Sürekli eğlenen bir toplum gerçekçi gelmiyor bana. Her şeyi eğlenceli hale getirmek gibi bir zorunluluğumuz yok. Sanki gruplar halinde tek tipleşiyoruz. Bu yüzden tek tipleşmeye karşıyım: Duygulara hitap eden, düşünceleri harekete geçiren ve insanı geliştiren filmler çekilmeli. İçerik ne kadar güçlü olursa hikaye anlatıcılığı da o kadar ön plana çıkıyor.
YouTube’da çok yetenekli işler çıkaran içerik üreticileri var. Takip ettiğiniz, işlerini beğendiğiniz bir influencer var mı?
YouTube’u çok fazla takip etmiyorum ancak burada çok yetenekli kişilerin olduğunu duydum. Vaktimi daha çok sinema, şiir, tiyatro ve edebiyatla geçiriyorum. Sanat üretiminin biraz gözle görülür, elle tutulur, hissedilir ve farklı düşüncelere hitap etmesini tercih ediyorum. Tek tip insanların takip ettiği bir fanustan çıkmak gerekiyor. Belki yeni filmimi çektikten sonra ben de bir YouTube kanalı açarım. Neden olmasın?
2. filminiz Sıradanlar’ın senaryosunu yeni bitirdiniz ve ilk röportajınızı bana veriyorsunuz. Yeni filminizden bahsedebilir misiniz?
Sıradanlar, sistemin içinde barınamamış insanların yaşamlarını konu ediyor. Filmin içindeki karakterler, toplumun farklı kesimlerinden bir araya gelip, ortak bir yaşam ve dayanışma kurmaya çalışan insanlardan oluşuyor. Filmde, sisteme uyumlu yaşayan karakterlerin yanı sıra; kendini düzene dahil etmeye çalışan, ancak kabul görmeyerek dışlanan ve bu yüzden psikolojik tedavi gören, sıradışı bir karakterin hayata tutunma mücadelesini görüyoruz. Bir bütünlük içerisinde yoktan geldiğimizi, bütün farklılıklarımızla bir arada yaşayıp, tekrar sonsuza doğru gittiğimizi anlatan bir hikaye.
Ünlü Yönetmen Şerafettin Kaya, yeni filmi ve sinema teknolojileri konusunda sorularımızı yanıtladı!
Dijital platformlar sinemayı nasıl etkiledi? Filmin duygusunu alabiliyor musunuz? Sizce film sinemada mı, yoksa Netflix’te mi izlenir?
Kendi filmimden örnek vereyim… Filmimi bir televizyon ekranında izlediğimde oradaki ses sistemi renk sinemadaki gibi olmuyor. Bu teknolojinin keyfini televizyonda veya dijital bir platformda izlerken alamıyoruz. Artık evlerde de çok gelişmiş akıllı televizyonlar var ancak genele baktığımızda herkesin evinde bu teknoloji bulunmuyor.
Halbuki sinema öyle mi?! Sinemaya gittiğinizde ve koltuğa oturduğunuzda size seslenen hiç kimse yok! Telefonunuz çalmıyor, kalkıp hiç kimse size “çay içer misin?” demiyor. Film bitmeden dışarıya çıkamıyorsunuz. Ayrıca en önemlisi film izlerken en yüksek Konsantrasyona sahip oluyoruz. Sinemadaki konsantrasyonla evdeki konsantrasyon aynı olmuyor. Teknik olarak da kendi filmimi sinemada izlediğimde televizyonda hatalı bulduğum şeyleri hatalı olmadığını gördüm. Sinema her şeyi bütün gerçekçiliği ile gösterir. Ancak bunu televizyon ekranında tam olarak göremeyiz.
VR teknolojisi ile daha gerçekçi bir sinema keyfi yaşayabiliriz…
Olabilir. Sinema izleyicinin bütün duyularına hitap eder. Sinemanın böyle bir özelliği var. Bu yüzden dijital platformlarda film izlemek biraz vakit geçirmek gibi bir şey. Sinemada ise filme zaman ayırıyorsun, tek başınasın, kimse sana müdahale etmiyor ve bölünmüyorsun. Bu yüzden dijital platformlarla sinemayı karşılaştırmak hiç doğru değil.
Ayrıca istenildiğinde çok kaliteli yapımları ortaya çıkarabiliyoruz. Dijital platformlarda bunu gördük. Zamanın kısa olması, oyuncu kalitesini artırdığı için daha nitelikli ve adından söz ettiren işler seyircinin beğenisine sunulabiliyor. Bir oyuncunun 45 dakikalık bir bölüme hazırlanması ile 120 dakikalık bir bölüme hazırlanması arasında acayip fark var. Aslına bakarsanız biz oyuncularımıza büyük haksızlıklar yapıyoruz. Her hafta 120 dakika bir bölümde oynayan bir oyuncudan müthiş bir performans beklemek oyuncuya haksızlıktır. Ayrıca bu tarz işlerde oyuncu oynamıyor, zamana oynanıyor.
Tam olarak işte bu yüzden seyirciler artık dijital platformları tercih ediyor. Zaman öldürmek için değil, daha iyi bir yapım izlemek için…
Dijital platformlar bu zamana kadar seyircilere kendilerinin kandırıldığını hissettirdi. İzleyici o kadar kaliteli yapımlarla ve yabancı dizilerle karşılaştı ki, yarım saat camdan bakılan sahnelerle oyalanmak istemiyor artık. Bundan sonra bir sinema filmi yapımcılarının yeni bir dil icat etmesi gerekiyor. Yeni bir söylem, yeni bir sözcük, yeni bir evren geliştirilmeli. Seyirci artık yaratıcı olmayı teşvik ediyor, bu yüzden replikleri yazarken şaşırtıcı cümleler kullanmak gerekiyor.
Yeni nesil izleyiciler için fantastik dünyalar kuruluyor. Robotların hayatımızda olduğu yeni bir yöne doğru ilerliyoruz. Zaten pandemide zorunlu olarak dijitalleştik. Bu fantastik yapımlar da yakın geleceğimizde olacakların habercisi.
Son olarak metaverse hakkında ne düşünüyorsunuz?
Herhangi bir fikrim yok. Anlatırsan öğrenirim.
Peki. Bir dahaki sefere Metaverse evreninde buluşuruz 🙂
Akıllı telefon sektörünün başarılı oyuncularından Xiaomi’nin 2019 yılında bağımsız marka haline getirdiği Redmi, geçtiğimiz günlerde Note 11 serisinin küresel sürümlerini vitrine çıkardı. Diğer taraftan uzunca bir süredir uygun fiyatlı iki akıllı telefon üzerinde çalıştığı bilinen şirket, çok yakında Redmi 10A ve Redmi 10C modellerini kullanıcıların beğenisine sunmaya hazırlanıyor. Hatta Redmi 10A, kısa süre önce e-Devlet kapısındaki IMEI sorgulama sayfasında göründü.
Son dönemde bazı sızıntılarla ve raporlarla gündeme gelen Redmi 10A, 220233L2G model numarasıyla e-Devlet IMEI veritabanında ortaya çıktı. Öte yandan model numarasının sonunda yer alan ”G” harfinin global pazarları temsil ettiğini belirtmekte fayda var.
Akıllı telefonun teknik özellikleri ile ilgili çok fazla detay bulunmuyor. Ancak cihazın giriş seviyesi modellerde sıklıkla kullanılan, performans olarak da kullanıcıları üzmeyecek MediaTek bir işlemciden güç alması bekleniyor. Hatta iddialara göre selefi Redmi 9A ile aynı işlemciden yani MediaTek Helio G35’den güç alacak. 12 nm fabrikasyon süreci ile üretilen yonga seti, dört adet 2.3 GHz ARM Cortex-A53 ve dört adet 1.8 Ghz ARM Cortex-A53 çekirdeklerine ek olarak PowerVR GE8320 grafik birimine ev sahipliği yapıyor.
Redmi 10A’nın 50 Megapiksel birincil sensör, 8 Megapiksel ultra geniş açılı sensör ve 2 Megapiksel makro sensörden oluşan üçlü kamera kurulumu ile gelmesi bekleniyor. Öte yandan Redmi 10C’nin de aynı kamera özellikleri ile çıkış yapacağı iddia ediliyor. Sızdırılan özelliklere baktığımızda cihazın teknik özellik olarak selefine büyük ölçüde benzerlik göstereceğini söyleyebiliriz.
Redmi 10A ve 10C modellerinin tanıtım tarihi şu an için belli değil. Ancak iddialara göre akıllı telefonlar, şubat ayında düzenlenmesi planlanan Xiaomi 12 serisinin küresel lansmanından hemen sonra tanıtılacak.
Akıllı telefonların yaygınlaşması ve fotoğrafçılığın dijitale dönüşmesiyle birlikte fotoğraf ve video depolama ihtiyacı arttı. Aynı zamanda çözünürlüklerin artması ve saklanması gereken dosyaların boyutları da büyük oranda arttı. İnsanların hayatlarındaki çok büyük önem taşıyan anları içeren bu değerli dosyaların saklanması büyük bir ihtiyaç haline geldi. Fotoğraf ve video dosyalarını depolamak için çevrimiçi ve çevrimdışı olmak üzere birçok farklı seçenek bulunuyor. 2022 yılında fotoğraf ve video depolamaya yönelik en uygun seçenekleri sizler için derledik.
Dilerseniz önce çevrimiçi seçeneklerle yazımıza devam edelim.
Google Fotoğraflar
Google Fotoğraflar, fotoğraflarınızı ve videolarınızı saklamanın yanı sıra her zaman her yerden ulaşabileceğiniz oldukça kullanışlı bir seçenek sunuyor. Kullanımı oldukça kolay olan Google Fotoğraflar, 15 GB’ye kadar ücretsiz saklama alanı sunuyor. 16 megapiksel ve 1080p çözünürlükteki fotoğrafları Google Fotoğraflar’da 15 GB’ye kadar ücretsiz olarak saklayabiliyorsunuz. Ücretli aboneliğe geçmeniz durumunda ise bu sınırlamalar kalkıyor ve yüz tanıma gibi özelliklere de erişim kazanıyorsunuz. Şu an yıllık 290 TL ödeyerek 2 TB’ye kadar depolama alanına sahip olabiliyorsunuz.
Dropbox, basit yükleme, mobil uygulamalar, otomatik dosya aktarımı ve klasör yardımı özellikleri sunan, en büyük dosya depolama platformlarından biri olarak öne çıkıyor. Daha gelişmiş özellikler arasında 30 günlük dosya sürümü geçmişi görüntüleyici, 2 GB ücretsiz hesap ve terabaytlarca alan sunan ücretli planlar ve geri yükleme işlevine sahip.
Apple cihazlarına sahip olanlar için ideal seçeneklerden biri Apple iCloud. Mac ve iOS cihazlarda Apple Photos uygulamasıyla bütünleşerek fotoğraflar ve videolar için kullanımı kolay ve güvenilir bir depolama seçeneği sunuyor. 5 GB’ye kadar ücretsiz olarak kullanılabiliyor.
Videoya gerek yok yalnızca fotoğraflarımı saklamak istiyorum diyorsanız ImageShack listemizdeki en iyi seçeneklerden biri olarak öne çıkıyor. Aylık 3,99 USD veya yıllık 37,99 USD ödeyerek sınırsız fotoğraf depolama alanına sahip oluyorsunuz. Standart sürümde indirme hızınız limitli, daha fazla bantgenişliği ve gelişmiş özellikler istiyorsanız pro veya Premium seçeneğine geçerek yetenekleri bir üst düzeye taşımak mümkün.
Çevrimiçi çözümler elbette her yerden erişim ve yedeklilik sağladığından iyi bir seçenek, ancak fotoğraf ve video arşiviniz büyüdükçe ödemeniz gereken ücret de artıyor. Bu nedenle çevrimdışı harici sabit diskler daha uygun maliyetli çözüm olarak öne çıkıyor.
Sırada sizler için derlediğimiz sabit disk seçenekleri var.
WD 10 TB 3.5″ Element USB 3.0 Harici Disk Siyah
Kompakt ve şık bir tasarıma sahip olan bu harici disk 10 TB’lik kapasitesiyle öne çıkıyor ve fotoğraflar, videolar, müzik ve video gibi dosyaların saklanmasını kolaylaştırıyor. USB 3.0 desteği sayesinde dosyaların hızla aktarılmasına olanak tanıyor.
SEAGATE Backup Plus USB HUB 3.0 3.5″ 6TB Harici Disk
6 TB depolama kapasitesine sahip olan bu harici disk, 3.0 USB özelliğiyle yüksek aktarım hızı sunuyor. Cihaz aynı zamanda dahili bulut hizmetine sahip, yani dosyalarınıza uzaktan erişme ve paylaşabilme seçeneğiniz bulunuyor. Video ve fotoğraflar için ideal bir yerel depolama seçeneği olarak öne çıkıyor.
Ürün hakkında ayrıntılı bilgi almak ve satın almak için:
Dünyanın en popüler uygulamaları arasında bir süredir sayılan TikTok yeni özellikler geliştiriyor. Bu özellikler arasında avatar oluşturma, canlı sesli akış ve çok daha fazlası var. Sosyal medya uygulamalarının özellikleri üzerine çalışmalar yapan Matt Navarra, TikTok’un üzerinde çalıştığı bazı özellikleri duyurdu.
TikTok yeni özellikler geliştiriyor: İşte elimizdeki bilgiler
Dünyanın pençesinde olduğu koronavirüs salgınıyla beraber telefondaki uygulamalara olan rağbet arttı. Haliyle TikTok gibi yükselişte olan uygulamalar da yeni milyonlarca kullanıcı kazandı. Bu kapsamda uygulama kullanıcı sayısını artırırken özelliklerini de geliştirmeyi ihmal etmiyor. Matt Navarra tarafından keşfedilen özellikler arasında avatar oluşturma, anahtar kelimeleri filtreleme, yeni grup sohbetleri, yalnızca sesli canlı yayınlar ve ekran paylaşımlı canlı yayınlar gibi kullanışlı özellikler var.
Bu özellikler arasında en dikkat çekeni elbette pek çok uygulamanın da sunmaya başladığı kullanıcıların kendi avatarlarını oluşturma. Snapchat’te uzun bir süredir olan Bitmoji Avatar özelliği TikTok tarafına da geliyor. Kullanıcılar bu kapsamda isterlerse kendilerine benzeyen avatarlar oluşturabilecek.
TikTok’a eklenmesi beklenen diğer özelliklerden biri olan anahtar kelime filtreleme adı üstünde belirli hashtag’leri ve kategorileri aramak üzere kullanılabiliyor. Bu özellik tıpkı Twitter’daki gibi olacak. Canlı ses akışı özelliğinde ise kullanıcıların canlı yayına geçtiğinde yalnızca seslerini kullanmalarına olanak sağlanmış olacak.
Bu videomuzda son yıllarda hayatımıza giren ve birçok alanda karşımıza çıkan TWS yani kablosuz stereo kulaklıkların öne çıkan beş özelliğini anlatıyoruz.
Kulaklık kullanımı pandemi ve benzer alışkanlıklar yüzünden son yıllarda oldukça arttı. Birçok marka da bu alana yatırım yaptığı için seçenek sayısında da artış oldu. Kategori olarak TWS yani True Wirelles Stereo olarak bilinen kablosuz Bluetooth kulaklıklar ise en fazla kullandığımız türlerden biri haline geldi. Biz de bu videomuzda TWS türündeki kulaklıkların öne çıkan 5 özelliğini anlatıyoruz.
Birçok markanın farklı modelleriyle karşımıza çıktığı bu alanda ucuzundan pahalısına kadar onlarca farklı seçenekte kulaklık bulunuyor.
Bazılarında ANC yani gürültü engelleme özelliği bulunurken bazılarının kutusu kablosuz olarak şarj edilebiliyor. Özellikle görüntülü ve sesli görüşmelerin vazgeçilmez ürünleri haline gelen TWS kulaklıkları sadece telefon değil tablet ve bilgisayar gibi cihazlarla da uyumlu olarak kullanabiliyoruz.
Bu kulaklıkların öne çıkan özelliklerini bu videomuzda sizlerle paylaşıyoruz. İşte konuyla ilgili olarak hazırladığımız video:
Uygun fiyatlı akıllı cihazlar ile kullanıcıların karşısına çıkan Redmi, yeni akıllı bilekliğini tanıtmak için hazırlıklara devam ediyor. Şirket, Redmi Smart Band Pro adını verdiği akıllı bilekliğinin tanıtım tarihini açıkladı.
Redmi Smart Band Pro tanıtım tarihi açıklandı
Birçok kullanıcı akıllı bileklikleri spor ve sağlık takibi için tercih ediyor. 110’dan fazla egzersiz moduna sahip olacağı açıklanan Redmi Smart Band Pro, 9 Şubat’ta tanıtılacak. 50’den fazla tema ile kullanıcıların beğenisine sunulacağı belirtilen model,
Smart Band Pro, 1.47 inç renkli AMOLED ekran ile kullanıcıların karşısına çıkacak. 194 ×368 piksel ekran ile tanıtılacak model, 450 nit parlaklık sunacak.
Yeni modelde Bluetooth 5.0 teknolojisinin yer alacağı belirtiliyor. Mi Band 6 modeline benzer özelliklere sahip cihaz, 2 hafta pil süresi sunacak. Cihazın ağırlığı ise 15 gram olarak açıklandı.
50 metre su geçirmezlik özelliğiyle tanıtılacağı belirtilen modelde nabız ölçer ve SpO2 sensörleri mevcut. Diğer akıllı bilekliklerde de olduğu gibi Smart Band Pro modelinde uyku takip özelliği yer alacak. Cihaz, 40 dolar fiyat etiketi ile satışa sunulacak.
“MSP Sektör Araştırması: IT Güvenlik Yeni Dönemde Fırsat ve Tehditler’ başlıklı Kaspersky raporunun sonuçlarına göre yönetilen hizmet sağlayıcıların (MSP’ler) çoğunluğu (%93) şu anda siber güvenlik portföylerine yeni hizmetler eklemeyi planlıyor.
Burada en iyi seçenek de %46 oranıyla tehdit istihbaratı olarak öne çıkıyor. 2019’dan bu yana pazarda rekabet arttığından fiyatlandırma, koruma kalitesi ve ek hizmetler sunma yeteneği siber güvenlik sağlayıcılarının seçiminde kilit faktörler haline geliyor.
Farklı sektörlerden uzmanlara göre siber güvenlik, MSP’ler için en belirgin büyüme alanlarından biri olarak görülüyor. Uzaktan çalışma kurulumu, 2021’de büyüme için en büyük fırsatları sunarken, MSP’lerin %65’i güvenlik hizmetlerinde gelir artışı bildirdi. Kaspersky anketinin ortaya çıkardığı MSP’lerin en büyük ilgi alanı olan tehdit istihbaratı, Gartner’a göre “güvenlik ve risk yönetimi teknik uzmanlarının tehditleri algılamasına, öncelik sırasına koymasına ve araştırmasına yardımcı olan güvenlik mimarisinin önemli bir yönünü simgeliyor.”
Araştırmaya göre, çeşitli tehdit istihbarat servisleri arasında MSP’ler için en ilgi çekici olanı, APT aktörlerinin en son araştırmalarını, tehdit kampanyalarını ve tekniklerini takip etmelerini sağlayan APT raporlaması oldu (%29). Bunu, olay yanıtını iyileştirmeye yardımcı olan tehdit veri akışları (%27) ve tehdit araması (%26) takip ediyor. Sağlayıcıların aradığı diğer hizmetler arasında kötü amaçlı yazılım analizi (%41), güvenlik değerlendirmesi (%41) ve hedefli saldırı keşfi (%38) bulunuyor.
Portföylerini siber güvenlik hizmetleriyle genişletmek, MSP’lerin oldukça rekabetçi hale gelen pazardaki konumlarını güçlendirmelerine yardımcı olabiliyor.
Web kameraları, kulaklıklar ve Logi Dock ile uyum içinde çalışabilen Sync, home ofislerden kişisel çalışma alanlarına kadar uzanan geniş kullanım alanıyla kapsamlı cihaz yönetimi çözümleri sunuyor.
Logitech, günümüzde oldukça yaygınlaşan hibrit çalışma alanlarını geliştirmeye yönelik tasarladığı, cihaz yönetimi platformu olan Sync için yeni bir güncelleme yayınladı. Sync artık web kameraları, kulaklıklar ve bağlantı istasyonları gibi kişisel cihazları desteklerken, IT departmanlarının, konferans odalarını ve çalışma alanlarını tek bir bulut tabanlı ara birimden yönetmesini kolaylaştırıyor.
IT çalışanlarının yarısından fazlasının uzaktan çalıştığı, çalışanların %83’lük bir çoğunluğunun ise hibrit çalışma düzenini tercih ettiği günümüzde; hibrit çalışma üretkenliği ve çalışan memnuniyetini artıran bir iş modeli olarak öne çıkıyor. Ne var ki IT departmanında çalışan profesyoneller için uzaktan gelen destek talepleri, çalışanları uzaktan çalışma süreçleri konusunda eğitme ve ofiste yer alan cihazlar ile ofis dışı cihazların yönetimi ve bakımı için gereken bağlantının karşılanamaması gibi çeşitli zorlukları da beraberinde getiriyor.
Logitech Sync, IT departmanlarının çalışma alanlarında kullandığı tüm ekipmanlarını Logi Tune ile birlikte toplu bir şekilde kayıt altına almasını sağlarken, cihazların durumu hakkında görünürlük elde etmelerine yardımcı oluyor ve nihai kullanıcıların Logitech web kameralarını, kulaklıklarını ve Logi Dock’larını kişiselleştirmelerine olanak tanıyor.