Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 2013

    Geçmişten günümüze yenilikçi ürünler

    İnsanlığın ilk yıllarında hayatta kalmak adına yapılan yeni aygıtlar, belli bir süre sonra aynı aygıtların geliştirilmesi ile yenilikçilik sürecini de başlatmış oldu. İlk önce taşlar kullanılmış, daha sonra hayvanlar evcilleştirilmiş ve tarımsal hayata geçilmiş, çok daha ileri gelindiğinde ise madenler keşfedilmiş ve insanlık madenleri işleyerek kullanabilir hale getirmişler. Maden çağından sonra yenilikçilik konusunda uzun bir süre duraksama olmuş olsa da buharlı aygıtların bulunması ile süreç devam etmiştir.

    M.Ö 3500’lü yıllarda yazının bulunması, insanlık tarihinde bilginin aktarılması konusunda atılan ilk adım olmuş.

    M.Ö 45’te takvimin kullanılmaya başlaması, 260 yılında Pusulanın keşfi, 1439’da Matbaanın bulunması ile yazılı bilginin gelecek kuşaklara aktarılması süreci başlamıştır.

    16.yy da mekanik saat kullanılmaya başlamış, böylece astronomlar gözlemlerini düzenli yapar hale gelmişler. Yine 16.yy da ilk mikroskoplar geliştirilmeye başlanmıştır. Aslında mikroskopta kullanılan cam çok daha önceleri bulunmuş fakat lens olarak ilk kez 1600’lü yıllarda kullanılmıştır.

    Zamanın kâşifleri özellikle dünya hareketleri ile ilgilenmişler ve çeşitli gözlemler yaparak bilgileri kayıt altına almışlar. Bazı kâşifler gözlem yapmak için gerekli olan aletleri de kendileri geliştirmiştir. Dünya hareketleri ve gökyüzünde olan biteni merak eden Galileo Galilei, 1609 yılında Teleskopu icat etmiş, ayrıca bize hiçte yabancı olmayan Isaac Newton, 1704 yılında teleskop teknolojisini daha da ileri götürerek, aynalarla ışığı toplayan daha performanslı bir teleskop geliştirmiştir.

    Endüstri devriminin başlaması; 1698 yılında Buhar Motoru’nun bulunması ile olmuş, böylece insan gücünün yerini makine gücü almış ve bu yöntem kullanılarak  yeni makineler icat edilmiştir.

    Elektrik:

    1830’lu yıllara gelindiğinde elektrik ile ilgili gelişmeler olmasına rağmen aslında elektrik konusunda M.Ö 600’lü yıllarda antik Yunanistan’da çalışmalar başlamış, günümüzde elektrik denilince akla ilk gelenin, Edison olmasına rağmen, Edison’un halka konuyu anlatma konusundaki başarısının bunda rolü büyük olmuştur. Laboratuvar ortamında elektriğin elde edilmesi Micheal Faraday ve Joseph Henry tarafından farklı zamanlarda ve farklı yerlerde olmuştur.

    Telgraf:

    1837 yılına gelindiğinde William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki İngiliz: teller üzerinde elektrik akımı aracılığı ile mesaj iletmeyi başarmış,  böylece ilk elektrikli telgraf makinesi ortaya çıkmıştır.

    Radyo:

    1876 yılına gelindiğinde Alexander Graham Bell, telefonu icat etmiş, 1902 yılında Guglielmo Marconi, kablo ya da tel olmadan bir yerden diğerine mesaj göndermenin yolunu bulmuştur. Böylece radyo doğmuş, ancak bu günkü modern radyonun mucidi Nikola Tesla olarak kabul edilmiştir.

    Bilgisayar:

    Daha transistorün keşfine 11 yıl varken, 1936 yılında Bilgisayar icat edilmiş fakat kişisel bilgisayarı kimin bulduğu her zaman bir soru işareti olarak kalmıştır. Bilgisayarı oluşturan parçaların bulunması bile ayrı ayrı bir icat olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında programlanabilir ilk bilgisayar, Konrad Zeus tarafından geliştirilen Z1 dir.

    Transistör:

    1947 yılına gelindiğinde elektrik elektronik çevrelerinde devrim niteliğinde bir gelişme olmuş, Transistör keşfedilmiştir. Transistör keşfinden sonra teknolojide hızlı bir atılım yaşanmış, günümüzde kullanmış olduğumuz hızlı ve akıllı cihazların geliştirilmesinin önü açılmıştır. Eğer transistör keşfedilmemiş olsaydı 4 işlem yapan bir hesap makinesi, eski sistem tüplü teknoloji ile tasarlanacak, neredeyse bir spor salonu kadar alana ihtiyaç olacaktı.

    1960 yılında bulunan Laser’in fikir babası 1917 yılında Albert Einstein’dır.

    Cep Telefonu:

    1973 yılında ilk cep telefonu görüşmesi yapılmış olmakla birlikte, cep telefonu düşüncesi daha 1947 yılında ortaya atılmış. Modern cep telefonunun mucidi olarak Martin Cooper sayılmış ve ilk cep telefonu görüşmesini de 1973 yılında yine kendisi yapmıştır.

    İnternet:

    Günümüzde oldukça yoğun kullanıyor olduğumuz teknolojik cihazların, orijininde farklı farklı teknolojilerde olan keşifler yatmakta. Bunların en önemlilerinden biriside İnternet. Kökeni 1962 yılına dayanan internet, 1969 ARPANET projesi kapsamında dört farklı merkezle yapılan bağlantı ile ilk şeklini almış,  1987 yılında ilk sayısal ses bantları üretilmiş, 1990 yılında yüksek netlikte televizyon yayınına başlanmıştır.

    1992 yılına gelindiğinde günümüzde kullanılan cep telefonları benzeri cihazlar geliştirilmiş, 1997 yılına gelindiğinde artık telefonların ekranları renklenmeye başlamış, 2000’li yıllara gelindiğinde, firmalar ürünleri ile rekabet edebilir hale gelmiştir. 2005 yılından sonra artık akıllı telefon kavramı kullanılmaya başlamıştır.

    2013 yılında akıllı gözlükler piyasaya sunulmuş, 2014 yılı içinde de 3D yazıcılar, uçan arabalar, uzay yolculukları için yeni roketler ve yeni uzay giysileri üretilmiştir.

    Tarihte bulunan ya da geliştirilen yenilikçi ürünler sayesinde teknoloji bulunduğumuz seviyeye geldi. Bu süreç bundan sonra da bütün hızıyla devam edecek.

    Misfit Shine ile sporda giyilebilir teknoloji

    Sağlıklı yaşamın en temel unsurlarından biri aktif spor yaşamıdır. Eğer ki profesyonel anlamda bir sporcu değilseniz birkaç sene öncesine kadar teknolojiden tam olarak faydalanmanız için bir neden yoktu. Performans artırmak yöntemlerinden biri olarak kullanılan teknolojik izleme yöntemleri ve gündelik spor arasındaki kopukluk her geçen gün ortadan kalkıyor. Giyilebilir teknoloji terimi hayatımıza biraz da markaların dayatmasıyla girdiğinden beri farklı özelliklerde ürünler hayatımıza girdi.

    Misfit-Wearables-Shine

    Misfit Shine

    Kişisel amaçlı kullanımların başında gelen Misfit Shine sadeliği ile dikkat çekiyor. Ürün yürüdüğünüz mesafeyi, yaktığınız kaloriyi ve uyku kalitenizi ölçüyor. Son derece hafif olan ürün saat piliyle çalışıyor ve yaklaşık dört ay boyuna şarj derdiyle uğraşmıyorsunuz. Tasarımda sadelik ve sağlamlığa ağırlık veren geliştiriciler sadece tek bir düğme koyarak radikal bir karar almış. Bluetooth üzerinden telefonunuzla iletişim kurup verileri eşleştiren üründe tek tuş olması aslında artı. Bu tip ürünlerde önemli olan spor esnasında onun var olduğunu unutmak. Akıllı telefonların işlev kazandığı birkaç sene öncesini hatırlayalım. Benzer fitness uygulamalarını takip amaçlı programlar o zaman da vardı ancak telefonu kola takmak için aparat satın almak gerekiyordu. Spor yaparken kolunuza bağlı bir telefonun olması dikkat dağıtıcı bir unsurken artık bu tip ürünler hiç rahatsız edici değil. Uçak teknolojisi ve alüminyum malzemeden üretilen Misfit Shine ile 50 metre derine inebiliyorsunuz. Dolayısıyla su geçirme gibi bir derdiniz yok.

    Motivasyonun Gücü

    Spordan kaçmak için üreteceğiniz bahanelerin sayısı her zaman spor yapmak için olanları sayıca katlar. Giyilebilir teknoloji ürünleri de hem spor yapma nedeni hem de yapmamak için bahane olabilir. Misfit bu anlamda sizi spor yapmaya teşvik etmek için elinden geleni yapıyor. Hafif oluşu, sağlamlığı ve su geçirmemesi dışında bir diğer artısı da şık olması. Şıklık ve spor arasında ilk bakışta bir bağlantı göremiyorsanız spor markalarının moda ile her geçen gün artan bağlantısını incelemenizi öneririz. Misfit Shine kutusunun içinde yer alan esnek bileklikle el ve ayak bileğinize bağlanabiliyor. İsterseniz kolye olarak da ürünü takabiliyorsunuz. Bir de farklı renk seçenekleri işin içine girince Misfit Shine tarz olarak önemli bir boşluğu dolduruyor. Yazılım tarafına geldiğinizde ürün sizin günlük, haftalık ve aylık hedefleriniz doğrultusunda hedeflerinizi yakalamanız için uyarılarda bulunuyor. Yani bir nevi, “Daha hızlı koş, pes etme, acı yok” dijital şekilde bağıran bir trainer’ınız varmış gibi düşünebilirsiniz. Yine de yazılımın biraz daha kapsamlık olmasını ve aktivitelerinizi daha detaylı analiz etmesini beklerdik. Bir de rakip ürünlerin sunduğu karşılaştırma özelliği Misfit Shine’da eksik. Daha fazla kullanıcısı olan ünlü markalarda arkadaşlar arası rekabet daha zevkli hale gelirken Misfit Shine’ın sadece kendi programıyla çalışması nedeniyle biraz yalnız kalabilirsiniz.

    Fiyatı: 350 Lira

    leather-band21 maxresdefault

     

    Antivirüs yazılımını seçerken…

    Son yıllarda özellikle virüs, truva atı ve diğer kötü amaçlı yazılımların dahil olduğu saldırılar yoğunlaşmaya başladı. Bu saldırılara maruz kalan kullanıcılar bilgilerin kaybolması, şifrelenerek fidye istenmesi gibi istenmeyen durumlarla karşılaşabiliyorlar. Bu saldırılar sadece bilgisayarlarla sınırlı değil, akıllı telefonlar ve tabletler de artık bu saldırılara maruz kalabiliyor.

    Örneğin daha birkaç gün önce birçok kullanıcının maruz kaldığı saldırıda, kendilerine gelen fatura süsü verilmiş e-postadaki bağlantıya tıklayarak indirdikleri ve pdf formatında fatura zannettikleri dosya aslında bir cryptolocker virüsü içeren bir dosyaydı. Bu dosyayı açan kullanıcıların bilgisayarındaki fotoğraflar, Word, Excel ve diğer dosyalar kırılması belki de imkansız bir şekilde şifrelendi. Şifrenin çözülmesi için kullanıcılardan Bitcoin’le ödeme yapmaları istendi. Ödeme Bitcoin ile yapıldığı için saldırganları takip etmenin o kadar da zor olduğunu da eklemekte fayda var.

    shutterstock_185706029Bu tarz saldırılara maruz kalmamak ve etkilenmemek için yapılması gerekenler aslında çok basit. Bu tarz saldırılara karşı her zaman tetikte olmak, tanıdık birisinden gelse dahi gelen dosyaları açmamak, sosyal medyada gönderilen bağlantıları tanıdık bile olsa tıklayıp açmamak, işletim sistemi ve bilgisayar üzerinde bulunan yazılımları her zaman güncel tutmak ve en önemlisi her zaman bir antivirüs yazılımı kullanmak gerekiyor. Elbette bu önlemler sizi yüzde 100 güvende tutacak ve bir saldırıya maruz kalmayacaksınız anlamına gelmiyor. Ama hiç olmamasından çok daha iyi. Bu arada birçok profesyonel dahi bu saldırılardan etkilenebiliyor, bu yüzden üzülmeyin.

    En basit güvenlik bile hiç olmamasından çok daha iyidir!

    Piyasada ücretli ve ücretsiz birçok antivirüs yazılımı bulunuyor. Bu yüzden antivirüs yazılımını seçerken dikkat edilmesi gereken çeşitli önemli noktalar bulunuyor. Antivirüs seçerken bilgisayarınızla birlikte gelen antivirüs yazılımına devam edebilir, arkadaşınızın önerdiği bir antivirüs yazılımını seçebilir ya da bir başka yöntem olarak düzenli olarak antivirüs yazılımlarını test eden ve bunları performansları, kullanılabilirlikleri ve etkinliklerine göre sıralayan çeşitli test organizasyonlarının sonuçlarına göre seçebilirsiniz. Sonuçta bilgisayarınızın güvenliğini sağlayacak bir yazılım seçiyorsunuz ve bunu balıklama dalmak yerine doğru bir seçim haline getirebilirsiniz.

    Biraz önce belirttiğimiz gibi ücretli ya da ücretsiz bir antivirüs yazılımını seçebilirsiniz. Ücretsiz antivirüs yazılımlarının koruması elbette ücretli yazılımlar gibi kapsamlı olmayacaktır. Çoğu ücretsiz yazılım bir noktada daha fazla koruma elde edebilmeniz için ücretli sürüme terfi etmenizi isteyecektir. Bu yüzden ücretli mi ücretsiz mi kullanacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Bu arada aslında tamamen kandırmaca olan ücretsiz antivirüs yazılımlarıyla da karşılaşacağınızı şimdiden belirtelim. Bu sahte yazılımlar arka planda çalışacak, şüpheli işlemler yapmaya devam edecek sizi çok daha büyük bir tehdit altına sokacaktır. Ücretli ya da ücretsiz antivirüs yazılımı seçerken bilindik, tanıdık bir yazılım seçmekte büyük fayda var.

    Ücretli antivirüs yazılımlarında ise daha kapsamlı bir güvenlik elde etmek mümkün. Örneğin ek güvenlik duvarı, çalınmaya karşı izleme, anti-spam, oltalama filtreleri ve diğer özellikler bonus olarak geliyor.  Hatta bazı yazılımlar aynı zamanda akıllı telefonlar ve tabletlerde kullanılabilecek ek yazılımı da ücretsiz olarak sunuyor. Bu kadar tehlikenin arasında telefonunuzu ve tabletinizi de unutmayın, onlar da saldırganların en büyük hedefleri arasında yer alıyor.

    Sonuç olarak doğru antivirüs yazılımını seçseniz bile bu bilgisayarınızı tamamen güvenli bir hale getirdiğiniz anlamına gelmiyor. Güvenlik yazılımlarınız ne kadar iyi olursa olsun sonuçta hiçbir yazılım mükemmel değil. Bir şekilde bu yazılımları da atlatan bir virüs, truva atı ya da başka bir kötü niyetli yazılım çıkacaktır. Bu yüzden her zaman dikkatli olmakta fayda var. Biraz şüpheci yaklaşım hem sizi hem de bilgisayarınızı bu tehditlere karşı koruyacaktır. Yüzde yüz olmasa bile riski büyük oranda azaltacaktır.

    İnternet devri çocukları

    gorsel2

    Yaşları 40 ve üzeri olanlar çok iyi hatırlayacaklardır. 1980’li yılların ortasına kadar evlerinde renkli televizyonu olanlar parmakla gösterilir, hele bir de ev telefonuna sahip olanlar mahalleli tarafından büyük saygı görürdü. Öyle kolay bir iş değildi; hem renkli televizyonunuz olacak, hem de evinizde telefon. Hatta telefonlar da öyle sayısal tuşlu telefonlardan değil, çevirmeli olanlardandı. Şehirlerarası veya milletlerarası telefon edebilmek için santrale yazdırmak gerekir ve bazen konuşmak için yarım gün beklenirdi.

    Uzaktaki dostlarımıza mektup yazar, bayramlarda özenle satın aldığımız tebrik kartlarını gönderirdik. Hatırlıyorum da Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir arkadaşıma attığım mektup ancak bir ay sonra eline geçerdi. Cep telefonu, dijital fotoğraf makinesi ve İnternet icat edilmişti ama hiç birimizin bundan haberi yoktu. Televizyon tek kanallıydı. O yıllarda elektrik ve su sürekli kesilir, tüp gaz, şeker ve yağ gibi genel ihtiyaçları almak için kuyruklarda beklemek zorunda kalırdık.

    Yurt dışından sipariş verebileceğimiz internet siteleri yoktu. Genelde yurt dışı siparişlerini Almanya’dan Türkiye’ye tatile gelen yakınlarımıza verirdik Facebook ve Twitter olmadığı gibi “Pen Friend” (Mektup Arkadaşı) olayı çok revaçtaydı. Biraz İngilizce bilenler mutlaka dünyanın bir yerlerinden mektup arkadaşı edinirdi.

    Televizyon yayınını net bir şekilde izlemek ancak damlara takılan klasik antenler yoluyla mümkündü. En iyi ve net görüntü ayarı için saatlerce damlarda ayar yapmaya çalışılırdı. Kimse kredi kartı nedir bilmez, alışverişte taksit için sadece senet kullanılırdı. Kefil şarttı ve en büyük zorluk kefil bulmaktı. Bankadan bir yere para havale etmek bazen bir haftadan bile çok sürerdi.

    Tatil denince ilk aklımıza gelen deniz kıyısında bir tatil beldesine ailecek giderek ucuz bir pansiyon bulmaktı. Ancak maddi durumu yerinde olanlar uçakla yurt dışına tatile giderlerdi. O dönemlerde uçak bileti o kadar pahalıydı ki; satın almak için bir küçük servet harcamanız gerekirdi.

    Günümüzde durumlar artık çok değişti. Mektup yazmayı unuttuk, çünkü elektronik posta kullanıyoruz. Üstelik gönderdiğimiz elektronik postanın yerine ulaşmasını günlerce veya aylarca beklemiyoruz. Evlerde bırakın sabit telefonu cep telefonu olmayan aile bireyi kalmadı. Eskiden fotoğraf çekebilmek için fotoğraf makinenizin olması gerekirdi. Günümüzde ise akıllı cep telefonları sayesinde artık herkes fotoğrafçı ve yayıncı oldu. Çekilen fotoğraflar anlık olarak sosyal paylaşım sitelerinde boy gösterdiği gibi 3G Teknolojisi sayesinde Türkiye’nin her yerinde mobil internet kullanmak mümkün ve ucuz hale geldi.

    Eskinin klasik çatı antenleri yerini kablolu servislere, çanak antenlere ve internet servislerine bıraktı. Tek kanallı dönemden yüzlerce kanalın istenildiği zaman, istenilen yerden ve istenildiği kadar seyredilebildiği bir döneme terfi ettik.

    Artık herkesin cebinde farklı bankaların farklı özelliklere sahip kredi kartları var. Ne kefil bilen var ne de kefilin var mı diye soran. İsterseniz kredi kartınızla dünyanın diğer ucundan bir ürünü 24 saat içinde özel kurye ile satın alabiliyorsunuz.

    Tatile gitmek ve uçak bileti almak oldukça kolaylaştı. Evinizde oturduğunuz yerden kalkmadan internet üzerinden uçağınızı ve tatilinizi organize edip ödemenizi yapmanız birkaç dakikaya indi. Fırsatları iyi takip ediyorsanız çok ucuz fiyatlara uçak bileti almanız da kaçınılmaz oldu.

    Sosyal paylaşım sitelerinin hayatımıza girmesiyle birlikte arkadaş edinme problemimiz de son buldu. Dünyanın her yanından edindiğimiz arkadaşlarımızın neler yaptığını anlık takip eder, onlarla yazışır hatta canlı video görüşmesi yapar olduk. Artık kimse “Pen Friend” edinmenin zorluğunu hatırlamıyor bile.

    Günümüzde evlerimizde en az 2-3 televizyon ve bilgisayar özellikli 2-3 cihaz (tablet, netbook, akıllı telefon) bulunuyor. Satın aldığımız TV servisleri bize yüzlerce kanalı yüksek çözünürlüklü ve zamana, mekana bağlı olmadan sunuyor. Evde seyretmeye başladığımız filmi, işe giderken kaldığımız yerden cep telefonumuz veya tabletimiz üzerinden seyretmeye devam edebiliyoruz. En büyük keyfimiz alışveriş merkezlerinde kahvemizi yudumlarken internette bağlanarak kablosuz sörf yapmak. Artık bankaya gitmiyor, bütün işlermleri evimizin konforunda online olarak yapıyoruz. Alışverişe çıkmak bile zor geliyor. Hem sanal marketler ne güne duruyor? Tıkla ve kapına kadar gelsin.

    Son 30 yılda hayatımızda çok büyük şeyler değişti. Özellikle internetin hayatımıza girmesiyle hayat standartlarımız yükseldi. Çocuklar gibi çok sevdik interneti. Zaten hepimiz İnternet devri çocukları değil miyiz?

    Cep telefonu alırken nelere dikkat ediyoruz?

    shutterstock_121559476Yapılan araştırmalara göre, elimizden düşürmediğimiz teknolojik cihazların başında cep telefonları geliyor. Gerçi bunu anlamak için araştırma yapmaya gerek yok. Yolculuk ederken, birini beklerken ya da çayını, kahvesini yudumlarken ellerinde cep telefonu olan insanları görmek artık çok doğal bir hâl aldı. Eskiden cep telefonlarının sadece akıllı olması yeterliyken, şimdi performansın gücü, tasarımı, ekranın genişliği ve kameranın kalitesi öncelikli tercihlerimizi belirliyor. Peki, biz kadınlar cep telefonu alırken nelere dikkat ediyoruz? Kendimizi hiç kandırmayalım, tabi ki öncelikle görünüşüne, yani tasarımına bakıyoruz…

    Elimizde taşıyorsak, bir şıklığı olmalı!
    Nielsen adlı araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre kadınların yüzde 35’i satın alacakları cep telefonunda ilk olarak tasarıma ve renge bakıyor. Yuvarlak hatlı mı yoksa köşeli mi? Elimizde kavrayabileceğimiz kadar ince mi? Çantamızda ağırlık yapmayacak kadar hafif mi? Tercihlerimizde rengin ne kadar etkili bir unsur olduğunu da atlamamakta fayda var. Siyah ve beyazın dışında farklı bir renge sahip olan cep telefonları her zaman dikkatimizi çekiyor. Hatırlarsanız iPhone 5C alternatif renk seçenekleriyle adeta gökkuşağını andırıyordu. Nokia’nın Lumia serisindeki cep telefonları da keza rengarenk oluşuyla dikkatleri üzerine toplamıştı…

    Her fiyatı beğenmiyoruz
    Kadınların cep telefonu satın alırken karar verme aşamasında en çok dikkat ettikleri ikinci bir konu ise fiyatı. Yüzde 72’lik bir oran, bir mobil telefon satın alırken fiyatının önemli olduğunu söylüyor. Yani, alışveriş konusunda gözü kara olarak bilinen kadınlar, bir cep telefonu satın alırken tam tersine ince eleyip sık dokumaya başlıyor.

    Bu telefon selfie çekebiliyor mu?
    Biz kadınlar her zaman güzel ve bakımlı gözükmeye özen gösteriyoruz. Fotoğraflarda güzel çıkmak bizim için çok önemli. Dolayısıyla bir telefon satın almaya karar verirken kamerasının kaliteli olması da öncelikli tercihlerimiz arasında yer alıyor. Kamerayla birlikte çektiğimiz fotoğraflara çeşitli efektler verebileceğimiz programlar da varsa, o telefonun tadından yenmiyor. Ayrıca arka kamera kadar ön kameranın da çözünürlüğünün yüksek olmasına önem veriyoruz. Çünkü itiraf edelim biz selfie çekmeye bayılıyoruz!

    Diyetisyenim hep yanımda!
    Kadınların çoğu işletim sisteminin hangisi olduğundan ziyade, marketlerinde kendilerine ne tip eğlenceli uygulamaları bulabilecekleriyle ilgileniyorlar. Örneğin biz kadınlar zaman zaman (çoğu zaman) diyete giriyoruz. Kendimizi o diyetisyenden bu diyetisyene atıyoruz ama sonuç hiç de istediğimiz gibi olmayabiliyor. Ancak yanımızdan hiç ayırmadığımız cep telefonumuz bize sağlık ve kilo vermeyle ilgili bir uygulama sunarsa, o zaman gözümüzde çok daha akıllı bir cihaz halini alıyor. Ve o telefonu kesinlikle satın almak istiyoruz.

    Uzun ömürlü pil arıyoruz
    Bütün gün yanımızdan ayırmadığımız cep telefonlarımızın bizi yarı yolda bırakmasını hiçbirimiz istemeyiz, değil mi? Bir yerden bir yere yetişirken, toplantıya koşuştururken ya da trafik saatinde uzun bir yolculuk yapmaya hazırlanırken bize en iyi arkadaş olabilecek cep telefonlarımızın pilinin bitmesi hiç hoş bir durum olmaz. Bu sebeple satın alma kararında telefonun uzun ömürlü olması artı bir değer yaratıyor. Kadınların yüzde 44’ü satış elemanına satın almak istediği telefonun pil ömrünün uzun olup olmadığı sorusunu yöneltiyor.

    Ya hafıza yetersiz kalırsa?
    Günlük yaşantımızda en iyi arkadaşımız olan ve aramızdan su sızmayan cep telefonlarımızın ne kadar depolama alanına sahip olduğu da kadınların cep telefonu satın alırken merak ettiği konular arasında yer alıyor. Bütün iletişimimizi kurduğumuz, verilerimizi kaydettiğimiz, fotoğraf ve videolarımızı sakladığımız cep telefonlarımızın hafızasının geniş olmasını tercih ediyoruz. Ve mutlaka, ya hafıza yetmezse stresine girmemek için, cep telefonuyla birlikte geniş kapasiteli bir hafıza kartı almayı da ihmal etmiyoruz.

    Telefonu seç, kılıfını hazırla!
    Son olarak da, günümüzün modası olan kılıflara değinelim. Kadınlar cep telefonlarını çizilme ya da zarar görmelerine karşı korumak yerine, şıklıklarını ifade edebilecek kılıfları satın almayı tercih ediyor. Bu alanda önemli bir potansiyel gören üreticiler de, hem renkli, hem taşlı hem de desenli kılıflarını kadın kullanıcıların beğenisine sunuyorlar.

    DSLR seçim kılavuzu

    dslr01

    Dijital SLR yani objektifi değiştirilebilir fotoğraf makinesi tercihi yapmak genelde kolay değildir ve seçenek çokluğu kullanıcıların kafasını karıştırabilir.

    Konu fotoğraf olunca akla ilk gelen türler Dijital SLR ya da kısa adıyla DSLR olarak adlandırılan kategorinin üyeleri olur. DSLR ürünler objektiflerinin değiştirilebilir olması, geniş skalada esneklik sağlamaları ve aksesuar seçenekleri ile fotoğraf konusunda ciddi olanlara hitap eder.

    Günümüzde piyasada satılmakta olan onlarca farklı DSLR modeli bulunmaktadır. Bunların fiyatları ise 900 – 15.000 TL arasında değişiyor. Bu cihazların fiyatlarını bu kadar artıran şey ise sundukları hız, gövdenin üretildiği malzeme ve teknik özelliklerdir.

    Fotoğrafın büyülü dünyasına adım atmak isteyip de ciddi olanların ilk makinesini seçerken bazı konulara dikkat etmesi gerekiyor. Bunları sizler için sıraladık:

    Sensor boyutu konusu
    DSLR fotoğraf makinesi dünyasına adım atmadan önce bilinmesi gereken önemli bir konu vardır: Sensör boyutu. Her fotoğraf makinesinin bir sensörü vardır ve bu sensör eskiden filmin yaptığı işi yapar. Fotoğrafın oluşturlması sırasında kullanılan sensörlerin iki farklı boyutu vardır (DSLR modeller için): Birincisi APS-C adı verilen boyut ki genelde 25.1×16.7 mm boyutlarında olur. İkinci boyut ise Full Frame adı verilen 36×24 mm boyutundaki sensörler.

    APS-C boyutundaki sensörler küçük objektifin verdiği görüntünün tamamı sensörün üzerine düşmez. Bu da ‘kroplama’ adı verilen sorunun ortaya çıkmasına neden olur. Fakat Full Frame sensörlerin üretimleri maliyetli olduğundan kullanıldıkları fotoğraf makinesinin fiyatını da artırırlar. Günümüzde en ucuz Full Frame sensörlü bir DSLR fotoğraf makinesinin Türkiye garantili fiyatı 5000 TL’den başlamaktadır.

    İlk kez DSLR alacak orta seviye bilgili bir kullanıcı için giriş seviyesi APS-C boyutlu bir sensöre sahip DSLR daha uygun olacaktır. Bilgi seviyesi ileri düzeyde ve bütçe de sorun değilse Full Frame de alınabilir.

    Kullanım amacı
    Elbette fotoğraf makinesi fotoğraf çekmek için kullanılır ama biraz daha detaylı beklentiler seçimde size yardımcı olabilir. Örneğin bazı ürünler video konusunda daha iyidir. Ya da bazı DSLR fotoğraf makineleri rakiplerine göre daha hızlı fotoğraf çekebilir. Bazı DSLR modelleri panorama çekim özelliğine sahiptir. Bu bakımdan hangi amaçla kullanmak istiyorsanız ona göre seçim yapmak daha mantıklı olacaktır.

    dslr02

    Fotoğraf konusunda bilgili olmak
    DSLR fotoğraf makinelerini verimli kullanabilmek ve tüm özelliklerinden tam anlamıyla faydalanabilmek için temel seviyede bile olsa fotoğraf bilgisine sahip olmak gerekir. Diyafram, ensantane, alan derinliği, düşük enstantane, ISO, ve Beyaz Ayarı gibi konular bilinmeden de DSLR kullanılabilir ama verim alınması biraz zor olur. Önerimiz böyle bir cihazı aldığınızda yanında temel düzeyde de olsa bir eğitim alın. Türkiye’deki bazı markaların bu tip eğitimleri ücretsiz olarak verdiğini de hatırlatalım.

    Video konusu
    Her ne kadar ana işleri olmasa da DSLR fotoğraf makinelerinin tamamı video kayıt özelliğine sahip. Bu da cihazların aynı zamanda video kamera olarak da kullanılabieceği anlamına geliyor. Video kayıt etmeyi planlıyorsanız bu özelliği güçlü cihazlara yönelmeniz mantıklı olabilir. DSLR modellerinin büyük bir çoğunluğunda aynı zamanda mikrofon girişi de bulunur. Bu giriş özellikle video kayıt sırasında gerekirse harici mikrofon bağlamak için konulmuştur. Ayırca bazı orta seviye DSLR modellerinde hem mikrofon hem de kulaklık çıkışı aynı anda bulunur. Bu da size video modunda kayıt edilen sesi gerçek zamanlı dinleme imkanı sunar. Böyle bir beklentiniz varsa seçimlerini bu beklentiye göre yapmalısınız.

    Taşınabilirlik
    Son yıllarda dijital SLR modelleri teknolojinin yardımı ile iyice küçüldüler. Ancak özellikle orta ve üst sınıf modellerin küçük olduğunu söylemek zor. Yine de giriş seviyesinde çok küçük ve hafif modeller de bulunuyor. Eğer ağırlık sizin için önemliyse küçük bir DSLR tercih edebilirsiniz. Çünkü günlük kullanımda her gün yanınızda taşımayı planladığınız bir ürün arıyorsanız bunun küçük ve hafif olması sizin için avantajlı olabilir.

    Döndürülebilir ekran
    Bazı DSLR modellerinde döndürülebilir ekran bulunur. Bazılarında sola doğru bazılarında ise yukarı doğru döndürülebilen bu ekranlar özellikle zor kadrajlı çekimlerde işe yarar. Böyle bir beklentiniz varsa döndürülebilir ekranlı bir model tercih edebilirsiniz.

    Objektif ve aksesuar seçenekleri
    DSLR modellerinde objektif ve varsa aksesuar çeşitliliği de önemlidir. Zira DSLR fotoğraf makineleri objektifleri değiştirilerek farklı amaçlar için kullanılabilir. Bu bakımdan tercih yaparken varsa elinizdeki objektifleri hesaba katmak gerekir. İlk kez DSLR alacakların da bu ürünle beraber satın alacakları objektiflerin sayısını araştırmaları önemli bir konudur. Aynı durum aksesuarlar için de geçerlidir. Aksesuar zenginliği bir DSLR’ın tercih edilmesini ya da edilmememisine neden olabilir.

    Beklentileri makul seviyede tutmak
    Yazının başında belirttiğim gibi 900 TL’ye de DSLR alabileceğiniz gibi 15 bin TL’ye de DSLR alabilirsiniz. Günün sonunda her iki cihaz da aynı işi yapıyor olsa da hız, esneklik ve daha birçok konuda aralarında önemli farklar vardır. Ancak çocuğunuzun ya da kardeşinizin fotoğrafını çekmek istiyorsanız ille de 15 bin TL’lik bir fotoğraf makinesi almanıza da gerek yoktur. Bu dengeyi iyi kurarak beklentilerinizi makul seviyelerde tutup tercihlerinizi ona göre yapabilirsiniz.

    DSLR tercihi yaparken önce giriş seviyesinden başlayıp zaman içinde bilgi ve tecrübe arttıkça farklı cihazlara yönelmek en mantıklı yoldur. İlk modeliniz için on binlerce TL’lik yatırımlara gerek olmadığını hatırlatmak isterim. Başlangıç seviyesinde güzel bir fotoğraf makinesi işinizi fazlasıyla görecektir.

    Telefonunuzun pili bitmesin

    Telefonunuzun pili bitmesinAkıllı telefonunuzun pili günü tamamlayamıyor mu? Android, iOS ve Windows Phone işletim sistemlerinde yapacağınız basit ayarlar ve tasarruf uygulamalarının yardımıyla; pil ömrünü uzatabilmek ve sık sık şarj etme derdinden kurtulmak mümkün.

    Asus ROG GR8: Konsol kadar hafif, PC kadar güçlü

    GR8_KBMOUSE set-1 (2)Bilgisayar teknolojisi geliştikçe zaman içinde bilgisayarlar küçüldü… Bir zamanlar odalara sığmayan ünlü ENIAC’ın bugün cebe sığacak hale geldiğini düşünecek olursak. Ancak, yazılımlar, özellikle oyun yazılımları da karmaşıklaşıyor. Eskiden ekranda birkaç pikselin hareket etmesiyle yaşadığımız oyun serüvenlerinde bugün ulaşılan grafik ve ses kalitesi adeta gerçekliği zorluyor. Bugün oyun oynamanızı kolaylaştıracak bir bilgisayar; daha hızlı işlemci, daha fazla RAM, daha güçlü bir grafik kartı ve tüm bunların ısınmadan çalışmasını sağlayacak bir kasa ve soğutma sistemiyle hala çok yer kaplıyor ne yazık ki…

    Kapasite 2,5 litre ama adı “mükemmel”
    Asus, bu noktadan hareketle 2,5 litre hacminde küçük ama işlevsel anlamda tüm oyunseverleri tatmin edecek yeni bir ürünle çıkıyor karşımıza: Asus ROG (Republic of Gamers) GR8… “GR8” kodu burada İngilizce “great” yani “mükemmel” kelimesine yönlendiriyor bizleri.

    Konsollardan esinlendiklerini söyleyen Asus yetkilileri “konsol kadar hafif, PC kadar güçlü” bir ürüne imza attıklarının altını çiziyorlar. Asus ROG GR8, Full HD kalitesinde oyun deneyimi için Intel® Core™ i7 işlemci ve NVIDIA® GeForce® GTX 750Ti ekran kartı ile donatılmış durumda. 16GB’a varan DDR3L bellek, sabit disk veya yüksek hızlı SSD, dahili çift bant 802.11ac Wi-Fi’a sahip olan bilgisayar MS Windows 8.1 ön yüklü olarak geliyor. ROG GR8’de ayrıca HD içerikleri, desteklenen Android cihazlardan veya Windows 8.1 bilgisayarlardan doğrudan HDTV’lere aktarmayı sağlayan dahili Miracast alıcı da bulunuyor. Ayrıca, hızla yükseltme yapabilmeniz için ekstra 2,5 inç sürücü yatağı ile SO-DIMM bellek yuvalarına kolay erişim sağlayan özel tasarımlı kayar kapaklardan söz etmek gerek. Mat siyah yüzeye sahip kasanın yüzeyinde Maya medeniyetinden ilham alan desenlerve yanıp sönen ROG logosu bulunuyor. Evin içinde bilgisayarlarını koyacak yer bulamayan benim gibi birçok koca için, ROG GR8 birçok alternatif sunuyor. Dilerseniz, arkadaşlarınızla yapacağınız LAN partilerine de ROG GR8’inizi koltuğunuzun altına sıkıştırıp gidebiliyorsunuz.

    ROG GR8_keyboard_full light (2)4K/UHD desteği de var
    Güçlü bir işlemci ve ekran kartına sahip olması, ROG GR8’in yeni yayınlanmış günümüzün en son oyunlarını full HD modda sorunsuzca oynatabilmesini sağlıyor. Bunun yanı sıra ROG GR8, 4K/UHD desteği de veriyor. Dilerseniz monitörde, dilerseniz HDMI ya da DisplayPort bağlantısıyla oyunlarınızı HDTV’de de oynayabiliyorsunuz.

    Bugün birçok oyunun çevrimiçi ortamda oynandığı düşünülecek olursa, ROG G8, Intel Ethernet’in sağladığı TCP ve UDP performansıyla çok daha hızlı bir bağlantı sunuyor. Özellikle gecikmesiz ve kesintisiz bir oyun deneyimi için ağ trafiğini en iyi hale getiren GameFirst III yazılımı da ROG GR8’in küçük gövdesinde yer alıyor. Bu yazılımda, oyun paketlerine öncelik tanınıyor ve ihtiyaç oldukça daha fazla genişbant atanıyor. Dilerseniz bu ayarları siz de elle kontrol edebiliyorsunuz. Dahili Network Monitor aracı ise ağ trafiğini yönetebilmenizi ve bağlantı hızlarını kontrol edebilmenizi sağlıyor. Ön yüklü Steam ile ROG GR8’e istediğiniz oyunu yükleyebiliyorsunuz. Steam Big Picture ile kendi PC oyunlarınızı da Full HD TV’de oynayabiliyorsunuz.

    Ses kadar sessizlik de önemli…
    Oyun oynarken sizi havaya sokan yalnızca kaliteli grafikler değil elbette… Sesler, efektler, müzik yani oyunun sesi de çok önemlidir. ROG GR8’te SupremeFX ses teknolojisi var. Ayrıca iç tasarım sayesinde elektromanyetik parazitler azaldığı için yalnızca gördüklerinize değil, duyduklarınıza da inanamıyorsunuz. Sonic Studio teknolojisi 2 kanallı stereo kulaklıklarda bile tek tıkla 7.1 kanallı Sanal Surround ses performansı alabilmenizi sağlıyor. Yankı, Bass Arttırma, Ekolayzır, Ses Netliği ve Akıllı EQ ayarları ile ses çıkışını kontrol edebiliyorsunuz. Sonic Radar II ise savaş alanında işitsel avantaj elde edebilmeniz için ekrana silah sesleri, adım sesleri ve diğer ses efektlerinin konumlarını gösteren bir katman ekliyor. Böylece seslerden rakiplerinizin nerede olduğunu, nereden geldiğini öğreniyorsunuz ki, bu da büyük avantaj…

    Ses kadar sessizlik de çok önemli… ROG GR8, stand by modunda 20, tam performans gösterirken de 28dB’lik bir gürültüye neden oluyor. Dolayısıyla yatak odasında kullandığınızda sizi uyandırmayacağından emin olabilirsiniz. Maksimum soğutma için ROG GR8’de ısıyı işlemci ve grafik işlemciden uzaklaştıran büyük boyutlu özel fan ve bakır ısı boruları var.

    ROG GR8_slide off (2)ROG GR8, en zorlu oyunlarda bile üstün hakimiyet ve kontrol imkanı sağlayan ROG Gladius optik fare ve M801 mekanik klavye aksesuarı ile birlikte geliyor. Kablolu optik fare ROG Gladius, FPS oyunlarda rakiplere karşı rekabet avantajı sağlıyor. Fare, özelleştirilebilir tıklama duyarlılığı için kolay geçiş yapılabilen özel bir düğme soketine sahip Omron düğmeler, iki düzeyli oyun içi DPI düğmesi, yan tarafta iki ergonomik kaydırmalı düğme, saniyede 200 inç takip hızı ve 50g ivmeye sahip 6400 dpi optik sensör gibi oyun amaçlı kullanıma yönelik özelliklerle donatıldı.

    M801 mekanik klavye ise aynı anda birden fazla tuşa basabilme, N-key rollover ve oyun/PC modları ile oyunlarda tüm kontrolün parmakların ucunda olmasını sağlıyor. Işığın yetersiz olduğu ortamlar için altı arka aydınlatma modu içeren klavye, tepki hızı yüksek vuruşlar için MX sınıfı kırmızı mekanik düğmelere sahip.

    Fiyat: Aksesuarlar, işletim sistemi, RAM ve SSD paketlerine bağlı olarak 899 dolar+KDV ve 1249 dolar+KDV arasında değişiyor.

    Yeni nesil mobil sistemlere hazır olun

    Mobil sistemler yeni nesil bir işlemci ile buluşuyor. 14 nm mimarisine sahip Core M kod adlı yeni Intel işlemci ailesi küçük ve ince mobil sistemlerde, yüksek performans ve daha uzun bir pil ömrü sunacak.

    Masaüstü sistemlerin ölmeyeceğini söyleyen Intel, özellikle oyuncuların bu sistemleri çok fazla tercih ettiklerini ve bu yüzden de 8 çekirdekli yeni ürünler geliştireceklerini özellikle belirttiler. 14 nm mimarisine sahip olan bu yeni işlemci ailesi oldukça yüksek bir performans ile karşımıza çıkacak. Bunun en büyük avantajı mobil sistemlerin de bu değişimden faydalanacak olması.

    600x480xintel-idf-4.jpg.pagespeed.ic.rEsMBxHedMTaşınabilir bilgisayar kategorisini görmek için tıklayın

    Intel’in yurt dışında yaptığı toplantılarda bu yeni işlemci ailesine sahip çeşitli ürünleri görücüye çıkardı.

    7 inch’den 15.6 inch’e kadar geniş bir yelpazeye sahip olan bu ürün ailesi, uygun fiyatıyla da oldukça ilgi çekiyor. Örneğin Core M işlemcili 13.3 inch Asus’un Zenbook UX305, 15.6 inch HP Envy x2, 12.5 inch Acer Switch 12, 11.6 inch Lenovo Helix 2, 13.3 inch Dell Latitude 13 7000 ve 12.5 inch Asus Transformer Book TF300FA gibi.

    Ürünlerde kullanılan Core M 5Y10 veya 5Y10a adlı işlemcileri, en düşük 800 MHz ve en yüksek 2 GHz hızında çalışabiliyor. Core M 5Y10a işlemcisi daha çok Tablet çözümlerinde kullanılacak. Bu işlemcinin en büyük avantajlarından biri OEM üreticilerin bu işlemcilerin TDP güç değerleri ile oynayabilecek olmaları. Bu sayede oldukça ince yapılı sistemlerde pasif soğutma çözümleri kullanılabilecek.

    SONY DSCİkisi bir arada bilgisayarları görmek için tıklayın

    Üst seviye dizüstü sistemlerinde (Örn: Lenovo Helix 2) ise CoreM 5Y70 işlemcisi kullanılacak. vPro teknolojisini de destekleyen bu işlemci 1.1 – 2.6 Ghz aralığında çalışacak. Sözü edilen bu işlemciler 14 nm mimarisine sahip. Bu işlemci ailesi ilk olarak dizüstü sistemlerde gelecek. Ardından (2015’in ortalarında) masaüstü sistemlerde görülecek.

    Yeni nesil işlemci ailesinin en büyük avantajı yapı olarak oldukça küçük olmaları. Intel, 131 mm² yerine 82 mm²’lik bir alanda 1.3 milyar transistor yerleştirdi. Bunun avantajı yeni nesil Tablet ve dizüstü sistemlerinin çok daha ince bir yapı ile karşımıza çıkacak olmaları.

    intel-idf1.jpg.pagespeed.ce.U6PqiUJmfBUltrabook kategorisi için tıklayın

    Yeni Nesil Mobil Sistemler DX12’yi Destekleyecek

    DirectX 12 bu yılın başında Microsoft tarafından tanıtılmıştı. Bu arayüz özellikle oyunlarda ciddi bir düzeltme ile birlikte gelmesiyle oldukça ilgi çekmişti. Daha doğrusu çoklu çekirdekli işlemcilerin oyunları daha efektif kullanılması ile ilgili düzeltmeler yapıldı.  Elbette, yazılım olarak DX12’yi destekleyen çoklu çekirdekli grafik yongaları da bu değişimden faydalanacaklar. Fakat çnemli olan bu desteğin donanımsal olarak da sahip olmak.

    Donanımsal DX12 desteği ancak Intel’in yeni nesil işlemcilerin içinde bulunan grafik yongaları ile birlikte gelecek.14 nm mimarili yeni nesil işlemciler donanımsal olarak DirectX 12 teknolojisini destekleyebilecekler. Tablet  bilgisayarlar bile bu değişimden nasiplerini alacaklar.

    intel.jpg.pagespeed.ce.SIKcdjL-ELTablet ürünlerini görmek için tıklayın

    Tablet’ler için yeni ATOM işlemcisi yolda

    Intel’in bu yılki hedefi toplam 40 milyon adet tablet satmak. Bunun için de 200 farklı tasarım oluşturmuş durumda. Ayrıca  99 Dolardan 499 Dolar’a kadar olan bir fiyat aralığı ile herkese hitap etmek istiyor.  Her türlü önlemi alan Intel, kendisini Tablet savaşına hazır görüyor. Piyasada olan Atom Z3745 işlemcisi mobil alanda piyasayı kasıp kavuran üst seviye Snapdragon 800 işlemcisinden %36 daha performanslı. Orta segmentte ise Z3735D işlemcisi ile direkt Mediatek işlemcisini hedef alıyor.

    Yeni nesil Atom jenerasyonu 14 nm mimarisi ile grafik performansında Intel’e üstünlük sağlayacak. Öyle ki burada kullanılan grafik yongasının performansı bir önceki nesle göre iki kat artmış durumda. Diğer önemli bir gelişme ise bu yeni işlemci ailesi ile birlikte Tablet bilgisayarların %18’i LTE (4G) teknolojisine geçiyor olmaları. 2018 yılına geldiğimizde ise Tablet’lerin %26’sı bu teknolojiye geçmiş olacak.

    Kral Geri Döndü: Samsung Galaxy Note 4

    FIFA 15’te ayak basmadık yer kalmayacak

    0

    Her yıl sonbahar aylarında, özellikle futbol oyunlarını sevenlerin içini, büyük heyecan kaplar. Bu sene de durum çok farklı değil. Yeni modları ile fanatiklerini büyük beklentiye sokan FIFA 15, geçtiğimiz ay çıktı. Herkesin sorusu aynı: “Acaba nasıl olmuş?”. Bu sorunun cevabını birazdan birlikte göreceğiz. Ancak oyunun nerede ise tüm özelliklerini severleri yakından takip ettiği için, bunun hazırlanması oldukça zor bir çalışma olduğunu da belirtmekte fayfa var. Mümkün olduğunca yeniliklere değineceğim.

    AAAAA. Mehmet Topal sahada!
    İlk olarak nerede ise sadece ülkemizdeki oyuncuları ilgilendiren bir konu ile başlayalım. Uzun süredir beklediğimiz ligimizi, yeniden oyunda görebiliyoruz. Türkiye Spor Toto Süper Lig’inde bulunan tüm takımlar, FIFA 15’de yerini almış. Artık Fenerbahçe – Galatasaray derbisini özlemi ile yanıp tutuşan oyuncular buna kavuşuyorlar. Üstelik maç sırasında çok fazla olmasa da takımınızın tezahuratlarını da duyabiliyorsunuz. Bu, maç sırasında havayı oldukça etkiliyor. Şimdilik tezahuratlar çok sınırlı olsa da, önümüzdeki versiyonlarda artacağını düşünüyorum. Tabi Süper Lig’den bahsedince oyunun en çok konuşulan yüz modellemeleri de ister istemez ciddi beklentiye sokuyor insanı. Bazı önemli oyuncular dışında biraz hayal kırıklığı yaşatacağı kesin. “Özellikle Muslera’da büyük hayal kırıklığı yaşadım” desem, yalan olmaz.

    iRptH1X

    Bu tarz futbol oyunlarını iki türde insan oynar. İlki tüm detaylarını son noktasına kadar kullananlar. Menajleriği yapar, oyuncularına eğitim verir. Hatta onların özel yaşamlarına kadar müdahalelerde bulunur ki bu daha çok menajerlik modunda ön plana çıkar. İkinci gruptakiler ki ben de bu gruba giriyorum, ‘Bir arkadaşa bakıp, çıkacağım’ modunda olan oyunculardır. Serinin önceki yapımlarında oyuna başlamak benim için biraz da eziyet oluyordu. Yapımcılar haykırışlarımızı duymuş olmalılar ki FIFA 15 ile yenilenen taktiksel arabirim, maça başlamanızı oldukça hızlandırmış. Takım içi taktikleri daha hızlı belirleyeyip çabukça maça çıkabiliyorsunuz.

    Şansı olanın, horozu da yumurtlar
    FIFA denince hepimizin aklına öncelikle oyuncu modellemeleri, yenilenen-geliştirilen hareketleri gelir. Yapımcı firma EA, bu fikri biraz da değiştirmek için önceki yıllardan farklı olarak, oyuna getirdiği farklı yenilikler ile konuşturacak atılımlar yaptı. Bunlardan ilki, elbetteki hepimizin beklediği, yenilenmiş Ultimate Team özelliği. Artık gerçek para karşılığında oyuncu alıp satabiliyoruz. “Ama benim o kadar çok param yok” derseniz de kapılar size kapanmıyor. Bu sefer de maç yaparak satın alabileceğiniz oyuncular için altın puanı biriktirebiliyorsunuz. Toplanan puanlar ile de kart alıyorsunuz. Fiyatları farklı üç farklı set var. Fiyatına bağlı olarak açtığınız sette düşük ya da yüksek seviyeli oyuncu çıkma ihtimalı artıyor. Daha sonra bu futbolcuların da ayrıca transferini de gerçekleştirmek, kazandığınız paralar ile yeni desteler almak ve daha üst seviyedeki oyunculara ulaşmaya çalışmak mümkün. Bu yöntemi pek önermesem de, aslında iş tamamen şansınız ile doğrudan bağlantılı. Kartlardan Messi’yi düşürüp, sonra onun transferinden elde ettiğiniz büyük parayı yine kartlara yatırmak, ardından da açtığınız kartlarda işe yaramayan bin tane oyuncu toplamak, karşılaşılan durumlar.

    FUT-15-Emenike-Card-FIFA-15-Ultimate-Team

    Transferlerde farklı bir düzenleme var bu sefer. İsterseniz bir oyuncuyu birkaç günlük olarak da kadronuza dahil edebilir, güçlü bir takımla olan maçınıza daha güçlü bir şekilde çıkabilirsiniz. Hatta iyi bir kadro oluşturarak hiç maç yapmadan, sadece oyuncu kiralarayarak da bir ekonomi oluşturabilirsiniz kendinize. FIFA’nın

    Ne kadar çok parmağınız varsa o kadar keyifli bir oyun olur
    FIFA severlerin en çok sevdiği özelliklerden biri olan maç içi hareketler de çeşitlendirilmiş. Daha çok omuz omuza mücadelere odaklanan yapımcılar, oyun sırasında mücadeleci oyuncuları ön plana çıkartmışlar bu sayede. Hem rakibinizden topu korumaya çalışıyorsunuz hem de birkaç hamlelik ayak hareketleri ile topa olan hakimiyetinizi sağlıyorsunuz. Eğer aynı zamanda iyi bir maç izleyicisi iseniz, bu tarz kapışmalar alacağınız keyfi tepe noktasına ulaştıracaktır.

    Hazır görsellikten bahsetmişken gol sonrası yaşanan sevinçlere de değinmemek olmak. Elbette bunlar da geliştirilmiş. Ancak burada en önemli ayrıntı, oyuncuya bağlı, özelleştirilmiş hareketler bence. Gol sonrası Drogba’nın dizleri üzerinde kayması eğlendirici. Tam tersi açıdan da bakarsan golü yiyen takımın oyuncularının yaşadığı üzüntü görülmeye değer. Maç sırasında, sahada oyuncuların ayak izleri de oluşuyor. Başlarda görsel olarak çok keyif veriyor. Ancak maçın sonuna doğru bu izler o kadar çoklaşabiliyor ki Nou Camp’de başlayan maçınız TT Arena’nın yağmur yemiş hali gibi bitebiliyor.

    ss16

    Serinin son oyunu FIFA 15 tüm platformlarda, kapağını süsleyen Arda Turan görseli ile yerini aldı. Hazır Süper Lig’i de oyunda görmüşken mutlaka arşivinizde yer alması gereken bir yapım.