Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 2011

    İlginç teknolojik gelişmeler

          Gün geçmiyor ki yeni bir teknolojik gelişme ile karşılaşmayalım.  Geçmişte sadece bilim kurgu filmlerinde görülebilen sahnelerin bazıları, günümüzde gerçekleşmeye başladı. Sadece ilgilendiğimiz konularda bile o kadar çok değişiklik oluyor ki bazen takip etmekte bile zorlanabiliyoruz. Teknoloji hep bir yenilenme sürecinde ve hayatın her alanında bu sürecin içinde yaşıyoruz. Bu haftaki yazımda, yakın geçmişte gerçekleşen İlginç teknolojik gelişmeler ‘den bahsetmek istiyorum.

    3D Yazıcı:

    shutterstock_186834284

          Günümüzde en popüler trendlerden olan 3D yazıcılar, hayatımızın neredeyse her alanında kullanılmaya başlandı. 3D baskı yönteminin ayrıntısını farklı bir yazıya bırakıp, ortaya çıkan ürünler konusuna dikkatinizi çekmek istiyorum.

    3dprintedcar

          Local Motors şirketinin 3D yazıcı ile bastığı arabanın ismi Strati. Bu ürün bile  3D baskı teknolojisinin hangi noktaya geldiğini göstermesi açısından önemli.

          3D yazıcı teknolojisinde,  farklı malzeme ve yöntem kullanılarak, oldukça geniş endüstri alanına hitap edilebilmekte. 3D baskı yöntemi kullanılarak  geliştirilen kafatası ve omurilik parçaları,  ameliyat ile hastalarda kullanılmaya başlandı bile. Aynı şekilde yiyecek sektöründe de kullanılan 3D baskı sistemleri, artık pizzamızı da yapar hale geldi. Kısacası, 3D baskı teknolojisi ile yapılabilecekler neredeyse hayal gücümüz ile sınırlı diyebiliriz.

    İnsansız Hava Araçları:

    insansızhava1

          İnsansız hava araçları ya da kısa ismi ile “Drone” ları, hep bilim kurgu filmlerinde ya da film çekimlerinde görüntü almak için kullanılan, maliyetinin yüksek ve kullanımının zor olduğunu tahmin ettiğimiz  araçlar olarak düşünülürdü.

          Do it Yourself (DIY) olarak ifade edilen ve düşük maliyetler ile kendimizin yaptığı drone’lar, askeri drone’ların aksine hafiflik, ucuzluk ve taşınabilirlik gibi özellikleri ile kişisel kullanıma sunulmuş durumda.

          Günümüzde,  insansız hava araçlarının oldukça düşük fiyatlara, kolay kullanılabilen modelleri bulunuyor.

          Bu cihazlar ile bazı firmalar, ürün teslimatı yapmayı bile düşünüyorlar fakat yasal bazı engellemeler ile karşı karşıyalar. Sadece özçekim yapmak için geliştirilmiş modelleri bile var. Hollanda da yakın zamanda sağlık alanında kalp krizi geçiren hastalara, acil müdahale amacıyla kullanılmaya başlanacağı söyleniyor.

    İnsansı Robot:

          Robot denir de akla Japonlar gelmez mi hiç? Japonlar ve robot teknolojisi bir araya gelince ortaya gerçekten insanı hayran bırakan işler çıkabiliyor. Bahsedeceğim “insansı” robotun ismi Chihira Aiko.

    insansı robot

          Ellerini ve kollarını çok rahat bir şekilde hareket ettirebilen robot, işaret diliyle konuşabiliyor. Chihira Aiko’nun geliştirilme amacı, sağlık alanında insanlara yardımcı olması. Şimdilik sadece belli mimiklere sahip olan robot, geliştirilebilecek bir yapıya sahip.

    Uçan Araba:

          Bu yıl Viyana’da gerçekleştirilen öncüler festivalinde oldukça ilginç bir araç tanıtımı yapıldı.  AeroMobil 3.0 adı verilen araç, normal arabalar gibi şehir trafiğinde hareket edebiliyor, bunun yanında uçabiliyor da.  Havadayken 200 km hız yapabilen araç, havada 4 saat kalabiliyor. Araç yerdeyken 160 km hıza ulaşabiliyor.

    aeromobil-flyingcar-9

          Geleceğin otomobili olarak adlandırılan araç, dolu bir depo ile 875 km gidebiliyor. AeroMobil 3.0,  sürüş testlerinden başarıyla geçmiş durumda. Stefan Klein ve Juraj Vaculik adlı iki mühendis tarafından tasarlanan AeroMobil, geleceğin otomobil anlayışını değiştirmeye aday gözüküyor.

    Kendi Kendine Bağlanabilen Ayakkabı:

          Geleceğe dönüş filminden hatırlayacağımız, izleyenleri sahip olmayı hayal ettiği otomatik bağcıklı ayakkabı, gerçek oldu. Bir spor ürünleri firması, kendi kendine bağlanabilen ayakkabı geliştirdi.

          Kendiliğinden bağlana ayakkabının arka tarafında, bağcıkların sıkışmasını sağlayan bir mekanizma mevcut. Bunun dışında herhangi bir mekanik parça bulunmuyor.

          Ayakkabıyı giyip, topuğuna bastığınızda, ipler sıkışıp ayakkabının ayağınıza oturması sağlanıyor.

    powerlace-590x330

          Kendiliğinden bağlanabilen ayakkabı fiber malzemeden yapılmış, ayakkabının üzerinde bulunan ipler direk tabana bağlanmış durumda. Ayakkabı, her giyildiğinde bu iğlerin kasılıp gevşemesi sağlanarak kolay kullanım sağlanıyor. Yapılan testlerde oldukça fazla sayıda otomatik bağlanma gerçekleştirilmiş.

          Sadece birkaç örneğini verdiğim ilginç teknolojiler ile aslında aklımızda olan ama nasıl yapılabileceğini bilemediğimiz şeylerin, gerçeğe dönüşümünü hayretler içerisinde izliyoruz.

          Twitter takip için @salihertugrul   Youtube abonelik için Youtube

    Bu cihazlar otomobilinize teknoloji katıyor

    0

    Son yıllarda otomobillerde kullanılan teknolojiler hızla gelişti ve bu teknolojiler birçok otomobilde standart hale geliyor. Navigasyon cihazlarından gelişmiş ses ve görüntü cihazlarına, park sensörlerinden arka görüş kamerasına, Bluetooth’a kadar çeşitli teknolojik cihazlar bu otomobillerle beraber geliyor.  Eğer 5 – 6 yaşından büyük ve ortalama bir otomobile sahipseniz bu teknolojilerin birçoğunun otomobilinizde olması pek olası değil. Ama bu cihazların ve teknolojilerin otomobilinizde asla olmayacağı anlamına gelmiyor. Çeşitli ek cihazlarla bu teknolojileri otomobilinize getirmek elbette mümkün. 2006 model otomobilimde edindiğim deneyimle sizin de rahatça kullanabileceğiniz ve aracınıza monte edebileceğiniz / ettirebileceğiniz bu cihazlardan bahsetmek istiyorum.

    Araç içi

    Navigasyon Cihazı

    Bazı büfelerin camında A4 kağıdına yazılmış “lütfen adres sormayın” yazısına çoğumuz rastlamışızdır. Hatta “Adres sormak 1TL” gibi yazılara dahi rastladığımız olmuştur. İşte bu adres sorma, bulma derdinden navigasyon cihazı ile kurtuluyorsunuz. İhtiyaç duyduğunuz ekran boyutu ve navigasyon dışındaki özelliklerine göre fiyatları bu cihazların fiyatları 160 TL – 1500 TL arasında değişiyor. Her ne kadar çoğu akıllı telefonda navigasyon özellikleri bulunsa da bu cihazların yerini açıkçası pek tutmuyor. Eğer aracıyla çok gezen birisiyseniz navigasyon cihazı çoğu zaman inanılmaz işe yarıyor.

    Ses ve Görüntü Sistemi

    Müzik dinlemeyi seviyorsanız, bazen aracınızın içinde beklemeniz gerekiyorsa ve en önemlisi çocuğunuz/çocuklarınız varsa kesinlikle ses ve görüntü sistemine ihtiyacınız var demektir. Şu an piyasada çok farklı multimedya özelliklerine sahip ihtiyaç duyduğunuz özelliklere göre ucuzdan pahalıya birçok seçenek bulunuyor. Ben kendi aracım için cihaz seçerken en önemli kriterim küçük yaşta çocuğum olduğu için film oynatabilme ve 7 inç gibi büyük bir ekrana sahip olması oldu. USB ve SD Card’tan film oynatabilme ve müzik çalabilmesi de benim için büyük artı oldu. Cihazımdaki Bluetooth sayesinde ayrıca bir araç kitine de ihtiyaç duymadım. Bu arada cihazı seçerken bir diğer önemli kriterim direksiyondan kontrol ünitesi ile uyumlu olması oldu. Bu kullanımı çok kolaylaştırıyor. İhtiyaçlarınıza ve bütçenize göre Bluetooth, televizyon, navigasyon, kamera takılabilme, oyun oynayabilme gibi çok farklı özelliklere sahip cihazlar bulunabiliyor. Hatta Android işletim sistemine sahip ses ve görüntü cihazları da mevcut. Otomobil ile entegrasyon sayesinde bu cihazların ekranından otomobil ile ilgili pek çok parametre de görüntülenebiliyor. Son olarak bir amfi ve hoparlör sistemi ile ses ve müzik sistemini daha eğlenceli hale getirebilirsiniz.

    Park Sensörü ve Geri Görüş Kamerası

    Büyük şehirlerin en büyük dertlerinden birisi park yerleri. Çoğu zaman otomobilimizi çok dar alanlara park etmek zorunda kalıyoruz. Bu işi kolaylaştıracak teknoloji elbette mevcut: Park sensörü ve geri görüş kamerası. Eğer aracınızda standart olarak bu cihazlar yoksa sonradan takmanız mümkün.

    Araç Kamerası

    Son dönemde araç içi kameralar yaygınlaşmaya başladı. Özellikle sosyal medyada araç içi kameralarla çekilmiş birçok video bulunuyor. Rusya’dan başlayan bu akım seçeneklerin artmasıyla birlikte tüm dünyaya yayılıyor. Çok basit modellerden gece görüşü gibi gelişmiş özelliklere sahip modellere kadar uzanan bu kameralar kazalarda haklılığınızı ispat etmenizi sağlayabiliyor.

    Araç İçi Telefon / Tablet Tutucu

    Çok basit gibi görünseler de araç içi tutucular telefonunuz ya da tabletinizi aracınızda rahatça kullanabilmenizi sağlayan en önemli cihazlar arasında yer alıyor. Bluetooth kulaklık kullanırken ya da navigasyon cihazınız yoksa telefonunuzdaki navigasyon özelliğini kullanırken ekranı rahatça görmenizi ve kullanabilmenizi sağlamasıyla büyük rahatlık sağlıyor. Telefon çaldığında cebinizden çıkarmakla uğraşmıyor ya da torpidonun üzerine koyduğunuz telefonun ani bir harekette düşmesini engelliyor.

    Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde daha farklı sistemlerle bu listeyi daha da uzatmak mümkün olacak.

    Akıllı telefonların özgürlükleri yaşamınızı zindana çevirmesin

    0

    Onlarca uygulama ve sürekli internete bağlı olma özelliğiyle telefonlar her zamankinden daha akıllı bir şekilde günlük yaşamamızın merkezi konumundalar. Ancak son zamanlarda telefonların bizlere altın çağ mı yoksa karanlık bir dönem mi yaşattığı tartışma konusu oldu. Telefonlar üzerinden yapılan eleştiriler sizin de dikkatinizi çekmiştir. Son olarak son yılda müşteri memnuniyeti düşen bir restoranın yaptığı araştırma viral reklam olarak dönmekte. Son on yıldır yemeklerini ve aşçısını değiştirmeyen restoranın müşterileri her yıl biraz daha eleştirel hale gelir. Güvenlik kayıtlarının incelenmesi sonucunda müşterilerin sipariş verirken ve yemeğe başlamadan telefonla geçirdikleri sürenin yemek deneyimini etkiledikleri ortaya çıkıyor. Şöyle ki mönüde ne yiyeceğinize karar verirken telefonla uğraşarak vakit kaybediyor, servis edilen yemeğe başlamadan önce yine telefonla geçirilen süre yemeğin soğumasına ve tadının değişmesine neden oluyor. Bir diğer örnek de yine çoğunuzun dikkatini çekmiştir. Wi-Fi hizmetini kasıtlı olarak sunmayan ve bunu da gururla girişte belirten cafe’ler. Peki, suçlu telefonlar mı? Olaya psikiyatri açısından bakarsak semptomu tedavi edip derine inmezsek hiçbir sorunu çözemeyiz. Telefonları da bu şekilde yorumlarsak eleştiriyi aslında kendimize yöneltmemiz gerekiyor. Bakış açısındaki birkaç ince ayarla telefonları suçlu konumundan kurtarıp kendi sosyal yaşamımızı daha renkli hale getirebiliriz.

    funny-sign-bar-beer-WiFi1

    İletişim kanalı olarak akıllı telefon…
    Ortada bir iletişim hatası varsa bunun nedeni telefon değil onun kullanma biçimimizdir. Uzmanların en önemli tavsiyesi telefonları gerçek dünyaya bir davet aracı olarak kullanmamız. Örneğin bir ev partisi için telefon üzerinden hızlıca etkinlik yaratıp insanlara ulaşmak mümkün. Burada yanlış olan ise parti esnasında sürekli telefonla ilgilenip ne var ne yok diye bakmak. Günün sonunda size paylaşım keyfini veren şey gerçek insanlar ve bağlar olacak. Telefonunuzu tabii ki bu bağları paylaşıp zenginleştirmek için kullanabilirsiniz. Teknoloji zaten bunun için. Telefonlarla iletişimi güçlendirmenin bir diğer yolu da “yazmak”. Evet, insanın en kıskanılan özelliklerinden biri yazı yazabilme yeteneğini sosyal medya için yedirebilirsiniz. Bir fotoğraf mı beğendiğinizde “Beğen” düğmesine basmaktansa kısa ve özgün bir cümle ile yorum yapın. Göreceksiniz ki yorum yorumu açacak ve daha sağlıklı bir iletişim meydana gelecek. Aynı şekilde bir film veya oyunu beğendiğini söyleyen kişiye “Çöp” gibi kısa bir yanıt vermek yerine daha derin bir şekilde fikrinizi belirtin. Bu şekilde karşılıklı olarak bir şeyler öğrenme fırsatını yakalayacaksınız.smartphone-dinner-table1

    Yemek fotoğrafları mı yemeği yediğiniz insanlar mı?
    Facebook ve Instagram üzerinden her gün yemek fotoğrafı paylaşıldığını görüyoruz. Muhtemelen fotoğrafı çeken kişi için o yemeğin önemi büyük ancak dünyanın geri kalanı için böyle bir durum söz konusu değil. Fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş da bu durumdan şikayetçi. Kendisinin basit ve çok etkili bir önerisi var. “Yemeğin fotoğrafından çok birlikte yemek yediğiniz insanların hikayesini fotoğraflayın,” diyor. Tabii tek başınıza bir restorandan nispet yapıyorsanız bu tavsiyeye uymanız zor olabilir. Ancak fotoğrafınızda “insan” varsa emin olun gelen yorumlar da “organik” olacak.

    Kendinize sınır koyun!
    Ortalama bir saat içinde 20 kere telefonunuzu açıp işlem yapıyorsanız uzmanlara göre bağımlı olabilirsiniz. İnternete erişim halinde bir telefonun çeşitli kaygıları tetiklediği de biliniyor. Örneğin doktorlar sosyal medyada sürekli dolaşan birinin ruh halini “Mutlaka başka yerde buradan çok daha güzel bir olay vardır” şeklinde özetliyorlar. Bunun önüne geçmek için kendinize sınır koymanız çok önemli. Günde kaç kere telefonu açtığınızı sayıp bu sayıyı yarıya indirerek işe başlayabilirsiniz. Ya hayati değer taşıyan bir e-posta gelirse? Öyle bir e-posta asla var olmadı. Sadece bu dürtüyü kullanan spam’lerin kurbanı olabilirsiniz. Hayati derecede önemli olan bir şey için mutlaka size fiziksel olarak ulaşılır. Twitter, Instagram vs gibi sosyal medya kullanımlarınızı sınırlandırdığınızda daha az yorulduğunuzu ve şarjınızın daha çok dayandığını göreceksiniz!

    NOT: http://viralfury.com/this-restaurant-kept-getting-awful-reviews-then-they-discovered-something-mind-blowing adresinden yazının başında yer alan restoran örneğinin detaylarına bakabilirsiniz.

    o-SMARTPHONE-facebook

    Kadınların teknolojik aksesuarları…

    Bundan yaklaşık 10 sene öncesini düşünün… En çok kullandığımız mobil cihazlar cep telefonu ve dizüstü bilgisayardı. Cep telefonları akıllı kavramından uzak, dizüstü bilgisayarlar da bel bükecek kadar ağırdı. Tasarımın T’sinden bahsetmek ise imkansızdı. Zaman içinde gelişen teknoloji, ürünlere dizaynı katarken, tablet, taşınabilir hard disk, harici batarya gibi daha farklı ürünlerle de tanışma fırsatı sağladı. Bugüne baktığımızda birbirinden ‘akıllı’ telefonları, 1 kilogramdan bile daha hafif dizüstü bilgisayarları, neredeyse hap küçüklüğünde taşınabilir bellekleri görebiliyoruz. Yakın zamanda ise daha da ileri giderek giyilebilir teknolojilerle tanıştık. Gözümüze taktığımız bir gözlükle internetin sınırsız dünyasını izlerken, kolumuza taktığımız bir saatle mobil iletişimimizi yürütür hale geldik. Her bir ürünün performansının gücünün yanı sıra, etkili bir tasarıma sahip olduğu gerçeğini de atlamamak lazım. Tabi cümlenin içinde tasarım, şıklık, moda gibi kavramlar geçince kadınların da ilgisi bir anda buraya yönelebiliyor. Bu ince detayı fark eden birçok üretici ise bunu bir pazarlama stratejisi olarak kullanıyor. Giyilebilir teknolojilere değinmeden önce, modayı teknolojiyle birleştiren girişimlere bir göz atalım…

    shutterstock_222129007

     

    Moda devleri alo dedirtti
    Cep telefonlarıyla kadınların gönlünü fethedenlerin başında moda dünyasının ünlü markaları geliyor. İlk girişim ise Escada’ya ait. Ünlü moda markası, Siemens ile tasarladığı SL65 Escada modeliyle, moda ve teknolojiye önem veren kadınların kalbinde taht kurmuştu. Ardından Motorola Dolce&Gabbana’ya, içinde gerçek altın kullanılan Motorazr V3 modelini tasarlatmıştı. Motorola’dan sonra LG, kadınları odağına alarak, İtalyan moda markası Prada’yla birlikte LG Prada modelini yarattı. Samsung da Giorgio Armani ile birden fazla cep telefonu modeline imza attı.

    Çantamız kadar kılıfımız da şık olsun
    Biz kadınlar her zaman görselliği ön planda tutuyoruz. Yanımızda taşıdığımız teknolojik cihazların kılıflarını da, en az omzumuza taktığımız çanta kadar önemsiyoruz. Bu alanda kadınlara hitap eden çok fazla ürün çeşidi var. Örneğin Adidas ve Diesel gibi spor markaları, cep telefonları için özel kılıflar tasarlıyor. Daha şık bir tercihte bulunmak isteyenler için ise Louis Vuitton ve Swarovski’nin hem cep telefonu hem de tabletler için ürettiği farklı tasarımlar var. Bu markaların dışında Yves Saint Laurent’in iPad için özel tasarladığı kılıf şıklıkta sizi bir adım öne taşıyor. Markaya ait olan Y logosu cihazı kapatmak için kullanılıyor. Amerika’nın ünlü çanta ve aksesuar üreticisi Nancy Gonzalez ve Fransız moda devi Chanel de iPad için özel ürünler tasarlayan markalar arasında… En pahalısı benim olsun diyorsanız, Tod’s markasının gerçek timsah derisinden tasarladığı ve 4 farklı rengi bulunan iPad kılıflarını tercih edebilirsiniz.

    Teknolojik aksesuarlar şıklığınızı ortaya koyuyor
    Son olarak da giyilebilir teknolojik aksesuarlardan bahsedelim. Bu alanda gerçekten uç noktada diyebileceğimiz mükemmel tasarımlar var. Kadınlara hitap edenler ise gerçekten oldukça şık. Yeni yılın yaklaştığı şu günlerde 5 mükemmel üründen birini seçip sevdiklerinize hediye edebilirsiniz..

    Frends

    frends 2
    Bir kadının en şık teknolojik aksesuarlarından biri de hiç şüphesiz ki kulaklık. Moda tutkunu kadınları hedef alan Frends marka kulaklıklar, görsel zenginliğiyle fark yaratıyor. Britney Spears, Alessandra Ambrossio ve Olivia Wilde gibi ünlü isimlerin tercihi olan Frends kulaklıklar, şık tasarımının yanı sıra inanılmaz bir ses kalitesine de sahip.

    Smarty Ring

    smarty ring
    Indiegogo tarafından dizayn edilen Smarty Ring adındaki ‘akıllı yüzük’ giyilebilir aksesuarlar arasında yer alan en ilginç ürünlerden biri. 13 mm çapında paslanmaz çelikten üretilen bu aksesuarın üzerinde kavisli bir ekran bulunuyor. Bu ekran üzerinden akıllı telefonlarınıza gelen SMS, aramalar, sosyal ağ bildirimleri gibi bilgileri takip edebiliyorsunuz.

    Ritot

    ritot
    Şık tasarımıyla fark yaratan giyilebilir aksesuarlardan biri de dünyanın ilk projeksiyon saati Ritot. Akıllı saatlerden farklı bir işleyişe sahip olan bu akıllı üründe SMS, gelen arama, saat, sosyal medya bildirimleri, projeksiyon özelliği sayesinde elinize yansıtılıyor. iOS, Android ve Windows Phone platformlarıyla uyumlu olan Ritot, bilgileri verirken renk değiştiriyor ve titreşimle sizi uyarıyor.

    Misfit Shine Bloom

    Misfit Shine_bloom
    Red Dot Ödüllü çarpıcı bir tasarıma sahip Misfit Shine Bloom, sağlıklı yaşama önem veren kadınlara hitap ediyor. Boynunuza astığınız bu zarif kolyeyle, hareketlerinizi ve uyku düzeninizi dakika dakika izleyebilirsiniz. iOS ve Android işletim sistemiyle uyumlu olan Misfit Shine Bloom ile aynı zamanda kaç kalori verdiğinizi de öğrenebiliyorsunuz.

    My Intelligent Communication Accessory (MICA)

    mica
    Teknolojik dolgusu Intel tarafından geliştirilen ve Opening Ceremony tarafından tasarlanan MICA, kadınlara yönelik bir akıllı bilezik. Dokunmatik ekranı safir camdan yapılan bu teknolojik aksesuarın yapımında 18 ayar altın, inci ve obsidyen kullanılmış. Bu aksesuarda bildirimlerin yanı sıra navigasyon özelliği de bulunuyor.

    Mobil sosyal hayat

    gorsel4

    Akıllı cep telefonları ve tabletlerin yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal yaşantımız çok kısa bir zamanda büyük değişim geçirdi. Bir de bunlara 3G teknolojisinin tüm Türkiye’de kullanılabilir olması eklenince bulunduğumuz her yerden mobil olarak internete üstelik çok uygun fiyatlarla bağlanabiliyoruz. Akıllı mobil cihazlar o kadar çok hayatımıza girdi ki, yakın çevremizdeki insanlarla iletişim kurma şeklimizin evrim geçirdiğini düşünüyorum. Yanı başımızdaki, yan masadaki veya yan odadaki tanıdıklarımız ile konuşarak iletişim kurmak yerine cihazlar üzerinden haberleşiyor ve paylaşım yapıyoruz. Mutfaktan çalışma odasına seslenmek varken SMS veya e-posta gönderen, cep telefonlarını elinden hiç düşürmeyen, yatarken bile mobil cihazları yatağımızın baş ucuna koyan bağımlı bireyler olduk. Bankaya, alışverişe gitmiyor, tüm işlemlerimizi cihazlarımızda kullandığımız mobil internet üzerinden birkaç tıklama ile yapıyoruz.

    Mobil teknolojiler genel olarak ihtiyaçlarımızı hızlı bir biçimde karşılayarak hayatımızı daha da kolaylaştırırken bize ciddi bir zaman tasarrufu da sağlıyor. Cep telefonlarımızda kullandığımız onlarca uygulama yazılımı işlerimizi daha hızlı, konforlu ve güvenli olarak yapmamızı sağlıyor. Mobil internet sayesinde evde veya ofisimizdeki internete bağlanmak için gereken kablo mahkumiyeti de sona eriyor. Hatta eskiden olduğu gibi yanımızda ağır bir notebook ve oldukça yer kaplayan şarj kablosunu taşımak zorunda kalmıyoruz. Cebe sığan akıllı telefonlarımız, çantamıza sığan incecik tabletlerimiz var.

    Mobil olarak yaşadığımız sosyal hayatımız çok değişti. Sabah evden çıktığımızda özellikle İstanbul’da yaşayanların ilk yaptıkları şey köprü ve diğer yolların trafik yoğunluk durumunu görebilecekleri İBB Trafik uygulamasına girmek oluyor. Böylece gidilecek yerin rotasını daha etkili planlayarak, gerekirse yolumuzu değiştirerek zaman kazanıyoruz.

    Yolumuzun durumunu öğrenip yolculuk planımızı yaptıktan hemen sonra cep telefonumuz veya tabletimizden sosyal ağlara (Facebook, Twitter, Instagram vs.) ait uygulamaları açıyoruz. Ardından diğer uygulamalardan günlük gazete ve dergileri okuyup gündem hakkında bir fikir edindikten hemen sonra bankacılık uygulaması ile günün fatura ödemelerini, EFT ve havale işlemlerini mobil ortamda birkaç tıklama yoluyla halledebiliyoruz. Daha önce gitmediğimiz bir adresi arıyorsak bu sefer mobil cihazımızdaki “harita” uygulamasını kullanarak yolumuzu buluyoruz.

    Mobil olarak dostlarla sosyalleşmenin son dönemdeki popüler bir diğer yolu da WhatsApp uygulamasını kullanmak. Kısa mesaj atar gibi karşılıklı iletişim kurulabilen uygulama ile fotoğraf, video ve sesimiz karşı tarafa iletilebiliyor. Gün içerisinde sürekli ve en çok kullandığımız uygulama ise e-postalarımızı kontrol ettiğimiz mobil uygulamalar.

    Eğer amacımız konsere, sinemaya, tiyatroya veya maça gitmekse bu sefer de online bilet satın alabileceğimiz mobil uygulamaları tercih ediyoruz. Birçok e-ticaret sitesi mobil uygulamalarını hayata geçirerek nerede olursanız olun mobil cihazlar üzerinden satış yapmaya başladılar. Görünen o ki; mobil ticaret önümüzdeki birkaç yıl içinde e-ticaretin büyük bir bölümünü oluşturacak.

    Mobil sosyal hayat çalışma koşullarımızı da etkiledi. Kablosuz internet özgürlüğü ile ofis kavramı yer bağımsız olmaya, mobil cihazınızın olduğu her yer de ofisiniz olmaya başladı. Sabit bir ofisi olmayan mobil çalışan sayısı son yıllarda büyük artış gösterirken bu eğilim şirketlerin sabit personel giderlerine büyük tasarruf olarak yansıdı. Neticede şirketler mobil olarak sahada veya kendi evinde çalışan personeli için ofis alanı, masa ve çalışma bilgisayarı gibi yatırımları yapmayarak sabit giderlerini azalttılar.

    Özetlersek, artık mobil olarak internete bağlı tüm cihazlar hayatımızın ayrılmaz bir parçası durumunda. Akıllı telefonumuz ve tabletimiz olmadan ekmek almaya bile gitmiyoruz. Zaman zaman en derin uykumuzdan fırlayıp e – posta mesajı var mı diye bakmak bizi rahatlatıyor. Akıllı telefonumuzun kalan şarjı kadar akıllı, tabletimizin kalan şarjı kadar dinamik yaşıyoruz bu hayatı. Bakalım daha neler göreceğiz?

    Bulut kullanın, dosyalarınıza her yerden erişin

    0

    Dokümanlar ofiste, bilgisayarda ya da başka herhangi bir yerde kalmasın. Dosyalarınıza internet bağlantısı olan herhangi bir cihazdan erişip, onları değiştirebileceğiniz bulut depolama hizmetlerinden birine geçin, rahat edin.

    Fotoğraf yedekleme

    yedek01

    Gelişen teknoloji sayesinde neredeyse hergün fotoğraf çekiyoruz. Fotoğraf çekmek kadar bunları yedeklemek de önemli.

    Günümüzde cep telefonu, fotoğraf makinesi, tablet ve benzeri cihazlarla çektiğimiz fotoğrafların sayısında çok hızlı bir artış oldu. Mayıs ayında sonuçları açıklanan ve KPCB araştırma şirketi tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünya çapında farklı platformlarda her gün yaklaşık 1.8 milyar fotoğraf paylaşılıyor .

    Kişisel olarak her gün onlarca fotoğraf çektiğimiz düşünüldüğünde bunların saklanması da önemli bir konu haline geliyor. Genelde fotoğarf çeken kişilerin yaptığı en önemli hata çekilen fotoğrafları cihazların içinde bırakmak. Özellikle cep telefonu ile fotoğraf çekenler bu hatayı çok yapar.

    Telefonların bozulması, kaybolması, çalınması, ekranının kırılması ve benzeri sorunlarda çekilen bu fotoğraflar da zarar görebilir. Etrafınızda çok duymuşsunuzdur: ‘Telefonum bozuldu bütün fotoğraflarım gitti’ ya da ‘telefonumu yere düşürdüm ve ekranı kırıldı. Tamirde de içindeki bilgileri silmişler.’ Bu ve benzeri örnekleri mutlaka ya duymuşsunuzdur ya da bizzat başınıza gelmiştir.

    Bilgisayara kopyalamak şart

    İster cep telefonuyla fotoğraf çekin isterseniz fotoğraf makinesi ya da başka bir cihazla bu fotoğrafları mutlaka bilgisayara kopyalayın. Bilgisayar yedekleme yapmanın ilk adımıdır. Elbette tek başına yeterli değildir ama ilk adımı budur.

    Bilgisayara kopyalarken anlayabileceğiniz şekilde isimlendirme de yapabilirsiniz. Bu bir zorunluluk değildir ama yaparsanız işiniz kolaylaşacağı için mutlaka öneririm. Benim kullandığım yöntem yıl ismiyle bir klasör açmak. Ardından bu yıl klasörünün içine ay ismi yazan bir klasör açıp o ay içinde çekilen fotoğrafları belli isimler verdiğiniz bir klasöre kopyalamak. Mesela ‘Ramazan Bayramı’ gibi. Bu sayede hangi fotoğrafları nereye koyduğunu bulabildiğiniz gibi olaylara göre de arşiv sistemi kuracağınız için ilerde fotoğrafları nerede ya da hangi dönemde çektiğinizi unutma riskini de ortadan kaldırıyorsunuz.

    Yukarıdaki paragrafta anlattığım yöntem tamamen kendi geliştirdiğim bir yedekleme sistemi. Siz kendi anlayabileceğiniz daha karışık ya da daha kompleks bir yöntem de geliştirebilirsiniz. Diyelim ki düzenli olarak fotoğraflarınızı bilgisayarın sabit diskine koyuyorsunuz. Bu da tek başına yeterli bir yöntem değil. Bu dosyaları da yedeklemek gerekiyor. Bunun için satın alacağınız bir harici disk en mantıklı çözüm olacaktır. Bugünlerde 150-200 TL’ye 1 TB harici diskler satıldığı düşünülürse çok büyük bir yatırıma gerek olmadığı da ortaya çıkıyor.

    yedek02

    Yani birinci adım fotoğraflarınızı bilgisayara kopyalayın. İkinci adım olarak bu fotoğrafları yedekleyin. USB diske yedekleme işlemini belli aralıklarla mutlaka tekrarlamanız gerekecektir. Çünkü yeni fotoğraflar geldikçe yedeklerin de güncellemesi gerekiyor. Günümüzde bazı disk üreticilerinin otomatik yedekleme yapan yazılımları bulunuyor. Üçüncü parti yazılım çözümleri de benzer işlevleri sunabiliyor. Otomatik yedekleme daha kolay ve pratik olacağı için bu tip bir yöntemi öneririm.

    Bu arada konuyu paronaya seviyesine taşıyan bazı uzmanlar yedeğin de yedeğinin alınmasını öneriyor. Yani aynı dosyaların 3 yerde durması gerektiğini söyleyenler de var. Bu fikirlere saygı duymakla beraber son kullanıcı açısından pratik olmayacağını düşündüğümü belirteyim.  2 farklı yerde duran aynı dosyanın bozulma ya da zarar görme ihtimali var elbette. Fakat bu ihtimal yolda yürürken üstünüze uçak düşme ihtimali ile neredeyse aynı olasılığa sahip.

    Videoları da unutmamak lazım

    Artık sadece fotoğraf değil video da kayıt ediyoruz ve bu videolar fotoğraftan daha fazla yer kaplıyor. Aynı yedekleme mantığını bu türden dokümanlar için de yapmalıyız. Çünkü kayıt ettiğimiz bir video da aynen fotoğraf gibi silinebilir ya da zarar görebilir.

    İnternete de yedeklenebiliyor

    Dünya çapında kullanılabilen bulut bilişim çözümleri de yedekleme amaçlı kullanılabiliyor. Bu servisler internet bağlantısı gerektirdiği için kullanım sırasında online olma şartı var. Bu bakımdan bu tip servisleri ana yedek olarak değil de ikincil yedek olarak kullanabilirsiniz. Ancak internete bağlanan bütün servislerde olduğu güvenlik riski de bulunan bu servislere özel fotoğraflarınızı koymanızı önermeyiz. Birçok akıllı cep telefonunda Dropbox, Drive ya da OneDrive gibi servislere otomatik olarak yedekleme yapan uygulamalar var. Bu uygulamaları da yedekleme anlamında kullanabilirsiniz.

    Profesyonel çözümler de var

    Her konuda olduğu gibi yedekleme konusunda da profesyonel çözümler de var. NAS adı verilen birden fazla sabit disk barındıran ve bilgisayar bağımsız çalışan cihazlar profesyonel seviyede yedekleme yapabiliyor. Ancak bu cihazların maliyetleri yüksek olduğu gibi belli bir kapasitenin altında verisi olan kullanıcılar için çok mantıklı değil. Yine de böyle bir çözümün varlığından da bahsetmek gerekiyor diye düşünüyorum.

    Uzun lafın kısası çektiğiniz fotoğraf ve kayıt ettiğiniz videoları belli bir sistematik içinde mutlaka bilgisayar kayıt edin ve bu dosyaları ikinci bir cihaza (harici USB disk gibi) mutlaka yedekleyin. Sonradan üzülmemek için ve manevi olarak çok önemi olan dosyalarınızı kaybetmemek için önceden tedbiriniz alın. Benden söylemesi.

    Işığınız bol olsun!

    Kral Geri Döndü: Samsung Galaxy Note 4

    Samsung, 4. Nesil Phablet jenerasyonu olan Galaxy Note 4 ile tekrar zirveye yerleşti. Şu ana kadar hiçbir kalemli akıllı telefon, bu kadar çok ilgi görmemişti.

    Akıllı telefon pazarının dönüm noktası, Apple’ın 2007 yılında iPhone’u çıkarması ile birlikte gerçekleşti. Sunumu yapan Steve Jobs, iPhone’u tanıtırken tüm pazarı altına üstüne getireceğini çok iyi biliyordu. Öyle ki piyasada bulunan kalemli akıllı mobil cihazlarla dalga geçerek, parmak ucunun geleceğin teknolojilerde yer alacağını söyledi.

    Tam 7 yıl geçti ve akıllı telefon akımını başlatan Apple zirveyi Samsung’a kaptırdı. Daha doğrusu Phablet akımını başlatan Galaxy Note ailesine. Bu esasında oldukça ilginç bir durum. Çünkü Samsung, sadece yeni bir akım başlatmadı. Samsung aynı zamanda kalemle yönetiminin hala ölmediğini, tam tersi insanların hayatlarını daha da kolaylaştırdığını ispatladı.

    Bunu benimseyen kullanıcılar, Galaxy Note ailesini inanılmaz sevdiler. Bu ürün ailesi o kadar başarılı oldu ki, şimdi de 4. Jenerasyonu ile karşımızda.

    Samsung-Galaxy-Note-4

    Genel Özellikler

    Samsung Galaxy Note 4 kendi sınıfının en iddialı ürünü. S-Pen kalemi sayesinde hem fare, hem çizim kalemi hem de not kalemi olarak çalışabiliyor. En büyük artısı ise, 5.7 inç Super AMOLED (2.560 x 1.440) ekranı ile parmak izi bırakmaması. Sekiz çekirdekli (1.9 GHz Dört çekirdek+ 1.3 GHz dört çekirdek) bir işlemciye sahip olan Note 4, 3 GByte büyüklüğünde bir belleğe sahip. Bunun anlamı, en güncel uygulamaları bile herhangi bir takılma olmadan anında çalıştırabilmesi. Oyun tutkunları da bu ürün ile çok mutlu olacağı kesin.

    Piyasadaki tüm oyunlar çalıştırabilen Note 4, oyunları en yüksek performansta çalıştırabiliyor. 32 GByte’lık kapasite, micro SD kart yardımı ile 128 GByte eklenebiliyor. Bu esasında önemli bir özellik. Çünkü Note 4, 32 GByte’ın 24 GByte’ını işletim sistemi için ayırmış durumda.

    Note 4’ün 515 ppi’lık ekranı, piyasada bulunan en iyi piksel yoğunluğuna sahip ekranı. Kullanılan AMOLED teknolojisi renkleri çok çanlı veriyor. Siyah gerçek siyah olarak yansıyor ve bu da film seyrederken film keyfini daha da arttırıyor.

    Unutmadan söyleyelim. Note 4, 3220 mAh’lik bir pil’e sahip. Bunun anlamı bu ürünün pil kullanım süresinin yaklaşık 2 gün sürmesi. Avantajı ise, Fast-Charge teknolojisi sayesinde 1 saat içinde pil’i şarj etmesi.

    note 4 samsung

    Tasarım

    Galaxy Note 4, 153x78x8.5 mm’lik boyutlara sahip. Bu değeri Note 3 (151x79x 8,3 mm) ile kıyasladığımızda daha uzun ve kalın olduğu hemen anlaşılıyor. Note 4, aynı zamanda piyasada bulunan akıllı telefonlar arasında en büyük olan ürünlerden biri. Her ne kadar tek elle kullanım modu olsa da, elleri küçük olan kişiler, bu ürünü tek el ile kullanmaları oldukça zor.

    Ürünün ön tarafına bakıldığında önceki nesillere göre pek bir değişmediği hemen görülüyor. Alışılmış köşeli yapı ve oval şeklindeki Home butonu değişmedi. Arka tarafta yer alan ve deri hissi uyandıran plastik kapak Note 3’deki gibi aynı. Bu kapakta çok az değişiklik yapılmış. Daha doğrusu küçük rötuşlar yapıldı.

    Tasarımdaki en büyük değişiklik ise, çerçevenin artık plastik olmaması. Samsung Metal çerçeveli tasarımlardan hep kaçınıyordu. Fakat kullanıcıların isteği üzere, metal (alüminyum) bir çerçeve kullanıldı. Samsung, telefonu daha kalın ve ele daha iyi oturma hissi veren bu çerçeveyi boyuyor. Burada gerçekten iyi bir işçilik kullanılmış. Öyle ki bu ürünü bükmek oldukça zor. Telefon’da kullanılan düğmeler de Metal’dan yapılmış.

     

    note 4Kalemi satın almak için tıklayın

    Kamera ve Diğer Özellikler

    Micro SIM kullanan Galaxy Note 4, Led flaşlı ve optik sabitleme özelliğine sahip 16 MP’lik bir kamera’ya sahip. Sony’nin IMX240 sensoru sayesinde oldukça hızlı netleme ve çekim yapabilen Note 4, özellikle optik sabitleme özelliği sayesinde titreşimsiz fotoğraflar çekebiliyor. Profesyonel fotoğraf kameralarda bulunan birçok ayar bu ürün ile de yapılıyor. Full HD’nin yanı sıra 4K (maks 5 dakika) video kaydı da yapabilmesi önemli bir avantaj.

    Bu ürünün Note 3 ile diğer bir farkı USB 3.0 yerine USB 2.0 bağlantısını kullanması. Buna ek olarak Note 3’ün veri iletimi için kullandığı Turbo modundan da vazgeçildi. Samsung, bu eksikliği LTE kategori 6 teknolojisi ile gideriyor.

    Bunun anlamı 300 MBit/sn’lik bir veri indirme hızına ulaşabilmesi. Bluetooth 4.1 (ANT+), NFC ve WLAN 802.11ac (6,93 GBit/s) ile birlikte Dual-Band-WiFi (2,4ve 5 GHz), VHT80 MIMO, WiFi Direct, MHL ve GPS gibi teknolojileri Note 4’e ciddi bir zenginlik katıyor. Tıpkı Galaxy S5’den bildiğimiz parmak izi okuyucusu bu üründe de kullanılması gibi. Bu okuyucunun çok önemli avantajı ise, aynı zamanda bir nabız ölçer olarak da çalışabilmesi.

    Kompakt sınıfının en güçlü temsilcisi: Sony Xperia Z3 Compact

    Sizin Watch’ınız hangisi?

    apple-watch-6_1Apple, akıllı telefonlarla birlikte çalışan saat kavramıyla ilgili resmi duyurusunu geçtiğimiz Eylül ayında iPhone 6 ve iPhone 6 plus lansmanında yaptı. Tim Cook, bileğine taktığı beyaz “Watch”ı gösterdi ve 2015’ten önce çıkacağını müjdeledi. Böylece 2010’dan bu yana internet ortamında süre gelen fantazi iWatch’lara bir son verdi. Ürünün adının önünde artık Apple’la özdeşleşmiş olan ve ürünlerin internetle ilişkisi olduğunu betimleyen “i” harfi Watch’ın önünde yoktu. Aslında Watch’ın isminin karşısında Apple logosu olan elmadan başka bir şey yoktu. Apple, her zamanki minimalist yaklaşımıyla güzelliği sadelikte yaşamayı tercih etmişti.

    İsviçre saati kadar lüks
    Apple’ın saat stratejisi sektörde önemli farklılıklar gösteriyor. Özellikle lüks tüketim dünyası, Apple’ın hedeflediği alanlardan biri… Bu alanda lüks İsviçre saatleriyle rekabet etmek ister gibi bir strateji izliyor. Bu yıl Temmuz ayında, yani Watch’ın açıklanmasından iki ay kadar önce, TAG Heuer’in Satış ve Perakendeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Patrick Pruniaux, Apple tarafından transfer edildi. TAG Heuer’in yanı sıra Hublot, Zenith, Bulgari gibi lüks saatlerin de bulunduğu LVMH (Möet Hennessy – Louis Vuitton) Grup’un başkanı Jean-Claude Biver, Apple’ın piyasada lüks segmentte konumlanması için yapılan bu transferleri doğru bulduğunu, aynı durumda kendisinin de aynı şeyi yapacağını söylüyor, “Daha iyisi Apple, bu saatleri İsviçre’de üretmeli…” diyerek Cupertino’dakileri Zürih’e çağırıyordu.

    Eylül’deki lansmandan hemen önce efsanevi Avustralyalı tasarımcı Mark Newson da Apple ailesine katıldı. Newson’ın Apple’ın tasarım patronu Jonathan Ives ile dirsek temasında çalışacaği açıklandı. Avustralyalı tasarımcı özellikle saat tasarımı konusunda önemli bir kariyere sahip. Ikepod da tasarladığı son ürünlerden biri… Şimdi herkes Watch’ın ürün gamı açıklanmışken, acaba Newson’ın daha farklı bir ürüne imzasını atıp atmayacağını konuşuyor.

    Peki, sizin Watch’ınız hangisi?.. Apple, bugüne kadar ürettiği cihazlar arasında belki de en “kişisel”ine imza attığını söylüyor. Saatler tam üç ana segmentle geliyor.

    1410294516Milano işi örme kayış
    Standart olan model günlük yaşamda kullanabileceğiniz, cilalanmış paslanmaz çelik kasaya, ya da uzay siyahı çelik kasaya sahip, kadranı safir kristal,üç farklı deri bileklik, bir metal bileklik, bir Milano işi örme bileklik, bir zincir bileklik ve spor yaşamı simgeleyen plastik bir beyaz bileklikle beğeninize sunuluyor. Bu segmentte 38 ve 42 mm olmak üzere iki ayrı kadran seçeneği var ve genellikle, sporla pek arası olmayan öğrenci ve genç çalışanlara hitap ediyor.

    Üçte biri kadar hafif
    Sport model ise özellikle hafif tutulmuş eloksallı gümüş ve uzay grisi renklerde alüminyum kasa ile geliyor. Kadranı Ion-X teknolojisiyle üretilmiş hafif ama güçlü bir cam koruyor. Bu özel alaşım ve cam bu modellerin, öteki ürünlerden üçte bir kadar daha hafif kalmasını sağlıyor. Standartta olduğu gibi bu modelde de 38 ve 42 mm kadran seçeneği var. Beyaz dahil olmak üzere, toplam beş floresan renginde bileklikle sunuluyor. Bu saat kesinlikle sporla iç içe bir yaşam süren, hareketli bir hayatı olan gençlere hitap ediyor.

    18 karat altın
    Edition, bugüne kadar akıllı saat üretenlerin pek de girmedikleri bir alan… Zaten Apple bir anlamda saat markasını bu noktalarda konumlamak için hamleler yapıyor. Edition’da 6 farklı, özel tasarlanmış model bulunuyor. Her birinin kasası 18 karat altından yapılmış. Apple’ın metalürjistleri özel döküm teknikleriyle altın kasanın standart altına oranla iki kat daha sert ve güçlü olmasını sağlamışlar. İki renkte altın kullanılmış. Biri daha kırmızı olan gül rengi altın, diğeri ise bildiğimiz sarı altın… Bu ürün daha hali vakti yerinde üst düzey yönetici, orta yaş üstü kesime hitap ediyor.

    0910_apple-iwatch_2000x1125-1940x1091Sadece forma sokmakla kalmıyor
    Watch, Apple’ın öteki ürünlerinde olduğu gibi ekrana dokunarak kontrol ediliyor. Ancak saatin kenarına yerleştirilmiş olan kurma kolu ile de ekranda yakınlaştırma, uzaklaştırma, uygulamalardan çıkma gibi işlemler yapılabiliyor. Watch OS işletim sistemini kullanan saatler, kullanıcıyı motive eden, durmak yerine hareket etmeye teşvik eden özelliklerle geliyor… Özel hareket (move), egzersiz (exercise) ve duruş (stand) halkaları sayesinde fazla kilolardan kurtuluyor ve forma giriyorsunuz. Hareket halkası fiziksel bilgilerinizden yola çıkarak, size özel bir program hazırlıyor ve günlük yakmanız gereken kaloriyi yaktırıyor. Egzersiz, hızlı yürüme ve buna benzer 30 dakikalık aktivitelerle tamamlanıyor. Duruş ise hareketsiz kaldığınızı hissettiğinde size küçük bir titreşim yolluyor ve ayağa kalkmanızı istiyor. 12 ayrı saat içinde birer dakika ayakta kaldığınızda kadrandaki halka tamamlanmış oluyor. Üç halkayı da tamamladığınızda günlük göreviniz bitiyor.

    Dahili mikrofon ve hoparlörle donatılmış Watch’un Sketch (Çizim) uygulamasıyla çizdiğiniz resmi karşı taraf anında izleyebiliyor. Walkie Talkie uygulamasıyla arkadaşlarınızla telsizle konuşur gibi konuşabiliyorsunuz. Beat ile kalp atışlarınızı doktorunuza iletebiliyorsunuz. Tap’le küçük bir dokunuş göndererek sevdiğinizi ne kadar özlediğinizi gösterebiliyorsunuz.
    2015 bitmeden Watch piyasaya çıkacak, eğer bir değişiklik olmazsa…

    Açıklanan fiyat: 350 dolar

    Akıllı saatler dünyasında hangi çeşitler olduğunu öğrenmek ve satın almak istiyorsanız buraya tıklayınız.

    Günümüzde Teknolojiye Gösterilen İlgi

    0

    Teknolojik gelişmelerin geldiği noktadan bahsettiğimizde, oldukça fazla konu başlığı olduğunu görüyoruz. Yaşantımızın her alanında zaten bunun etkisindeyiz. Her anımızda bazen farkında olmadan da teknolojiyi kullanıyoruz. Günümüzde teknolojiye olan ilgiyi göstermesi bakımından, bazı yeniliklerin 50 Milyon kullanıcıya ulaşma zamanına bir göz atmanın oldukça bilgilendirici olacağını düşünüyorum.

    Teknolojilerden bazılarının 50 Milyon kullanıcıya ulaşma zamanı:

    Telefon: 75 Yıl

    Radyo:38 Yıl

    Televizyon: 13 yıl

    İnternet: 4 Yıl

    Facebook: 3,5 yıl

    Instagram: 6 hafta

    Angry Birds :35 gün

    Yukarıdaki bilgiler, geçmişte ve günümüzde yeni ürün ya da gelişmelere karşı gösterilen ilginin bir göstergesi olması açısından önemli. Özellikle bilgisayar ve internet kullanılmaya başladıktan sonra ilgili ürünler ile bağlantılı  alanlarda hızlı gelişmeler olmuş ve kabul görmüştür.Geçmişte yeni teknolojilerin, öncelikle kabul edilmesi sürecinden sonra belli bir kullanıcı kitlesine ulaşması oldukça zaman almış, o zamanda geliştirilen teknolojilerin oldukça pahalı ve belli  bölgede kalmış olması bunda etken olmuştur.

    Akıllı telefon veya tablet  çağı da diyebileceğimiz günümüzde ise adaptasyon daha hızlı olmaktadır. İnternet, sosyal medya, TV, vs. aracılığı ile geniş kitleler kısa sürede bilgilendirilmekte, yenilik konusunda beklenti oluşturularak buna yönelik çalışmalar yapılmaktadır.

    shutterstock_141901750

    Günümüzde bilgisayarlar, akıllı telefonlar, giyilebilir akıllı cihazlar, yazılım, donanım, sağlık, inşaat, vs. alanında insan hayatını kolaylaştıran yeni gelişmeler oluyor ve bu yoğun ilgi ile karşılanıyor.

    İletişim olanaklarının artması ile bilgiye her an her yerden ulaşma kültürü oluşmuş, bu kültür  farklı teknolojileri de kullanarak  hayatın her alanında teknolojiyi  öne çıkartmıştır.

    Teknolojilerin geliştirilme zamanı, kabul görmesi sürecini etkilemiş, toplum yeniliğe ne kadar hazır ise o seviyede de teknolojileri kullanma alışkanlıkları gelişmiştir.

    Geldiğimiz nokta itibarı ile  geliştirilen bazı teknolojik gelişmelerden bahsedecek olursak;

    Uzaya turistik yolculuk için altyapı çalışmaları başlamış durumda. Yakın zamanda turistik geziler  için denemeler yapılıyor.

    Akıllı telefon, tablet gibi mobil iletişim cihazları yoğun olarak kullanılıyor, bu cihazlar için geliştirilen yazılımların sayısı tam anlamı ile patlama yapmış durumda.

    Dünya genelinde cep telefonu ve internet kullanım oranlarına bir bakalım;

    Slide21-500x375

    Yukarıdaki infografiktende anlaşıldığı gibi, dünya nüfusunun neredeyse % 50’sinin cep telefonu var ve %41’inin de aktif internet bağlantısının olduğunu görüyoruz. Bu da özellikle mobil teknolojilerdeki gelişmelerin ne kadar kısa sürede kabul edildiğinin bir göstergesi.

    Sağlık alanında yapılan teknolojik yenilikler hastaların sağlığına kavuşması süresini kısaltıyor, gerek hasta ve gerekse de doktorlar için vazgeçilmez araçlar olarak kullanılıyor.

    Akıllı arabalar geliştiriliyor, buna yönelik yollar yapılıyor. 2015 yılı içinde kullanılmaya başlanacak.

    Geliştirilen akıllı gözlük, saat ve giyilebilir cihazlar ile teknoloji, hayatımızın her alanında yerini alıyor.

    Aynı şekilde akıllı otobüs ve duraklar geliştirilmekte.

    İnsansız hava araçları geliştirildi ve hayatın her alanında kullanılıyor. Bazı hukuksal sorunlar olmasına rağmen, sanal ortamlarda yapılan siparişlerin insansız hava araçları ile evlere getirilmesi konusunda denemeler yapılıyor. İnsansız hava araçları ile artık özçekimler yapılıyor.

    Yakın gelecekte gövdesi tamamen panoramik camla kaplı uçaklar ile yolculuk yapılacağı konusundaki çalışmalar, günümüz insanı tarafından oldukça ilgi ile karşılanıyor.

    Geliştirilen robotlar, insan hayatı için tehlikeli olan ortamlarda kullanılmakta, insanın yapamayacağı işleri yapmaktalar, hayatın rutini içinde verilen görevleri yerine getirmekteler.

    Teknoloji kullanıldıkça devamı geliyor. Günümüz piyasa koşullarında ve yenilikçi şirketler sayesinde hayatın her alanında araştırmacı yaklaşımlar ile sorunlar yada ihtiyaçlar tespit ediliyor, bunların çözümüne yönelik yeni teknolojiler geliştiriliyor.

    Sonuç:
    Teknoloji her zaman mutluluk getir mi? Bu soruya her zaman evet demek doğru olmayabilir.