Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1981

    Pac-Man 35 yaşında…

    0

    toru_iwataniGeçtiğimiz gün “Bilişim ve Çocuk Zirvesi”ne panelist olarak katılarak, oyun dünyasının Türkiye’deki duayen isimleriyle, dünyada ve ülkemizde bilgisayar ve video oyunlarının nereden nereye geldiğini konuştuk. Katılım pek beklediğimiz kadar olmasa da, son derece keyifli bir sohbetti aramızda geçen…

    Pac-Man’in anlatılmayan hikayesi

    Panelistler arasında en dinozor olan ben, çok eskilere gittim, 70’lerin ilk yıllarında, şimdiki Küçükçiftlik Parkı’nın bulunduğu yerde karşıma çıkan belki de ilk konsol oyunu olan Pong’u anlattım. Ancak, 1980’lere doğru orada bir başka oyunla daha karşılaşmıştım: Pac-Man… Evet, Pac-Man piyasaya çıkalı 35 yıl olmuş. Peki, Pac-Man’in bugüne kadar anlatılmayan hikayesini biliyor musunuz?

    Bir Japon arcade oyunu olarak Pac-Man, 22 Mayıs 1980’de piyasaya çıktı. Video oyun endüstrisinde inanılmaz bir itici güç etkisi yarattı ve 1980’lerde oyun endüstrisi zirve yaptı.

    İlham kaynağı Pizza

    Kimseler bilmez ama Pac-Man üretilirken pizzadan ilham alındı. Oyunun yaratıcısı olan Toru Iwatani, Time dergisine verdiği bir röportajda, bir öğlen yemeği sırasında dışarıdan pizza siparişi verdiğini ve kutuda kalan pizzanın aslında bir karaktere benzediğini fark ettiğini söylüyor. Böylece Pac-Man’in ikonlaşmış biçimi ortaya çıktı, kendisini gösterdi.

    Aslında Pac-Man, kadın oyuncuları hedef alarak tasarlanmış. Pac-Man’den önce video oyunlarının yıldızları olan yaratıklardı. Bu klasikler arasında Space Invaders’ı sayabiliriz. Oysa Iwatani, önemli bir devrime imza atarak bayan oyuncuların çok sevebileceği bir karakter yaratmak istiyordu. 2010 yılında Pac-Man’in 30. Yılı nedeniyle Wired dergisine verdiği röportajda, “O günlerde oyunlar genellikle erkekler içindi. En azından modaya dönüşebilecek bir oyun söz konusu değildi. Kadınlar dışarı çıktığında, ya grup olarak arkadaşlarıyla, ya da erkek arkadaşlarıyla çift olarak geziyorlardı. Birden aklıma kadınların arkadaşlarıyla birlikte oyun merkezlerine gelmelerinin, oraları ne kadar eğlenceli yerler yapabileceği fikri geldi…” diyordu.

    1981 yılında, oyunun yeni sürümü olan Ms. Pac-Man piyasaya sürüldü. Böylelikle Pac-Man’e ayrıca bir kadın karakter verilmiş olunuyordu.

    Puck-man sakıncalı olunca adı değişti

    Oyunun orijinal adı Puck-man’di… İlk Japon sürümlerinde bu isim kullanılmıştı. Ancak, Amerika’ya gönderim yapılmadan önce, Amerika’daki bazı vandalların, “P” yerine, “F” ile telaffuz etmelerini engellemek için oyunun adı Puck’tan Pac’a çevrildi.

    Guiness Dünya Rekorları’na göre, 1981 ile 1987 arasında 293 binden fazla Pac-Man makinesi imal edildi ve dünyanın çeşitli köşelerine yerleştirildi. İlk günden bu yana, oyunun 10 milyar kereden fazla oynanmış olduğu tahmin ediliyor.

    Oyunda bugüne kadar elde edilen en büyük skor, resmi Pac-Man web sitesinde yazana göre 3,333,360… Bu skor 6 saat aralıksız oynayan Billy Mitchell adındaki bir genç tarafından yapılmıştı. Rekor, hala kırılamıyor.

    pacman-2Şarkısı bile var

    Pac-Man, o kadar popüler olmuştu ki, 1982 yılında, Buckner ve Garcia adlı şarkı yazarları “Pac-Man Fever” adlı bir şarkıyı piyasaya çıkarttılar.

    Pac-Man’i kovalayan dört hayaletin ayrı renkleri, isimleri ve karakterleri olduğunu biliyor muydunuz? Kırmızı hayalet olan Blinky, genellikle en kısa yoldan saldırır ve sonuna kadar takipçidir… Mavi hayalet olan Inky’nin hareketlerini önceden sezmek çok güçtür. Bu da onu çok tehlikeli yapar. Pembe olan Pinky, etraftan dolaşarak sizin önünüze çıkar, sürprizlere bayılır, dikkat! Portakal rengi olan Clyde, etrafta gezinmeyi çok sever, bu da onu en zayıf tehdit yapıyor.

    Nice yıllara Pac-Man…

     

    Akıllı Telefon Alma Rehberi

    Akıllı telefonlar uzun zamandır hayatımızda ve akıllı telefonlar her geçen gün daha da pahalılaşıyor. Akıllı telefonlardan çok daha ucuza bir televizyon alıp bunu en az 5 yıl kullanabiliyorken telefonlarımızı her çıkan modelle değiştirme hissiyatının nasıl bir travma olduğunu dilerseniz psikologlara bırakalım ve biz bildiğimiz konuya geri dönelim.

    Akıllı telefonlar her geçen gün pahalılanıyor dedik ama bununla birlikte özellikleri de artıyor. Çoğu kişi akıllı telefonundan sosyal medyaya girip bir iki şeker patlatıyor ve günün sonunda şarjsız kalmamak içinde bin bir zahmete giriyor. iPhone sahibi olup hayatında hiç telefonunu tam ekran parlaklığında hiç görmemiş insanlar tanıyorum ben.

    x4fun8b6a1ntwrvfmjpm

    Peki, akıllı telefon alırken nelere dikkat etmek lazım?

    Öncelikle akıllı telefon alırken ihtiyaçlarınızı çok iyi belirlemelisiniz. Bunu yapmaz ve sadece fiyata önem verirseniz birkaç ay içinde seçiminizden pişman olacak ve sürekli gözü dışarıda birine döneceksiniz! Akıllı telefon almadan önce hangi ekran boyutuna sahip bir ürün istediğinizi belirleyin. 2010 yılından piyasaya sunulan 4 inç boyutunda ki ilk nesil Samsung Galaxy S, o dönemde birçok kişiye büyük gelmiş ve büyük ekranlı telefonların oldukça kullanışlı olabileceğini ispatlamıştı. O dönemden sonra telefonların ekranlarının her yıl düzenli olarak arttığına şahit olduk.

    iphone-4-vs-galaxy-s

    Halihazırda piyasada satılan akıllı telefonların ekranlarının minimum 5 inç olduğunu görüyoruz. 4,7 ve 5,5 inç arası ekran boyutuna sahip telefonlar akıllı telefon pazarının %80’ni oluşturuyor. Bu seçimi yaptıktan sonra bir diğer önemli kriter ise kesinlikle fiyat.

    6 ayda bir telefon değiştirme gibi bir planınız yoksa fiyat konusunda bir miktar esnek olmanızı öneriyoruz. 1000 TL limitiniz varsa bunu 1200 TL’lere kadar çıkartın ki seçim yelpazeniz genişlesin.

    Fiyat konusu tamamen sizin ne kazandığınıza, çevresel ve ailesel faktörlere, iş durumunuza, beklentilerinize ve birikimlerinizi nasıl değerlendirdiğinize bağlı bir durum. Bundan dolayı akıllı telefon seçiminizde fiyatın oldukça öne çıkacan bir kriter olduğunu hatırlatalım.

    Fiyatı  belirledikten sonra; en önemli soru geliyor. Windows Phone mu? iOS mu? yoksa Android mi?

    iOS-Android-ve-Windows-Phone-Logoları

    Bu sorunun cevabı aslında telefonunuzun hangisi olacağını yarı yarıya gösterecek. Windows Phone gerçekten çok akıcı bir arayüze sahip fakat marketi; evet, marketi bir çöl havasında. Tüm dünyanın severek kullandığı sosyal platform Instagram bile halen Beta seviyesinde Windows Markette yer alıyor. Düzgün bir video oynatıcıya ve altyazı desteğine sahip olmayan Windows Phone işletim sistemi kullanıcıların ve bizlerin bu platforma uzak durmasını sebep oluyor.

    iOS tarafındaysa zaten fazla bir seçenek bulunmuyor. Ya iPhone 6, iPhone 6 Plus ya da iPhone 5S alacaksınız. Android tarafındaysa işler biraz karışık.

    rs_560x415-140909102445-1024.iphone-6.cm.9914

    Bu yıla kadar her üretici “amiral gemisi” denilen telefonlara önem verirken son dönemde üreticilerin orta segment telefonlar içinde büyük bir mesai harcadığını ve bu ürünlere de yazılım güncellemesi vermek için yine yoğun bir çaba içinde olduğuna şahit olmaktayız.

    Android ekosisteminin en büyük oyuncuları, HTC, LG, Samsung ve Sony yaptığı ürünlerle ve yazılımlarla birbirlerinden farklılaşma ve en iyiyi kullanıcılarına sunma çabası içindeler. Bu bağlamda firmalar amiral gemilerinde olan birçok özelliği orta segment ürünlerinde de kullanıcılara sunmaya başladılar.

    Xperia Z3’te bulunan hemen hemen tüm “yazılımsal” özellikler uygun fiyatlı Xperia E4g’de de bulunuyor. LG G3’te bulunan özellikler yine uygun fiyatlı G3 Beat ile kullanıcılara sunuldu. HTC’de One M9’da bulunan Zoe, Sense, BlinkFeed gibi tüm yazılım özelliklerini orta segment telefonlarında kullanıcılara sunmakta. Samsung zaten uzun süredir hem kamera hem de diğer servislerini tüm telefonlarında kullanıcılarına sunmaktaydı.

    Eskiden kullanıcılar ödedikleri para kadar özellik alabilirken artık orta segment (900 TL ile 1600 TL arası) telefonlarda kullanıcılar efsane IMX214 kamera sensörlerine, 8 çekirdekli 64 bit işlemcilere sahip olabiliyorlar. Amiral gemisi takıntınız yoksa artık orta segment bir telefon almaktan korkmanıza gerek yok!

    Bu noktada size bazı telefon önerilerimiz olması gerekiyorsa farklı markalardan birkaç telefon modeli önerelim.

    Huawei Ascend G7; kamera donanımı, fiyatı, 5,5 inç IPS ekranı ve 3000 mAh pil gücü ile öne çıkan bu ürünü mutlaka değerlendirmelisiniz.

    ascend-g7

    Lenovo tarafında ise Vibe X2 ve Vibe Z2 hem kamera hem de tasarım anlamında kullanıcısını tercih eden ürünler olarak göze çarpıyor.

    LG G4 geçtiğimiz gün ülkemizde satışa sunuldu ama ona o kadar para vermek istemiyorsanız size rahatlıkla LG G3’ü öneririz. 2K ekranı, 4 çekirdekli 2,5 GHz hızında çalışan Snapdragon 801AC işlemcisi ve Lazer Odaklı kamerası ile LG G3 halen birçok kişinin tüm ihtiyacını karşılayacaktır.

    Telefon_3868996

    Sony tarafındaysa 1 GB Ram ve 8 GB hafızaya takılı kalmak istemiyorsanız tek seçenek Xperia Z3 Compact olarak görülüyor.

    Samsung tarafında ise işler biraz karışık. Dünyanın en çok telefon satan firması ünvanını uzun zamandır elinden düşürmeyen Güney Koreli firmanın bu segmentte çok fazla alternatifi bulunuyor. Yeni nesi Galaxy E7 ve A5 fiyat konusunda sizi üzmeyecek ürünler olarak göze çarpıyor. Galaxy Note 3 ise, LG G3 gibi kullanıcıların tüm isteklerini halen karşılayan ürünler.

    4eccfeceb4297d117553f346dd6716088259c821

    Yerli markaları ve Operatör destekli ürünleri de değerlendirebilirsiniz ama listeyi uzatıp kafanızı daha fazla karıştırmaya gerek olmadığını düşünüyoruz.

    Bu yıl pazara sunulan Samsung Galaxy S6, Galaxy S6 Edge, LG G4, HTC One M9 ve geçtiğimiz yıl satışa başlayan iPhone 6 ile iPhone 6 Plus bu yılın amiral gemisi modelleri ve fiyatları açıkçasını söylemek gerekirse birçok kişi için alınabilirlikten oldukça uzak. Sizde yeni bir telefon almak istiyorsanız belirttiğimiz kriterlere dikkat ederek seçiminizi yapabilirsiniz. Önceliklerinizi ve marka güvenilirliklerini bir kenara koyduktan sonra paranızı cebinize koyup seçiminizi yapın ve telefonlarınızı en az 2 yıl boyunca kullanın.

    İkisi Bir Arada: HP Pavilion x360

    HP Pavilon X360, 360 derece dönebilen ekranı sayesinde hem bir tablet hem de bir dizüstü sistemi olarak görev yapıyor. Şık bir görünüme sahip olan Pavilon X360’a yakından bakıyoruz.

    11.6 inç ekran boyutuna sahip olan Pavilion x360, ilk olarak görselliği ile kendisini fark ettiriyor. Cırtlak bir kırmızı renk ile hemen göze çarpan bu ürün, kullandığı plastik kasa sistemi ile birçok tartışmaya vesile oluyor. Pavilion x360, hem dış hem de iç tarafı plastik ile kaplı olmasına rağmen, stabil bir yapının elde edilmesi bizi şaşırttı. Klavye bölgesinin Alüminyum malzemeden üretilmesi, bükülmeyi önlüyor. Bu da cihazın işçiliğine olumlu bir şekilde yansıyor.

    hppavilionx360

    11.6 inç Dokunmatik Ekran

    HP Pavilion x360 kullanımı kolay ve sorunsuz olan kapasitif bir dokunmatik ekrana sahip. Ürünün dokunmatik performans gayet başarılı. Fakat ekranın ulaşabildiği maksimum çözünürlük ne yazık ki beklentinin aşağısında. 1366×768 piksel çözünürlüğü günümüz için yeterli değil. Bununla birlikte 181 cd/m²’lik parlaklık değerinin de daha iyi olmasını isterdik. Benzer ürünlere baktığımızda Full HD çözünürlük ve yüksek parlaklık değerine sahip cihazların piyasada rahatlıkla satıldığını söylemeliyiz. HP, ürünün fiyatını düşürmek için ekranda ciddi bir tasarruf sağlamak istemiş. Kontrast değerinin de düşük olması özellikle güneşli ortamlarda ekrandan bir şeyler okumak ciddi anlamda zorlaştığını söylemeliyiz.

    hp pav x360

     

    Pentium İşlemciye Sahip

    HP Pavilion x360, 2.16 GHz frekans hızında çalışan Intel Pentium işlemcisine sahip. Intel grafik yongasına sahip olan ve toplam bellek kapasitesi 4 GByte olan Pavilion X360, temel ihtiyaçları fazlasıyla karşılıyor. 750 GByte kapasiteli bir disk üzerinde barındıran HP’den elbette müthiş bir performans beklemek yanlış olur.

    hp x360

    Beats Audio Ses Sistemi

    HP Pavilion x360, özellikle Bass sesleri ile fark yaratan Beats Audio teknolojisini kullanıyor. Sahip olduğu stereo hoparlörler, kaliteli bir ses çıkışı sunuyor. Bu kalite daha çok alçak frekansı sesler için geçerli. Üründe bir Subwoofer olmadığından dolayı yüksek frekanslı Bass sesleri, ne yazık ki istenilen seviyelere çıkamıyor.

    Değiştirilemeyen bir batarya ya sahip olan HP Pavilon X360, tam yük modunda yaklaşık dört saat kesintisiz çalışabiliyor. Bu esasında iyi bir değer, ama bu konfigürasyonda bir üründe daha yüksek bir çalışma süresi beklerdik.

     

    hp-pavilion-x360

    Sonuç

    Göze çok fazla hitap eden HP Pavilion x360, özellikle uygun fiyatı ile fark yaratmak istiyor. İyi bir işçiliğe sahip olan X360, Tablet kullanımında da iyi bir çalışma sergiliyor. Fakat sınırlandırılmış donanım birleşenleri ve düşük çözünürlüklü ekranı önemli bir eksi. Bununla birlikte 1.4 kg’lık ağırlık bu ürün için fazla. HP Pavilion x360 bu yüzden, çok fazla performansa önem vermeyen, görselliği seven ve temel ihtiyaçlarını uygun fiyata karşılamak isteyen kullanıcılar tarafından tercih edilmeli.

    Ürünü detaylı incelemek ve satın almak için buraya tıklayınız

    Yeni neslin dijitalleşen yeme-içme kültürü

    friends using smartphones to take photos of food with instagram style filter
    Teknolojinin tüketim alışkanlıklarımızı çok hızlı bir şekilde değiştirdiği herkesçe malum. Bu değişimin en fazla etkisini gösterdiği alanların başında yeme-içme alışkanlıkları geliyor. Şöyle bir 10-15 yıl öncesine uzandığımızda özellikle bilim kurgu filmlerinde gelecekte yemek konusunun tüm besin ihtiyaçlarını içeren haplarla giderileceğine dair kurulan senaryoları hepiniz hatırlarsınız. Bugün bu anlamda yemek alışkanlıklarının eskiye göre aşağı yukarı aynı şekilde devam ettiği düşünülürse bu öngörünün hayal olarak kaldığı kesin. Peki bahsettiğimiz değişimin yeme-içme alışkanlıklarımıza etkisini hangi alanlarda yaşıyoruz?

    Tarladan mutfağa her aşamada teknoloji var

    İnsanoğlunun yemekle olan ilişkisinde yaşanan dijital evrimi işin üretiminden mutfağına gelene kadar her seviyede gözlemleyebiliyoruz aslında. Bunu birkaç farklı örnekle açayım. Son yıllarda tarım sektöründe tarladaki üretim verimliliğini arttırmak için mikro sensörler ve dayanıklılığı arttırmak için ilaçlar kullanılıyor. Marketlerde atık oranını azaltmak için özel depolama yazılımları ve ürün izlemeyi kolaylaştırıcı (RFID) yazılımlar var. Restoranlar da dijital dönüşümünden nasibini alıyor. Örneğin Londra’da klasik kağıt menülerin yerini çoktan tabletler aldı. Bu sayede menüde yer alan yemekler hakkında kalorisinden proteinine kadar pek çok bilgiye ulaşmak mümkün. İlk olarak Güney Koreli Tesco’nun başlattığı metro duraklarında QR kod ile market siparişi verme bugün dünyanın birçok yerinde kullanılan bir model. Bu örnekler işin biraz daha pazarlama boyutunu ilgilendiriyor. Üzerinde önemle durulması gereken esas değişim ise bireyin kültürel olarak konuya bakışında ortaya çıkan farklılıklar.

    Kültürel değişime en iyi örnek Kore

    Tarih boyunca ekonomik ve sosyal etkenlerin toplumların kültürler devinimlerindeki yerleri çok büyük önem arz etmiş olsa da, dijitalleşme tüm ezberlerimizi bozan bambaşka bir kafa ve bu yeni normalliğin bireylerin günlük yaşamlarından iş yapma şekillerine hayatın her anındaki etkisi tartışılmaz. Bugünün modern toplumlarında aşırı teknoloji yüklemesiyle giderek yalnızlaşan bireyin yemek yeme şekli, süresi, yediği yer, yemeği paylaşım şekli işin doğrusu yemekle ilgili her türlü alışkanlığı değişmiş durumda.

    Bu konu ile ilgili Kore’nin yemek kültüründeki değişimden daha iyi bir örnek olmadığını düşünüyorum. Kore’de de pek çok ülkede olduğu gibi ailece yemek yeme bir gelenek. Aslında Kore’de aile anlamında kullanılan “shik-gu” kelimesi birlikte yemek yiyen insanlar demek. Bununla birlikte modern şehir yaşamında bu söylem bile zaman içerisinde anlamını yitirmeye başlamış, Kore’de birlikte yemek yeme kültürü pratikte uygulaması zor bir hale gelmiş durumda. Yalnız yaşama trendinin yükselişi, uzun çalışma saatleri gibi yeni düzenin dinamikleri insanları tek başına yemek yemek zorunda bırakıyor. Bu yeni iş ve yaşam kültürünün dijitalle olan kombinasyonu ise Kore’nin yeme içme kültürünü kökünden değiştiriyor.

    mukbank

    Yalnız yiyeceğine ekranda seyret

    Kore’de yeni nesil yemek kültürü açısından yükselen trendlerin başında “yemek yayını” anlamına gelen Muk-bang geliyor. İnsanların canlı yayında yemek yediği ve diğer insanların onları izlediği bu trend tam da yalnız yemekten hoşlanmayan ancak hayat şartları nedeniyle buna mecbur olan Korelilere göre. FoodPorn’un dibi olan bu trend biz Türkler için pek uygun değil. Biz biri yerken birilerinin bizi izlemesini pek sevmeyiz. Hatta özlü bir sözle bunu pekiştirmişizdir: “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” diye.

    Her gün milyonlarca kişinin ekranın diğer ucunda takip ettiği Muk-bang, size biraz sapıkça gelebilir ama internet işin içinde oldukça yakın gelecekte nelerle karşılaşacağımızı tahmin bile etmemiz imkansız. Bugün şahit olduğumuz Muk-bang’a göre nispeten daha masum trendlerin başrolünde ise hepimizin bildiği sosyal paylaşım platformları var. Sosyal paylaşım sitelerinin ve yeme-içme konusundaki uygulamaların bu alandaki etkisini dile getirmeden önce şunu söylemekte fayda var ki yemek işi tarih boyunca zaten sosyal bir aktivite idi. Göçebe toplumlarda nispeten farklılık gösterse de, yerleşik hayat kültürünün olduğu toplumlarda bu hep böyle olmuştur. Dediğim gibi örneğin istisna olarak göçebe bir kültüre sahip olan bizim atalarımızın şöyle bir lafı vardır: “Yediğin içtiğin senin olsun, bana gördüklerini anlat”. Bu lafın mazisi nedir bundan emin değilim ama çok daha eskiye M.Ö.’ki dönemlere uzandığımızda bu sözün tam tersi bir mantıkla çalışan bir kültürün izleri karşımıza çıkıyor.

    catalhöyük

    Yukarıdaki görsele dikkatlice bakıp, yazımın açılışında yer alan, akıllı telefonlarıyla sipariş verdikleri yemeğin fotoğrafını çeken gençlerin fotoğrafıyla karşılaştırdığınızda aradaki binlerce yıllık zaman farkına rağmen sahip oldukları insani ihtiyacın, arzunun aynı olduğunu görüyoruz. İki görselde de bakış açısı aynı aslında. M.Ö 9 binli yıllarda insanlığın doğduğu Çatalhöyük’te avladıkları ve bir güzel mideye indirdikleri geyiği resmeden ilk görseldeki insanlarla, sipariş verdikleri yemeğin akıllı telefonuyla fotoğrafını çeken gençlerin hissiyatları, dertleri aynı. Ve bu insani hissiyat tarih boyunca bazen mağara duvarında bazen akıllı telefon ekranında yani bir şekilde bulduğu mecrada hayat bulmaya devam etmiş.


    Mesele; “Ne yediğin değil, ne paylaştığın”

    Günümüzdeki paylaşım ihtiyacının odağında ise yukarıda bahsettiğim sosyal ağlar var. Şüphesiz en popülerleri Instagram, Pinterest, Facebook ve Twitter. İnsanların yediğini içtiğini paylaşma isteğinin önlenemez yükselişi bu alanda girişimcileri de cesaretlendiriyor. Her gün yeme-içme alanında yeni uygulamalar, siteler karşımıza çıkıyor. Tabii diğer taraftan yemek üzerine bloglar, forumlar ve video kanalları da bu paylaşımın diğer önemli oyuncuları.
    Taking a picture at lunch

    Bu yeni nesil teknolojilerle birlikte tüketiciler bu ekosistemin üretici ayağına evriliyor ve dijital çağda bu yeni yemek kültürünün oluşumuna katkı sağlıyor. Öte yandan üreticilere, satıcılara ve müşterilere paylaşım imkanı sağlayan bu yeni araçlar sayesinde her şeyin daha güvenli, şeffaf ve izlenebilir hale gelmesiyle birlikte insanların yemek seçme ve satın alma alışkanlıkları daha da kişiselleşiyor. Niyeti ortaya çıkış noktalarından belli görsel paylaşım platformları bir yana bloglar, forumlar meseleyi her ne kadar teknik açıdan inceleseler dahi tüketiciler için bu alandaki tüm mecralar birer sosyalleşme aracı ve bu tercihler onların sosyal kimlikleri açısından önemli bir gösterge. Fransız gastronom Jean Anthelme Brillat-Savarin’in şu sözü bu anlatılanları özetliyor aslında: “Bana ne yediğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”

    Üç önemli oyuncu: Yemeksepeti, Migros Sanal Market ve Zomato

    Yemekle arası her zaman çok iyi olan, yemeği seven bir millet olarak bizim de bu konuda dünyadaki dijitalleşmeden aşağı kalır yanımız yok. Bizde Muk-bang gibi acayip trendler çıkmasa da özellikle teknolojinin içinde doğan Z kuşağının ve kısmen Y kuşağının yemek konusuna bakışları kesinlikle kendilerinden önceki kuşaklara göre çok farklı. Bu kuşakların yemek yeme alışkanlıklarını domine eden bence birkaç önemli oyuncu var. Bunların başında Yemeksepeti.com geliyor. Geçtiğimiz günlerde Berlin merkezli global online yemek sipariş platformu Delivery Hero adlı şirketin 589 milyon dolara satın aldığı Yemeksepeti.com Türkiye’de ikamesi olmayan bir platform. Bu anlamda online yemek pazarını domine eden Yemeksepeti’nin Türk insanının yeme-içme alışkanlıklarının dijitalleşmesinde etkisi çok büyük. Türkiye’de dışında birçok ülkede operasyonu bulunan sitenin kullanıcı verileri online yeme alışkanlığımızın geldiği noktayı rakamlarla ortaya koyuyor. Yemeksepeti, 62 ilde, 10 bine yakın üye restoran ve aylık aldığı 3 milyon siparişle, milyonlarca kullanıcıya hizmet veriyor. Bir diğer önemli oyuncu Türkiye’nin ilk gıda e-ticaret sitesi olan Migros Sanal Market. Hazırını evinden, ofisinden sipariş verip önüne getirten tüketici için yemek yapmaya karar verdiğinde marketten ne istiyorsa yine dijital kanallardan sipariş verip istediği yere getirtme lüksü artık çoktan normalleşen hayatımızdaki bir başka kültürel değişim. Birçoğumuz için artık hadi bir çarşıya, pazara gidelim alışveriş yapalım devri çoktan geride kaldı. İkisini de tercih etmeyip malzemeyi ya da yemeği sipariş vermeyenler için ise dijital dünya yine devreye giriyor ve binlerce restoran alternatifini mobil uygulamalarla size altın tepside sunuyor. Bu segmentte karşımıza son dönemin yükselen ismi Zomato çıkıyor. Geçtiğimiz aylarda Mekanist uygulamasını da bünyesine katan global dev yüzlerce muadili olsa da Türk tüketisicinin akıllı telefonunda yerini garantilemiş uygulamalardan biri.

    family

    Yemek soğusa da olur, “Kaç like var?” bana ondan haber ver

    Tabii bir restoran seçip sokağa çıktığımızda teknoloji de cebimizde geliyor ve esas dijital serüven restorana adımımızı attığımızda başlıyor. Malum Türkün ilk sorusu özellikle yurt dışındaysa “Wi-Fi şifresi nedir?” oluyor. Kalabalık bir grupla yemeğe gidilmişse eğer, masaya yerleşildikten sonra sağdan soldan kısa bir sohbetin ardından masadaki bütün kafalar öne eğiliyor ve yemek gelene kadar herkes telefonuyla baş başa kalıyor. Foursquare’da ya da Facebook’ta bir “check in” Allahın emri zaten. Yemek gelince hikayenin ikinci evresi başlıyor. O yemek bir 45 dakika yenmiyor zaten. Her açıdan çekilen fotoğraflar güzelce Instagram’da paylaşılıyor. Sonra beş-on dakikada mideye indiriliyor. Derken eski pozisyonlar alınıyor, kafalar telefona gömülüyor. Bu sefer “Kaç like geldi, kaç yorum var” evresi başlıyor. Bu tablo sadece bizim insanımız için geçerli değil. Geçtiğimiz yıl Craigslist’te bir gönderi yayınlayan San Franciscolu bir restoranın sahipleri, vaktini telefona bakarak geçirenler yüzünden hizmetin yavaşladığından dert yanmıştı. Eski ve yeni kamera kayıtlarını inceleyip karşılaştıran restoran sahipleri pek çok müşterinin yerini aldıktan sonra menüye bakıp sipariş vermek yerine dakikalarca telefonlarıyla oyalandığını fark etmiş.

    Bu durumdan şikayetçi olanlarımız olsa da zamanla bir ucundan hepimizin bu yeni nesil kültüre sürüklendiğimiz kesin. Bu noktada direnmek isteyenler için ise kendi yemeğini kendin pişirip gerçek anlamda sevdiğin insanlarla paylaşabilme gibi biraz romantik sayılabilecek bir çıkış noktası var. https://microbeonline.com/ Bu çözümdeki tek sıkıntı bu işi nasıl kıvıracağım olabilir. Yemek yapmaktan çekinen, beceremiyorum diyenler için ise teknoloji yine kıyağını geçiyor ve birbirinden akıllı mutfak gereçleriyle size kaşla göz arasında şef önlüğünü taktırıveriyor. Karnıyarığını pişince kendi kendine otomatik kapanan fırına emanet ettikten, barbekünü akıllı ızgaranda mutfağının konforunda yaptıktan sonra “senden daha keyiflisi var mıdır?” diye sormak isterim. Mutfağına akıl ve kendine beceri katmak isteyenler; MediaMarkt’ın yüzlerce çeşit son teknoloji mutfak gerecine buradan bir göz atın derim. Şimdiden afiyet olsun.

    Android Brillo ile daha akıllı mutfaklara hazır olun

    aeg-nk-coffee-maker-pe4511-m-lr

    Küçük av aletleri segmenti, her ölçekteki evin olmazsa olmazlarından. Kettle, blender, tost makinesi gibi türlü türlü teknolojik yardımcılar sayesinde mutfaklar yaşam alanlarının en keyifli noktalarından biri haline dönüşebiliyor. Bilindiği üzere bu tip cihazlarda genel kullanım, belirli düğmelere basmak, onları çevirmek şeklinde. Ancak gelecek sürprizlere gebe; teknoloji dünyasının en önemli şirketlerinden Google’ın bu konuya nesnelerin interneti (IoT) ekseninde yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedeflediği iddia ediliyor.

    Buna göre Google, Android işletim sisteminin düşük RAM’li cihazlar üzerinde kullanımını mümkün kılacak Brillo adlı bir yazılım üzerinde çalışıyor. Amaç ise 32-64MB RAM içeren küçük ev aletlerini de içeren bir dizi aygıtın yazılım tabanında yönetimi. Örneğin ekranı olmayan kettle’ın sesli komutlarla çalıştırılması gibi yenilikler yakın gelecekte söz konusu olabilir. Böylelikle daha pratik ve çok çok daha fütüristik yaşam alanlarının kullanımı hedefleniyor.

    3185 Google tarafında, bu yönde atılan adımlar aslında sensör odaklı ev otomasyonu şirketi Nest’in satın alınmasıyla iyide iyiye gündeme gelmişti. Geçtiğimiz aylarda Nest için uygulama geliştirme olanağı da geliştiricilere sunulmuştu. Akıllı evler için daha fazla uygulama, daha yenilikçi çözümler konusunda hatrı sayılır ilerlemeler kaydediliyor.

    Brillo, Google I/O etkinliğinde sahne alabilir

    28-29 Mayıs 2015 tarihleri arasında ABD’nin San Fransisko şehrinde düzenlenecek Google I/O adlı etkinlik kapsamında şirketin ilgili konularda açıklamalarda bulunması bekleniyor. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.

    Oyun konsolları erkek egemenliğinden çıkıyor

    0

    tombBir araştırmanın sonuçları, kadınların en çok tercih ettiği 11 konsol oyununu ortaya çıkardı. Verilere göre, kadınlar en çok Mortal Combat X oynuyor. Değişen teknoloji dünyasında oyun konsolları sadece erkeklere hitap eden bir araç olmaktan çıkıyor ve artık kadınlar da erkekler kadar oyun konsollarında oyun oynuyor, aynı zamanda tercihleriyle sektöre ışık tutuyorlar. Yapılan açıklamada, kadınların en çok Mortal Combat X oyununu tercih ve merak ettikleri, aynı zamanda bu oyunların kadınlar arasında son günlerde çok popüler olduğu belirtiliyor.

    nfsBir araştırmanın verileri doğrultusunda kadınların en çok tercih ettiği ilk 11 konsol oyunu listesinde ilk sırada Mortal Combat X geliyor. GTA V, Little Big Planet 3, Need for Speed Rivals ve The Last of Us oyunlarıyla devam eden listenin, erkeklerin sıklıkla oynadıkları oyunlarla benzerlik göstermesi, kadınların da oyun dünyasına en az erkekler kadar hâkim olduklarının bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

    1 – Mortal Kombat X

    2 – GTA V

    3 – Little Big Planet 3

    4 – Need for Speed Rivals

    5 – The Last of Us

    6 – Tomb Raider Definitive Edition

    7 – Dying Light

    8 – Assassin’s Creed Unity

    9 – Dragon Age Inquisition

    10 – The Evil Within

    11 – Diablo 3 Ultimate Evil Edition

    Media Markt’tan konsept mağaza

    Media Markt, tüketicilere farklı alışveriş deneyimi sunmayı hedefleyen yeni konsept mağazalarından ilkini 23 Mayıs 2015 Cumartesi günü, Ankara’nın tam kalbinde; Kızılay Meydanı’nda açıyor. Media-Saturn Holding bünyesindeki ülkeler arasında bir ilk olan; içinde farklı teknolojileri ve düşük fiyatlı ürün çeşitliliğini birarada barındıran küçük metrekareli ilk mağazası ile Ankaralılar, kent merkezinde de Media Markt avantajları ile alışveriş yapabilmenin keyfini ve pratikliğini yaşayacak.

    Avrupa’nın 1 numaralı elektronik perakende zinciri Media Markt, tüketicilerine daha da yakın olmak amacıyla hayata geçirmeyi planladığı yeni konsept mağazalarının ilkini Ankara’nın kalbi Kızılay Meydanı’nda açıyor.

    Media+Markt+Logo2007 yılından bu yana Türkiye pazarında tüketicilerini düşük fiyatlarla buluşturan Media Markt’ın Ankara’da açılacak olan ilk yeni konsept mağazası, kendi bünyesinde en küçük metrekareli mağaza olmakla beraber düşük fiyatlı geniş ürün çeşitliliğini bünyesinde barındırıyor. Sektörde rakiplerinin büyük mağazalarına denk alana sahip mağaza, dokunmatik ekranlar ile sınırsız online alışveriş deneyimini müşterilerine sunması ile de dikkat çekiyor. Kızılay’daki yeni mağazada cep telefonundan beyaz eşyaya, küçük ev aletlerinden televizyonlara, kişisel bakım ürünlerinden oyunlara kadar büyük metrekareli Media Markt mağazalarında bulunan ürün kategorilerinin tamamı bulunuyor.

    17 uzman satış danışmanının hizmet vereceği mağazada inovatif uygulamalar da yer alacak. Mağazaya gelen ziyaretçiler, her köşede yer alan ayaklı dokunmatik ekranlardan diledikleri ürünün özelliklerine bakıp karşılaştırma yapabilecek ve çoklu satış kanallarıyla entegre alışverişin keyfini sürebilecek.

    Media Markt, açılışa özel kaçırılmayacak alışveriş fırsatlarını, anlaşmalı bankasından 1 Haziran tarihine kadar devam edecek yüzde yüzde 0 faizli 12 ay vadeli kredi imkanı ile sunuyor. Ayrıca tüm bu fırsatlara açılışa özel ücretsiz kargo olanağı da eşlik edecek. Media Markt, tüm Ankaralıları 23 Mayıs’ta saat 08.00’de Kızılay AVM’de yer alan mağazasının açılışına bekliyor.

    Çift Micro-SIM’li LG G4’ün satışlarına başlandı

    0

    Bild_LG-G4-Lifestyle_01

    Android işletim sistemine sahip akıllı telefon pazarındaki en popüler modellerden biri olan LG G4, kısa süre önce Türkiye pazarıyla buluştu. Güney Kore menşeili teknoloji şirketinin özellikle G2 ve G3 ile yakaladığı başarının devamındaki modelin daha düşük fiyat ya da daha farklı özelliklere sahip çeşitli versiyonları da tanıtılmaya veya satışa sunulmaya başlandı.

    Geçtiğimiz günlerde LG G4c ve G4 Stylus modellerini tanıtan teknoloji şirketinin çift Micro-SIM yuvasına sahip yeni bir varyantı da bazı ülkelerde satışa sunuldu. LG G4 H818N model koduyla Hong Kong pazarında yer alan model, LTE desteği sunuyor ve ilgili ülke için fiyatı da yaklaşık 600 Euro’ya tekabül ediyor.

    lg-g4-1280x804

    Fiyatlar yakın

    Çift SIM desteğine sahip LG G4’ün H818P model kodu ile Suudi Arabistan, Tayland gibi başka pazarlarda da satışa çıktığı görülüyor. Ukrayna’da ise çift SIM’li model H818 kodu ile tanımlanıyor. Ülkelere göre ayrılan model isimlendirmelerinin haricinde cihazların genellikle aynı ya da 15 doların altında farklara sahip fiyat etiketleri ile listelendikleri görülüyor.

    LG’nin GX serisine dair ortaya çıkan modellerinin yanı sıra başka varyant modellerinin de tanıtılması yönünde beklenti devam ediyor. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.

    Oyuncuları sevindirecek yeni YouTube özelliği

    zgHNAoXVideografi ve beraberinde getirdiği teknolojiler hızla gelişiyor. Video kaydı gerçekleştirebilecek herhangi bir aygıta sahip hemen her kesimden kullanıcının da tetiklediği videolu içerik alanının şüphesiz en önemli platformlarından biri YouTube. Her gün milyonlarca videonun yüklendiği, canlı yayınların gerçekleştirildiği video paylaşım sitesi, yeni bir özelliği kullanıma sundu: 60fps hızında canlı yayın…

    Ekran Resmi 2015-05-22 02.17.21

    Hali hazırda 1080p/60fps videoların oynatılabildiği YouTube, canlı yayın sırasında 60fps desteği vermiyordu. Özellikle oyun gibi eğlence içeriği konularında canlı yayın gerçekleştiren kimselerin (YouTuber’ların) yakındığı bu eksiklik, temelde video izleme sırasında görüntünün daha düşük hızda sunulması.

    İnsan gözünün yapısının sonucu olarak 60fps hızındaki videoların daha düşük hızdakilerle aralarındaki farkın anlaşılabilme oranı ise bir hayli düşük. Yine de canlı yayın sırasında önceki nesil görüntü hızı formu, YouTube’ın yeni özelliği sayesinde daha optimize halde olacak.

    Ekran Resmi 2015-05-22 02.16.56

    30fps ile 60fps farklı videoda geçişlerde fark edilebiliyor.

    60fps hamlesi, Google şirketlerinden biri olan YouTube’un canlı yayın konusundaki eksikliklerinden biriydi. Ayrıca Twitch gibi popüler canlı yayın platformlarıi ile rekabette aradaki makas da kapatılmış oldu. Bu özelliğin aşama aşama kazandırıldığı platform, böylelikle çok daha iyi canlı yayın videolarına olanak tanıyacak.

    Fiber Optik Teknolojisi

    0

    Fiber optik teknolojisinin temelinde ışık yatar. Fiber teknolojisinde bir ışık kaynağında üretilen ışığın, hedefine gönderilmesini sağlayan cam ortam kullanılır. Saç teli çapında, saydam camdan ince, uzun teller kullanılır. Optik kablo demetleri ile uzun mesafelerde ışık sinyallerinin iletimi sağlanır.

    1920’lerde kullanılmaya başlayan fiber optik, malzemenin pahalı olması ve kullanım alanının fazla olmamasından dolayı fazla ilgi görmemiş, son 20 yıl içinde teknolojisindeki potansiyel fark edilerek  oldukça yoğun kullanım alanı bulmuştur. Öncelikle tıp alanında kullanılmaya başlayan fiber optik teknolojisi, günümüzde neredeyse her alanda kullanılmaktadır.

    Bugün ışığın iletilmesinde “fiber optik kablolar” ve “optik sistemler” kullanılıyor. Optik fiber ile çok sayıda bilgi ışık hızıyla tek bir fiber kablo boyunca iletilmekte. Fiber optik kablo içindeki parmak kalınlığındaki liflerden, aynı anda çok sayıda telefon görüşmesi, televizyon yayını ve internet bağlantısı sağlanabilmektedir. Fiber optik sistemlerde farklı frekanslarda elektromanyetik dalga hiçbir değişikliğe uğramadan uzun mesafelere iletilebilmektedir.

    Fiber kablonun çalışma prensibi ışığın tam yansımasına dayanır. Işık, fiber  kablo içinde dengeli şekilde yansıyarak ilerler ve buna “mod” denir. Fiber içindeki mod sayısı, fiber kablonun çapına, ışığın dalga boyuna ve sayısal açıklık adındaki büyüklüğe bağlıdır.
    Günümüzde kullanılan temel iki tip fiber optik kablo vardır: tek mod ve çoklu mod fiberler. Bunları dış görünümleriyle ayırmak mümkün değildir. Ancak her ikisi de iletişim ortamı olarak kullanılırlar.

    iStock_000059207858_Small

    Fiber optik teknolojisinde herhangi bir bilgi, ses, veri veya görüntü ilk olarak elektriksel sinyallere dönüştürülür. Işık kaynağında bu elektriksel sinyaller ışığa çevrilir. Fiber kablo hem sayısal hem de analog sinyalleri taşıyabilir. Sinyaller ışığa çevrildikten sonra fiber içinde detektöre gelinceye kadar hareket eder. Detektörde ışık tekrar elektriksel sinyale dönüştürülür. Son olarak elektriksel sinyaller şifresi çözülerek bilgiye (ses, veri veya görüntü) dönüştürülür.

    Günümüzde kullanılan fiber kablolar  en az üç bölümden oluşuyor. Bunlar: Core (Çekirdek), Clad (Kabuk) ve Coating (Kaplama)

    1-Core (Çekirdek) : Fiber kablonun merkez bölgesidir ve ışığın hareket ettiği bölge burasıdır.

    2-Clad (Kabuk): Clad, ışığın yalnız hareket etmesini ve dış ortama sızmamasını sağlar. Kısacası yolculuk eden ışığı çevresel etkenlerden korur veya yalıtımını sağlar.

    3-Coating( Kaplama) : Coating veya bir diğer adıyla buffer coating, en dış yüzeydir ve kimyasal ve mekanik zararlardan kabloyu koruyan tabakadır.

    Başlıca Fiber Optik kullanım alanları;

    LAN & WAN uygulamaları

    İnternet

    CATV (Ortak anten sistemi. Ortak bir santral yardımı ile birden fazla daireye TV sinyallerini dağıtan sistem)

    CCTV (Kapalı Devre Televizyon Sistemi – Güvenlik)

    SCADA Sistemleri (Supervisory Control and Data Acquisition)

    Dijital TV

    Videophone

    Video konferans

    Multimedia uygulamaları

    Tıp

    Yüzlerce optik fiber kıldan oluşan fiber kablolar, merkez çaplarına, yapıldıkları malzemeye ve ışığın kırılma şekline göre ikiye ayrılırlar.

    iStock_000022088802_Small

    1. Tekil Modlu Fiberler:Yaklaşık 9 mikronluk çapa sahip olan ince merkezli kablo,  1300 ile 1550 nanometre arasında dalga boyuna  sahip kızılötesi lazer ışığını iletir. Bu kablo tipi genellikle veri kaybının daha az olması istenen yerlerde kullanılır.
    2. Çoğul Modlu Fiberler:Yaklaşık 62.5 mikronluk çapa sahip olan kablo,  850 ile 1300 nanometre arasında dalga boyuna sahip kızılötesi lazer ışığını iletir. Üretim maliyeti daha uygun olduğundan en çok kullanılan kablo türüdür. Kayıp miktarı tekil modlu kablolara göre daha fazladır.

    Bazı fiber kablolar ise plastikten üretilmiştir ve 1mm’ye varan merkeze sahiptirler. Bu kablolar 650 nanometre dalga boyuna sahip, görülebilir kırmızı ışığı iletir.

    Fiber Optik Kablolar Işığı Nasıl İletirler?

    FiberKabloNasıl1

     

    Lazer kaynağından gönderilen ışık demeti ilk başta doğrusal bir yol izler. Işık sinyali kablonun merkezinden eşit uzaklıktaki alt ve üst sınırlarından referans çıkışı olarak alınırsa, kablonun eğildiği noktalardan yansıyarak yoluna devam eder. Yansıma esnasında belli ölçülerde yavaşlama ve geri yansıma oluşur. Bu esnada ışık kayıpları meydana gelir. Fiber kablonun düz bir ortamda kullanılması, verimliliği açısından oldukça önemlidir.

     

    Kaynaklar:

    http://bidb.itu.edu.tr/seyirdefteri/blog/2013/09/07/fiber-optik-sistemler

    http://www.fibere.com/fiber-optik-kablo-kullanim-alanlari/

    http://uretim.meb.gov.tr/egitekhaber/s75/f%C4%B1beroptik.htm

    http://www.bilgiustam.com/fiber-optik-nedir-fiber-optik-kablolar-isigi-nasil-iletir/