Samsung, yeni Notebook 9 (2018) serisini resmi olarak duyurdu. Yeni modeller çok daha hafif ve kompakt. Ayrıca S-Pen desteğine sahip bir alternatif de geldi. İşte detaylar…
Samsung’un popüler notebook serisi ‘Notebook 9’, 2018 versiyonları ile lanse edildi. 13.3 inç ekranlı versiyonu sadece 995 gramlık ağırlığa sahip olan serinin 15 inç modeli de 1 kilo 250 gram ağırlıkta. Bu model, ekstra 40 gram ağırlık getiren Nvidia MX150 grafik kartıyla da tercih edilebiliyor.
Yapılandırılabilme seçenekleri sunan modeller, maksimum 16 GB’ye kadar RAM ve 1 TB’ye kadar SSD desteği söz konusu. 8. Nesil Intel Core i7 işlemciler ise teknolojinin çekirdeğini oluşturuyor.
6 hücreli 75Wh pil sayesinde büyük olasılıkla 20 saate yaklaşan pil dayanıklılığı sunan serinin ekran tarafındaki detaylar da dikkate değer…
13.3 ve 15 inç olmak üzere sunulan seçenekler arasında, yine bir yapılandırma alternatifi olarak RealViewDisplay özelliği tercih edilebiliyor. 1080p çözünürlüklü ekranlarda parlaklık ve görüntü kalitesinin önceki nesil modellere göre geliştirildiği belirtildi. Arka aydınlatmalı klavye, parmak izi algılayıcısı, 2 x 1,5 W hoparlör ve Thunderbolt 3 diğer öne çıkan özellikler arasında.
Metal12 adı verilen bir magnezyum alaşımlı gövdesiyle dayanıklılığı artırılan modellerin bir de S-Pen’li versiyonu mevcut. Bu versiyon, 13.3 inç ekranla geliyor ve Galaxy Note serisinden tanınan dokunmatik ekran kalemiyle kullanıma olanak tanınıyor. Ekranı 360 derece döndürülebilen tablet olarak da kullanılabilen ve göz tarama özelliğine sahip olan bu model, diğer iki versiyona göre daha küçük bir pille geliyor.
Bu ay Kore’de satışlarına başlanacağı kaydedilen modelin 2018 ilk çeyreğinden itibaren diğer ülkelerde piyasaya sunulacağı belirtildi. Ayrıca CES 2018’de Samsung standında yer alacağı duyuruldu.
Bugünlerde tatlı bir telaşım var; ikinci kitabımı neredeyse bitirmek üzereyim! Kitap için koştururken, şehir içinde sık sık seyahat ediyorum ve etrafımı gözlemleme şansım oluyor. Genel olarak dikkatimi çeken toplu taşıma araçlarında herkesin elinde telefonlar olması ve annesinin kucağında akıllı telefonla oynayan çocuklar!
Akıllı telefonunuz “çocuk oyuncağı” değil
Gözlemlediğim kadarıyla aileler çocuklarını susturmak için telefonu bir oyuncak olarak görüyor ve çocuğun sağlığını hiçe sayıyorlar. 2 yaşındaki bebeklerden tutun da oyun çağındaki çocuklara kadar bütün çocukların ellerinden neredeyse telefon düşmüyor. İşin kötüsü her ne kadar aileler bu durumdan hoşnut olmasa da çocukların ısrarlarına ve ağlamalarına dayanamayarak teslim oluyorlar. Peki çocuklara bu şekilde teslim olmak ne kadar doğru?
Çocukların dijital dünya ile bilinçli bir şekilde tanışması için bu noktada ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Ancak gelin görün ki çoğu ebeveyn zaten sosyal medya bağımlısı olduğu için bu konuda çocuklarına yol gösteremiyor ve çocukların inadı karşısında çaresiz kalıyor. Bilgisayar oyunları, tablet ve telefonda oynanan oyunlar ile eğlence amaçlı uygulamalar çocukların oldukça fazla zamanını çalıyor ve dikkatini dağıtıyor. Kısacası çocuklar artık ailesi, öğretmenleri ve arkadaşlarından daha çok elektronik aletlerle vakit geçiriyorlar. Halbuki küçük yaştaki çocukların akıllı telefonlar yerine sevgiye, oyuna ve aileleriyle vakit geçirmeye ihtiyacı var. İnternette artan siber zorbalığı düşündüğümüzde, bu sevgiyi çocuklarımızın internetten edinemeyeceği ortada. Peki dijital dünyada çocuklarımızı ne gibi tehlikeler bekliyor ve siber zorbalık konusunda ne gibi önlemler almalıyız? Çocuğunuz siber zorbalık mağduru olmasın
Arkadaşım Pedagog Dr. Sevil Yavuz’la uzun zamandır çocuklar ve sosyal medya üzerine birlikte çalışmalar yürütüyoruz. Çocukların internet ve sosyal medya kullanımı dolayısı ile yaşayabileceği sıkıntıları ve çözüm yollarını araştırıyoruz. Bu hafta ailelere rehber olması açısından sosyal ağların çocukların ruh halini nasıl etkilediği ve ailelerin yapması gerekenleri konuştuk. Ben sordum, Pedagog Dr. Sevil Yavuz yanıtladı.
Çevresi tarafından beğenilmeyen ve takdir edilmeyen çocuklar ne gibi sıkıntılar yaşayabilir?
Yetişkinler çocuklara ayna tutar. Çocuklar yetişkinlerin davranışlarıyla ve sözleriyle kendine değer verir. Taktir edilmeyen ve sürekli aşağılanan çocuklar bir süre sonra bu durumu içselleştirir ve kendini öyle görür. Kendine güveni azalır ve bir şeyi başarmak için çabalamaz. Kendini değersiz, işe yaramaz ve yeteneksiz hisseder. Bu nedenle okulda ve iş hayatında başarısızlık ve bu başarısızlığın verdiği öz güven eksikliği ve depresyon yaşarlar.
Çocukların paylaşımlarının beğenilmemesi duygu durumlarını nasıl etkiler?
Sosyal medyada da gerçek hayatta olduğu gibi beğenilmek sadece çocukların değil herkesin hoşuna gider. Buradaki problem çocuğun sosyal medya kullanacak yaşta olmadan sosyal medyada paylaşım yapması ve sosyal medyada fenomen olmaya çalışmasıdır. Bu çaba nedeniyle çocuklar çok tehlikeli şeyleri deneyebiliyor.
Sosyal medyada kusursuz görünme arzusu kişinin öz benliğini nasıl etkiler?
Çocukların özellikle ergenlik döneminde kimlik karmaşası yaşadıkları için etkiye daha açıktırlar. Model aldıkları sosyal medya fenomenlerine ve ünlülere benzemek için bir sürü estetik ameliyat olan gençleri üzülerek görüyoruz. Sosyal medya bir sergi alanı olduğu için güzel fotoğraf çekinme, yaşadıklarını daha kusursuz ve mükemmel gösterme çabası içinde olmak stres yaratıyor. Ayrıca vücudunda aynı çabaya kalkışıyorlar. Zayıflamak uğruna aç kalma ve kontrolsüz diyetlerle büyüme çağındaki çocuklar gelişimlerine zarar verebiliyor. Sosyal medyada kendilerini yeni bir benlik oluşturma çabası hem ruh sağlıklarını hem beden sağlıklarını olumsuz etkiliyor
Gelişme çağındaki çocukların gerçek olmayan hayatlar üzerinden kendi kişiliklerini oluşturma çabaları onlara nasıl zarar verir?
Çocuklar sanal ortamda adeta bir illüzyon içindeler. Bu illüzyona uygun pozlar vermek ve buna uygun yaşam sürmeye çalışmak çocuğun kişiliğini olumsuz etkiliyor.
Çocuğumuzun sorun yaşadığını davranışlarından nasıl anlayabiliriz? Çocuklarımızı siber zorbalıktan nasıl koruyabiliriz?
Çocukların davranışlarında, uyku ve yeme düzenlerinde değişiklik olur. Çok durgunlaşır, kendini eve kapatır. Normalde görüştüğü arkadaşlarıyla görüşmek ve dışarıda etkinlik yapmak istemez. Çocukla anne babanın iletişimin iyi olması çok önemli. Çünkü çocuğunu her an kontrol edemez ve her an her yerde onu koruyamaz. İyi bir güven ilişkisi varsa çocuk anne babasına çekinmeden dertlerini ifade eder.
Sosyal medya ortamında siber zorbalığa uğrayan çocuklara nasıl yaklaşmalıyız?
Çocuklar, sosyal medyada hem kötü niyetli insanların tuzaklarına, hem de akran zorbalığının sosyal medya versiyonu olan siber zorbalığa karşı korunmasızlar. Özellikle sosyal medyanın gücünü kullan gençler birbirlerini tehdit edici eylemlerine sosyal medyada sürdürüyor. Bu nedenle intihar eden gençler oldu. Tüm okul arkadaşlarına rezil olduğunu düşünüp okula gitmek istemeyen, depresyona giren ve intihar eden çocukların sayısı giderek artıyor. Böyle bir durumun yaşandığını anne baba hissederse zaten gereken desteği sağlayacak ve profesyonel destek alacaktır. Diğer taraftan çocuklar bunu kendi içinde yaşarsa ve bu duygusal durumla başa çıkamazsa problemler büyüyor.
Son yıllarda sosyal medyada intihar vakalarının sayısı oldukça arttı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Çocuklarımızın paylaşımları psikolojik durumu hakkında bilgi verir mi? Çocuğumuzun depresyonda ve intihar eylemine yatkın olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Çocukların paylaşımları ruhsal durumu hakkında bir sinyal verebilir de çocuk bunu içinde de tutabilir. Genelde intihar eden gençler intihar öncesi sosyal medya notu yazıyor ve günler önce bu depresif durumunu ele veren paylaşımlarda bulunmuyorlar. Bu nedenle çocuğun ruhsal durumunu sadece sosyal medya paylaşımlarıyla değerlendirmek doğru değil. Anne babanın çocukla iletişimde olması en doğru yoldur. Çocukların sanal hayat yerine gerçek hayata hobiler kazandırmaya yönlendirmek ve ilgi alanlarına uygun kurslara ve etkinliklere göndermek daha sağlıklıdır. Böylece çocuk sosyal medyada harcayacağı enerjisini kendi yeteneklerini geliştirmeye harcar ve daha sağlıklı ve mutlu bir birey olarak yetişir.
LG Gram 2018 modellerine dair detaylar, ABD’de düzenlenecek CES 2018 fuarı öncesinde, sürpriz bir şekilde, kamuoyuyla paylaşıldı. İşte detaylar…
LG, CES 2018 kapsamında önümüzdeki ay ABD’de görücüye çıkaracağı yeni Gram serisi notebook’larının ön duyurusunu gerçekleştirdi. Şirketin Windows işletim sistemli yeni notebook modellerinin ilki 2014’te piyasaya sunulmuştu.
2018 model LG Gram notebook’lar, 72 Wh pil ve 19-22,5 saat aralığındaki şarj dayanıklılıkları ile uzun süre mobil kalabilme olanağı tanıyacaklar. 13.3, 14 ve 15.6 inç olmak üzere üç ekran boyutu seçeneği ile gelen modeller, sırasıyla 965 gr, 995 gr ve 1,095 kg ağırlığa sahip olacaklar. Kompakt tasarım ve ince ekran çerçeveleri ile öne çıkan yeni modeller, aynı zamanda modern teknik özellikleri de kapsayan ilgi çekici donelerle sunulacaklar.
Ekstra SSD takılabilecek
Notebook’lar, Intel Core i5 ve i7 işlemciler ve ikinci bir SSD sürücü yuvası da içerecek şekilde tek SSD depolama çözümünü bir arada sunacak. Ayrıca önyükleme süresinin 10 saniyenin altında olduğu kaydediliyor.
Yeni Gram modelleri nano karbon magnezyum gövdeleri sayesinde son derece dayanıklılılar; darbeye, basınca ve sıcaklığa karşı izolasyon sunan MIL-STD-810G standardına uygun şekilde geliyorlar. Ürünler, aynı zamanda isteğe bağlı olarak dokunmatik ekran, parmak izi okuyucusu ve Thunderbolt 3 bağlantı noktasını da teknik detayları içerisinde taşıyor.
Ne zaman satışa sunulacak?
En son Gram serisi LG notebook’lar, Ocak ayının başında ABD’de ilk kez potansiyel kullanıcıların ve basının karşısına çıkıyor. Ayrıca satışlarına da yine aynı ay içinde başlanacağı belirtiliyor.
Akıllı telefonlarda artık uzun süredir parmak izi okuma sensörü kullanılıyor. Apple tarafındaysa iPhone X ile beraber Face ID sistemine geçildi. Günümüzün en popüler teknolojik oyuncaklarında bir sonraki duraksa elbette ekrana gömülü parmak izi okumasını sağlayabilecek bir sensör geliştirmek. Synaptics hafta başında bu teknolojinin hazırlandığını duyurarak akıllı telefon teknolojilerinde önemli bir adım atmıştı.
Here are some pics @anshelsag and I took of the Vivo smartphone with the Synaptics in-display fingerprint reader. The CMOS image sensor is .7mm thick and reads the fingerprint right through the OLED display. The experience was faster than I expected. pic.twitter.com/u1NFpXtFQM
Synaptics ve Vivo ekrana gömülü parmak izi için bir araya geldi!
Şimdiyse merak edilen soru şu; ilk olarak hangi cihaz bu teknolojiyi kullanacak?
Synaptics bu alanda çalışan iki firmadan biri. Ekrana gömülü parmak izi okumayı cihazlarda entegre etmeyi isteyen ve çalışmalar yapar bir diğer firmaysa Qualcomm. 2017 başlarında ilk prototipi ortaya çıkartan Qualcomm’un halen katetmesi gereken çok yol var ama Synaptics şimdiden 5 büyük firmayla entegrasyon işlemine başladı.
Ünlü teknoloji gurusu Patrick Moorhead, paylaştığı bir tweet ile Vivo firmasıyla Synaptics’in bu teknolojiyi kullanacak ilk cihaz için düğmeyebastığını açıkladı. Vivo’nun geliştirdiği bu telefonda bulunan parmak okuma sensörü sadece 7mm inceliğinde ve Moorhead’in söylediğine göre, OLED ekranın hemen altına yerleştirilmiş. Deneyimlerinin hayli hızlı sonuçlar verdiğini söyleyen analist, Vivo’nun çalışmasından hayli umutlu.
Çin merkezli teknoloji şirketi Xiaomi’den yeni akıllı saat! Xiaomi Huami Amazfit 2 lanse edildi. İşte ürüne dair detaylar…
Çin merkezli teknoloji şirketi Xiaomi, yeni akıllı saat modeli Huami Amazfit 2’yi lanse etti. Huami, Xiaomi’nin giyilebilir teknoloji ürünleri tarafında alt markası durumunda. Bu noktada duyurulan model, Android Wear sunmuyor, Amazfit Watch 2.0 adı altında özelleştirilmiş, 3 parti desteğine sahip bir yazılım ile geliyor.
Uzun şarj dayanıklılığı vaat eden model, şık tasarımıyla dikkat çekiyor. İlk nesil modele kıyasla daha iyi kayış alternatifleri sunması da bir diğer öne çıkan ayrıntı durumunda. Peki teknik özellikleri neler?
Huami Amazfit 2 cilalanmış seramikten yapılmış çerçevesi, polikasron gövde malzemesi ile paslanmaz çelik düğmeleri ile kullanışlı. Ayrıca ekranı 2.5D formunda ve safir Kristal malzemeyle üretildiği için çizilmiyor.
1.34 inçlik ekranı 320 x 320 piksel çözünürlük sunan Huami Amazfit 2, 1.2 GHz hızında çalışan çift çekirdekli işlemci, 512 MB RAM, 4 GB dahili depolama hafızası ve 280 mAh kapasiteli pil özelliklerine sahip. Pil dayanıklılığının GPS özelliği kapalı tutulduğunda 35 saati bulabildiği belirtiliyor.
Üründe PPG, üç eksenli hızlanmaölçer, Gyro, Jeomanyetik sensör, Barometre ve ortam ışığı gibi bir çok sensör bulunuyor. 50 metreya kadar suya dayanıklı,
2018’in yükselen teknoloji trendleri neler olacak sorusuna yönelik ilk yanıt geldi! Her yıl, Ocak ayının ilk günlerinde düzenlenen CES 2018 teknoloji fuarı, devamındaki aylar için adeta bir ‘işaret’ olarak tanımlanabilir. Çünkü dev etkinlikte tanıtılan birçok cihaz ve hizmet, öne çıkan inovatif özellikleri ile adeta o yılın bir ‘demosu’ maiyetindedir. İşte CES 2018’de bu noktada dikkat çekecek teknoloji yeniliklerinden biri hakkındaki ilk bilgiler kamuoyuna yansıdı…
2017’de, özellikle Apple ve Samsung’un en üst seviye mobil cihazlarında sunulabileceği konuşulan, ancak gelmeyen bir teknolojinin ilk örneğinin CES 2018’de görücüye çıkacağı duyuruldu.
Synaptics adlı teknoloji şirketi, OLED ekran üzerinde bir parmak izi okuyucusu bulunan ilk akıllı telefonun tanıtılacağını açıkladı. İddiaya göre Clear ID FS9500 ismiyle geleceği kaydedilen ekran parmak izi sensörü, cam, OLED ekran ve ekran koruyucusu (Corrning Gorilla Glass, vb) gibi kısımlarla birlikte 1,5 mm’lik kalınlıkta dahi çalışabilecek.
Ayrıca Synaptics, Samsung Galaxy S8 de dahil olmak üzere birçok üst segment akıllı telefonda kullanılan FS9100 parmak izi okuyucusuyla aynı güvenlik seviyesinin sunulacağını vaat ediyor.
Öte yandan söz konusu gelişme, CES 2018’de bu yönde başka sürprizlerin olmayacağı anlamına gelmiyor. Özellikle Çin merkezli Vivo’nun fuarda ilgili teknolojiye sahip ilk modelini tanıtacağı yönünde güçlü emareler var. Ayrıca daha sonraki aylarda lanse edilecek olan Samsung Galaxy S9‘un ekranının üzerinde kullanılabilecek parmak izi okuyucusu özelliğiyle geleceği de 2018’e dair bir diğer beklenti durumunda…
Animal Crossing: Pocket Camp hakkında daha önce de haberler yaptık. Bunun nedeni oyun endüstirisindeki başarılı şirketlerinden Nintendo tarafından hazırlanmış olması ve markanın genel itibarıyla küresel pazarlarda her zaman talep görmesi şeklinde açıklanabilir.
Önemli bir potansiteye sahip olduğu yönünde aylar öncesinde yorumlar alan yapım, 21 Kasım 2017 tarihinde Android ve iOS için yayınlandı. Geride kalan sürede ise 25 milyonun üzerinde cihaza indirildiği resmi olarak açıklandı. Üstelik oyundan elde edilen gelirin de 17 milyon doları bulduğu bilgisi aktarılıyor. Son derece hızlı bir başlangıç olduğuna şüphe yok.
Öte yandan Animal Crossing: Pocket Camp’in gelirleri tarafında, önceki Nintendo oyunları Super Mario Run ve Fire Emblem: Heroes’un elde ettiği başarılara yaklaşamayacağı yönünde analizler de yok değil. Bunda rekabetçi bir multiplayer moda sahip olmaması ve (nispeten kullanıcı dostu bir özellik olarak) doğrudan ödemelerle ilerlenebilen oynanışa sahip olmaması ön plandaki nedenler olarak gösteriliyor.
Super Mario Run, 15 Aralık 2016’da iOS, 22 Mart 2017’de Android için yayınlanmış ve ilk yılında 215 milyon indirilme rakamına ulaşarak 75 milyon dolar gelir sağlamıştı. Bunun arkasındaki neden oldukça sınırlı bir oyun olarak gelmesi ve ilerlemek için oyun içi satın alımının gerekli kılınmasıydı.
Fire Amblemi: Heroes ise 2 Şubat’ta her iki mobil platform için yayınlandı. İlk yılında 9,5 milyon indirilme rakamına ulaşması ve 110 milyon dolar gelir getirmesi bekleniyor.
Son yıllarda farklı ödeme yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte nakit para kullanımı önemli ölçüde azaldı. Nakit para kullanımının azalması vergi kaybı yaşayan devletlerin de bir şekilde can simidi oldu. Nakit alternatifi kredi kartı gibi ödeme yöntemleri insanların harcamalarını kayıt altına almaya dolayısıyla kayıt dışı satışların azalmasına neden oldu. Bu da devletlerin daha fazla vergi toplamasını sağladı. Bu yüzden devletler nakit dışındaki ödeme yöntemlerinin kullanılmasına daha sıcak bakıyor ve bir şekilde bunu destekliyor. Nakitsezlişme olarak adlandırabileceğimiz bu durum gittikçe daha fazla hissedilir hale geliyor.
Gerçek hayatta kolaylık sağlıyor
Örneğin, geçtiğimiz günlerde otomobilimi büyük bir alışveriş merkezinin otoparkına park ettim. İşim bittiğinde otoparkın ödeme noktasına gittim ve 50 TL nakit uzattım. Görevli bana garip garip bakıp pardon kartla ödemeniz mümkün değil mi diye sordu. Elbette diyerek kartımı uzattım ve neden kartla ödememi istediğini sordum. Kasada hiç para kalmamış ve kredi kartıyla ödendiği zaman hesapları tutturmak daha kolay oluyormuş. Yani kasadaki arkadaş için para saymak, nakit para verip almaktansa kredi kartını kullanıp ücret almak daha kolay. Benzer şeylerle yurtdışında da karşılaştım. Örneğin ABD’de nakit paranın hiçbir şekilde kabul edilmediği bir mağaza ile dahi karşılaştım. Elbette hiç durur muyum, oradaki bir yetkiliyi yakalayıp neden nakit para kabul etmediklerini sordum. Yanıtları oldukça basitti, geçtiğimiz yıllarda başlarından birkaç defa silahlı soygun geçmiş. Bu yüzden nakit işlemleri tamamen kapatıp kredi kartı ile alışverişe geçmişler. Bu sayede soyguncular nakit para olmadığını bildiklerinden artık buranın yakınından bile geçmiyorlarmış. Açıkçası hiç bu açıdan düşünmemiştim, bana gayet makul geldi.
Nakit para hakkında araştırmalar ne diyor?
Peki istatistiklere ve araştırmalara baktığımızda durum nedir, ona bakalım. Capgemini adlı araştırma şirketinin yaptığı araştırmalara göre 2015 ile 2020 yılları arasında elektronik ödeme yöntemleriyle yapılan alışverişler her yıl yüzde 10’un üzerinde artıyor. Özellikle Avrupa ülkelerinde elektronik ödeme oranı büyük bir hızla artıyor. Güney Kore ise bu konuda oldukça etkili çalışmalar yapan ülkelerden biri. Önümüzdeki 10 yıl içinde nakit parayı tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyor ve bu konuda kanunlar çıkarıyor. Örneğin elektronik ödeme kabul etmeyen şirketlere karşı çeşitli yaptırımlar uygulayabiliyor.
Diğer taraftan akıllı telefonların kullanıldığı ödeme yöntemleri de yavaş yavaş gelişiyor. Cebinde bozuk para taşımak yerine akıllı telefonundaki cüzdanı kullanmayı tercih eden birçok kişi bulunuyor. Özellikle genç neslin yeni ödeme yöntemlerine olan ilgisi büyük. Yurtdışında kahve zincirlerinde Apple Pay ve Samsung Pay gibi ödeme yöntemlerini kullanan gençleri görmek mümkün.
Nakit dışı ödemeler yasadışı işlemleri önlüyor mu?
Elektronik ödeme yöntemlerinin kara para aklama, para kaçakçılığı gibi yasadışı eylemleri önleyeceğini savunan büyük bir kesim var, ancak bu tarz ödeme yöntemlerine erişemeyen kesimler için durumun iyi olmayacağını savunan bir kesimin de bulunduğunu söylemekte fayda var. Örneğin taksitli bir ürün almak isteyen müşteri, kredi kartına göre çok daha fazla faiz ödemek durumunda kalıyor.
Kredi kartı ve diğer elektronik ödeme yöntemlerini kullamak güzel ama bir de işin kıyamet tarafı var. Örneğin elektrik kesildiğinde ya da ödeme sistemlerinde bir arıza olduğunda olduğunuz yerde kalabiliyorsunuz. Geçtiğimiz yıllarda kredi kartı ve ATM’lerde yaşanan bir sorundan dolayı alışverişlerde kredi kartı kullanılamamış, ATM’lerden para çekilememişti. Bu yüzden birçok kişi benzincilerde zor durumda kalmıştı. Yani tüm ödemeler için kredi kartı ve diğer yöntemlere bel bağlamak çok iyi değil.
Her ne kadar elektronik ödeme ve kredi kartları alıp başını gitse de nakit para daha uzun bir süre boyunca hayatımızda kalmaya devam edecek.
Fotoğrafı kim çeker? Ekipman mı? İnsan mı? İşte fotoğraf sanatında belki de hiç bitmeyecek bu tartışmaya girdiğimizde ister istemez kendimizi tavuk ve yumurta ikileminin sonsuzluğunda buluruz. Arsenal isimli ürün de bu tartışmaya yeni bir boyut getirmeye hazırlanıyor. Resim sanatına öykünerek temelleri atılan fotoğraf sanatının köklerinde hiç şüphe yok ki insan dokunuşu en kritik nokta. Ancak fotoğraf, diğer sanat dallarına nazaran belki de teknoloji ile en çok iç içe geçen dallardan biri. Teknolojinin fotoğrafa ve fotoğrafçıya katkısı yadsınamaz. Ancak bazen bu durum tuzak yaratabiliyor. Fotoğrafla ilgilenen kişi bazen fotoğraf ile o kadar çok ilgileniyor ki kendini tartışmalı forumların diplerinde laboratuvar sonuçlarını incelerken buluyor. Bu esnada kaybolup fotoğraf çekmeyi unutuyor. Bir diğer sorun da çekilen fotoğrafın estetik ve sanatsal yönlerinin ihmal edilip sadece donanım açısından (lens, çekim değerleri, filtre seçimi vb.) incelenmesi. Bu da aslında sanatın ya da en azından kişinin daha iyi fotoğraf çekmesinin önüne geçiyor.
İşte yukarıdaki muhataralı duruma çözüm bulmak adına fotoğraf makinesi üreticileri özellikle işleri kolaylaştırmak adına ellerinden geleni yapıyor. Özellikle otomatik çekim modu son yıllarda eskiye nazaran resmen çağ atladı. Bunun altında üreticilerin sayısız miktarda fotoğrafı inceleyip sensör ve yazılımı en ideal noktaya taşıma gayreti yatıyor.
Her koşulda kusursuz fotoğraf çekmek mümkün mü?
Hesapları Arsenal Üstleniyor
Beyin, göz, algı, refleks gibi değerler ile ekipmanı doğru kullanmak etkili fotoğraf çekmenin en kısa formüllerinden biri. İşte Arsenal ürünü ise işin en azından fotoğraf makinesi kısmındaki tüm ayarları üstlenmeyi hedefliyor. Evet, Arsenal’in iddiası bir hayli büyük. En hafif asistan olarak tanımlanan Arsenal, Canon, Nikon, Sony ve Fuji gibi markaların ürettiği belirli fotoğraf makinelerine takılıyor ve kullanıcıya büyük kolaylık sağlamayı hedefliyor. İleride marka ve model sayısının artması bekleniyor. Fotoğrafçılar yukarıda da anlattığımız “doğru kareyi” yakalamak adına her türlü desteğe açık olduğu için Arsenal, açıklandığı ilk 9 saat içerisinde Kickstarter üzerinden 50 bin dolar destek toplamayı başardı. İlk 9 saatte hedefi tutturan Arsenal, 2,5 milyon doların üzerinde bağış toplayarak Kickstarter rekoruna imza attı. Son 5 yıl içerisinde Kickstarter üzerinden benzer ürünler için 50 milyon dolar toplandığını göz önüne alırsak Arsenal’in kısa sürede büyük iş başardığını görebiliriz. Aynı zamanda fotoğrafla uğraşan bu tarz bir ürüne ne kadar hevesli olduğunu da bu sayede görmüş oluruz.
Peki, Arsenal vaat ettiği desteği fotoğrafçıya nasıl sağlıyor? Öncelikle, USB üzerinden makinenize, Wifi üzerinden de cep telefonunuza bağlanan Arsenal, çekmekte olduğunuz fotoğrafı internet üzerinden benzer fotoğraflarla kıyaslıyor. Geliştiricilerin demecine göre Arsenal’in veritabanı milyonlarca fotoğraftan oluşuyor. Ardından siz deklanşöre basmadan eşleşen kareler 18 farklı noktadan değerlendiriliyor. Bu noktalar arasında lensiniz, diyafram ve ışık değerleri gibi temel ayalardan, tripod titreme derecesine ve çekilen nesnenin hızına kadar çok geniş bir yelpaze yer alıyor. Arsenal, Time Lapse ve HDR gibi daha zorlayıcı tekniklerle çekilen fotoğraflarda da kullanılabiliyor. Dalgaların büyüleyici güzelliğini fotoğraflamak, zorlu kar manzaralarının üstesinden gelmek ya da netliğin tüm fotoğrafa yayılmasını hak eden eşsiz bir doğa fotoğrafı çekmek -en azından teknik anlamda- artık çok kolay. Tek yapmanız gereken Arsenal’i makineye bağlamak ve telefonunuzla eşleştirip tek bir tuşa basmak. Gerisi yapay zekanın işi…
Ürünün yaratıcısı Ryan Stout, aslında bir yapay zeka programcısı. Geliştirdiği Arsenal yüzünden fotoğrafı basite indirgediği düşünülebilir. Ancak kendisi asıl amacının teknik detayların insanların fotoğraf çekmesinin önüne geçmesi olduğunu belirtiyor. Arsenal ile birçok değeri dikkate almak yerine kadrajınıza ve doğru zamana odaklanmanız hedeflenmekte. Ürün yakında piyasada olacak. Sadece 57 gram olan ve fotoğraf çekmeye ne denli katkı yapacağını göreceğiz.
Apple, aynı zamanda ürün tedarikçileri arasında yer alan ABD-Kaliforniya merkezli Finisar adlı teknoloji şirketine 390 milyon dolar yatırımda bulundu. İddialara göre hedefte, Finisar’ın ABD’de yeni bir fabrika açması için mali destek sağlanması ve bununla birlikte Apple’ın ürün tedariği noktasındaki sorunlarının önemli seviyede azaltılması var.
iPhone X’in TrueDept adını alan kamerasındaki lazer donanımını üreten finisar, aynı zamanda AirPods için de parça geliştiriyor. Lazer donanımı ile beraber gelen XVEL adlı teknoloji Face ID, portre ve animoji selfie modlarında kullanılıyor.
Yatırımla birlikte üretim kapasitesinin önemli seviyede artacağı belirtiliyor. Ayrıca söz konusu teknolojiyi gelecekteki mobil cihazlarında daha yoğun şekilde kullanması beklenen Apple’ın, yatırımı ile bu alandaki teknolojinin daha ileri safhasına ulaşılmasını hedeflediği de kaydediliyor.
Apple, Advanced Manufacturing Fund adını alan yatırım programı kapsamında ikinci yatırımında bulunacak. Daha önce Gorilla Glass ekran formunun üreticisi Corning’e 200 milyon dolar yatırımda bulunulmuştu. Öte yandan teknoloji şirketinin yatırımları ile ABD’deki üretimi desteklediği de dikkatlerden kaçmıyor.
Bilindiği üzere ABD Başkanı Donald Trump, üretimin daha yoğun şekilde kendi ülkelerinde gerçekleşmesi dileğini Apple’a iletmişti.
Bir diğer detay da 1 trilyon dolarlık piyasa değerine yaklaşan şirketin, bu doğrultuda geri kazanımı mümkün olan yatırımlara önem vermesi de kaynak aktarımının arka planındaki nedenler arasında.
Teknoloji dünyasına dair öne çıkan gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…