Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1478

    Vücudunuzu vitaminsiz bırakmayın!

    Çok çalışıyoruz, uykusuz kalıyoruz ve sosyal medyada saatlerimizi harcıyoruz. Bu yoğunlukta, özellikle sağlık konusunu ve dengeli beslenmeyi ihmal ediyoruz. Halbuki kaliteli bir yaşam için önce sağlık geliyor.

    Gündelik hayat maratonunda bazen çok önemli şeyleri ihmal edebiliyoruz; Sağlığımız gibi…
    Yoğun çalışan, düzensiz uyuma ve yeme alışkanlıkları olanlarımız risk grubunda bulunuyorlar. Tıpkı benim gibi! Bu hafta sağlık problemlerim nedeniyle işleri bir tarafa bırakıp, sağlıklı beslenmeye ve Personal Trainer’ım Eralp Terem’le spor yapmaya başladım. Evimi de yeni yaşam düzenime uygun hale getirmeye çalışıyorum. İlk olarak işe sağlıklı beslenmeme yardımcı olabilecek ürünleri kullanmakla başladım. Bu hafta, Arzum’un kişisel blenderi Arzum Shake’N Take’i test ediyorum.

    Sağlığınız için dengeli beslenin, vücudunuzu vitaminsiz bırakmayın

    Vücudumuzun yenilenmesi ve güçlenmesi için düzenli ve sağlıklı bir şekilde hücrelerini yenileyebilmesi gerekiyor. Hücrelerin yenilenebilmesi, ancak doğru ve yeterli ölçüde vitamin alınmasıyla mümkün oluyor. Vitaminler aynı zamanda daha enerjik olabilmemiz için de önemli roller üstleniyorlar. Oldukça basit yapıda olan vitaminlerin, tüm metabolizmamızda en önemli görevlerden biri olan “sağlıklı ve düzenli gelişimi” etkilediklerini görüyoruz.

    Vitaminlerin yenileyici ve güçlendirici rolünün olması nedeniyle, bağışıklık sistemimizin de vazgeçilmez yardımcıları hâline dönüşmeleri son derece kaçınılmazdır. Doğru miktarda ve düzenli vitamini vücuduna alan bireylerin, daha güçlü bir bağışıklı sistemiyle beraber hastalıklara karşı çok daha dirençli oldukları gözlemlenmektedir. Vitaminler, elbette doğrudan doğruya bizim için birer enerji kaynağı olamazlar. Fakat hücrelerde depolanması ve gerektiğinde karbonhidratlarla ve proteinlerle beraber kullanılması, bünyemizi daha dayanıklı kılmaktadır.

    Arzum Shake’N Take, vitamin yönünden zengin pek çok meyveyi sıkabileceğiz oldukça kullanışlı bir kişisel blender. Birbirinden farklı lezzetler ve tarifler yaratmaksa, tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış. Dilerseniz karışık meyve suyu elde etmek için çeşitli meyveleri sıkın, dilerseniz şu günlerde bol bol portakal suyu sıkarak, vücudunuzda C vitamini depolayın. Benim favori meyvelerim ananas, muz, portakal ve elma. Farklı kombinasyonlar deneyerek kendime taze meyve suları sıkıyorum. Bazen yaptığım karışıma bal da ekleyip, o şekilde tüketiyorum. Meyveleri ve sebzeleri özellikle mevsiminde ve organik tüketmeye çalışıyorum. Mesela çilek kış meyvesi olmadığı için bu mevsimde pek tercih etmiyorum. Yaz geldiğinde bol bol alıp, farklı tarifler deneyeceğim. Şimdilik sevdiğim kış meyveleri ile yola devam…

    İçeceğinizi yanınızda taşıyın

    Sporcu içeceklerinden leziz meyve kokteyllerine kadar birçok içeceği hızlı bir şekilde hazırlayabilen kişisel blender, oldukça şık ve kullanışlı bir tasarıma sahip.  Ürünün matarası sayesinde, dilediğiniz her an taze taze içeceğinizi yanınızda taşımanız mümkün. İki karıştırma şişesine sahip blender’ın bir şişesi onun diğeri de sizin için. Ürünü kullanmak da oldukça kolay ve pratik. Kolay kullanımı, taşınabilir hazneleri ve ergonomik tasarımıyla da dikkat çekiyor. Özel paslanmaz çelik bıçakları ile buz kırabilme imkânı da sunuyor.
    Üstelik mutfakta da çok yer kaplamıyor. Temizlenmesi de oldukça zahmetsiz…

    Arzum Shake’N Take’in kullanımı, tek tuşla çalıştırma özelliği sayesinde oldukça pratik. Bu sayede kişisel blenderinizle yaptığınız enerji deposu içeceklerinizi  570 ve 400 ml kapasiteli BPA içermeyen karıştırma şişelerine koyarak, istediğiniz yere taşıyabiliyorsunuz. Siyah, Misty ve Candy renk seçeneklerinden herhangi birini seçebilirsiniz. Benim favorim pembe renk. Çantanızda da rahatlıkla taşıyabilirsiniz. Mataranın ağzı oldukça sağlam bir şekilde kapanıyor ve sızma, akma gibi problemler yaşamıyorsunuz.

    Plantronics BackBeat Fit 305 : Spor tutkunları için tasarlandı

    Plantronics, BackBeat Fit adlı ürünü ile spor tutkunlarının gönlünü fethetmişti. Şimdi ise yep yeni bir tasarım ile karşımıza çıkan ve oldukça kompakt olan BackBeat Fit 305 ile bu başarısını pekiştirmek istiyor.

    Plantronics’in spor tutkunları için geliştirdiği, yeni kulak içi Bluetooth hoparlör serisi olan BackBeat Fit 305 ile yine tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Kompakt bir yapıda ve oldukça da hafif olan bu yeni seri yep yeni tasarımı ile fark yaratmak istiyor.

    BackBeat Fit 305 : Ter geçirmez yapı

    Plantronics Back Beat Fit 305, IPx5 sertifikasına sahip. Bunun anlamı, bu ürünün tere ve su sıçramalarına karşı korunmalı olması. Oldukça küçük bir yapıda olan kulak içi kulaklık kasası ise plastik bir malzemeden oluşuyor ve kullanıcıya çok sağlam bir his veriyor. İki kulaklık arasındaki kablo kalın ve kumaş  ile kaplı. Dolaysıyla bükülmelere karşı fazlasıyla dayanıklı. Zaten ürünün malzeme kalitesi ve işçiliğine baktığımızda BackBeat Fit 305’in Premium bir ürün olduğu hemen anlaşılıyor.

    Bu ürünün en büyük özelliği, inovatif bir tasarım kazandıran kulak içi kulaklık kasası. Benzer ürünlerden daha küçük ve hafif olan bu kasa sistemi kulağa çok iyi oturuyor. Esnek olan ve kulaklığın kulağa iyi oturmasını ve düşmemesini sağlayan Earwings, kullanıcıya ciddi bir esneklik kazandırıyor. Öyle ki, spor yaparken kulaklıklarınızın düşüp düşmeyeceğini düşünmüyorsunuz ve tüm konsantrasyonunuzu tamamen spora verebiliyorsunuz.

    Mavi, gri, yeşil ve pembe renklerde bulunabilen bu ürün uzaktan bakıldığında ciddi ilgi çekiyor. Kumaş ile kaplı olan kablo sağlam bir his veriyor. Bu özelliğinin kullanıcılar tarafından beğenilmesi tamamen zevk meselesi. Fakat kablonun kumaş ile kaplı olması elbiselerde sürtünmelere neden oluyor ve bundan dolayı da az da olsa rahatsız edici bir ses oluşuyor. Kablonun üzerinde bulunan klips ile bu kabloyu elbette sabitleyebiliyorsunuz.  Fakat bu sesi ne yazık ki tamamen yok edemiyorsunuz.

    10 gün Stand by süresi

    Kulak için kulaklıklarda olduğu gibi cihazın yönetimi kablonun üzerinde yer alıyor. Üç düğmeye sahip olan bu kumanda benzer ürünlerle kıyasla daha büyük bir yapıda. Bunun nedeni de pil bölümünün bu alanda yer alması. Bu her ne kadar bir dezavantaj gibi dursa da, kumanda kasası kesinlikle ağır değil. Dolaysıyla taşıma konforunuza da olumsuz bir etki yaratmıyor.

    Plantronics BackBeat Fit 305 ’in Bluetooth kalitesi çok başarılı. 10 metre uzaklıkta bile kesintisiz bir iletişim sağlanıyor. Bununla birlikte ürünü telefona tanıtmak hem çok hızlı hem de çok basit. Bizim beğendiğimiz özellik ise aynı anda iki telefon ile bağlantı kurabilmesi. Bağlantıyı kurduktan sonra Back Beat Fit 305’i 6 saat boyunca kesintisiz kullanabiliyorsunuz. Bu değer, benzer ürünlerle kıyaslandığında standardın altında. Birçok ürün en az 8 saat’lik bir konuşma sunabiliyorlar. Bunu düşünen Plantronics bu yüzden hızlı şarj özelliğini bu ürüne entegre etti. 1 saat içinde ürünün pilini Micro USB kablosu yardımıyla doldurabiliyorsunuz.

     Ses kalitesi

    Plantronics Back Beat Fit 305, abartılmış olmamakla birlikte bas ağırlıklı bir ses dengesine sahip. Bass’lar oldukça tok ve güçlü. Kesinlikle boğuk olmuyor. Zaten spor tutkunları spor yaparken bu tarz bir ses dengesini tercih ediyorlar. Orta seslerin ayrışması gayet başarılı. Net duyulmalarına karşın üst seviye ürünlerle ne yazık ki yarışamıyor. Tizlerde ise, doğallığı az da olsa arıyorsunuz. Bu seslerde sanki hafifi bir oynanma yapılmış.

    Fiyat/performans oranına baktığımızda, sahip olduğu ses kalitesinin, ortalamalarda olduğunu söylemek mümkün. Yani üst seviye kulak içi Bluetooth kulaklıkların kalitesine ulaşamıyor.

    Plantronics ürün ailesi hakkında detaylı bilgi ve satın almak için buraya tıklayın

    Twitch ile Oyun Hayatınıza Renk Katın 

    Twitch ile oyun hayatınıza renk katın.

    Twitch yayını yapabilmeniz için gereken temel ihtiyaçlara yakınlaşmaya ne dersiniz?

    Twitch her ne kadar oyun kültüründen güç alıyor olsa da, zamanla “oyuncu olsun ya da olmasın”, her türden insan ve topluluğa yönelik bir sosyal video platformuna dönüştü.

    Youtuber’lar için mini tripod önerileri

    Youtube için video üreten Youtuber’ların en büyük yardımcılarından biri mini tripodlardır. Mini tripodlar, kamerayı sabitlemek ve titreşimsiz görüntüler kaydedebilmek için kullanılır. Bu yazıda Youtuber’lar için mini tripod önerilerinde bulunuyorum.

    İçerik kraldır. Ama söz konusu video olunca bu sözün değeri daha da katlanır. Çünkü video çağında yaşıyoruz. Okuma yerine izlemenin tercih edildiği yeni dönemde kral video içerik. Bu nedenle video içerik üretmek büyük önem kazanıyor. Video içerik için en gözde platform Youtube. Bu noktadan hareketle, video içerik üreten kişilere de Youtuber diyoruz.

    En büyük yardımcınız mini tripod

    Youtuber’lar için en başta gelen donanım kamera. Aksesuar olaraksa ilk sırada mini tripod geliyor. Daha sonra iyi bir mikrofon, ışık diyerek donanım listesini uzatabiliriz. Bu yazının konusu ise mini tripod seçenekleri. Gelin şimdi video çekerken kullanabileceğiniz mini tripod alternatiflerine yakından bakalım.


    mini tripod

    MANFROTTO Compact Action Black

    MANFROTTO şirketinin Compact Action Black model tripodu, maksimum 1.5 kg. taşıma kapasitesine sahip. Bu tripod tam olarak açıldığında 155 cm. yüksekliğe ulaşıyor. Özel taşıma çantasıyla gelen bu ürünün toplam ağırlığı ise 1.16 kg. Çekimleriniz sırasında her yere rahatlıkla götürebileceğiniz bu mini tripod, farklı yükseklik seviyesine ayarlanabildiği için, hem otururken hem de ayakta yapacağınız çekimlerde kullanabileceğiniz bir seçenek.

    MANFROTTO Compact Action Black hakkında daha fazla detay ve fiyat bilgisini burada bulabilirsiniz.


    mini tripod

    SP GADGETS Pov Tripod Grip Universal

    SP GADGETS tarafından üretilen Pov Tripod Grip Universal adlı ürün, aksiyon kameranızı istediğiniz konumda sabitlemek için pratik bir çözüm. Ürün, HERO2, HERO3, HERO3 + ve HERO4 aksiyon kameralarıyla uyumlu. SP GADGETS firmasının bu mini tripod ürünü, aksiyon kamerası kullanarak çekim yapan Youtuber’ların hem iç hem de dış mekan çekimlerinde işini kolaylaştıracak bir seçenek.

    SP GADGETS Pov Tripod Grip Universal hakkında daha fazla detay ve fiyat bilgisini burada bulabilirsiniz.


    mini tripod

    CAMLINK Premium Tripod Black Line 23 mm

    Bir başka seçenek ise CAMLINK’in Premium Black Line model tripodu. 3 yönlü panoramik başlığı bulunan bu ürün, 23 mm çaplı ayaklara sahip. Kompakt boyuta sahip olan bu ürün, çıkarılabilir ayaklar sayesinde monopod olarak da kullanılabiliyor. Maksimum 160 cm. yüksekliğe ulaşabilen bu ürünün katlanmış yüksekliği ise 39,5 cm. Ağırlık: 1,2 kg. ağırlığa sahip olan bu ürün, 3 kg. taşıma kapasitesine sahip.

    CAMLINK Premium Tripod Black Line 23 mm hakkında daha fazla detay ve fiyat bilgisini burada bulabilirsiniz.


    mini tripod

    HAMA 4133 Star 700 EF 125 cm Tripod

    MediaMarkt e-ticaret mağazasından seçtiğim son tripod seçeneği ise HAMA’nın Star 700 EF modeli. Kapalı yüksekliği 42.5, açık yükseliği ise 125 cm. olan bu ürünün ağırlığı 620 gram. Plastik malzemelerle destekenmiş alüminyon gövdeden oluşan HAMA tripod, video çekerken en büyük yardımcınız olacak.

    HAMA 4133 Star 700 EF 125 cm Tripod hakkında daha fazla detay ve fiyat bilgisini burada bulabilirsiniz.


    Daha fazla mini tripod seçeneği incelemek isterseniz…

    Bu yazıda, MediaMarkt e-ticaret sitesinden sizler için seçtiğim mini tripod önerilerinde bulundum. Önerdiğim mini tripod modellerinden daha fazlasını incelemek isterseniz, MediaMarkt e-ticaret sitesindeki tüm seçenekleri buradan görebilirsiniz.

    Twitter’da beni takip edin: https://twitter.com/melihbayramdede

    YouTube kanalıma abone olun: https://www.youtube.com/c/melihbayramdede


    MediaTrend’de yayınlanan diğer yazılarıma göz atmak ister misiniz?

    Her an elinizin altında bulunması gereken el feneri önerileri

    Bilgisayarınızı güvenle taşımanız için sırt çantası önerileri

    Çok fonksiyonlu kablolu telefon önerileri

    MediaMarkt Bursa’da aynı gün 2 mağaza birden açarak büyümesini sürdürüyor

    En yeni teknolojileri rakipsiz fiyatlarla tüketicilerle buluşturan MediaMarkt, Bursa’ya 2 mağaza birden açarak toplam mağaza sayısını 59’a çıkardı. Ayrıca şehirdeki en büyük metrekareye sahip elektronik perakende markası oldu.

    Avrupa’nın en hızlı büyüyen elektronik perakende markası MediaMarkt, Bursa’ya yatırım yapmaya devam ediyor. 24 Şubat Cuma günü Korupark Alışveriş Merkezi ve Carrefour Alışveriş Merkezi’nde açılan 2 mağazayla şehirdeki mağaza sayısını 5’e çıkaran MediaMarkt, 15 bin m2’lik toplam alanıyla Bursa’daki en büyük metrekareye sahip elektronik perakende markası oldu. 2017’de sergilediği başarılı performansı 2018 yılında da sürdüren MediaMarkt, Türkiye genelinde mağaza sayısını 59’a yükseltti.

    ‘Hedefimiz Türkiye’nin en çok tercih edilen elektronik perakendecisi olmak’

    Bursa’yı önemli bir yatırım merkezi olarak gördüklerini ve yatırımlarını bu doğrultuda sürdürdüklerin belirten MediaMarkt Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım, “MediaMarkt olarak perakende sektörünün büyümesinde ve gelişmesinde önemli bir rol oynuyoruz. Yaptığımız yatırımlarla hem ülke ekonomisine hem de şehir ekonomilerine önemli bir ekonomik değer sağlıyoruz. Bu kapsamda Bursa’da açtığımız iki yeni mağazamızla Bursa’daki en büyük metrekareye sahip elektronik perakende markası olduk ve Türkiye’deki toplam mağaza sayımızı 59’a çıkardık. Hedefimiz Türkiye’nin en çok tercih edilen elektronik perakendecisi olmak. Türkiye’nin en geniş metrekareye sahip teknoloji perakendecisi konumumuzdan aldığımız güçle önümüzdeki dönemde de her bütçeye uygun ve en yeni teknolojiye sahip ürünleri tüketicilerle buluşturmaya devam edeceğiz” dedi.

    Moto G6 modeline ait bir benchmark ortaya çıktı!

    0

    Lenovo’nun Motorola markasını satın alışının ardından akıllı telefon pazarındaki varlığını güçlendiren Moto G serisinin en yeni telefonu Moto G6 modeline ait performans testleri ortaya çıktı. Bu test ise G6’nın özelliklerini ortaya çıkarttı.

    moto g6

    Moto G6 özellikleri ortaya çıktı!

    G6, Qualcomm’un yeni nesil işlemcisiyle birlikte gelecek. Önemli kamera yenilikleri de telefonda beklenen diğer özellikler arasında. Orta segmentteki bu telefonun detayları sızmaya devam ediyor.

    Lenovo tarafından satın alınan Motorola, farklı segmentlerde akıllı telefonlar üretmeye devam ediyor. Moto G serisinin 2017 yılındaki modeli olan G5’te Snapdragon 450 işlemcisi kullanılmıştı. G6 modeli ise bir üst nesil olan Snapdragon 625 işlemcisini kullanılacak.

    Android 8.0.0 Oreo sürümü ile üretilen cihazın Geekbenck test sonuçları hem performans skorlarını hem de özelliklerini ortaya çıkarttı. 1.8 GHz hızında çalışacak olan Snapdragon 625 yonga setine 3 GB RAM eşlik ediyor.

     

    Huawei P20 modeli görüntülendi

    0

    Barcelona’da düzenlenecek olan Mobil Dünya Kongresi’nde tanıtılması beklenen Huawei P20 modeline ait bit görsel daha ortaya çıktı. Bu görsel çok konuşulacak gibi görünüyor.

    huawei p20

    Huawei P20 2 kamera ile gelebilir!

    Tenaa için hazırlanan ve lisans onaylaması için ortaya çıkan görsel, Huawei P20 modelinin son halini kanıtlar nitelikte. Bu görselde dikkat çeken detay ise P20 modelinin arka kısımda 2 kamera ile gelecek olması. Şu ana kadar çıkan sızıntılarda Huawei P20 modelinin 3 kamera ile çıkacağı düşünülüyordu.

    Ortaya çıkan görsel ise bu durumu çok net bir şekilde geçersiz kılıyor. Şu ana kadar ortaya çıkan afişlerde de 3 kamerayı görmüştük. Bu farklılık ise, Huawei’nin P20 ve P20 Plus olmak üzere iki model çıkartacağını ve 3 kameranın P20 Plus modelinde olabileceğini işaret ediyor.

    Barcelona’da düzenlenecek olan Mobil Dünya Kongresi’nin en büyük beklentilerinden biri olan P20 modeli için bir başka iddia ise tanıtım tarihi konusunda oldu. Eğer iddialar doğruysa, P20, MWC 2018’de değil, 27 Mart tarihinde düzenlenecek olan özel bir etkinlik kapsamında tanıtılacak.

    Artırılmış gerçeklik bu yıl hangi alanlarda yaygınlaşacak?

    0

    2016’da Pokemon Go oyunu ile ilk tanıştığınız zamanı hatırlayın. Oyun sadece birkaç gün içerisinde tüm dünyada çılgınlık halini almış ve çok kısa bir sürede hızla geniş kitlelere yayılmıştı. Sadece bir hafta içerisinde geliştiricisi Nintendo’ya 11 milyar dolardan fazla değer katan Pokemon Go 11 ay içerisinde 750 milyon indirilme sayısına ulaşarak oyun dünyasında önemli bir rekora imza atmıştı. Pokemon Go’nun yarattığı bu heyecan dalgası aslında pek çok insanın bilim kurgu kitaplarında görüp hayalini kurduğu heyecan verici deneyiminden kaynaklı idi. Bu deneyimi gerçek kılan ise Agumented Reality yani artırılmış gerçeklik teknolojisiydi. Artırılmış gerçekliği sanal gerçeklikten farklı kılan sanal deneyimleri fiziksel çevre ve günlük hayatımızdaki nesnelerle ile birleştiriyor olması. Son yıllarda sanal gerçeklik daha popüler bir teknoloji olarak marka ve tüketicilerin fazlaca ilgisini çekiyor olsa da emin olun AR 2018’de daha fazla hayatımızda olacak. Peki artırılmış gerçekliği bu yıl en fazla hangi alanlarda görüp, deneyimliyor olacağız? Bu haftaki yazımda artırılmış gerçeklik teknolojisinin 2018’de hayatımızda yer alacağı deneyim alanlarını bir araya getirdim.

    Yanımızda ayırmayacağımız bir başlık

    Artırılmış gerçeklik teknolojisinin sorunu güçlü gözlüklerin çok pahalı olması ve ucuzlarının ise performansının yeterince iyi olmaması idi. Belki de en iyi seçeneklerden biri olan Microsoft Hololens’in bile fiyatı 3 bin dolar seviyelerinde. Başlığı ise oldukça büyük ve kullanışsız. Ancak tüm olumsuzluklarına rağmen yine de inanılmaz bir teknolojisi var. Diğer yandan son zamanlarda bu alanda teknoloji geliştiren yeni firmaların sayısı artmaya başladı. Örneğin Magic Leap geçtiğimiz yılın son günlerinde Lightwear isimli yeni bir karma gerçeklik cihazı tanıttı. Tanıtımında herhangi bir video göremediğimiz ürün takipçilerinde bunun bir ön proje olduğu düşüncesini uyandırmıştı. Bununla birlikte Çinli Rokid firması AR alanında inovatif ürünler geliştiren bir diğer firma. Rokid Çin pazarı için popüler yapay zeka ürünleri üretmesi ile tanınıyor. Firma son olarak CES 2018’de yapay zeka ile güçlendirilmiş AR başlığı Rokid Glass’ı görücüye çıkardı. Diğer yandan Google da arttırılmış gerçeklik projesi ARCore V1.0’ın 26 Şubat’ta başlayacak Mobil Dünya Kongresi’nde tanıtacak. Yazılım geliştirme kitinin Android Nougat’ı desteklemesiyle öne çıkan ARCore’un 100 milyondan fazla akıllı telefon kullanıcısına erişmesi bekleniyor. Diğer yandan bu yılki MWC’nin yıldızı olması kuvvetle muhtemel Samsung Galaxy S9’un lansmanı için de Samsung’un teknoloji dünyasına hazırladığı AR odaklı özel bir uygulama söz konusu. Samsung’un Galaxy S9’un farklı renk seçeneklerini artırılmış gerçeklik yardımıyla göstermeyi planladığını biliyoruz.
    Daha geniş ve kişiselleştirilmiş pazarlama
    Geçtiğimiz 10 yılda izlediğiniz bilim kurgu filmlerini düşünün. İçlerinde holografik reklam sahnelerinin yer aldığı bir görüntü mutlaka aklınıza gelecektir. Ve aslında holografik Coca Cola kutularının reklam panolarını doldurduğu günlere çok da uzak sayılmayız. Bugün VR ve AR çalışmalarının çoğu video oyunlarına odaklanmış olsa da daha dijital odaklı düşünen reklamcıların ve pazarlamacıların yetişmesi ile birlikte AR içeriklerini her yerde görmeye başlayacağız. Örneğin markette reyonları gezerken istediğiniz ürünlerin yalnızca sizin görebileceğiniz şekilde aydınlatılmış olduğunu düşünün. Ya da İkea’nın en yeni ürünlerini evinizin konforunda inceleyebildiğinizi ya da en sevdiğiniz ayakkabı markasının yeni ayakkabılarını mağazaya gitmeden deneyebildiğinizi. Bu liste uzayıp gider.
    Sağlık sektörünü tamamen değiştirecek
    Pazarlamacı ve reklamcılar AR teknolojisine ilk adapte olanlar olsa da hastaneler ve diğer sağlık kuruluşları da bunun gerisinde kalmayacaklar. Pek çok uzman şimdiden AR teknolojisinin sağlık sektörünü tamamen değiştireceği konusunda hem fikir. Peki bu değişim nasıl olacak? Bu konuda yazılmış pek çok makale ve yapılmış pek çok araştırma bulunsa da temel değişikliğin hastalıkların teşhisi ve tedavisinde olacağını söyleyelim. Örneğin yeni doğmuş bir anne ile sohbet ettiğinizde emzirmenin aslında sanıldığı kadar kolay bir hadise olmadığını anlarsınız. Bu konuda 2014 yılında Google Glass ve Avustralya’da bir derneğin emzirme konusunda kadınlara kolaylık sağlama konusunda birlikte yürüttüğü bir çalışma var. Bir diğer örnek ise kan verme konusunda. Kan alma esnasında hemşirelerin yüzde 40’ı ilk denemede damarı bulamazken bunun için damarı aydınlatan AR teknolojisi ile geliştirilen AccuVein adında bir cihaz üretildi. Cihazın hata oranı ise neredeyse sıfır.

    Görsel kaynak: swrve.com

    Final Fantasy XV İnceleme

    0

    Final Fantasy serisinin oyun dünyasında yeri büyük. Ancak, günümüz oyuncularının bazıları eski oyunlar konusunda sıkıntılar yaşadığı için, yeni oyunculara gerektiği kadar hitap edemeyen bir seri. İşte tam burada Final Fantasy XV devreye giriyor. Daha oyunu açtığınız gibi karşınıza ” A Final Fantasy for fans and first timers ” yazısı çıkıyor. Bu cümlede de belirtildiği gibi Final Fantasy XV‘i oynamak için tüm seriyi oynamanız gerekmiyor. İlk olarak konsollara çıkan ve büyük ses getiren Final Fantasy XV, sonunda PC’ye de geldi.

    Final Fantasy XV ile yine hayal dünyasına dalıyoruz

    Final Fantasy XV’in tam potansiyeli PC grafikleri ile ortaya çıkmış. Oyunu konsolda oynamamış olan oyuncuları için oyunun hikayesinden kısaca bahsedelim. Eğer, Final Fantasy XV’in öncesinde neler olduğunu öğrenerek ve oyunun hikayesine daha hazırlıklı bir şekilde başlamak istiyorsanız, oyunun öncesini anlatan film Kingsglaive: Final Fantasy XV filmini izlemenizi öneririm. Bu tabi ki bir zorunluluk değil. Ancak, oyunu daha anlamlı bir hale getirdiğini belirtebilirim.

    Ana karakterimiz Noctis’in sözde muhafızları, ama aslında can ciğer kardeşleri Gladiolus, Prompto ve Ignis ile yola çıkıyoruz. Noctis’in kral olma yolunda ilerleyişine ilk elden şahit oluyoruz. İmparatorluğun Noctis’in babası Regis Lucis Caelum’a attığı devasa kazığın sonucunda tahtın tek varisi olan Noctis, babasının büyük güç taşıyan yüzüğünü bulmak ve tekrar kral olmak için maceraya başlıyor. Tabi ki oyunun hikayesi bu kadar basit değil. Tüm oyun boyunca farklı duygular içerisinde kalacağınız anlar yaşanmakta.

    NVDIA’nın Final Fantasy XV üzerindeki etkisi bir hayli büyük. Zaten kendileri oyunun resmi partneri. Son zamanlarda Fortnite gibi oyunlarda gördüğümüz ShadowPlay Highlights özelliği oyunda yer alıyor. Bu sayede, oyun içerisinde girdiğiniz dövüşlerin sonucu otomatik olarak kaydediliyor. Savaş sırasında yaptığınız epik bir hareketi gidip tekrar izleyebilirsiniz. Eğer önceden Final Fantasy XV oynadıysanız da o epik hareketlerin yaşanacağını biliyorsunuzdur. Leviathan savaşında zevkten dört köşe olmayan bizden değildir. NVIDIA’nın Final Fantasy XV’e getirdiği bir başka özellik Gameworks oldu. Bu özellik içerisinde ise NVIDIA Flow, NVIDIA HairWorks, NVIDIA ShadowWorks, NVIDIA Turf Effects ve NVIDIA VXAO gibi detaylar yer almakta. İncelemenin başında oyunun PC’de oynanması gerektiğini belirtmiştim. PC performansı ile 60 FPS üzerine çıkan oyuncular kesinlikle harika bir deneyim yaşayacaklar.

    Oyunun oynanış mekanikleri 60 FPS ile daha iyi çalışıyor. Noctis’in arkadaşları ile savaş sırasında etkileşime geçmesi bu dörtlünün size gerçekten arkadaş olduğunu hissettiriyor. Dövüş mekanikleri olarak diğer Final Fantasy oyunlarından farklı olan Final Fantasy XV, sıra tabanlı dövüş aksine daha çok hack and slash’e benzer bir oynanış sunuyor. Bu bizim şikayetçi olduğumuz bir durum değil. Hatta, seriyi ilk defa oynayacak olanların tercih ettiği bir durum. Final Fantasy XV: Windows Edition sahipleri oyunun sahip olduğu DLC’lere ve çoklu oyuncu modu olan Comrades’a da sahip oluyor. Episodes ismi ile yayınlanan üç DLC’de Gladiolus, Prompto ve Ignis karakterleri ile oynuyoruz. Tabi ki oyunun konsollardayken aldığı ücretsiz güncellemeler de bu sürümün içerisinde yer alıyor.

    Final Fantasy XV: Windows Edition, oyunu tam olarak oynanması gerektiği hale getirmiş. PC performansı ile oynaması çok daha keyifli bir hal alan oyunu, Final Fantasy hayranları ve seriyi ilk defa oynayacak olan oyuncular gönül rahatlığı ile deneyimleyebilir. Minimum 27 saatlik olan ve aşırı keyifli ana hikayesi ile sizleri PC başına bağlayacağından eminim. Eğer oyunu konsolda oynadıysanız da tekrar PC’de oynamanızı şiddetle öneririm.ollardayken aldığı ücretsiz güncellemeler de bu sürümün içerisinde yer alıyor.

    Tüm Zamanların En İyi Linux Dağıtımları

          Linux işletim sisteminde oldukça fazla dağıtım bulunuyor. Dağıtımların çoğunluğu çokta fazla bilinmeyen Linux tabanlı sistemlerde gerçekleşiyor. 16 yıl önce Linux dağıtımlarının sayısını kontrol eden Distrowatch adında bir sayfa oluşturuldu ve bu sayfaya dağıtımlar günde sadece bir kayıt açacak şekilde bir sınırlama getirildi. Günümüzde bu kayıtlar sayesinde hangi Linux dağıtımının neler yaptığı hakkında ayrıntılı bilgi elde edilebiliyor.

          Bu yazımda, 2002 yılından beri dağıtım yayınlayan Linux sürümlerini sıralayacağım. 16 yılda ilk 10’da 28 tane Linux dağıtımı bulunuyor. Linux dağıtımlarını sıralarken, harf sırasını izleyeceğim.

    Arch Linux

         Arch Linux, sıralama yapan distrowatch sitesinde neredeyse 14 yıldır bulunan bir dağıtım. Paketlerinin sayısı ve güncelliklerinden tutunda, forumlarındaki kullanıcılarına kadar her alanda çok ilerlemiş durumda olan Arch Linux’un kurulumu ve kullanımı, başlangıç seviyesindeki Linux kullanıcılarına hitap etmiyor. Ancak, bazı Arch Linux dağıtımları bu kullanıcıların da dağıtımı kullanabilmelerine olanak sağlayacak şekilde basitleştirilerek geliyor. Temel amacı sadelik ve şıklık olan bir Linux dağıtımı. Arch Linux, dağıtımlar arasında ilk 10’u 2011 yılında 6. olarak gördü.

    CentOS

          CentOS, Red Hat firmasının dağıtımı olan Red Hat Enterprise Linux (RHEL)’un kaynak kodları üzerine kurulu ve bu dağıtım ile uyumlu bir linux versiyonudur. Bağımsız bir grup tarafından geliştirilen işletim sisteminin isminin açılımı: The Community Enterprise Operating System’dir. Oldukça uzun süredir kullanımda olan CentOS, 2011’de ilk 10 dağıtıma girdi. Özellikle ev ve iş kullanıcıları için oldukça uygun olan bir açık kaynak işletim sistemidir.

    Debian

          2002 den bu yana ilk 10 Linux dağıtımına giren tek açık kaynak işletim sistemi Debian’dır. Dağıtım derecelendirmesi yapılan sitede en yüksek konumu 2. lik dir. Debian’ı Linux’un kurucu babası olarak ifade etmek yanlış olmaz. Bugün Linux sürümleri içinde oldukça önemli yere sahip olan Ubuntu ve Linux Mint’in altlığını oluşturur. Profesyonel Linux kullanıcıları ve büyük işletmeler tarafından tercih edilir. Linux konusunda kariyet düşünenlerin ilk tercihleri çoğunlukla Debian’dır.

    Fedora

          Fedora, Red Hat’in bir dalı konumundadır. Tüm linux meraklılarının ilk aklına gelen açık kaynak kodlu işletim sistemi olarak ifade etmek yanlış olmaz. Zamanın gerektirdiği yenilikleri çok kısa sürede kendisini adapte eden bir dağıtım olarak öne çıkar. Yine, Linux kariyeri yapmak isteyenlerin ilk aklına gelen Debian gibi, Fedora ve CentOS’da iyi bir tercihtir.

          Kurulumu oldukça kolay olan Fedora’da aynı zamanda GNOME masaüstünü kullanmakta oldukça basittir. Her zaman istikrarlı olduğunu söylemek doğru olmaz. Fedora, 2004 yılında Disrowatch sitesinde ilk 10’a girmiş ve 2010’da 2.liğe kadar yükselmiştir. Fedora, 2010 yılından bu yana 5. sıranın altına inmeyen bir dağıtım olarak öne çıkmaktadır.

    Knoppix

          Knopix, DVD veya USB’den çalıştırılabilen Linux dağıtımı olarak ilk akla gelenler arasında bulunuyor. Distrowatch listesi ilk 10’a ilk kez 2003 yılında girdi. 2006’da listeyi bırakmadan önce 3. sıra ile en üst sıraya çıktı. Halen 7.6 sürümü ile listenin 55. sırasında bulunuyor.

    Mandrake / Mandriva

          Mandriva Linux, 1998 Temmuz’unda ilk sürümü çıkan, Gaël Duval tarafından başlatılan Mandrake Linux projesidir. 2002 – 2004 arasında 1 numaralı dağıtım olarak anılıyor. Mandrake, başarılı bir şekilde yüklenen ilk Linux dağıtımı ve özellikle yazıcı ve modemler ile uyumluluk konusunda tercih sebebi olmuş ilk açık kaynak kodlu işletim sistemi olarak tarihe geçti.

    OpenSUSE

          2000’li yılların başında SUSE adımda bir bir dağıtım vardı. Bu sürüm, 2005 yılına kadar en fazla 10 dağıtım sağladı. 2006’da OpenSUSE doğdu. OpenSUSE, herkesin kullanabileceği, stabilite ve destek konusunda iyi bir açık kaynak işletim sistemi. Açık kaynak derecelendirme sitesinde OpenSUSE, 2008’de 2.liğe kadar yükselmiş olmasına rağmen günümüzde 4. sırada.

     

    Red Hat Linux

          Red Hat, dünyanın dört bir tarafında büyük işletmeler tarafından kullanılan, ticari bir dağıtımdır.  2000’li yılların başında ilk 10’da bulunan dağıtım, 2002 ve 2003’te 2. sırada yer aldı. Red Hat, dünya genelinde popülaritesini korumakla birlikte, kullanıcılarının bir kısmının Red Hat’nin ticari sürümü olmayan Fedora veya CentOS’a kaydıklarını da söyleyebiliriz.

    SUSE

     

          2000’li yılların başında Red Hat’da olduğu gibi, SUSE’de 2005 yılında 3. sırayı kaparak, kendine has ilk 10 Linux dağıtımından birisi oldu. SUSE, ticari bir dağıtım durumundadır ve OpenSUSE’de community sürümü olarak kullanılmaktadır.  1999’da IBM, SAP ve Oracle ile ortaklık kurmuştur. SUSE, 2003 yılında Novell tarafından satın alınmış ve OpenSUSE’nin doğmasına neden olmuştur.

    Ubuntu

          Ubuntu, Linux dağıtımları arasında ilk olarak 2004 yılında önemli bir yer edindi. 2005 yılında 1.liğe yükselip orada 6 yıl kaldı. Ubuntu, Linux’u tamanen yeni bir seviyeye taşıdı. 2004 yılında Mandrake 1. iken 2005’te Ubuntu 1. oldu.  Günümüzde en popüler dağıtımlar arasında yer alan  Ubuntu, yenilikleri, modern masaüstü, iyi desteği ve donanım uyumluluğu ile tercih ediliyor.

          Yazıda kullanılan logolar ilgili firmaların tescilli markalarıdır. İmajlar ilgili dağıtımların web sayfalarından alınmıştır.