Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1998

    5.5 İnç’lik Selfie Phablet: HTC Desire 820

    HTC’nin yeni piyasaya sunduğu Desire 820 Phablet, Selfie tutkunları için özel olarak geliştirildi. Güçlü donanım birleşenlerine sahip olan HTC Desire 820 inceleme altında.

    HTC, Desire ürün ailesi ile yeni bir Pazar oluşturmayı çalışıyor. Gençleri ve Selfie tutkunlarını hedef alan HTC, Desire Eye’da da gördüğümüz gibi kalite ve zengin donanım birleşenler ile birlikte özellikle kaliteli bir ön kameradan vazgeçmiyor. Üst segmenti Desire Eye ile dolduran HTC, daha uygun fiyatlı orta segment için Desire 820’yi geliştirdi. Desire 816’nin yeni halifesi olan Desire 820, 5.5 HD ekran, LTE Turbo, 64 bit işlemci ve iki güçlü kamerası ile bu alanda söz sahibi olmak istiyor.

    htc desire 820 1

    Tıpkı Desire 816 gibi farklı renk seçenekleri ile piyasada bulunabilen Desire 820, 7,74 mm’lik inceliği ile (iPhone 6 Plus 7.8 mm) hemen kendisinden söz ettiriyor. Aluminyum yerine Polycarbon malzeme kullanan Desire 820, oldukça sağlam ve asil duruyor. Ürünün malzeme kalitesi ve işçiliği görülmeye değer. Kenarların yuvarlatılmış olması, Desire 820’nin ele çok iyi oturmasını sağlıyor. Fakat 5.5 inç2lik bu ürünü tek el ile kontrol etmek gerçekten zor. Bununla birlikte hem ön hem de arka tarafta parmak izi bıraktığını da söylemeliyiz.

    1280×720 piksel çözünürlüğüne sahip olan 5.5 inçlik ekran, renkleri oldukça güçlü verebiliyor. Yüksek bir parlaklık (467 Candela) ve kontrast değerine sahip olan Desire 820, ışıklı ortamlarda kesinlikle kullanıcısını üzmüyor.

    desire htc 820

    Teknik Özellikler

    HTC Desire 820, dört adet 1.5 GHz ve dört adet 1 GHz olmak üzere toplam sekiz çekirdekli bir Snapdragon 615 işlemcisine sahip. Bu işlemci, Desire 820’de her ne kadar 2 GByte bellek bulunsa da 4 GByte bellek adresleyebiliyor. Bu işlemcinin en büyük avantajı 64 bit mimarisine sahip olması. Bunun anlamı özellikle yeni nesil uygulamalarda yüksek bir performans sağlanması. Tüm bunlara ek olarak oyun tutkunları için Adreno 405 grafik yongası da yer alması önemli bir avantaj.

    Desire 820, her ne kadar 32 bit Android 4.4 KitKat işletimine sahip olsa da, ortalamanın üstüne bir performans sergiliyor. Öyle ki Asphalt 8 oyununu hiçbir takılma olmadan rahatlıkla oynayabildik. Desire 820’nin sayfalar arasında hızlı olmasının en büyük nedeni ise HTC’nin geliştirdiği Sense 6.0 ara yüzü. 16 GByte kapasiteli ve Micro SD yardımıyla 128 GByte2lık bir kapasite eklenebilen Desire 820, 64 bit Android 5 Lollipop güncellemesi ile birlikte çok daha iyi bir performans sağlayacağını söylemeliyiz.

    htcdesire 820

    802.11 a/b/g/n kablosuz standartları destekleyen Desire 820, ne yazık ki güncel 802.11 ac standardına uyumlu değil. Sahip olduğu LTE CAT 4 teknolojisi sayesinde saniyede 150 Mbit’lik bir 4G bağlantısı sağlayabiliyor.   Üründe beğendiğimiz bir özellik, 2600 mAh’lik güçlü bir bataryanın bulunması. Değiştirilmeyen bu batarya 455 saat’lik bir Stand By süresine ulaşabiliyor.

    Selfie Tutkunlarına Özel

    Desire 820’nin önemli bir özelliği ön tarafta bulunan 8 MP ve arka tarafta yer alan 13 MP2lik kameraları. Her iki kamera fotoğraf çekmenin yanı sıra Full HD çözünürlüğünde video kayıtları yapabiliyor. Yaptığımız denemelerde, orta sınıfa hitap eden Desire 820’nin kamera performansının kendi sınıfının üstünde olduğunu gördük. Çekilen fotoğraflara bakıldığında, renk doğruluğu oldukça başarılı. Bununla birlikte doygun renk vermesi de önemli bir avantaj. Buna karşın çok aydınlık ve karanlık ortamlarda kontrast sorunu ortaya çıkabiliyor. Desire 820’de kullanılan LED flaş çok güçlü değil.

    htcDesire820

    Ön kamaraya baktığımızda ise fotoğrafın çözünürlüğü ve kalitesi şaşırtıcı derecede başarılı. Selfie tutkunları için farklı modların entegre edilmesi de iyi düşünülmüş bir özellik. Uzun lafın kısası. Desire 820, orta segmente düşünülen bir ürün için oldukça başarılı. Başarılıbir ergonomisine sahip olan bu ürün Selfie tutkunlarını fazlasıyla memnun edeceğini söyleyebiliriz.

    Ürünü detaylı incelemek ve satın almak için buraya tıklayın

    iPhone 6 ile 6 Plus’ın Genel Özellikleri ve Farkları

    Geleneksel iPhone boyutları, 2014’ün son çeyreğinde tanıtılan iPhone 6 ve iPhone 6 Plus ile oldukça değiştirildi.  Her iki yeni telefonun gelen özellikleri konusunda oldukça bilgi paylaşıldı fakat iki cihaz arasındaki farkların pek fazla dillendirilmediğini düşünüyorum. Bu yazımda, her iki telefon hakkında ayrıntılı bilgi vererek, almak isteyenlerin tercihlerini doğru yapmalarında yardımcı olmak istiyorum.

    iPhone 6 ve iPhone 6 Plus Boyutları;

    Öncelikle telefonların boyutları arasındaki farka bakalım;

    iphone6_6plus

    iPhone 6 Plus’ı elinize aldığınızda onun gerçekten büyük bir cihaz olduğunu fark edeceksiniz. iphone 6 , 4.7 inç ekrana sahipken, iPhone 6 Plus, 5.5 inç ekran boyutuna sahip.

    Ekran çözünürlüğü bakımından telefonlar arasında farklılıklar mevcut. iPhone 6 plus daha büyük ekran çözünürlüğüne sahipken, iPhone 6 nispeten daha düşük çözünürlüğe sahip.

    iStock_000049169908_Small

    iPhone 6 plus’ın çözünürlüğü 1080×1920 iken,  iPhone 6’nın çözünürlüğü  750×1334.  iPhone 6 plus’ta ekranında inç başına düşen piksel 441 iken, iPhone 6 da bu değer 326. Apple, bu ekranı Retina HD olarak adlandırıyor.

    Parlaklık, renk sıcaklığı, görüş açıları gibi temel unsurlar bakımından her iki cihazın LED arka aydınlatmalı IPS LCD ekranları aynı seviyede. Ancak detaylı baktığımızda, iPhone 6 Plus’ın daha pürüzsüz, düz gösterdiğini görebiliyoruz.

    Her iki telefon için şarj konusunda detaylara inecek olursak;

    iPhone 6 Plus, 24 saate kadar 3G konuşma, 80 saat ses oynatma, 14 saat Video oynatma ve 12 saat normal internet kullanımına izin veriyor. iPhone 6’da ise, 14 saat 3G konuşma, 10 saat internet kullanımı, 11 saat video oynatımı ve 50 saat ses oynatma pil ömrüme sahip.

    iPhone 6’da yer alan 1810 mAh kapasiteli bataryaya karşın iPhone 6 Plus’ta 2915 mAh gibi, yüksek kapasiteli bir batarya bulunuyor.

    iPhone 6 plus’ı tek elle kullanırken parmağınızın erişmediği bir noktaya dokunmak istediğinizde telefonu elinizde hareket ettirmeniz gerekiyor. Apple, iPhone 6 serisinde “Reachability”  özelliği ile iPhone 6’da olduğu gibi iPhone 6 Plus’ta da ekranın altında bulunan ana ekran tuşuna art arda iki kez hafif tıklattığınızda kullanıcı arayüzü aşağı doğru iniyor, böylece ekranın üst kısmında kalan kısayol ve ikonlara erişmek mümkün oluyor.
    iStock_000048920708_SmalliPhone 6 Plus,  iPhone 6 ile aynı tasarım ve görünüme sahip, ancak ondan 2 mm. daha kalın. Kenarlara doğru kavis, iyonla güçlendirilmiş ekran camı, ekran üzerinde kenarlardan yapılan sürüklemeleri daha rahat gerçekleştirmeyi sağlıyor. Açma/kapatma ve ses tuşlarının sağ ve sol kenarlardaki yerleşimi de büyük ekranlı telefonu rahat kullanacak şekilde yapılmış. Sağ kenardaki açma/kapatma tuşunun altında nano-SIM kart yuvası bulunurken, sol kenarda ses tuşları ve ses kapatma anahtarı bulunuyor. Üstte herhangi bir şey yok. Altta ise 3.5 mm. kulaklık jakı, hoparlör, mikrofon ve Lightning portu bulunuyor.

    iPhone 6’da olduğu gibi, iPhone 6 Plus’ın arkasında da 8 megapiksel kameranın çıkıntısı bulunuyor. Kameranın yanında ortam seslerini engelleyebilen, ayrıca ortam seslerinin daha iyi kaydedilmesine  sağlayan ikinci mikrofon, yanında True Tone flaş yer alıyor. Arka yüzde dikkat çeken başka bir ayrıntı  da plastik şeritler. Bu şeritler uzay grisi ve gümüş renkli, iPhone 6 ve 6 Plus’ta oldukça şık duruyor.

    iPhone 6 Plus’ın iPhone 6’dan ayrıldığı en önemli noktalardan bir tanesi de ana ekranın cihazla birlikte dönmesi, yatay ekran için özel bir gösterim şeklinin bulunması. iPhone 6 Plus bu yönüyle kullanıcılara resmen iPad deneyimi sunuyor. iPhone 6 Plus’ı yatay yönde kullandığınızda sabit kısayolların bulunduğu alan kenara gidiyor.

    iPhone 6 Plus’ta da iPhone 6’da olduğu gibi 8 megapiksel, 1/3″ kamera bulunuyor.  1.5 mikrometre piksel boyutlu, HDR,  “Focus Pixels” faz, otomatik odaklı ve True Tone çift renkli flaşlı kamera kullanılmış.

    Optik görüntü sabitleme sistemi sayesinde, iPhone 6 Plus ile çekilen fotoğrafların iPhone 6’ya göre titreşimi daha az görüntü sunuyor.

    iPhone 6 veya iPhone 6 Plus almak için linki takip edebilirsiniz..

    Oyun bilgisayarı toplamak mı istiyorsunuz?

    1

    Gelişen teknoloji oyunları geliştiriyor, oyunlar geliştikçe iyi bir oyun bilgisayarına olan ihtiyaç artıyor. Özellikle güçlü grafiklere sahip oyunları keyifle oynamak için standart bir masaüstü ya da dizüstü bilgisayarın yeterli olmadığı konusunda herkes hemfikir. Peki iyi bir oyun bilgisayarı nasıl toplanır? Bu bilgisayarda hangi bileşenler yer almalıdır? Tüm bu soruların cevabını sırayla vermeye başlayalım.

    İyi bir kasa ve güç kaynağı şart

    Bilgisayarın işlemcisinden, ekran kartından ve diğer donanımlarından bahsetmeden önce, olayın can damarı olarak nitelendirdiğimiz kasa ve güç kaynağına değinmek gerek. Bilgisayarınızın yüksek oyun performansına sahip olması için öncelikle tüm bileşenlerin serin çalışması, voltaj sıkıntısı yaşamaması gerekiyor. Kasa ve güç kaynağında ucuza kaçtığınız takdirde bilgisayarınızın diğer donanımlarının tam performans çalışamayacağını, hatta zaman içerisinde fiziksel olarak zarar görebileceğini unutmamanız gerek. Donanımları tornavida kullanmadan yuvalarına yerleştirebileceğiniz, çekmeceli kasaları ve en azından 500W güce sahip güç kaynaklarını tercih etmeniz bu noktada çok faydalı olacaktır. Unutmayın, tercih edeceğiniz donanımların gücüne göre güç kaynağını da daha yüksek kapasiteli seçmeniz mutlak gerekliliktir.

    maxresdefault

    Anakart geleceğe yatırım

    Güçlü bir oyun bilgisayarını orta seviye bir anakartla da, üst düzey bir anakartla da kurabilirsiniz. Orta seviye anakartlar iyi bir kasaya yerleştirilip güçlü bir güç kaynağına bağlandığı takdirde, tüm bileşenleri rahatlıkla yönetir. “Peki o zaman neden üst düzey anakart alalım?” diye soracak olursanız, ekstra teknolojileri göz ardı etmeyin deriz. Güncel üst düzey anakartlar, ister AMD ister Intel işlemcileri destekliyor olsun, gerek hız aşırtma imkanları, gerekse dahili donanımsal ve yazılımsal özellikleriyle fark yaratıyor. İyi bir anakart tercih etmek aynı zamanda geleceğe yatırım yapmanızı sağlar. Bugün 2.000TL civarında bir bilgisayarı iyi bir anakart üzerine kurduğunuz takdirde, 2-3 sene sonra RAM’leri, sabit diskleri, ve ekran kartınızı yükseltme imkanına kesinlikle sahip olacaksınız. Belki işlemci teknolojileri geliştikçe soket tarzı değişiyor olabilir ama, ekran kartlarının, sabit disklerin ve RAM’lerin daha uzun süreler boyunca aynı veri arayüzlerini kullanacağını biliyoruz. İyi anakart tercih etmek demek tüm donanımların daha verimli çalışması gerek, iyi anakart demek geleceğe yatırım demek.

    İşlemci olabildiğince iyi olmalı

    İyi bir anakartın geleceğe yatırım olduğunu söyledik. Bu yatırımın maalesef işlemci yükseltme konusunda fazla etkili olmadığını da belirttik. Bu bilgiler doğrultusunda siz siz olun, işlemcinizi olabildiğince üst seviyeden tercih etmeye çalışın. Örneğin bir Intel Core i5 işlemci almaya karar verdiyseniz, eğer bütçenizi fazla zorlamanız gerekmiyorsa bir üst seviyedeki Intel Core i7 modellerinden birini tercih etmeyi düşünün. AMD tarafında fiyatlar oldukça uygun olduğu için eğer AMD işlemci almayı düşünüyorsanız piyasadaki en iyi modeli tercih etmeye çalışın. İşlemciler bilgisayar oyunlarında belki ekran kartları kadar önemli rol oynamıyor olabilir ama, yine de hiç hafife alınmaması gereken donanımlar. İyi bir işlemciye sahip olursanız, bilgisayarınızın uzun yıllar boyunca sorunsuzca oyun oynattığını göreceksiniz. Merak etmeyin, bugün 200 dolar civarında alacağınız işlemciyi en az 4-5 yıl kullanacağınıza emin olabilirsiniz.

    Oyun bilgisayarı demek ekran kartı demek!

    Geldik en önemli noktaya, ekran kartına. Oyun bilgisayarı demek ekran kartı demek, ekran kartı demek oyun bilgisayarı demek. Eğer piyasadaki tüm oyunları yüksek performansla oynamak istiyorsanız ekran kartında bütçenizin sınırlarını zorlamanız gerekiyor. NVIDIA ekran kartları da, AMD ekran kartları da son dönemde çok büyük gelişmeler kaydetti. Bu noktada tavsiyemiz, bütçenizin miktarı doğrultusunda fiyat/performans konusunda en iyi seçeneği aramanız ve her zaman en yeni nesil modelleri tercih etmeniz. Önceki nesillerdeki ekran kartlarını tercih etmenizin daha çekici geldiği durumlarda, örneğin NVIDIA’nın 9xx serisinden bir ekran kartı alma imkanınız varken 8xx serisi başka bir ekran kartı ilginizi çekiyorsa, geleceğe dönük teknolojileri düşünmelisiniz. Örneğin GeForce GTX 970 yerine GeForce GTX 780 almak kağıt üzerinde çekici görünüyor olsa da, işler güç verimliliğine ve yazılımsal teknolojilere geldiğinde dengeler değişiyor. GeForce GTX 970 daha düşük güç tüketimi ve daha yeni yazılımsal teknolojilerin desteğiyle daha yüksek performansta çalışarak aradaki fiyat farkını bir şekilde karşılıyor. Siz siz olun, oyun bilgisayarınızı iyi bir ekran kartından mahrum bırakmayın. Bu noktada yapacağınız yatırım, gelecekte yüzünüzün gülmesini sağlayacaktır.

    RAM ve depolama birimi ne kadar hızlıysa o kadar hızlısınız

    Bilgisayar toplanırken genellikle RAM’ler ve depolama birimleri en sona kalır. İşlemciye ve ekran kartına büyük paralar yatırırken bütçenin sınırları zorlanır ve RAM ile depolama birimine fazla para kalmaz. Bu noktada “Aman ne olacak, alt tarafı RAM ve HDD” demeyin. Özellikle hızlı bir HDD ile bilgisayarınızın açılış-kapanış süresinin ve oyun içi bekleme sürelerinin inanılmaz şekilde azaldığını göreceksiniz. Eğer imkanınız varsa, en azından işletim sisteminizi ve favori oyunlarınızı çalıştırabileceğiniz miktarda SSD depolama alanına kasanızda yer verin. SSD ile çalışan bilgisayarlarda açılış süreleri birkaç saniye, bekleme süreleri ise bazı durumlarda mikro saniyelere kadar kısalabilmekte. RAM de en az sabit disk kadar yüksek fark yaratan bir donanımdır. Hızlı bir RAM’e sahip olduğunuz takdirde bilgisayarınızın veri işleme anlarında yaşanan darboğazlar kayda değer şekilde azalacaktır. RAM’in hızlı olması, işlemci ve ekran kartının özgür şekilde, yorulmadan çalışması anlamına gelecektir.

    Sonuç olarak

    İyi bir oyuncu bilgisayarı toplamak için öncelikle ekran kartına, ardından işlemciye ayırabileceğiniz maksimum bütçeyi ayırın. Bu iki donanımda en yeni nesil ürünleri tercih etmeye özen gösterin. Bütçenizin tamamını bu ikiliye harcarken, iyi bir kasa ve güç kaynağına ek olarak yüksek performanslı RAM ve depolama birimini gözden kaçırmayın. Oyun bilgisayarları uzun süreler boyunca yüksek performansla kullanılacak, yeri geldiğinde gece gündüz çalışacak bilgisayarlar olacakları için kasanızda birbiriyle maksimum uyumlulukta çalışan bir konfigürasyon hazırlamanız çok önemlidir.

    Akıllı cihazlarda modüler yapıya doğru…

    0

    Akıllı telefonlar ve tabletler gibi mobil cihazların sayısı her geçen gün katlanarak artıyor. Şu an dünyada kullanılan akıllı telefon sayısı 2 milyarı aşmış durumda. Artık birçok kişi bankacılık işlemlerinden online alışverişe kadar akıllı telefonlarını ve tabletlerini birincil cihaz olarak kullanıyor. İşlemci gücü ve kapasitelerine baktığımızda bu cihazların artık bambaşka bir yöne doğru gittiğini görüyoruz. Çok değil daha birkaç yıl önce kullandığımız masaüstü ya da dizüstü bilgisayarlardan belki de daha fazla özelliğe sahip bu cihazlar.

    Durum bu şekilde olunca da ortaya farklı eğilimler çıkıyor. Bu eğilimlerden birisi akıllı cihazların modüler hale gelmesi. Çoğumuz sosyal medyada dolaşan bloklardan oluşan bir telefonun videosunu izlemişizdir. Hollandalı bir tasarımcı olan Dave Hakkens tarafından yayınlanan videoda Phonebloks adlı modüler yapıya sahip bir cihaz gösteriliyor ve üreticiler bu cihazı geliştirmeye davet ediliyordu.

    Birçok kullanıcının desteklediği bu “modüler yapı” sayesinde akıllı telefonlar ve tabletlere istenilen özellikler kolayca eklenebiliyor ya da çıkartılabiliyor. Yani kullanıcılar zevk ve isteklerine ya da ihtiyaçlarına göre bu cihazları yapılandırabiliyor. Yani işlemci, hafıza miktarı, depolama kapasitesi, batarya, ekran ve kamera gibi ana bileşenlerini dilediğimiz gibi seçebildiğimiz ve değiştirebildiğimiz bir yapı. Aslına bakarsanız böyle bir yapıya hayır demem. Örneğin uzun bir uçak ya da otobüs yolculuğu yapacaksam dizi ya da film izleyebileceğim daha büyük ekran ve daha yüksek kapasiteli pil kullanabileceğim; takım elbise giymem gerekiyorsa daha rahat taşıyabilmemi sağlayacak daha küçük ekran ve düşük kapasiteli pil kullanabileceğim bir sistem. Elbette bu modüler yapının tek avantajı cihazın şeklini şemalini değiştirmek değil. Ekran kırıldığında ya da başka bir arıza ortaya çıktığında arıza yapan bileşeni kolayca değiştirmek önemli avantajlardan birisi. Ya da yeni bileşenler çıktığında eskileri bunlarla değiştirebilmek.
    Diğer taraftan akıllı cihazlar üzerinde bazılarımızın hiç kullanmadığı bileşenler de bulunuyor. Mobil cihaz alırken hiç kullanmayacağımız bu bileşenlere de para ödemek durumunda kalıyoruz. Örneğin parmak izi sensörü kullanmıyorsanız, kullanmayı da düşünmüyorsanız bu özelliğe boşu boşuna para ödemiş oluyorsunuz. Modüler yapı sizi bu durumdan kurtarıyor.

    project_ara_1Modüler yapıya Google “Project Ara” ile cevap verdi
    Google, bir süredir “Project Ara” ile belki de milyonlarca kullanıcının hayali olan akıllı telefonu üretme konusunda çalışmaya devam ediyor. Şu ana kadar gördüklerim beni oldukça etkilemiş durumda. Project Ara’da metal bir kasa var ve bileşenler bu kasanın üzerine yerleştiriliyor. İlk duyduğumda çok da güzel olmaz dememe rağmen yayınlanan fotoğrafları gördükten sonra (üç boyutlu grafik tasarımları değil, gerçekten üretilmiş modüller) tamam bu olmuş dedim. Hatta Project Ara kapsamında Module Developers Kit (Mobil Geliştiriciler Kiti) de oluşturulmuş. Bu MDK ile geliştirici ve donanım üreticilerinin kullanabilecekleri referans uygulamalar sağlanıyor. Ayrıca çeşitli konferanslar ve çalışma grupları ile Ara platformunun gelişimi güçlendiriliyor.

    Ara platformuna dayalı ilk cihazların 2015 yılında belirli bölgelerde pilot olarak satılmaya başlanması planlanıyor. Bu proje ile ilgili ayrıntılı bilgiyi http://www.projectara.com/ adresinden alabilirsiniz.
    Elbette modüler yapıya sahip akıllı telefon üzerinde çalışan sadece Google değil. ZTE de geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen CES fuarında modüler yapıya sahip akıllı telefonu Eco-Mobius’u tanıtmıştı.
    2015 yılında pazara sunulması planlanan bir diğer modüler yapıya sahip akıllı telefon ise PuzzlePhone. Batarya, kamera ve diğer bileşenlerin değiştirilebilmesine izin veren bu telefon donanım hem de işletim sistemi bazında modüler. Farklı donanımlar ve işletim sistemleri bu telefonla kullanılabiliyor. Bu telefon hakkında ayrıntılı bilgi almak için: http://www.puzzlephone.com/

    phoneblocks

    Akıllı saatler de modülerleşiyor
    Modüler yapı sadece akıllı telefonlar için değil elbette, tabletler, akıllı saatler ve diğer mobil cihazlar için de bu yapı geçerli. Choose Blocks adlı şirket modüler yapıya sahip akıllı saatler geliştiriyor. Henüz ticari anlamda satılan bir ürün olmasa da gelecek vaat ettiğini söylemek mümkün. Bu saatlerle ilgili ayrıntılı bilgi için: http://www.chooseblocks.com/

    modular_watch

    Önümüzdeki günlerde modüler yapıya sahip akıllı cihazlarla ilgili projelerin sayısının artacağını tahmin ediyoruz.

    BMW i8 ile Geleceğe Dönüş

    0

    Elektrikli otomobil rüyası her geçen gün hayatımızın gerçeği olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bugüne kadar daha çok küçük otomobillerde gördüğümüz elektrikli ve hibrid otomobil uygulaması BMW’nin i8 modeliyle spor otomobil segmentinde de kendini gösterdi. i8’in göze en güzel özelliği son derece yenilikçi ve çarpıcı tasarımı. Kapıların yukarı açılmasıyla kendinizi Geleceğe Dönüş filminde hissediyorsunuz. Bir bakıma bu hisleriniz doğru çünkü araç kesinlikle geleceğe bir otomobil. Hazır filmlerden konu açılmışken 2011 tarihli Mission Impossible: Ghost Protocol filminde aracımızın ilk kez göründüğünü hatırlatalım. O zamanlar seri üretime geçmeyen araç bugün yılda 500 adet üretilecek. Bu sayı belki tahminlerinizin altında ancak lüks hibrit segmentteki Corvette, Tesla gibi oyuncuların bulunduğu pazara göre normal denilebilir.

    BMW-i8-engine

    Aracımızda 12 silindirli 1.5 litrelik 228 beygir konvansiyonel motora ilaveten 129 beygirlik elektrikli motor bulunuyor. İki motorun oluşumunda 357 beygirlik inanılmaz bir güce sahip oluyoruz. Böyle güçlü bir otomobilin sürati de hız tutkunlarını tatmin edecek seviyede 250 km olarak belirlenmiş. Mühendisler aslında aracın daha da hız yapabileceğini fakat güvenlik nedenleriyle süratin kilitlendiğini belirtiyorlar. Overclock dünyasına yakın PC kullanıcıları sanayide bu kilidi açacak bir yazılım peşine düşerler mi bilmiyoruz ancak şu bir gerçek ki 100 km hıza 4.5 saniyede ulaşabilen i8 gerçekten performans canavarı. Önemli bir konu da kat edebileceğimiz yol mesafesi. Comfort Mode denilen ortalama sürüş özellikleriyle i8, 500 km civarında yol gidebiliyor ki bu da neredeyse dizel otomobile eşit. ECO PRO modunda bu yüzde 20 oranında artırılabiliyor. Sadece elektrikli motoru kullanarak da 35 km civarında yol gitmek mümkün. i8, akıllı telefonlarda kullanılan kimyasal olarak sertleştirilmiş camın ilk olarak kullanıldığı seri üretim otomobil unvanına da şimdiden sahip oldu. Aracı bir de Eco denilen ekonomik moduyla kullanmak mümkün. Bu sayede daha çok yakıt, şarj tasarrufu yapabilirsiniz. Spor otomobillerin ses konusu da her zaman dikkat çeker. Ses izolasyonu konusunda i8 son derece başarılı. Bunda etkili nedenlerden biri de camların gelişmiş telefonlardan hatırladığımız 0.7 mm kalınlığında olması. Camlar ince, sağlam ve sesi izole eden özelliklerle araç içi akustik kalitesini artıyor. Bir de buna ek olarak spor egzozlar devreye girerek dış sesi azaltıyor. Aracın sağlamlığını artırmak ve ağırlığını düşük tutup performansı yükseltmek adına şase ve gövde malzemesinin alüminyum ve karbon fiberden geliştirdiğini belirtmekte yarar var.

    bmw-i8-coupe-left-rear-2

    Otomobilin eleştirilen özelliklerinden biri iç kısmının beklenilenden dar olması. İki kapılı i8 içine oturduğunuzda özellikle arka koltuktakileri dar ve alçak bir araç hissi deneyimi bekliyor. Bununla beraber bagaj bölümünden de büyük oranda feragat edilmiş. Bir orta boy bavul koyduğunuzda bagaj hakkınız doluyor. Böyle bakıldığında aracı daha çok iki kişilik olarak düşünmekte fayda var. Detaylar konusuna geldiğimizde ise yapılan araştırmalara göre hibrid ve elektrikli otomobil sahipleri motorlarını görmek istiyor. Bu herhalde yeni bir teknolojik oluşumdan tatmin olma duygusuyla ilgili. Ancak i8’in elektrik motoru altta kaldığı için sadece yetkili servis personeli ulaşıp görebiliyor. Aynı şey egzozlar için de geçerli. Böyle bir spor aracın egzozlarının daha belirgin olmasını beklerdik. Buna karşın sürücüyü ilgilendiren kadranların dijital yapısı otomobilin konseptine uyuyor.

    Ülkemizde bu destancı aracın satışı 180 bin Euro’dan başlıyor. Bu yüksek fiyatın %40 civarında vergiye gittiğini hatırlatalım. Yine de i8 zevkini yaşamak isteyip ekonomik nedenlerle geri duranlar daha mütevazı i3 modeline göz gezdirebilirler. Son olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde karbondioksit emisyon değerleri doğrultusunda bazı bölgelere birçok aracın alınmamaya başlandığını görüyoruz. Bu tarz bir rotanız varsa ve sürat yapmak istiyorsanız i8 ekstra bir tatmin duygusu verecektir.

    BMW-i8-4997_10

    Senin rengin hangisi?

    “Müzik hissin uğultusudur” demiş ünlü yazar Oscar Wilde… Yalnızca 3 kelimeden oluşan bu cümle kulağa çok sade gelse de, aslında içinde çok fazla anlam barındırıyor. Canımız bir şeye sıkıldığında ilk iş müziğin sesini açıyoruz. Kendimizi enerjik hissediyorsak hareketli bir parça açıp dans ediyoruz. Yolculuk yaparken müzik dinleyip bazen de kendimizi hayallere kaptırabiliyoruz. Ya da ev ortamında arkadaşlarımızla muhabbet ederken, arka fonda inceden çalan bir müzik oluyor. Yolda yürürken, işe giderken de mutlaka müzik dinleyerek vakit geçirdiğimiz oluyor. Etrafınıza bir dönüp bakın. Topluluk içerisindeki insanların yüzde kaçında kulaklık görüyorsunuz?

    girl with headphones

    Biz kadınlar, her zaman dış görünüşümüze özen gösteririz. Ayakkabımızın çantamızla uyumu, kabanımızın şapkamızla uyumu mutlaka olmalıdır. Hatta bunlar da yetmez, şıklığımızı aksesuarlarımızla zenginleştiririz. Son zamanların yeni aksesuarı da hiç şüphesiz ki kulaklıklar. Hatta son zamanlarda bunun en güzel örneği Beats’in Lady Gaga tasarımlı HeartBeats kulaklıkları oldu. Bu ürün ünlü şarkıcının rocker stilini kulaklarınızda taşımanız için özel olarak dizayn edildi. Bunun haricinde özelliklerinden çok tasarımına bakan biz kadınlara hitap eden birbirinden renkli kulaklıklar da var. Peki, sizin tarzınızı hangisi yansıtıyor?

    MOLTO MLT 733
    fee_786_587_png
    Renklerin insanlar üzerinde farklı etkilere sahip olduğu bir gerçek. Mavi renk ise yapılan araştırmalara göre özgürlüğü çağrıştırıyor. Molto’nun MLT 733 modelindeki mavi kulaklığını, özgürlüğünüzü sonuna kadar hissedeceğiniz uzun yürüyüşlerde kullanabilirsiniz. Yürüyüşlerinizi daha keyifli hale getirmek için Deezer uygulamasını kullanarak, sevdiğiniz parçaların yer aldığı kendi playlistinizi oluşturmanız da mümkün.
    Ürünün teknik özellikleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

    PHILIPS SHL1700BL
    fee_786_587_png-2
    Kırmızı renk canlılık ve hareketliliği çağrıştırıyor. Akla ilk olarak enerji ve pozitiflik geliyor. Philips’in SHL1700BL modelindeki kulaklığını, spor yaparken tercih edebilirsiniz. Eğer bir spor salonuna gidiyorsanız koşu bandı üzerinde vaktin bir türlü geçmek bilmediğini biliyorsunuzdur. Cep telefonunuza Spotify uygulamasını indirebilir, uygulamada yer alan listelerden ‘Workout’ playlistini seçebilir ve Philips’in enerjiyi akla getiren kırmızı kulaklığı ile tarzınızı yansıtabilirsiniz.
    Ürünün teknik özellikleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

    BEATS 128885 00
    BEATS-128885-00-Mikrofonlu-Beyaz-Kulaküstü-Kulaklık
    Saflığın ve sadeliğin çağrıştırdığı renk beyaz. Beats’in 128885 00 modelindeki bu sade beyaz kulaklığı gündelik yaşantınızda tercih edebilirsiniz. Bir yere giderken, mobil cihazınızda oyun oynarken ya da video izlerken kullanabilirsiniz. Size gündelik yaşantınızda kullabileceğiniz mobil uygulama olarak Karnaval radyoyu önerebiliriz. Bu uygulama sayesinde programda özel olarak yer alan ve türüne göre kategorilendirilen radyonlardan istediğinizi dinleyebilirsiniz. Beats’in beyaz kulaklığı günlük hayatınızdaki en iyi arkadaşınız olacak.
    Ürünün teknik özellikleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

    PIONEER SE MJ522 V
    fee_786_587_png-3
    Mor renk, lüks yaşantıyı ve itibarı temsil ediyor. Pioneer’in SE MJ522 V modelindeki bu mor kulaklığını, kariyerinizdeki itibarını yansıtması için işe giderken kullanabilirsiniz. Mobil cihazınıza indireceğiniz TuneIn uygulamasıyla haber kanallarını seçerek günün önemli haberlerini dinlemeniz mümkün.
    Ürünün teknik özellikleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

    SENNHEISER HD 229 110 DB
    SENNHEISER-HD-229-110-dB-Kulaküstü-Kulaklık-Beyaz
    Turuncu denildiğinde akla ilk olarak güven ve sadakat geliyor. Sennheiser’ın HD 229 110 DB modelindeki bu kulaklığını kendinizi en çok güvende hissettiğiniz ortamlardan biri olan arkadaş ortamında kullanabilirsiniz. Dostlarınızla komik videolar izleyebilir, eğlenceki dakikalar geçirebilirsiniz. Ya da YouTube uygulamasıyla son zamanlarda dinlemekten en çok keyif aldığınız parçanın klibini arkadaşlarınıza da izletebilirsiniz.
    Ürünün teknik özellikleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

    GREENTECH GT-BS13
    GREENTECH-GT-BS13-Bluetooth-Hoparlör-Mor
    Bir diğer seçenek olarak da farklı renkleri bulunan Greentech hoparlörü tercih edebilirsiniz. GT-BS13 modelindeki bu ürün, kalabalık ortamlarda müzik dinlemeniz ya da bir görüntünün ses kaydını dinlemeniz için oldukça ideal.
    Ürünün teknik özellikleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

    Dijital delil

    0

    gorsel16

    Teknolojinin kısa zamanda ve hızla gelişmesiyle birlikte günlük yaşantımızda yeni suç çeşitleri oluştu. Veriler büyümeye bu verileri saklamak için de depolama birimleri farklılaşmaya başladı. Bütün bu depolama alanları da suç ile birlikte oluşan dijital deliller için bir delil toplama platformu haline geldi.

    Dijital Delil Nedir ?

    Öncelikle Dijital delilin ne olduğunun açıklamakta fayda var: Bir suç için delil özelliğine sahip ve mahkemelerde delil olarak kullanılabilecek her türlü manyetik ve elektronik ortamda veri saklayabilen bilgisayar, sabitdisk, flashdisk, CD/DVD,  bellek kartı, akıllı telefon, yazıcı, tarayıcı, kredi kartı okuyucuları, bilgisayarda tutulan LOG dosyaları, dijital fotoğraf ve videolar, ses kayıt cihazları, chat kayıtları, e-posta hesapları, abonelikler, SIM kartı vb. farklı birçok dijital alet ve ortam dijital delil sayılıyor.

    Zaten yaşadığımız zaman diliminde çok sık duyduğumuz bir kavram olan bilişim suçları da yükselen bir ivme ile gittikçe artarken ve hepimiz için acil önlem alınması gereken bir tehdit oluştururken bizlerin de bu konuda bilinçlenmesi kaçınılmaz oluyor. Bir bilişim suçunun ispat edilerek cezalandırma yapılabilmesi için olay yerinden dijital delil elde etmek amacıyla yapılan tüm işlemlerin büyük önemi vardır.

    Adından da anlaşılacağı üzere Dijital deliller üzerinde kolaylıkla değişiklik yapılabilecek ve çok rahat bozulabilecek yapıda olduklarından bu delillerin olay yerinde toplanması, bozulmadan mahkemeye analiz edilmek üzere ulaştırılabilmesi için bazı kurallara ve yöntemlere büyük bir titizlikle uymak gerekiyor. Burada en fazla dikkat edilmesi gereken konu ise delillerin elde edildiği tarih, teslim alan kişi ve kimden teslim alındığının net olarak belirtilmesi.

    Adli Bilişim

    Dijital delillerin eksiksiz ve kurallara uygun bir şekilde elde edildikten sonra incelemesini ise Adli Bilişim birimi yapıyor. Adli bilişimi de özgür ansiklopedi Vikipedi’de anlatıldığı gibi açıklarsak şöyle tanımlayabiliriz: “Elektromanyetik ve elektrooptik ortamlarda muhafaza edilen veya bu ortamlarca iletilen ses, görüntü, veri, bilgi veya bunların birleşiminden oluşan her türlü bilişim nesnesinin, mahkemede sayısal delil niteliği taşıyacak şekilde tanımlanması, elde edilmesi, saklanması, incelenmesi ve mahkemeye sunulması çalışmaları bütünüdür.”

    Delillendirme

    Bilişim suçlarında işi yargılamaya kadar götürebilmek için mutlak suretle delillendirmenin sağlıklı olarak yapılmış olması gerekiyor. Delillendirmeyi de tam olarak tarif edersek; oluşan bir suç ile ilgili o suçu kimin ne şekilde oluştuğunu ispat etmek için bilgilerin edinilmesi ve tüm bunların adli makamlara iletilmesidir diyebiliriz.

    Kanun Ne Diyor?

    İlgili kanun maddesinin bu konulara yaklaşımını CMK 5271 “Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma” başlığı altında görebiliriz.

    Madde 134 – (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkanının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin haline getirilmesine hakim tarafından karar verilir.

    (2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

    (3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.

    (4) İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.

    (5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.

    Apple’ın akıllı kutusu: Apple TV

    Televizyona bağlayacağınız bir cihaz ile bilgisayar ve internetteki birçok içeriğe hızlı bir şekilde ulaşmak ister misiniz? O zaman Apple ailesinin bu gizli kalmış harikası ile tanışmalısınız.

    Otomatik ayarlara son, manuel çekim modlarını kullanıyoruz

    cekim_modu01

    Fotoğraf makinelerinde bulunan çekim modları biz kullanıcılara çekimler sırasında yardımcı olur ve daha iyi fotoğraflar çekmemize yardım eder.

    Günümüzde fotoğraf çekebilen bütün cihazlarda mutlaka en az bir çekim modu bulunur. Bu mod bazen (örneğin cep telefonlarında olduğu gibi) otomatik mod iken bazen de dijital SLR modellerde olduğu gibi 15-20 farklı seçenek sunabilir.

    Çekim modları bizlere daha iyi fotoğraf çekme, ışıkla ilgili önceden yüklenmiş şartlarda daha iyi fotoğraflama imkanı sunar. Fotoğraf çekebilen bütün cihazlarda mutlaka ve mutlaka tam otomatik bir çekim modu bulunur. Bu modda fotoğraf makinesi bütün ayarları otomatik olarak yapar ve kullanıcıya sadece kadrajı ayarlayıp fotoğrafı çekmek kalır.

    Bu mod birçok durumda ve genelde işe yarasa da bazı değerleri değiştirmek istediğimizde yetersiz kalır. İşte bu gibi durumlarda belli ayarları değiştirebileceğimiz çekim modlarına ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyacın sebebi bazen renk düzeltmesi yapmak, bazen hız efekti vermek bazen de donma efekti almaktır. Sebebi ne olursa olsun bu manuel çekim ayarlarını bilmek bize avantaj sağlar.

    P modu

    Aslında bir nevi otomatik mod olan P modunda Tam Otomatik moddan farklı olarak Beyaz Ayarı, ISO ve flaş kullanıp kullanmama gibi seçenekler aktif olur. Diyafram ve enstantane değerlerini fotoğraf makinesi kendisi otomatik olarak verir.

    A Modu (Av olarak da geçer)

    Bu mod İngilizce’de Aperture Priority (Diyafram öncelikli) anlamına gelir. Bu modda kullanıcının belirlediği diyafram değerine karşılık gelen enstantane değerini makine kendisi verir. Alan derinliğini kontrol etmek istediğimiz durumlarda kullanılan bir moddur.

    cekim_modu02

    S Modu (Tv olarak da geçer)

    Bu mod ise İngilizce’de Shutter Priority (Enstantane öncelikli) anlamına gelen bir moddur. Kullanıcının belirlediği bir enstantane değerine karşılık gelen diyafram değerini makine otomatik olarak verir. Bu mod ağırlıklı olarak hızı dondurmak ya da hız hissi vermek için kullanılır.

    A ve S modlarını kullanırken ortamın ışık şiddetini göz önüne almak gerekir. Aksi takdirde çok karanlık ya da çok aydınlık fotoğraflar çekilebilir.

    M modu

    Bu mod ise Manuel yani hem diyafram hem enstantane değerini kullanıcının verebildiği bir çekim modudur. Her fotoğraf makinesinde bulunmaz. Doğru kullanımı için iyi seviyede fotoğraf bilgisi gerektirir. Bu modlara kısaca P, S, A ve M adı verilir.

    Elbette P ve Tam Otomatik modu dışındaki modları kullanmak için biraz fotoğraf bilgisi ve teknik konulara hakimiyet gerekiyor. Peki bu seviyede bilginiz yoksa ne yapacaksınız? Buna da bir çözüm var: Scene yani Sahne modları.

    Sahne modları

    Teknik bilginiz yeterli değil ya da teknik değerlerle uğraşmadan fotoğraf çekmek istiyorsunuz. Bu gibi durumlarda imdadınıza Sahne modları koşuyor. Bu modlarda önceden hazırlanmış bazı ortamlara göre fotoğraf makinesine gerekli ayarlar otomatik olarak yükleniyor. Mesela Plaj modunda bir plajda gerekli olabilecek tüm ayarlar makineye otomatik olarak yapılıyor. Ya da portre modunda netlik yüzlere gelecek şekilde ayarlanıyor, gerekirse flaş otomatik olarak açılıyor. Ya da gece portre modunda flaş ve diğer ayarlar otomatik olarak yapılıyor.

    İşte bu ön tanımlı Sahne modlarını uygun durumlarda doğru şekilde kullanarak çok daha güzel ve hızlı fotoğraf çekebilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey fotoğraf makinenizi bu moda almak ve gerekli alt modu seçmek. Plajda iken plaj modu, doğada iken Manzara modu işinize yarayacaktır.

    Fotoğraf makinesinin özellik ve kategorisine göre sunulan Sahne modlarının seçenekleri de artıyor. Mum ışığı, metin, gece portre, portre, çocuk, sualtı, plaj, kar ve benzeri farklı çekim modları da bu seçenek altında sunuluyor.

    Bu modları kullanmak özellikle teknik bilgisi az olan kullanıcılar için faydalı sonuçlar doğurur. Zor durumlarda daha iyi fotoğraflar çekilebilir. Ayrıca normalde yakalanması güç olan kareler bu modlar sayesinde daha kolay bir şekilde çekilebilir.

    Yapacağınız birkaç deneme ile fotoğraf makinenizdeki Sahne modlarını verimli ve doğru şekilde kullanmayı öğrenebilirsiniz. Biraz emek, biraz sabır ve sebat yeterli olacaktır.

    Işığınız bol olsun…

    Dolfi; çamaşır yıkayan tablet

    SilkDünya deterjan pazarı büyüklüğü 43 milyar TL’yi geçmiş durumda… Türkiye’de ise bu rakam henüz 1.2 milyar TL civarında. Ülkemizde çamaşır makinesi olmayan hane sayısı yüzde 2… Ve Türk halkının haftalık çamaşır yıkama sıklığı ise ortalama 4.4… Yani, çamaşır makinesi haftanın 4,5 günü çalışıyor. Hatta, çamaşırların neredeyse yüzde 13’ü daha kirlenmeden yıkanıyor.

    Bir zamanlar annelerimizin çıkartamadığı o çok çetin lekeler artık büyük bir sorun teşkil etmiyor. Ayrıca yeni, enerji tasarruflu çamaşır makineleri az enerji ve su harcayarak, doğaya da saygı gösteriyor. Peki size, hiç deterjan kullanmayacağınızı söylesek… Tüm çamaşırlarınızı küçücük bir tablet yıkayacak desek… “Tabletlerin bir çamaşır yıkadığı kalmıştı!..” diye düşünürsünüz herhalde. Evet, sizi çamaşır yıkayan bir tabletle Dolfi ile tanıştırıyoruz, üstelik çok az deterjan harcayarak…

    Travel60 SAATTE 100 BİN DOLAR TOPLANDI

    Dolfi, üreticileri tarafından “Gelecek nesil yıkama aracı” olarak tanımlanıyor. Aslında, birkaç ay öncesine kadar yalnızca bir fikirdi. Seri üretime geçilebilmesi için 100 bin dolara ihtiyaç duyuluyordu. 20 Ocak tarihinde internette IndieGoGo web sitesinde görücüye çıktıktan sonra, yaklaşık 60 saat içinde gereken 100 bin dolar toplandı ve üretime başlandı. Destekçiler ürünlerine Ağustos ayından itibaren sahip olacaklar.

    Gelecek nesil yıkama aracı Dolfi’nin inovatif teknolojisinde yıkama işini aslında ses ötesi dalgalar yapıyor. Özellikle sıkça çamaşır yıkayanlar, giysilerinin kumaşı hassas olanlar, hemen her yıkamada küçük de olsa bir yıpranma payı olduğunu bilirler. Dolfi’nin en önemli özelliklerinden biri, hassas kumaşları hemen hemen hiç yıpratmadan kirleri çıkartabilme özelliği… Tamamen modüle edilmiş ses ötesi dalgalar kire ve bakterilere mikroskopik seviyede yapışıyor, kumaştan söküp alıyor ve geride temiz ve daha önemlisi yıpranmamış giysiler bırakıyor.

    DelicatesTÜM DÜNYA BEKLİYOR

    İnternetin gücüyle ünü dünyaya yayılan Dolfi hakkında, uluslararası medyaya birçok haber yayınlandı. Yaklaşık 10-20 yabancı dilde makaleler yazıldı. Amerika, Birleşik Krallık, Japonya, Hindistan, Çin, Güney Amerika ve Ortadoğu’da birçok kullanıcı Dolfi’nin piyasaya çıkmasını bekliyor.

    Dolfi, hem de evde kullanmak, hem de seyahat halinde kullanılmak üzere tasarlanmış bir ürün… Normal standartlarda bir çamaşır makinesinden yüzde 80 daha az enerji kullanıyor. Yani, çevreye saygılı bir ürün olmakla birlikte, aynı zamanda elektrik faturalarının kabarık gelmesinden de koruyor. Son derece sessiz bir çalışma biçimi var Dolfi’nin… Özellikle bir çamaşır makinesinden söz ettiğimizi düşünürsek, Dolfi’yi gece, gündüz istediğiniz saatte, komşularınızı rahatsız etmek konusunda çekinceniz olmadan kullanabiliyorsunuz.

    HandSEYAHAT EDENLERE ÖZEL

    Son derece hafif ve taşınabilir olduğu için, evde pek de yer kaplamıyor. Küçük bir raf kendisi için yeterli olacaktır. Seyahat edeceğiniz zaman da bavulunuzda çok yer kaplamaz, 110 ve 220 V elektrik bağlantısını desteklediği için seyahat ettiğiniz yere kesinlikle uyum sağlayacaktır. Dolfi’nin yanısıra, çamaşır yıkama deneyimizi birçok açıdan geliştirecek akıllıca tasarlanmış aksesuarlar da kampanya ile birlikte sunuluyor. Bunların içinde;

    – Çamaşırları kuruturken kırışıklık yaratmayan şişirilebilir askı..
    – Dolfi’yle seyahat edenlere özel hemen her lavaboya uyabilen silikon tıpa…

    Dolfi’nin kurucusu Lena Solis, “Bizleri destekleyenlerden almış olduğumuz inanılmaz seviyedeki destekle, Dolfi’nin üretimini ileriye götürmekten dolayı çok heyecanlıyız.” diyor. Dolfi, erken sipariş verenler için 99 dolar fiyatında bir etiket taşıyor.