Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1451

    Taşınabilir hoparlörler ile müzik her yerde!

    Uzun ve yağışlı geçen kışın ardından güneş ve yeşil baharda buluşuyor! Doğanın keyfini çıkarırken, yanınızdan müziği taşınabilir kablosuz hoparlörler ile eksik etmeyin!

    Hem bahar hem de yaz aylarının vazgeçilmezi, hiç şüphesiz içimizi ısıtan bahar güneşi eşliğinde, açık havada düzenlenen organizasyonlar. Bir düşünün, hayal edin. Böyle bir ortam müziksiz olur mu? Olmaz.

    Taşınabilir kablosuz hoparlörler, dahili bataryaları ve kablosuz bağlantı teknolojileri sayesinde bizlere her an, kablolarla uğraşmadan eşlik edebiliyorlar.

    Taşınabilir hoparlörler hangi avantajları beraberinde getiriyor?

    Zorlu hava koşullarına uygun, suya karşı dayanıklı çeşitler

    Yaylada piknik yaparken aniden başlayan yağmura ya da havuz başında düzenlenen bir partide su sıçramalarına karşı dayanıklı taşınabilir hoparlörler de mevcut. Kablosuz hoparlörlerin artan yetenekleriyle orantılı olarak, bu hoparlörle beraber yaşayacağınız deneyimi de geliştiriyor.

    Örneğin JBL’in Clip 2 modeli, IPX7 standardını destekliyor ve su sıçramalarına karşı dayanıklılık sunuyor.

    JBL Clip 2

    Birden fazla hoparlörü birbirine bağlayıp, ses şiddetini artırın

    Açık havada sadece bir tane hoparlörle yetinmek istemeyenler için, kablosuz hoparlörlerdeki fırsatlar bitmek bilmiyor.

    Arkadaş grubunuzdan ya da ailenizle beraber satın alacağınız taşınabilir hoparlörü, aynı model seçtiğiniz takdirde, hoparlörleri birbirleriyle bağlayıp, elinizdeki iki hoparlörü aynı anda kullanabilir ve böylece sesi iki katı artırabilirsiniz.

    JBL Flip 2

    Yüksek batarya ömrü

    Taşınabilir hoparlörlerde pek çok boyutta, farklı çeşit ürün bulunuyor. Daha küçük bataryaya sahip, kompakt ürünler olduğu kadar, hem bataryası hem de boyutları daha büyük taşınabilir hoparlörler de var.

    Örneğin Philips SB500A/00 taşınabilir hoparlör, 30 Watt ses çıkış gücüne sahip bir model. Bu ses gücüne rağmen 8 saat müzik çalma süresi sunan ürün, 1 Kg ağırlığıyla hem kompakt hem de güçlü bir model.

    Her yerde parti düzenleyin

    Taşınabilir hoparlörlerin ses çıkış güçlerini küçümsemeyin. 3 Watt seviyesinde başlayan çıkış güçleri, 30 Watt seviyesine kadar çıkabiliyor ama bu kadarla da sınırlı değil.

    Bütçeyi biraz daha artırdığımızda, 100 Watt gücünde, hem bass seslerde hem de tiz seslerde daha da iddialı modeller satın alabiliyorsunuz.

    Harman Kardon’un Go + Play modeli, 6000 mAh dahili batarya ile, 100 Watt gücü bize 5 saate kadar müzik çalarak sunabiliyor. 50 Hz – 20 kHz arası frekans aralığı sunan ürün, ses kalitesi ve pil performansıyla dikkat çekiyor.

    Özellikle 80 desibel şiddetinde sesi ve bass yetenekleriyle, partinizi her yere taşıyabilirsiniz.

    Evinizde de, gittiğiniz yerde de müzik dinleyin, telefonla da konuşun

    Kablosuz hoparlörlerin bir diğer avantajı ise, üzerindeki dahili mikrofon sayesinde size telefonla konuşma olanağı sunması.

    Evinize alacağınız güçlü bir taşınabilir hoparlörü, hem evde ses sistemi olarak kullanabilir, hem de onunla telefon görüşmelerini de gerçekleştirebilirsiniz. Bunlara ek olarak, ürünü dilediğiniz yere, yanınızda götürebilirsiniz.

    NBA 2K Ligi detaylandı

    NBA’in profesyonel e-spor ligi ‘NBA 2K League’, yeni sezonundaki müsabaka yapısını açıkladı.

    NBA’in e-spor ligi NBA 2K League müsabaka yapısını duyurdu. En iyi NBA 2K oyuncularının mücadele edeceği lig, 1 Mayıs’ta başlayacak 15 haftalık normal sezon, 12 haftalık eşleşmelerden ve üç hafta sürecek turnuvalardan oluşacak. 17 takım, 14 normal sezon maçı ve üç ek turnuva dahil olmak üzere minimum 19 maçta karşı karşıya gelecek. Turnuva sonuçları bir takımın 14 maçlık normal sezon skorunda değerlendirilmeyecek, sezon sonrası için bir uzatma görevi görecek. Play-off kura sırası ise normal sezon sonuçlarına göre belirlenecek. Takımlar sezon boyunca üç turnuva ve play-off genelinde 1 milyon Dolar değerindeki ödül için mücadele edecek.

    Turnuva Maçı: Turnuvalar beş gün boyunca karşılaşacak dörtlü gruplar halinde havuz maçları şeklinde yapılacak. Her gruptan en iyi iki takım tekli eleme usulü play-off gruplarına çıkacak. Turnuvanın 100,000 Dolar değerinde bir ödül havuzu olacak.

    Diğer iki sezon içi turnuvası için çekilecek kura, bir takımın dört haftalık normal sezon maçlarında gösterdiği skora göre belirlenecek. Bu tekli eleme usulü turnuvalar 16. ve 17. seçimler arasında yapılacak maçları da kapsayacak. Bu turnuvaların her birinde 150,000 Dolar değerinde bir ödül havuzu olacak. Final turnuvası ise kazanana bir playoff ödülü verecek.

    Play-offlar/Finaller: NBA 2K Ligi Play-offları 17 Ağustos’ta başlayacakve iki hafta boyunca devam edecek. Normal sezonun en iyi yedi takımı ve final turnuvasının kazananı play-off ödüllerini garanti etmiş olacak. Turnuvanın kazananı ligin en iyi sekiz takımından biri ise, en iyi sekiz takım play-offlara katılacak.

    Çeyrek finaller tekli eleme usulü ile yapılacak. Yarı finaller ve NBA 2K Ligi Finalleri en iyi üç takımı belirleyecek. Playoff ödül havuzunda, NBA 2K Ligi şampiyonu havuzdan 300,000 Dolar kazanacak şekilde 600,000 Dolar olacak.

     

     

    LEGO: The Incredibles yolda

    İnanılmaz Aile’nin kötü adamlara karşı mücadelesi “LEGO: The Incredibles” ile konsollara geliyor. İşte detaylar…

    Gönüllere taht kuran süper kahraman Parr ailesi “İnanılmaz Aile 2” ile sinemalara geri dönüyor. Warner Bros’un 15 Haziran’da film ile eşzamanlı piyasaya süreceği “LEGO: The Incredibles” Türkiye’de PS4 ve Xbox One platformları için satışa sunulacak.

    Warner Bros, Disney • Pixar animasyonu İnanılmaz Aile’nin uzun yıllar sonra geri dönüşünü LEGO desteğiyle oyun konsollarına taşıyarak kutluyor. Daha önce Star Wars, NINJAGO, Jurassic World ve Harry Potter gibi seriler için özel oyunlar yayınlayan LEGO, İnanılmaz Aile’nin beklenen geri dönüşünü de değerlendirerek, yeni bir oyuna imza atıyor.

    15 Haziran’da konsollara geliyor…

    Serinin ilk filminden tam on dört yıl sonra, 15 Haziran’da vizyona girecek olan İnanılmaz Aile 2 ile aynı gün yayınlanacak “LEGO:The Incredibles” oyunu, gizli süper kahramanlardan oluşan Parr ailesi eşliğinde kötü adamlara karşı çeşitli hikâyeleri kapsayan bir mücadeleye davet ediyor.

    LEGO: The Incredibles, her iki filmin hikayesini de bünyesinde barındırıyor. İkili takımlar halinde oynamaya da izin veren oyunda, Municiberg ve Nomanisan Adası gibi Warner Bros. mekanlar da kullanılmış.

    Oyun dünyasına dair öne çıkan gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Apple iPhone 8 ve iPhone 8 Plus (Product Red) duyuruldu

    Apple, Product RED adı verilen sosyal sorumluluk projesi kapsamında kırmızı renkteki yeni iPhone 8 modellerini 13 Nisan’dan itibaren satışa sunacağını açıkladı.

    Apple, Product RED adı verilen ve bu sene 11’incisi düzenlenen, gelirinin bir bölümü HIV/AIDS programlarına destek için kullanılan sosyal sorumluluk projesi kapsamında kırmızı renkli Apple iPhone 8 ve iPhone 8 Plus (Product Red) modellerini lanse etti.

    Ön yüzü siyah renkte olan modellerde hem yanlardaki alüminyum kısım hem de cam kaplamada çarpıcı kırmızı ton dikkat çekiyor. Kırmızı iPhone 7 modellerinde ön yüz beyaz renkteydi.

    Yeni renkle gelen modellerde teknik özellikler ise geçtiğimiz aylarda tanıtımı gerçekleştirilen iPhone 8 ve 8 Plus ile tamamen aynı.

    iPhone 8 serisinin bu yeni versiyonundan elde edilen gelirlerin bir kısmının küresel fonlara gideceği belirtiliyor. Apple, şimdiye kadar ürün satışları ile söz konusu alanda 160 milyon dolardan fazla bağışta bulunulduğu bilgisini paylaşıyor.

    Kırmızı iPhone X’da bekleniyordu ama…

    Diğer yandan kırmızı bir iPhone X gelmedi. Bu yönde bir beklenti de vardı. Bunun yerine X ile uyumlu bir kırmızı deri telefon kılıfı (iPhone X için Deri Folyo adıyla) satışa sunulacak.

    Kırmızı iPhone’lar 13 Nisan Cuma gününden itibaren satışa sunulacak. iPhone X Product RED kılıfı ise 10 Nisan itibarıyla satışta.

    DSLR tarihe mi karışıyor?

    Yaklaşık 20 yıl önce hayatımıza giren DSLR fotoğraf makineleri ömürlerinin sonuna doğru yaklaşıyor.

    Son yıllarda cep telefonu kameralarının gelişmesi fotoğraf makinesi sektöründe köklü değişikliklere yol açtı. Giriş ve orta seviye kompakt fotoğraf makineleri ortadan kaybolurken objektifi değiştirilebilir aynasız ve dijital SLR modellerin de satışları düştü.

    Bu yirmi yılın sonunda gelinen noktada ise DSLR fotoğraf makinelerinin en büyük rakibi akıllı telefonlar olmakla beraber yeni bir rekabete de girdiler: Aynasızlar.

    DSLR

    İlk olarak 2008 yılında hayatımıza giren ve aynasız olarak tabir edilen fotoğraf makineleri ilk yıllarda küçük ve şirin DSLR alternatifi olarak görüldü. Bu haksız bir yorum da değildi. Zira bu modeller ilk dönemlerinde düşük pil ömürleri, küçük sensörleri ve DSLR modellere göre daha az kaliteli sonuç veren fotoğraf ve video özellikleri ile ortaya çıkmışlardı.

    Teknoloji ve yıllar geçtikçe bu modellerin özellikleri de gelişti. Birçok yeni model üretildi. Aynasızların kabiliyetleri gelişti. Günümüzde full Frame yani tam boyutlu sensöre sahip aynasız modeller yüksek hızlı seri çekim gibi özelliklerle donatılıyor. Sony gibi üreticilerin aynasız modelleri sundukları Log video avantajları ile video içerik sektörünün en önemli ürünleri haline geldiler. Yakın zamana kadar aynasız modellere mesafeli duran Canon’un 3-4 yeni model çıkarması ve hatta son olarak M50 adını verdiği 4K video kayıt edebilen bir aynasız fotoğraf makinesi üretmesi de bu gelişmenin bir sonucu.

    Rakamlar da aynı şeyi söylüyor

    Rakamlara bakacak olursak DSLR cihazların tarihe karışması için hala biraz daha vakit var. Rakamlara bakacak olursak fotoğraf makinesi üreticilerinin büyük bir çoğunluğunun üye olduğu CIPA (Camera and Imaging Products Association – Kamera ve Görüntüleme Ürünleri Derneği) rakamlarına göre 2017 yılında dünya çapında 25 milyon fotoğraf makinesi satışa sunulmuş. Bu fotoğraf makinelerinin 7.5 milyonu DSLR modeller olurken 4.1 milyonu aynasız modellerden oluşuyor. Dijital SLR satışlarında bir önceki yıla göre yüzde 10’luk düşüş varken aynasız modellerinde bir önceki yıla göre yüzde 31.2’lik bir artış olduğu görünüyor.

    Elbette bütün kararı tek bir yıla ait satışlara bakarak karar vermemek gerekiyor. DSLR fotoğraf makineleri hala aynasız modellere göre birçok avantaj içeriyor. Ancak aynasızların da dijital SLR modellerle aralarındaki farkı hızla kapattığını söylemek isterim.

    DSLR

    Artık 4K video kayıt edebilen, Log desteği sunan (bunu ayrı bir yazıda anlattım merak edenler oraya bakabilir), Full Frame sensöre sahip aynasız modellerin piyasada bulunduğu bir dönemdeyiz. Büyük, ağır ve güçlü DSLR modellerinin yapabildiği hemen hemen her şeyi aynasız fotoğraf makineleri de gerçekleştirebiliyor. Özellikle video sektöründe aynasızların hakimiyeti giderek artıyor. Satışların artmasında bu sektörün önemli bir katkısı olduğunu da belirteyim.

    Kısa vadede DSLR tarihe karışmaz

    Yazının başlığında sorduğumuz sorunun yanıtına gelirsek: DSLR modeller kısa vadede tarihe karışmaz. Zira halen ciddi bir satış adedine sahipler. Ayrıca bir gün herkesin aynasız modellere geçeceğini ummak tüm insanlığın gazeteyi bırakıp iPad gibi tabletleri kullanmaya başlamasını beklemek gibi bir şey. O bakımdan satışları düşse de belli bir kitle hala DSLR kullanmaya devam edecek gibi görünüyor. Zira profesyoneller için DSLR hala vazgeçilmez bir ürün türü. Muhtemelen birkaç yıl daha öyle kalacak.

    DSLR

    Uzun vadede ise DSLR fotoğraf makineleri ağırlıklı olarak üst düzey profesyonellerin kullandığı bir ürün kategorisi haline dönüşebilir. Günün sonunda bu tarihten silinecekleri anlamına gelmiyor olsa da kullanım alanlarının azalacağı ve daralacağını söyleyebilirim.

    Uzun lafın kısası DSLR cihazlar bir süre daha bizimle olacak. Etrafta onları kullanan birilerini göreceğiz. Ama birkaç yıla kadar sayılarının azalacağını söylemek mümkün. Profesyonellerin ilgi alanına daha fazla girmeye başlayacak olan DSLR modellerin yerini yavaş yavaş aynasızlar alacak.

    Işığınız bol olsun…

    MediaMarkt Startup Challenge Projesi ile perakendeye yön veriyor

    MediaMarkt, Türkiye’deki girişim ekosistemine eşsiz fırsatlar sunacak projesi “Startup Challenge” ile geleceğin perakende deneyiminde fark yaratacak girişimleri arıyor.

    Avrupa’nın açık ara 1 numaralı elektronik perakendecisi MediaMarkt, Türkiye’de başlattığı “MediaMarkt Startup Challenge” projesiyle, perakendeyi yeniden şekillendirecek girişimcileri arıyor. Avrupa’daki 50 yıllık tecrübesini sürekli inovasyona dönüştüren şirket, perakende sektöründe fark yaratacak, inovatif fikir ve uygulamaları hayata geçirmek üzere Türkiye’deki girişimcilerle buluşuyor.

    Müşterilerin dijital gelişmeler ve yeni teknolojilerle buluştukları bir deneyim merkezi olma hedefiyle yatırımlarına devam ettiklerini belirten MediaMarkt Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım, “Ziyaretçilerimizin satın almaya dönüşecek karar süreçlerinde onlara yardım etmek ve geçirdikleri zamanı teknolojik bir deneyime dönüştürmek için dünyada var olan tüm dijital gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bu gelişmelerden Türkiye’de uygulanabilir olabilecekleri ise iş süreçlerimize en doğru şekilde adapte ederek perakende dünyasına yön veriyoruz. Bununla da yetinmeyerek Türkiye’deki girişim ekosistemine güveniyoruz.

    MediaMarkt Startup Challenge projemizin ülkemizdeki hedef ve vizyonumuzu destekleyecek önemli bir adım olduğunu düşünüyor, Türkiye’de güçlü bir ekosisteme sahip olan girişimcileri destekleyerek sektöre yön verecek dünya çapında çözümlerin çıkacağına inanıyoruz” dedi. MediaMarkt’ın bulunduğu tüm ülkeler içerisinde ilk kez yerel bir girişimcilik programının başladığına dikkat çeken Gökyıldırım, Türkiye’deki girişimcilik ekosistemine duydukları güveni belirtti.

    Projeye dijital dönüşüme öncülük eden girişimler damga vuracak

    Dijitalleşmeyi iş süreçlerine adapte edebilen, geliştirdikleri inovatif fikir ve uygulamalarla yaratıcı çözümler sunan tüm girişimler, 20 Nisan 2018 tarihine kadar

    www.mediamarktstartupchallenge.com web sitesine tıklayarak projeye başvuru yapabilecek. Tüm başvurular değerlendirilerek, kriterlere en uygun görülen 10 girişim 7 Mayıs 2018’de gerçekleşecek MediaMarkt Startup Challenge Day’de sunum yapacak ve jürinin belirleyeceği ilk 3 girişim ödüllendirilecek.

    Finale kalan girişimleri büyük ödüller bekliyor

    Birinci seçilen girişim, MediaMarkt Türkiye’nin bağlı olduğu MediaMarktSaturn Retail Group ve Plug&Play işbirliğiyle düzenlenen Avrupa’nın önde gelen girişimcilik yarışmalarından *Retailtech Hub Programı’nın 2018 Haziran ayında Münih’te düzenlenecek final sunumlarına katılım hakkı ve girişimini final günü anlatma fırsatı kazanacak. Bununla birlikte finale kalan tüm girişimlerin geliştirdikleri fikirlerin, MediaMarkt Türkiye mağazalarında pilot olarak uygulanması hedefleniyor.

    Proje hakkında daha detaylı bilgi için www.mediamarktstartupchallenge.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Geçmişe döndüren programlar

    0

    Her kullanıcı yenilikleri sevmek zorunda değil. Evet, daha modern görünebilir ve birçok diğer uygulamadaki özellikleri, görünümü ve kullanım biçimlerini benimseyebilir ama kimileri “bit pazarına nur yağdırmayı” daha çok seviyor. Bu yazıda bir araya getirdiğim retro programlarla altın çağa geri dönebilir ve sisteminizi sevdiğiniz şekilde kullanabilirsiniz.

    Snapchat’in herkese kazandırdığı hikayelerden, parmağınızı sağa sola kaydırarak seçim yapmaktan ya da her fırsatta size tavsiyeler veren sistemlerden sıkıldıysanız, “geçmişin o güzel gönlerine dönsem” diyorsanız, sisteminize retro bir hava katabilirsiniz. Belki sorunlarınızı çözmez ama sıkı bir değişiklik olabilir.

    Windows 8 ile Başlat menüsü klasik çizgisinden uzaklaştı. Her ne kadar Windows 10 ile geri dönse de, uygulama karolarının bir yere gittiği yok. Sevmediniz mi? Dert etmeyin. Classic Shell adlı yazılımla bu karolardan kurtularak öz hakiki Windows Başlat menüsüne kavuşabilirsiniz.

    Başlat menüsü gitsin, ne işi var diyenlere de, StartIsGone kurmalarını tavsiye ederim.

    Yazının burasına kadar geldiyseniz, belli ki sadece menüyü değiştirmek sizi kesmeyecek. O zaman Windows XP, Vista, Windows 8 ya da Ubuntu Linux seçenekleri sunan ve sistem görünümü değiştirme anlamında en eski ve popüler yazılımlardan olan WindowBlinds’ı deneyin. 30 günlük deneme sürümü sonrası paralı kullanılabilen yazılım, hazır Windows tema tasarımlarını çift tıklanınca sisteme uyguluyor. Windows başlıkları, Başlat menüsü, simgeler, yazı tipleri ve sesler kısa sürede değişiyor. Bir güzel yanı da şu, kendi temanızı oluşturabilirsiniz.

    Ben bu işi kendi başıma da hallederim diyorsanız, uğraşmayın. 7+ Taskbar Tweaker ile araç çubuğunda değişiklikler yapabilirsiniz. XP/Vista ve 8.1/10 görünümlerine geçtiği gibi, sağ tıkla gelen menüyü de değiştiriyor.

    Her ne kadar arada kalmış gibi dursa da, Windows Vista’yı sevenlerin sayısı az değil. Sistemin görünümünde önemli rol oynayan etmenlerin başında simgeler geliyor. 2007 yılının simgelerini sunan Vista Icons V3, size kalıcı bir geçmiş yolculuğu yaptırabilir.

    Windows 8’in Dosya Gezgini’ndeki mavi bandı hatırlayan var mı? Windows 10’a geçenler de hayatlarını mavi bantla (en azından bir kısmıyla) sürdürüyor. Bundan kurtulmak isteyenlere ise OldNewExplorer yardımcı oluyor. Dilediğinizde açıp kapatabilmeniz için yazılımda bir de kısayol belirlenebiliyor.

    Sistemi geçmişe döndürmek isteyenler, disklerin gölge kopyalarına erişebilirler. Her değişiklikte yapılan kayıtla oluşturulan kopyalar, Windows 7 ve Windows 10 için sorun değil ama Windows 8 kullananlar, ShadowExplorer yazılımıyla bu özelliğe kavuşabilir, gerektiğinde acil durum çantası olarak konumlandırabilirler.

    Gelelim uygulamalara. En sık kullandığımız uygulamaların başında web tarayıcı geliyor. Bunlar da uzun süredir uygulamalar ile ek işlevler kazanıyor ama bazı uygulamalar, güncellenmediği ve yeni tarayıcı sürümlerine uymadığı için mazide kalabiliyorlar. Oysa, en azından Firefox için bunları kullanmanın bir yolu var. Basilisk adlı tarayıcı klonu yazılım ile Firefox 57 sürümü sonrasında değişen uzantı yapısına kurban giden eskileri geri getirebilirsiniz.

    İletişim için kullanılan WhatsApp, Telegram, Bip’in web arayüzleri sayesinde bilgisayardan da kolayca yazışmak mümkün. Peki bu işin piri kim? Her ne kadar benzer yenilikleri sunamasa da devrinin ötesindeki bir isim olan ICQ’yu anmadan geçmişe dönmemiz mümkün değil. Programın mesaj sesi kadar sadece arkadaş listesine bakarak bile geçmişe gitmek mümkün. Tüm bunlar için eski numarayı hatırlama çabalarınıza değer.

    Google’ın ve Microsoft’un kavgası tarayıcılara ulaşmadan önce, tarayıcı eklentisi olan arama çubuklarındaydı. Birçok arama özelliği bu çubuk üzerinden uygulanabiliyordu, fakat tarayıcının web için kalan alanını azaltıyordu, zira o dönem çözünürlükler de monitör boyutları da daha ufaktı. Bu konuda da “benim için fark etmez” diyenlerin gideceği adres belli: Google Toolbar ve Bing Toolbar.

    Sistemdeki bir ufak değişiklik de, Windows 10 kullanıcıları için gelsin. Hesap Makinesi’nin yeni tıknaz hâlini sevmediyseniz, Old Calculator ile eski hesap makinesine kavuşabilir ve parmakları konuşturabilirler.

    “Bunlar bana yetmez”, “Ben eski programları çalıştıramıyorum”, “Eski oyunları oynayamıyorum”, “İllâ işletim sistemini baştan mı kuracağım” diye sitayiş edenlerin de adresi belli. Önde XP modunu denemek, olmuyorsa sisteme bir sanal makine kurmak. Programların çalıştırılabilir (.exe gibi) dosyalarına sağ tıklayıp buradan XP modunu etkinleştirebilirsiniz.

    Sanal makine ise yeni bir sistemi dosyadan ya da hazır olarak kullanma imkânı veriyor. Örneğin VirtualBox gibi bir yazılımla, Windows XP’nin yanı sıra Windows Vista, 7 ya da 8’i, hatta Linux’u dahi kurabilirsiniz. Şablonlar hızlı kurulum imkanı veriyor. İşlemcinizin sanallaştırma desteğini BIOS’tan açmayı unutmayın!

    Kişisel bilgisayarların öncüllerini kullananlar, yani 80’lerde ya da öncesinde çocuk olanlar, DOS oyunlarını özlediyse, (sonuçta nostalji bu, sınır yok) bu iş için benim tavsiyem DOSBox. Eski oyunlar internette birçok kaynakta mevcut, tabii siz oyunlarla yetinmeyip işi büyütürseniz, retro yazılımları da kullanabilirsiniz.

    Sony Xperia’ların çok gizli özelliği!

    0

    Sony Xperia XZ Premium için ilginç bir gelişme yaşandı. Model, raflardaki yerini aldıktan kısa bir süre sonra , söylentiler ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu söylentiler, telefonunun ekran 120 Hz tazeleme oranına sahip olmasıydı, fakat bu özellik yazılımsal olarak, cihazlarda mevcut olmadığı da ortaya çıktı. Gelin hep beraber, gizli 120 Hz yüksek kare hızı modunu yakından tanıyalım.

    Sony Xperia XZ Premium,  HDR özelliğine sahip, 4K ekranı bulunuyordu ve  stand-out özelliğine sahipti. Model, piyasaya sürüldükten sonra, aslında Razer Phone gibi 120 Hz yüksek kare hızı moduna da sahip olduğu ortaya çıktı.

    Sony Xperia ekranları sandığınızdan daha hızlı!

    Raporlar çelişkili olması insanlarda merak uyandırdı ve telefonun çekirdeğinde değişiklikler yapılmasını gerektirildiği iddia edildi. İddia edilen 120Hz özelliğinin etkinleştirilmesiyle,  birçok kişi bunu test edip, bu dedikoduların doğru olduğunu belirtti. Bazı kullanıcılar da bunun işe yaradığını belirtirken, diğer kullanıcılar hiçbir fark olmadığını söylüyor.

    Sonuç olarak, ortalık da bir tutarsızlığın olduğu görülüyor. Bununla birlikte Android Oreo, bu özelliği desteklemiyor diye de olabilir, ya da AOSP’de olmayan ek yamalar da gerektirebilir.

    İşin garip yanı ise, bazı kullanıcılar, başka modellerde de bu özelliğin olduğunu da keşfetti. Bu modelleri aşağıda sıraladık;

    Xperia X

    Xperia X Performans

    Xperia XZ

    Xperia XZ1

    Xperia XZ1 Compact

    Xperia XA2

    Xperia XA2 Ultra

    Mobilde ‘yazılı’ iletişimin domine eden yükselişi

    Mobil kullanımda yazarak iletişimin, konuşarak iletişimi 3’e katladığına işaret eden bir araştırma sonucu paylaşıldı.

    WhatsApp’la aranızın çok iyi olduğunu tahmin etmek zor değil. Belki de her ne kadar kullanım kolaylığı noktasında tartışmalı bir uygulama olsa da WeChat‘i seviyor bile olabilirsiniz. Facebook’ta Messenger kullanmak da sizin için son derece keyifli muhtemelen. Twitter, hatta Instagram’da da durum büyük olasılıkla aynı… Tamamen fonksiyonaliteyle bağlantılı mevcut kullanım alışkanlıklarınızın aynı zamanda bir tür trendin etkisiyle belirlendiğine şüphe yok. Peki mobil cihaz kullanıcıları arasında ‘yazarak’ iletişim kurmayı tercih edenlerin oranı ne? İşte bu soruya yönelik bir araştırmanın sunduğu bulgular dikkate değer…

    Yapılan bir araştırmaya göre ABD’de 18-29 yaş arası mobil cihaz kullanıcıları yazılı iletişimi, konuşarak iletişimden 3 kat daha fazla tercih ediyor. ABD’de mobil kullanımda yazılı iletişim tercihi yüzde 61’ken, telefonda konuşarak iletişim oranı yüzde 20 seviyesinde. 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında oranlar muhtemelen birbirleriyle tamamen yer değiştirmiş halde demek mümkün.

    Yüzde 5’e düşer mi?

    Konuşarak iletişime duyulan ihtiyacın yerini yazarak iletişimin alması beklentilerle örtüşen bir sonuç. Hem daha düşük maliyetli oluşu, hem de daha proaktif bir kullanım alanı sunması nedeniyle konuşmanın yerini büyük bir hızla almaya devam ettiği görülüyor.

    Günün birinde konuşarak iletişimin yüzde 5 seviyelerine kadar gerilediği görülür mü bilinmez ama telefon ve tabletlerde klavyeyi kullanarak sürdürülen iletişim her geçen gün daha yoğun şekilde ilgi görmeye devam edeceği anlaşılıyor.

    Teknoloji dünyasına dair öne çıkan gelişmeleri, dikkat çeken trendleri aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…

    2020 mobil abone beklentisi: 5,69 milyar

    2020 yılı için mobil abone sayısı beklentisinin 5,69 milyar olduğunu biliyor muydunuz? Üstelik çarpıcı veriler bununla sınırlı da değil…

    Mobil teknolojiler tüm hızıyla gelişmeye devam ediyor. Donanım tarafında kamera lenslerinden grafik işlemcilere, yüz tanıma gibi yükselen trendlerden büyük ve OLED ekranlara kadar sayısız argüman üzerindeki çalışmalar heyecan veriyor. Diğer yandan 5G alanındaki gelişmeler, mobil operatör şirketlerinin daha iyi kapsama alanları için yürüttüğü çalışmalar dikkat çekiyor.

    En nihayetinde ise dünya nüfusunun büyük bir kesiminin kullandığı mobil cihazlar, mobil şebekeler ve genel itibarıyla birbirine bağlı sayısız teknolojinin kapsamı genişliyor. Peki günümüzde kaç milyar mobil abobe var? Gelecek beklentileri neler? İşte bu sorulara yönelik yanıtlar söz konusu.

    Araştırma kuruluşu Statista tarafından derlenen verilerle erişilen sonuçlara göre 2017 yılında tüm dünyada 5,1 milyar mobil abone vardı. Rakamın 2018 sonunda ulaşması beklenen boyutu ise 5,32 milyar seviyesinde. Dolayısıyla 7,5 milyara yaklaşan dünya nüfusuna büyük bir hızla yaklaşan sayıda mobil abone mevcut. Peki sonrası?

    2020 beklentisi şaşırtıyor

    Tahminlere göre 2020 yılında küresel ölçekteki mobil abone sayısı 5,69 milyara ulaşacak. Gerek genç nüfusun artışı, gerekse genel anlamda mobilitenin her yaş ve çeşitli kategorilerde bulduğu akıcı entegrasyon durumu ile bağlantılı olarak gelecekte kullanımın daha da artacağı öngörülüyor.

    Teknoloji birçok yönden gelişimini aralıksız sürdürürken mobiliteye her zaman için ayrı bir parantez açılması gerekliliği daha uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor.

    Teknoloji dünyasına dair öne çıkan gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…