En İyi Egzersiz Uygulamaları hem sağlığınızı hem de formunuzu korumak için size adeta kişisel koçluk görevi üstleniyor.
STAR WARS Republic Commando İnceleme
Günümüzde Nintendo Switch’in hayatımıza kattığı mobil oyun deneyimi ciddi anlamda harika bir deneyim. Cihazın kendisinden çok büyük beklentiye girmediğiniz her noktada sizi önemli ölçüde şaşırtabiliyor. Bu yazının ana kahramanı STAR WARS Republic Commando’yu aslen PC üzerinde oynamıştım. 2005 yılında XBOX ve PC için çıkış yapan, muazzam derecede iyi bir STAR WARS oyunu olarak 2021’de PS4 ve Nintendo Switch kısmında tekrar karşımıza çıkıyor olması da benim gibi aynı içerik ile tekrar karşılaşacak kişiler için değişik bir tecrübe. Bu noktada PS4 yerine Switch’in yapabildiklerini görmek adına farklı bir konsolda deneyimlemek istedim.
Yeni nesil FPS oyunları ve günümüzde çıkan diğer yapımlara göre 2005 yılının grafik çizgisi Nintendo Switch’i çok zorlamayan fakat oldukça da iyi gözüken bir durumda. Hala tekrar oynanabilir ve sizi tatmin edebilir akıcılıkta. Oyunu zaten biliyorsanız hiç zorlanmayacağınızı ve Switch tarafında da hızlıca kendinizi bu aksiyona entegre edebileceğinizi söyleyebilirim. Eğer daha önce Republic Commando’yu oynamadıysanız çok kısa özetle, yanınızda yer alan farklı yeteneklere sahip yapay zekalı 3 takım arkadaşınız ile birlikte lineer bir senaryo kurgusu içinde bir macera yaşıyorsunuz. Günümüzde FPS tipi ve bu kalitede, senaryo odaklı ve sizi aksiyonun içinde tutan, aynı zamanda da güçlü bir deneyime maruz bırakan STAR WARS oyunlarını sık görmüyoruz.
Grafiklerin ve ambiansın size kattığı her noktada PC ve XBOX döneminde yaşadığınız her deneyimi aynen taşır nitelikte. Eksiği yok, mobil olma açısından fazlası var diyebiliriz. Ekranın elde taşınma kısmında ufak olmasından belki şikayet edebilirsiniz fakat düzenli olarak Switch üzerinde oyun oynamaya başladığınızda bu kısımda da akışkanlıklar yerini alacaktır. Şu an bile oynasanız en favori STAR WARS oyunları arasında hemen yerini alabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Yerleşik bir sistemin dışında istediğiniz yerde çantanızdan çıkartıp aksiyona kaldığınız noktadan devam edebilme tadı Switch’in en önemli özelliği diyebiliriz. STAR WARS Republic Commando da bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor.
Amazfit Band 5: Sağlığına dikkat edenlerin yeni bilekliği
Amazfit Band 5 akıllı bilekliğin özelliklerini bu yazımızda anlatıyoruz. İşte yeni akıllı bilekliğin genel özellikleri.
Giyilebilir teknoloji ürünleri gitgide hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmeye başladı. Bu ürünlerin başını ise akıllı saatler ve akıllı bileklikler çekiyor.
Genele bakıldığında kullanıcıların ağırlıklı tercihi akıllı bilekliklerden yana oluyor diyebiliriz. Çünkü akıllı bileklikler, akıllı saatlere nazaran çok daha ucuz fiyat etiketlerine sahipler. Üstelik yetenekleri de akıllı saatler ile kıyaslandığında hiç de azımsanacak türden özellikler değil.
Eğer siz de şu sıralar, teknik özellikleri ve şık tasarımıyla ön plana çıkan bir akıllı bileklik alıyorsanız sizlere güzel bir önerimiz var. Amazfit Band 5.
Amazfit Band 5 inceleme
Kısa süre önce ülkemizde satışa sunulan Amazfit Band 5 47.2 x 18.5 x 12.4 mm ölçülerinde ve yalnızca 24 gramlık ağırlığa sahip. Bilekliğin kordonsuz ağırlığı ise 12 gram.
126 x 294 piksel çözünürlüğünde 1.1 inçlik renkli AMOLED ekranla gelen bileklikte 2.5D cam tasarımına yer verilmiş. Ekranı özel bir madde ile kaplanan Amazfit Band 5’e ne kadar dokunsanız da üzerinde parmak izi barındırmıyor. Bu da diğer bilekliklerle kıyaslandığında çok önemli bir özellik.
Amazfit Band 5 ile aynı kategoride yer alan pek çok bileklikte plastik gövde tasarımı tercih edilirken, Huami bu bilekliğinde polikarbonat bir malzeme kullanmayı tercih etmiş.
Aradığınız tüm sağlık özellikleri tek bir bileklikte
Amazfit Band 5’in bir diğer öne çıkan özelliği ise son derece gelişmiş sağlık sensorlerine sahip olması. Bileklikte SensorsBioTracker TM2 PPG Bio-Tracking Optical Sensor, 3-axis acceleration sensor, 3-axis gyroscope sensor yer alıyor.
Kalp ritmi monitörü, adım sayar, uyku ve stres takibi gibi klasik özelliklerin yer aldığı bileklikte artı olarak kandaki oksijen oranını ölçme özelliği de mevcut. Malum hali hazırda satışta olan pek çok akıllı bileklikte SP2O yani kandaki oksijen oranını ölçme özelliği yer almıyor.
Amazfit Band 5’in teknik özelliklerinde pil ömrü de dikkat çeken detaylar arasında. 125 mAh’lık bataryasıyla normal bir kullanımda 15 günlük pil ömrü sunan bileklik, düşük güç modunda ise 25 güne kadar kullanım süresi sunabiliyor.
Bilekliğin bekleme süresi ise tam 90 gün. Yani Amazfit Band 5’i şarj ettikten sonra hiç kullanmasanız bile pili 90 gün boyunca dayanabiliyor.
Mikrofon ve hoparlör desteği
Amazfit Band 5’te mikrofon ve hoparlör desteği de bulunuyor. Bu sayede bileklikte yer alan Alexa’yı rahatlıkla kontrol edebiliyorsunuz. Bu durumun tek dezavantajı ise hali hazırda Alexa’nın Türkiye desteğinin bulunmaması. Belki ileride birgün bu destek de kullanıcılara sunulabilir.
Mikrofon ve hoparlörden bahsetmişken şunu da belirtelim. Bileklikte tüm aramaları görüp, reddedebiliyorsunuz. Fakat açıp, bileklik üzerinden görüşme sağlayamıyorsunuz. Yani mikrofon ve hoparlör desteği sadece Alexa için kullanılabiliyor.
Android 5.0 ve iOS 10.0 üzeri tüm cihazlarla uyumlu olan bilekliğin fiyatı da rakiplerine nazaran hayli cezbedici. Hali hazırda bu bilekliğin ülkemizdeki satış fiyatı 280 TL’den başlıyor. Bu fiyata hali hazırda alabileceğiniz en iyi bilekliğin Amazfit Band 5 olduğunu söylemek çok da yanlış bir ifade olmayacaktır.
PC toplayanlar için güç kaynağı hakkında her şey
İster oyun, ister iş için olsun, masa üstü PC toplayanlar tarafından en fazla göz ardı edilen bileşenlerin başında güç kaynakları gelir. Oysa güç kaynakları, PC’nizin kalbidir ve o teklediğinde, tüm sisteminiz çöker ve hatta çoğu durumda yanıp çöpe bile dönebilir. Peki PC toplarken güç kaynakları hakkında bilmemiz gerekenler nedir.
Güç kaynakları, yani PSU’lar çeşit çeşittir. Aynı ekran kartları gibi veya ana kartlar gibi ya da RAM modüller gibi, güç kaynakları da farklı markalar altında, farklı kapasitelerle üretilir. Hem fiyat hem de kapasite açısından çok farklı olan bu bileşenler, bilgisayarınızdaki diğer bileşenlerin ihtiyacı olan gücü şehir elektriğinden alıp ihtiyaç duyulan forma dönüştürerek PC bileşenlerine aktarır.
İyi bir güç kaynağı, aynı zamanda stabil çalışırken, sağladığı maksimum güçle de ekran kartı gibi çok yüksek boyutta elektrik enerjisi tüketen enerji canavarı bileşenlerinizi yarı yolda bırakmayacak kadar güçlü olmalıdır.
Dolayısıyla bir PC toplarken, bileşenlerinizin ihtiyaç duyduğu maksimum enerji miktarını toplayıp bu değerden daha fazlasını anlık olarak sağlayabilecek bir güç kaynağı edinmek zorundasınız. Aksi halde PC’nizin çalışmasında sıkıntılar doğar, bileşenleriniz biraz fazla güç tüketmeye başladığında bilgisayarınız kendine reset atmaya başlar, veri kayıpları yaşarsınız ve daha da kötüsü değerli donanımlarınız yanabilir, bozulabilir.
Ayrıca satın alacağınız PSU’nun, bilgisayarınızdaki tüm bileşenlere uyumlu ve yeterli sayıda kabloya sahip olduğundan da emin olmalısınız. Bu nedenle bilgisayarınızı toplarken, tek tek bu kablı ihtiyacını bir kenara not edip planlama yapmalısınız.
Güç kaynağınızın aynı zanda güçlü bir fana da ihtiyacı olur ki, bu fan zaten bileşene dahili olarak gelir ama aşırı ısınan güç kaynağını soğutmak için kasanın içinden ikinci bir soğutma çözümü tasarlamanızı da öneririz. Bu belki güç kaynağının karşısındaki sürücü slotlarından birini açıp oraya bir mini fan yerleştirmek ve kasa içindeki hava akımını rahatlatmak gibi çözümler de olabilir.
Kaç watt?
Yeni bir PSU seçerken sorulan en yaygın sorulardan birisi “Kaç watt’a ihtiyacım var?” sorusudur. Bilgisayar donanımı dünyasında genellikle olduğu gibi bu sorunun cevabı çoğu zaman sisteminizin ihtiyaçlarına bağlıdır.
Genel olarak daha karmaşık sistemler daha fazla güce ihtiyaç duyar. Özel sıvı soğutmalı, üst düzey anakarta ve çift GPU’ya sahip bir masaüstü bilgisayar daha basit bir sisteme kıyasla daha yüksek watt sağlayan bir bilgisayar güç kaynağına ihtiyaç duyacaktır.
Genellikle tam olarak ihtiyacınızı karşılamaktansa daha yüksek watt seçmek daha mantıklıdır. Sisteminizin 500 watt (genel oyun sistemleri için yaygın bir numara) kullanacağını hesapladıysanız rahatlık sağlaması ve gelecekte yükseltme imkanı için 600 veya 650 watt çıkışlı bir PSU seçmek mantıklı bir seçim olabilir.
Daha yüksek watt gücüne sahip PSU’ları değerlendirirken 750 watt’lık bir güç kaynağının varsayılan olarak 750 watt tüketmediğini unutmayın. Sisteminiz 500 watt kullanıyorsa güç kaynağınız maksimum çıkış gücünden bağımsız olarak 500 watt sağlayacaktır. Daha yüksek watt çıkışı her zaman daha yüksek enerji tüketimi anlamına gelmez, yalnızca sisteminiz ihtiyaç duyduğunda daha fazla güç sağlayabilir. Bununla beraber sisteminizin ihtiyacı yoksa aşırı güçlü bir PSU kullanmanın bir avantajı yoktur. Bu nedenle ihtiyaç duyduğunuz watt gücüne sahip, özellik açısından zengin ve yüksek verimliliğe sahip bir PSU seçmek daha mantıklı olabilir.
Windows 10’un yeni tasarımı ne getiriyor?
Microsoft, Windows 10 işletim sisteminin tasarımını yenilemeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Windows Blogs’ta Amanda Langowski ve Brandon LeBlanc imzasıyla yayınlanan yazı, bunu bir kez daha netleştiren görseller içeriyor. Şirket şu sıralar Windows 10’un görsel ikonların tasarımını yenilemeye odaklanmış durumda.
Insider Preview Build 21343 yayınlandı
Windows’un deneme sürümlerini kullanan Insider’lara sunulan “Windows 10 Insider Preview Build 21343” derlemesinde yeni simgelerin değiştiği görülebiliyor. Windows 10’daki simge revizyonu geçtiğimiz yıldan bu yana devam ediyor. Farklı simge tasarımları, dönem içinde Insider Preview sürümleriyle kullanıcılara ulaşıyor.
İlk bakışta ayırt etmek kolaylaştı
Yeni dönemde, Masaüstü, Belgeler, İndirilenler ve Resimler gibi üst düzey kullanıcı klasörleri, bir bakışta ayırt etmeyi daha kolaylaştıracak şekilde tasarlandı. Dosya Gezgini’ndeki klasörlerin üzerinde yer alan görseller karşıdan bakıldığında net anlaşılacak şekilde sadeleştirildi. Bu arada Geri Dönüşüm Kutusu simgesi de bu tasarım anlayışı doğrultusunda yenilendi.
‘Fluent Design’ ile tanışıyoruz
Windows 10’daki tasarım değişikliği ‘Fluent Design’ (Akıcı Tasarım) adı verilen yeni trendle başlamıştı. İlk adım ise Başlat Menüsü ile ilgili düzenlemelerde kendisini göstermişti. Windows 8 ile birlikte ilk kez hayatımıza giren Başlat Menüsü’nde modern tasarımın izlerini görmeye başlamış ve yeni ikonlarla tanışmıştık.
Tasarım operasyonunun kod adı: Sun Valley
Microsoft’un Windows 10 işletim sisteminin tasarımında yaptığı tasarım operasyonu ‘Sun Valley’ kod adıyla gerçekleştiriliyor. Aşama aşama tasarımda gerçekleştirilen yenilikler, belli aralıklarla yapılan güncellemelerle kullanıcılara ulaştırılıyor. Tüm bunlar yapılırken, kullanıcı görüşleri dikkate alınıyor ve nihai karar öyle veriliyor.
Windows Insider programına katılabilirsiniz
Tasarım denemeleri ve alternatifleri, test kullanıcılarına ulaşıyor. Kullanıcılardan gelen geribildirimler doğrultusunda, Windows 10’un yeni tasarımı netlik kazanıyor. Siz de test kullanıcısı olmak ve yenilikleri erken görmek isterseniz, şirketin Windows Insider test programına kaydolabilirsiniz.
Güncelleme sıklığını kontrol edin
Windows Insider programında güncelleme sıklığını dilediğiniz gibi seçebiliyorsunuz. Bilgisayarınızı iş ya da eğitim amaçlı kullanıyorsanız, sık sık gelen güncellemelerle zaman kaybetmemek için Windows Ayarları, ardından da Windows Insider bölümüne girerek ‘Yavaş’ güncelleme alma seçeneğini tercih etmenizde yarar var.
Sorularınız olursa yorumlardan bana ulaştırabilirsiniz
Bu yazıda, Microsoft’un Windows 10 işletim sistemindeki tasarım yeniliklerinden söz ettim. Windows 10 cephesinde yeni gelişmeler oldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Konuyla ilgili sorularınız olursa, aşağıdan yorum bırakarak bana ulaştırabilirsiniz. Şimdilik hoşça kalın.
Twitter’da beni takip edin: https://twitter.com/melihbayramdede
YouTube kanalıma abone olun: https://www.youtube.com/c/melihbayramdede
MediaTrend’de yayınlanan diğer yazılarıma göz atmak ister misiniz?
iPad Mini 6’ya ait olduğu söylenen tasarım
Daha yeni iPad Mini hakkında sahte görüntüler ortaya çıkmıştı. Cihazın kalın çerçevelere sahip olacağı ve ana ekran düğmesinin önceki modellere benzer şekilde fiziksel bir düğmeye sahip olacağına işaret edilmişti. Yeni ortaya çıktığı kadarıyla görseller daha farklı bir tasarımı ortaya koyuyor. İşte iPad Mini 6 hakkında en son ortaya çıkan detaylar ve görüntüler:
iPad Mini 6 hakkında ortaya çıkan detaylar
Gizmochina tarafından elde edilen cihazın görüntülerinde 2020 yılında piyasaya sürülen iPad Pro ve iPhone 12 serisinin tasarım çizgisine bağlı kalındığını görüyoruz. Üst kısımda konumlandırılan güç düğmesi ve yan tarafta yer alan ses düğmelerine yer veriliyor. Özçekim kamerası ön tarafta yer alıyor ancak önceki raporlara göre daha farklı şekilde.
Ekran tarafında parmak izi okuyucusunun yer alacağı belirtiliyor. Bir diğer yandan MacOtakara iPad Air 3 tasarımına bağlı kalınacağı ve ana ekran düğmesinde konumlandırılan Touch ID’nin tekrar geri döneceğini iddia ediyor.
Yeni iPad Mini 6’nın daha önce ortaya çıkan bilgiler ışığında 8.5 inç ya da 9 inçlik bir ekrana sahip olacağı bekleniyor. Cihaz aynı şekilde Lightining girişi ile piyasaya sürülecek ve Ming-Chi Kuo’ya göre yeni iPad Mini modelinin yanında Mini LED ekranlı bir iPad de yolda.
Xiaomi Mi Mix 4 tasarımı gözler önüne serildi!
Xiaomi Mi Mix 4 tasarımı hakkında uzun zamandır bazı sızıntılar ve söylentiler internet aleminde dolaşıyor. Büyük çoğunlukla telefonda önceki nesilden ayrılan bazı detaylar yer alıyor olsa da tasarımsal olarak çok spekülasyon vardı. Özellikle akıllı telefon sızıntılarıyla bilinen Ice Universe, Twitter hesabı üzerinden telefonun ‘olası’ tasarımını paylaştı.
Xiaomi Mi Mix 4 tasarımı böyle olacak, peki özellikleri nasıl olacak?
Çin merkezli teknoloji devi Xiaomi geçen haftalarda Mi Mix Fold modelini tanıtmıştı. Türkiye pazarında da aktif bir üretim merkezi kurmaya başlayan Xiaomi, dünyada da dikkat çeken cihazlara imza atıyor. Onlardan biri olması beklenen Mi Mix 4 modeli için geri sayım başlamış olabilir. Zira telefonun bu yılın ilerleyen aylarında tanıtılması bekleniyor.
Mi MIX4 guess rendering pic.twitter.com/KHRjoR8cPr
— ICE UNIVERSE (@UniverseIce) April 10, 2021
Telefonun güvenilir kaynaklara göre çerçeve tasarımında ince çizgiler yer alacak. Standart telefonlara göre daha geniş bir gövdeye sahip olduğu görülen render görsellerinde telefonun yalnızca ön kısmına göz atabiliyoruz. Öte yandan telefonda Snapdragon 888 işlemcisinin yer alacağı ve yüksek hızlı şarj desteğinin de sunulacağı bekleniyor.
Söz konusu modelin uzun bir süredir merakla beklendiğini belirtelim. Şirketin yeni çıkan haberlere göre Huawei ve Apple gibi kendi mobil işlemcisini geliştirdiği aktarılıyor. Bu işlemciye sahip telefonlar ise birkaç yıl içinde karşımıza çıkacak deniyor.
Kripto para dünyasının yükselen trendi: NFT
NFT son günlerde hem teknoloji dünyasının hem de sanat dünyasının en önemli trendi. Açılımı “Non-Fungible Token”, Türkçesi ise değiştirilemez para-çip olan NFT’yi benzersiz bir dijital öğeyi temsil edebilen ve bu nedenle birbirinin yerine geçemeyen, blokzinciri üzerindeki bir veri birimi olarak tanımlamak mümkün.
Ses, video, görsel kolajlar, video oyunlarındaki öğeler ve diğer yaratıcı çalışma biçimlerine benzer dijital dosyaları temsil edebilen NFT’yi bir nevi dijital sertifika gibi düşünebilirsiniz. Peki tam olarak ne işe yarıyor bu NFT? İnsanlar kolayca kopyalanabilen NFT eserlere neden milyonlarca dolar ödüyorlar? Sanatçılar için getirdiği avantajlar neler? Bu yazımda NFT trendine dair merak edilenleri bir araya getirdim.
NFT’nin sanatçılar için sunduğu artılar neler?
NFT aslında 2017’de yüksek sesle konuşulmaya başlanan bir konu olsa da patlama yapması için aradan 4 yıl geçmesi gerekti. Son birkaç ayda bu alandaki eserlere ciddi paraların ödenmesi ile kısa sürede geleneksel medyada da kendine yer bulan NFT’nin zirve yaptığı gelişme Beeple’ın Christie’s’de müzayedeye çıkarılan “Everydays: The First 5,000 Days” adlı eserin 69,4 milyon dolara satılması oldu. Ortada dolanan bu yüksek rakamlar NFT’yi herkesin sorgulamasına neden oldu. Teknik olarak baktığımızda NFT’lerin en büyük artısı blokzinciri üzerinde kayıt edildiklerinden içindeki verilerin değiştirilememesini sağlayacak şekilde şifrelenmeleri. Bu yüzden silinmezler, kopyalanamaz veya benzer bir varlıkla eşitlenemezler, çünkü her NFT varlığı kendi başına benzersizdir. Peki sanatçılar için en büyük avantajı nedir diye sorabilirsiniz. En büyük artısı sanatçının NFT ile satılan eserinin mülkiyetini ve piyasaya değerini takip edebilmesi. Bu şekilde sanatçı sonraki satışlardan da komisyon alabildiği gibi, aracıların da ortadan kalkmasıyla kendi ödediği komisyonlardan da kurtulmuş oluyor. Tüm bunlar NFT’yi sanat dünyası için bir dönüm noktası yapabilir.
Nasıl alınır, nasıl satılır?
Milyon dolarların havada uçuşması açıkçası bu sektör için kısa sürede patlayacak bir balon izlenimi vermesine de neden oluyor. Bunu zamanla göreceğiz ama gelin ilgisi için NFT nasıl oluşturulur, nasıl satılır ya da alınır, kısaca bakalım. NFT oluşturmak son derece basittir. Sahip olduğunuz bir eseri, ses dosyasını, videoyu ya da herhangi bir dijital varlığı NFT sertifikalamak istediğinizde ilk yapmanız gereken NFT eserinizi hangi blokzincirinde saklamak istediğinize karar vermeniz. Çünkü her blokzincirinin kendi standardı, uyumlu cüzdan hizmetleri ve pazar yerleri vardır. Şu an için en popüleri Etherium. NFT oluşturma sürecinde blokzincirini belirledikten sonra pazaryerini seçin. Söz konusu platformda oturum açtıktan sonra ilgili adımları takip edip eserinizi sisteme yükleyin. NFT satın almak için ise yine öncelikle satın almayı yapmak istediğiniz platformu seçmeniz gerek. Çünkü kullanacağınız cüzdan ve kripto para birimini yine bu platforma göre belirleyeceksiniz.
NFT’nin en çok konuşulan ve kazanan isimleri
Yazının girişinde bahsettiğim Beeple’ın “Everydays: The First 5,000 Days” eseri şu ana dek en çok yüksek kazanç getiren NFT varlık. Dijital sanatçı CryptoPunk’un 7,6 milyon dolara satılan görsel çalışması ile yine Beeple’ın 6,6 milyon dolara satılan eserleri şu ana dek en çok para kazandıran NFT’ler olarak dikkat çekiyor. Çok yüksek rakamlara alıcı bulmasa da medyada çok ses getiren NFT girişimlerine baktığımıza Lebron James’in 77 bin dolara alıcı bulan smaç videosu ilk akla gelen. Twitter CEO’su Jack Dorsey’in ilk tweet’ini 2.9 milyon dolara satması ve Elon Musk’ın sosyal medyada paylaştığı şarkıyı NFT olarak satılığa çıkarması da gündemi uzun süre meşgul etmişti. Türkiye’den ise ünlü reklamcı Alemşah Öztürk, oyuncu Bensu Soral, sanatçı Tarık Tolunay, TV programcısı Saba Tümer gibi isimler NFT denemeleri ile gündeme gelmişlerdi.
Görsel kaynak: buybeeplenftart.com
Google Pixel Watch sızıntısı ortaya çıktı!
Google, Pixel serisi adı altında piyasaya sürdüğü akıllı telefonlarıyla büyük ses getiriyor. Son birkaç yıldır eskisi kadar telefonlarına yüklenmeyen Google, özellikle kulaklık tarafına önem veriyor. Bir süredir konuşulan ancak resmi olarak pik bir detay ile karşımıza çıkmayan Google Pixel Watch hakkında yeni bazı bilgiler ortaya çıktı.
Google Pixel Watch nasıl olacak?
Yuvarlak bir tasarımla gelmesi beklenen akıllı saatin, Jon Prosser tarafından sızdırıldığını aktaralım. Fiziksel saatlerde bulunan bazı tasarımsal özelliklerin yer alacağı söyleniyor. Buna ek olarak akıllı saat hakkında çok bir detay elimizde bulunmuyor.
Akıllı saatte aynı zamanda çerçevenin olmayacağı ekstra belirtiliyor. Düğmesinin de olmayacağı ve dokunmatik kontroller ile saatin kullanılabileceği aktarılıyor. Şaşırtmayacağı üzere WearOs işletim sistemi üzerine kurulu olacak olan akıllı saatin, Snapdragon Wear ile donatılacağı da vurgulanıyor.
Google’ın en son Pixel serisi telefonu ile karşımıza çıkacağı öğrenildi. Google Pixel 5A geçen yıl Android Açık Kaynak Projesi’nde ilk kez ortaya çıkmıştı. Telefonda 6,2 inç Full HD Plus çözünürlüklü ve HDR destekli OLED panel bulunacak. 90Hz yenileme yenileme hızı sunması beklenen cihaz söylenene göre çift kamera desteği ile çıkacak. Görsel açıdan ise tahminlere göre Pixel 4A 5G’nin biraz daha iyileştirilmiş bir versiyonu olarak duyurulacak.
PDF’den Word’e aktarma uygulamaları
Bir dosya formatından başka dosya formatlarına dönüştürme bazen oldukça işe yarayabilir. Örneğin, PDF formatındaki bir dosya üzerinde düzenleme yapılamadığı için ilgili dosyanın farklı bir formata dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. PDF formatında bir dosya üzerinde değişiklik yapılmak istendiğinde, dosyayı çoğunlukla doc veya docx formatına çevirmek işi oldukça kolaylaştırır. Bu haftaki ” PDF’den Word’e aktarma uygulamaları ” başlıklı yazımda, PDF dosyaları üzerinde işlem yapılabilmesi için kullanılabilecek uygulamalardan söz edeceğim. PDF’den Word’e aktarma uygulamaları
Adobe Acrobat DC
Adobe’den bahsetmeden PDF çeviriciler ya da okuyucular hakkında konuşmak yeterli olmayacaktır. Bu yazılım ile orijinal dosyanın düzeni ve yazı tipi olduğu gibi korunarak tüm dosya Word belgesi haline dönüştürülebilir.
Adobe PDF converter’ın en iyi özelliklerden biri de PDF’den belirli metin paragrafının çıkartılıp bir Word dosyasına atılmasına izin vermesidir.
Uygulama aynı zamanda PDF dosyalarını düzenleme, çevrimiçi Dropbox, Google Drive vb. gibi ortamlarda paylaşmak gibi avantajlar sunuyor. Yine Acrobat DC ile PDF dosyasını herhangi bir Microsoft Office belgesine dönüştürme veya tam tersi bir office belgesini PDF formatına çevirmek oldukça basittir.
Uygulamanın Pro DC versiyonunda, PDF içindeki bütün görünür bilgileri kaldırma, dosyaya ses, video gibi etkileşim nesneleri ekleme ve imzalanmak üzere gönderilen belgeler için gerçek zamanlı durum ve etkinlik bildirimi alınması gibi ek özellikler bulunuyor.
Icecream PDF Converter
Icecream PDF Converter, benzersiz hız ve hassasiyetle PDF formatından Word’e dönüştürme yapmanızı sağlayan oldukça özellikli bir uygulama olarak öne çıkıyor. Uygulama aynı zamanda EPUB, JPG , FB2, HTML, MOBI, PNG, XLS ve XLSX gibi popüler metin ve resim formatlarını da destekliyor.
Uygulamayı diğer benzer yazılımlardan ayıran özelliklerinin başında, PDF dönüştürme işleminde birden fazla dosya üzerinde aynı zamanda işlem yapabiliyor olması geliyor.
Uygulamada yerleşik PDF okuyucu, metin tanıma, parola korumalı dosya işleme ve dosya boyutundan bağımsız dönüştürme desteği bulunuyor.
Nitro PDF
Nitro uygulaması, PDF dosyalarını kolayca Word belgesine dönüştürebilen diğer bir uygulama seçeneğidir. Uygulama aynı zamanda PDF dosyalarının toplu olarak işlenmesine olanak sağlıyor. Uygulama, PDF dosyalarını Excel, PowerPoint ve diğer tüm Microsoft Office formatlarına dönüştürmekle birlikte aynı zamanda herhangi bir formattan PDF’e geri dönme olanağı da sunuyor.
WPS PDF
WPS, PDF dosyalarını kolayca düzenlemeye olanak sağlayan harika bir yazılımdır. Bu uygulamada PDF dosyasından Word’e dönüşüm yapılırken; tüm işaretleri, tabloları vb. (saraogihospital.com) içerikleri saklayarak kayıpsız olarak dönüştürmek amaçlanmıştır.
WPS PDF, toplu dosyaların dönüştürülmesine olanak sağlıyor. WPS Office Free, 5 sayfalık PDF’den Word’e dönüştürme sınırını desteklerken WPS Premium PDF’leri toplu olarak dışa aktarmayı destekleyip aynı zamanda OCR desteği de sunuyor.
Solid Converter PDF to Word
Solid Converter, PDF dosyalarını Word dokümanına çevirmek için kullanılabilecek bir diğer uygulamadır. Toplu dönüştürme özelliğine sahip olmakla birlikte aynı zamanda metnin sadece seçilen kısmının dönüştürülmesine destek veriyor. Uygula aynı zamanda PDF belgelerinin doğrudan kullanıcı arayüzünden yazdırılmasını olanak sağlıyor.
Twitter takip için @salihertugrul YouTube kanalım