Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1995

    Yediğiniz yemek kaç kalori?

    Hazırladığınız yiyeceklerin lezzetinde malzemelerin kalitesi kadar ölçüsünün de önemli olduğunu biliyor muydunuz? Kullandığımız ölçü pratik bir şekilde yemek hazırlamamızı sağlarken bir yandan da kilo kontrolümüzü kolaylaştırıyor. Dijital mutfak tartıları ile yemekler kusursuz, mutfaklar ise çok renkli…

    Fakir Hausgerate-Molly Dijital Mutfak Tartısı-Yeşil detay

    Fakir Hausgerate – Molly Dijital Mutfak Tartısı: Molly Dijital Mutfak Tartısı ile göz kararı tarifler artık rafa kalkıyor… Tüm gıdaların ölçümlerini en doğru şekilde yapan Molly sayesinde sağlıklı ve lezzetli yemekler yapmak artık çok kolay.   Molly Dijital Mutfak Tartısı yemeklerin, pastaların ve kurabiyelerin tam kıvamında olmasını isteyenlerin en büyük yardımcısı oluyor.

    Sağlığınıza ve tabii kilonuza dikkat ediyorsanız, Molly’e sormadan yemek yapmayın…  Tavuk, balık, şeker, pilav, yumurta, çikolata ve et olmak üzere yedi farklı gıdanın kalorisini ölçebilen Molly, üzerine konulan kabın darasını alma özelliği sayesinde içerisine sıvı ya da katı her koyduğunuz gıdanın hacim ve ağırlığını ayrı ayrı gösteriyor. LCD ekranı ve süper ince görünümüyle modern izler taşıyan Molly Dijital Mutfak Tartısı turuncu, beyaz, yeşil ve kırmızı renk alternatifleri ile de mutfaklara ayrı bir renk katıyor. Dört farklı ağırlık, üç farklı hacim birimine sahip olan tartının 10 kg’lık kapasitesi bulunuyor. Ayrıca 60 saniye süresince çalıştırmayınca otomatik kapanma özelliği ile güvenli bir kullanım sağlıyor.

    Özellikler:

    • Farklı malzemelerin hem ağırlık hem de hacminin ölçülebilmesi g / oz / lb:oz / water-ml / milk-ml)
    • Maksimum kapasite: 10000 gr =321.50 oz =22 lb : 0.6 oz =10000 ml su = 9741 ml süt
    • Dört farklı ağırlık birimi: GR / LB/ OZ/ LB:OZ
    • Üç farklı hacim birimi: Su ML/ Süt ML, OZ
    • Yedi farklı gıdanın kalorisini tek tuşla ölçme özelliği
    • Dara fonksiyonu
    • Otomatik kapanma özelliği

    tefal-mutfak-tartisi

    Tefal Optiss Mutfak Tartısı: Tefal’in renkli dijital mutfak tartıları ile yemek yaparken hem enerjiniz artıyor hem de “kıvam” endişeniz ortadan kalkıyor. Katı ve sıvı tüm gıdaları tartabilme özelliği sayesinde en zor olan tarifleri bile rahatlıkla hazırlayabilir, 1 gr hassasiyeti ile de en ince gıdaların da ağırlığını ölçebilirsiniz.

    Asma halkası ile mutfaklarda yer kaplamayan Tefal dijital tartılar, kabın darasını alma özelliği ile her gıdanın hacim ve ağırlığını ayrı ayrı gösteriyor. Sıvı tartma fonksiyonu ve 5 kg tartma kapasitesi olan bu mutfak tartısıyla, tariflerinizi yemek tariflerinde verilen ölçülere göre tam kıvamında pişirebilirsiniz. LCD ekranı, cam yüzeyi, pembe ve gri renk seçenekleri ile Tefal dijital tartılar mutfaklara canlılık katıyor.

    Özellikler: 

    • 5 kg kapasite
    • 1 gr Hassasiyet
    • Sıvı Tartma Fonksiyonu (dl/cl)
    • Dara Fonksiyonu
    • LCD Ekran
    • Açma / Kapama Düğmesi
    • Asma Halkası Sayesinde Saklama Kolaylığı
    • Cam yüzey

     

    Siber suç nasıl önlenir?

    gorsel19

    Bilgisayar teknolojisinin büyük bir hızla gelişmesi ve internet hızının çok yüksek kapasitelere ulaşmasıyla birlikte siber suçlar da buna paralel olarak artıyor. Her geçen gün kurum veya birey olarak bu işten canı yananların  sayısı hiç de yabana atılacak boyutta değil. Çünkü bu belaya maruz kalanlar bunun sonucu olarak hem ciddi finansal kayıp veriyorlar hem de  manevi olarak zarara uğruyorlar. Bir de kaybedilen zamanı hesaba katarsak yaşanan travmanın ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Zaten şu an için yeterli önlemler alınmadığından  mağdur sayısı sürekli katlanarak artıyor.

    Kişisel Bilgilerinizi Özenle Koruyun

    Eğer siber suçu önlemek istiyorsak öncelikli olarak atacağımız ilk adım kişisel bilgilerimizi en iyi biçimde korumak olacak. Gelinen noktada artık kişisel bilgilerimizi başkalarıyla paylaşırken her zamankinden daha fazla hassas davranmamız gerekiyor. Özellikle doğum tarihi, ev adresi, kredi kartı bilgileri, cep telefon numarası, annenin kızlık soyadı, kişisel e-posta adresi ve benzeri kişisel bilgileri zorunlu olmadıkça paylaşmamaya gayret göstermeliyiz.

    Sahte e-Posta Mesajlarına Dikkat

    Posta kutumuza gelen sahte mesajlara karşı da dikkatli olmalıyız. Özellikle e-postaların içinde uyumsuz harflerden veya sadece rakamlardan oluşan bağlantılara tıklamamaya ve sizden kişisel bilgilerinizi isteyen e-posta mesajlarına itibar etmemeye özen göstermek gerekiyor.

    İnternet ortamındaki dolandırıcılar çoğunlukla size gerçek görünmek için güvendiğiniz web sitelerinin ekran görüntüleriyle karşınıza çıkarlar. Güvendiğiniz sitelere ulaşmak için web adreslerini kendiniz yazarak girmeniz güvende olmanız açısından önemlidir.  Çünkü bazen tıkladığınız ve ekranda doğru olarak gördüğünüz bir adres aslında sizi çok farklı bir siteye yönlendirebilir.

    İzlenen bir başka yöntem de size gönderilen sahte e-postalar yoluyla inandırıcılık sağladıkları bağlantıya tıklamanızı sağlayarak ya bilgisayarlarınıza zararlı yazılım yükletirler ya da bulaştırdıkları bir virüs yoluyla tüm dosyalarınızı kullanamaz hale getirirler.

    Her Ülke Kendi Siber Güvenlik Politikasını Belirlemeli

    Elbette sadece kişi ve kurumların siber suçu önleme çabası yeterli değildir. Her ülke devletin kaynaklarından yararlanarak siber suç işleyen kişileri tespit ederek yakalayabileceği ve en önemlisi ağır bir biçimde cezalandırabileceği politikaları ivedi olarak belirlemelidir. Eğer bu yapılırsa siber suçların üzerine devlet çok daha etkin olarak gidilebilir ve suçluları adalete teslimi kolaylaşır.

    Siber Suçluların Kullandığı Yöntemler Çok İyi Analiz Edilmeli

    Siber suç ile savaşan ister devlet ister özel kurumlar mutlaka bir kaynak ayırarak  siber suçların işleniş biçimini, uygulama yönetemlerini ve sebep olduğu sonuçlarını analiz etmek, ölçmek ve değerlendirebilmek için sürekli geliştirici çalışmalar yapmak zorundadırlar. Aksi takdirde her geçen gün farklı yöntemlerle karşımıza çıkan bu suçlarla savaşmak çok zorlaşacaktır.

    Orjinal Yazılım ve Düzenli Güncelleme

    Bilgisayarınızın siber suça bir davet çıkarmaması için güvenlik açıklarını rutin olarak güncelleyerek kapatmanız gerekir. Aksi durumda kötü niyetli kişilerin sisteminize sızması için açık bir kapı bırakmış olursunuz. Yazılım ve işletim sistemi güncellemeleri elbette sizi tüm saldırılardan korumayacaktır ama karşı tarafın işini de oldukça zorlaştıracaktır. Özellikle otomatik gelen saldırılar bu şekilde sorunsuz olarak bertaraf edilebilir.

    Ülkeler Arası İşbirliği ve Etik Kurallar Önemli

    İnsanın olduğu her alanda ”etik” sözcüğü hep önemsenmiştir. Teknoloji ile güç kazanan insan bu gücünü kullanırken bazı etik sorunlara sebep olmaktadır. İşte bu yüzden siber suç konusunda da daha işin en başında önlem almak için belki anaokullarından itibaren teknoloji kullanmanın etik kurallarının öğretilmesi gelecek için alınan iyi bir önleyici tedbir olabilir.

    Özetlersek; eğer herkes üstüne düşen görevi yapar ve ülkeler siber suç ile savaşmak için yenilikçi politikalar oluştururlarsa canı yanan mağdurların artışını engellemiş oluruz.

    Monitör satın alma rehberi

    Bilgisayarınızı, oyun konsolunuzu, medya oynatıcınızı, TV alıcınızı bir monitöre bağlayarak kaliteli görüntü alabilirsiniz. Ancak onlarca seçenek arasından doğrusunu bulmak biraz zor olabilir. İşleri kolaylaştırmak için rehberimizi okuyun…

    Fotoğraf makinelerinde kablosuz ağ kullanımı

    wifi_02

    Günümüzde birçok fotoğraf makinesinde bulunan kablosuz ağlara bağlanma yani Wi-Fi özelliği sayesinde çekilen fotoğraf ve videolar zahmetsizce paylaşılabiliyor.

    Gelişen teknolojinin önemli faydalarından biri de fotoğraf makinelerinin de kablosuz ağlara bağlanması oldu. Satışta olan birçok kompakt fotoğraf makinesinde artık kablosuz ağ özelliği bulunuyor. Aynasız ve dijital SLR modellerin bazılarında da bu özelliğin desteklendiğini görüyoruz.

    Bir fotoğraf makinesinin kablosuz ağlara bağlanması temelde çekilen fotoğraf ve kayıt edilen videoların bilgisayar ihtiyaç duymadan aktarılması ya da sosyal ağlarda paylaşılmasını sağlıyor.

    Wi-Fi desteği bulunan bir fotoğraf makinesinde bu özellik çeşitli şekillerde kullanılabiliyor:

    Uygulama ile telefon ve tablete aktarım

    En yaygın kullanılan yöntemlerden cep telefonu ya da tablete kurulacak bir uygulama ile fotoğraf makinesine bağlanıp içindekileri görmedir. Bu yöntem yardımı ile fotoğraf makinesindeki fotoğraflar saniyeler içerisinde mobil bir cihaza aktarılabilir. Birçok üretici özel uygulamalar yardımı ile kablosuz bağlantı özelliği bulunan fotoğraf makinelerine böyle bir fonksiyon kazandırıyor. Böyle bir özelliği bulunan bir fotoğraf makinesindeki fotoğraflar hızlı bir şekilde cep telefonuna aktarılıp oradan Facebook, Twitter ya da Instagram gibi sosyal ağlarda anında paylaşılabiliyor.

    Doğrudan paylaşma ya da aktarma

    Her fotoğraf makinesinde olmasa da bazı marka ve modellerde çekilen fotoğraf ve videolar bütünleşik Wi-Fi özelliği ile anında sosyal ağ ya da e-posta yolu ile paylaşılabiliyor. Bu tip özelliği olan fotoğraf makinesi sayısı çok fazla olmasa da bunun çok pratik olduğu kesin.

    Bu tarz özelliği olan fotoğraf makineleri genelde Google’ın geliştirdiği Android işletim sistemini kullanan cihazlardan oluşuyor. Sayıları az olmakla beraber pratik bir kullanım sundukları su götürmez bir gerçek.

    Uzaktan ekranı kumanda etmek

    Kablosuz ağ özelliği olan bazı fotoğraf makinelerinde bu özelliği sadece fotoğrafları aktarmak için değil aynı zamanda ekranı uzaktan kumanda etmek için de kullanabiliyorsunuz. Bu özellik her Wi-Fi’lı makinede bulunmasa da özellikle orta ve üst seviye dijital SLR cihazlarda bulunan bir fonksiyon.

    Bu özelliği destekleyen bir fotoğraf makinesinde mobil cihaz ya da bilgisayar üzerinden fotoğraf makinesinin kadrajı görüntülenebiliyor. Bu sayede fotoğraf makinesini uzak bir noktaya koyup belli bir mesafeden uzaktan kumanda etmek mümkün oluyor. Bazı dijital SLR modellerde sonradan satın alınan modüllerle Wi-Fi ve bu modülle uzaktan kontrol imkanı da sunuluyor.

    foto_wi.fi

    Sonradan Wi-Fi özelliği kazandırmak

    Bir önceki paragrafta da anlattığım gibi bazı markaların (belli modellerle kullanılabilen) kablosuz ağ aksesuarları vardır. Bu aksesuarlar yardımı ile bu özelliği bulunmayan bir cihaza bile bu fonksiyon kazandırılabiliyor. Ancak bu aksesuarlar her modelle uyumlu değil.

    Sonradan Wi-Fi özelliği kazandırılmasının bir diğer yöntemi ise özel bellek kartları kullanmak. Ülkemizde de satılan ve bütünleşik olarak kablosuz ağ özelliği bulunan bazı bellek kartları da marka ve modelden bağımsız olarak kullanılabilir. Bu bellek kartları takıldığı fotoğraf makinesine kablosuz ağ özelliği kazandırıyor.

    Bu özelliği kullanırken dikkat etmemiz gereken önemli şey ise kablosuz ağ bağlantısının pil ömrünü azalttığıdır. Bu bakımdan bu özellik sadece açıldığı zaman aktif hale gelir. Diğer zamanlarda kapalıdır ve öyle kalmalıdır. Ancak bu özelliği kullandığınızda pil ömrününüz ciddi oranda azalacağını bilmeniz fayda sağlar. İdareli kullanılması gereken bir özelliktir.

    Her ne sebep ve yöntemle olursa olsun kablosuz ağlara bağlantı özelliği fotoğraf makineleri için önemlidir ve giderek daha fazla üretici bu özelliği ürünlerine ekliyor. Biz kullanıcıların işini kolaylaştıran bu özellik bize çekilen kareleri anında istediğimiz yere gönderme lüksü sağlıyor.

    Bazı fotoğraf makinelerinde NFC adı verilen teknoloji desteği de Wi-Fi ile beraber kullanılır. Bu özellik sayesinde uyumlu cihazlarla tek dokunuşla eşleşme sağlanabiliyor. Ayrıca bazı fotoğraf makineleri yine uyumlu oldukları televizyonlarla kablosuz olarak fotoğraf ve video paylaşımı yapabilirler. Satın alacağınız fotoğraf makinesinin bu özelliklerden hangisini desteklediğine dikkat etmenizi öneririz.

    Bu özelliği bulunan bir fotoğraf makineniz varsa kablosuz ağlara bağlanarak denemeler yapmanızı ve çektiğiniz fotoğrafları aktarmayı denemenizi öneririm. İşe yaradığını göreceksiniz.

    Işığınız bol olsun…

    CeBIT, kapılarını teknolojiye açıyor

    0

    Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk. Kendisine Hannover’e, CeBIT’e gideceğimi söylediğimde, bana “CeBIT’e giden kaldı mı?” diye bir soru yöneltti. “Neden?” diye sorduğumda da, “E, daha birkaç gün önce Mobile World Congress vardı, orada tüm lansmanlar yapıldı.” dedi.

    Gerçekten de 45 yıldır, Avrupa’nın dijital dönüşümüne rehberlik eden CeBIT, şurada 2006 yılında Barcelona’ya taşındıktan sonra yıldızı parlayan MWC’nin gölgesinde mi kalıyordu acaba? Özellikle MWC’nin tarih itibariyle, CeBIT’in birkaç hafta önünde yer alıyor olması mıydı bunun nedeni? Ya da birçok mobil cihaz üreticisinin yeni ürünlerinin lansmanı için MWC’yi mi seçmeleriydi?

    Teknoloji, yalnızca birkaç akıllı telefon, tablet ve elektronik gereçleri mi kapsıyor? Yoksa, yaşadığımız sistem içinde bize görünmeyen, ancak hayatımızı kolaylaştıran teknolojik gelişmeler, altyapılardaki gelişmeler, veri çözümleri o kadar da üstünde durulacak şeyler değil mi?

    Hemen herkesin bir akıllı telefonu, tableti, ya da dizüstü bilgisayarı mevcut… Bunun dışında yine hemen herkesin sahip olmayı düşlediği akıllı telefon, tablet ve dizüstü bilgisayarlar da var. Bugün 7’den 70’e hemen herkes bu alandaki gelişmeleri yakından izliyor. Hangi telefonun kamerası kaç megapikselmiş, hangi tabletin işlemcisi ne kadar hızlıymış konuları neredeyse kadınların yaptığı altın günlerinde konuşulur hale geldi. Oysa gerçek anlamda teknolojik gelişmeler, popüler kültüre pek de fark ettirmeden gerçekleşiyor. Big Data ve Cloud, Dijital Dönüşüm, Nesnelerin İnterneti, Güvenlik ve Social Business gibi kavramları duyan ve izleyenlerin sayısı azınlıkta kalıyor.

    Birkaç gün önce okuduğum bir makalede MWC’nin, aslında CeBIT’in müjdecisi olduğu yazıyordu. Özellikle MWC’de ele alınan bazı konuların, CEBIT’de çok daha geniş kapsamlı olarak ele alındığından söz ediliyordu. Hani, neredeyse MWC’nin CeBIT’in “light” versiyonu olduğu ima ediliyordu.

    Bu yıl da 16-20 Mart 2015 tarihleri arasında, Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen CeBIT’de kapılar teknoloji için açılıyor. Bu yılın teması “Software defines the world” yani “Dünyayı tanımlayan yazılım”… 70 kadar ülkeden, uluslararası arenada öncü 3400 kadar şirket CeBIT’te yer alıyor ve dünyanın en hızlı büyüyen ve ikinci bilişim teknolojileri pazarı Çin de ülke partneri olarak katılıyor.

    Bugün nesnelerin yalnızca yüzde 1’i birbirine bağlı. 2020 yılına kadar 55 milyar nesnenin birbirine bağlanmış olması bekleniyor. Amerikalı uzmanlar, özellikle sağlık, endüstriyel sektörleriyle, yarının akıllı kentlerinin 19 trilyon dolarlık yeni bir pazar yaratma potansiyeli olduğuna dikkat çekiyorlar.

    CeBIT’de bu yıl işlenecek önemli konulardan kısaca bakacak olursak;

    Big Data ve Cloud

    Bugünlerde karşımıza hemen her sunumda çıkan mesellerin başında Big Data ve Bulut geliyor ve veri “yeni ham petrol” olarak tanımlanıyor. Petrol limitli bir kaynak, oysa veri bulunduğu noktada çarpan etkisiyle büyüyor. Bunun ötesinde teşbihte çok da hata yok. Petrol, otomobili yürüten ve eski enerji kaynaklarını ikame eden bir kaynak. Petrol büyük bir karmaşaya yol açmıştı, tıpkı bugünlerde yoğun verinin yaptığı gibi. Bulut, kolayca ve çabuk bir şekilde uygulanabilen çözümler konusunda garanti veren bir teknoloji… Bu eğilimlerin ekonomi ve toplum üzerinde ne tür etkileri olacak acaba? Ve bulut bilişimin rolü, esneklik ve güvenlik noktasında nedir? Bunlara CeBIT’de yanıt aranacak.

    Dijital Dönüşüm

    Hiçbir endüstri dijitalleşmeden kaçamaz. CeBIT’de d!conomy, yani bağlantılı ekonominin yeni iş modellerini nasıl oluşturduğu anlatılıyor. Dijital girişimler, daha fazla alanı işgal ediyor, diğer oyuncuları baskı altına alıyor. Otomotiv endüstrisine bir baksanıza, yerel teknoloji ya da endüstriyel otomasyon. Ayrıca, müşteriler ve tedarikçilerin birlikte aynı networklerde çalıştıkları eğilimler de mevcut. Bu tedarikçiler için ne anlama geliyor? Kendilerini tekrar, tekrar kanıtlamak zorunda kalacaklar. Bu senaryoda bilişim teknolojileri karar vericilerine çok iş düşüyor. Bu gelişmeleri izleyip kontrol etmek, hangi endüstri, hangi iş demeden girişimlerini yenileyebilmeliler.

    Nesnelerin İnterneti

    Maliyet etkili sensorlar, RFID etiketler ve bileşenler, her gün nesneler ve makinelerin birbirleriyle iletişim kullanımını sağlayan küçük ötesi bilgisayarlar. Nesnelerin İnterneti tam gaz geliyor ve hayatımızı tamamen değiştirecek. Bugün nesnelerin yalnızca yüzde 1’i birbirine bağlı. 2020 yılına kadar 55 milyar nesnenin birbirine bağlanmış olması bekleniyor. Amerikalı uzmanlar, özellikle sağlık, endüstriyel sektörleriyle, yarının akıllı kentlerinin 19 trilyon dolarlık yeni bir pazar yaratma potansiyeli olduğuna dikkat çekiyorlar.

    Her yıl olduğu gibi bu yıl da teknoloji dünyasının kalbi CeBIT’de atacak… Ve biz Hannover’den tüm olan biteni sizlerle paylaşacağız.

    Huawei’in Yeni Amiral Gemisi: Ascend Mate 7

    Huawei, Ascend Mate 7 ile profesyonel kullanıcıları hedef alıyor. Aluminyum kasa ve parmak izi sensörü ile donatılmış olan bu dev telefonu yakından inceliyoruz.

    Huawei, modaya uyum sağladı. Samsung, Sony ve HTC gibi üreticilerden sonra, Huawei’de 6 inç akımına (Phablet) kapıldı. Oldukça zarif bir yapıya sahip olan Huawei Ascend Mate 7, 0.78 cm’lik inceliği ve alüminyum kasası ile hemen göze çarpıyor. Başarılı bir işçilik ile göze çarpan ve piyasanın en büyük 6 inç’lık akıllı telefonlarından biri olan Ascend Mate 7, oldukça sağlam ve çizilmeye karşı korumalı bir ekrana sahip. Fakat, kasanın çizilmeye karşı olan direnci, ekranı kadar başarılı olmadığını hemen söylemeliyiz. Her ne kadar başarılı bir ergonomiye sahip olan Ascend Mate 7, günlük kullanımda tek ile yönetmek oldukça zor. Rahat kullanım için iki elin kullanılması şart.

    huawei 1

    Sekiz çekirdekli bir işlemciye sahip

    Ascend Mate 7, 1920×1080 piksel (Full HD) çözünürlüğüne ulaşan ve ön tarafın %83’ünü kaplayan bir IPS ekranına sahip. Ürünün en büyük özelliği sekiz çekirdekli bir işlemciye sahip olması. HiSilicon üreticisinin Kirin 925 işlemcisini kullanan Huawei, esasında dört adet Cortex A15 ve dört adet Cortex A7 çekirdek ile 1.8 ve 1.3 GHz sistem frekansı ile çalışıyor.

    Huawei Ascend Mate 7, tüm bunlara ek olarak i3 adlı yardımcı bir işlemci barındırıyor. Apple ürünlerinden bildiğimiz ve M7 yongasına benzeyen bu yardımcı işlemci sayesinde, Ascend Mate 7’de bulunan çeşitli sensorlar kontrol ediliyor.

    huawei 2

    Bu özellik esasında çok büyük bir avantajı beraberinde getiriyor. Sensor kullanımında sekiz çekirdekli (4+4) işlemciye yüklenilmiyor ve bu sayede de ciddi bir enerji tasarrufu sağlanıyor.

    Yaptığımız testlerde, 2 GByte bellekli Huawei Ascend Mate 7’nin oldukça performanslı olduğunu gördük. Uygulamalar anında açılıyor ve sayfalar arasında geçişlerde herhangi bir takılma yaşanmıyor. Huawei Ascend Mate 7, performans testlerinde üst sınıfa oynadığını hemen belli ediyor.

    Üründe beğendiğimiz bir özellik, kullanılabilir 11.5 GByte ( Toplam16 GByte) kapasitenin microSD kart yuvası sayesinde 128 GByte’lık bir kapasite eklenebilmesi.

    huawei 3

    13 MP’lik Kamera ve parmak izi sensoru

    Huawei Ascend Mate 7, Full HD video ve 4128×3096 piksel çözünürlüğünde fotoğraf çekebilen 13 MP’lik bir kameraya sahip. Ön tarafta bulunan 5 MP’lik kamera ise videolu sohbet ve Selfie için yeterli. Her iki kameranın performansı ortalamanın üzerinde olduğunu söylemeliyiz.

    Arka kameranın altında parmak izi sensoru bulunuyor. Bu sensor sayesinde Huawei Ascend Mate 7’yi parmak izi ile açabiliyorsunuz. Parmak izi sensoru aynı zamanda, kamera tuşu, belirli uygulamaların çalıştırılması veya kilitlenmesi olarak da kullanılabiliyor. 5 farklı parmak izini kayıt edebilen Huawei Ascend Mate 7, taranan parmak izine göre belirli uygulamalarını çalıştırıp belirli uygulamaları da engelleyebilmesi iyi düşünülmüş bir özellik.

    huawei 4

    300 Mbit/sn LTE

    Android 4.4 KitKat işletim sistemine sahip Huawei Ascend Mate 7, hem 2.4 hem de 5 GHz kablosuz standartları destekliyor. 802.11ac teknolojisi bu üründe ne yazık ki entegre edilmemiş. Buna karşın NFC, GPS, Bluetooth ve kategori 6 LTE standartlarını destekliyor. Özellikle LTE CAT 6 desteği çok önemli. Birçok üretici CAT 4 LTE desteği ile 150 Mbit/sn’lik veri transfer hızlarını destekliyorken, Huawei Ascend Mate 7 300 Mbit/sn transfer hızına ulaşabiliyor.

    Üründe beğendiğimiz bir özellik, 4100 mAh’lik pil ile oldukça ince (156 x 80 x 7,8 mm) ve hafif (180 gr) olmasının yanı sıra 1 gün boyunca rahatlıkla çalışabilmesi.

    Ürün hakkında detaylı bilgi ve satın almak için buraya tıklayın

    Oyuncular için kitaplar

    1

    Teknolojinin gelişmesi ile birlikte insanoğlunun eğlence anlayışı da köklü bir biçimde değişti. Eskiden kart veya fiziksel oyunlar ile eğlenen insanlar, artık evlerinde dijital ortamda hazırlanmış karakterleri ile günün stresini üzerlerinden atmaya çalışmaktalar. Başlarda amatör bir ruh ile ortaya çıkan bu sektör, şimdilerde milyarlarca doların döndüğü, Hollywood filmlerine kafa tutan bir iş kapısı haline geldi. Öyle ki geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan Destiny isimli konsol oyunu, tam 500 Milyon Dolar’a mal edildi. Bir başka oyun Grand Theft Auto V ise 1 Milyar dolardan fazla gelir elde etmeyi başardı. Eğer siz de bu sektöre giriş yapmak ve şansınızı denemek istiyorsanız, aşağıdaki kitaplara bir göz atmanızda fayda var.

    Black Art of 3D Game Programming

    Black Art of 3D Game Programming kitabında 3 boyutlu oyun karakterleri tasarlamak için gerekli olan bilgi ve birikimi sizlere kazandırmak için yazılmış. İçinde bir karakteri veya ortamı tasarlarken ihtiyacınız olan optimizasyon tekniklerini özenle belirten kitap. Özellikle poligon optimizasyonu hakkında başarılı teknikleri öğretmeyi başaran Black Art of 3D Game Programming, Andre Lafflothe tarafından yazılmış.

    75 TL Kitap etiketine sahip olan bu kitap ile hayallerinizi süsleyen oyunları tasarlayabilir, video oyunları sektörüne girişinizi hızlandırabilirsiniz.

    133173387_tn50_0

    Unreal Engine 4

    Güvenç Şahin tarafından hazırlanan bu kitap ile Unreal Engine 4 oyun motorunu kullanmak isteyen geliştiricilere yol gösterici bir kılavuz oluşturulmuş. Kitabın tamamında Unreal Engine 4’ün başlangıç seviyesi tekniklerinden, ileri seviye uygulamalara kadar detaylı bir anlatım söz konusu. Bu nedenle en acemi girişimcilerden, profesyonel geliştiricilere kadar Güvenç Şahin’in Unreal Engine 4 kitabı oyun geliştirmeyi düşünenler için muhteşem bir rehber olmayı başarmış.

    Kodlab Yayın Evi tarafından dağıtılan kitap 25 TL’ye satın alınabiliyor.

    2cb0f539-271b-4066-9a8c-3787cbd3c863-1

    Oyuncunun Günlüğü

    Oyuncunun Günlüğü, bilgisayar oyunları üzerine uzmanlaşmış olup, bu kulvarda yayıncı, eleştirmen ve hepsinden önemlisi “oyuncu” olarak tanınan Berk İybar’ın imzasını taşıyor. Kitap, bilgisayar oyunlarının tarihçesine ve çevrelerinde oluşturduğu kültüre dair izlenimler, anekdotlar, yorumlar içermekte.

    “Anneme PES oynadığımı söylemeyin, o beni profesyonel futbolcu sanıyor” mottolu yayında, çok sayıda enteresan sorunun yanıtı gizli:

    – Bilgisayar oyunları bağımlılık yapar mı?
    – Oyun dünyasını Avrupa’dan fetheden lejyoner Türkler kim?
    – Kaybeden şampiyonlar içimizde mi?
    – Hayatın kendisinde ulaşılabilecek en yüksek skor kaçtır?

    444d0ac6-3c72-4128-8db6-9e4af281c49b

    Cem Mumcu, Mevlüt Dinç, Erkan Bayol gibi isimlerle konu üzerine gerçekleştirilmiş kapsamlı röportajların da bulunduğu kitap, Türkiye’deki bilgisayar oyunları kültürüne yönelik derli toplu ve öncü bir çalışma olmak özelliği de taşıyor.

    Berk İybar tarafından hazırlanan kitap, LAL Yayınevi’nden dağıtılıyor. 11 TL’lik fiyat etikeli ile raflarda yerini almış.

    3D Studio Max Karakter Modelleme

    Karakter modelleme konusu, katı modelleme ve mimari modellemeden biraz daha farklı süreçlere sahiptir. Bu kitapta ise modelleme aşamaları Karaktoris ismi verilen bir süreç ile anlatılmış. 3D Studio Max programının yanı sıra ZBrush, UVLayout, Photoshop, Topogun ve Crazy Bump programlarına da değinen kitap, düşük poligonlu karakterlerin nasıl yüksek poligonlu detaylar ile süslenebileceğine ve nasıl texture’lerin kullanılması gerektiğine özenle değinmiş.

    Ahmet Ali Sürnen tarafından yazılıp, Kodlab Yayın Evi tarafından dağıtılan kitap 35 TL’lik fiyat etiketine sahip.

    db68e9a1-b995-4bcc-b853-f0529d323bf3-1

    Android Oyun Programlamaya Giriş

    Mobil cihazların günlük ve iş hayatımıza girmesi ile birlikte, hem yeni iş alanları doğdu, hem de bilişim teknolojilerinde yeni bir çağa giriş yapıldı. Bu ani ve büyük değişime hızlıca adapte olmak isteyen girişimciler ise, ilk şans olarak daima oyun sektörünü kullanmakta. Android Oyun Programlamaya Giriş kitabında 2D Grafik motoru olan AndEngine detaylıca incelenmiş. Nicolas Gramlich tarafından geliştirilen açık kaynak kodu AndEngine, tamamen Java kullanılarak geliştirilebilir bir yapıda hazırlanmış.

    Kodlab Yayın Evi tarafından dağıtılan kitap, Abdul Kerim Fırat tarafından yazılmış ve 35 TL’lik fiyat etiketine sahip.

    31164

    Console Wars: Sega, Nintendo, and the Battle that Defined a Generation

    Oyun konsollarının inanılmaz savaşını konu alan bu kitap, 1990’larda Sega ve Nintento’nun rekabetini detaylıca incelemekte. Her konsolun kendine has avantajlarını sonuna kadar kullandığı bu dönem, bir neslin oyun dünyasını kökünden etkiledi, ve şuan ki PlayStation ve Xbox’ların yolunu açtı. Kim bilir belki de Nintendo ve Sega olmasaydı, bugün Xbox One’ları, PlayStation 4’leri hiç göremeyebilirdik. (spinabifida.net)

    Blake J. Harris tarafından yazılan kitap 20$’lık fiyat etiketine sahip.

    18505802

    Bilim ve Teknoloji

          Bilim ve teknolojiye birbirlerinden ayrılmayan bir bütünün iki parçası diyebiliriz. Bilim ve Teknoloji terimlerini genel olarak tanımlayarak bu haftaki yazıma başlamak istiyorum.

    Bilim Nedir?

          Bilim, deneysel yöntemler ve var olan gerçeklerden yola çıkarak, bilgi yasalarını ortaya koymak için araştırma sürecidir. Aynı zamanda insanların hayat koşullarını iyileştirmek için yapılan çalışmaların bütünü olarak ta ifade edilebilir. Bir başka bilim tarifi de evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim olarakta tanımlanabilir.

    Teknoloji Nedir?

          Teknoloji, insanoğlunun ihtiyaçlarına uygun yardımcı alet ve araçların yapılması ya da üretilmesi için gerekli bilgi ve yeteneklerin tamamıdır. Teknolojiyi ayrıca, bir sanayi dalıyla ilgili üretim yöntemlerini kullanılan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgilerin tamamı olarak ta tanımlayabiliriz.

          Teknolojinin gelişmesiyle insanoğlu, birçok kolay kullanım imkanına sahip olmuş, her geçen gün bir yenisini daha gördüğümüz teknolojik ürünler, artık hayatımızın tam anlamı ile parçası haline gelmiştir.

          Bilim de araştırma yaparak, gözlemleyerek, deney yaparak kurallar oluşturmak esastır. Yani kesin kurallar söz konusudur. Bilim, insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşmasına, bilinmeyen olguları bulmasına ve yeni şeyler öğrenmesine aracılık eder. Tüm bilim dalları evrenin bir bölümünü kendine konu olarak seçer, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak, yasalar çıkarmaya çalışır.  Einstein, bilimi “her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası” olarak tanımlamıştır.

    Businessman and business sketch      Yüzyıllardır insanoğlunun yeryüzündeki yaşama ortamına duyduğu merak, onu yaşam standartlarını artırmak için çalışma yapmaya yöneltmiş, doğal gibi görünen olayları anlama çabası, aslında dünyanın gizemlerle dolu bir yer olduğunu ve bunları çözümlemek gerektiği gerçeğini doğurmuştur. Geleneksel bilim sadece anlamaya ve çözmeye odaklansa da ileri safhalara bölünen bilim türleri sadece çözmeyi değil çözümden öte ilerlemeyi de kapsar. Geçmişe bakıldığında en önemli sayılan bilim dallarından bazıları matematik, geometri, gök bilimi ve tıptır. Çok çeşitli matematiksel çözümleme sistemlerinin geliştirildiği ilk zamanlardan bu yana hâlâ yeni formüller, sistemler, kuramlar geliştirilmektedir ki bu da bilimin sürekliliğine bir örnektir.

          Bilimsel yasalar bilimin vazgeçilmez öğeleri olsa da, hâlen birçok bilimsel yasanın doğruluğu tartışılır düzeydedir. Bilim deneye çok önem verir ve bilimsel yöntem deneye dayanır. Bu evre, işlenen konuyu daha inandırıcı kılmanın yanında belirli bir çerçeveye oturtur. Sadece kâğıt üzerinde birer kuram iken yasalaşabilir ve temel taş niteliğine bürünebilir. Bilimin sonsuz bir süreç içinde değişimi değiştirilemez bir durumdur. Zaman içinde alt dallara bölünen bilim, sayısal ve sosyal alanlarda ayrı konulara bürünmüş; fakat nitelik açısından aynı amaca hizmet etmeyi sürdürmüştür

    Media technologies concept      Teknoloji’de bilimsel gerçeklikler göz önüne alınarak, bilimin elde ettiği genel ve kesin kurallara göre insan yaşamını kolaylaştıran mekanik ya da elektronik aletler yapılmaktadır. Teknolojinin sınırı bilimdir. Yeni buluşlar teknolojinin kaynağını oluşturmaktadır. Bilim, teknolojiye altyapı oluşturur. Teknoloji bunun karşılığı olarak Bilim’e araştırma, geliştirme ve yeni buluşlarda kolaylık sağlar.

    Bilimin Sonucu Olarak Teknoloji

          Bilimin bir sonucu olarak ortaya çıkan teknoloji, hayatımızı her alanda kolaylaştırmayı başarmış durumda. Bilimle Teknoloji arasında  döngüsel bir ilişki vardır; bilimsel çalışmalar uygulamaya elverişli bilgi üreterek teknolojik gelişmeye yol açarken, teknolojik gelişmeler de bilimsel araştırmanın daha uygun şartlarda yapılmasını sağlayarak bilimsel gelişmeyi hızlandırmaktadır.

    Bilim ve teknolojinin insanlık için önemini ortaya koymak amacıyla 8 -14 Mart günleri Bilim ve Teknoloji Haftası olarak düzenlenmiştir.

    HTC’nin yeni One M9’u görücüye çıktı

    0

    HTC’nin yeni amiral gemisi One M9 söylentileri uzun zamandır vardı. Geçtiğimiz hafta düzenlenen bir etkinlikle tanıtılan ürünü HTC’nin fuar alanında yakaladık. İlk bakışta M8 ile aynı olan ürünün ne gibi farklılıklar sunduğunu videomuzda izleyebilirsiniz.

    Makineler düşünebilir mi? Alan Turing’in hayatını adadığı soru

    Alan_Turing_photoBilim dünyasını ve dolayısıyla insanlık tarihini değiştiren insanlar konusunda çoğu zaman vefasız davranırız. Birkaç popüler isim dışında çalışmalarına aşina olduğumuz isim pek yoktur. bellevuehealthcare Alan Turing de bunlardan biri ancak Oscar beklenen filmler arasında izlediğimiz The Imitation Game: Enigma ile kendisi hiç şüphesiz daha tanınır hale gelecektir. 1912 yılında doğan Alan Turing dönemin çok ilerisinde çalışmalara imza atmış bir bilim adamı. Film ağırlıklı olarak kendisini Nazi şifreleme sistemi Enigma’yı kıran kişi olarak yansıtsa da aslında Alan Turing’i yapay zeka ve bilgisayarların temeli olarak görebiliriz. İngiltere’de o dönemin yargı sistemi sonucu baskılara dayanamayıp homoseksüel olduğu için cezalandırılan Turing, 1952 yılında henüz çok gençken intihar etmiş değerli bir beyin. Çocukluk yaşlarında cinsel tercihini etkileyen ve özel ilgi duyduğu arkadaşı Christopher Morcom’un ölümünden sonra neredeyse tüm yaşamanı analitik düşünce sonucu fikirler üreten makinelere adayan Turing, Enigma’yı kırdığı ve İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren makinesine de bu arkadaşının ismini koydu. Ömrünün son zamanlarında bile Christopher isimli yeni bir makine üzerinde çalışan Turing’e göre yapay zeka ile üretilmiş bir makine düşünebilir. Sadece biz insanlardan farklı olarak düşünür. Turing bu düşünce yapısını o kadar özümsemiş biri ki savaşın kaderini tayin eden kararları da istatistiksel şekilde vermekten çekinmiyor. Yani çok daha fazla insanın hayatını kurtarmak için birçok yaşamın feda edilmesine “mantık çerçevesi” içerisinde aynen bir bilgisayarın yapacağı gibi karar vermiş biri. “Bu beni canavar mı yapar, insan mı, makine mi?” diye uzun içsel çatışmalar yaşadığının sinyallerini de filmden alıyoruz.

     

    Turing Testini geçen ilk bilgisayar!

    Alan Turing ölümünden önce bilgisayarların düşünüp düşünmeyeceğini belirleyen bir test sistemi geliştirdi. Testte kontrol grupları çeşitli soruları yöneltiyorlar. Karşı tarafta ise bir gerçek insan bir de bilgisayar bulunuyor. Beş dakikalık soru-cevap yazışmasının ardından eğer insanların %30’u karşısındaki bilgisayarı insan ile karıştırırsa Turing’e göre o bilgisayarın artık düşündüğü kabul edilebilir. Bugüne kadar tüm yapay zekalar bu testten kalırken ilk kez geçen sene Vladimir Veselov tarafından geliştirilen Eugene isminde bir yazılım, çeşitli aktör ve yazarlardan oluşan katılımcıların %33’ünü insan olduğuna ikna etmeyi başardı. Testi geçen yapay zekaya http://www.princetonai.com/bot/ adresinden ulaşmanız mümkün. Şu sıralar yoğunluk nedeniyle henüz tam randımanlı olarak sohbet edemese de Terminator misali “Geri geleceğim!” diyor.

    alan-turing-first-compute-450892

    Eugene’nin testi geçemediğini veya onun ilk olmadığını iddia edenler de var. 1966 yılında Joseph Weizenbaum tarafından geliştirilen ELIZA programının ilk olduğuna inanlar da var. ELIZA programı aslında psikolojide kullanılan PCT yani birey merkezli terapi yöntemini yazılıma dökmeye uğraşıyor. Bu metot sayesinde aslında siz terapistle veya durumda göre bilgisayarla konuşurken aslında uygun yönlendirmelerle kendinize dönüyorsunuz. Bir çeşit tedavi yöntemi olan bu uygulamanın bilgisayardaki karşılığı ise anahtar kelimelerin tekrar ettiği bağlamdan doğuyor.

    Makinelerin düşünmesi bilim kurguya ilham veren bir konu. Yapay zekanın insanı alt etmesi ve dünya üzerinde baskın hale gelmesine kadar çeşitli kurgular söz konusu. Scarlett Johansson’ın seslendirdiği Her filminde benzer bir konu dramatik olarak işlenmişti. Gelişmiş işletim sistemleri ile aşk yaşama noktasına gelen insanlar filmin temel noktasıydı. Gerek Alan Turing’e geren bu tarz bilim kurgulara baktığımızda aslında insanın içindeki boşluğun ve keşif arzusunun makinelere bir nevi can verdiği söylenebilir. Bir taraftan bilim insan zekası ve beyne dair birçok araştırma yaparken öğrendiklerini yapay zekaya aktarmaya çalışırken diğer taraftan yalnızlaşan insan makinelerde yaşama dair anlamlar aramaya çalışıyor. O veya bu şekilde bu çelişki, bilimde umut verici gelişmelere yol açan bir ateşleyici rolünde.