Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1786

    Pokemon GO günde 1 milyon 600 bin dolar kazandırıyor

    0

    Ekran Resmi 2016-07-19 17.15.47

    Pokemon GO’nun dünyada büyük bir çılgınlık halini aldığı şüphesiz. Oyun yüzünden birbirine zarar veren, halkı rahatsız eden ve polis tarafından tutuklananlar bir yana, çarpıcı bir mobil oyun deneyimi vaat ettiği görülüyor, heyecanlı ve eğlenceli olduğu da gerçek. Peki yapımcısı Nintendo adına işler nasıl gidiyor? Yüzlerin güldüğünü sorgulamaya gerek yok, detaylar ise akıl almaz boyutta…

    Kısa süre önce 27 yeni ülkede daha yayınlanan Nintendo GO, böylelikle dünya genelinde 33 ülkede uygulama mağazaları üzerinden indirilebilir durumda. Elbette başka yollarla da mobil cihazlara yüklenebiliyor. Toplamda ise yapımın, geliştiricisi Nintendo’ya sadece bir gün içinde 2 milyon dolara yakın gelir sağladığı bildirilmiş durumda. Ilk ayı için 55-60 milyon dolar kazandırması muhtemel görünüyor. Piyasada ise Pokemon GO oyunu, şirketin gelirini 14 milyar dolar artırdı. Üstelik trend daha da artıracağı yönünde…

    Facebook’u geçti!

    İlginç istatistikler de var. Örneğin Pokemon GO, daha ilk haftasında ABD’deki mobil cihazların yüzde 5’ine yüklenmiş. Oran küçük görünebilir ama değil; örneğin Tinder’da söz konusu oran yüzde 2 bandında. Diğer dikkat çekici gösterge ise kullanım sıklığı ile ilgili; dünya genelindeki Pokemon GO oyuncularının günde ortalama 33 dakika oynadıkları tahmin ediliyor. Bu süre, Facebook için 22 dakika. Yani Pokemon oyunu indirilmesinin yanı sıra bir şekilde de oynanıyor.

     Türkiye’de son durum

    Türkiye adına ise ilginç bir durum söz konusu. Yunanistan, Bulgaristan ve Kıbrıs’ta Pokemon GO, App Store ve Google Play üzerinden indirilebilir durumda. Adeta kapılara dayanmış durumda, ancak oyun severlerin bir müddet daha beklemesi gerekiyor. Nintendo yetkilileri konuyla ilgili olarak kısa süre içinde oyunun 200 ülkede yer alacağını açıkladılar.

    Housing nedir? Ne işe yarar?

    housing04

    Yaz aylarında daha fazla ilgi çeken ve fotoğraf makineleriyle video kameraları su altında kullanma isteği, ‘housing’ adı verilen kılıflar sayesinde mümkün hale geliyor.

    İngilizce’de ‘housing’ olarak tanımlanan ve video kamera/fotoğraf makinesi için özel üretilen kılıflar bu cihazların belli bir mesafeye kadar su altında kullanılmasına imkan tanıyor. Bu tarz kılıfların en basitleri ise 10-15 TL’ye satılan ve cep telefonları sulu ortamlarda kullanma imkanı sunan ürünler. Bunlar ağızlarında özel bir kilit mekanizması bulunan plastik poşetler. Amaçları su altında kullanım olmayan bu basit ürünler su sıçraması ve benzeri durumlarda cep telefonu ya da küçük fotoğraf makinelerini korumak için tasarlanan çözümler.

    Konu su altında kullanım olduğunda bir diğer çözüm zaten su geçirmez cihazlar oluyor. Son yıllarda sayıları biraz daha artan bu fotoğraf makineleri herhangi bir kılıfa gerek olmadan su altında kullanım imkanı sunuyor. Ancak bu ürünlerin kullanım mesafesi 30-40 metreyi geçmiyor. Ayrıca bu ürünler ağırlıklı olarak amatör kullanım için tasarlanmış fotoğraf makinelerinden oluşuyor.

    housing03

    Ciddi manada bir kullanım aranıyorsa imdada profesyonel çözümler yetişiyor. Genelde polikarbon şeffaf plastikten üretilen bu kılıflar özelliklerine göre çok daha derin sularda kullanılabiliyor. Bu ‘housing’ çözümleri cihaza özel üretiliyor. Yani Canon marka X model bir fotoğraf makineniz varsa buna özel ‘housing’ almanız gerekiyor. Özel üretim oldukları için dijital SLR ya da aynasız modeller için tasarlanan  ‘housing’ çözümlerinin fiyatları biraz yüksek. Öte yandan marka modelden bağımsız ve özellikle kompakt fotoğraf makineleri için üretilen üniversal çözümlerin de olduğunu hatırlatayım. Bu çözümler aynen cep telefonu kılıflarında olduğu gibi plastik bir kılıf ve ön yüzünde objektif çıkıntısından oluşuyor.

    Kompakt fotoğraf makineleri için sunulan marka/modele uygun ‘housing’ çözümlerinin fiyatları çok yüksek olmuyor. Ancak konu SLR ya da aynasız modeller olduğunda fiyatlar biraz yüksek olabiliyor. Hatta model ve özelliğine göre fotoğraf makinesinden daha pahalı çözümlerin de olduğunu söylemek isterim. Elbette bunlar profesyonel seviyede çözümler ve sizin bu işten para kazanacağınızı varsayarak tasarlanıyorlar.  Örnek vermek gerekirse 100 metreye kadar su altında kullanılabilen bu tarz bir ‘housing’ çözümünün fiyatı 7 bin dolara kadar çıkabiliyor. Video kameralarda ise bu rakam 12 bin dolar seviyesinde seyrediyor.

    housing02

    Profesyonel işler için elbette profesyonel ekipman gerekeceği için olayın bütçe kısmının çok önemi kalmıyor. Ancak konu amatör kullanım olduğunda farklı çözümleri hesaba katmak gerekiyor. Bu tarz bir ürünü tercih etmeden önce ne için kullanacağınıza karar vermek gerekiyor. Amacınız sadece cihazınızı sudan korumaksa daha basit ve ekonomik ürünler işinizi görecektir. Su altında kullanım istiyorsanız haliyle basit bir çözüm işinize yaramayacaktır. Bu tarz bir ürün seçerken de kaç metre su altında kullanacağınıza göre tercih yapmanız gerekir. Bu bakımdan ‘housing’ almadan önce beklenti ve ihtiyaçlarınızı belirleyip analitik bir değerlendirme yapmanızı tavsiye ederim.

    Dalış meraklılarının ilgisini çeken aksesuarlardan olan ‘housing’ çözümleri elektronik cihazları su altında da kullanma imkanı sunuyor. Denizlerin altındaki yaşamı da kayıt altına almayı sağlayan bu teknolojik yardımcılarımız sayesinde fotoğraf makinelerimizi ve video kameralarımızı en ulaşılmaz noktalara bile taşıyabiliyoruz.

    Işığınız bol olsun…

    Pokemon Go hack’lenmiş olabilir!

    maxresdefault

    Pokemon GO, kısa süre önce aralarında komşumuz Bulgaristan, Hollanda, Belçika gibi ülkelerinde olduğu 26 ülkede daha uygulama mağazaları üzerinden doğrudan indirilebilir hale geldi. Pokemon GO’nun yarattığı heyecan fırtınası çok sayıda yeni ülkede de görülmeye başlanmıştı ki oyun çöktü. Oyunla ilgili yetkililer, problem doğrularken bir gün içinde durumun normal döndüğü açıklandı. Ancak bu noktada ilginç gelişmeler günyüzüne çıktı…

    PoodleCorp adındaki bir hacker grubu, Pokemon GO sunucularını hack’lediklerini ifade eden tweet’ler paylaştı. Daha önce ünlü YouTube fenomeni PewDiePie’ı da hack’leyen grubun DDOS saldırısı sonucu çökertildiği iddia edilen (kesin olarak bilinmiyor) sunucuların sorumlusu olup olmadığı ise henüz net olarak bilinmiyor. Öte yandan konuyla ilgili bir yalanlama da yok. Ancak bununla da bitmiyor…

     Bir başlangıç mı?

    Geçtiğimiz ay Google CEO’su ve Spotify CEO’larını hack’leyen, sayfalarımıza da çeşitli haberlerde konuk olan OurMine adlı grup da Pokemon GO sunucularını çökerttiklerini belirtti. Pokemon GO yetkililerini kendileri ile temasa geçmeleri konusunda uyaran hacker grubunun amacına ulaşıp ulaşmadığı ise bilinmiyor. En nihayetinde ise tanınmış hacker grupları, Pokemon GO’yu hedef almış olabilir, gelecekte de benzer gelişmeler yaşanabilir. Çünkü PoodleCorp tarafından yapılan bir diğer paylaşımda ‘bunun bir başlangıç’ olduğu ifadeleri yer almıştı.

    Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz…

    İngiltere’de ciddi boyutta azalan arı popülasyonunu koruma yönünde yeni adımlar

    0

    120241-810a59cc-7cd3-11e3-897f-d21e3ddd1df9

    Arı sayısındaki azalmanın bitki çeşitliliği ve gıda zincirini tehdit eder boyutta olduğu İngiltere’de bu durumu tersine çevirme yönünde adımlar sıklaşıyor.

    Ülkede kentleşmede görülen artışla birlikte arı popülasyonu ciddi seviyede düşmüş durumda ve bunun en temel sonucu olarak da bitkilerin sayısı ve verimliliğinde de azalma görülüyor. Sürecin mevcut hızla devam etmesi halinde ilerleyen yıllarda gıda sorunlarının baş gösterebileceği kaydediliyor.

    Çip yerleştirildi

    Araştırmacılar, mevcut arıların üzerine takip edilebilmeleri için bir çip yapıştırmaya başladılar. EuroNews’in haberine göre şimdiye kadar doğal ortamlarındaki 700’e yakın arıya yerleştirilen çipler, canlıların korunmasında etkin rol oynayacak. Londra’da şimdiden çiçeklerin üzerinde, sırtlarında numaralar bulunan arılar görülmeye başlandı. İlginç görüntüler, halkın da farkındalık kazanmasında etkili oldu. Ülkedeki her arı adeta altın değerinde.

    Altında yapıştırıcı olan çipin yakalanan arıların sırt kısmına yerleştirildiği belirtilirken metodun canlılara zarar vermediğinin de altı çizildi.

    Londra Belediyesi: Balkonlarda çiçek koyun

    İngiltere’de arıların popülasyonunun artması için geçtiğimiz aylarda Londra’da halkın balkonlara canlılara gıda maiyetinde çiçekli bitkiler yerleştirmesi istenmişti. Avrupa’da yüksek kentleşme ile birlikte arıların sayısı hızla artıyor ve devamında besin döngüsü açısından ciddi risklerin görülebileceği belirtiliyor.

    Bilim dünyasına dair gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    ARM, Japon telekominikasyon şirketi SoftBank tarafından satın alındı [Güncellendi]

    Ekran_Resmi_2016-07-18_13_35_11

    Mobil cihazlardan IoT teknolojilerine çoğu işlemcinin mimari tasarımının sağlayıcısı ARM, bir Japon telekominikasyon şirketi olan SoftBank tarafından satın alınıyor. Henüz kesinleşmeyen girişim doğrulanırken, konuşulan rakamın 32 milyar doların biraz üzerinde olduğu kaydediliyor.

    Akıllı saat, akıllı telefon, tablet gibi cihazlarda kullanılan işlemcilerin mimari altyapısını sunan lisanslama markası ARM’a dair bu flaş satın alım olasılığı, 2016’nın en önemli teknoloji el-değiştirme adımı olabilir.

    Apple, Samsung gibi teknoloji dünyasının en önemli markaları ile Qualcomm, MediaTek gibi dev çip üreticilerinin de aralarında bulunduğu 300’den fazla markayı doğrudan ilgilendiren gelişmeye dair beklenti ise satın alımın onaylanıp kısa süre içinde açıklanması. Her an beklenen haber gelebilir…

    ARM’ın gelecekte çok daha yoğun ilgi görecek IoT cihazlarının da etkisi ile birlikte sevkiyatlarını artırması bekleniyor ve SoftBank’in büyümesine de pozitif etkisinin olacağı.

    AB’den çıkış etkili oldu mu?

    İngiltere merkezli ARM’in ülkenin AB’den çıkma kararından sonra satın alınma durumuyla karşı karşıya kalması da ilginç bir detay. AB ile ilişkilerde gelinen nokta ile birlikte menşei İngiliz olan şirketlerin kan kaybetmesi ve ülke ekonomisinin de durumdan olumsuz etkilenmesi yönünde beklentiler var.

    GÜNCELLEME – 18 Temmuz, 13:30

    Satın alımın gerçekleştiği ARM tarafından resmi olarak duyuruldu. Söz konusu rakamın 24,3 milyar İngiliz Sterlini yani 32 milyar dolar olduğu duyuruldu.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Yeni otomobil teknolojilerine bir bakış…

    Female hands holding map of future in the car. Map is my own design

    Modern otomobilin doğumu olarak 1886 yılı kabul edilir. O yıl Alman mucit Karl Benz, ilk otomobil şirketi olan Benz Patent-Motorwagen’i kurmuştu. 20. yüzyıla gelinceye kadar otomobiller halk arasında çok yaygınlaşmadı. Ancak, Ford Motor Company tarafından seri olarak üretilmeye başlanan Model T, 1908 yılında otomobilin halka inmesine neden oldu. O günden bu yana 130 yıldır otomobiller teknoloji sayesinde gelişmeye devam ediyor. Peki, bizi otomobille dünyasında hangi yenilikler bekliyor? İlk 10 teknolojiyi sizler için sıraladık.

    1 – Sürücüsüz otomobiller: Bu konuda uzun süren çalışmalar var. 2020 yılına kadar bu teknolojiye sahip otomobillerin yollarda yerini alması bekleniyor. Aslında yanıtlanması gereken bir çok soru var. Ama uzaktan kumandanın ilk günlerini düşünün… Bu teknolojinin gelmesi kaçınılmaz bir sonuç…

    2 – Sürücüyü devre dışı bırakan sistemler: Orijinal adı “Driver override systems” olan bu teknoloji aslında, sürücüsüz otomobil teknolojisiyle ilişkili. Hatta bu yeni teknolojiye geçişte yeni bir evre olarak da düşünülebilir. Sürücünün yetersiz kaldığı bazı durumlarda otomobilin otomatik olarak devreye girmesi. Diyelim ki, sürücü ani fren gerektiren bir durumda frene basmakta gecikti. Otomatik sistem onun yerine frene basarak otomobili durduracaktır. 2020 yılına kadar gaz ve fren pedalını karıştırmak artık tarih olacak deniyor.

    3 – Biyometrik araca erişim sistemi: Yıllardır anahtarı kapı kilidine sokmuyoruz. Otomatik kapı sistemi, daha sonra anahtarın yanımızda olmasının bile yettiği sistem derken otomobilinize parmak izinizle, ya da retinanızı taratarak girmeye ne dersiniz? Aslında şu anda hemen hemen birçok telefonda bulunan parmak izi tarama özelliğiyle hem anahtar taşımamak, hem de otomobil hırsızlarını durdurmak güzel olmaz mıydı?

    4 – Gelişmiş araç takibi: Birçok devlet ve sigorta şirketi bir kişinin toplamda kaç km araç kullandığını sorguluyor. Özellikle sigorta şirketleri az otomobil kullanan ile çok otomobil kullananlar arasında farklı primler ödenmesi gerektiğini gündeme getirdi. Sigorta şirketleri, 2020 yılına kadar sürücülerin araç kullanma alışkanlıklarını izleyerek prim miktarına karar verecekler.

    5 – Aktif pencere ekranları: Aslında savaş uçaklarından esinlenerek geliştirilen Head-Up Display (HUD) yaklaşık 20 yıldır, göstergelerin ön cama yansıtılması suretiyle sürücülerin dikkatlerini dağıtmadan seyirlerini sürdürmelerine yardımcı oluyor. Ancak 2020’ye kadar otomobilin tüm pencereleri özel bir teknolojiyle adeta ekran gibi kullanılabilecek. Üstelik dokunmatik özellikli olarak. Navigasyon haritanızı hemen yan camda görüntüleyebilecek ve parmağınızla işaret ettiğiniz noktaya gidebileceksiniz.

    6 – Aracı uzaktan durdurma: Aslında bu teknoloji halihazırda çok pahalı otomobillerde çalınmaya karşı özel bir güvenlik önlemi olarak mevcut… General Motors’un bir iştiraki olan OnStar, birçok polis takibinde otomobilleri uzaktan durdurdu. Aslında bu teknoloji kötü niyetli kişiler bir tarafa sürücüler tarafından bile çok iyi bilinmiyor. Ancak, 2020’ye kadar hem daha fazla yaygınlaşacak, hem de daha iyi bir farkındalık oluşacak.

    7 – Aktif sağlık durumu izleme sistemi: Ford Motor Company, emniyet kemeri ve direksiyona takılacak bazı sensorlerle sürücünün sağlık durumunu anlık olarak izlemek konusunda bir fikir ortaya arttı. Ayrıca giyilebilir bazı teknolojik gereçlerin blutooth teknolojisi sayesinde otomobille eşleşmesi de söz konusu da olabilir. Kalp atışlarınızda, ya da tansiyonunuzda bir dengesizlik yaşadığınızda otomobil otomatik olarak kenara çekecek ve en yakın hastaneye ve ambulans bilgi sistemine acil durum çağrısı yapacak.

    8 – Dört silindirli süper otomobil: Ford’un çift turbo V6 kullanan yeni spor otomobili herkesin malumu… Elbette geleneksel motor gücü hayranlarına saygımız sonsuz ama, çok hafif bir V6 bile 600 beygir güç sunabiliyorsa, çok yakında 200 beygirden fazla güç sunan dört silindirli motorları yollarda görebileceğiz demektir.

    9 – Akıllı/kişiselleştirilmiş otomobiller pazarı: Facebook, Twitter ve Gmail’de davranışlarınıza göre size özel ilanlar görmeye alışmışsınızdır. 2020 yılına kadar da ortalama bir otomobil internete bağlanacak ve sizin otomobilinizi kullanma alışkanlıklarınıza göre pazarlamacıların size özel sunduğu tekliflerle karşılaşacaksınız.

    10 – Değiştirilebilir gövde panelleri: Küçük SUV otomobillere olan talep son zamanlarda büyük artış göstermiş durumda. Öte yandan küçük kamyonetlere de ilgi devam ediyor. Peki iki değişik tip otomobile de tek gövdede sahip olabilmek mümkün olabilir mi? Bir SUV düşünün, son derece hafif parçalardan oluşan… Tavan kısmı cam malzemeden… Birkaç panelin değişmesiyle bir anda kamyonete dönüşebilecek… 2020’ye kadar bir otomobil alıp birkaç değişik otomobil olarak kullanabileceksiniz.

    Lenovo A7010: Fiyat/performansı ile ön plana çıkıyor

    Lenovo yeni giriş seviyesi telefonunu piyasaya sürdü. Lenovo A7010 olarak adlandırılan bu yeni ürün özellikle fiyat/performans oranı ile kendisini farklılaştırmak istiyor.

    Lenovo, akıllı telefon pazarına oldukça hızlı bir giriş yaptı. Motorola’yı satın alması ile birlikte devler ligine giren Lenovo, birbirinden ilginç ürünlerle karşımıza çıktı. Tabi bunu yaparken daha çok giriş ve orta seviye ürünlerine ağırlık verdi. Üst seviye ürünlerinde birkaç deneme yaptıktan sonra isteyen başarıyı elde edemeyen Lenovo, fiyat/performans ürünleri ile iyi bir satış yakaladı. Lenovo A7010 işte bu tür bir ürün.

    1

    Lenovo A7010 farklı ülkelerde farklı isimlerle karşınıza çıkabiliyor. Örneğin bu model aynı zamanda Lenovo K4 Note olarak görünebiliyor ya da Lenovo Vibe X3 Lite ile satışta olabiliyor.

    Sade bir tasarıma sahip olan A7010, plastik bir yapıya sahip. Arka kapak çıkarılabiliyor ve bu alanda 2 adet SIM ya da 1 adet SIM ve 1 Adet MicroSD kart takılabiliyor. Cihazın sağ tarafında açma kapama ve ses düğmeleri yer alıyor. Arka kısmında ise 13 MP’lik kameranın arkasında parmak izi sensörü bulunuyor.  Lenovo A7010’un parmak izi sensorunun gayet başarılı olduğunu söylemeliyiz. Parmak izini hızlı algılayan bu sensor, kullanıcıyı bekletmiyor olması önemli bir özellik. Ön tarafa baktığımızda üst ve alt kısmında hoparlörler bulunuyor. HTC’nin One serisinden bildiğimiz bu Stereo hoparlörler 1.5 Watt çıkış gücü ve Dolby Atmos Sound teknolojisi ile fark yaratıyor. HTC’nin Boomsound teknolojisine bir alternatif oluşturmak isteyen Lenovo, sahip olduğu üç adet mikrofonu sayesinde dış gürültüleri bastırıp kullanıcıya temiz ve kaliteli bir ses performansı sunuyor. Bu da elbette telefon görüşmesine olumlu bir şekilde yansıyor.

    3

    Yaptığımız testlerde ses kalitesinin gerçekten iyi olduğunu gördük.  Stereo hoparlörler iyi bir performansa sahip olması da bizi şaşırttı. Yine de bu teknolojinin HTC’nin Boomsound’a yaklaşamadığını söylemeliyiz. Boomsound’un arka planda birçok teknoloji yatıyor ve iki adet Stereo hoparlör entegre ederek HTC’ye karşı bir alternatif yaratamazsınız.

    Performans

    Lenovo A7010, sekiz çekirdekli MediaTek MT6753 işlemcisine sahip. 64 bit ve 1.3 GHz hızında çalışan bu işlemci, Mali-T720 grafik birimini de üzerinde barındırıyor. 2 Gbyte bellek ve 32 GByte kapasite ile donatılmış olan Lenovo A7010, 1920×1080 piksel çözünürlüğüne ulaşan Gorilla Glass 3 korumalı 5.5 inç büyüklüğünde bir ekrana sahip. Lenovo, bu ürünü bir orta seviye telefon olarak konumlandırıyor.

    4

    Yaptığımız testlerde Lenovo A7010’un görünürde daha fazla bir performans sergilediğini gördük. Kendi arayüzünde menüler arasında hızlı geçmemizi sağlayan A7010, birçok uygulamayı rahatlıkla çalıştırabiliyor. Oyun konusuna gelince, A7010’un grafik yongasına fazla yük bindirmeyen oyunlarda, herhangi bir sorun gözlemleyemedik. Performans isteyen uygulamalar ve oyunlarda ise Lenovo A7010’un gücü pek yetmediğini söylemeliyiz. Bu ürün, daha çok günlük ihtiyaçlarını karşılamak isteyen ve yüksek bir beklentisi olmayan kişiler için uygun bir seçenek oluşturabiliyor.

    Lenovo A7010’un bir özelliği WorldMode modemi sayesinde dünyanın her yerinde LTE Cat 4 teknolojisini kullanabilmesi. Yeni nesil 802.11ac kablosuz ağ teknolojisine de sahip olan A7010, GPS ve Bluetooth 4.0 teknolojilerini de üzerinde barındırıyor.

    2

    Uygun Fiyat

    Lenovo A7010’un arka kısmında çift Led flaşlı 13 MP’lik bir kamera yer alıyor.  F2.2 diyafram aralığını sahip olan  bu kamera Phase Detection otofokus teknolojisini destekliyor.  Ön kamera ise 5 MP çözünürlüğüne ulaşıyor. Her iki kamera gün ışığında ortalama bir  performansta fotoğraflar çekiyor. Loş ortamlarda iyi bir performans beklemek yanlış olur. Daha doğrusu kameraların genel performanslarında çok bir şey beklemeyin.

    Üründe beğendiğimiz bir özellik, 3400 mAh’lik bir batarya bulunması.  Bu donanımlı bir ürün için pil değerinin iyi olduğunu söylemeliyiz.

    Sonuç olarak Lenovo A7010, genel olarak zengin donanım birleşenler arayan fakat yüksek bir maliyet ödemek istemeyen kullanıcılara hitap eden başarılı bir akıllı telefon olduğunu söylemeliyiz.

    Markalar için Snapchat

    snapchatSnapchat, 2012 yılında hayatımıza girdiği ilk dönemlerde markalar dünyasında çok da popüler olamadı. Bunun en önemli nedeni açıkçası markaların bu yeni platformu nasıl kullanılacağı henüz keşfedememesiydi.

    Ancak geçtiğimiz yıl rüzgar tersine döndü ve Snapchat ile markaların ilişkisinde her şey değişti. Snapchat yeni eklediği özellikler ile markaların daha kısa hikayelerle daha geniş kitlelere ulaşmasına imkan tanımaya başladı. Disney’den Red Bull’a kadar pek çok marka ile çalışan, Snapchat uzman ve ünlüsü Shaun McBride’a göre Snapchat bir yaratıcı-izleyici ilişkisinden çok arkadaşlık ilişkisi hissiyatı sunuyor. Ünlü ismin bu yorumu aslında yeni nesli bugünlerdeki bir numaraları eğlenceli kaynağı olan Snapchat’in giderek artan popülaritesini basitçe anlatıyor.

    Bloomberg’e göre Snapchat üzerinde her gün 10 milyar video (Facebook’ta bu sayı 8 milyon) yayınlanıyor ve aylık aktif kullanıcı sayısı 100 milyon. Bu rakam cidden inanılmaz. Snapchat son açıklanan verilere göre günlük 150 milyon aktif kullanıcı sayısı ile Twitter’dan daha fazla günlük aktif kullanıcıya sahip.

    Snapchat nasıl çalışıyor?

    İlk olarak kendi kendini imha eden fotoğraf ve video paylaşım uygulaması olarak başlayan Snapchat bugün hala zaman kısıtı olan fotoğraf ve video paylaşımında kullanılıyor. Snapchat ile bir gün boyunca çekilen fotoğraf ve videoları bir araya getirerek daha ilgi çekici ve uzun hikayeler oluşturabiliyorsunuz. Bu yılın başlarında Snapchat markalara kullanıcılarla daha çok ilişki kurma imkanı tanıyan Discover uygulamasına başladı. Discover markaların kendi içeriklerini uygulamaya aktarmalarına imkan tanıyor. Daha çok medya şirketleri tarafından kullanılan bu özellik, içerik odaklı markalara pek çok fırsat sunuyor.

    Markalar Snapchat’i nasıl kullanabilir?

    Snapchat gençleri hedef alan demografik yapısı ile markalar için oldukça değerli. Markaların Snapchat’i kullanmada 4 temel seçeneği bulunuyor.

    Bir ünlüye sponsor olun: Daha az riskli bir başlangıç için bir Snapchat ünlüsü ile işbirliğine gidilebilir. Bu şekilde marka her iki tarafın da kabul ettiği bir hikaye içinde yer alabilir. En sık kullanılan sponsorluk ilişkileri söz konusu ünlüyü bir etkinliğe veya video kaydına dahil etmek ya da markayı eğlenceli bir maceraya dahil etmenin doğal bir yolunu bulmak.

    İçerik paylaşın: Snapchat’i kullanmanın bir diğer yolu da kendi snap’lerinizi paylaşmak. Snapchat Stories’i kullanarak kendi fotoğraf ve videolarınızı hazırlayın. Bu sayede takipçilerin ilgisini çekebilirsiniz.

    Bir içeriğe sponsor olun: Snapchat kullanıcılar tarafından paylaşılan içerikleri Our Stories kanalı altında toplar ve markalara sunar. Örneğin New York City Story kullanıcılar tarafından yapılan paylaşımların bir montajı. Yapılan yerel ve uluslararası paylaşımlar da zaman zaman mevcut oluyor. Markalar Our Stories kanalında reklam alanı satın alarak içeriklerinin bu alanda görünür olmasını sağlayabilirler.

    Çalışmalarınızı genişletin: Daha fazla yoğunluk isteyen içerik ağırlıklı markalar Snapchat Discover’ı kullanabilirler. Snapchat’in bu yeni ödemeli lokasyonunda markalar içeriklerini daha geniş kitleler ile paylaşabilirler.

    Nelere dikkat etmeli?

    Snapchat kimliğinizi dikkatli seçin: Snapchat kullanıcıları marka adınızı yazdığında kolayca eşleştirme yapabilmeli. Snapchat kimliğinizin sezgisel ve basit olduğundan emin olun. Örneğin General Electric’i “generalelectric” yazarak bulabilirsiniz ancak “general electric” yazdığınızda bir karşılık gelmeyecektir.

    Resminiz mükemmel olmasın: Canlı ve spontane paylaşımların olduğu bu kanalda mükemmeli aramak gereksiz. Yani eğer resimlerinizde photoshop kullanıyorsanız hata yapıyorsunuz demek. Snapchat’de ilginç olmak istiyorsanız eğer gerçekçi ve filtresiz paylaşımlar yapmanız gerekli.

    Güzel hikayeler anlatın: Diğer sosyal kanallarda olduğu gibi içerik en önemli nokta. Yapmanız gereken insanlara sahnenin arkasını göstermek yani markanızın gerçek hikayesini anlatmak.

    Takipçiler yaratın: Kullanıcıların sizin markanızın adını yazıp takip etmelerini beklemektense Snapchat’in QR kod versiyonunda paylaşımlar yapın böylece kullanıcılar paylaşımları görebilir ve sizi takip edebilirler.

    İşi bilen birinden yardım alın: Snapchat’te başarılı olmanın en kolay yollarından biri bir Snapchat ünlüsü ile işbirliği yapmak. Bu şekilde bu ünlü kişinin takipçilerinin ilgi alanına girmiş oluyorsunuz. Ayrıca bu sayede Snapchat’te iletişim kurmayı bir uzmandan öğrenmiş olursunuz.

    Bilinçaltına etki eden ürün veya logo yerleştirme çalışmasını denemeyin: Bazı pazarlamacılar Snapchat’te ünlülerle çalışırken ürün yerleştirme yapmak isteyebilirler. Ancak uzmanlara göre bu doğru değil. Yapılması gereken sponsor ve ünlü ilişkisini açıkça ortaya koymak, markayı hikayenin kahramanı olarak göstermek.

    Denizdeki akıllı ev Majesty 155

    0

    archimedia-3-970x647-c

    Tanınmış süper-yat üreticisi Majesty’nin iddialı modeli ‘155’ kendi alanındaki en çarpıcı teknolojik deniz araçları arasında. Ödüllü süper-yat, detaylı ve lüks tasarımının yanı sıra ‘akıllı’ entegrasyonlarıyla da dikkat çekici. Toplam 47 metre uzunluğundaki yatın 2 adet jeneratörü bulunuyor ve ‘lüks ve konforlu yat deneyimi’ için çok sayıda öğeyi bünyesinde barındırdığı görülüyor.

    Ekran Resmi 2016-07-14 14.17.41

    İç kısmı stratejik bölgelerde monitörlerle donatılan Majesty 155’te kablosuz ağ üzerinden iPad kullanılarak multimedya kontrolü imkanı da sağlanıyor. Ayrıca kişisel cihazlar tekne boyunca sıralanan çok sayıda HDMI ve USB portuna bağlanılabilir durumda.

    Ekran Resmi 2016-07-14 14.26.30

    Her kabinin ana yaşam alanında 40-60 inç arasında değişen bir akıllı TV, bir adet Apple TV ve uydu alıcı bulunuyor. Medya akışı için Bluetooth ve AirPlay desteği var. Banyoda aynadan TV izleme deneyimi, tamamen kullanıcı kontrolü ile sağlanan aydınlatma ve klimalandırma mekanizmaları da yine öne çıkan öğeler arasında yer alıyor.

    TV’lerin tamamının tek bir merkezden kontrolü de söz konusu. Böylelikle tüm tekneyi saran maç ya da eğlence odaklı yayın olanakları sunuluyor. Teknolojik konfor öğeleri arasında aydınlatma ve yüksek ses çıkışı sağlayan aygıtların yer aldığını da belirtelim. Mega-pahalı yat, yakıt verimliliğini üst seviyede sergileyen çift motoruyla saatte 18 deniz mili (yaklaşık 35 km) mesafe katedebiliyor.

    Ekran Resmi 2016-07-14 14.26.41

    Yaz tatilini bu süper-yat içerisinde, soğuk içecekleri ile birlikte geçirecek şanslı kimselerin yoğun bir dinlenme ve eğlence süreciyle karşı karşıya kalacaklarına şüphe yok…

    Ekran_Resmi_2016-07-14_14_19_29

    Ekran_Resmi_2016-07-14_14_20_08

    Ekran_Resmi_2016-07-14_14_19_17

    Teknoloji dünyasına ilişkin ilginç gelişme ve haberleri aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…

    Instagram gerçek hayata taşınırsa [Video]

    Ekran Resmi 2016-07-14 14.47.38

    Instagram, dünya üzerindeki yarım milyarı aşkın mobil cihaz sahibi için yoğun olarak kullanılan sosyal ağlardan biri. Platform, gerek paylaşımcı gerekse ağırlıklı olarak ‘görüp beğenme’ ile yetinen kullanıcılar açısından son derece ideal özellikler sunuyor. Temelde açıldığı andan itibaren kullanıcının karşısına takip ettiği kimselerin fotoğraf/video paylaşımlarını getiren Instagram; beğenilip, yorumlanabilen bir dijital akış vaat ediyor. Elbette yeni kişilerin takip edilmesi ve takip edilmek de Instagram’ın doğasında varolan özellikler. Peki genel itibarıyla sevilen tüm bu yazılımsal yapı, akıllı cihazların ekranından çıkıp gerçek hayata taşınsaydı ortaya nasıl bir tablo çıkardı?

    İşte bu soruya odaklanan eğlenceli bir video hazırlanıp yayınlandı…

    YouTube kanalı Haugen Creative imzasını taşıyan videoda bir Instagram fenomeni, sokakta yürüyor ve karşısına çıkan kimselerle ilginç diyaloglara giriyor. Örneğin salata yiyen birinin salatasını ‘elleriyle hafifçe dağıtarak’ like’lıyor. Burda ekrana iki kez dokunularak beğeni yapılmasının gerçek hayattaki karşılığı üzerinde durulduğu açık. Keyifli sahneler bununla sınırlı değil; karşılıklı takipleştiği birinin onu aniden durdurup kızdıracak şeyler söylemesi üzerine fenomenimiz onu ‘unfollow’ ediyor.

    Dokunmatik ekran üzerindeki Instagram etkileşimini gerçek yaşama taşıyan videoda beğenme, takip etme/takipten çıkarma gibi tüm sosyal ağ etkileşimlerinin ele alındığı görülüyor.

    Haberin devamında yer alan videoya göz atmanızı tavsiye ediyoruz. Şimdiden iyi seyirler…

    [vsw id=”TGMfWA7BzpM” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]