Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1756

    Türkiye’de Drone kullanmanın şartları

    drone06

    Drone yani insansız hava araçları dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gittikçe yaygınlaşıyor. Bu yaygınlaşmayla beraber sorunlar da getiren Drone kullanımının detaylarına hep beraber bakalım.

    İnsansız hava araçları son dönemin teknoloji oyuncakları. Özellikle kamerası olan Drone modelleri diğerlerine göre daha fazla ilgi çekiyor. Ancak bu yaygınlaşma ve ilginin artışı beraberinde bazı sorunları da getiriyor. Herkesin istediği her an Drone uçurması, güvenlik ihlali oluşturabilecek (mesela havaalanı) yerlerde bu cihazların kullanılması, kazaların artması hem dünyada hem Türkiye’de yetkililerin korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Bu sorunların üstesinden gelmeyi amaçlayan yetkili mecralar bazı önlemler alarak Drone uçuşlarına belli standartlar getiriyor.

    Türkiye’de patron SHGM

    Drone sahibiyseniz Türkiye’de muhatap olacağınız kurum SHGM yani Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü. Eğer 500 gramdan daha ağır bir Drone sahibi iseniz satın aldığınız bu cihazı mutlaka SHGM’nin sistemine kayıt ettirmeniz gerekiyor. Sistemde 500 gram – 4 kg, 4 kg -25 kg, 25 kg-150 kg ve 150 kg üstü olmak üzere 4 farklı kategori bulunuyor. Elinizdeki Drone’un kalkış ağırlığına göre bu sınıflandırma kategorilerinden birine kayıt ettirmeniz gerekiyor. Bu kayıt sistemini internet üzerinden kullanabiliyorsunuz. Detaylı bilgiyi kurumun internet adresinden alabilirsiniz.

    Elbette işler kayıt sistemi ile bitmiyor. Bazı durum ve yerler için insansız hava araçları kullanımı izinlere tabi. Bu izinleri almadan yapılacak uçuşlarda Drone sahibine ceza bile verilebiliyor. Bu yüzden Drone kullanırken kayıtlı bir cihazınız olsa bile uçuş yasağının olmadığı bölgeleri seçmeniz gerekiyor. Örneğin havaalanı yakınında ya da askeri bölgelerde Drone uçurulamıyor. Bunlara ek olarak içinde bulunduğumuz OHAL şartları göz önüne bulundurulduğunda bazı valilik ya da belediyelerin de bu tarz yasaklar koyabileceğinizi unutmamanızı hatırlatırım. Bu yüzden her ihtimale karşı uçuş yapacağınız bölgede bu tarz yasakların olup olmadığını araştırmanız önemli bir konu haline geliyor.  Uçuş yasağı olan bölgelerde gerekli izinleri aldıktan sonra uçuş yapabiliyorsunuz. Ancak bunun için uçuş öncesinde ilgili makamlara başvurmanız gerekiyor.

    drone05

    Bu arada 500 gramdan daha hafif bir Drone aldıysanız bu kayıt işlemini yaptırmanıza gerek yok. Ancak uçuş yasağı bölgelere dikkat etmekte fayda var. Kayıt gerektirmeyen bir Drone sahibi olmanız uçuş yasaklarından muaf olacağınız anlamına gelmiyor.

    Sigorta zorunluluğu

    25 kg ve üstü Drone’ları kullanmak için izin ve kayıt dışında bir de sigorta zorunluluğu bulunuyor. Bu sigortada amaç Drone’un üçüncü kişilere olası zararlarını kapsam içine almaktır. Bu sayede olası bir kaza durumunda ortaya çıkacak hasarın karşılanması amaçlanmaktadır. Zaten bu tarz bir Drone sahibi iseniz uçuş izni alırken sigorta belgelerinizi de ibraz etmeniz gerekiyor.

    Yaş sınırı

    Eğer 500 gram – 4 kg ağırlığa kadar bir Drone’u uçurmak isterseniz yaşınızın en az 12 olması gerekiyor. 4 kg – 25 kg ağırlığındaki Drone modelleri için bu sınır 15. Bunlara ek olarak daha üst sınıflardaki Drone sahipleri için özel pilot lisansları alma zorunluluğu bulunuyor. Bu lisanslar belli sürelerle alındığı için bu süre bitiminde ek eğitimle lisansların yenilenmesi gerekiyor.

    drone01

    25 kg ve üstü Drone pilotları tüm bunlara ek olarak belli uçuş saati sınırlamalarına tabi oluyor. Örneğin günde en fazla 10 saat mesai yapabiliyorlar. Ayrıca aylık uçuş süresi 150 saati geçemiyor. Bu tip Drone cihazlarının pilotları uçuş kayıt defteri de tutma zorunluluğuna sahip.

    Bu ve benzeri birçok kurala tabi olan Drone ya da İHA (İnsansız Hava Aracı) uçuşları ile ilgili detaylı bilgiyi SHGM’nin hazırladığı talimatlar dökümanında bulabilirsiniz.

    Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insansız hava aracı ya da Drone uçurmak için belli şartlar ve yasaklar bulunuyor. Bunlara dikkat ederseniz hem kendinize hem çevrenize zarar vermeden bu teknolojik oyuncakları kullanabilirsiniz. Aksi durumlarda ise sorun yaşama ihtimaliniz bulunuyor.

    Işığınız bol olsun…

    Robot süpürgelerle ev temizliği derdinden kurtulun

    Teknolojinin insana yardımcı olmak için hazırladığı cihazlar arasında robot süpürgeler de yer alıyor. Temizlenecek alanın haritasını çıkartaran öğrenen, mobil uygulama ile uzaktan yönetilen ve şarjı bitmeden yuvasına dönerek yeniden şarj olabilen bu cihazlar ile ev temizliği oldukça kolaylaşıyor.

    Türkiye Swarm’ı seviyor

    0

    ekran-resmi-2016-09-19-13-42-17

    Swarm uygulaması üzerinden en çok check-in gerçekleştiren ülke açıklandı: Türkiye. İşte detaylar…

    Swarm, gezinen görülen yerlerle ilgili check-in yapılan, görüşlerin paylaşılabildiği, doğrudan mesaj gibi sosyal özellikler de sunan bir mobil uygulama. Türkiye’de yaygın şekilde kullanıldığı düşünülen platform tarafından yapılan yeni bilgi paylaşımı ise ülkemizde Swarm’ın, ‘yaygın şekilde kullanımından’ çok daha fazlasının söz konusu olduğunu ortaya koydu…

    Buna göre Swarm üzerinden şimdiye kadar 10 milyar check-in gerçekleştirildi ve bu rakamın yüzde 25’i Türkiye’den. Yani şimdiye kadar 2 milyar 500 milyonun üzerinde check-in sadece Türkiye üzerinden gerçekleştirildi.

    Swarm tarafından yapılan resmi açıklama, kutlama ve teşekkür mesajı eşliğinde şirketin kendi blogu üzerinden sağlanırken Türkiye’nin de en fazla Swarm kullanılan ülke olduğuna işaret edildi.

    En yüksek ve en alçak noktalar 

    Swarm uygulamasının en çok kullanıldığı ülkenin belirlenmesinin dışında şimdiye kadar yapılan check-in’ler arasında en alçak noktanın Lut Gölü (Dünya’nın en alçak ve en tuzlu gölü), en yüksek noktanın ise Everest Dağı olduğu belirtildi.

    Ekstra 100 puan kazanmak ister misiniz?

    Yoğun kullanıcılar için ilgi çekici olabilecek bir detay olarak Swarm,bugün yapılacak her check-in için kullanıcılarına ekstra 100 puan vereceğini duyurdu. Swarm’ın iOS, Android ve Windows Phone uygulamaları bulunuyor.

    Teknoloji dünyasına dair öne çıkan gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…

    Samsung Galaxy A7 (2017) göründü

    0

    samsung-galaxy-a7-14-840x560

    Tüketici elektroniği şirketi Samsung’un öne çıkan akıllı telefon serileri arasında konumlanan Galaxy A’nın geleceğine dair bilgiler gelmeye devam ediyor. Samsung Galaxy A7 (2016) modelinin devamı niteliğindeki Samsung Galaxy A7 (2017) için bazı teknik bilgiler açığa çıktı.

    Samsung tarafından henüz doğrulanmayan bilgiler, Hindistan kökenli ve ülkedeki önemli bir ithalat-ihracat platformunun veri tabanından elde edildi. Ülkedeki fiyatlandırmaya da işaret eden detaylara göre Samsung Galaxy A7 (2017), 5.7 inç ekrana sahip olacak ve fiyatı da 13,716 INR yani 205 dolardan başlayacak. Daha önce de belirttiğimiz gibi konuyla ilgili resmi bir doğrulama gelmiş değil.

    Öte yandan Samsung Galaxy A7 (2017) modelinde daha önce de ekran boyutunun da aralarında yer aldığı bir dizi teknik özellik iddiası kamuoyuna yansımıştı. Cihazın 5.5 inç ekrana sahip olacağı kaydedilmişti. Böylelikle ekran boyutu konusunda da bir belirsizlik havası hakim oldu. Samsung Galaxy A7 (2017) için beklenen diğer özellikler arasında 1.8 GHz’lik maksimum saat hızında çalışabilen 8 çekirdekli işlemci, 3 GB RAM, 32 GB dahili depolama kapasitesi ile 16 MP arka / 16 MP ön kamera kombinasyonu bekleniyor.

    Galaxy A7’nin 2017 ayağının iddialı özelliklerinin yanında mütavazı fiyat etiketi formunda gelmesi diğer bir beklenti durumunda.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Galaxy Note 7 satışlarına 28 Eylül’den itibaren devam edilebilir

    0

    note-7

    Samsung, geçtiğimiz ay lanse ettiği Galaxy Note 7 modeli ile büyük ses getirmiş, cihazın teknik özellikleri ve yeni tasarımı ilgi uyandırmıştı. Ancak satışların başlamasının ardından yaşanan bazı sorunlar nedeniyle dünya genelinde satışı gerçekleştirilmiş 2 milyon 500 bin adet modelin geri çağrılmasına karar verilmişti. 2 Eylül 2016 tarihi itibarıyla yapılan bu açıklamanın beklenen yeni açıklama geldi…

    1470152231_02_Galaxy_Note7_silver

    Samsung sözcüsü tarafından yapılan açıklamada ‘koşulların sağlandığı ülkeler’ ve Güney Kore’de satışların, 28 Eylül 2016 tarihi itibarıyla devam edeceği kaydedildi.

    Belirtilen tarih, Ekim ayının başından itibaren çoğu ülkede Galaxy Note 7 satışlarına yeniden başlanacağı şeklinde yorumlandı. Söz konusu ülkeler arasında Türkiye’nin de olması sürpriz olmayacaktır.

    Samsung Galaxy Note 7, Kore merkezli tüketici elektroniği şirketinin 2016 yılındaki en önemli akıllı cihaz modelleri arasında yer alıyor.

    Android işletim sistemine sahip büyük ekranlı akıllı telefonda (phablet), su geçirmezlik, 12 MP arka/5 MP ön kamera, 4K video kaydedebilme, 4 GB RAM, 64 GB dahili depolama alanı, 3500 mAh pil kapasitesi, Exynos 8890 çipseti (4 x 2.3 GHz ve 4x 1.6 GHz saat hızları), iris tarayıcısı, parmak izi okuyucusu, Knox yazılımı ve 5.7 inçlik 1440 x 2560 piksel çözünürlüklü ekran öne çıkan özellikler arasında yer alıyor.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    iPhone 7’ye kulaklık girişi açtılar!

    drill-lifestyle-730x400

    Apple, yeni iPhone 7 modellerini geçtiğimiz günlerde ABD’de lanse etti ve kısa süre önce de pilot ülkelerde cihazların satışlarına başlandı. Merakla beklenen akıllı telefonlarda yeni renk seçenekleri, tasarımdaki dokunuşlar ve teknoloji geliştirmeleri öne çıkarken ilginç bir detay da göze çarpıyordu. Yeni iPhone’larda 3.5mm kulaklık girişi yoktu, dolayısıyla piyasadaki yüz binlerce 3.5mm kulaklık girişinin Apple’ın cihazlarına takılabilmesi için ek bir aparata ihtiyaç duyulacaktı. (Diazepam)

    Bu ‘beklenen’ durum, geçtiğimiz aylarda sıklıkla gündeme gelen ve bizlerin de zaman zaman haberlerimizle aktardığımız ‘iPhone 7’de kulaklık girişi olmayabilir’ spekülasyonlarını doğrularken sosyal medyada çeşitli ve yaratıcı esprileri de beraberinde getirdi…

    TechRax adlı YouTube kanalından yayınlanan videoda, Apple iPhone 7’de olmayan kulaklık girişi konu edildi ve bunun için geliştirilen ve tamamen espri maiyetindeki yöntem paylaşıldı.

    Yöntem, tam anlamıyla bir şaka konusu; cihaza matkapla 3.5mm’ye yakın ölçülerde delik açılması ve buraya kulaklık takılmasına dayanıyor. Ardından eğlence devam ediyor.

    Söz konusu YouTube kanalı, haberin devamında izleyebileceğiniz bu videoyla tüm dünyada ilgi uyandırmayı başardı.

    [vsw id=”5tqH-Un9SFU” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]

    YouTuber’ların iPhone 7 odaklı videoları, son günlerde hızla artarken bizler de dikkat çekenleri ele almaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…

    iOS 10 ile ilk 10 dakika

    0

    smart phone and multicolored apps

    Geçtiğimiz Haziran Apple Geliştiriciler Toplantısı’nda duyurusu iOS 10 birçok iPhone ve iPad kullanıcısı tarafından indirildi ve kullanıyor. Mediatrend yazarları da sizlere bu yeni işletim sistemi ile ilgili bilgiler veriyorlar.

    Açıkçası ben de bir iPhone ve iPad kullanıcısıyım, ancak bu güncellemeler beni her zaman rahatsız etmiştir. Yaklaşık bir yıldır yaşamış olduğum konforlu alandan çıkacak olmam hep içime bir sıkıntı düşürmüştür. Özellikle yeni işletim sisteminin bazı iPhone’ları tuğlaya (brick) çevirdiği haberleri yüreğimi daraltmıştır. Yalnızca Apple için değil, bu tür sürüm yükseltmeleri, ya da firmware güncellemeleri bende garip bir stres yaratıyor nedenini bilmiyorum. Bu nedenle bu tür güncellemelerde en az bir hafta kadar beklemeyi tercih ederim. Böylelikle oluşabilecek aksaklıklardan minimum düzeyde zarar görürüm diye düşünüyorum.

    Bugün itibariyle, iOS 10.0.1 işletim sistemini indirdim. Elmanın altındaki indirme çubuğu ilerlerken yüreğim hop hop ediyordu ama sonunda kazasız belasız indirme işi bitti. Şimdi sizlere bu yükleme sonrası 10 dakika içinde neler yaşadığımı anlatacağım.

    Gözle fark edilebilecek düzeyde grafik görüntüsünde büyük iyileştirmeler yapılmış gibi hissettim. Psikolojik midir, değil midir bilmiyorum ama iOS 10.0.1’le telefonumun ekranına sanki sihirli bir değnek değmiş gibi… Resimler daha bir parlak ve keskin, grafikler çok daha canlı ve belirgin… Bu durum inanılmaz hoşuma gitti…

    İlk fark ettiğim özellik ise telefonu elime alır almaz ekran ışığının yanması oldu. “Raise to Wake” denilen bu özellik, ne yazık ki, yalnızca iPhone 6s ve daha yeni modellerde çalışıyor.

    Telefonunuzun kilitli olduğu ekranda üç değişik bölgeye doğru parmağınızı kaydırarak birçok şey yapabiliyorsunuz artık. Sol tarafa kaydırdığınızda kamera devreye giriyor, aşağıdan yukarı doğru kaydırdığınızda kontrol merkezine ulaşıyorsunuz, kontrol merkezi ekranında yine sola kaydırma yaparsanız ses kontrollerine erişiyorsunuz. Son olarak sağ tarafa kaydırınca da, iOS 9’dan da hatırlayacağınız widget bölümüne geliyorsunuz. Ancak arabirim daha bir sadeleştirilmiş söylemek gerek.

    Bildirimlerde önemli değişiklikler yapılmış… Yeni bir bildirim ekranda belirdiğinde uzunca basarak yanıtlayabiliyor, eklerini görüntüleyebiliyor, ya da kilitli ekrandan hemen doğrudan video izleyebiliyorsunuz. Bu pratikliği çok sevdim. Ancak, şunu fark ettim ki, ta ilk iPhone’dan bu yana simge olan “Slide to Unlock” (Açmak için yana kaydır) artık hayatımızdan çıkmış. Bunun yerine ana düğmeye basıyor ve “Touch ID” ile açıyorsunuz artık telefonunuzu…

    Mesajlarda önemli değişiklikler yapıldığını gördüm. Ekrana el yazınızla mesaj yazabiliyorsunuz artık. Animasyon efektleri, hatta gizli mesajlar bile kullanabiliyorsunuz. Özellikle emojiler ve çizgi karakterler o kadar arttırılmış ki, hepsini keşfetmek saatler sürer…

    Fotoğraflarınızı etiketleyip düzenleyebiliyorsunuz. Bu sayede hatıralarınıza ulaşmanız çok daha kolay oluyor. Sistem fotoğrafa bakıp otomatik düzenleme yapabiliyor. Mesela dağ fotoğraflarını tanıyor ve bunu “dağ” olarak etiketliyor.

    Siri, artık çok daha etkili hale getirilmiş. Apple harici yazılım ve uygulamalar da artık Siri ile bütünleşik olarak çalışabiliyor. Özellikle mesajlaşma, fotoğraf arama, ödeme yapma ve antrenman uygulamalarında işleri konuşarak halletmeniz mümkün…

    Ayrıca haritalar da, randevu takviminiz de bütünleşik olarak çalışıyor. Diyelim takviminizde bir randevunuz var. Şayet bir adres girmişseniz, Apple haritaları sizi o adrese götürmek için elinden geleni yapıyor.

    Apple Music üyesi olmadığım için buradaki değişikliklerle ilgili çok şeyi kontrol edemedim. Ancak, bana söylenene göre Music bölümünde de önemli geliştirmeler yapılmış.

    Ana sayfada gördüğüm “Home” ikonu, Apple’ın akıllı ev uygulamaları ve cihazlarıyla bütünleşik çalışmak için hazır olduğunu gösterdi. Henüz, Home uygulamasına ekleyebilecek bir donanımım yok ama, biliyorum ki, evin ışıklarını Home’la telefonumun üzerinden açıp kapayabileceğim. Ya da evin alarmını telefonumdan devreye sokabileceğim.

    İlk 10 dakikada söyleyebileceğim iOS 10.0.1 arabirimi sadeleştirilmiş ve kullanıcı dostu haline getirilmiş bir sürüm olmuş. Telefonunuzdan birçok şeye ulaşmak artık çok daha basit ve kolay… Gelecek yıl iOS 11’e dek keşfedecek çok şey daha var…

    Samsung 850 EVO M.2 SSD: Herkesin bir SSD’si olacak

    Samsung, Evo ailesi SSD disklerle pazarda iyi bir yer edinmeye başladı. Farklı arayüzler ile karşımıza çıkan bu aile, performansı ve uygun fiyatı ile ilgi çekiyor. Bu ay inceleme fırsatı bulduğumuz Samsung 850 EVO M.2 SSD işte bu tür bir ürün.

    Samsung’un 850 EVO SSD ailesi piyasa tarafından çok tutulan ürünlerden biri. Farklı arayüz seçenekleri ile geniş bir kullanıcı kitlesine hitap edebilen bu aile, özellikle fiyat/performans oranı ile kendisini farklılaştırıyor. Bununla birlikte benzer ürünlerle kıyasla en son SSD teknolojisi sayesinde de göz ardı edilemeyen bir performans sunuyor.

    6

    Samsung, 850 EVO M.2 SSD ürününde 3D V-Nand teknolojisine sahip olan kendi yongalarını kullanıyor. Bu yongalar, üst seviye bir SSD ürünü olan Samsung SSD 850 Pro ile aynı. Farkı, Pro ürününde her hücreye 2 bit adresleyen MLC bellek kullanılmasına karşın, EVO serisinde her hücreye 3 bit adresleyen TLC bellekler kullanılıyor. TLC sayesinde çok daha az bir alanda çok daha fazla bir depolama sağlanabiliyor.

    2

    Dezavantajı ise, performans ve ömürden feragat etmesi. Öyle ki, Samsung 850 EVO M.2 SSD ürününün yazma performans süresi 75 TByte ve garantisi de 5 yıl olduğu resmi olarak açıklandı.  Bununla birlikte Pro ürünlerinde üç çekirdekli MEX kontrol ünitesi kullanılıyor olmasına karşın Samsung 850 EVO M.2 SSD ürününde iki çekirdekli ve 400 MHz hızında çalışan MGX kontrol ünitesi yer alıyor.

    5

    Performans

    Yeni nesil dizüstü sistemler için geliştirilen ve 512 MByte’lik bir DDR3 belleğe sahip olan Samsung 850 EVO M.2 SSD, adı üstünde M.2 bağlantısına sahip.   Ürünün teorik okuma ve yazma hızı 540 ve 500 MByte/sn olarak tanımlanmış. Rastgele okuma hızında ise 97 000 IOPS okuma ve 89 000 IOPS yazma performansına ulaşıyor.

    Yaptığımız testlerde Samsung 850 EVO M.2 SSD ürününün 512 MByte/sn’lik bir okuma hızına ve 493 MByte/sn’lik bir yazma hızına ulaştığını ölçtük. Saniyedeki operasyon sayısı ise okumada 25 000 IOPS ve yazma da 35 000 IOPS olduğunu gördük. Samsung 850 EVO M.2 SSD’nın veriye erişim süresi ise okumada 0.04 ve yazma da 0.03 ms.

    3

    Bu değerlerin pratikteki verileri ise şöyle yorumlanabilir. Samsung 850 EVO M.2 SSD, ISO dosyasını 340 MByte/sn hızında çalıştırıyor. Uygulamalardaki hızı ise 242 MByte/sn ve oyunlardaki performansı da 248 MByte/sn civarında.

    Yaptığımız birçok farklı testlerde neredeyse yakın sonuçlar aldık. İşin ilginç tarafı ise Samsung 850 EVO M.2 SSD’nin IOPS performansının, belirtilen değerlere sadece kısa bir süre tutabildiğini  ve ardından 25 000 IOPS’a düştüğünü gözlemledik. Uzun süreli bir kullanımda IOPS sayısı 30 000 IOPS değerinde sabit kalıyor.

    Doğru söylemek gerekiyorsa bu değerler oldukça iyi değerler. Samsung 850 EVO M.2 SSD’yi benzer ürünlerle kıyasladığımızda bir çok ürünü geride bıraktığını söylemeliyiz. Hatta zaman zaman 850 Pro modelini de zorladığına şahit olduk.

    1

    Tabi şunu da söylemekte fayda var. Benchmark test programları SSD ürünlerini kısa sürede test edip değerler verirler. Ama bu veriler gerçek kullanımda çok tutmadığını biliyoruz. Çünkü bir SSD disk uzun süredir kullanıldığında performansında düşüş yaşar. Zamanla yazılan verileri de eklenildiğinde yukarıda bahsettiğimiz performans değerleri ne yazık ki ortaya çıkmaz.

    4

    Sonuç

    Samsung 850 EVO M.2 genel olarak oldukça başarılı bir ürün. Yaptığımız testlerde özellikle orta segment SSD diskler arasında kendisini öne çıkardığını gördük. İster sentetik test uygulamalarında olsun isterse de gerçek kullanımda, Samsung 850 Evo M.2 kendisini rakiplerden farklılaştırmasını çok iyi biliyor. Tabi burada M.2 arayüzünün de önemi oldukça büyük. Yine de şunu söylemeden edemeyeceğiz. Samsung 850 EVO M.2 performansını tam olarak gösteremiyor. Nedeni de bu disklerin sorun yaratmayan 6 GBps SATA standardını desteklemesi ve olması gereken ve yüksek bir hız vaat eden NVMe standardı ile stabil bir çalışma sağlanamamış olması.

    Uzun lafın kısası. Samsung 850 EVO M.2, özellikle fiyat/performans oranı ile oldukça başarılı bir ürün. Birçok SSD ürünü arkasında bırakan Samsung 850 EVO M.2, kesinlikle göz ardı edilmemeli. Bizim tavsiyemiz M.2 arayüzlü bir SSD disk tercih etmek.

    Media Markt Genel Merkez Ofisini İstanbul’un kalbine taşıyor

    1473436935_media_markt_yeni_ofis

    Türkiye’nin bir numaralı elektronik perakende markası olma hedefi doğrultusunda yatırımlarına tüm hızıyla devam eden Media Markt, Genel Merkez Ofisini Eylül ayı sonunda, İstanbul’un önde gelen iş merkezlerinden Levent Sanayi Mahallesi’ndeki yeni binasına taşıyor.

    Avrupa’nın açık ara bir numaralı perakende zinciri Media Markt, Türkiye’de büyümeye devam ediyor. Genel Merkez Ofisini Eylül ayı sonunda İstanbul’un kalbi Levent Sanayi Mahallesi’ne taşıyacak olan Media Markt, 7 katlı yeni ofisinde 6 bin metrekarede faaliyetlerini sürdürecek.

    Media Markt, 1 Eylül’de de yeni bir yatırıma daha imza atarak yeni Genel Merkez Ofisi’nin giriş katında yer alan şehir konseptli mağazasını hizmete açmıştı.

    “2016 yılı içinde 160 milyon TL’lik yatırım”

    Media Markt Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım, Türkiye’nin en çok tercih edilen elektronik perakendecisi olma vizyonuyla ilerlediklerini belirterek, 2016 yıl sonuna kadar yüzde 20 oranında büyüme hedeflediklerini söyledi.

    Gökyıldırım: “Bu yıl içinde önemli bir bölümü mağazalara olmak üzere toplamda 160 Milyon TL’lik yatırımı hayata geçiriyoruz. Geçtiğimiz 3-4 yıl ile kıyasladığımızda ciromuz yaklaşık 2 katına ulaştı. E ticaretimiz de iki yıl içinde yüzde 120 büyüdü. Biz de büyümemize paralel olarak Genel Merkez Ofisimizi de İstanbul’un önde gelen iş merkezlerinden Levent Sanayi Mahallesi’ne taşıyoruz. Yeni ofisimiz ile müşteriyi odağa alan yaklaşımımız doğrultusunda, hem müşterilerimize hem de tedarikçilerimize bir adım daha yaklaşmış olmanın mutluluğu içindeyiz. Müşterilerimize benzersiz hizmet sunma yolundaki çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdüreceğiz” dedi.

    Media+Markt+Logo“Eylül ayında 4 yeni mağaza açıyoruz”

    Yenal Gökyıldırım, 1 Eylül’de Levent Sanayi Mahallesi’nde ve 8 Eylül’de Ankara’da Nata Vega Outlet’te açılan mağazaların ardından, Eylül ayı içinde, İstanbul’da Viaport AVM ile Konya’da Kule Site’de 2 mağazadaha hizmete açacaklarını ifade etti.

    “Türkiye’de açık ara pazar lideri olmayı hedefliyoruz”

    Türkiye’nin, Media Saturn grubu içinde stratejik öneme sahip ülkelerin başında yer aldığını belirten Yenal Gökyıldırım: “Media Markt 15 ülkede faaliyet gösteriyor ve faaliyet gösterdiği hemen hemen tüm pazarlarda açık ara pazar lideri. Türkiye’de sadece pazar lideri olmayı değil, açık ara pazar lideri olmayı hedefliyoruz. Bu hedefimize doğru acelemiz olmadan emin adımlarla ilerliyoruz” dedi.

    Gelecekte eğitimi şekillendirecek teknolojiler

    0

    Gelecekteki eğitim teknolojileri günümüzün en çok merak edilen konulardan biri. Gelişmekte olan teknolojilerden bulut bilişim, arttırılmış gerçekli, 3D yazıcılar henüz görmediğimiz teknolojiler için zemin hazırlamaya başladılar bile. En azından bu teknolojilerden yola çıkarak yakın gelecekte eğitimde öne çıkacak yeni sistemler hakkında öngörüde bulunmamız mümkün. Bu haftaki yazımda gelecekte eğitimi şekillendirecek teknolojileri bir araya getirdim.

    Arttırılmış gerçeklik
    Arttırılmış gerçekliğin Google Glass fırtınası ile dünyayı sarması beklentiler arasında. Ancak AR teknolojisinin eğitim amaçlı kullanılması şu anda akıllı telefon uygulamaları ile sınırlanmış durumda. Sky Map gibi uygulamalar gökyüzünü incelemek için geliştirilmiş, ancak henüz eğitim için yeterli değil. Google Glass ve diğer AR teknolojileri sayesinde öğrenciler yakın zamanda dikkatlerini dağıtacak cihazlara ihtiyaç duymadan dünyayı keşfedebilecek.

    3D yazıcı
    10 yaşındaki çocuğunuz için legodan daha iyi bir alternatif mi arıyorsunuz? 3D yazıcıları deneyin. 3D yazıcılar geleceğin okullarında mutlaka olması gereken teknolojiler. Bu sayede çocuklar belli oyunlarla sınırlı kalmak yerine, 3D yazıcılarla farklı modeller üreterek hayal güçlerini geliştirebiliyorlar. Mühendislik öğrencileri ve öğretmenler de 3D yazıcılardan fayda sağlayabilecek diğer bir grup. 3D yazıcılar ile üretilen mini modellerle öğrenciler gerçek prototipleri yapmadan önce mühendislik tasarım prensiplerini test edebiliyorlar. CAD (bilgisayar destekli tasarım) yazılım sistemi ile birlikte kullanılan 3D yazıcı ile öğrenciler tasarımlarını daha az maliyetli ve daha kısa zamanda test etme imkanı buluyor.

    Bulut bilişim

    Bulut bilişim bugünlerde çok hızlı bir şekilde hayatımıza giriyor ve toplumun pek çok alanında değişiklikler sağlıyor. Özellikler eğitim alanında. Çin’in Zhejiang bölgesindeki Zhuji şehrinde 118 okulda kurulan 6000’den fazla bulut bilişim terminal cihazı bunu destekler nitelikte. Yakın gelecekte öğrenciler ödevlerini yapmak için yalnızca bir elektronik cihaza ihtiyaç duyacak ve geri kalan tüm dökümanlar bulut üzerinde yer alacak. Bu okula ağır kitaplar taşıma döneminin sona ereceği anlamına geliyor. Bulut bilişim ile internet bağlantısının bulunduğu her yerde okuma dokümanlarına erişim sağlanabilecek. Bu sayede öğrenciler proje veya ödevleri üzerinde diledikleri her an çalışma imkanı elde edecek. Okul kütüphanesine gitmek yerine dijital kütüphaneye erişim her yerden sağlanacak.

    Online sosyal ağ
    Bugün pek çok üniversite kendi oluşturduğu sanal ağlar üzerinden öğrencilerine sosyalleşme imkanı tanıyor. Büyük bulut platformun bir parçası olan bu sosyal ağlar üzerinde öğrenciler öğretmenlerin moderatörlüğünde düşüncelerini özgürce paylaşabiliyor. Bu ağlar üzerinde öğrenciler ücretsiz interaktif öğrenme imkanı elde ediyor, daha çok paylaşımda bulunuyor, iş birliği ve ekip çalışması ruhu gelişmiş oluyor.

    Esnek monitörler
    Kağıttan laptop, netbook veya tabletlere geçiş olmaya başlasa da derslerde deftere not alma halen güncelliğini koruyan bir alışkanlık. Peki eğitim dünyası dijitalleştikçe kağıt ve kalemden, klavye ve ekrana geçiş nasıl olacak? Cevap esnek OLED tabanlı ekranlar olabilir. Bu ekranlar normal kağıtlar gibi hafif, esnek ve süper ince olabiliyor. Bunun anlamı bu ekranların rulo olarak sarabilir ya da gazete gibi katlayabilir olabilecekleri.

    Biyometri ile göz takip
    Dikkat çeken bir diğer teknoloji de biyometri. Geleneksel olarak biyometri kişiye has özellikler olduğundan güvenlik amacıyla kullanılır. Ses, göz tanıma, parmak izi, yüz tanıma sistemleri gibi. Okullarda da mevcut durumda bu sistemler öğrencilerin devamsızlık durumunu kontrol etmek ve kütüphanelerde kitap ödünç alma sistemlerinde kullanılıyor. Bunun yanı sıra biyometri çok farklı alanlarda kullanılabilir. Örneğin göz tarama sistemi sayesinde öğretmenler öğrencilerin tepkilerini kontrol ederek dersi anlayıp anlamadıklarını tahmin edebilirler. Örneğin reklam sektöründe göz tarama sistemi tüketicilerin reklam materyallerine verdiği tepkileri ölçmek amacıyla kullanılıyor. Aynı yöntem eğitim sisteminde kullanılarak eğitim verimliliği arttırılabilir ve bu sayede kişisel eğitim sistemleri geliştirilebilir.

    Çoklu dokunmatik ekranlar
    Geçtiğimiz 10 yıl içinde okullarda kara tahtadan beyaz tahtaya geçiş yapıldı ve tepegöz veya video projektörler kullanılmaya başlandı. Muhtemelen bundan sonraki aşama büyük bir LCD dokunmatik ekran şeklinde olacak. Ve çok daha fazla interaktif etkileşime imkan verecek. Bu yeni nesil tahtanın akıllı telefonlardan tek farkı aynı anda pek çok öğrenci tarafından erişilebiliyor olması olacak.

    Oyun tabanlı öğrenme

    İnternet çağında yetişen bugünün çocuklarının dikkatleri çok kolay dağılabiliyor. Facebook, YouTube ve akıllı telefonların olduğu ve tüm sorularına Google’dan kolaylıkla cevap bulabildikleri düşünülürse bu durum çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Böyle bir ortamda okullardaki klasik eğitim yöntemlerinin de farklılaştırılması gerekmekte. Bu bağlamda video oyunları ve diğer oyun tabanlı eğitim yöntemleri bugünün ve geleceğin en önemli eğitim metodları arasında.

    Görsel kaynak: eduspire.org