Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1688

    Aynasız mı dijital SLR mı?

    aynasiz_dslr_03

    Aynasız ve dijital SLR fotoğraf makineleri arasında mı kaldınız? Bu yazı size hangisini seçmeniz gerektiği konusunda yardımcı olacak.

    En son bu tarz bir yazıyı 12 Mayıs 2015 tarihinde yazmıştım. Ancak yazının yayınlanmasının üzerinden uzun bir süre geçtiği için yeni model seçenekleriyle güncelleme gereği doğduğundan tekrar yazma ihtiyacı duydum. Önceki yazımın bazı bölümleri halen güncel olduğundan bu yazıyı okumadan önce ona da göz atmanızı öneririm:

    Fotoğraf makinesi satın alırken seçim yapmak gerçekten zordur: Birçok markanın onlarca modeli arasından istediğiniz gibi bir model seçmek o kadar kolay değildir. Bu da beraberinde kafa karışıklığı getirir. Konu biraz daha kapsamlı bir ürün olunca kafa karışıklığı daha da artar. Eğer aynasız ya da dijital SLR kategorisi arasında kaldıysanız seçim yapmanız daha da zorlaşır. Zira her iki kategorideki ürünler de birbirinden donanımlı ve öne çıkan özelliklere sahip.

    aynasiz_dslr_02

    Bu tarz tavsiye yazılarımın tamamında olduğu gibi öncelikle bir ihtiyaç ve beklenti listesi hazırlamanızı öneririm. Bu gerçekten önemli çünkü size tavsiye verecek (benim gibi kişiler de dahil olmak üzere) olanların hiçbiri sizi sizden iyi tanıyamaz. Bu bakımdan öncelikle ‘ben ne bekliyorum, ihtiyaçlarım ne’ sorununa yanıt vermeniz gerekiyor. Bu soruya yanıt verdikten sonra piyasadaki model seçeneklerini bu gözle değerlendirmeniz gerekiyor.

    Aynasız cephesi

    Öncelikle bir önceki yazının yayınlanmasının ardından geçen yaklaşık iki yılda köprünün altından çok su aktı. Birçok marka yeni modellerini üretti. Fotoğraf dünyasının efsane markalarından Canon EOS M3 modelini 2015 yılında üretti. Firma bu modelin üzerine kısa bir süre önce M5 modeli ile aileye yeni bir soluk getirdi. Özellikle SLR benzeri bir gövde ile dikkat çeken M5 modeli Canon açısından aynasız-dijital SLR rekabetinde yeni bir dönemi simgeliyor. Nikon cephesinde ise aynasız modeller 1 ailesi altında yer alıyor. Fakat Nikon 2015 yılından bu yana aynasız modeller konusunda bir adım atmadı. Genelde Nikon ve Canon aynasız konusunda biraz çekingen davranıyor. Nikon bu konuda Canon’dan da beter.

    aynasiz_dslr_06

    Aynasız modellerinin teknolojik altyapısının mucitlerinden biri olan Olympus ise birçok yeni modelle bu alandaki varlığını devam ettiriyor. 2015’ten bu yana E-PL8, E-M1 Mark II ve Pen-F modellerini piyasaya süren marka bu alandaki rekabetten geri kalmayacağını gösteriyor.

    Aynasız alanında bir diğer iddialı marka ise Panasonic. Aynasız ve kompakt modeller üreten marka 2015’ten bu yana GH5, GX-85, GX850 ve G7 modellerini satışa sundu. Bu modellerin bazıları 4K video kayıt desteği de sunuyor. Markanın bu alanda iddialı ürünlerinin olduğunu da belirteyim.

    Bu alanda bir dönem iddialı olan markalardan biri de Samsung’tu. Fakat 2015’ten bu yana yeni model üretmeyen Samsung’un halen satışta olan bazı modelleri var. Firmanın yeni model üretmediğinin altını çizelim.

    aynasiz_dslr_07

    Aynasız alanındaki en iddialı marka ise Sony. Firmanın full frame destekli modellerinden giriş seviyesine kadar birçok aynasız ürünü bulunuyor. 2015’ten bu yana A6300, A6500 modellerini satışa sunan markanın önceki modellerinin bazıları da halen satışta.

    Bu alandaki diğer bir marka ise Fujifilm. Fujifilm 2015 yılından bu yana X-T20, X-A3, X-A10 modellerini satışa sundu.

    Dijital SLR cephesi

    Elbette bu cephede de 2015 yılından bu yana birçok yeni ürün duyuruldu. Nikon’da D5600, D5 ve D500 tanıtılırken Canon’da 1DX Mart II, 5D Mark II ve 80D’nin duyurusu yapıldı. Halen dijital SLR üreten nadir markalardan Pentax ise K-1, K-70 ve KP modellerini tanıttı. Ayrıca Sony de A99 II DSLR modelini piyasaya sürdü.

    aynasiz_dslr_05

    Görüldüğü gibi dijital SLR modellerde aynasızlara göre daha az sayıda seçenek yer alıyor. Fakat daha önceki yazımda da belirttiğim gibi dijital SLR modeller objektif, flaş ve benzeri aksesuarlar konusunda aynasızlara göre daha fazla seçeneğe sahip. Özellikle uzun yıllardır bu işi yapan Canon ve Nikon gibi markaların onlarca farklı orijinal aksesuarına ek olarak üçüncü parti olarak adlandırılan farklı firmaların aksesuar seçenekleri de dijital SLR kategorisinin önemli bir artısı.

    Elbette her şey aksesuar ve objektif değil. Ama siz yine de seçim yaparken beklentilerinizi iyi belirleyip ihtiyaçlarınıza göre seçimler yapmayı unutmayın.

    Işığınız bol olsun…

    Hasselblad True Zoom Moto Mod ürün incelemesi

    Lenovo Moto Z Play Sevgililer Günü

    Akıllı telefonlar son dönemde en çok kamera özellikleriyle dikkat çekiyorlar. Birçok akıllı telefon şirketi, fotoğraf ve video konusunda köklü firmaların desteğini arkasına almış durumda… Lenovo da bir başka köklü fotoğrafçılık firması olan İsveçli Hasselblad ile çok farklı bir çalışmaya imza attı.

    Tam bu noktada Hasselblad’ı bilmeyenler için bir bilgilendirme yapmak gerekirse, 1841 yılında İsveç’te kurulmuş bir firmadan söz ettiğimizi hatırlatayım. Fritz Wiktor Hasselblad tarafından kurulan firmanın faaliyet alanı ticaretti. Ancak, F.W. Hasselblad’ın oğlu Arvid Viktor, fotoğrafçılıkla ilgileniyordu ve firmaya bir fotoğrafçılık bölümü eklemek istedi. Hatta bu yatırımı yaparken de şunları söyledi: “Bu işten çok para kazanamayacağımızı biliyorum ama en azından fotoğraf işlerimizi bedavaya getiririz.”

    Kalitesi ve çevre koşullarına dayanıklılığıyla ün yapan Hasselblad, NASA’nın uzay operasyonlarında da kullandığı fotoğraf makinesi oldu. 1962 ve 1963 yıllarında Mercury Project kapsamındaki görevlerde kullanmaya başlanan Hasselblad’lardan 12 tanesi halihazırda ay yüzeyinde bulunuyor.

    Hasselblad malum… Motorola ve Lenovo da öyle… Peki bu markaların iş birliğinden ortaya çıkan sonuç sizce nasıl olur?

    Yapılan araştırmalara göre akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 36’sı en az haftada iki kez cihazlarıyla fotoğraf çekiyorlar. Hatta öyle ki, 2015 yılında akıllı telefonlarla çekilen fotoğraf sayısı 1 trilyonu aşmış durumda. Birçok kişi, akıllı telefonlarının fotoğraf performansının daha da geliştirilmesi beklentisi içinde…

    Akıllı telefonların yakın tarihine baktığımızda 2013’te Samsung’un fotoğraf makinesi yüzlü bir Galaxy S4 ürettiğini hatırlayabilirsiniz. Zum özellikli bu “akıllı telefon” önemli bir deneme olmaktan ileri gidemedi ne yazık ki… Daha sonra da Sony’nin WiFi ile bağlanan QX serisi objektif biçimli zum kameraları piyasaya çıktı.

    Ancak Lenovo Moto Z ve Hasselblad, Moto Mods özelliğiyle kullanıcılara farklı bir avantaj sunuyor. Telefonunuzu ancak siz istediğinizde bir fotoğraf makinesine dönüştürebiliyorsunuz. Diyelim, bir tatile çıkacaksınız. Yalnızca Hasselblad True Zoom’u telefonunuza eklemek yeterli oluyor.

    null

    10x zum özellikli kamera 12 MP çözünürlüğe sahip ve 1/2,3 boyutlarında bir sensora sahip… Birçok fotoğraf tutkunu gibi benim de beklentim, bu özelliklerin bir tık daha üstün olması yolundaydı. Ancak hislerim beni yanıltmıyorsa bu Moto Mod’un “Pro” sürümü de piyasaya çıkacak gibime geliyor.

    Telefonunuza iliştirdiğiniz Hasselblad True Zoom, şayet telefonunuz çalışır durumdaysa, kendi üzerindeki güç düğmesinden açılıp kapatılabiliyor. Hasselblad True Zoom devreye girdiğinde telefonun ekranı, fotoğraf ve videolarınızın kalitesini gözlerinizin önüne seriyor. Metalik portakal renkli deklanşör düğmesi, 25 – 250mm objektif ölçüsünde zum yapabilen bir power zum düğmesine sahip. Doğrusu, 24 – 240mm ölçülerinde bir zum lense sahip olduğum için 10x zum yeteneğinin keyfini çıkartmakta çok fazla yabancılık çektiğimi söyleyemem.

    Fotoğraf özellikleri gelişen birçok akıllı telefonda olduğu gibi Hasselblad True Zoom da JPEG+RAW çekebiliyor. “Nedir bu RAW?” diye soranlar olabilir. Kısaca “RAW” ismiyle müsemma “Çiğ, pişmemiş” gibi bir anlama geliyor. JPEG, çekmiş olduğunuz fotoğrafın kullanılan makine tarafından yorumlanmış hali anlamına gelirken, RAW fotoğraf üzerinde taşıdığı tüm veriler ile sizin uygun bir yazılımla kendi yorumunuzu yapmanıza izin veriyor. Elbette fotoğrafın tüm verilerini de üzerinde taşıdığı için biraz daha büyük bir dosya oluşturuyor.

    Birçok markanın olduğu gibi Hasselblad’ın da kendine ait bir RAW işleme yazılı mevcut. Phocus adlı bu yazılımı kişisel bilgisayarınıza ya da iOS akıllı telefonunuza indirerek çalışabilirsiniz. Her ne kadar Moto Z, Android işletim sistemine sahip bir telefon olsa da ne yazık ki, şimdilik Phocus’un Android sürümü yapılmış değil. Bir an önce hazırlanacağını ümit ediyorum doğrusu…

    Kendimden biliyorum, fotoğraf çekerken belirli ayarlarınızın sabit kalmasını istersiniz. Oysa, Hasselblad True Zoom, birkaç saniyeliğine kapatsanız bile sizin yaptığınız ayarları hiçe sayarak fabrika ayarlarına dönüyor. Bazen sürekli ayara değiştirmek can sıkıcı olabiliyor.

    Yaklaşık 10x zum, diyafram değerinizin f/3,5 – 6,3 arasında olmasına neden oluyor doğal olarak. Şöyle ki 25mm odaktayken f/3,5 250mm odağa yükseldiğinizde ise f/6,3 diyaframa yükseliyorsunuz. Bu da zum yaptığınızda makinenin sensorune yansıyan ışığın azalması anlamına geliyor elbette. Burada çok düşük ışık değerlerinde zum yapmak ISO değerini yükselteceğinden tavsiyem, zum özelliğini ışığın daha bol olduğu alanlarda kullanın. Bir de fotoğrafınızın yüksek ISO değerleriyle gürültü (noise) yapmaması için ISO 800’ü aşmayın, hatta daha da aşağısı mümkünse oralarda kullanın.

    Geniş açıda kullandığınızda “distortion” sorunuyla karşılaşacağınızı, hatta köşelerde kararma olacağını mutlaka göz önünde bulundurun ve yazılımınızın lens ve distortion düzeltme özelliklerinden mutlaka yararlanın.

    Son olarak… Hasselblad Moto Mod kutusundan son derece şık bir taşıma çantası da çıkıyor. Lenovo Moto Z ve Hasselblad True Zoom birbirine bağlıyken bu çantada taşıyabiliyorsunuz. Geçtiğimiz yıl itibariyle 75 yılı geride bırakan Hasselblad, iyi bir iş çıkartmış. Akıllı telefonlarla fotoğraf çekmek benim için çok kolay bir şey değil. Ekrana basmaya çalışmak, düğme aramak vs. bazen telefonun elinizden düşmesine bile neden oluyor. Oysa Hasselblad’la adeta bir fotoğraf makinesi tutuyor gibisiniz. 144 gramlık ekstra ağırlığı hissetmiyorsunuz bile. Ayrıca LED flaşı da inanılmaz bir menzile sahip. Ancak daha büyük bir sensor ve biraz daha pro özellikler de beklemiyor değiliz. İyi bir başlangıç olmuş…

    TP-Link RE450: Kablosuz ağınızı genişletin

    TP-Link’in yeni nesil menzil genişletici ürünü olan RE450, fütüristtik tasarımı ve en güncel kablosuz teknolojisi olan 802.11ac standardını desteklemesi ile, meraklı gözleri üzerine çekmeyi başarıyor.

    TP-Link RE450, yeni nesil 802.11ac standardını destekleyen çift kanallı bir kablosuz ağ genişletici ürünü. İlk olarak sıra dışı ve fütüristtik tasarımı ile ilgi çeken bu ürün yuvarlak hatları ve detayları ile beğenimizi kazandı. Ön tarafta frekans bantlarını ve ürünün çalışıp çalışmadığını gösteren  üç adet bilgi LED’in yanı sıra ağ bağlantısını kolaylaştıran WPS düğmesi bulunuyor. Üst kenarlarda ise, hareket edebilen üç adet harici anten konumlandırılmış durumda. Sol kenarda Gigabit Ethernet bağlantısı ve sağ kenarında da LED ve güç düğmesi yer alıyor.

    1

    TP-Link RE450 ile beraber bir güç adaptörü verilmiyor. Arka kısmında bulunan bağlantı ile bu ürünü direkt prize takabiliyorsunuz. Bu esasında ortam şartlarına göre iyi bir avantaj yaratabilir. Sonuçta TP-Link RE450 ile kablo salatası ile uğraşmıyorsunuz. Bunun karşılığında boyutunun büyük olması da sorunlara neden olabilir. Örneğin bu ürünü mutlaka duvardaki prize takmanız gerek. TP-Link RE450’yi çoklu priz girişli uzatma kablosuna taktığınızda, boyutundan dolayı diğer priz girişlerini engelleyecektir.

    2

    Çift kanal desteği

    TP-Link RE450’nin kurulumu ve kullanımı oldukça basit. Ürünü prize taktıktan sonra, haberleşmesini istediğiniz modemin ve ürünün üzerindeki WPS düğmelerine aynı anda basmanız yeterli. Saniyeler içinde bağlantı kurulacak ve modem’in kablosuz şifresi ile istediğiniz yerden giriş yapabileceksiniz. Modem üzerinde bir WPS düğmesi olmadığı durumda, TP-Link RE450’nin Web ara yüzünden kurulumu başlatmanız gerekiyor. WEB arayüzündeki kurulum daha çok ağ ürünleri ile haşır neşir olan kişilere yönelik olduğunu hatırlamakta fayda var.

    TP-Link RE450, Dual band yani çift bant çalışmaya elverişli. Bunun anlamı hem 2.4 GHz hem de 5 GHz frekans bandında aynı anda toplamda 1750 Mbit/sn  hızında veri iletimi yapabilmesi.  802.11ac standardı sayesinde 5 GHz frekans bandında  1300Mbit/sn,  2.4 GHz frekans bandında da  450Mbit/sn’lik teorik hızlara ulaşıyor. Bunlar önemli avantajlar. Fakat bu üründe Cross-Repating modunun da olmasını çok isterdik. Cross-Repating modunun avantajı, veri iletimini iki frekansta paylaşılabilmesi.

    3

    TP-Link RE450’nin üzerinde Gigabit Ethernet bağlantısının olması iyi düşünülmüş bir özellik. Bu sayede akıllı televizyonunuzu veya uydu alıcınızı Ethernet kablosu yardımı ile ağınıza dahil edebiliyorsunuz. Ethernet’te Bridge özelliği ne yazık ki desteklenmiyor.

    Performans

    TP-Link RE450’in üzerindeki LED takımı aynı zamanda Kablosuz Ağ hakkında bilgi veriyor. 2.4 ve 5 Ghz etkin olduğunda Led’ler yanmaya başlıyor. Bununla birlikte WPS düğmesinin etrafındaki LED’ler sinyal kalitesi hakkında da bilgiler veriyor. Örneğin bu LED takımı kırmızı yandığında, bağlantının olmadığı cihazın modemle olan mesafenin fazla olduğu anlamına geliyor. Başarılı bir bağlantı kurulduğunda bu LED takımı mavi yanıyor.   Elbette bu LED takımını iptal etmek de mümkün. TP-Link ışıklardan rahatsız olan kişiler için, Led takımını kapatan bir düğme koymayı unutmadı.

    4

    TP-Link RE450’in performansına gelince ciddi anlamda çok şaşırdığımız söylemeliyiz. Bu ürün, sinyal mesafesini oldukça fazla yükseltiyor. Yaptığımız denemelerde, modemin ulaşamadığı yerlerde TP-Link RE450’in rahatlıkla ulaşabildiğini gördük. Üst katlardan tutun bahçeye kadar, TP-Link RE450 neredeyse engel tanımıyor. Sinyal kalitesinde de durum çok farklı değil. Yüksek çözünürlüklü videoları kablosuz ağ üzerinden rahatlıkla seyredebildiğimizi söylemeliyiz. Bizim tavsiyemiz, bu tarz içerikleri rahatlıkla izleyebilmek için 5 GHz frekans bandından faydalanmak.

    Sonuç olarak, geniş bir alanda güçlü bir kablosuz ağ kurmak isteyen kullanıcılar, TP-Link RE450 ile doğru bir seçim yapacaklarını söylemeliyiz.  Sinyal mesafesini ve kalitesini ciddi anlamda arttıran bu ürün WPS modu sayesinde çok kolay kurulması da önemli bir avantaj.

    Xperia Z5 için Android Nougat yeniden

    Xperia_Z5c_Beyaz_Parmak_Izi

    Google tarafından geçtiğimiz yaz beta olarak sunulan, devam eden aylarda da final versiyonu yayınlanan Android Nougat işletim sisteminin, tüm dünyada son derece küçük bir kullanıcı kesimi tarafından kullanıldığı biliniyor. Bu yönde yayınlanan rapora göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz.

    Yeni gelişme ise söz konusu işletim sisteminin daha fazla cihaza yazılım güncellemesi yapısında gelmesi yönünde atılan yeni bir adımla ilgili. Merakla beklenen bir adım…

    Kısa süre önce Android 7.0 Nougat güncellemesini Xperia Z5 serisi için yayınlayan Sony, ortaya çıkan bir dizi sorunun ardından güncellemenin ileri bir tarihte yayınlanacağı belirtmişti. İşte o tarih geldi…

    Sony, Xperia Z5, Z5 Premium ve Z5 Compact adlı üç modeli için Android 7.0 Nougat güncellemesini yeniden dağıtmaya başlıyor. Ayrıca şirketin Xperia Z4 tablet için de güncellemeyi sunacağı belirtiliyor. Önceki dağıtımda yaşanan sorunların yeniden ortaya çıkma olasılığının ise son derece düşük olacağı tahmin ediliyor.

    sony-xperia-z5-premium-aa-81-840x561

    Sony tarafından gerçekleştirilen önceki güncelleme hamlesinin ardından cihaz kullanımına olumsuz etkide bulunan bazı yazılım kaynaklı sorunlar görülmüştü. Bunlardan en dikkat çekeni kimi uygulamalardaki ses çalma problemleriydi.

    İşlevselliği etkileyen durumun, yeni güncelleme dağıtımı ekseninde yeniden yaşanıp yaşanmayacağı henüz bilinmiyor. Şimdilik rapor edilen bir durum olmadığı kaydediliyor.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    WhatsApp’ta iki aşamalı doğrulama genel kullanıma sunuldu

    whatsapp

    Anlık mesajlaşma denildiği zaman olmazsa olmazlar arasında yer alan WhatsApp’ta uzun süredir gündemde olan bir özellik daha genel kullanıma açıldı. İşte kullanıcı güvenliği temelindeki dikkat çekici konuya ilişkin tüm detaylar…

    WhatsApp, her gün milyarlarca mesaj ve sesli görüşmeye ev sahipliği yapan uçsuz bucaksız bir kullanıcı tabanına sahip bir platform. Bir milyarın üzerinde kullanıcısı bulunan anlık mesajlaşma servisi, güvenlik alanında da dikkate değer hamlelerde bulunuyor. Bu anlamda geçtiğimiz sene iki aşamalı doğrulama adını alan özelliğini beta olarak sunan WhatsApp, bu sayede görüşmeler için ek güvenlik aşaması sağlıyordu. Artık bu özellik, tüm kullanıcılara açılmış durumda. Kullanmak için yapılması gereken şey ise son derece basit.

    Kullanıma açılması son derece kolay

    Söz konusu özelliği aktif hale getirmek için kullanıcıların Ayarlar > Hesap > İki Adımlı Doğrulama yolunu takip edip Etkinleştir seçeneğini tercih etmeleri gerekli. Bunun ardından telefon numarasının WhatsApp’a kaydında parola girilmesi isteniyor. Bu parolanın akılda kalıcı olması gerekiyor ve belli aralıklarla kullanıcdan isteneceği ifade ediliyor.

    İstendiğinde kapatılabiliyor

    Öte yandan WhatsApp’ta parola unutulduğunda iki aşamalı doğrulama özelliği kapatılabiliyor. Yine uygulama içinden de bu işlemi gerçekleştirebilmek mümkün. Dolayısıyla anlık mesajlaşma uygulamasının sunduğu özellik, Google ve Facebook’takinden büyük oranda ayrılıyor.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Chrome’a VR güncellemesi geliyor

    Google_Daydream_VR

    Google, yazılım ve donanım ekosisteminde entegrasyona yönelik yeni bir hamleye hazırlanıyor. Şirketin Daydream uyumlu akıllı cihazlarını kullanan kimseler için sanal gerçeklik odaklı içeriklere erişim daha pratik hal alıyor. Gerçekleştirilen duyuru kapsamında Chrome web tarayıcısının en yeni versiyonuna VR yani sanal gerçeklik desteğinin geldiği belirtildi.

    Geliştirilen destekle birlikte kullanıcılar, sayıları hızla artan sanal gerçeklik içeriklerinin bulunduğu web sitelerinde ilgili formdaki video, vb içeriklerini mobil cihazları üzerinden kolaylıkla izleyebilecekler. Elbette bunun için Daydream View adlı cihaza da sahip olunması gerekecek.

    google-daydream-viewDaha öncesinde kullanıcıların sanal gerçeklik içeriklerini izlemek için çeşitli uygulamalar kullanmaları gerekiyordu, ayrıca video ağı YouTube’daki içeriklerle sınırlıydılar. Hangi metot olursa olsun kaliteli VR içeriklere erişim pek de kolay değildi, Chrome güncellemesi ekseninde söz konusu içeriklerin izlenebilmesi daha kolay hale gelecek gibi görünüyor.

    Şu an için Türkiye’de sanal gerçeklik içeriklerine erişimin yeteri kadar kolay olmadığı biliniyor, ancak önümüzdeki süreçte bu tür yeni nesil multimedyaların kullanıcıların karşısına daha sık ve ‘daha kolay’ bir şekilde çıkması güçlü bir olasılık durumunda.

    Konuya ilişkin gelişmeleri önümüzdeki süreçte de aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…

    YouTube GO ile video izleme deneyimine yeni bir boyut geldi

    youtube-gaming

    Söz konusu yeni boyut birçok kullanıcı için yeni değil, ancak YouTube adına son derece proaktif bir yenilik maiyetinde. İşte konuya dair detaylar…

    Popüler video paylaşım ağı YouTube, Nisan 2016 itibarıyla tüm dünyada en çok ziyaret edilen ikinci web sitesi konumunda. Sayısız mobil uygulama ve platform üzerinden erişilebilen bu devasa video ağının önemli bir eksiği giderildi.

    Popüler video kaynağı, kullanıcıların offline olarak da video izlemelerine imkan tanıyan YouTube GO özelliğini kullanıma sundu. Kullanıcılarına bant genişliği ve kota konusunda daha efektif bir çözüm sunan özellik, ayrıca daha sosyal bir deneyimin de önünü açıyor.

    Videoların indirilmesine imkan tanıyan özellik, ayrıca video önizlemelerinin görülebilmesinin de önünü açıyor. Bu sayede özellik beraberinde istenmeyen videoların açılması ve fazladan veri harcanması durumu tarihe karışıyor. Öte yandan videolar için bazı kullanım sınırlamaları da kullanıcı insiyatifiyle birlikte getirilebiliyor. Beta olarak Android cihaz kullanıcılarına sunulan özellik, önümüzdeki günlerde (veya haftalarda) genel kullanımda olacak.

    YouTube, devam eden süreçte daha az veri tüketimi ekseninde kullanım için yeni yollar keşfetmeye devam edecek gibi görünüyor.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Eski (ya da yeni) akıllı telefonu kameraya dönüştürebilen Pixlplay ile tanışın

    52f9a3c01dcc60834081699cdff4f8d6_original

    Teknoloji dünyasında ilginç ve yenilikçi fikirlere her zaman ihtiyaç duyulduğuda şüphe yok. Mobil cihaz kullanımının iyiden iyiye arttığı, hatta cihaz değiştirme aralıklarının da bir hayli kısalmaya başladığı günümüzde ise bu yöndeki çeşitli fikirlerle karşılaşılabiliyor. İşte bunlardan biri ağırlıklı olarak eski akıllı telefonların yeniden ve ‘farklı’ şekillerde kullanımını esas alan bir cihaz. Görücüye çıkan ürüne yakından bakıyoruz…

    Bir tür topluluk finansmanı olan Kickstarter’da seri üretimine geçilmesi için fon toplayan girişimin meyvesi Pixlplay adına sahip. Kısa süre içinde gerekli fonun büyük kısmını toplayan girişimin amacına ulaşmasına kesin gözüyle bakılıyor.

    Pixlplay, akıllı cihazların çocuklar için kullanımı önceliklendirilen bir tür kameraya dönüştürülmesi temelinde. Söz konusu cihazın son derece eğlenceli olduğuna şüphe yok. Çalışma prensibi ise şöyle…

    9d28d12127c8521510a8e57545cce34f_originalKlasik 35mm kamera tasarımdan esinlenilerek geliştirilen ve 25 dolar fiyat etiketi üzerinden satışa sunulması planan Pixlplay, Android ve iOS cihazlarla uyumlu; kulaklık girişi üzerinden cihaza takılıyor ve ardından da kolaylıkla takılabilen bilek kayışı üzerinden güvenle taşınabilmesi de dahil olmak üzere çocukların son derece ekonomik bir fotoğraf makinesini deneyimlemesini sağlıyor. Yüksek çözünürlüklü fotoğraf çekimine imkan tanıyor, kullanımı da hayli kolay.

    Eğer siz de bu fikre destekte bulunmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

    Daha fazla detay için haberin devamındaki ürün tanıtım videosuna göz atılabilir. Şimdiden iyi seyirler dileriz…

    [vsw id=”owuwcivVhyI” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]

    Android 7.0 Nougat kullanım oranı açıklandı

    android_nougat_logo-930x465

    Google’ın en son mobil işletim sistemi sürümü geçtiğimiz aylarda yayınlanmıştı. Şirketin yeni akıllı telefon modellerinin yanı sıra bir dizi başka modele yazılım güncellemesi şeklinde gelen Android 7.0 Nougat adını alan versiyona dair bazı bigliler ortaya çıktı. Bunlar arasında son derece düşük genel kullanım oranı dikkat çekti.

    Geride kalan 5 aylık süre içinde Android 7.0 Nougat yüklü cihazların, genel Android cihazları arasındaki payının yüzde 1.2 seviyesinde olduğu belirtildi. 2 farklı sürümdeki Nougat’ın 7.0 kodlu versiyonun kullanım oranı yüzde 0,9 olurken, diğer versiyon 7.1’in oranı yüzde 0,3’te kaldı.

    Öte yandan Android sürümleri arasında en yoğun kullanılanı yüzde 32,9 ile Android Lollipop. Onu 30,7 ile Android 6.0 Marshmallow takip ediyor. Android KitKat ise yüzde 21,9 ile dördüncü sırada. Daha eski işletim sistemi sürümleri olan Android Gingerbread ve Ice Cream Sandvich ise yüzde 1 seviyelerindeki kullanım oranları ile varlıklarını sürdürüyorlar. Android Froyo ve Android Honeycomb’ın kullanım oranları ise yüzde 0,1’in de altında.

    Merak edilen konu ise sonraki verilerde Android 7.0 Nougat’ın nasıl bir ilerleme kaydedeceği. Özellikle Samsung, HTC, LG gibi üreticilerin sonraki nesil amiral gemisi modellerinin tanıtımıyla söz konusu oranda kayda değer artışın beklendiği belirtiliyor.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    Sonraki iPhone’lar OLED ekranla gelirse?

    0

    concept

    Apple bu yıl 10. yılını kutlayan iPhone için bir takım özel geliştirmeler yapmayı planlıyor. Zira kullanıcıların beklentileri de bu yönde, ancak bu yeniliklerin bazı etkileri de olacak gibi duruyor. İşte detaylar…

    10. yıl iPhone’u ne gibi yeniliklerle gelecek kesin bir bilgi yok, ancak iPhone 7’lerin tanıtılmasından süre sonra gelen bazı güçlü dedikodular var. Söylentilerden en güçlüsü Apple’ın yeni iPhone’larda kenarsız OLED ekran kullanacağı konusunda.

    Fast Company’nin haberine göre bu OLED ekranlar ve cihaz üzerinde planlanan bir takım yenilikler iPhone’un fiyatını etki edebilir. Hatta Apple’ın standart iPhone ve Plus modelinin yanında 10 yıl iPhone’ununu özel olarak satışa sunabileceği de iddia ediliyor.

    Haberini KGI Securities’in analizlerine de dayandıran Fast Company; Apple’ın 10. yıl iPhone’una özel 5.8 inçlik bir model üretebileceğinin altını çiziyor.

    Hali hazırda Apple’ın 256 GB’lik iPhone 7 Plus modeli ABD’de 969 dolara satılıyor. İddialara göre 5.8 inçlik OLED ekranlı bir iPhone’un fiyatı 1000 doları aşabilir. 10. yıl iPhone’u dedikoduları ilk çıktığında firmanın bu ürünü ana seriden ayrı olarak satacağı düşünülmüyordu. Şimdi gelinen noktaya bakıldığında ise Apple için bunun gündemde olabileceği kaydediliyor.

    10. yıl iPhone’unda gerçekten fiyatın artmasına değer bir şey olacak mı, kullanıcılar bu durumu nasıl karşılayacak hep birlikte göreceğiz. Apple’ın yeni iPhone’ları her sene yaptığı gibi Eylül ayının başlarında tanıtması bekleniyor.

    Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…

    NOT: Görsel temsilidir.