Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1412

    Lenovo ThinkPad P52 ile tanışın

    Lenovo, ThinkPad ailesinin yeni üyesi ThinkPad P52’yi görücüye çıkardı. İşte detaylar…

    Dizüstü bilgisayar dendiğinde akla ilk gelen markalardan biri olan Lenovo, yeni bir modelle daha teknoloji gündeminde kendisine yer bulmayı biliyor. Çin merkezli şirketin yeni modeli ikonik ThinkPad serisine dahil edilen P52.

    Sanal gerçeklik deneyimiyle birlikte gelen Lenovo ThinkPad P52, kardeşlerinden çok da farklı bir görünüme sahip değil. Kullanıcıların artırılmış veya sanal gerçeklik içeriklerini deneyimleyebilmesine imkan tanıyan bilgisayarda Intel’in sekizinci nesil Intel Xeon işlemcisi ve NVIDIA Quadro P3200 ekran kartı bulunuyor. VR ve AR desteğinin yanı sıra 3D render, video düzenleme gibi ihtiyaçlar için de mobilitesi yüksek bir çözüm maiyetinde yer aldığı görülüyor.

    128 GB’ye kadar DDR4 RAM seçeceğiyle satın alınabilen bilgisayar, 6 TB’ye kadar depolama seçeceğini de kullanıcılara sunuyor. 10 bit renk derinliğine sahip 4K çözünürlüklü 15 inçlik ekranı bünyesinde barındıran ThinkPad P52’de dokunmatik ekran özelliği de yer alıyor. 4K haricinde dokunmatik ekrana sahip olmayan ThinkPad P52’de Full HD ekran çözünürlüklü model de kullanıcıların insiyatifi dahilinde tercih edilebiliyor.

    Üç adet USB-A 3.1, iki adet Thunderbolt 3, HDMI 2.0, mDP 1.4, Ethernet, SD kart okuyucu, mikrofon ve kulaklık girişleri bilgisayarın bağlantı noktaları arasında. 90 Wh pili bulunuyor.

    General Mobile GM 8 GO : Uygun fiyatı ile fark yaratıyor

    General Mobile’dan uygun fiyatlı ve güncel yazılıma sahip modeller arka arkaya geliyor. General Mobile GM 8 GO da bu ürünlerin an itibarıyla en günceli.

    8.59 mm kalınlık ve 152 gram ağırlık değerlerine sahip olan General Mobile GM 8 GO, genellikle tek elde rahatlıkla kullanılabiliyor. Yanlardan yumuşatılmış köşeleri ve arka tarafta mat bir tasarım malzemesinin kullanılması da avuçtaki tutuş hissini daha güçlü hale getiriyor.

    Ürünün ön tarafında herhangi bir fiziksel tuşa yer verilmezken arka tarafta flaş ışıklı kamera ve parmak izi okuyucusu dikkat çekiyor. Özellikle kamera tarafına baktığımızda, flaşla birleştirilen çerçeveli tasarımının dual kamera sistemini anımsattığını söylemeliyiz. Üründe beğendiğimiz bir özellik Parmak izi okuyucu sensörünün çok kısa sürede cevap verebilmesi.

    Ürünün dikkat çekici diğer bir özelliği ise arka kapağı açılıyor ve 3500 mAh değerdeki pilin çıkartılabiliyor olması. Bu tip özelliklerin yavaş yavaş veda ettiğimiz şu günlerde General Mobile’dan böyle bir hamle gelmesi bizi açıkçası sevindirdi.

    General Mobile GM 8 GO  , 5.5 inc büyüklüğünde, 720×1440 çözünürlüklü IPS LCD ekran yer alıyor. Hhem ekran boyutu hem de çözünürlük değerinin pek çok kullanıcı için uygun seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Ekranın dış mekan kullanımlarındaki parlaklık ve belirginlik düzeyi de yeterli. Ekranın üzerinde Gorilla Glass koruma teknolojisi olduğunu da belirtelim. Ama bundan da fazlasını beklemek yanlış olur.

    General Mobile GM 8 GO Performans

    Mediatek MT6739 çipsetiyle gelen telefonda, microSD destekli 16GB dahili depolama ve 1GB RAM değeri mevcut. Açıkçası 1GB RAM değeri yoğun kullanımlarda bazen sizi yarı yolda bırakabildiğini bilmeniz gerek. Yine de Geekbench 4 testimizde tek çekirdekte 638 puan alan telefon, çift çekirdekte 1707 puan elde etti ve ardından Super Mario Run’ı sorunsuz bir şekilde oynayabildik. Fakat unutmayalım ki, General Mobile GM 8 GO,  oyun öncelikli bir telefon değil.

    General mobile’ın yeni ürünü olan General Mobile GM 8 GO  içinde Andrid 8.1 Oreo GO Edition işletim sistemi ve yine bu sisteme uygun olarak optimize edilen birçok uygulama barındırıyor. Bunun anlamı gündelik ihtiyaçlarınızı büyük ölçüde karşılayabilecek güce sahip bir telefon olması.

    Kamera

    Telefonun ön tarafında selfie’ler ve görüntülü görüşmeleriniz için 5MP değerde kamera yer alıyor. HDR ve güzelleştirme seçeneklerinin de bulunduğu kamera, aynı zamanda ekrandaki flash ışığı uygulaması sayesinde düşük ışıklı ortamlarda da güzel sonuçlar verebiliyor.
    Arka tarafta konumlandırılan flash ışıklı 13MP değerde kamera ise, FHD video çekimleri yapabildiği gibi HDR da dahil birçok çekim seçeneğine sahip.

    Çektiğiniz fotoğraflarınızı ücretsiz ve limitsiz olarak Google Photos’a ekleyebilirsiniz. İki kameranın da özellikle iyi ışık düzeyinde, sabit çekimlerde güzel sonuçlar verdiğini, yine de yüksek beklentilere girmemeniz gerektiğini söylemeliyiz.

    Sonuç

    General Mobile GM8 Go, 799 TL’lik satış fiyatı etiketine sahip. 5.5 inch ekranı ve 3500mAh pili bulunan ürün, Android 8.1 Oreo Go Edition işletim sistemi sayesinde gündelik işlemlerinizi rahatlıkla yapabilmenize imkan sunuyor.

    General Mobile telefonlar hakkında detaylı bilgi ve satın almak için buraya tıklayın

    Olay yaratacak Galaxy X görselleri!

    0

    Samsung‘un uzun süredir tanıtılması beklenen katlanabilir telefonu Galaxy X için yepyeni sızıntılar gelmeye devam ediyor. En son paylaşılan görsellerse, telefonun beklenilenden oldukça farklı bir biçimde gelebileceğini gözler önüne seriyor.

    Galaxy X görselleri ne kadar gerçeği yansıtıyor?

    Samsung’un geçen Aralık ayında aldığı patent, çıkaracağı katlanabilir telefon tasarımının ZTE’nin Axon M modeline benzediğini göstermişti. Şimdi ise sızdırılan bir prototip, katlanabilir telefon ile ilgili yeni detaylar verdi.

    Katlanabilir telefon özünde, iki adet 18:9 oranında ekranın bir menteşeye benzer yapı ile birbirine tutturulmasından oluşuyor. Kullanıcı, dilediği vakit katlanmış ekranları ayırarak geniş ekran deneyimini yaşayabiliyor.

    Axon M’e bakış oldukça ince gözüken telefon, aynı zamanda son zamanların hedefi olan 3.5mm’lik kulaklık çıkışını üstünde bulundurmaya devam ediyor. 4.5 inç büyüklüğünde olan ekran, açıldığında 7.5 inç büyüklüğe ulaşıyor.

    Elbette bu görsellerin yayılması ile birlikte herkes şaşkına dönmüş durumda. Galaxy X görsellerinin ne kadar gerçeği yansıttığını ise önümüzdeki günlerde görebileceğiz.

    Detroit: Become Human İnceleme

    0

    Detroit: Become Human İncelemesi

    Play Station’da oyun oynuyorsanız mutlaka Heavy Rain ya da Beyond: Two Souls isimlerini duymuşsunuzdur. Quantic Dream’in ellerinden çıkan bu harika yapımlara şimdi bir yenisi eklendi. Detroit: Become Human, gelecekte İnsan ırkıyla birlikte Android yaşam formlarının da hayat sürdüğü bir dünyada geçiyor. Mutfak robotundan hallice olduğunu düşünebileceğimiz bu Android formların hayatın içinde birer karar verici birey olarak bulunduğunu da söylemeden geçmemek lazım. Oyun boyunca kararların size bırakılması, ilerleyen aşamalarda oyunu bitirdikten sonra tekrar başa dönerek farklı yol izlenemize de imkan veriyor.

    Hükümet tarafından da görevlendirilen bu robot bireyler insanlar gibi bir iletişim sürüyor. Bu iletişimleri reddeden ve suça yönelen, rutin işleyişin dışına çıkıp anarşi modunda takılan robotlar da etrafta bolca bulunuyor.

    Oyun içinde Connor, Kara ve Markus isimli 3 farklı göreve mensup Android ile oynuyoruz. Karakterlerin aksiyon çizgisi olarak farklı zamanlarda devam eden bir kurgu söz konusu. Bu 3 ismi tanıyalım.

    Connor

    Connor:

    Detroit’in tehlikeli atmosferinde olay mahallerini ve suç vakalarını inceleyen, teknolojinin son harikası bir prototip Android kendisi. Özel soruşturma görevlisi olarak görevi, Detroit Emniyeti’ne, programları dışına çıkan, sahiplerini terk eden veya suça yönelen aykırıları yakalama konusunda yardım etmek.

    İşini yaparken soğukkanlı, dikkatli ve analitik davranmaya programlı. Ya da bizim seçimlerimizle Android dostlarının davasını haklı bulacak ve görevinin doğruluğunu sorgulamaya başlayacak.

    Markus

    Markus:

    Markus biraz daha kilit adam. Android ayaklanmasını başlatabilecek kıvılcımı ateşleme şansını elinde tutuyor. Sahibinden kaçıp, muhaliflerle dolu bir yeraltı şebekesine katılan Markus, Android nüfusunu özgür kılacak organize bir hareketin başına geçiyor. İnsanlara güçlü bir mesaj göndermeyi Markus, barış yanlısı bir yol mu seçecek, yoksa şiddete mi başvuracak sorusunun cevabı da bizde saklı.

    Kara

    Kara:

    Detroit’in yoksullaşan ve bitap hâldeki yanını, programı dışına çıkan yeni üretim bir androidin gözlerinden gör.

    Korumaya yemin ettiği masum bir kızla kaçan bir aykırı olarak sınıflandırılan Kara, çevresindeki adaletsizlikleri kabul etmeyi seçeceğin veya taşıyıcılığını yaptığı çocuğu korumak için bir şeyler yapmaya çabalayacağın vahşi bir dünyada bulunuyor.

    Markus, Kara ve Connor için oyunun başlaması ve sizin karar verme aşamasında kendi yolunuzu çizmeye başlamanız ile birlikte tamamen benzersiz bir deneyim hayata geçiyor. Onlar adına alacağınız her karar oyunun gidişatında hem onları hem de sizi etkileyecek şekilde vücut buluyor. O nedenle hikâyeyi burada anlatmak ve sizin heyecanınızı makaslamak istemiyorum.

    Bu oyunu anlatan harika bir cümle var aslında. Uzun uzun yazmak yerine bunu duyduğunuzda bile durup dakikalarca bunun üzerine düşünebileceğinize garanti veririm.

    İnsan olmanın dışarıdan birinin gözüyle ne anlama geldiğini keşfet
    ve dünyayı bir makinenin gözünden seyret.

    Ses ve görsel açıdan Play Station platformunda çıkmış en kaliteli yapımlardan biri diyebiliriz. Sinematik ağırlıklı, aksiyonlu ve karar verme yükünü bizim omuzlarımıza bırakan, Android yaşam formlarının hayatına kararlarımızla müdahil olduğumuz şahane bir yapım Detroit: Become Human. İletişim genel olarak erkandaki dialoglar üzerinden dönüyor. Olayı iyi kavramanız, hızlıca karar vermeniz ve bu kararı da uygulamanız gerekiyor.

    Uygulayacağınız her karar, evet her karar oyunun gidişatını etkiliyor. Örnek olarak hemen yanda oyunun demosunda ki akış diagramını bulabilirsiniz. Genelde yazılımcılığa ilk girişte insanlara öğretilir bu akış diagramı. Bir makinenin programlama kısmında neyi, nasıl ve ne zaman yapacağının tablosudur bu diagram.

    Bilim kurguya meraklı oyuncular için Türkçe altyazılı olarak oynanabilecek Detroit: Become Human, gelecekte bizi nasıl bir ortamın beklediği sorusunun cevaplarını alternatif bir şekilde veriyor.

    Babalar Günü için en güzel hediyeleri seçtik!

    0

    Bugün Babalar Günü, hayatımızdaki en önemli insanların başında gelen babalarımız için önemli olan bu günde, onları hatırlamak ve mutlu etmek için büyük, küçük demeden hediyeler alıyoruz. Peki, henüz bir hediye almamış olanlar? Sizler için vakit geç değil. Babalar Günü için en güzel hediyeleri sizler için seçtik!

    Babalar Günü için en güzel hediyeleri seçtik!

    Özdilek AVM’de yer alan MediaMarkt mağazasını ziyaret ettik ve Babalar Günü için satın alabileceğiniz en güzel hediyeleri sizler için araştırdık.

    Akıllı telefon reyonlarını gezdik. Bu alanda, her bütçeye uygun çok sayıda akıllı telefondan bir tanesini satın alıp, babanızı yeni bir telefon ile son derece mutlu edebilirsiniz.

    Babanızın bir akıllı telefona ihtiyacı olmadığını düşünüyorsanız, bilgisayarlar, tabletler, powerbank modelleri, kulaklıklar ve televizyonlar gibi ürün kategorilerinde bütçenize en uygun hediyeyi seçebilirsiniz.

    Sizler için hazırladığımız bu videoda, MediaMarkt mağazasını gezdik ve en güzel hediyeleri seçtik. Sizler de, MediaMarkt mağazalarına gelip veya web sitesini ziyaret edip, binlerce ürün arasından, babanıza en uygun olan hediyeyi seçebilirsiniz! MediaMarkt ailesi olarak, tüm babalarımızın bu özel gününü kutluyoruz.

    Çekmeceli Derin Dondurucu Nasıl Seçilir?

    Çekmeceli Derin Dondurucu almadan önce tercihinizi şekillendirecek bir takım özellikleri bilmeniz önem taşır. Bu yazımda dolap tipi derin dondurucu olarak da bilinen çekmeceli derin dondurucular hakkında merak edilenleri bulabilirsiniz.

    5G teknolojisi neler getirecek?

    Mobil iletişimde halen gelişmiş 4.5G teknolojisiyle hizmet alıyoruz. Yakın gelecekte 5G ile tanışacak ve daha verimli bir iletişim deneyimi yaşayacağız. Bu yazıda, 5G teknolojisinin neler getireceğine göz atıyoruz.

    Beşinci nesil mobil iletişim teknolojisi olan 5G, daha önceki teknolojilerin zirvesi kabul ediliyor. Mobil iletişim teknolojileri, başlangıçtan bu yana yetenek ve kapasitelerini geliştirerek ivme kazanmaya devam ediyor.

    Çok fazla beklememize gerek kalmayacak

    Türkiye’de son olarak gelişmiş 4.5G teknolojisiyle tanışmış ve yüksek hızda mobil internet kullanmanın konforuna sahip olmuştuk. Çok fazla beklememize gerek kalmayacak ve yakın gelecekte 5G teknolojisinin avantajlarını yaşamaya başlayacağız.

    5G

    Türkiye, 5G’de yola avantajlı çıkıyor

    Türkiye, 4.5G ihalesinin ardından Avrupa’da operatörlere en fazla frekans sunan ülkelerden birisi olmuştu. Bu adım 5G’de Türkiye’nin yola avantajlı çıkmasını sağlayacak. 5G teknolojisine geçiş sonrası, veri indirme hızlarının saniyede 10-50 Gigabit seviyelerine çıkması bekleniyor.

    193 ülke 5G için uzlaşmaya vardı

    Uluslararası Telekomünikasyon Birliği tarafından resmi ticari duyurusunun 2020’de yapılacağı ilan edilen 5G teknolojisi için mobil operatörler ellerini çabuk tutmakta kararlı. Bu arada Birleşmiş Milletler’de 193 üyenin de 5G’ye geçiş için uzlaştığını hatırlatmakta da yarar var. Bu yılın sonu doğru ve 2019 başından itibaren ABD, Güney Kore, Kanada, Japonya ve Çin gibi ülkeler başta olmak üzere 5G teknolojisi devreye girecek.

    5G

    Türk operatörler takdiri hak ediyor

    Türkiye’deki mobil operatörler de bu alana büyük yatırımlar yapıyor ve müşterilerine en güncel teknolojiyi sunmak için çaba sarf ediyor. Bu alanda Türkiye’deki mobil operatörlerin altyapılarını geliştirme ve test çabalarını takdir etmek gerek. Türkiye, 5G mobil iletişim teknolojisiyle tanışan ilk ülkeler arasında olacak.

    Yeni teknolojiler için kusursuz alt yapı

    5G’nin yeteneklerini, yüksek ve sürdürülebilir veri hızı, yüksek kapasite, esneklik, düşük gecikme hızı ve daha düşük enerji kullanımı olarak özetleyebiliriz. 5G ayrıca Makineler Arası İletişim (M2M), Nesnelerin İnterneti (IoT), Her Şeyin İnterneti (IoE) gibi teknolojilerden yararlanmak için de gerekli altyapıyı sağlayacak.

    5G

    Sensörler gecikmesiz konuşacak

    Birbiriyle konuşan milyarlarca cihazın olacağı bir döneme doğru gidiyoruz. 5G’nin ticari duyurusunun yapılacağı 2020 yılında bir evde ortalama 500 sensörün çalışacağı öngörüsü yapılıyor. 5G, çok hızlı iletişim sağlaması nedeniyle gecikmeyi ortadan kaldırıyor ve neredeyse gerçek zamanlı iletişim sağlıyor.

    Üretim teknolojilerinde devrim

    Bu da 5G’yi çeşitli endüstrilerde devrim niteliğinde yeniliklerin anahtar teknolojisi haline getiriyor. Fabrikalardaki makinelerin, sağlıkta kullanılan teknolojilerin, robot teknolojilerinin daha verimli ve esnek hale gelmesini sağlıyor. 5G teknolojisi, makineler arası iletişimde tam anlamıyla devrim anlamına gelecek altyapıyı sağlaması açısından çok önemli.

    5G

    Kıtalar arası ameliyat mümkün olacak

    5G teknolojisinin gecikmesiz iletişim altyapısı sunmasıyla bir doktorun başka bir kıtadaki hastayı ameliyat etmesi mümkün hale gelecek. 5G teknolojisinin verimliliğine örnek olarak, 1 kilometrekare alan içinde 1 milyon cihazın sorunsuz veri alıp gönderebilecek olması gösteriliyor.

    Hızlı giden araçlarda kesintisiz iletişim

    Günümüzdeki mobil iletişim teknolojisinde hızla giden araçlarda, örneğin trenlerde iletişimde kesilmeler yaşanabiliyor. 5G teknolojisi, bu olumsuzluğu da ortadan kaldırıyor. Yüksek hızlarda tren yolculuklarında bile artık sorunsuz iletişim sağlanabilecek.

    5G

    Daha verimli şebeke yönetimi

    Şebeke kapasitesinin ihtiyaçlara göre bölümlenerek sunulabilmesi 5G’nin bir başka üstün yönü. Bu sayede mobil şebekeyle iletişim kuran cihaz ve sensörlere ihtiyaca göre farklı kapasiteler sunulabilecek. 4K TV’ye farklı, termostata farklı kapasitelerde servis verilebilecek. Bu da kaynakların daha verimli kullanımını sağlayacak.

    Pili uzun yıllar dayanan sensörler

    5G teknolojisi enerji tüketimi açısından da devrimsel bir aşama kabul ediliyor. Minimum enerji sarfiyatı nedeniyle pili uzun yıllar dayanan sensörler hizmet vermeye devam edecek. Bu durum hizmet sürekliliği avantajı yanında enerji tasarrufu açısından da yeni bir çığır açacak.

    Sorularınız olursa yorumlardan bana ulaştırabilirsiniz

    Bu yazıda size, 5G teknolojisinin neler getireceği hakkında detaylı bilgi vermeye çalıştım. Konuyla ilgili sorularınız olursa, aşağıdan yorum bırakarak bana ulaştırabilirsiniz. Şimdilik hoşça kalın.

    Twitter’da beni takip edin: https://twitter.com/melihbayramdede

    YouTube kanalıma abone olun: https://www.youtube.com/c/melihbayramdede


    MediaTrend’de yayınlanan diğer yazılarıma göz atmak ister misiniz?

    Android One nedir? Android One cihazların avantajları neler?

    Öğrencilere en güzel karne hediyesi seçenekleri

    Samsung Galaxy S10 neler getirecek?

    iPhone için en başarılı güvenlik uygulamaları

    0

    Akıllı telefonlar hayatımızın vazgeçilmezleri. Gün içinde işte, evde, dışarıda ya da herhangi bir yerde herhangi bir anda sürekli yanımızda olan akıllı telefonlarımız finansal işlemlerimizden aile fotoğraflarımıza toplantı notlarımızdan özel yazışmalarımıza kadar tüm kişisel bilgilerimizin yer aldığı bir kara kutu adeta. Ve akıllı telefonlara giderek bize ait olan daha fazla veriyi yüklediğimizi de söylemeliyiz. Haliyle akıllı telefonlarımızın güvenliği de gün geçtikte daha kritik bir noktaya geliyor. Bu konuda güvenliğini sağlamak öncelikle kullanıcı tarafından edinilmesi gereken bazı kullanım alışkanlıklarını gerekli kılıyor. Telefon kilidi kullanmak, hacker’lara karşı verileri şifrelemek, düzenli yedekleme yapmak, uygulamaları, oyunları sadece güvenilir kaynaklardan indirmek, güncellemeleri zamanında yüklemek ve şüpheli SMS, eposta ve sosyal medya taleplerine karşı uyanık olmak. Tabii bunların hepsini yapsanız bile akıllı telefonunuz tam olarak güvende olmayacaktır. Mobilde kullandığımız uygulamalar, oyunlar ve diğer programlara her geçen gün yenilerinin eklendiğini düşündüğümüzde bunların aynı zamanda yeni güvenli açıkları demek olduğunu söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıllarda dünyada birçok ünlü ismi içeren hacking skandallarının olayın ciddiyetini iyiden iyiye hissetmemizi sağladığını düşünürsek eminim birçoğumuz akıllı telefonunundaki verileri korumaya almak için alternatif güvenlik yazılımlarını kullanıyorsunuzdur. Bu bağlamda kullandığınız telefon iPhone dahi olsa telefonun güvenliği artırma adına farklı uygulamalar mevcut. Ben de bu haftaki yazımda iPhone için en başarılı güvenlik uygulamalarını bir araya getirdim. Bu uygulamaların detaylarına geçmeden Apple özelinde değinmek istediğim bir iki nokta daha var. iPhone ya da iPad’inizin içinde Apple tarafından kurulmuş güvenlik yazılımları yer alıyor. Örneğin iMessage uygulaması diğer Apple cihazlara mesaj gönderirken end to end encryption (uçtan uca şifreleme) adı verilen bir şifreleme yöntemi kullanıyor. Evet iPhone’unuzda Apple’ın kendi ayarları ile tanımlanmış güvenlik önlemleri mevcut ancak siz yine de güvenliğinizi daha üst seviyede tutmak istiyorsanız fayda göreceğinizi düşündüğüm şu 3. parti uygulamalara göz atmanızda fayda var.

    Onion Browser
    Tor’un yaratıcıları tarafından tasarlanan Onion Browser iPhone ve iPad’de güvenli şekilde internette vakit geçirmenizi sağlayan bir tarayıcı uygulaması.

    1Password
    Şifrenizin güvenli olduğundan emin olmanızın en iyi yolu bir şifre yöneticisi kullanmak. 1Password tüm şifre ve önemli bilgilerinizi hatırlar. Uygulama ile güvenli şifreler oluşturmanız mümkün. Uygulama AES 256-bit encryption kullanarak güvenliği sağlar.

    NordVPN
    Bir iOS uygulaması olan NordVPN tüm web trafiğinizi şifreler ve güvenli hale getirir.

    Signal
    Signal, şifrelenmiş mesajlaşma ve sesli arama uygulamasıdır. İletişimi baştan sona güvenli hale getiren uygulama mesajlaştığınız kişinin kimliğini doğrular ve kanal entegrasyonu sağlar.

    Wire
    Eğer gerçekten güvenli bir mesajlaşma uygulaması arıyorsanız geçtiğimiz günlerde Avusturya Linz Üniversitesi tarafından en güvenli anlık mesajlaşma uygulaması seçilen Wire’ı deneyebilirsiniz. Wire üzerinden şifrelenmiş video ve görüntülü grup araması yapmanız mümkün.

    Keeply
    Keeply kullanıcının telefonundaki pin, kredi kartları ve notlar gibi özel an ve verileri güvende tutmayı sağlar. Uygulama Fake Pin özelliği ile kullanıcısının arkadaşlarına ve ailesine verebileceği alternatif bir şifre oluşturur. Ancak bu şifre ile giriş yapıldığında karşılarına yalnızca boş bir ekran çıkar.

    Lock It Up!
    Lock It Up uygulaması kullanıcılara PC veya Macbook’u istedikleri her yerden iPhone’u kullanarak kilitleme imkanı sunar. Uygulama bulut tabanlı ağ kullandığından çalışması için aynı Wi-Fi bağlantısında olmanıza gerek yoktur. Uygulama arka planda çalışmaya devam eder, ancak çok fazla CPU tüketimi yapmaz.

    Knock 2.0
    Knock 2.0, Lock It up’a benzer şekilde uzaktayken Macbook’unuzu kapatmanızı sağlar. iPhone’unuz cebinizdeyken bile uygulama sayesinde iki dokunuşla Macbook’unuzu kitleyebilirsiniz. Knock 2.0 aynı zamanda Apple Watch üzerinde de çalışıyor.

    Mynigma
    Bir eposta güvenlik uygulaması olan Mynigma bulut üzerinde değil tamamen cihaz üzerinde otomatik şifreleme sağlar.

    Apple Watch Series 3 İle Yapılabilecek Fantastik Şeyler

          Apple, Watch Series 3 akıllı saati ile daha önceki modellerinde olmayan hücresel bağlantı ve GPS yer belirleme servisini de kullandırmaya başladı. En son olarak da, her yıl düzenlediği geliştiriciler konferansı WWDC 2018’de Watch serisi akıllı saat için kullanılan işletim sisteminin son versiyonu WatchOS 5 güncellemesi duyuruldu. Son yapılan güncellemeyle, özellikle Siri için kısayollar ve spor aktivitelerindeki yarışma mod seçenekleri, akıllı saat daha da şenlendirdi diyebiliriz.

          Bu haftaki yazımda, son güncellemeler ile birlikte Apple Watch Series 3 ile yapılabilecek fantastik şeylerden bahsedeceğim.

    Watch ile Sunum Yapın

          Apple Watch ile sunumunuzu bileğinizden kontrol edebilirsiniz. Sunumu kontrol etmek için akıllı saatinize Apple Keytone veya Microsoft PowerPoint uygulamalarını yüklemeniz yeterli. Bu uygulamalar ile Apple Watch akıllı saatinizi gizli bir uzaktan kumanda gibi kullanma şansınız bulunuyor.

    Bebeğinizi izleyeceğiniz monitör olarak kullanın

          Elinizde eski model iPod Touch veya iPhone var ise bu cihazları bebeğinizi uyurken izleyebileceğiniz bir araca dönüştürebilirsiniz. Tabi bunu yapmak için yine Apple Watch’ınızın ekranını kullanabilirsiniz. Cloud Babey Monitor uygulaması, eski  iOS cihazlarınızı sesli ve görsel bir bebek monitörüne dönüştürebilir. Apple Watch üzerinden eski iOS cihazınızın mikrofonu ile bebekle konuşabilir, ekran ışığını kontrol ederek gece lambası olarak kullanabilirsiniz. Ek olarak, uygulamanın diğer güzel bir özelliği de, bebeğiniz hakaret ettiğinde akıllı saatinize uyarı gönderilmesi.

    Kelimeleri Tercüme Etsin

          Apple Watch Series 3’ün güçlü internet bağlantısı sayesinde, yüklenecek anlık tercüme uygulamaları sayesinde dilini bilmediğiniz bir ülkeyi ziyaret etmek sorun olmaktan çıkıyor. Yeni bir yabancı dil öğreniyor ya da telefonda dilini bilmediğiniz bir ülkeden birisi ile konuşacaksanız, Apple Watch Series 3’e yükleyeceğiniz iTranslate uygulaması sayesinde, anlık tercüme yapma şansına sahip oluyorsunuz.

    Arabanızı Kontrol Edin

          Appel Watch’a yüklenecek araç yönetim uygulaması ile aracınızı uzaktan çalıştırabilir, kilitleyip – açabilir veya bir sonraki yağ değişimini planlayabilirsiniz. Apple stora’da  Apple Watch için uygulama geliştiren araba üreticilerinin uygulamalarını bulabilirsiniz. Günümüzde, dijital çağa ayak uyduran araba üreticileri, bazı modellerinde uzaktan kontrol edilmeye olanak sağlayan uygulamalar geliştiriyor. Bu durum gelecekte neredeyse bütün araba modellerinde kullanılıyor olacak.

    Toplantınızı Kaydedin

          Apple’ın Apple Watch için sesli not alma uygulaması bulunmuyor. Ancak, App Store’da alternatif seçenekler de mevcut. Bu uygulamalarda sadece kayıt düğmesine basmanız yeterli. Hatta, bazı uygulamalar alınan kayıtları Apple Watch üzerinde de depolayabiliyor. Alınan kayıtlar telefon ile otomatik senkronize olabiliyor. Bu uygulamalardan birisi de “Just Press Record”.

    Yolunuzu Bulun

          Apple Watch Series 3’de yüklenmiş olarak gelen bir harita uygulaması var. Series 3’de donanımsal olarak GPS ve hücresel ağ birlikte geldiğinden, akıllı telefona gerek duymadan bulunduğunuz yer hakkında anlık bilgi alabiliyorsunuz. Egzersiz yaparken bu özellik oldukça işinize yarayacaktır.

    Arkadaşınıza Para Gönderin

          Apple Watch Series 3, Apple Pay Cash’i destekliyor. Bu özellik sayesinde iMessage veya Apple Pay üzerinden arkadaşınıza para gönderebiliyorsunuz. Para gönderme konusunda, Apple Watch’ınıza aynı zamanda üçüncü parti uygulamalarda yükleyebilirsiniz. Bu uygulamalara örnek olarak “Square Cash’i” verebilirim.

    Yolunuzu aydınlatın

          Apple Watch Series 3’de eğlenceli bir el feneri özelliği bulunuyor. Bütün yapmanız gereken, Apple Watch’ın kontrol merkezinden el feneri simgesini seçmek. El fenerini ilginç kılan şeylerden birisi de, tam parlak beyaz ışık ile birlikte, kırmızı ışığı da seçip yolunuzu aydınlatabiliyor olmanız.

    Evinizi Uzaktan Kontrol  Edin

          Günümüzde ev güvenlik sistemlerinin mobil desteği de bulunuyor. Ev güvenlik sistemini seçerken, mobil desteği olan bir model seçildiğinde, Apple Watch uygulaması sayesinde nerede olursanız olun uzaktan evinizi kontrol etme şansına sahip olabilirsiniz. “Canary” uygulamasını örnek olarak verebilirim. Bu uygulama ile, evinizi gece bile izleyebilir, hareket anında mesaj gelmesini sağlayabilirsiniz.

     

    İnternet çocukların geleceğini nasıl şekillendiriyor?

    İnternet çocuklar için harika bir iletişim aracı, bunu inkar edemeyiz. Üstelik okul ödevlerini araştırmak, öğretmenler ve diğer çocuklarla iletişim kurmak ve etkileşimli oyunlar oynamak için oldukça sık kullanılıyor. Ancak internet ortamında çocuğunuzu sadece iyi şeyler beklemiyor. Uygunsuz içerik, sanal zorbalık ve çevrimiçi uygunsuz davranışlar gibi riskler çocukların güvenliğini tehdit ediyor. Çocukların kullandığı uygulamaları ve web sitelerini takip eden avcılar yeni bir arkadaş edinmek isteyen çocuğunuza zarar verebilirler. Bu nedenle çocukların sağlıklı gelişimi ve çevresiyle iletişimi konusunda ebeveynlerin oldukça dikkatli olması gerekiyor.

    Çocuğunuzun güvenliğini riske atmayın
    İnternet artık yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası. Dolayısı ile çocukların gelişimini de etkiliyor. Dijital dünyaya doğan çocuklar, bu dünyaya uyum sağlama ve var olabilme mücadelesi veriyor. Bu noktada ailelere düşen birinci görev çocuklara yabancısı oldukları bu ortamda rehberlik etmek ve çevrimiçi iletişim kurallarını öğretmek. Bunun dışında en önemli konulardan biri de çocukların çevrimiçi ortamda güvenliği. Nasıl ki çocuğunuzun hiçbir eğitim almadan ve reşit olmadan araba kullanmasına izin vermiyorsanız, gerekli eğitimleri ve tedbirleri almadan internet kullanımına da aynı hassasiyeti göstermeniz gerekir. Çocukların internet ve sosyal medyaya denetimsiz erişmesi son derece risklidir. Bu yüzden fiziksel dünyadaki risklere karşı duyduğunuz kaygıların, online dünya için de geçerli olması gerekir.

    Keza çocuklar büyüdükçe ve geliştikçe, güvende olma konusunda rehberliğe ve desteğe ihtiyaç duymaya devam ederler. Bazen anne-babalar, gençlerin çevrimiçi dünyalarına aşina olmadıklarından, çocukların online dünyada yaşayabilecekleri güvenlik risklerini göz ardı ediyorlar. Çocuğunuzun ruh ve beden sağlığı için çok geç olmadan gerekli önlemleri almanızı tavsiye ediyorum.

    İnternetin arka sokağı: Deep Web

    İnternetle ilk tanışmam lise yıllarında olmuştu. O zamanlar web sitelerinin sayısı da oldukça azdı. Dolayısı ile ekosistem şimdiki kadar gelişmediği için internetin arka sokakları o yıllarda yok denebilecek kadar azdı. Ancak ailemiz tarafından her konuda sık sık tembihlendiğimiz için internetin arka sokaklarından değil, İstanbul’un arka sokaklarından korkuyorduk. Şimdiyse durum değişti… Artık her türlü illegal içeriğe internetin arka sokağı deep web aracılığı ile ulaşmak mümkün. Diğer taraftan bu tarz için deep web’e de girmeye gerek yok ayrıca. Sıkça kullandığımız Facebook, Twitter, Instagram ve Snapchat’in de başı uygunsuz içerikle fena halde dertte. Dolandırıcıların ve çocuk istismarcılarının da favorisi olan bu sosyal ağların en büyük problemi ise yaşını büyük göstererek platforma üye olan çocuklar! Belki yaygın kullanılıyor diye çocuğunuzun bu uygulamaları kullanmasına ses çıkarmayabilirsiniz ama yetişkin içeriğin paylaşıldığı bu platformlar çocuğunuzun gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.

    Abur cuburla beslenen YouTube fenomenleri
    Son zamanlarda internetin beni nasıl bir insan olarak şekillendirdiğini ve internette olmasaydı ne yapacağımı düşünüyorum. Bizler internetle büyüyen bir nesil olarak bugünün gençliğini nasıl yetiştirdiğimizin bilincinde olmalı ve çocukları olumsuz içeriklere karşı korumalıyız. Dikkat ederseniz artık okuyan, araştıran ve sorgulayan bir gençlik yok. Her şeyi YouTube videolarından öğrenmeye çalışan, nitelikli içerik üretemeyen ve daha doğrusu tüketime odaklanmış , sağlıksız bir gençlik yetiştiriyoruz. Bunu bana düşündüren geçenlerde YouTube’da rastladığım abur cubur videoları oldu. Çocuklar zincir marketlerden satın aldıkları oldukça ucuz ve sağlıksız gıdaları tüketerek, izlenimlerini paylaşıyorlar. Hepsi sanki yıllardır televizyonda program yapıyor gibi özgüveni yüksek ve kendini ifade etmek konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamıyor. Uzmanlar ve aileler her ne kadar sağlıklı beslenme trendine uymaya çalışsa da çocuklar akranlarından geri kalmak istemiyorlar. Her geçen gün daha da yayılan bu trendle birlikte obez ve internet bağımlısı çocuklar yetişiyor. Bu konuda yetkililerin önlem alması ve YouTube’un da bu trende bir dur demesi gerektiğini düşünüyorum. Diğer taraftan artık kaydadeğer içerik üretmek için pek kimsenin çabaladığı yok. Çünkü okumuyoruz! Aynı şekilde çocuklar da okumuyor.  Okumak için Instagram hesapları ve tüm yaşamlarına adanmış hashtag’ler var. Hikaye kitaplarının ve romanların yerini ise story’ler almış durumda!

    Ancak internet benim hayatımda bir seçim oldu ve kariyerimi bu yönde inşa ettim. İnternette var olabilmek ve kendi hakkımda “olumlu bir izlenim” bırakabilmek  için yıllardır tüm fırsatları değerlendiriyorum. Bugün, internet çocuklar için keşfedilmesi gereken bir seçenek değil, ekmek ve su gibi bir ihtiyaç haline geldi. Bu noktada internetin olumsuz taraflarını da sorgulamak, uygunsuz içeriğe karşı önlem almak bizim için son derece önemli. İnterneti, hem iyiyi hem de kötüyü öğrenmeme yardımcı olan önemli bir gelişim aracı olarak değerlendiriyorum. Ama aklımın bir köşesinde, hiç internet kullanmamış biri olsaydım ne yapacağımı merak ediyorum. Sahi, siz ne yapardınız?