Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    ManşetDiablo IV inceleme

    Diablo IV inceleme

    Eğer hayatınızda hiç Diablo serisinden bir oyun oynamadıysanız Diablo IV incelemesini hemen şimdi burada bırakın ve Diablo 2’yi satın alıp oynayın. Yıllar boyunca türünün en iyi örneği ve türe kazandırdığı mekaniksel gelişmeler, oyun sektörüne yön verebilme becerilerinden dolayı bence Diablo serisinin en iyi oyunu klasik Diablo 2 ve ek paketi Lord of Destruction’dır.

    Oyunların gerçekten üzerinde uzun emekler sarf edilerek, ilmek ilmek işlendiği, piyasa baskısı ve ekonomik kaygıların uzağında yapıldığı dönemlerde ortaya çıkmış bir baş yapıttır Diablo 2. Devamında çıkan Diablo 3 dünya çapında ses getirse bile benim de dahil olduğum azılı Diablo 2 kitlesinin kalbindeki yerini çok sahiplenemedi. Evet seri için farklı yeniliklerle gelen değişik bir yapımdı Diablo 3 ama bir Diablo 2 değildi dedik hep.

    Bu defa da yeni oyunu Diablo 2 ile kıyaslıyoruz. Bu bir alışkanlık oldu artık. Ritüel diyelim biz ona =) Lakin Diablo IV ciddi anlamda iyi işlenmiş, kumaşı aşırı kaliteli ve güçlü bir yapım olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Şimdi gelin hep birlikte uzun süredir deneyimlediğim oyun hakkındaki inceleme detaylarına şöyle bir bakalım.

    Önden hemen söylemek isterim, bu yazıda spoiler namına hiçbir şey söylemeyeceğim ve hikayeye dair sadece “bence” yorumuyla beklentimi ve sonucunda vardığım noktayı aktaracağım. Geriye kalan bütün yorumlarım şu an masada duran taş gibi Diablo IV’ün mekaniklerine, yapısına, oynanışına ve bize sunduklarına olacak. Hazırsanız, başlıyoruz!

    Diablo IV: Efsanenin geri dönüşü

    Hiç abartmadan, eğip bükmeden söyleyebiliriz. Diablo 3 ve sonrasında Blizzard semalarında yapılmış en iyi oyun Diablo IV diyebiliriz. Bunun temel sebebi bazı alışkanlıklara bağlı kalıp, bazı anlamsız hevesleri kenara bırakarak yola çıkmış olmaları. Akabinde WoW’un ilk çıktığı günlerden geldiğimiz günlere kadar geçirdiği kolaylaşan evrimini ve Diablo 3’te denedikleri sempatik ve ışıltılı konseptten aldıkları dersleri güzel uygulamış olmaları diye de ekleyebiliriz.

    Karanlık ve mistik yapımların hastasıyız. Diablo 2 tam böyle bir yapımdı. Her Act farklı temada bir bölgeyi gezer, Act sonunda da o bölgenin bölüm sonu canavarını kesmeye çalışırdık. Her bir bölge temasına göre farklı dinamikler ve mekanikler ile sizi zorlardı. Oyunun başları daha kolay hayatta kalabileceğiniz bir efor gerektirirken, oyun ilerledikçe işler iyice çığırından çıkar, daha iyisini yapabilmek için kafa yorardınız. Her bölümde karşınıza gelen Boss’un bir karakteristiği olur, ona göre eşya dizerdiniz.

    Diablo 3’te bu havayı alamamış biri olarak konuyu doğrudan Diablo 4’e taşıyorum. Yapım tematik olarak karanlığı temele alan ve Lilith vurgusu yaparak perdeyi açıyor. Oyunu başlattıktan sonra gelen tüm ekranlar, ara yüklemeler, videolar görsel ve işitsel tema inanılmaz derecede karanlık ve mistik bir halde. Bu hiç kolay olmayan bir başarı. Bir oyunu her sahnesinde aynı tema ile yoğurmak, oyuncuyu taşıdığınız her bölgede ve görev serisinde ana temaya bağlı kalabilmek ciddi emek isteyen bir konu.

    Bunu neden bu kadar önemle söyledim onu da açayım. Bu bahsettiğimiz konuyu bir geliştirme ekibini, konseptin her tarafında aynı dengede tutmak ciddi efor isteyen bir konudur. İçeriğin kalitesinin kontrol edilmesi, konseptin çerçevesine herkesi dahil edebilmek hatta Covid-19 gibi dünyayı sallayan pandemi etkisinde odaklarını hiç kaybetmemiş olmaları da müthiş takdire şayan bir durum.

    Biliyorsunuz pandemi ve sonrasında çoğu oyun firmasında yapımların kalitelerinde, teknik ve mekanik kısımlarında ciddi sorunlar yaşanmıştı. Bu açıdan baktığımızda bir kez daha takdir etmeden duramıyorum.

    Giriş kısmını biraz daha oyunu ilk açtığım anda hissettiklerimle size aktarmak istedim, şimdi yavaş yavaş yapımın bize sunduklarına bakalım.

    Diablo IV şimdilik 5 farklı sınıfı oynanışa sunarak bizimle buluşuyor. Neden şimdilik dediğimi Diablo oyuncuları çok iyi bilecektir, Blizzard ilerde oyuna dair genişleme paketlerini mutlaka yapacaktır.

    Barbar, Druid, Necromancer, Rogue ve Sorcerer ile birlikte bu şeytani maceraya atılabiliyorsunuz. Bildiğiniz gibi yapım metinler açısından Türkçe dil desteği ile geliyor. Diablo serisinde oyun içine yansıtılan ilk deneyim bu. Daha önce Diablo 2’de oyunun açıklama kitapçığında yeteneklerin Türkçe diline çevrildiğini görmüştük. Yıllar sonra Türk kitlesi ile yıldızı barışan Blizzard için yeni atılımlar da bekliyoruz.

    Her karakterin tahmin edilebileceği gibi güçlü olduğu bir yönü ile birlikte mutlaka savunmasız olduğu yanı var. Bu aynı zamanda oynanışta farklılık adına farklı yetenek kombinasyonlarını oluşturabilmek, build dediğimiz yetenek ağaçlarını çeşitlendirebilmemizi sağlıyor.

    Burada istediğiniz karakterden başlamak sizin özgürlüğünüzde elbette. Başlarda güçsüz olup sonradan açılan karakterler olduğu kadar başta güçlü olup ilerde yeterli eşyayı bulamadığınızda patates çuvalı gibi oradan oraya savrulan karakterlerimiz de var.

    Elbette bu işin doğası. Diablo 2 döneminde yetenek ağacında verilen puanları geri de alamıyorduk. Karakteri yanlış yaptık mı geçmiş olsun deniyordu. En azından şimdi yeteneklerinizi geri düzenleme şansınız var.

    Böylece seçtiğiniz karaktere dair erken oyun safhasında ve oyun sonuna doğru yeteneklerinizi yeniden sıralayabiliyorsunuz. Bu durum size dinamik bir akış sağlıyor ve karakterden sıkılmanıza da engel oluyor.

    Karakter sınıfınızı seçtikten sonra oldukça detaylı bir özelleştirme ekranı ile karşı karşıya geliyoruz. Muhteşem detaylarla süslü bir şekilde saçınıza, kaşınıza hatta dövmelerin renk tonuna kadar uğraşabiliyorsunuz.

    Detaylardan sıyrılıp kendinizi oyuna atabildiğinizde fırtına ile sürüklendiğiniz bir noktada serüveninize başlıyorsunuz. Doğal olarak sağda solda gezen nispeten kolay yaratıkları kesip biçtikten sonra görev serilerine ufak ufak adım atıyorsunuz.

    Ambianstan başlayacak olursam ilk görevden itibaren dikkatinizi çekecek olan şey haritaların inanılmaz detaylı ve güzel tasarlandığı olacaktır. Dakikalarca ekrandaki ayrıntıları izleyebilirsiniz. Bir gördüğüm lokasyonun başka bir defa tekrar ettiğine pek rastlamadım. Haritanın tamamını gezmedim ama gezdiğim her noktanın benzersiz olduğunu söyleyebilirim. Bu da ilk dakikadan itibaren oyuna olan dikkatinizi ve ilginizi artırmanızı sağlıyor. Harita resmen elle işlenmiş bir diorama gibi.

    Haritanın güzelliğinden kendinizi kurtardığınızda görev akışı, ara sahneler ve diğer kapsayıcı ambians elementlerinin ince ince işlendiği ve üzerine baya kafa yorulduğu gerçeğini gördüğünüzde mutlu olacağınızı söyleyebilirim. Diablo serisi bir Hack ‘n Slash oyunudur. İlerlersiniz, kesersiniz, daha çok ilerler ve daha çok kesersiniz. Hikaye ve senaryo gerçekten pek umurunuzda değildir ve tek motivasyonunuz olmadık bir yerde ölerek vakit kaybetmemektir.

    Bütün bunlar olup biterken Diablo 2 ve sonrasında Blizzard bu karanlık dünyaya muazzam olmasa bile keyifli ve motive edici bir senaryo akışı ekledi. Act’lerde yapılan göndermeler, Unique eşyalarda olan küçük anlamlı dokunuşlarla birlikte tematik bir yapım olarak Cennet ve Cehennem, 3 büyük Şeytan, onların diğer kardeşleri, meydan okuyanları dahil olmak üzere bir yerden sonra aile ağacına dönen ve farklı dinlerden beslenerek karşımıza güzel bir dokunuşla sunulan hikayeye dönüştürdüler.

    Görevlerde ilerledikçe hikayenin parlayan yıldızlarını görmek, özellikle önceki oyunları oynadıysanız flashbackler yaşamanız çok olası.

    Diablo IV, 15-20 yıl önce gördüğünüz eski sevgilinizle bir kafede tekrar karşılaşmak gibi deneyim sunuyor. Farklı masalarda oturup ara ara göz teması kurduğunuz, geçmişte yaşadığınız iyi ya da kötü anların hayalinizde canlandığı ve en son yanından geçerken tebessüm edip geçip gittiğiniz bir öykü gibi.

    Burada oyundan örnek vermemek için gerçekten büyük çaba sarf ediyorum. Oynadığınızda senaryo ve ara sahnelerde karşılaşacağınız karakterler ile oluşacak sekanslarınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Konuyu değiştirelim yoksa spoiler falan vereceğim hoş olmayacak 😀

    Hikayeye dair yorumum “Çok bir şey beklemediğinizde sizi inanılmaz şaşırtmasa bile aksiyondan koparmamanızı sağlıyor” yönünde. Ama hakkını verip takdir etmemiz gereken bir nokta var.

    Diablo serisinde ilk kez ara sahneleri TV ekranında bir film izler gibi izlemenin ötesinde deneyimle bize sunmuşlar. Oyun içi grafik motoru ile karşımıza çıkan ara sahneler, tamamlayıcı geçişler, sinematik anlatımlar ve bütün bu bağlamlar arasında kurulan görsel ve işitsel dil oldukça yenilikçi ve farklı. Drone kamerası gibi geçişler yapan, bizi aksiyonun merkezinde 3. Bir noktaya bırakan yönetmene alkış rica edeceğim.

    Karakter yarattık, görevleri yapıyoruz ve büyük şehirlere ulaşmamızla birlikte oyunda orta evreye geçmiş bulunuyoruz. Eşyaları geliştirebileceğiniz, yeni yeni birleştirmeler yapabileceğiniz, atınızı alıp Üsküdar’ı geçebileceğiniz yeni meşgaleler açılıyor.

    Oyun genişledikçe sıkılmaktan çok nerede ne var, nereye gitmeliyim gibi dertleriniz oluşmaya başlıyor. Yine hakkını vereceğimiz bir konu olarak harita üzerinde küçük mağaralar, özel Dungeon’lar, herkese açık özel event’ler, miniboss ve elite yaratıklarla dolu bölgeler, işgal altında yer alan kaleler olmak üzere yapabileceğiniz yüzlerce farklı şey var.

    WoW oyuncuların hemen bileceği bir ödüllendirme sistemi ile birlikte geliyor oyun. Bölgelerde ne kadar çok zaman geçirir, o bölgede görev yaparsanız artan oranlı ödüllerle onore ediliyorsunuz. Bunlardan bağımsız olarak Achievement sistemi gibi bir account bazlı ödül sistemi de mevcut. Oyun sizi içerde tutmak için her yolu deniyor ve bu konuda da oldukça başarılı. Koleksiyonlar başlığı altında toplanan bu içerikler Güç Rehberi ve Mücadeleler diye ikiye ayrılarak size sunuluyor.

    Dungeonları yaptıkça elde edeceğiniz güçlendirmeler ile avantajlarınızı arttırabiliyorsunuz. Mücadeleler kısmı ise WoW oynayan oyuncuların aşina olduğu türlere, mekanlara ve zorluklara göre gibi kategorilerde sizin neyi ne kadar yaptığınıza göre bir kazanım sağlıyor. Örneğin Fısıltı Ağacı için bir Sessiz Adak tamamladığınızda bir kazanım elde ediyorsunuz.

    Harita ekranında W ile her bölge için ayrı ayrı açılan pencere ile aktif ettiğiniz geçiş noktaları, ele geçirdiğiniz kaleler, yaptığınız yan görevler, keşfettiğiniz bölgeler, tamamladığınız yan zindanlar ve Lilith’in kırdığınız sunakları için bir hesaplamaya tabi oluyorsunuz. Her yapacağınız şeyin bir şöhret değeri var ve o değere göre seviye atlayarak daha fazla ödül kazanıyorsunuz. Bu ödül altın, yetenek puanı gibi değişiyor.

    Tüm bunları yaparken ana görevler, yan görevler ve öncelikli görevler olmak üzere bir hat üzerinde ilerliyoruz. Bu ilerleme açısından hiç sıkılmadığımı söyleyebilirim. Ana görevler daha epik bir noktaya odaklanırken yan görevler daha fazla lokal olaylara odaklanıyor. Bir yan görevde bölgenin yerlisi bir dostumuzla şeytan çıkarma ayinine katılıyoruz. Eğlence açısından baya keyifliler.

    Sosyal imkanlarla birlikte en güçlü noktalardan biri olarak klan sistemi oyunda yerini alıyor. İlerde daha fazla imkan ve kazanımla beslenebileceğini düşündüğüm sistem olan klan sisteminde oyuna başlar başlamaz bayrağınızı dikip arkadaşlarınız toparlayabiliyorsunuz. Çoğu online oyunda görebileceğiniz imkanlara sahip sistem şu an.

    Mağaza sistemiyle birlikte görünüşler ve özel binekler alabilmeniz sağlanıyor. Görünüşler muhteşem detaylarla ve tematik Diablo kurgusuyla süslü. Mağazaya girip para basmadan çıkabiliyorsanız kendinizi tebrik edebilirsiniz. Binek haricinde bunlar eşyalar için görünüşler ve Gardırobunuza ekleniyor.

    Oyunun genel mizacından, içeriğinden grafiğinden bahsettikten sonra biraz daha ambians ve ses kısmına odaklanalım.

    Serinin en karanlık dile sahip yapımlarından biri olarak Diablo 2 özüne dönmüş olmaları açıkçası beni çok sevindirdi. Ses ve ambians olarak yere düşen anahtar sesleri, potion sesleri, parşömenler ve daha bir çok ufak ses detayını Diablo 2’den doğru referansla duymak müthiş hissettiriyor insana. Oyun sanki Diablo 2’nin ruhani devamıyım diye bas bas bağırıyor gibi. Keşke arada Diablo 3 olmasaymış.

    Sahne geçişlerine ve sinematiklere, anlatıcının oyuncuya buz gibi ellerini değdiriyormuşçasına ses tonu ile anlatması gibi irite edici ve aynı zamanda irkilerek merak duygularınızı kabartan detaylarla karşılaşmanız çok olası. Eski karakterlerin sesleri, yeni karakterlerin ve hikayenin gidişatına göre oluşan durumlar ile etrafınız resmen sarılıyor. Lilith’in sinematiklerinde bu karanlık nefret dolu hissiyat daha da körükleniyor. Yukarıda bahsettiğim yeni nesil ekran ve seyir deneyimi üzerine bu ambians güçlendirici epik detaylar birleştiğinde Lilith’in tema üzerindeki baskısını daha rahat hissediyorsunuz.

    Bugüne kadar Diablo serisinde hatta Blizzard’ın geliştirdiği oyunlar içerisinde gördüğüm en karanlık, en sert ve en vahşi hikaye anlatımına sahip. Bu durum elbette herkese hitap etmeyebilir. Ben çıktıkları bu yolda epik anlatıma oranla lirik anlatıma geçilmiş olması, Lilith’in kendi içinde yaşadığı fırtınalar, senaryonun diğer karakterleri ile olan duygusal bağlarına kadar işlenmiş. Yer yer Cesur ve Güzel, yer yer Yalan Rüzgarı izliyormuşçasına hissettiren, günün sonunda da iblis lafını duydukça Bizimkiler dizisi aklımıza gelen bir tonajda ilerliyor. İblis ve Bizimkiler demişken oyunun Türkçe çeviriye sahip olduğuna da ayrıca bir parantez açacağım. Hikaye ve tema olarak ambians ile bütünleştirmede Lilith adına yakışır bir iş çıkarmışlar.

    Görselliği, hikayenin gücünü, deneyimi konuştuktan sonra tüm bu hissiyatın arkasındaki güce odaklanalım. Optimizasyon ve teknik kısımlarda Blizzard üzerine düşeni yapmış. Takip edenlerin bileceği üzere piyasada uzun süredir yeni çıkan çoğu oyun bir teknik sorun yaşar, optimizasyonu kötü olarak önümüze düşer ve buradan puanını kırarız. Blizzard tarafı akıbetin böyle olmaması adına NVIDIA ile bu konuda bir iş birliğine gitmiş ve DLSS 3 desteği başta olmak üzere hummalı bir çalışmaya imza atarak partnerlik yapmışlar. Ben oyunu MSI RTX 3080 TI SUPRIM X ile deneyimledim ve hiç sorun yaşamadım. Fazlasıyla akıcı, görsel açıdan tatmin ettiği kadar sorunsuz, bug ya da farklı sorunlarla hiç karşılaşmadığım bir performans deneyimi yaşadım. Şimdi diyeceksiniz ki “Dostum o kartta sorun da yaşama zaten” değil mi? Ama kazın ayağı öyle değil sevgili dostlarım. Bazen ne biçim kötü optimizasyonlu oyunlar geliyor ki (Daha geçenlerde ismini vermeyeceğim hepimizin bildiği bir popüler oyun çıktı ve VRAM kullanımı için %102’yi gördüm. Matematiksel olarak %100’ü nasıl aştı oyun gerçekten inanılmazdı ama olmayınca olmuyor işte.) ekran kartınız ve sisteminiz ne kadar iyi olursa olsun fayda etmiyor. Şimdi burada sözü DLSS 3 ve diğer kazanımları için NVIDIA’nın referans verilerine bırakacağım. Bakalım neler sunuyorlar:

    Diablo IV, NVIDIA Teknolojileriyle Oyun Deneyiminde Çığır Açıyor

    DLSS 3 teknolojisi, Diablo IV’de, GeForce RTX 40 Serisi oyuncularına ortalama olarak 4K çözünürlükte performanslarını 2,5 kat artırma imkanı sağlıyor. Hareket dolu bir testte, GeForce RTX 4090’da performans 2,4 kat artarak, tüm ayarlar maksimumda kullanıldığında saniyede 229 kare oynama imkanı sunuyor. GeForce RTX 4080 177 FPS, GeForce RTX 4070 Ti 139 FPS ve GeForce RTX 4070 ise 113 FPS hızında çalışıyor. 2560×1440 çözünürlükte, DLSS 3 GeForce RTX 4070 ile Diablo IV’ü 170’in üzerinde kare hızında oynatıyor ve GeForce RTX 4090’da kare hızı 335’e kadar çıkıyor. 1920×1080 çözünürlükte ise tüm GeForce RTX 40 Serisi grafik kartları 200’ün üzerinde kare hızında çalışabiliyor.

    DLSS 3 – 1080p Performansı

     

    DLSS 3 – 2K Performansı

     

    DLSS 3 – 4K Performansı

     

    GeForce RTX 40 Serisi dizüstü bilgisayarlarda, DLSS 3 2560×1440 çözünürlükte performansı ortalama olarak 1,8 kat artırarak, tüm dizüstü bilgisayar ekran kartlarının Diablo IV’ü maksimum ayarlarda 80’in üzerinde kare hızında oynamasını sağlıyor. 1080p çözünürlükte ise DLSS 3, tüm dizüstü bilgisayar GPU’larına 120’in üzerinde kare hızında çalışma imkanı sunuyor ve güçlü GeForce RTX 4090 Dizüstü GPU’su 280 FPS’ye kadar çıkabiliyor. Oyuncular ayrıca birçok GPU’da bu kadar yüksek kare hızlarıyla, NVIDIA DLAA ile görüntü kalitesini daha da artırabiliyor. DLAA, performansı artırmak yerine görüntü kalitesini maksimuma çıkarmak için doğal çözünürlükte bir görüntü kullanıyor. Diablo IV’de, DLAA en yüksek görüntü kalitesi ve mükemmel performans için DLSS Frame Generation ile birleştirilebiliyor.

    NVIDIA Reflex ile Sistem Gecikmesini Minimuma İndirin

    GeForce oyuncuları, Diablo IV’te NVIDIA Reflex’i etkinleştirerek oyunun akışını ciddi bir oranda iyileştirebiliyor. NVIDIA Reflex, gecikmeyi azaltarak hareketlerin daha hızlı gerçekleşmesini sağlayarak rekabet avantajı elde etmeye olanak tanıyor.

    Işın İzleme Teknolojisiyle Mükemmel Görüntü Kalitesini Yakalayın

    Diablo IV’nün lansmandan sonra gelecek bir güncellemeyle, oyunun detaylı dünyası ışın izlemeli yansımaların eklenmesiyle daha da geliştirilecek. Sanctuary görsel açıdan daha da etkileyici olacak, zindanlar daha karanlık ve korkutucu bir yapıya bürünecek ve savaşlar daha da muhteşem bir hal alacak. NVIDIA DLSS ve GeForce RTX GPU’ların özel olarak tasarlanmış ışın izleme çekirdekleri sayesinde, tüm GeForce RTX oyuncuları yakında gelecek olan efektleri etkinleştirdiklerinde en iyi oyun deneyimi yakalayacak.

    GeForce RTX Satın Alarak Diablo IV’e sahip olabilirsiniz

    Diablo IV’ün gelişini kutlamak için NVIDIA, Diablo IV GeForce RTX 40 Serisi Bundle paketini 13 Haziran tarihine kadar kullanıcıların erişimine açıyor. Bu sayede oyuncular sınırlı bir süreliğine, kampanyaya dahil bir GeForce RTX 4090, 4080, 4070 Ti veya 4070 masaüstü bilgisayar ya da GPU satın alarak Diablo IV’e sahip olabiliyor.

    Teknik açıdan oldukça iyi çalışılmış bir Diablo deneyimi bizi bekliyor.

    Yıllardır beklenen özlem, Diablo IV sonunda Türkçe!

    Diablo IV ile ana dilimizde okumak oldukça keyifliydi. Oyunun menüleri, karakterler, yetenekler, hikaye, ara sahneler ve tüm metin detayları Türkçe olarak geliyor. Koskoca bir kültürü ve alışkanlığı pat diye Türkçe yapmak ve bunu en iddialı olduğunuz oyuna ortaya çıkartmak yürek ister.

    Yapımı hem Türkçe hem de erken erişimle uzunca süre İngilizce olarak oynadım. Türkçe eşya ve yetenekler, mekanik çeviriler haricinde çok iyi bir iş çıkartıldığını söyleyebiliriz. Mekanik kısımda ise benim gibi eski oyuncuların kendi dilinde olan şeyleri de anlamaması gibi bir handikap oluşuyor.

    Bir Diablo oyunu için hikayeden daha çok oyunun genel gereksinimleri olan mekaniklerini, yeteneklerini ve eşyaların sunduklarını anlamak, onları birbirileri ile kombine etmek önemlidir. Burada da çeviri olarak tutarsızlıklar, farklılıklar yada anlam düşükleri olduğunda biraz vitesten düşüyoruz oyuncu olarak. Ne yazık ki bu mekanik kısımda sorunlar var. Düzelmeyecek şeyler değil ama ilk başlarda biraz tökezlemenizi ve anlamamanızı sağlıyor. Çok zorlanırsanız tak diye dil değiştirip yola devam etmeniz olası.

    Geliyoruz yazının sonuna. Bıraksanız daha böyle saatlerce anlatabilirim. Diablo IV ciddi anlamda özlediğimiz, beklediğimiz, istediğimiz bir yapım olarak piyasadaki yerini aldı. Daha bu yapıma sezonluk etkinlikler, özel içerikler, şu an bile söylenti olan en az 2 ek paket gelmesi gibi düşünceler hakim. Arkadaşlarınızla birlikte uykusuz cehennem gecelerine hazır olun, oyun gerçekten harika gözüküyor!

    Haberler

    BUNLARI DA BEĞENEBİLİRSİN