Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    ManşetDiablo 4 erken erişim deneyimleri

    Diablo 4 erken erişim deneyimleri

    Oyun dünyasında taşları yerinde oynatan Diablo serisinin yeni üyesi Diablo 4’ü deneyimledik. Diablo 4 erken erişim dönemi ile bize neler sunuyor? Hepsi ve daha fazlası Diablo 4 erken erişim yazımızda!

    2000 yılının Haziran ayının sonlarına doğru oyuncularla buluşan Diablo 2 oyun dünyasında öncesi ve sonrasıyla çok fazla denklemi elden geçirten bir yapım olmuştu. Oyuncuların oyun algısında kaba bir tabir vardır. Bir oyun iyiyse ona benzer yapımlar ararlar. FPS oyunları için “DOOM’a benzer” kalıbı nasıl çok popüler olmuşsa Diablo 2 de kendi türünde tüm habitatı değiştiren bir yapım olarak geleceği şekillendirdi. Benzerleri çıktı, klonları yapıldı, “Diablo killer” sıfatı ile onu bitireceğini iddia eden oyunlar piyasaya çıktı.

    Değişmeyen tek şey ise Diablo 2’nin olduğu yerde duruyor olmasıydı. Bırakın yerinden etmeyi, huzurunu bile bozamadılar. 2001 yılında gelen ek paket ile birlikte eklenen 2 karakter, yeni bir Act ve patch’lerle birlikte Diablo 2 uzun yıllar oyuncular için mihenk taşı olarak yerini korudu.

    O dönemler Blizzard’ın oyun geliştirme konusunda ne kadar virajı genişten aldığını öğrendiğimiz yıllardı aslında. Diablo 2 LoD 1.09d Patch’inden neredeyse 2 yıl sonra 1.10, yine 2 yıl kadar sonra da 1.11 patch’leri ile oyunu 2005 yılına kadar taşıdılar.

    Var olan sistematikte sinerjileri eklediler ve başka değişimler gerçekleştirdiler. Bizler bu süreçte neler neler yapmadık ki? Ben aktif olarak LoD ile dahil oldum bu serüvene. Klanlar kurduk, forumlar üzerinden buluşmalar yaptık, TCP/IP sekmesinden multiplayer tarafta oyunlar kurup sabahlara kadar BAAL Run’lar attık. 2000’lerin başında yeni yeni yaygınlaşan Internet Kafe’lerde toplanıp saatlerce oyun oynadık, şuan tanıştığım 20’den fazla arkadaşımla o dönem Diablo 2 mevzusuna tanıştım.

    10 yıl kadar oynadım bu oyunu, Orijinal olarak parasını verip aldığım, kutusunu Türkçe açıklama kitapçığını hala sakladığım bir oyun. Skill’leri, buildler, defterlere not alıp, item’lardan gelecek bonusları, düşen eşyaları kasa defteri tutar gibi kenara yazdığım bir oyundu. Ben hayatımda hiçbir sınavın sorusunu, herhangi bir formülü bu kadar net hatırlamıyorum şu an. Ama konu Diablo 2 olursa size çatır çatır Bowazon nasıl yapılır, Jawazon’da neye dikkat etmek gerekir diye balkon konuşması yapabilirim.

    Bütün bunlar üzerine Diablo 3 için serüven başladığında aslında D2 Hype’ımızın karşılığının tam D3 olmadığını anlamamız biraz zaman alacaktı. Biz daha karanlık, daha mistik bir oyun beklerken hayallerimizden biraz uzakta, başka bir Diablo klonu gibi bir oyun ile karşılaştık. Oynadık elbette, yoklukta Diablo sever biri için benzer oyun bulmak ve oynamak zordur. D3 kendini ilerleyen zamanda toparladı toparlamasına ama o kalpten bağlanma kısmını ben şahsen çözemedim. Olmadı bir türlü. Diablo 2’nin yarattığı efekt çok başkaydı bünyemde. Yaşımın 16-17 olduğu fırlama dönemimde karşılaşsam belki severdim! Diablo oynuyoruz diye o zamanlar çok popüler olan “Satanist haberleri” sayesinde olmadık konuların hedefi de oluyorduk. Çok şükür kimseyi doğramadık bu oyunu oynayıp ama tabii ki bu algıyı kırmak da biraz zamanımızı aldı. Hazır yeri açılmışken böyle bahsetmek de istedim.

    Ve Diablo 4 duyuruldu! Elimiz ayağımız titremedi değil o tanıtım sırasında. 1 Kasım 2019’dan bugüne kadar uzun bir süreç geçti. Bu süreçte oyuna dair beklentimi minimumda tutmak, Hype olup sonrasında işin ucunu kaçırmamak adına müthiş bir kaçış sergiledim. Çok şükür oyuna kendim temas edene kadar bütün içerikleri okumamak için iyi bir direnç gösterdim. Bu yazı Diablo 2 konseptini çok seven ve o gözle Diablo 4 değerlendirmesi yazan birinin yorumlarıdır.

    Erken erişim ile oyuna ulaştığımızda 3 farklı karakterin bizi beklediğini gördük. Rogue, Barbarian ve Sorcerer. Ana mekanik olarak tank, hasar ve element tarafındaki tüm merkez karakterleri deneme fırsatınız bu şekilde elinize geçiyor. Daha hybrid olarak baktığımızda Druid ve Necromancer’ın ilerleyen dönemde aramıza katılacağını söyleyebiliriz.

    Karakter yaratma ekranı artık çok daha detaylı. Karakterin saçı başı ile başladığınız süreçte küpesi, vücut dövmesi, kaşları, saçları derken size özel bir karakter olması açısından oldukça yol almışlar. Kozmetik kısmı geçtikten sonra oyun sizi sinematikler ve hikaye anlatımları ile sarmaya başlıyor.

    Diablo 3’e göre daha brutal, daha grotesk, daha karanlık ve mistik bir oyun karşımızda.

    Diablo 3’e göre daha brutal, daha grotesk, daha karanlık ve mistik bir oyun karşımızda kapı gibi duruyor diyebiliriz. Müzik seçimleri, mekan tasarımları, animasyonları, oyun deneyimi dahil bu defa gerçekten köklere dönüp bazı doğru noktaları çok iyi ele almışlar.

    Diablo 2’de beni en çok etkileyen nokta büyülerin ve ambiansın oyuncu üzerinde oluşturduğu etkiydi. Bu sebeple Sorcerer ile oyuna başladım. Dört ana yetenek arasından ilerlemeye başlayan yetenek ağacının yeni hali biraz kafa karıştırıyor fakat kullanım / fayda dengesine göre kendi seçiminizi hızlıca bularak ilerleyebiliyorsunuz. Fire, Cold ve Lightning tabanlı büyülerden seçerek kendinize bir yol oluşturuyorsunuz. Yeni yetenek ağacı karışık durmasına rağmen ilerleyen zamanda alışma eğrinize göre daha iyi fayda sunabilecek bir rotada hazırlanmış. 4 ana yetenek, 2 mouse tıklamasına atanan yetenek ile birlikte güçlendirme ismi verilen belli yüzde ile aktifleşen özel durum yeteneği ile aksiyona başlıyoruz. Basic Skills, Core Skills, Defensive Skills, Conjuration Skills, Mastery Skills ve Ultimate Skills başlıklarında puan verdikçe ilerleyebildiğimiz bir yetenek ağacımız var. Ağacın son kısmında maksimum derecede puan yakıldığında ulaşılan ek bir bölüm daha var, erken erişim için şimdilik o bölüm kapalı.

    Büyüler ve etkileri genel olarak güzel duruyor. Çok fazla seçeneğiniz varmış gibi gözükse bile solo oynamak istediğinizde zorlanacağınız buildleri seçmeniz çok olası. Bu elbette Diablo 2’de de böyle idi. “Her yetenek de herkese çok vurmuyormuş” gibi düşünebilirsiniz fakat bu bir online oyun ve parti kurmanız gereken zamanlarda sizin AoE dediğimiz çevresel hasar vermeniz gerekecek. Yetenek skalası bu açıdan uykusuz gecelerin işaretini veriyor.

    Görevler yine bilindik “Oraya git, bunu kes, şunu topla, bana getir” formülü gibi başlasa bile bazı görev serileri kendi içinde harika anlatımlara ve şaşırtıcı olaylara da sebebiyet veriyor. Sinematik ve hikaye anlatımı konusunda bugüne kadar görmediğimiz kadar cüretkar bir Diablo oyunu karşımızda duruyor. Sahneler daha etkileyici, anlatım daha kuvvetli, olay örgüsü ve akış sizi daha diri tutuyor. Diablo’nun ana olayı size başta bir şeyleri anlatması, Boss’lara gelene kadar 300 milyon 500 milyar tane yaratık kesip eşya toplamanız ve çıktığınız Boss’tan tek yiyip ölmenizin heyecanıdır diyebiliriz. O Boss’u kesmeden evvel izleteceği kısa videolarla ve içerik ile sizi ana konuya geri ışınlar ve ne yaptığınızı hatırlatırdı. Şimdi ise baştan sona kapkaranlık bir anlatım dili ile tüm olayın içinde tutuluyorsunuz.

    Bu sahneyi kim unutabilir ki?

    Lilith karakterinin oyun üzerinde yarattığı dominant etki gerçekten inanılmaz boyutlarda. Hem iletişim, hem görsel, hem anlatım tarzı, imgeleme ve aklınıza gelebilecek bütün açık kapılarda Lilith’in manen muhteşem bir bağının oluşturulduğunu görüyorsunuz.

    Diablo 2 gerçek bir 3D oyun olmadığı halde perspektif açıdan izometrik harika görünen, diorama gibi oluşturulmuş muazzam haritaları ve mekan tasarımları ile ruhumuza işliyordu. Diablo 3 bu konuda biraz daha parlak dururken, Diablo 4 ile bu atmosfer tekrardan Diablo 2 dönemine götürülmüş. Karanlığı, korkuyu ve detay seviyesini iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz. Girdiğiniz bir köyün küçük yada büyük olması, şehir merkezi kıvamında olması ya da harici bir yerleşim merkezi olması gibi aşamaları gözleriniz ile ayırt edebileceğiniz kadar gerçekçi bir yaşanmışlık hissiyatı sunabiliyor. Diablo 2 de her Act farklı bir bitki örtüsü ve tema ile aksiyonu bize yaşatırdı. Erken erişimde girdiğimiz zindanlar, dolaştığımız alanlar ve gördüklerimize bakacak olursak, o kadar dikey bir değişim olmadan da farklı deneyimleri arka arkaya yaşamamız olası gibi duruyor.

    Erken erişim içerisinde ana görevler ve yan görevlerle birlikte etrafta gezerken dahil olabileceğiniz açık etkinlikler de sunuluyor. Ana görevler olabildiğince güzel ve sizi olaylara dahil ederek ilerlerken yan görevlerin varlığı ise haritayı ve çevredeki fırsatları daha fazla deneyimlemeniz adına bulunuyor. Erken erişimde oynanabilen 3 karaktere ek olarak Necromancer ve Druid ile 24-27 Mart tarihlerinde gerçekleşecek Open Beta sürecinde herkes oynayabilir olacak. Haftaya yeni deneyimler ile Diablo 4’ün betasına geri döneceğiz!

    Beta olduğundan dolayı görsellerin kalitesi ve teknik kısımlara çok yorum yapmayacağım fakat DLSS’i görenler şaşırmasın derim. Oldukça iyi görünen grafikleri daha da kullanışlı hale getirmek için geliştiriciler var gücüyle çalışmış.

    Diablo 4 için çıkış tarihi 6 Haziran 2023. Çok uzak bir tarih değil fakat şu betadan sonra bu heyecanla nasıl bekleyeceğiz işte orasını tam bilmiyorum diyebilirim!

    Haberler

    BUNLARI DA BEĞENEBİLİRSİN