Türkiye’nin en geniş satış alanına sahip elektronik perakendecisi MediaMarkt, yeni mağazasını Zorlu Center’da açtı. MediaMarkt, 1.645 metrekare büyüklüğündeki 2 katlı mağazasında 100’e yakın markadan; cep telefonu, bilgisayar, tablet, beyaz eşya, elektrikli mutfak aletleri, kişisel bakım ürünleri, elektrikli scooter, oyun konsolları, televizyon ve daha birçok kategoride ürün sunuyor.
Avrupa’nın açık ara bir numaralı elektronik perakendecisi MediaMarkt, Türkiye’de büyümeye devam ediyor. Tüketicilere en iyi deneyimi sunmak için ülkenin farklı bölgelerinde mağaza açılışları gerçekleştiren MediaMarkt, en yeni mağazasını Zorlu Center’da açtı. Son teknoloji ürünlerini geniş metrekareli mağazalarında teknolojiseverlerle buluşturan MediaMarkt, Zorlu Center’ın metro çıkışında açtığı, 2 katlı ve 1.645 metrekarelik yeni mağazasında hem daha fazla tüketiciye ulaşmayı hedefliyor hem de 40’a yakın kişiyi istihdam ediyor.
MediaMarkt’ın Zorlu Center mağazasında on binlerce çeşit ürün var
MediaMarkt’ın Zorlu Center mağazasında 100’e yakın markadan; cep telefonu, bilgisayar, tablet, beyaz eşya, elektrikli mutfak aletleri, kişisel bakım ürünleri, elektrikli scooter, oyun konsolları, televizyon ve daha birçok kategoride ürün sunuluyor.
Mağazanın açılışına MediaMarktSaturn Perakende Grubu COO’su ve MediaMarkt Türkiye CEO’su Yenal Gökyıldırım’ın yanı sıra Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu da katıldı.
Listemizin ilk sırasında gizem/gerilim türünde görsel bir roman oyunu olan Ataların Mirası (Ancestral Legacy) oyunu var. Etkileşimli bir oyun olan Ataların Mirası, oyuncunun seçimlerine göre şekilleniyor ve sonuna kadar oyunun gizemi korunuyor. Oyunda farklı karakterler bulunuyor ve bu karakterlerin kaderini oyuncunun seçimleri belirliyor. Bu tür oyunlardan hoşlanıyorsanız sizin için oldukça iyi bir seçenek. Oyunu geliştiren Buff Studios’un benzer farklı oyunları bulunuyor. Bu oyunu beğenirseniz diğer oyunları da gözden geçirebilirsiniz. Oyunun kahramanı Kyung Lee yaz tatilini geçirmek için bir köye geliyor. Burada istenmeyen bir karşılaşma sonucunda huzuru ve sessizliği bozuluyor. Hikayenin gerisini ise siz tamamlıyorsunuz.
İlk çıktığında büyük fırtınalar estiren ve efsane haline gelen, hatta filmleri dahi çekilen Angry Birds, yenilenen ilk sürümü ile yeniden karşımızda. Rovio, oyunu Unity’ye taşıyarak daha modern bir motora kavuşturdu. Oyun neredeyse ilk çıkan orijinal sürümle aynı ama yeni motorla birlikte animasyonlar daha kusursuz hale gelmiş ve oyun performansı artmış. Orijinal oyunu özlediyseniz ve daha iyi bir deneyim elde etmek istiyorsanız sizin için güzel bir seçenek olabilir. Ancak bunun için 16 TL gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor.
Listemizin üçüncü sırasında Puzzle Breakers: RPG Online var. Oyunda gerçek oyuncularla fantastik yaratıklara karşı mücadele ediyor ve Klan savaşlarına katılıyorsunuz. Mevcut klanlara katılabiliyor ya da kendi klanınızı kurabiliyorsunuz. Canavarlara karşı diğer oyuncularla güçlerinizi birleştirerek efsanevi savaşlarda epik kahramanlara karşı dövüşebiliyorsunuz. Kazanmak için bir strateji geliştirmeniz ve kahramanları taktiksel olarak yükseltmek gerekiyor. Oldukça etkileyici grafiklere sahip oyunu ücretsiz olarak indirip oynayabiliyorsunuz.
2021 yılının en iyi oyunlarından biri olan Top Mech – Future Wars, 2022 yılının ilk aylarında popülaritesini devam ettiriyor. Top Mech – Future Wars, mekanik dünyasının kapılarını açıyor ve strateji açısından her oyunda işinize yarayacak tecrübe edinmenize olanak tanıyor. Oyunda ülkenizin ordusuna liderlik ediyor ve kötü güçlere karşı büyük mücadele veriyorsunuz. Kötülükle yapılan bu büyük mücadelede tek amacınız kazanmak ve dünyaya yeni bir düzen getirmek. Oyunu ücretsiz olarak indirip oynayabiliyorsunuz.
Sizi Vikinglerin dünyasına taşıyan bu oyunda birlikleri eğitmek ve savaşlara katılmak için gerekli kaynakları sağlayan bir şehir inşa ediyorsunuz. Tüm oyunlarda olduğu gibi tek amacınız var o da kazanmak. Bir Viking gibi topraklarınız için savaşıyor, hasadınızı yapıyor, bir lider gibi karar vererek büyük bir mücadele veriyorsunuz. Oyunda oldukça güçlü karakterler ve olay örgüsü de oldukça sürükleyici. İyi vakit geçirmek için biçilmiş bir kaftan. Bu oyunu da ücretsiz olarak indirip oynayabiliyorsunuz. Oyun içi satın alma seçenekleri mevcut.
Araç içi teknolojik aksesuar, her araçta bulunması gereken yolculuk konforunu arttıran ve yolculuğu kolaylaştıran ürünlere verilen isimdir. Bu aksesuarları kullanarak yapacağınız seyahatlerde aracınızdan inmenize gerek kalmadan daha konforlu anlar yaşayabilirsiniz. Sonuç olarak aracınızda her zaman bulunması gereken 5 adet basit fakat fonksiyonel ürün listesini aşağıda sıraladım. Dahası aracınıza teknolojik aksesuar satın alırken sahibi olduğunuz cep telefonu markasıyla uyumlu olan aksesuarlara yönelmenizi öneriyorum. Aracınızda mutlaka bulunması gereken 5 adet teknolojik aksesuar önerilerim aşağıdadır.
1- S-LINK SL-BT235 Rainbow Bluetooth V5 FM Transmitter
S-LINK SL-BT235 Rainbow Bluetooth V5 Fm Transmitter aslında aracınızdaki düşük güçlü bir FM vericisidir. Araçtaki radyonun FM bandına sinyal yayınlama mantığıyla çalışır. Aracınızda kendi oluşturduğunuz müzik listenizi dinlemek için ideal bir çözümdür. Aynı zamanda bluetooth üzerinden de telefon görüşmelerinizi yapabilmenize imkan sunar. Ürün aracın çakmaklık girişine takılır ve buradan elektrik alır. Benzer şekilde üzerindeki USB portlarına USB bellek takılabildiği gibi telefon da şarj etmek mümkün olur. Cihaz, FM bandında 87.5-108.0MHz aralığında çalışır. Aracınızda çok rahatlıkla kullanabileceğiniz ekonomik ve pratik bir çözümdür.
2- TTEC SmartCharger Duo 3.1A USB-C+USB-A Araç Şarj Aleti Siyah
Aracınızda telefonunuzu şarj etmek için kullanabileceğiniz fonksiyonel bir üründür. Telefonunuzu daha hızlı şarj yapabileceğiniz bir hıza sahiptir. Çakmak yuvasına çok rahat ve sıkı bir biçimde oturur.
3- BASEUS Light Electric Kablosuz 15W Hızlı Şarj Özellikli Araç İçi Telefon Tutucu Siyah
Kablosuz 15W Hızlı Şarj yapabilen bu ürün vantuzu ile cama yapıştırılarak havayı vakumlar ve dışarıyla bir hava basıncı farkı oluşur. Cama sabitlenen telefon tutucu artık kullanılmaya hazırdır. Telefonu tutucu cama sabitledikten sonra ellerinizi serbest olarak kullanmaya başlarsınız. Dahası telefonunuzu hem kablosuz olarak hem de hızlı bir biçimde şarj etmenizi sağlar. Sonuç olarak araç içinde hayatınızı kolaylaştıran bir aksesuardır. Aracınızda mutlaka bulunması gereken bir üründür.
Genel bir tanımlamayla aux, değişik aygıtların üzerinde bulunan bir ses girişi ya da çıkışı olarak ifade edilebilir. Araçlarda USB girişinin olmadığı durumlarda Aux bağlantı kablosu kullanılır. Aracınızda Aux kablosunu kullanarak cep telefonu ve araç arasında bağlantı kurarsınız. Böylece cep telefonunuzdan aracınızın ses sistemine müzik aktarabilirsiniz.
5- ANKER PowerDrive PD+2 18W USB-C + 15W USB-A Araç Şarj Cihazı Siyah
18 W şarj özelliği sayesinde yeni iPhone telefonlar ile iyi bir uyum sağlar. Aynı anda 2 cihazı en fazla 1,5 saatte şarj eder. USB-C cihazlarla ve eski USB-A telefon, tablet gibi birçok cihazla iyi bir uyum içerisinde çalışır. Aşırı gerilim koruması ve sıcaklık kontrolü ile cihazlarınız için tam koruma sağlar. Aracınızda telefonunuzu konforlu bir şekilde şarj edebilirsiniz.
Oppo A55 , 8.1mm kalınlıkta ve 193 gram ağırlıkta. Genel olarak ergonomik hatlara sahip oldukça kullanışlı bir telefon.
Oppo A55, gökkuşağı mavisi ve ışıltılı siyah olmak üzere iki farklı renk seçeneğine sahip. Ürüne yakından baktığımızda yanlardan yumuşatılmış ve pürüzsüz hale getirilmiş arka yüzey hemen göze çarpıyor. Üstelik, bu yüzeyde kolay kolay kir ve parmak izi de olmuyor ki bu çok önemli bir avantaj. Tabii daha sağlam ve temiz kullanım için kutuda gelen koruyucu şeffaf kılıfı kullanmak oldukça önemli.
Unutmadan. Oppo A55’in sağ yan tarafındaki fiziksel güç tuşu, aynı zamanda parmak izi okuyucu sensör olarak da görev yapıyor ve başarılı sonuçlar veriyor.
6.51 inç LCD ekran
Oppo A55, LCD teknolojisi üzerine inşa edilmiş 6.51 inç büyüklüğünde bir ekranla geliyor. Bu ekran, HD+ çözünürlük sunuyor ve özellikle iç mekân kullanımlarında iyi bir performansa ulaşıyor. Ekranda beğendiğimiz bir özellik en ufak dokunuşları dahi algılayabiliyor olması. Ayrıca uzun süreli kullanımlarda ya da okuma yapacağınız esnalarda, göz konforu modunu aktifleştirebiliyorsunuz. Böylece gözlerinizi zararlı mavi ışınlar karşısında koruyabilmeniz mümkün.
Oppo A55, MediaTek Helio G35 yonga seti ile geliyor. Geçtiğimiz sene tanıtılan bu yonga seti, bünyesindeki Hyper Engine oyun motoru sayesinde akıcı oyun deneyimleri vadediyor.
Bu çipsete 4GB LPDDR4X RAM ve 64GB dahili depolama eşlik ediyor. İsterseniz microSD kart ile depolama miktarını artırabilirsiniz de.
Android 11 işletim sistemiyle gelen telefon, kolay bir kullanım sunuyor. Daha evvel bir Oppo telefon kullanmamış olsanız bile birkaç dakikada alışmanız olası.
Her telefonda olduğunu gibi oyun performansı büyük bir önem taşlıyor. Telefonda zaten PUBG Online, ön yüklü olarak geliyor ve bu oyunu rahatlıkla oynayabiliyorsunuz. Denemek için ayrıca Call of Duty Mobile oyununu kurduk ve onu da sorunsuz olarak deneyimledik. Uzun süreli oyun deneyimleri sonucunda cihazda aşırı ısınma düzeyiyle de karşılaşmadığımızı söylemeliyiz.
Yapay zeka kamera
Oppo A55’nin arka tarafında yapay zekâ destekli üçlü kamera sistemi bulunuyor: 50+2+2MP. 50MP ana kameramız, iyi ışıklı ortamlarda güzel sonuçlar veriyor. Gece çekimleri için de gece modunu aktifleştirebilirsiniz. 2MP bokeh ve 2MP makro kameralar sayesinde de çekim seçenekleriniz artmış oluyor. Arka kamera ile 1080p 30FPS değerde videolar çekme şansınız da var.
Ön tarafa geldiğimizde ise, 16MP selfie kamerayı görüyoruz. Selfie fotoğraflar ve internet üzerinden yapacağınız görüntülü görüşmeler için yeterli bir performansı olan bu kamera da 1080p 30FPS videolar çekmenize imkân tanıyor.
5000mAh pil
5000 mAh kağasiteli pil, tek şarj ile yoğun kullanımda iki günü görebilmenizi sağlıyor, tabii hızlı şarj desteği de var. Ürün, 18w hızlı şarj teknolojisi sayesinde normale kıyasla daha kısa sürede şarj olabiliyor ve böylece işlerinizi kolaylaştırıyor.
Tabii telefonda Bluetooh 5.0 ve NFC gibi işe yarar kablosuz bağlantı teknolojilerinin de olduğunu belirtelim. Eğer bir gerçek kablosuz kulaklığınız varsa, ürünü bu telefonla saniyeler içinde eşleştirebilir ve oyunlardan müzik deneyimlerinize kadar pek çok farklı amaç için kullanabilirsiniz.
Logitech firmasının MX Master 3 model faresi, profesyonellere hitap eden üst seviye bir ürün. Özellikle yazılımcılar ve kodlayıcılar için geliştirilmiş en üst seviye ürün olan MX Master 3, şirketin MX Keys klavyesinin tamamlayıcısı.
Öncelikle ürünün kutu içeriğine baktığımızda, MX Master 3 fare, Unifying alıcı, USB-C şarj kablosu ve kullanıcı belgeleri geldiğini görüyoruz. Ürüne baktığımızda konforlu kullanım için elinizin şekline uyumlu tasarlandığını ve avuç içine tam oturduğunu hemen fark edebiliyorsunuz.
Bu yönüyle ergonomik bir tasarıma sahip olduğunu ve bileği fazla yormayan bir ürün olduğunu söyleyebilirim. Bu arada, MX Master 3 fare, sağ el ile kullanım için tasarlanmış. Dolayısıyla fareyi sol eliyle kullananlar için uygun değil.
MX Master 3 farenin üzerinde 7 adet özelleştirilebilir buton bulunuyor. Bunlar; sağ ve sol klik, kaydırma tekerleğindeki orta tıklama, mod geçiş düğmesi, ileri-geri düğmeleri ve baş parmak altındaki gizli hareket düğmesi.
Bunun dışında yüksek hızlı manyetik kaydırma tekerleği ile yan kaydırma işlemleri için baş parmak tekerleği mevcut. MagSpeed adı verilen manyetik kaydırma tekerleği çelik malzemeden yapılmış ve tek bir pikselde bile duracak kadar hassasiyete sahip.
Bu da MX Master 3’ün kaydırma tekerleğiyle saniyede bin satır kaydırma yapılabilmesini sağlıyor. Bu kaydırma tekerleği yüksek hassasiyete ve yüksek hıza sahip olmasına karşın çok sessiz çalışıyor.
Kaydırma tekerleğini isterseniz kademe kademe isterseniz serbest şekilde kullanabiliyorsunuz. Bunu da hemen üstündeki düğmeyle gerçekleştirebiliyorsunuz. Yan kaydırma tekerleği ise pencereleri yana doğru kaydırmak gibi işlevler için kolaylık sağlayan bir yenilik.
Bu tekerlek farklı uygulamalarda farklı kullanım özelliğine sahip. Bu fonksiyonları dilediğiniz gibi özelleştirebiliyorsunuz. Yan kaydırma tekerleğinin hemen yanında ise bilgilendirme LED’i bulunuyor.
MX Master 3’te yüksek hassasiyetli sensör mevcut. Bu da daha az hareketle daha çok işlem gerçekleştirebilmenizi sağlıyor. 4000 DPI değerindeki bu sensör, sıradan bir fareden 5 kat daha hassas.
Bu sensör sayesinde MX Master 3 fare cam yüzeyde bile sorunsuz kullanılabiliyor. Sensör hassasiyeti gerektiğinde 50 DPI’lık kademeler halinde 200 ile 4000 DPI arasında ayarlanabiliyor.
MX Master 3 fare 124.9 mm boy ve 84.3 mm ene sahip. Ürünün yüksekliği 51 mm. Bu sıra farenin ağırlığı ise sadece 141 gram. MX Master 3, kullandığınız cihazlara, Logitech Unifying Alıcı veya Bluetooth ile bağlanabiliyor.
Windows, Mac, Linux ve Chrome OS işletim sistemlerinde, Unifying USB alıcı veya Bluetooth teknolojisi ile kullanabilirsiniz. Bunlara ilâve olarak Bluetooth ile eşleştirerek, iPadOS, iOS ve Android işletim sistemli cihazlarla da kullanabilirsiniz.
Farenizi özelleştirmek ve gelişmiş özelliklerden yararlanmak için bilgisayarınıza Logitech Options yazılımını yüklemeniz gerekiyor. Bu yazılımı kullanarak farenin tuşlarına özel işlevler atayabilir, imleç hızını ve hassasiyetini özelleştirilebilirsiniz.
Farenizi her uygulamada farklı işlevler için özelleştirebilirsiniz. Logitech Options yazılımı içerisindeki Tüm Uygulamalar bağlantısına tıkladığınızda bilgisayarınızda yüklü bulunan uygulamaların listesini göreceksiniz.
Öntanımlı ayarları kullanarak işe başlayabilirsiniz. Daha sonra ihtiyacınıza göre, farenizin istediğiniz tuşuna, istediğiniz işlevi atayabilirsiniz.
MX Master 3 fare, çoklu cihaz desteğine sahip. Farenizi aynı anda üç cihazla birden eşleştirebilirsiniz. Farklı cihazlar arasında geçiş için farenizin altındaki Easy-Switch düğmesini kullanmanız gerekiyor.
Logitech Flow özelliği ise birden fazla bilgisayarı tek fareyle kullanarak dosya transferi yapabilmenizi sağlıyor. Bu özellik sayesinde farenizin imlecini bir cihazdan diğerine kolayca geçirebilir ve bilgisayarlarınız arasında dosya transferi yapabilirsiniz. Bu özellikten yararlanmak için tüm cihazlarınızın aynı kablosuz ağ veya ethernet ağı üzerinde olması şart.
Yeniden şarj edilebilir 500 mAh kapasiteli Lityum polimer pille gelen Logitech MX Master 3 fare, tek şarjla 70 güne kadar kullanılabiliyor. Şarjınız ummadığınız bir anda biterse, 1 dakikalık hızlı şarj ile 3 saat kullanım imkânı sunmasıysa ürünün en büyük avantajlarından biri. Logitech MX Master 3 fareyi şarj etmek için, ürünün kutusunda gelen USB-C şarj kablosunu kullanmanız gerekiyor.
Sonuç olarak, Logitech MX Master 3, profesyonel olarak içerik üreten ya da kodlama yapanların kullanabileceği üst seviye bir fare. İş amaçlı fare satın almayı düşünenlere Logitech MX Master 3’ü şiddetle tavsiye ederim.
Logitech MX Master 3 fare incelemesini aşağıdan izleyebilirsiniz:
Sorularınız olursa yorumlardan bana ulaştırabilirsiniz
Bu yazıda Logitech MX Master 3 fare hakkında detaylı bilgi vermeye çalıştım. MediaMarkt internet mağazasında satışa sunulan tüm bilgisayar bileşenleri ürünlerini buradan görebilirsiniz. Konuyla ilgili sorularınız olursa, aşağıdan yorum bırakarak bana ulaştırabilirsiniz. Şimdilik hoşça kalın.
Oyun için bilgisayar ya da konsol arasında kaldıysanız işte size yardımcı olacak ipuçlarını içeren yazımız.
Oyun oynayanlar için bilgisayar ya da konsol tercihi yapmak zordur. Çünkü yapılacak tercihin avantaj ve dezavantajları vardır. Bu yazıda size bu avantaj ve dezavantajları anlatıp beklenti ve ihtiyaçlarınıza göre hangisini seçmeniz gerektiği konusunda bilgi vereceğim.
Oyun için bilgisayar mı konsol mu alınır?
Öncelikle oyun oynayan biriyseniz evinizde ya bilgisayar ya da konsol vardır diye düşünüyorum. Belki de evinizde bunlardan ikisi de var.
Öncelikle oyun için bilgisayar aldığınız kurgusunu düşünelim: Bilgisayarda oyun oynamak birçok anlamda avantaj sağlar. Öncelikle oyunların fiyatları konsollardakine göre daha uygundur. Ayrıca istediğiniz kaliteyi ve donanımı siz belirleyebilirsiniz. Bu sayede hangi FPS değerinde ya da hangi donanımla oyun oynayacağınızı siz seçebilirsiniz. Ek olarak bilgisayar başka işler için de (öğrenciyseniz ödev yapmak ya da iş için) kullanılabilir. Yani sadece oyun için bir cihaza para vermemiş olursunuz onu farklı amaçlarla da kullanabilirsiniz.
Bu iş için bilgisayar almanın bazı dezavantajları da vardır. Belli sürelerde bilgisayarınızı güncellemeniz gerekir. Bu da beraberinde ek maliyetleri getirir. Ayrıca özellikle üst düzey oyunları yüksek fps değeri ile oynamak isterseniz ciddi bir bütçe ayırmanız gerekir.
Oyunlar için konsol aldığınızı düşündüğümüz senaryoda ise belli avantajlarınız olur. Örneğin günümüzde popüler konsollar olan Xbox ve PlayStation aylık abonelik paketleri sunuyor. Bunları aldığınızda her ay belli oyunları (ki bunlar arasında yeni çıkan birçok oyun var) ücretsiz olarak oynayabiliyorsunuz. Ayrıca konsollar için geliştirilen oyunlar belli bir kalitede olduğu için FPS değeri düşünme, kalitenin yetersiz kalması gibi sorunlarla uğraşmıyorsunuz. Yani aldığınız sistem her türlü oyunu rahatlıkla kaldırıyor. Ayrıca konsolların kullanım ömrü aynı anda alınan bilgisayara göre daha uzundur. Öte yandan konsollar oyunlar için tasarlanan bilgisayarlara göre daha uygun fiyatlıdır.
Ancak her güzelin olduğu gibi konsolların da bazı dezavantajları bulunuyor. Konsolları iş ya da ödev yapmak için kullanamazsanız. Sadece belli bir görev için tasarlanan bu aygıtların farklı görevlerde kullanılması mümkün değildir. Ek olarak her oyunun konsol sürümü bulunmayabilir. Özellikle konsola özel oyunlar rakip platformda bulunmaz.
Gördüğünüz gibi her iki seçimin de avantaj ve dezavantajları var. Bu avantaj ve dezavantajlar ışığında konuyu değerlendirip ona göre yorum yapmak çok daha iyi olacaktır.
‘Sen bu iş için ne kullanıyorsun’ diyenlere yanıtımı da yine bu yazıda vereyim: Bende hem bilgisayar (işim için gerekli) hem de konsol var. Bu sayede bilgisayarda da konsolda da oyun oynayabiliyorum.
Oyun bilgisayarları için buradaki, konsollar için de buradaki MediaMarkt sayfalarını ya da mağazalarını ziyaret edebilirsiniz.
Alışkanlıkları yıkmak için dünyanın en zor sorularından birisi ile buradayım. Kablosuz klavye ve mouse ile oyun oynanabilir mi? Tek bir cümlede “Evet!” diyerek bu muhabbeti burada özet geçerek bitirebiliriz aslında. Fakat size bu konuda 22 yıldır içinde olduğum Gaming ve şimdilerde espor olarak bilinen lakin ben bu heyecana kapıldığımda Pro Gaming ya da Elektronik Sporlar olarak anılan rekabetçi oyun anlayışında kablosuz klavye ve mouse ikilisi kendisine nasıl yer edindi, oyuncuya nasıl fark yarattı ve alışkanlıklarımızı, en azından benim açımdan olmazsa olmazlarımı nasıl yıkıp devirdi bundan bahsedeceğim.
Takvimler 1990’ların sonlarına doğru Amiga ile dahil olduğum bilgisayar ve oyun / donanım dünyasında karşıma çıkan bütün donanım ve oyun dergilerini okuyor, tüm merakımı ve ilgi alanımı bu tarafta toparlıyordum. Hatta meslek seçimi tarafında da meslek lisesi ve bilgisayar bölümü özelinde endüstri meslek lisesi seçecek kadar bu konuya kafayı kırmış, bilgisayar yazılımı öğrenmeye, oyun dünyasına adım atmaya hevesli halde ilerliyordum. Etrafımızda gördüğümüz her parçanın kablolu olması doğal olarak kablosuz bir seçeneğin nasıl olabileceği konusunda biraz görüşümü kısıtlıyor, diğer yandan da teknolojinin ilerlemesi ile yeni şeyleri doğal olarak öğreniyorduk.
Internete 56k modemler ile bağlanmaktan önce Kablonet’e terfi etmem, sonrasında ADSL gibi seçeneklerle bu ortamdaki veri takibi herkes için artan oranlı bir aydınlanmayı da beraberinde getiriyordu. Bizim için o dönemlerde klavye ve mouse’un kablosuz olması, uzaktan kumanda ile Infrared teknolojisine sahip cihazlar ile farklı bileşenleri kullanabilmek (Creative’in CD-ROM’larını mutlaka hatırlayan çıkacaktır. Ya da sinyal öğrenebilir CASIO saatler ile evde çaktırmadan televizyona müdahale edebilmek hoş ve küçük şakalarımız arasındaydı) önemli gelişmelerdi. Bu aşamada kablosuz olarak kullandığım ilk klavye ve mouse seti A4 Tech’in üzerinde birden fazla tekerleği olan, kalem pil ile çalışan ve alıcısı ile mouse arasına getirip çay bardağınızı koyduğunuzda tüm veri akışı kesilen bir modeliydi. Bu dediğimi doğal olarak acı bir şekilde öğrendim. Oyun oynarken annemin getirip bardağı masada tam o bölge boş diye düşünerek koymasıyla bir anda mouse’un bozulduğunu düşünmem de çok hızlı olan bir durumdu.
Tabii ki doğal olarak öldük oyunda. Hayat acı tecrübelerle dolu elbette. Biz de böyle öğrendik oraya bardak konulmayacağını. Sadece bardak da değil, bu arkadaşların pilleri de bitebiliyordu. İlk modelleri topluydu ve ağırdı, zaman içerisinde optik olanları çıktı elbette lakin yine de kurtarmıyordu. Oyun demek hızlı olmanız gereken ve sizin gibi donanımızın da bu süreçte hızlı olması, aksamaması gereken bir zorunluluğu da beraberinde getiriyordu. Sadece mouse değil, bu tarz bir kablosuz setiniz olduğunda hem klavye hem mouse için ayrı ayrı pil kontrol etmek bir yerden sonra sıkıcı bir hal almaya başlıyordu.
Şu an gündelik hayatımızda şarjlı pil kullanımı eskisi kadar yaygın değil. Ben hiç kullanmıyorum mesela. Teknoloji öyle bir hale geldi ki, hızlı şarj edilebilir pillerin artık donanımların içine entegre olması bizi gerçekten kablosuz kullanım açısından büyük bir yükten kurtardı. O dönem biten pillere derman olsun diye (Erman Derman’a da buradan sevgiler) 2 tane mouse’a takıyorsak 2 tane de kenarda şarj cihazında dolu yedek tutuyorduk. Bitmeye başladığını da sinyalin zayıflamasıyla fark edebilirsek heyecanlı dakikalar başlıyordu. Fark edemezsek zaten geçmiş olsun.
İşte bu sebeplerden dolayı o dönem için IR tabanlı kablosuz klavye ve mouse kullanmaktan vazgeçmek oyuncular için çok makul seçenekti. Bu sadece bir seçenek. Oyuncu kişi için en önemli nokta, toplu Mouselardan optik ve lazer Mouselara geçildiği dönem artan DPI (mouse’un yüzeyi tarama oranı), veri iletişim hızları, yazılım desteği ve en önemlisi içine pil takılınca ağırlaşan mouse’ların hem dayanıklı hem de hafif dizayn edilmeye başlanması ile bu yönde piyasaya giren ürünlere geçiş yaptık. Ben Pro Gaming heyecanına katıldığımda DKT Cloth Pad’i Logitech MX 300 (daha sonralarda MX 500 ve 510)’u tercih eden çok kişi gördüm. İlginçtir Microsoft Intellimouse 1.0, 1.1 ve 3.0 kullananlar da mevcuttu. Bahsettiğim Microsoft mouselar oyuncular için üretilmemişti. Genel kullanım amacıyla üretilen ve teknik özelliklerinden dolayı oyuncuların dikkatini çekip bir anda popüler olmuştu. Bir dönem ülkemizde internet kafelerde de yaygın olarak MS 1.0 ve 1.1 gördük. Quake, Unreal Tournament ve Counter-Strike oynarken bizim için önemli olan tek şey bizim kadar hızlı olmasıydı. Gerçi düşünüyorum, biz de çok hızlı değilmişiz şimdiki teknolojiye göre.
Her mouse’u denedik aldık elbette. Rekabete tutunmak için elimize en uygun olanı yemeden içmeden para biriktirip alıyorduk. Hepsinin anısı başka. Çift taraflı teflon yüzeye sahip Razer eXactMat mouse pad ve Razer Copperhead’i gördüğümde yaşadığım şaşkınlığı da unutamıyorum elbette. Hatta kablosuz olarak hoşuma giden ama kullanım olarak kablolu mouse’umun yerini alamayan Razer Mamba Wireless mouse’u da unutmamak lazım.
Razer eXactMat ve Copperhead
Fakat bu saydıklarımın hepsi kablolu cihazlardı. Klavye için ayrı, mouse için ayrı, kulaklık için ayrı kablolar arasında boğuşuyorduk. Ve bu durum yıllar boyunca en iyi performansı alabilmemiz adına devam etti. Bu öyle bir durumdu ki, hepimiz için bir alışkanlığın ötesindeydi.
Markalar şarj edilebilir pilleri içinde bulunduran Mouselar ürettiler, dock dedikleri alana gece bırakıp sabah alarak yolunuza devam edebiliyordunuz fakat bir kere alıştığımız için biz kablo sevdamızdan vazgeçemiyorduk.
Markalardaki dostlarımız bazen “kablosuz bir ürünümüz var deneyimlemek ister misiniz?” dediğinde “Tabii ki, ama kablolu mouse kullanımımı değiştireceğimi sanmıyorum” diyecek kadar kalıplaşmış bir önyargı halindeydi bende. Bu durum 2018 yılında Gamescom’da katıldığım Logitech basın etkinliğinde önümde bulduğum Logitech G PRO Wireless’i görene ve kullanana kadar da böyle idi.
80 Gram ağırlığında, 1 MS veri transfer hızı olan, 25.600 DPI’a kadar çıkabilen HERO sensörü gücüyle Powerplay sayesinde kablosuz şarj olabilen Lightspeed teknolojisi sayesinde bütün tabularınızı yıkacak bir mouse idi.
Bazı şeyler vardır, böyle söyleyince kulağa hoş gelir ama mantığını kavramanız için onu birebir deneyimlemek ve konfor alanınızın gözbebeği ile kafa kafaya çarpıştırmanız gerekir. Basın toplantısın sonrasında fuar alanına kurulan bir Logitech Standında ürünü özel olarak deneme şansına da sahip olabiliyordunuz. O dönem G2 takımında olan bodyy ve Ex6TenZ ile alanda gelen fuar katılımcıları bu çılgınlığı görebiliyorlardı. O zamana dair en büyük üzüntüm, bu etkinlikten birkaç saat önce haberim olabilseydi aynı alanda shox ve kennyS ile hatıra fotoğrafı çektirebilecektim. O yüzden sadece bodyy ve Ex6TenZ ile mevcut ☹.
Neyse biz konumuza dönelim, fuar bitti eve geldik ve ben PRO Wireless’i açıp masaya, o zaman kadar kullandığım G302 Daedalus Prime mouse’umun yanına koydum. G302 benim için hem elime oturması hem de hareketliliği açısından muazzam bir yapımdı. Her defasında da Logitech G’deki arkadaşlarım yeni çıkan ürünler hakkında düşüncemi sorduklarında “G710+’tan daha iyi bir klavye ve G302’den daha iyi bir mouse’u benim için üretemediniz hala” diyordum. Yığınla ürünü inceliyor, yorumlarımızı herkesle paylaşıyordum lakin kendi seçimime geldiğimde de işte böyle takıntılı biriydim bende.
İşte bu noktada PRO Wireless BAM diye yıktı tüm önyargılarımı. Kablolu ve 87 gram ağırlığı olan G302’den daha hafif, kablosuz, Hero sensör ile DPI’ı tavan yapmış bir ürün. Kas hafızam alışana kadar CS:GO da az dalga geçmediler “Abi ne oldu sen iyi vururdun ama bu mouse iyi gelmedi sana ehehehe” cümlelerini çok duydum. 3-4 gün sonra elimin ve beynimin bu arkadaşa alışmasıyla gerçek anlamda olayın nasıl bir şey olduğunu kavrayabildim. Ve hala o günün şaşkınlığını yaşıyorum demek isterdim lakin bu arkadaşlar beni ikinci bir şoka daha uğrattı. SUPERLIGHT! “Zaten iyi yapılmış bir ürün ortadayken, neden bir yenisini geliştirsinler ki?” sorusunun cevabı Logitech G’nin artık kimyası olmuş olan profesyoneller çalışıp mühendislik harikası ürün üretmek düşüncesinde saklı. Özellikle PRO serisindeki ürünlerin geribildirimleri dünya çapında partner oldukları takımlar ve oyuncular üzerinde yapılan çalışmalar ile son noktasına varıyor.
SUPERLIGHT ile 80 gramlık hafifliğini 63 gramdan daha hafif olabilecekleri aşamada sonuna kadar zorladıkları, 70 saat pil ömrü ve Lightspeed teknolojisini sonuna kadar kullandıkları bir ürün olarak masaya sunuluyor. Bu mouse için dünyaca ünlü CS:GO oyuncusu S1mple en güzel yorumu yapmış. “Bence bu fare işi başka bir boyuta taşıyor” demiş. Haklı. Kutudan çıkarttığımda hafifliği ile “Acaba içi boş mu?” diye kendi kendime güldüğümü hatırlıyorum. Ve aynı ürün ailesi ile ikinci kez kas hafızamı sıfırlayabilecek kadar da çılgın bir deneyimdi. Aim almaya çalıştığımda PRO Wireless ile masada durmaya çalıştığım yerlere göre elimin ivmesi çok daha ileri bir noktaya gidiyor, doğal olarak ekranda sekizler çiziyordum. 3-4 günlük bir rezil oynama süresi sonrasında SUPERLIGHT’a alıştım. Şimdi başka bir mouse kullanamıyorum. Teşekkürler Logitech G!
Aynı ürün ailesinden 2 kablosuz mouse ile bütün algılarımı değiştiren Logitech G tarafında kablosuz klavye açısından da bir deneme yapmam lazımdı. Yıllar boyunca mekanik klavye farkında switchlerin faydalarına odaklanan, parmaklarımıza ve oyun stilimize en uygun ürünü seçmeye çalışan rekabetçi oyuncular olarak (burada kendimi bir editör olarak değil, yazının başından beri rekabetçi olarak tanımladığımı da hatırlatmak isterim) çok mesai harcadığımızı söyleyebilirim.
Sessiz olsun, hafif tıklamaya müsait olsun, daktilo gibi olmasın ve basarken bir yerden sonra tetik eziyormuş hissi vermesin diye kendimize en uygun olanı seçmeye çalıştık. Logitech G915 ailesinden TKL olanı kullanmaya başladığımda da aslında bu işin, Lightspeed teknolojisinin ve oyunculuğun artık kablosuz ortamda rahatlıkla yürüyebileceğine bir kez daha ikna oldum.
Korktuğumuz şeyler aslında basitti. Ya pil biterse? Yeteri kadar hızlı iletişim kurmazsa? Standart klavye kadar dayanıklı mı? Bütün bu soruları teker teker cevapladık G915 ile. Henüz deneme şansı olmadı ama G613 tarafında da benzer Lightspeed teknolojisi olduğu için benzer deneyimleri elde edeceğinizi düşünüyorum.
Örneğin klavye üzerindeki ışıklar pilin bitmesi tarafında şarj yüzdesi %15’in altına düştüğü an klavyede nefes alma efekti ile kırmızı bir ortam oluşuyor. “Ben tükeniyorum abi imdat” mesajı veren klavye ile bu durumu gözden kaçırmanız imkansız. %15lik bir şarj ömrü de gündelik kullanımda 8 saate tekabül ediyor.
Yukarıda da dediğim gibi, bugüne kadar çok fazla ürün deneyimledim. Kablolu özelinde olan alışkanlığımı bir çırpıda bırakmamı sağlayan ve profesyonel espor sahnesinde çoğu tanıdığım farklı oyunlardaki Türk oyuncularında tercihi olan SUPERLIGHT mouse ve G915 benim için kablosuz oyunculuğun artık standart olabileceği kısmında ikna etti. En azından ben şu an bu satırları G915’ten yazıyorum. Bu yazı bittiğinde CS:GO oynamaya bu ikili ile geçeceğim! Eğer hayatınızda kablolardan biraz olsun kurtulmak istiyorsanız piyasada yer edinen farklı markaların kablosuz seçeneklerine bir göz atabilirsiniz. Ben rekabetçi biriyim, maç kaybetmeye tahammül edemem, kablolu performansında kablosuz isterim diyenler için bizzat kullandığım bu ikiliyi gözüm kapalı öneririm.
Kadınlara yakıştırılan algılar ve tüm cinsiyetçi yapıştırmalar, ne mutlu bize ki her geçen gün daha çok kişinin sorunu oluyor, farkındalıklar artıyor…
Futboldan anlamaz, araba park edemez gibi yargılardan tutun da “teknolojiyi beceremez” yargılarına karşı, bunun yanlış olduğunu göstermek için yola çıktığımız TeknolojikAnneler.com 9 yıldır kadınların hayatını teknoloji ile kolaylaştırmanın yollarını buluyor, basitleştirip yazıyor. Tam bu noktada “kadına hediye” dendiğinde ortaya atılan öneriler olan; takılar, şık kıyafetler, küçük ev aletleri gibi ürünlerin döngüsünü kırmak ve yargıları çürütmek için Teknolojik Anneler olarak “sosyal medya uzmanı annelere”sorduk!
Sorduğumuz hem eğlenceli hem ‘annelere hediye almak isteyenler’ için tüyolar bulmak isteyen sorularımızın yanıtlarına, gelin hep birlikte bakalım. Öncelikle “sosyal medya uzmanı” annelerin bu sıfatın hakkını verdiğini belirterek başlayalım; anketimize katılan 3000 kadar kişinin %55’i, teknolojik gelişmeleri sosyal medyadan takip ettiğini ve tam %50’si de telefonunu en çok sosyal medyada dolaşmak için kullandığını belirtti. Annelerin telefon alışkanlıklarına verdikleri yanıtlarda sosyal medyadan sonra iletişim ve fotoğraf/video için kullanımı geliyor.
Annelerin telefon alırken önem verdikleri özellikler de dikkat çekici. Fotoğraf çekerken ve uygulama yüklerken hafıza sorunu yaşamak istemiyorum” diyenler başı çektiler. Ardından; kamera özellikleri, sağlamlık ve şarj süresi annelerin tercihinde belirleyici özellikler oldu. Bu arada bir diğer sorumuz da ‘çantalardan eksik edilmeyenler’ yönündeydi ve şarj cihazı %45 ile 1.sırada çıkarken, annelerin ellerini rahatça kullanmalarına imkan tanıyan kulaklıklar %35 ile 2. sıraya yerleşti.
Gelelim eğlenceli sorulara! Annelere, bir teknolojik alet olsalar hangi aleti çağrıştırırlardı, diye sorduk. “Her an her yerde gözü olan bir güvenlik kamerası!” yanıtı, diğer yanıtları ezdi geçti ancak her alanda koşturan annelerin 4’te 1’i de “çok fonksiyonlu mutfak robotu” yanıtını verdiler.
Anketimize katılan anneler oyuncu ve sportif anne olmaktan daha ziyade, domestik ve zamane annesi olarak kendilerini sıfatlandırdılar ve akıllı saatler, kablosuz süpürgeler, airfryer firitözler gibi ürünleri tercih ettiklerini söyleyerek teknolojinin yanı sıra son derece pratik ürünleri tercih ettiklerini de tescillemiş oldular.
Kimsenin aklına gelmez ama keşke benim olsa! sorusuna annelerimiz, sanal gerçeklik gözlüğü ve elektrikli scooter gibi yanıtlar vererek ne kadar dışa dönük, cesur ve zamanı yakalayan tarafta olduklarını gösterdiler. Farklı bakış açısına imkan tanıyan drone’lar ve şahane bir oto müzik sistemi hayali de annelerin tercihlerinde başa baş çıktılar anketimizden. Tüm bu yanıtlar gösteriyor ki siz de bir anneye hediye almayı düşünürken vizyonunuzu geniş, menzilinizi yüksek tutmayı unutmayın; hayal gücünüzü de yargılarla sınırlamayın çünkü annelerin hayalleri ve başarabilecekleri daima zamanın ötesinde!
Bir buçuk yıl önce Apple’ın App Store gizlilik etiketleri yayına girdi. O sırada Apple, uygulama gizliliği uygulamalarının daha ayrıntılı ve okunması kolay bir görünümünü sağlamak istiyordu. Şimdi gizemli bir şekilde, bu etiketlerin tümü App Store ve Mac App Store’daki uygulamalardan silindi.
Bu gizlilik “beslenme etiketleri” ilk olarak WWDC 2020’de tanıtıldı ve Apple, amacın tüketicileri bireysel uygulamaların gizlilik uygulamaları hakkında daha iyi bilgilendirmek olduğunu söyledi. Uygulama Gizliliği etiketleri üç bölüme ayrılmıştır: “sizi izlemek için kullanılan veriler”, “sizinle bağlantılı veriler” ve “sizinle bağlantılı olmayan veriler”.
Bir uygulamanın gizlilik uygulamalarına şeffaf bir genel bakış, potansiyel kullanıcılar arasında güven oluşturmanın anahtarıdır. Geliştiriciler artık, uygulamaların toplayabileceği veri türleri, bu verilerin üçüncü taraflarla paylaşılıp paylaşılmadığı ve kullanıcıların devre dışı bırakma seçeneği de dahil olmak üzere, kullanıcıların incelemesi için doğrudan App Store’da uygulamalarının gizlilik uygulamalarını ayrıntılandırma fırsatına sahipler.
O sırada Apple, geliştiricilerin uygulamaları için Uygulama Gizliliği “beslenme etiketleri” hazırlarken hatırlamaları gereken birkaç farklı önemli bilgi olduğunu vurgulamıştı:
Geliştiriciler, belirli veriler yalnızca sınırlı durumlarda toplanacak ve kullanılacak olsa bile, olası tüm veri toplama ve kullanımlarını belirlemelidir.
Geliştiricilerin yanıtları, App Store İnceleme Yönergelerine ve geçerli tüm yasalara uygun olmalıdır.
Yanıtlarınızı doğru ve güncel tutmaktan geliştiriciler sorumludur. Uygulamalarınız değişirse yanıtlarınızı App Store Connect’te güncelleyin.
Güncelleme: App Store’da eksik olan gizlilik etiketlerini bilen bir kaynak, 9to5Mac’e bu hatanın en kısa sürede düzeltileceğini söylüyor.
LG, 23,6” UltraGear Full HD 1 ms (GtG) Oyun Monitörü UltraGear 24GN53 A-B ile oyun tutkunları için yüksek performans ve iddialı görüntüyü bir arada sunuyor.
LG, 23,6 inçlik FHD (1920×1080) TN Ekranın yanı sıra, 1 ms (GtG), AMD FreeSync™ Premium, 144Hz Yenileme Hızı, Çoklu Giriş (HDMI x 2, DP x 1) ve Oyuncu Dostu GUI özellikleri ile oyunculara yüksek performans sunan LG UltraGear 24GN53 A-B oyun monitörü ile ezber bozuyor. Gişe rekorları kıran oyunlar için yüksek performanslı işlevler sunan güçlü bir oyun ekranı olan LG UltraGear 24GN53 A-B, 144 Hz’lik ultra yüksek hızıyla, oyuncuların sonraki kareyi daha hızlı görmelerini ve görüntünün daha sorunsuz görünmesini sağlıyor. Böylelikle, rekabet seven oyuncular, rakiplerine daha hızlı tepki verebiliyor ve kolayca hedefe nişan alabiliyorlar.
1 ms (GtG) ile kararan ve titreyen ekranlara son veren LG UltraGear 24GN53 A-B, aşırı hızın yan etkilerini elimine ediyor. FreeSync Premium teknolojisi ile yüksek çözünürlüklü ve hızlı tempolu oyunlarda kesintisiz ve akıcı hareket deneyimi yaşatan monitör, ekran yırtılmasını ve takılmayı neredeyse sıfırlıyor.
Dinamik Hareket Senkronizasyonu sayesinde giriş gecikmesinin en aza indirilmesiyle oyuncular her anı gerçek zamanlı olarak yakalayabiliyor. Siyah dengeleyici sayesinde de, oyuncular en karanlık yerlerde gizlenen keskin nişancılardan kaçabiliyor ve flaş bombasından hızlıca uzaklaşabiliyorlar.
Şık tasarımıyla göz alan LG UltraGear 24GN53 A-B, V kanatlı standı ile oyuncuların oyun deneyimini geliştirmesine olanak tanıyor. Ekranın eğimini değiştirmek için ayarlanabilen taban ise, daha rahat oyun sağlıyor.