Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1974

    Apple iPhone 7 konsept tasarımı ile tanışın

    iphone-7-concept-jermaine-smit Apple’ın akıllı telefon serisinin 2016 yılındaki yıldızı iPhone 7 olacak. Şirket, 2015 yılı sonunda satışa sunacağı iPhone 6s için çalışadursun tasarım profesyonellerinin elinin çıkan, her biri birer hayal ürünü olan ‘konsept tasarımlar’ yayınlanmaya devam ediliyor. İşte bunlardan biri de Jermaine Smit imzası ile paylaşıldı…

    Konsept tasarım yayınlanan bir video eşliğinde sunulurken hayal ürünü iPhone 7’nin detayları ilgi çekti. Arka kısmında altın renkteki Apple logosu, kamerasındaki çift flaş ve diğer detayları beğeni topladı…

    Akıllı telefon tasarımı görsel formun yanı sıra bazı teknoloji özellikleri hakkında da çeşitli yorumlar içeriyor. Örneğin iOS 10’a dair çeşitli vurgular da bulunuluyor. Örneğin iSwipe adlı yeni bir özellik ekseninde yeni bir ekran kaydırma özelliği ve kablosuz şarj gibi yenilikler göze çarpıyor. Ancak başka konsept fikirler de var. Haberin devamındaki vidoeda diğer detayları görebilirsiniz.

    https://www.youtube.com/watch?v=N5umDMFtV1s
    iPhone 7 için 1080p çözünürlükte 12 MP arka ve 4 MP ön kamera, A9X işlemci, 2 GB RAM, selfie için 120 derecelik geniş açı özelliği gibi teknik detaylar da videoda yer alıyor. Apple’ın iPhone serisine ilişkin tasarımlar dünyanın çeşitli yerlerinde yapılıyor. Öne çıkan tasarımları paylaşmayı sürdüreceğiz.

    Bu deri bileklik çok akıllı

    0

    kisai-link-midnight-from-tokyoflash-japan-2Giyilebilir teknolojilerin gelişimi devam ediyor. Birçok teknoloji şirketi bu alandaki yatırımlarını inovatif aygıtlarla tüketicilere sunarken yenilikçi fikirlerin de ardı arkası kesilmiyor. İşte bu fikirlerden biri de Japonya’dan…

    Tokyo Flash adlı şirketin geliştirdiği Kisai Link adlı bileklikler, zarif ve doğal görünümleri ile çarpıcı, ancak stilize bir ziyafetten daha fazlasını sunuyorlar. Bu bileklikler Bluetooth özelliğine sahip ve akıllı telefonlarla eşleştirilebiliyorlar. Bu sayede birbirinden ilginç kullanım metotları ortaya çıkıyor.

    Bir ekran ya da buton bulundurmayan Kisai Link, akıllı telefon eşleştirmesinin ardından tireşimlerle kullanıcısını çeşitli konularda uyarıyor. Örneğin akıllı telefonunuz çantanızda ve sessizde, bir sosyal medya bildirimi ya da arama geldiğinde bileklik titreşim yolu ile sizi uyarıyor. Özellikle toplantılarda ya da sessiz olunması gereken ortamlarda işlevsel bir fonksiyon olarak değerlendirilebilir. Fakat firma tarafından bahsedilen kullanım yöntemleri bununla sınırlı değil…

    kisai_link_from_tokyoflash_japan_4Akıllı telefonunuzu evde unutup dışarı adımınızı attınız diyelim, bağlantı-mesafeden dolayı- koptuğu için yeni bir titrelime maruz kalıyorsunuz ve telefonunuzu unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Buna benzer çok ilginç faydaları olduğu belirtilen Kisai Link ne denli ilgi görür bilinmez ama giyilebilir teknolojilerin beraberinde getirecekleri sürprizler devam edecek gibi görünüyor.

    Akıllı telefonda pil rekoru kırılmak üzere!

    0

    gionee-marathon-m5-teaser-640x0Akıllı telefon pazarı, her geçen gün eklenen yeni modellerle birlikte adeta bir potpuriye dönüştü. Potansiyel tüketiciler için sayısız seçenek var, fiyat aralığı da bir diğer geniş yelpaze durumunda. Firmalar çeşitli yeniliklerle sundukları cihazlarla akıllı telefon satışlarını artırmayı hedeflerken bu konuda batarya kapasitesi önemli bir yer tutuyor.

    Son dönemde 2000-3000mAh aralığındaki bataryalara sahip akıllı telefonların bu aralığı aşmaya başladıklarını tanıklık edildi. Ancak bu kadarını da pek fazla kimse tahmin etmiyordu! 6030mAh kapasiteli bataryası ile yeni bir model duyuruldu.

    562660619302 Gionee Marathon M5 adlı akıllı telefon modeli, 6020mAh’lık bataryası ile oldukça çarpıcı. Çin menşeili üreticinin geliştirdiği akıllı telefon, adeta tabletlerin batarya kapasitesini çok daha küçük boyutlarda sunmayı başarıyor.

    Şirketin iddiasına göre ilgili cihaz 100 saatten fazla müzik dinleme, 16 saat video izleme ve 13 saat aralıksız oyun oynamaya olanak tanıyor. Tüm bunları da ‘güle güle harici bataryalar’ sloganı ile taçlandıran Gionee modelinin diğer özellikleri ise şöyle…

    5,5 inç ekrana sahip cihaz, 2 GB RAM ve 16 GB dahili depolama kapasitesine sahip. Ayrıca dört çekirdekli işlemcisi ve yazılım tarafında da Android işletim sistemi bulunuyor. Modelin 10 Haziran’da tanıtılması bekleniyor.

    ABD’de akıllı telefon satışlarında Apple ilk sırada

    0

    iphone-6-germanyAraştırma şirketi comScore, ABD’yi kapsayan akıllı telefon satışlarına ilişkin raporunu yayınladı. Ocak-Nisan 2015 dönemlerini kapsayan rapor, teknoloji şirketlerinin satış başarısına ilişkin önemli bir gösterge niteliği taşıyor. Öte yandan ilgili oranların yalnızca ABD pazarını kapsadığını vurguluyoruz.

    Yayınlanan rapora göre Ocak ayı itibarıyla pazarın yüzde 41,3’ünü elinde bulunduran Apple, Nisan ayına gelindiğinde yüzde 1,8’lik artış kaydederek payını yüzde 43,1 seviyesine yükseltti. Bu oran özelikle iPhone 6 ve iPhone 6 Plus modellerinin ABD’de gördüğü ilgiyi açıkça gözler önüne sermiş oldu.

    Listenin ikinci sırasında Samsung yer alıyor. Ocak ayında pazarın yüzde 29,3’ünü elinde bulundurduğu görülen Güney Koreli teknoloji şirketinin, payının yüzde 0,7 oranında gerilediği görülüyor. Nisan ayı itibarıyla Samsung’un ABD pazarındaki pazar payının yüzde 28.6 olduğu sonucuna ulaşılıyor.

    samsung_galaxy_s6_edgeApple ve Samsung’un domine ettiği ilgili pazarda üçüncülük koltuğu yüzde 8,4’lük oranla LG’ye ait. Şirketin, pazar payının Nisan ayına oranla yüzde 0,4 artırması dikkat çekiyor.

    Motorola yüzde 4,9’luk pazar payı ile Nisan 2015 dönemini geride bırakıyor. Önceki döneme göre pazar payı oranının yüzde 0,3’lük küçülme yaşadığı görülüyor. Tayvan menşeili HTC ise listenin beşinci sırasında.

    HTC’nin Ocak 2015’te yüzde 3,8 olan pazar payı, rapora göre Nisan ayında oldukça küçük bir daralma ile yüzde 3,7 seviyesine gerilemiş durumda.

    Dünyanın en sağlam telefonu: Sonim XP7

    Bugün itibariyle piyasada birbirinden havalı, birçok akıllı telefon bulunuyor. Kimisinin ekranı daha büyük, kimisi daha ince, hafif, kimi daha iyi fotoğraf çekiyor, kimi de bilgisayarları kıskandıracak işlemcilere sahip… Aslında, hepsinin ortak yanı, cebinizden çıkarttığınızda hemen herkesin bakışlarını üstünüzde topluyor olması… Ve tabii pahalı olması…

    Elimizi vicdanımıza koyalım… Çok ciddi rakamlar ödediğimiz akıllı telefonların tüm özelliklerini kullanabiliyor muyuz? Yoksa, yalnızca “alo” demek için mi kullanıyoruz? Oyunlar dışında kaç uygulama yüklediniz bugüne kadar? Müzik dinlemek ve fotoğraf çekmek dışında, başka ne gibi özelliklerini kullanabiliyorsunuz? Yeni modeli çıktığında hemen alacak mısınız?

    Sonim-en-overview
    Sonim XP7

    Yukarıdaki sorulara verdiğiniz yanıtları buradan duyamıyorum ama, akıllı telefonları satın alma nedenlerinden birinin, piyasada yaratılmış olan özel eğilim, hatta doğrudan tabiriyle moda olduğundan eminim…

    Ancak, bazı özel durumlar, özel telefonlar gerektiriyor. Doğa ortamında ve zor koşullarda çalışan biriyseniz, piyasadaki akıllı telefonlardan birini kullanmanız çok uzun sürmez. Birkaç saat, bilemediniz birkaç gün içinde telefon ya tozlanır, ya nemlenir, ancak şundan gayet eminim ki, kullanılmaz hale gelir. O cebinizdeki çok pahalı, havalı telefonların doğanın çetin koşulları karşısında pek şansı olmaz.

    Peki, dünyanın en dayanıklı, en sağlam, en zor koşullarda bile tıkır tıkır çalışmasına devam eden akıllı telefonunu biliyor musunuz? Aslında bu alanda çok fazla cihaz yok… Olanların arasında da bizim çok tanıdığımız yok. En sağlamı seçmek üzere sağlam olarak bilinen 4 ürün seçildi: CAT B15, Sonim XP7, Kyocera DuraForce ve tanıdık bir isim olan Samsung Galaxy S5 Active…

    4251b-3
    CAT B15

    Telefonlar, Kanada’nın Toronto kentinde Ontario Üniversitesi, Teknoloji Enstitüsü’nde bulunan yüzlerce milyon dolarlık test ve araştırma laboratuvarlarına getirildi. Bu tesislerde dünyanın en gelişmiş rüzgar tünelleri bulunuyor. Havadaki nemi yüzde 5 ile 95 arasında ayarlayabileceğiniz, sıcaklığın-40 ile 60 derece arasında olduğu, saatte 250 km’yi bulan bir rüzgarın varlığından söz ediyorum. Ayrıca özel güneş kalkanları, fırtına üreticileri gibi gereçlerle, her türlü hava koşulu içeride taklit edilebiliyor. İster tropik ortam, ister kutup dairesi havası fark etmiyor… En ilginç oyuncaklardan biri ise, çok yönlü titretme masası… Ürünü masaya koyduktan sonra, hemen her yöne doğru neredeyse 11 G’ye ulaşan bir güçle sarsan bir sistem yani…

    img_11-e1425246271872
    Kyocera DuraForce

    Telefonlar, önce soğuk hava dalgasına tabii tutuldular. Sonra da, bolca suya… Bir sonraki testte ise 6 metre kadar yükseklikten yere düşürüldüler. Dört telefondan, üçünü ekranı, ya da arka kapağı kırılmış olsa da, ister inanın, ister inanmayın telefon görüşmesi yapmak konusunda bir sıkıntı yaşanmıyordu.

    Titreme masasında telefonlar, içine fındık, fıstık, cıvata, hatta bir de çekicin olduğu şeffaf kutulara yerleştirildiler. Tabii titreme başlayınca telefonlar ufak tefek sorunlarla karşılaşmaya başladılar. İlk günkü yakışıklılıklarından pek eser kalmıştı. Ancak, tüm bu zorlamalara rağmen bir tanesi inatla dayanıyordu ki, zaten bu testin birincisi de o marka oldu… Açık ve seçik, uzak ara birinci Sonim XP7 oldu… Aslında Samsung Galaxy 5 Active’in bu testler karşısında sonuna kadar tutunabilir olması son derece önemliydi. CAT B15 ve Kyocera DuraForce’u da kutlamak gerek…

    Samsung Galaxy S5 Active
    Samsung Galaxy S5 Active

    Sonim XP7, ne yazık ki ülkemizde satılmıyor. Geçen yılın son aylarında AT&T tarafından Kanada’da piyasaya çıkartıldı. AT&T, 24 aylık kontrat karşılığında bu güzelim telefonu 149 dolar gibi bir ücretle veriyor.

    Sonim XP7, 4” gorilla glass ekrana sahip, ekstra ses gücüne sahip ön hoparlörleri, en gürültülü ortamda bile kaliteli iletişim sağlıyor. 40 saate yakın görüşme imkanı veren güçlü bir bataryaya sahip… Ayrıca tamamen “bas konuş” özelliği için yerleştirilmiş, sol taraftaki düğmesiyle, aynı anda birden fazla kişiyle adeta telsiz kullanır gibi konuşabiliyorsunuz.

    Akıllı telefon arıyorsanız burada!

    Sony Smartband Talk SWR30: Sporcular için akıllı bileklik

    Sony kinci nesil akıllı bileklik olan Smartband Talk ile tıpkı Samsung Gear Fit gibi spor sevenlere hitap etmek istiyor. Sıra dışı teknolojilerle donatılmış olan Smartband Talk’a yakından bakıyoruz.

    Akıllı bileklik pazarı oldukça ilginç ürünlerle boy gösteriyor. Bunlardan en dikkat çekici olan kuşkusuz Sony Smartband Talk. Amazon’un E-kitap cihazı olan Kindle’dan bildiğimiz E-Ink ekrana sahip olan bu akıllı bileklik, akıllı telefonlarla sorunsuzca haberleşebiliyor. Gelen aramaları ve mesajları gösterebilen 1.4 inç E-Ink ekranlı Smartband Talk, gelen çağrıları cevaplandırması ile fark yaratıyor. Evet. Yanlış duymadınız. Smartband Talk’un üzerinde bir hoparlör ve mikrofon yer alıyor. Akıllı telefona gelen çağrıları E-Ink ekranında görüp cevaplayabiliyorsunuz. Elbette buradaki kalite bir cep telefonu kadar yüksek değil. Ama arabanın içinde bu çağrıları cevaplayabilmek ve bir araç kiti gibi çalışabilmesi oldukça büyük bir avantaj. Bitmedi. Bu akıllı bilekliğin yan tarafında yer alan düğmelerle ses açıp kısmanın yanı sıra, media player kontrolü, kamera düğmesi, çalar saat, hava durumu raporu ve takvime direkt olarak erişebiliyorsunuz.

    sony

    Sony Smartband Talk’ın ekranı 296×128 piksel çözünürlüğü sembol ve metinleri rahatlıkla okunmasını sağlıyor. En büyük avantajlarından biri ise, en güneşli ortamda bile rahatlıkla okunabilmesi. En büyük dezavantajı ise, arka aydınlatma olmadığından karanlık ortamlarda ekranın okunamaması.

    Ergonomisi ile farklı

    Bu üründe beğendiğimiz bir özellik, farklı bilekler için iki farklı kayışa sahip olması. Smartband Talk bu kayışlar sayesinde bileğe tam oturuyor. Tabi burada kullanılan hafif eğik tasarımın önemi oldukça büyük. Bununla birlikte 24 gr ağırlığı ile oldukça hafif olan Smartband Talk, rahatlıkla taşınabiliyor ve kesinlikle bir rahatsızlık vermiyor. Sanki bilekte bir saat varmış gibi hareket eden Smartband Talk, su geçirmez özelliği ile önemli bir artı sağlıyor. Sony’nin yeni nesil akıllı telefonlarda olduğu gibi, bu ürün de tatlı suda 1.5 m derinliğinde kullanılabiliyor.

    sony smartband

    Sony’nin Smartband SWR10’un veliahttı olan SWR30, E-Ink ekranı sayesinde benzer ürünlerle kıyasla çok daha az bir güç tüketiyor. Bununla birlikte ürünün tasarımı da hemen göze çarpıyor. 70 mAh’lik pil yaklaşık 3 gün boyunca kesintisiz çalışabiliyor. En azından bu Sony tarafından verilen bir değer. SWR10 yaklaşık 5 gün dayanabiliyordu. Bu her ne kadar bir dezavantaj gibi görünse de, Smartband Talk’ın 30 dakikada dolması önemli bir özellik.

    Yaptığımız denemelerde, Smartband Talk’ın Bluetooth’un açık olduğu durumda, pil kullanım süresinin yaklaşık 1.5 gün sürdüğünü gördük.

    sony smartband talk

    Neler Yapabiliyor

    SmartBand Talk, benzer akıllı bileklerde olduğu gibi adımları ölçebiliyor. Bununla birlikte yürüme, yatma ve koşma sürelerini de hesaplayabiliyor. Saat özelliğine de sahip olan SmartBand Talk, akıllı telefona yüklenen kendi uygulaması ile farklı fonksiyonlara yükseltilebiliyor. Yaklaşık 15 farklı fonksiyon bu ürüne atanabiliyor. Play Store’dan yüklenen bu uygulamalar sayesinde müzik oynatıcısını kontrol eden, telefonu bulan, telefonun kamerasının yöneten, takvim ve hava durumunu gösteren uygulamalar yüklenebiliyor. Ana ekran istenildiği gibi değiştirilebiliyor. Kullanıcı isterse, ana ekrana istediği bir yazıyı yazdırabiliyor.
    SmartBand Talk’ın üzerinde bulunan mikrofon ve hoparlör sayesinde bir ses kayıt cihazı olarak da kullanabilirsiniz. Bununla birlikte, bu ürünü sesli komutlarla yönetmeniz mümkün.

    smartband talk

    Oldukça başarılı bir adım ölçer

    SmartBand Talk, %0.1’lik bir sapma payına sahip. Bununla birlikte yürüme ve koşma sürelerini hesaplamada da oldukça başarılı. Kalori hesaplamayı kendi üzerinde yapamıyor. Ama bu hesabı beraberinde yüklenen yazılımda yer alıyor. Metinleri okumak zor olabiliyor. Nedeni de, normalde dik kullanılan bu ürünün, metin okumada yatay moda geçmesi. Bu da kullanıcının bileğin bükmesi anlamına geliyor. Uzun metinlerde bu ciddi bir dert olabilir. Sonuçta E-Ink ekran dokunmatik bir ekran değil. Bu ekran sarsıntı sensoruna göre hareket ediyor.

    Ürünü detaylı incelemek ve satın almak için tıklayın

    EMS ile yeni nesil spor deneyimi

    fit man exercise on  electro muscular stimulation machineÇalışma hayatında çoğumuzun ortak problemi işten güçten fırsat bulup spora vakit ayıramamak. Fit olma ya da iyi görünme derdi bir yana bu sağlıksız süreç fiziksel sorunları da beraberinde getiriyor. Bel, sırt ve boyun ağrıları, sinir sıkışmaları gibi şikayetlerde son dönemdeki artışın en önemli nedeni hareketsiz ofis hayatlarımız. Bu aslında şu demek; teknolojinin sunduğu nimetlerle bilgisayar karşısında oturduğumuz yerden tüm işlerimizi çözerek sürdüğümüz sefanın bu iş yapış tarzının getirdiği fiziksel problemlerden ötürü cefasını da çekiyoruz.

    Teknoloji sporla birleşiyor

    Bununla birlikte teknolojide çareler bu konuda da tükenmiyor. Çalışma hayatımızı dönüştüren teknoloji beraberinde getirdiği dezavantajları ortadan kaldırma adına farklı çözümler sunuyor. Bu çözümler arasında, spor ve teknolojiyi bir araya getirerek yeni nesil bir antrenman deneyimi vadeden EMS (Electro Muscle Stimulation) yani elektrikli kas stimülasyonu teknolojisi son dönemde çok popüler. Elektrik akımlarıyla kasları uyarma prensibine dayanan bu teknoloji aslında vücudumuzun çalışma prensibini birebir kopyalıyor. Normalde kas aktivasyonlarımız beynimizin gönderdiği sinyalle sağlanıyor malum. EMS teknolojisi ise kaslara gönderilen akım ile istemsiz olarak çok daha güçlü bir kasılmanın gerçekleşmesini sağlıyor. Bu teknoloji sporla birleşince kısa sürede çok iyi sonuçlar alabileceğiniz bir antrenman deneyimi ortaya çıkıyor.

    EMS’nin kökeni Luigi Galvani’nin kurbağalarla deneyine kadar uzanıyor

    Son birkaç yıla kadar pasif uygulamalarla rehabilitasyon amaçlı kullanılan, türevleri hastane ve fizik tedavi merkezlerinde mevcut olan EMS’nin mazisi aslında bayağı eskiye 1791 yılında ünlü mucit Luigi Galvani’nin kurbağalarla yaptığı deneylere kadar uzanıyor. Galvani yaptığı bir deneyde kurbağa bacaklarının belirli bazı metallere temas etmesi sonucu refleks olarak hızla harekete geçmesinin bu hayvandaki iç elektrik sonucunda ortaya çıktığı sonucuna varmıştı. 1700’lerden günümüze yaklaştığımızda ise EMS’nin ilginç kullanım alanlarına şahit olmaya devam ediyoruz. Bunlar arasında en ilginç kullanım alanlarından biri Rus uzay araştırmaları. Yerçekiminin olmaması ve uzayda ağırlık olmaması nedeniyle astronotlar distrofi yani kas dokularında dejenerasyon sorunları yaşamaktaydı. Elektro – kas uyarı sisteminin kullanılarak astronotların eğitilmesi ile bu sorunun önüne geçildi.

    usain bolt
    Profesyonel sporcuların tercihi

    EMS dövüş filmlerinin sinema tarihi boyunca en ünlü olan ismi Bruce Lee’nin de vazgeçilmezi idi. Lee, antrenmanlarının hızını ve sağlamlığını artırmak için kullandığı bu teknoloji ile birçok filminde kameranın karşına da geçmişti. 1993’te gösterime giren ünlü dövüşçünün hayatının anlatıldığı Dragon: The Bruce Lee Story filminde bir sahnede bu sefer Jason Scott Lee’yi EMS cihazı ve kablolarıyla görüyoruz. Sinemanın EMS aşkı Bruce Lee ile sınırlı değil. Bilim kurgu tarihinin fenemon serisi Martix’de Neo’nun kaslarının aktive edildiği bir sahnede EMS yine karşımıza çıkıyor.

    Bununla birlikte 90’lı yılların EMS teknolojisinin gerçek anlamda sporla entegrasyonu için önemli gelişmelerin yaşandığını yıllar olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde Alman mühendisler, fizyoterapistler ve kişisel antrenörler gibi profesyoneller tarafından yaygın olarak kullanılan yeni nesil bir EMS ekipmanı geliştirdiler. 2007 yılında geliştirilen Alman Miha Bodytec teknolojisi ise EMS’nin fitness sektöründe yaygınlaşması açısından en önemli adım oldu. Günümüzde Tiger Woods’tan Usain Bolt’a Kobe Bryant’tan Bayern Munih futbol takımına kadar EMS teknolojisi farklı alanlardaki sporcular tarafından antrenman süreçlerinde çok fazla tercih ediliyor. Profesyonel kullanımlarının yanı sıra EMS son birkaç yıldır amatör sporseverlerin özellikle çalışan kesimin spor tercihlerinde öne çıkıyor. Ülkemizde de sayıları hızla artan EMS teknolojisine dayalı antrenman konseptleri sunan spor salonlarında, sadece 25 dakikanızı ayırarak yapacağınız bu antrenmanlar, fit bir vücuda sahip olmak, kas güçsüzlüğüne dayalı ağrılardan kurtulmak ya da performans artırmak isteyen herkesin içindeki pozitif gücü ve motivasyonu dışarı çıkarıyor. EMS teknolojisini, bu yeni nesil antrenman deneyiminin ülkemizde yaygınlaşmasında pay sahibi olan Fit in Time’ın ortağı ve pazarlama sorumlusu İbrahim Subay ile konuştum.

    ems 2 (2)
    EMS teknolojisini sizden dinleyebilir miyiz?

    EMS (Electro Muscle Stimulation) yaklaşık 70 yıldır fizik tedavi ve rehabilitasyon amaçlı olarak kullanılan bir teknoloji. Basit bir anlatımla EMS: beyinden kaslara gelen uyarıların birebir kopyalanarak, kaslara dışarıdan verilmesi ve böylece kasların maksimum seviyede uyarılarak aktive edilmesini sağlayan bir uygulama.

    Bu teknolojiyi antrenmanda uygulamak için gerekli teknolojik ekipmanlar neler?

    Alman Miha Bodytec teknolojisi ilk defa EMS altyapısını kullanarak sadece rehabilitasyon değil, çok ileri seviye bir antrenman etkisi sağlayabilmiş ilk teknoloji. Miha Bodytec ile yapılan EMS antrenmanları sırasında kullanıcıya bir yelek ve elektrotlardan oluşan kıyafet giydiriliyor ve bu kıyafet makineye bağlanarak uzman eğitmenler eşliğinde kişinin ihtiyaç, fiziksel kapasite ve performansına uygun olarak antrenman şiddeti belirleniyor.

    Teknolojinin odağında olduğu bu yeni nesil spor deneyiminin sunduğu en önemli artılar neler?

    Miha Bodytec tüm vücut antrenman teknolojisinin en önemli faydası tamamen kişiye özel olarak ve hiçbir sakatlık riski yaşamadan kasların maksimum seviyede aktive edilebilmesi. Bu sayede ister 15-16 yaşında bir ergen isterse de 80-85 yaşında ileri bir yaşlı kişiyle rahatlıkla antrenman yapılabiliyor. Miha Bodytec tüm vücut teknolojisi; sıkılaşma, yağ yakımı, kas yoğunluğu artışı ve bedenen incelme gibi fiziksel değişim etkilerinin yanında, her türlü kas güçsüzlüğüne bağlı bel-sırt ağrısı, postür bozuklukları, omurga eğriliği ve her türlü eklem problemleri ile diyabet, obezite, iç organ yağlanması ve metabolizma bozuklukları gibi ciddi rahatsızlıklarda da tedaviyi destekleyen en önemli araçlardan biri olarak kullanılılıyor. Ayrıca yine dünyada ve Türkiye’de pek çok elit atlet patlayıcı güç, dayanıklılık, hız, maksimal güç gibi tüm performans kriterlerinde artış amaçlı olarak Miha Bodytec teknolojisini kullanıyorlar.

    ems 4

    Profesyonel sporcular ve amatör kullanıcılar açısından EMS’nin antrenman uygulamaları nasıl değişkenlik gösteriyor?

    EMS antrenmanları herkes için 25 dakika olarak planlanıyor. Kişinin atletik performansı, antrenman geçmişi ve fiziksel kapasitesine bakılarak antrenman programının şiddeti ve içeriği uzman eğitmenler tarafından oluşturuluyor. Basit bir anlatımla: EMS antrenmanları neredeyse kullanıcıyı hiç hareket ettirmeden yapılabildiği gibi, bir tenis oyuncusu elinde raketle ve tenis oynarken bile gerçekleştirilebiliyor.

    Antrenmana gelen profil hakkında bilgi verebilir misiniz? Kişilerin temel olarak tercih sebepleri neler?

    Günümüzde insanların antrenman yapmak istemelerinin başlıca sebebi daha formda bir vücuda kavuşmak olsa da her geçen gün fiziksel problemlerinden kurtulmak ve çok daha sağlıklı bir vücuda kavuşmak için antrenman yapanların sayısı hızla artıyor. EMS antrenmanlarını tercih eden kişileri daha çok zamanla yarışan kurumsal çalışanlar, ev ve çocuk arasında kendine vakit ayırmakta zorlanan ev hanımları ve yeni doğum yapmış anneler, fiziksel problemleri sebebiyle antrenman yapamayanlar ve düzenli spor yapmalarına rağmen performansını artırmak isteyen amatör ve profesyonel sporcular olarak sıralayabiliriz.

    EMS’nin spor dışında kullanım alanları neler? Dünyadaki yaygınlığı hakkında bilgi verir misiniz?

    EMS bugün pek çok ülkede ve öncelikle Almanya’da fizik tedavi ve rehabilitasyon, obezite rehabilitasyonu, geriatri (yaşlılarla antrenman), iç organ yağlanması, diyabet ve metabolizmaya bağlı rahatsızlıkların tedavisi ile birlikte sıkılaşma, yağ yakımı, selülit tedavisi ve bedenen incelme gibi fiziksel değişim amaçlı olarak kullanılıyor.

    Spor kültürümüzün gelişen teknoloji ile birlikte hızla dijitalleşmesinin artıları ve eksileri sizce neler?

    Teknolojinin en büyük amacı artan iş yoğunluğu ve yaşam mücadelesi içinde insanların zamandan ve efordan kazanmasını sağlamak. İşte bu sebeple Miha Bodytec teknolojisi kısa zamanda günlük fiziksel zorluklarla çok daha güçlü bir şekilde mücadele etmenizi sağlayan en önemli araçların başında geliyor. Ancak bize danışan herkese verdiğimiz en önemli tavsiye, nasıl yapıldığının hiçbir önemi olmaksızın mutlaka antrenman yapmaları. Günümüz dünyasında artan iş yükü, stres, tüm gün maruz kaldığımız pek çok uyarana karşı sağlam durabilmenin tek yolu güçlü bir vücuda sahip olmak. Psikolojik durumu bile belirleyen en önemli unsur vücudun salgıladığı enzimler ve bunları sağlamanın yine en kolay yolu antrenman. İşte bu sebeple zamanı ve motivasyonu olan herkese sokağa çıkmalarını ve antrenman yapmalarını tavsiye ediyoruz.

    ENZA-Revoflex-Xtreme-Egzersiz-Aleti

    Evinizi spor salonuna çevirecek cihazlar

    Bu yeni nesil antrenman methodu, benim de deneyimlediğim, düzenli uygulandığında fayda sağlayacağını düşündüğüm ve etrafımda yapan kişilerde de bu faydayı gözlemlediğim teknoloji ile sporun harmanlandığı çağımıza uygun bir fitness çözümü. Ve İbrahim Bey’in de altını çizdiği gibi özellikle zamanla yarışan çalışan kesim için biçilmiş kaftan. Ancak yine kendimden yola çıkarak şunu eklemeliyim ki bazen yoğunluktan sadece 25 dakikanızı bile spor için ayıramayacağınız dönemler yaşayabiliyorsunuz. Antrenmanlara kısa ya da uzun süreli aralar verdiğinizde form tutan vücudunuzun fabrika ayarlarına dönmemesi için elinizin altında egzersiz ekipmanlarınızın olması bu anlamda çok önemli. Atlama ipleri, pilates topları, dambıllar ve benzer egzersiz aletlerinin evinizin ya da ofisinizin bir köşesinde olması bile size spor yapmak için motivasyon kaynağı oluyor. Hazır yaz da kapıda iken şimdi gaza gelmenin ve ufaktan ufaktan spora başlamanın tam zamanı. Ama önce buraya tıklayarak size güç ve mutluluk verecek, evinizi kendi çapında bir spor salonuna çevirecek egzersiz aletlerine bir göz atmanızda fayda var.

    Oyun dünyasının kalbi E3’te atacak

    0

    Yılın bu dönemlerinde biz oyun severler oldukça tatlı bir telaş içine gireriz. Sebebini tahmin etmek o kadar da zor değil. Tam bu zamanlarda Los Angeles’te gerçekleşen E3 Fuarı, oyun dünyasının en önemli etkinliklerinden, hatta belki de en önemlisi, için yola çıkma vakti gelmiş oluyor. Firmalar yapımlarını bu fuarda basın ve oyuncularla paylaşıp, önemli duyurular yapıp resmen gövde gösterisi sunarlar. Üç gün süren etkinlik öncesinde Sony, Ubisoft gibi önemli yapımcılar, kimi zaman bir stadyumda kimi zaman Oscar töreninin yapıldığı tiyatroda yeniliklerini duyururlar. Elbette, tüm bunları düşününce, E3 de bizler için gerçek anlamda çıldırdığımız bir etkinlik halini alıyor. Daha şimdiden birçok oyunun dedikoduları da düşmeye başladı, ancak bunlar içinde kimileri var ki bizleri gerçekten çok heyecanlandırıyor. Bu sene görmeyi beklediğimiz oyunlar neler olacak bakalım…

    rise_of_the_tomb_raider1

    Fallout 4
    Listemizde ilk sırayı elbette başka bir oyun alamazdı. Bethesda firması, ilk defa kendi etkinliğini düzenleyecek. The Elder Scrolls, Fallout gibi önemli markaların yanı sıra id Software’ı da bünyesinde barındıran Bethesda, E3 öncesi en büyük bombayı patlattı.

    Fallout 4 oyun dünyasında saklanmış en büyük sır olabilir. Yıllardır ne bir haberini aldık, ne konuşulduğunu duyduk. Yüzlerce insan oyunu geliştirirken, bir kişi bile sızdırmaz mı yahu?

    fallout-4

    Bu kez Vault 111 açılıyor ve tarihinde ilk kez E3’e firma olarak katılacak olan Bethesda’nın en büyük kozu oluyor. Birçok kişi Doom’un da gösterimi olacağı için Fallout duyurusunun belki de seneye ertelenmiş olabileceğini düşünüyordu ama Bethesda oyun dünyasına sağlam bir ters köşe attı.

    Assassin’s Creed Syndicate
    Assassin’s Creed: Unity hepmizin büyük umut bağladığı bir oyundu. Anlattığı dönem, işlediği konu ve suikastçıların yeniden Avrupa topraklarına dönmesi çok önemliydi. Unity yine de çok kaliteli bir oyundu ama hiçbir zaman bunu gösterme şansı bulamadı. Oyun mekaniklerindeki sorunlar, hatta oyunun bir türlü düzgün çalışamaması oyuncuları bezdirdi.

    assassins-creed-syndicate

    Bu sefer Ubisoft son derece hazırlıklı gibi görünüyor. İlk kez bir ana oyunda kadın baş karakteri yöneteceğiz ve ilk kez İngiltere topraklarına ayak basacağız. Artık iyice günümüze yaklaşan serinin orta çağ dönemleri sona ermiş gibi görünüyor.

    Aynı şekilde yine Ubisoft’un ellerinden çıkacak olan The Division’da oyuncular tarafından inanılmaz merak ediliyor. Ertelemelerle uğraştıktan sonra E3’te ilk kez deneme şansına sahip olacağımız The Divison’ı inanılmaz merak ediyoruz.

    Mad Max
    Batman: Arkham Knight’ı listeye almadık ama yine Warner Bros tarafından hazırlanan Mad Max Video Game oyuncular tarafından inanılmaz merak ediliyor. Batman E3’e konuk olduktan hemen sonra zaten piyasaya çıkacak ama Mad Max bekleyişimiz devam edecek.

    6

    George Miller’ın çektiği Fury Road ile muhteşem bir dönüş yapan ve post apokaliptik kavramını baştan yaratan Mad Max için şimdi de aynı şeyi oyun dünyasında yapma zamanı. Açıkçası videolarda gördüğümüz onca şeyden sonra heyecanlanmadan edemiyoruz.

    Bunun dışında yine kısa bir süre önce duyurulan Deus Ex: Mankind Divided’ı kanlı canlı görme şansına sahip olacağız. Anlattığı yakın gelecek senaryosu hem gerçekçiliği hem de karamsar havayla her zaman oyuncuları kendine çekmiştir. Tüm bunların üzerine taktiksel derinliği ve Adam Jensen ‘in büyük karizmasını da kattığımızda yeni Deus Ex’i görecek olmak insanı gerçekten de çok heyecanlandırıyor.

    Tüm bunların üzerine Rise of the Tomb Raider, Forza 6, Halo 5, Just Cause 3, Call of Duty: Black Ops III, Star Wars: Battlefront eklenince liste öyle bir uzuyor ki önünü alamıyoruz. Bu yıl E3 son zamanların en şaşalı oyun gösterine sahne olabilir. Heyecanımız doruk noktasında.

    Star-Wars-Battlefront-ekran-görüntüleri-1

    BÜYÜK isimler, SIFIR mülkiyet

    0

    Teknoloji ve Sosyal Medya çağında yaşıyoruz. Neredeyse her yaştan, hayatın her anında teknoloji ile yüz yüzeyiz. Gerçek hayatta veya sosyal medyada yaşantımızın bir şekilde içinde olan bazı şirketlerin aslında yaptığı işle alakalı herhangi bir içerik ya da üretimde bulunmadıkları, fakat sektörlerinde dünya lideri olduklarını görüyoruz. Bu yazımda; dünyada sektöründe büyük isim yapmış, bunun yanında sıfır mülkiyeti olan 4 farklı şirketten bahsetmek istiyorum. Bu şirketler: Uber, Facebook, Alibaba ve Airbnb

    Uber:

    Uber, dünyanın en büyük taksi kiralama şirketi fakat kendine ait taksisi bulunmuyor. 2009’de kurulan Uber halen dünyanın 220 kentinde faaliyet gösteriyor. Uber kullanıcıları aplikasyonla kendilerine en yakın taksiyi çağırabiliyorlar. Taksinin müşteriye ulaşma süresi, plakası gibi bilgiler cep telefonu vasıtasıyla taksiyi çağıran kişiye ulaştırılıyor. Uber taksilerinin fiyatları o kentteki klasik taksi fiyatlarının altında oluyor. Uber, taşıma ücreti üzerinden komisyon alıyor. Günümüzde neredeyse bütün akıllı telefonlar için Uber uygulaması bulunuyor. Uber uygulamasının arkasında Google’da bulunuyor. Harita uygulaması olarak Google Maps kullanılıyor. 2014 sonu bilgilerine göre Uber, yaklaşık 40 Milyar dolar değer üzerinden yeni yatırımcı alarak, halka açılma öncesi sermaye alan ilk değerli şirket oldu.

    Bulunduğu bölgede sadece taşıma ücreti üzerinden komisyon alma konsepti ile çalışan bir şirketin bu kadar değerli olması, uygulamaya gösterilen ilgi ile birlikte inovatif düşüncenin ne kadar önemli olduğununda bir göstergesi.

    Facebook:

    FacebookAirbnbali1

    Dünyanın en popüler sosyal medya şirketi olan Facebook, herhangi bir içerik üretmeden, tamamen kullanıcılarının içeriklerini paylaşarak bu günkü konumuna gelmiş durumda.

    Kullanıcılar yakın arkadaşlarının nerede olduğunu ya da ne yaptığını sormak için aramak yerine, Facebook’tan öğrenmeyi tercih ediyorlar. Merak ettiği insanların profillerine ilk önce Facebook’tan bakıyor, nereye gidileceğini, ne yapacağı gibi şeyleri bu siteye soruyor. Facebook, 2015’in en değerli küresel markaları arasında 12. sırada yer almasına rağmen değerinde en çok büyüme kaydeden şirket oldu. Facebook’un son dört yıl içindeki kazandığı büyüme değeri de %272. 2008 yılında MySpace’i tahtından indirerek kendi kategorisinde dünya lideri haline gelen Facebook, ülkemizde de oldukça popüler. Son zamanlarda popülaritesi azalmaya başlayan Facebook, özellikle Twitter ve instagram kullanımındaki artıştan olumsuz yönde etkilenmekte. Facebook’un marka değeri yaklaşık 36.5 Milyar dolar.

    Alibaba:

    AlibabaAirbnbFace

    Çin’in e-ticaret lideri Alibaba, Amazon ve Walmart’ı geride bırakmış durumda. Hiç perakende satış mağazası bulunmamasına rağmen en değerli e-ticaret markası haline gelen Alibaba’nın  Kasım 2014 tarihinden bu yana pazar değeri 265 milyar dolardan 199 milyar dolar civarına gerilemiş durumda. Yılın ilk çeyreği itibariyle, 96 milyar dolar satış geliri elde eden Alibaba, yıl bazında yüzde 40 büyüme sağladı. Ayrıca yıl genelinde 394 milyar dolarlık satış yapan firma, en yakın rakibi Amazon’un 150 milyar dolarlık satış tahminini de ikiye katlamış durumda.

     Airbnb:

    AirBnByeni11

    2008 Ağustos’ta ABD San Francisco’da kurulan Airbnb, dünya çapındaki konaklama yerlerini keşfetmek ve gerekirse de rezerve etmek için kullanılan bir akıllı telefon uygulaması. Yine aynı şekilde Airbnb’de  kendine ait herhangi bir kiralık taşınmazı olmamasına rağmen, kişilerin kiralıklarını ya da firmanın anlaşma sağladığı yerlerin kiralanması konseptinde çalışıyor. Bu güne kadar Airbnb sistemi üzerinden 25 milyonun üzerinde kişi, kiralama hizmeti almış durumda. Uygulama, dünyada 34 binden fazla şehirde, 160’dan fazla ülkede kullanılıyor. Bu uygulama çerçevesinde dünyada bir milyondan fazla kayıtlı yer bulunuyor. Bu sistem içinde en ilginç olanda kiralanacak durumda olan her türden yerin uygulama içinde kendisine yer bulması. Örneğin bu uygulama ile dünyada 600 den fazla şato kiraya verilebilmekte.

    Apple Watch, 7 ülkede daha satışa çıkıyor

    how-to-buy-an-apple-watch-at-the-storeApple tarafından yapılan resmi açıklamaya göre şirketin akıllı saat serisi Apple Watch yedi ülkede daha satışa sunuluyor. Apple Watch’ın satışa sunulacağı ikinci dalga ülkeler İtalya, Meksika, Singapur, Güney Kore, İspanya, İsviçre ve Tayvan olarak açıklanırken bu ülkelere ürün tedariğinin 5 Haziran itibarıyla başlayacağı, ön siparişlerin 18 Haziran 2015’te alınmaya başlanacağı ve satışların da gerekli prosedürlerle birlikte ayın sonuna doğru, 26 Haziran’da başlayacağı belirtildi.

    Bu gelişme ile birlikte popüler akıllı saatin Apple mağazaları tarafından satışa sunulduğu ülke sayısı Haziran 2015 itibarıyla 15’e yükselmiş olacak. Apple Watch, daha önce 8 ülkede satıştaydı. Bu ülkeler arasında Türkiye yer almıyor…

    apple-watchAkıllı saat serisi, hali hazırda Avustralya, Çin, Fransa, Almanya, Hong Kong, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD’de satılıyor. Akıllı saat pazarına yönelik adımların Temmuz dalgasında ise Türkiye’nin de olacağı tahmin ediliyor.

    Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Hollanda, İrlanda, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Avusturya, Belçika, Danimarka, Lihtenştayn, Lüksemburg, Yeni Zelanda, Suudi Arabistan, Norveç, Portekiz, Katar ve Finlandiya‘nın da sonraki dalgada satışların başlayacağı ülkeler arasında yer alabilir. Bununla birlikte serinin Türk pazarında resmi yollarla tam olarak ne zaman edinilebilir forma geleceği resmi olarak bilinmiyor.