Facebook Messenger Facebook’un en hızlı büyüyen servisi . Bu servisin bildik yönlerinden dışarıya çıkmaya ve mesajlarınıza eğlence katmaya ne dersiniz?
Yazımda Facebook Messenger’ın Az Bilinen Yönlerine değindim….
Facebook Messenger Facebook’un en hızlı büyüyen servisi . Bu servisin bildik yönlerinden dışarıya çıkmaya ve mesajlarınıza eğlence katmaya ne dersiniz?
Yazımda Facebook Messenger’ın Az Bilinen Yönlerine değindim….
Bir süredir kullandığım iPhone 7 Plus’ın en keyif aldığım özelliklerinden biri portre modu. Yeni iPhone Plus’taki çift lensli iSight kamera ile derinlik efekti yaratarak arka planı önden ayırıyor ve birbirinden güzel portreler çekebiliyorsunuz. Apple’ın 28 mm’lik F/1.8 diyaframlı geniş açı lens ve 56 mm’lik F/2.8 diyaframlı portre lense sahip iPhone 7 Plus’ı ciddi anlamda DSLR makinelere taş çıkartıyor. Şirketin iOS 10.1’in final sürümünde kullanıcıları ile buluşturduğu portre modu bugünlerde Apple’ın bu yeni nesil kamera özelliği odaklı yayınladığı başarılı reklam filmleri ile kullanıcılar arasında giderek popülerliğini artırıyor. Yayınladığı iki reklam filminde portre modunun etkisini derinlik efekti kullanılan ve kullanılmayan iki fotoğraf arasındaki fark ile anlatan Apple’ın önümüzdeki aylarda piyasaya sunacağı yeni nesil cihazlarında bu özelliği kullanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Apple’ın sıkı takipçileri eminim Billboard isimli bir derginin geçtiğimiz ayki kapak fotoğraflarının çekimlerinin iPhone 7 Plus ile yapıldığını hatırlayacaklardır. Derginin ünlü fotoğrafçısı Miller Mobley, derginin kapağına konu olan Camilla Cabello’nun fotoğraf çekimlerini, iPhone 7 Plus ile gerçekleştirmişti. Bizim de video çekimlerimizde yavaş yavaş DSLR’i tahtından ederek başrolü almaya başlayan iPhone 7 Plus’ı portre modunun yetenekleri sayesinde önümüzdeki günlerde profesyonel fotoğraf çekimlerinde de kullanacağımızı rahatlıkla söyleyebilirim.
Öte yandan portre modunu kullanmak son derece basit. Bu özelliği kullanmak için iPhone 7 Plus cihazınızın fotoğraf uygulamasına girmeniz ve portre modunu aktif hale getirmeniz yeterli. Portre mod ile zamanlayıcıyı 3 veya 10 saniyeye ayarlayarak fotoğraf çekmek mümkün. iPhone portre modunu kullanmak bu kadar basit olsa da bu özellikten tam verim almak için detaylara dikkat etmekte fayda olabilir. Portre modu ile kusursuz fotoğraflar çekebilmek için bazı ipuçlarını bu haftaki yazımda bir araya getirdim.
Çekeceğiniz objenin yakınlığı önemli
Porte modu ile fotograf terimlerinde bokeh olarak tanımlanan derenlik efekti doğru şekilde yapıldığında fantastik görüntüler yakalayabiliyorsunuz. Apple’ın görüntü sinyali işlemcisi ve çeşitli yazılımlar yetenekli bir çift kamera ile bir araya gelince iPhone 7 Plus’ta arka planı bulanıklaştırmak mümkün oluyor. Bunun için öncelikle yapmanız gereken çekmek istediğiniz kişi ya da nesneyi 2,5 m olarak ayarlamak. Çekeceğiniz nesne ya da kişiyi bu mesafede ayarladıktan sonra sıra arka plana geliyor. Arka plan ise tam tersi uzak olmalı. Arka plan ve subje arasındaki mesafe ne kadar fazla olursa derinlik efekti o kadar etkili olacaktır. Eğer çekeceğiniz nesne duvarda duruyorsa efekt etkisi görülmeyecektir. Çekeceğiniz nesnenin ya da kişinin hareket halinde olmamasının da fotoğrafın kalitesi açısından önemli olduğunun altını çizeyim.
Çekimi iyi ışık koşullarında yapın
Fotoğraf kalitesi kapalı ortam ışığında bile düşebiliyor. Portre modda güzel fotoğraflar çekmek için iyi ışık alan ortamları tercih etmelisiniz. Diğer durumlarda fotoğraf kalitesi nispeten düşük çıkabilir. Derinlik efekti arka planı, ön plandan ayırt etmek için yeterli ışığa ihtiyaç duyar. Ortam kararmaya başlayınca ise uygulamanın haliyle verimi düşer. Gün ışığında ise sonuçlar oldukça başarılı, bundan emin olabilirsiniz.
Dikkat dağıtıcı objeleri subjenizden uzaklaştırın
Portre modu ortalama bir yazılımdan çok daha başarılı. Yazılım arka planı
bulanıklaştırırken öndeki kişinin dış hatlarını çok net biçimde belirginleştiriyor. Ancak uygulamanın karmaşık cisimleri tanıyabilmesi için hala geliştirilmeye ihtiyacı var. Örneğin saçlarınız dağınık ya da çekim esnasında rüzgarda uçuşuyorsa sonuç istediğiniz gibi olmayabiliyorlar. Dikkat dağıtıcı objeleri subjeden uzaklaştırarak istediğiniz portreyi elde edebilirsiniz. Küçük nesnelerde de yine derinlik efektinde sıkıntı yaşanabilir. Bu nedenle küçük,görüntü netliğini bozacak dağınık bir görsele sahip nesnelerden uzak durmakta mümkün olduğunca basit objeler çekmekte fayda var.
Close up çekimler için standart mod daha başarılı
Eğer portre mod ile close up çekimler yapmak istiyorsanız iPhone’ununuz sizi biraz üzebilir. Bu tarz çekimler için standart fotoğraf modunu kullanmak çok daha uygun olacak. iPhone kamerası normal fotoğraftan close up moduna geçmek istediğinizde bunu algılayacak ve otomatik olarak makro moda
geçecek. Bu mod arka planı portre moda göre daha başarılı bir şekilde bulanıklaştırıyor.
Yatay fotoğraflar çekin
Dikey fotoğraf çektiğinizde arka planın çoğunu yok etmiş oluyorsunuz. Bu
nedenle portre modda yatay fotoğraflar çektiğinizde daha iyi sonuçlar
almış olacaksınız.
Portre modda iki fotoğraf kaydedilmesini nasıl önlersiniz?
Portre mod ile çekim yaptığınızda aslında iki ayrı fotoğraf kaydediyorsunuz, biri portre modda diğeri ise normal modda. Yani biri efektli diğeri ise efektsiz. Peki bu modda iki fotoğraf kaydedilmesini istemiyorsanız ne yapmanız gerekli? Porte modda otomatik olarak iki fotoğraf çekilmesini ve kaydedilmesini durdurmak çok kolay. Telefonunuzun ayarlar menüsünde fotoğraf ve kamera bölümüne gelin. “Normal fotoğrafı tut” sekmesini kapatın. (Klonopin) Bu sayede ikinci bir fotoğraf çekilmeyecek ve gereksiz fotoğrafların telefon hafızasında yer kaplamasını da önlemiş olacaksınız.
Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, üstelik elinizde iPhone 7 Plus gibi çok becerikli kamerası olan bir akıllı telefonunuz varsa bugün havanın yurt genelinde biraz serin ve ama açık olmasının sizin için bir anlamı var. Bu sabah erken kalkın ve sevdiğiniz biri ile kendinizi dışarı atın. Gölgeyi bulup güneşi arkanıza aldıktan sonra, iPhone 7 Plus’ınızı portre moduna alın. Doğru mesafeyi bulup kadrajınızı dağınık parçalardan arındırın ve kusursuz portreler çekmenin keyfine varın.
Video oyunları dünyasında en önemli tanıtım olanaklarından biri olan tanıtım fragmanları artık iyice Hollywood kalitesine erişmeye başladı. Her yeni yapımın tanıtımında fragmanlar daha sinematik bir hal almaya başlarken, artık fragmanlar içerisinde yalnızca oyunun grafiklerine veya efektlerine değil, hikayesine, kurgusuna ve duygulara da yer verilmeye başlandı. Tabii ki bu yöntem ile hazırlanan yeni nesil fragmanlar da oyuncuları çok daha fazla etkilemeye, hatta ve hatta oyunları ön sipariş ile satın almaya yöneltiyor.
[vsw id=”c7nRTF2SowQ” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]
Battlefield 1
Birinci dünya savaşı teması ile birlikte oyun dünyasında oldukça cesur bir karar alan Battlefield ve DICE ekibi, yayımladıkları duyuru fragmanı ile de yüreğimizi hop oturtup hop kaldırmayı başarmıştı. FrostBite 3 motorunun muhteşem grafik kalitesi, White Stripes’ın Seven Nation Army şarkısının fragman sahneleri ile birlikte muhteşem uyumu ve tabii ki birinci dünya savaşı dolayısı ile Türk’lerin de oyun içerisinde bulunacak olması bizleri ciddi manada heyecanlandırmayı başarmıştı. Oyun dünyasında oldukça köklü bir yer edinen Battlefield 1, daha uzun süre gündemdeki yerini koruyacak gibi gözüküyor. Ayrıca Battlefield 1’in gelecek DLC’lerinden birinde Çanakkale boğazında oynama şansına da erişeceğiz.
[vsw id=”FcogCjLymeI” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]
Witcher 3
RPG dünyasını adeta kasıp kavuran, çıktığı yıl neredeyse tüm yılın oyunu ödüllerini adeta silip süpüren, hepimizi aylar boyunca başında tutmayı başaran, sonrasında çıkan tüm RPG oyunlarında kendisini aratan CD Projekt RED’in geliştirdiği The Witcher 3: Wild Land ilk tanıtımında kullanılan fragman ile de bizleri etkilemeyi başarmıştı. Grafikleri, müzikleri, animasyonları ile daha uzun mu uzun yıllar boyunca gündemdeki yerini koruyacak gibi gözüken The Witcher 3, oyunların çıtasını arşa kadar yükselten bir yapım oldu.
[vsw id=”BCr7y4SLhck” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]
Wrath of the Lich King
MMORPG dünyasının kralı sayabileceğimiz World of Warcraft’ın birçok oyuncuya göre en başarılı eklenti paketi olan ve bizleri yozlaşmış prens Arthas’ın Lich King hali ile karşı karşıya getiren Wrath of the Lich King ek paketinin fragmanı da muhteşem müziği ve neredeyse gerçek diyebileceğimiz görüntü kalitesi ile hepimizi derinden etkilemeyi başarmıştı. Zaten fragmanlar ve animasyonlar konusunda oyun dünyasının lideri sayabileceğimiz Blizzard, bu fragman ile de uzun süre unutulmayacak gibi gözüküyor.
[vsw id=”QpvM9uwOcUc” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]
Skyrim
Yine bir RPG klasiği olan Elder Scrolls Skyrim, zamanı için Elder Scrolls serisini ileriye taşıyan bir RPG oyunu olmayı başarmıştı. Yine zamanı için oldukça başarılı grafiklere ve devasa bir açık dünyaya sahip olan yapım, özgür oynanış stili ve unutulmayacak müzikleri ile 2011 yılının en başarılı RPG oyunu olma ödülünü sonuna kadar haketmişti. Satış rakamları ile de oyuncular tarafından hakettiği geliri elde eden yapım, Bethesda’nın büyümesine en önemli katkılardan birini yapmayı başarmıştı. Skyrim, tanıtım fragmanı ile de oyun dünyası tarihinde yerini sağlamlaştıran bir firma.
[vsw id=”72b1rSqawgk” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]
Dead Island
Dead Island uzun yıllardan beri üzerinde çalışılan bir oyundu. İlk başladığından bu yana pek çok videosu ortaya çıktı ancak oyun dünyasına damgasını yayımlanan duygusal ve olağan üstü efektlere sahip fragma ile vurmuştu. Bir aile dramının anlatıldığı video ciddi anlamda oyuncuları derinden etkilemişti. Sadece oyuncular değil videoyu izleyen herkes bir an için yeni zombi oyununun klasik vur kır parçala türünden değil de daha çok dramanın hakim olduğu bir oyun olduğunu düşünmeye başlamıştı. Böyle bir fragmanın gazı ile geliştirilen yapım, ne yazık ki daha sonra beklentilerin altında kalmış, satış rakamları ile de yapımcısının yüzünü pek de güldürememişti. Ancak tanıtım fragmanı ile Dead Island, daha uzun yıllar hafızamızda yer edinecek gibi gözüküyor.
Media Markt’ın deneyimli bilgisayar bileşenleri uzmanları kendi bilgisayarını yaratmak isteyenlere önemli tavsiyelerde bulunuyorlar.
Media Markt’ın deneyimli bilgisayar bileşenleri uzmanları kendi bilgisayarını yaratmak isteyenlere önemli tavsiyelerde bulunuyorlar.
Media Markt, Türkiye’nin açık ara lider tüketici elektroniği perakendecisi olma hedefiyle mağaza yatırımlarına devam ediyor. Bu doğrultuda da, 3 Mart’ta Bursa Özdilek ÖzlüceAVM’de kentteki 3üncü, Türkiye’deki 47. mağazasını hizmete açtı.
Media Markt olarak 2017’de de mağaza sayısını artırmaya yönelik yatırımlarına devam edeceklerini belirten Media Markt İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım, “Rakipsiz fiyatlarımızı, cazip kampanyalarımızı, ürün çeşitliliğimizi ve hizmet kalitemizi, müşterilerimizle buluşturmaya devam ediyoruz. Tüketicilerimizin nerede, nasıl alışveriş yapmak istediklerine yönelik beklenti ve görüşleri bizim odağımızda yer alıyor. Bu doğrultuda yeni mağazalarımızın planlaması için çok çalışıyor, araştırmalar ve veri analizleri yaparak açılışlarımızı gerçekleştiriyoruz. Bursa’daki 3’üncü mağazamızla Bursalı tüketicilerimize daha da yaklaşıyor ve onların yüzünü güldürmeye devam ediyoruz” dedi.
Tüketiciler yeni nesil perakendeciliğe Media Markt ile kavuşuyor
Bursalıların büyük ilgisiyle açılışı gerçekleştirilen mağaza, 13 çalışanı ve 439 metrekarelik satış alanıyla, ziyaretçilerini son teknolojiyle buluşturuyor. Mağazada rakipsiz fiyatlarla sunulan ürünlere ek olarak, tüketiciler aynı zamanda dijital kiosk’lardan istedikleri ürüne rahatlıkla ulaşabiliyor.
Media Markt, ziyaretçilerin sadece akıllarındaki bir ürünü almaya geldikleri bir adres olmanın ötesine geçerek, tüm dijital gelişmelerden, yeni teknolojilerden, dünyadaki inovasyonlardan haberdar eden bir deneyim merkezi olmayı hedefliyor.
Açılışa özel fırsatlar
Yoğun ilgi ile karşılaşılan mağazada, Ultra HD televizyonlardan beyaz eşyaya, cep telefonlarından dizüstü bilgisayarlara birçok ürün açılışa özel avantajlı alışveriş fırsatıyla sunuluyor. Bunun yanı sıra Bursalı tüketiciler için 3 Mart günü Bursa Özdilek Özlüce AVM mağaza açılışından itibaren 9 gün boyunca 12 ay ve 2 bin liraya kadar olan kredilere yüzde 0 faiz avantajı sunuluyor.
Gün geçmiyor ki akıllı telefonlar ile ilgili bir patlama ve yazılım problemi haberi almayalım. Bu hafta kullanıcıları canından bezdirip, telefon kullanmama aşamasına getiren işletim sistemi kaynaklı problemleri ele aldım.
iOS mu Android mi?
Google’ın Android ve Apple’ın iOS işletim sistemi cep telefonu ve tabletler gibi mobil cihazlarda en çok tercih edilen işletim sistemleri olarak başı çekiyor. Linux tabanlı ve kısmen açık kaynaklı olan Android, arayüzünün ve temel özelliklerinin genelde daha fazla özelleştirilebilir olması nedeniyle, geliştiriciler tarafından iOS’a oranla daha fazla tercih ediliyor. Bununla birlikte, iOS’un tasarımı ve basit arayüzü daha kullanıcı dostu görünüyor.
IOS’dan Android’e veya Android’den iOS’a geçmek için Google Play veya Apple App Store’da tekrar uygulama satın almanız gerekiyor. Bu yüzden akıllı telefon ve tabletinizi kullanacağınız amaca uygun olarak dikkatli bir şekilde seçmelisiniz. Android şu anda dünyanın en yaygın akıllı telefon işletim sistemi ve pek çok farklı telefon üreticisi tarafından kullanılıyor. IOS yalnızca iPhone gibi Apple cihazlarında kullanılıyor ve kullanıcılara daha az sisteme müdahale etme hakkı sunuyor. Gelin bu iki işletim sistemini sevapları ve günahları ile masaya yatıralım ve hangisinin daha avantajlı olduğuna karar verelim.
Önce işe iOS’la başlayalım. iOS hangi özellikleriyle öne çıkıyor?
IOS’un en büyük dezavantajlarından bazılarını ise sıralayacak olursak;
Aynı şeyi Android ile deneyelim. Bu işletim sisteminin en büyük avantajlarından bazıları şunlar olabilir:
Çok çeşitli cihazlar: Her tür şekil ve boyutta birçok markanın telefon modelini ve aynı zamanda ücretsiz uygulamaları Android telefonlarda kullanabilirsiniz. Şu anda özellikleriyle öne çıkan modeller bu genellemeden ayrışıyor, su geçirmez ve ekstra sağlam bir tasarıma sahip olan tasarımları kastediyorum. Ayrıca, Android’ler arasında çok fazla rekabet olduğundan, kar marjı makul alanda daha fazladır. Bir iPhone 6’nın satışından tahminimce yüzde 50 ila 69 arasında bir kar marjı elde ediliyor. Android ile, her bir iPhone’un satıldığı Apple’ın kazanacağı miktardan daha düşük bir fiyata ihtiyacınıza uygun bir telefon satın alabilirsiniz.
Geliştiriciler için sınırsız imkan sunuyor: Android ekosisteminde işler epey farklı ilerliyor. Açık kaynak lisansına sahip olması nedeniyle ve çalıştırıldığı cihazların da herkesçe erişilebilir olması nedeniyle hem üreticiler tarafından, hem bütçesi dar kullanıcılar tarafından, hem de yazılım geliştiricileri tarafından tercih ediliyor. 100 TL’lik kötü bir Android OS içerikli tablet bilgisayara dahi sahip olsanız, ücretsiz olarak geliştirdiğiniz Android uygulamalarınızın testini APK yükleme yoluyla ve prosedürlere boğulmadan yapabilirsiniz. Anlayacağınız üzere Android’in hedef kitlesi son kullanıcılardan ziyade serbest geliştiricilerdir. Kendi ekosistemini, kendi kullanıcılarıyla içten büyütmeyi hedefliyor. Bu fikrin en iyi avantajı, aynı işi yapacak çok çeşitli sayıda uygulamaya erişebilirsiniz üstelik arayüz özelleştirmesi konusunda kısıtlamanızın olmamasıdır. Arzu ettiğiniz tema ve ek uygulamaları indirebilir ya da kendiniz üretebilirsiniz. Ayrıca bütün bunları yaparken, büyük bir çoğunluğuna da ücret ödemeniz gerekmez.
Daha hızlı yenilik ve inovasyon: Tabii, Steve Jobs’ın yarattığı iPhone hala piyasayı domine ederken, inovasyon konusunda Android işletim sisteminin biraz daha kendini geliştirmesi gerekiyor. Ancak Steve Jobs sonrası devrim niteliğinde teknolojiler duyuramayan IOS’un yıllardır Android’den edindiği “yeni” tüm özellikler geliştiriciler için de motivasyon sağlıyor diyebiliriz.
Birden fazla uygulama mağazası ve bir pakette herhangi bir şey yükleme özelliği: Üçüncü taraf paketlerinin yüklenmesi (herhangi bir uygulama mağazasından değil) bir güvenlik sorunu oluştursa da, kişiye özel bir telefon oluşturulması veya geliştiriciler için harika bir özellik.
Mükemmel özelleştirme seçenekleri: Android’de, başlangıç / ana ekranlar, menüler, kilit ekranları vb. gibi pek çok şey özelleştirilebilir. Herkes, telefonlarını en iyi duruma getirmek için onlara en uygun çözümleri geliştirebilir.
Bazı önemli dezavantajlar:
Piyasadaki cihazların çoğu Android: Android cihazlar üreten çok fazla üretici var ve birkaç harika model bulmak gerçekten zor. iPhone’larda buna sahip değilsiniz. Bir tane iPhone satın aldığınızda, bu geliştirilmiş iyi bir üründür.
Her satıcıdan gelen şifre kırma yazılımları: Bazı telefon üreticilerinin kendi geliştirdiği uygulamalar var ve bu yazılımlar telefonunuzu önceden yüklü geliyor.
Android, iyi bir performansı korumak için şimdi ve sonra optimizasyonu (veya tam bir silme) gerektiren bir şekilde tasarlanmıştır: Aksi takdirde, telefonunuzun bunun için iyi bir neden olmadan, “hard reset” yapıp, herşeyi kökten temizlemek gibi bir çözüme başvurmazsınız.
Güvenlik açığı ve uygulamalar için daha az denetim: Google’ın kendi marketine yüklenen bir uygulamanın onaylanma süreci, Apple’a kıyasla daha düşük ve yapılan denetlemeler yeteri kadar kapsamlı olmayabiliyor. Elbette virüs, bot, script yazılımların barınması Android marketinde söz konusu bile değil fakat Sony adına yayınlanan sahte bir uygulamanın nasıl yayınlanma izninin verildiği, açık ve net bir şekilde hack yazılımı olduğu ortada iken nasıl bunun gözlerden kaçtığı merak uyandırabiliyor. Eğer Android için bir benzetme yapacak olsaydım “Yemyeşil çayırlar” diyebiliriz. Duvarlar olmadan özgürce her şeyi yapabildiğiniz bir platform. Nitekim iOS’a göre biraz daha bilinçli bir kullanıcı olmak ve standart güvenlik önerilerine uymak gerekiyor. Yani hangi uygulamanın ne izin istediğini bilmek ve bunu anlayıp görerek o uygulamayı kullanmak gerekiyor. Eğer bu bilince sahipseniz, Android gayet güvenli bir hale dönüşecektir.
Bu noktada antivirüs uygulamaları var ancak bu olası güvenlik açıkları konusunda işinizi görmüyor. Google’daki tarama işlemi kötü, dolayısıyla dikkatli değilseniz, kredi kartı bilgilerinizi veya kişilerinizi çalacak bir uygulama yükleyerek üçüncü bir dünya ülkesindeki bir kimlik avcısı veya spamcıya satabilirsiniz. Ayrıca hala hangi uygulamaların ne yapmasına izin verildiğiyle ilgili ayrıntılı denetim sağlayamıyor. Bir sürü uygulama telefonunuzdan hemen hemen her şeye erişmek istiyor.
Genel olarak, kendi beklentilerinize uygun bir akıllı telefon satın almak için öncelikle telefonunuza ne kadar harcamak istediğinize karar vermeniz gerekiyor. Değerlendirme yapacak olursak Android’in sunduğu imkânlar, iOS’a nazaran çok daha fazla. Eğer bilinçli bir kullanıcı iseniz, temel güvenlik kavramlarına aşina iseniz, “Belli olmaz, belki bunun sağını solunu kurcalarım” diyorsanız, Android sizin için harikadır diyebilirim. Ancak eğer siz sadece bir son kullanıcı iseniz, özelleştirme aramıyorsanız ve yazılım hataların firmaca sürekli takibini arzuluyorsanız, geliştiricilikle de ilginiz hiç yoksa bu durumda iOS sizi daha fazla memnun edecektir. Her ne kadar iPhone’lar tasarım ve kullanım kolaylığı açısından öne çıkıyorsa da daha az bütçe ayırarak yüksek performanslı bir Android telefon satın alabilirsiniz. Ancak para konusunda endişe duymuyorsanız, kaliteli ve daha güvenli bir cihaz istiyorsanız, bir iPhone satın alabilirsiniz.
Efsane geri dönüyor diyerek bu unvanı boşuna hak etmemiş bir telefondan bahsediyorum. Vakti zamanında benimde kullandığım ama kaybettiğim bir telefon. Eylül 2000 de tanıtıldığında oldukça ilgi çeken cihaz, 126 milyon gibi bir satış rakamına ulaşmıştı. Nokia 3310’un yenilenmiş versiyonu; Nokia-HMD CEO’su Arto Nummela tarafından Barcelona’da gerçekleştirilen Mobile World Congress’de (Mobil Dünya Kongresi) tanıtıldı. Nostalji sevenler için alternatif olarak düşünülebilecek yeni Nokia 3310, klasik görüntüsüne benzerliği ile de oldukça ilgi çekti.
Fotoğraf: The Verge
Çoğu kişi telefon daha tanıtılmadan önce, yeni Nokia 3310’un dokunmatik ekran ve Android işletim sistemine sahip olacağını tahmin ediyordu. Fakat HMD Global, beklenenin aksine yeni Nokia 3310’u fiziksel tuşlu olarak tasarladı.
Akıllı telefonların hakimiyetinin hüküm sürdüğü günümüzde, biraz olsun nostalji yaşatacak Nokia 3310, adından yine söz ettireceğe benziyor.
Yeni Nokia 3310, eski versiyonunun ikonik siluetini almış. Özel tasarlanmış kullanıcı arayüzü, klasik görünümüne yeni bir hava getirmiş. 2.4” polarize ve kavisli ekrana sahip olan yeni Nokia 3310, güneş ışığında okumayı kolaylaştıran bir tasarım barındırıyor.
Şarj cihazı ile dolaştığımız günümüzde, yeni Nokia 3310’da bu alışkanlığımızı unutturacak batarya kapasitesi mevcut. 22 saat hiç durmadan konuşabileceğiniz telefon, aynı zamanda bir ay da bekleme süresine sahip.
Fotoğraf: Nokia
Eski Nokia 3310 modeline göre daha küçük, hafif ve ince olan yeni model; sarı, yeşil ve lacivert renkleri ile satışa sunulacak.
Arka yüzünde 2 MP kamerası bulunan cihaz, aynı zamanda microSD kart desteğiyle geliyor. Yeni Nokia 3310’da Series 30+ işletim sistemi kullanılıyor.
Yeni Nokia 3310’un hem tek SIM, hem de çift SIM’li modelleri bulunuyor. Cihaz, konuşma ve mesaj göndermek için 2G şebekesini kullanıyor. Telefon, FM radyo ve MP3 çalar uygulamalarını barındırıyor.
Yeni model, Opera Mini internet tarayıcısı ile internete bağlanabiliyor. Eski Nokia 3310’un efsane yılan oyunununda, yeni versiyonda geliştirilmiş ve renklendirilmiş olduğunu söylemeliyim.
Yeni Nokia 3310, LTE ve Wi-Fi bağlantılarını maalesef desteklemiyor.
Yeni Nokia’nın 2017’nin ikinci çeyreğinde muhtemelen Nisan ayında satışa sunulması bekleniyor. Fiyatının ise yurt dışında 52 dolar olacağı söyleniyor. Ülkemizdeki fiyatının net olarak belli olduğunu söylemek için daha erken olduğunu düşünsem de, günümüz kurundan hesaplayıp, vergi de ekleyerek, 220 ile 250 TL arasında olacağını tahmin ediyorum.
Yeni modeli Nokia markasının haklarını satın alan HMD Global geliştirdi. Yeni cihazda, alışılagelmiş tuş takımında farklılıklar gözleniyor. Aynı zamanda bir de navigasyon tuşu olduğunu da söyleyelim. Ayrıca, nostaljik zil sesleri de yenilenmiş.
Yeni Nokia 3310’un Teknik Özellikleri
Boyutları: 115.6*51.0*12.8mm – 79.6 gram
Ekranı: 2.4 inç QVGA, TFT 240 x 320 piksel ekran
Kamerası: 2 MP, LED flaş destekli kamera
Depolama Alanı: 16 MB, 32 GB’a kadar artırılabilen microSD desteği
Yazlımı: Nokia Series 30+
Bağlantı: microUSB, Bluetooth 3.0, 3.5 mm AV bağlantısı
Batarya Kullanım Süreleri
Batarya Kapasitesi : Değiştirilebilen 1200 mAh batarya
Maksimum Konuşma Süresi: 22.1 saat
Maksimum Bekleme Süresi: 31 güne kadar
Maksimum MP3 çalma süresi: 51 saate kadar
Maksimum FM Radyo Çalma Süresi: 39 saate kadar
Nokia 3310’un Eleştirilen Tarafları
Nostalji sevenlerin hemen söylediği şey: tasarımın değiştirilmiş olması. Eski tasarım ile yenilenmiş olması tercih ediliyor. Aynı zamanda eleştirilen yönlerinden bir diğeri de Wi-Fi servisini desteklemiyor olması. Cihaz sadece 2G desteğine sahip. Günümüz internet kullanıcılarının olumsuz olarak gösterebilecekleri bir diğer şey de: LTE desteğinin olmaması. Zaten bu cihazı internette dolaşmak için alan olmayacağını düşünerek, bu olumsuzluğu bir nebzede olsa kabul edebiliriz. Eleştirilen taraflarından birisi de cihazın sadece 16 MB depolama alanına sahip olması. Gerçi microSD kart desteği ile bu alan 32 GB’a kadar artırılabiliyor.
Mediatrend, Mobil Dünya Kongresi’nde! 2017 Mobil Dünya Kongresi’nde Sony’nin yeni akıllı telefonu Xperia XZ Premium’un tanıtımı yapıldı. Sony Xperia XZ Premium akıllı telefon incelemesini videomuzda bulabilirsiniz.
Media Markt’ta aradığınız diğer telefon ürünlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Mediatrend, Mobil Dünya Kongresi’nde! 2017 Mobil Dünya Kongresi’nde Alcatel’in yeni akıllı telefonu Alcatel A5 LED’in tanıtımı yapıldı. Alcatel A5 LED akıllı telefon incelemesini videomuzda bulabilirsiniz.
Media Markt’ta aradığınız diğer telefon ürünlerine buradan ulaşabilirsiniz.