Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1888

    Facebook’a ‘arkadaşınız yorum yazıyor’ özelliği geliyor

    Ekran_Resmi_2015-12-14_10_31_24

    Online mesajlaşma servislerinin temel özelliklerinden biri de karşıdaki kişi ya da kişilerin o an yazı yazıyorsa bunun; ‘yazıyor’, ‘ ileti yazıyor’ gibi şekillerde bilgi olarak sunulması. Bu özellik, WhatsApp’tan Messenger’a hemen her mesajlaşma servisinde söz konusu ve iletişime derinlik kattığı da aşikar. Gelen yeni bir bilgi ise bu özelliğin Facebook’ta iletilerin altına yorum yazıldığında da görüleceği yönünde…

    Henüz test aşamasında olduğu kaydedilen gelecekteki Facebook özelliği, kullanıcıların arkadaşlarından biri paylaşımların altına yorum yazdığında bunun ‘arkadaşınız yorum yazıyor’ ibaresi ile sunulması şeklinde. Facebook’ta paylaşımların ardından kullanıcının kendi gönderisini izleme, ona bakmaya devam etme gibi gereksinimlere ihtiyaç duymadığı düşünülebilir, ancak ilgili özellikle beraber yeni bir deneyim söz konusu olabilir ve kullanıcılar, birilerinin yorum yazmakta olduğunu, kimlerin yazdığını görmeyi merak edebilirler. Bu arada Facebook’un test sürecindeki her özelliği kullanıma sunma gibi bir eğiliminin bulunmadığını hatırlatalım; yani ‘arkadaşınız yorum yazıyor’ özelliği gündeme gelmeyedebilir.

    o-CAREER-facebook

    Öte yandan anlık mesajlaşma uygulamaları baz alındığında karşıdaki kişinin ileti yazdığı bilgisinin görülmesi özelliği yeni değil, ancak sosyal medyada yorum yazma konusuna gelindiğinde bu bir ilk olacak. Dolayısıyla test sürecindeki özellik, geleceğe dair yeni kullanım şekillerinin de habercisi olabilir. Örneğin Twitter’da birisinin tweet’e yanıt vermekte olduğu ya da Instagram’da yorum yazıldığı gibi bilgiler de gelecekte kullanıcıların karşısına gelebilir. Sosyal medya dünyasına dair gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

    Dell Latitude 12 Rugged Extreme: Toz, çamur, su ve darbelere dayanıklı

    Toz, çamur, su ve darbelere dayanıklı ve her ortama uygun bir dizüstü sitemine ne dersiniz. Üstelik zengin donanım birleşenleri ve yüksek performanslı. Olmaz demeyin. Çünkü Dell Latitude 12 Rugged Extreme, tüm bu özelliklere sahip sıradışı bir ürün.

    Dell Latitude 12 Rugged Extreme hassaslıktan çok uzak bir ürün. Oturma odaları ve ofislerden çok, normalde bir dizüstü sisteminin girmek istemediği, girse de hemen bozulacağı ortamlar için yaratılmış güçlü ve stabil bir cihaz olma özelliğini taşıyor. Darbeler, yüksek titreşimli ortamlar, toz, sıvı ve hatta doğal afetler bile bu ürünün çalışmasını engellemez. Dolaysıyla da Polis arabalarında, askeri amaçlarda, itfaiyelerde ve arama kurtarma çalışmalarında rahatlıkla kullanılabiliyor.

    dell 1

    Tasarımı

    Dell Latitude 12 Rugged Extreme’in kasası darbeye karşı dayanıklı sert bir plastik ve oldukça stabil olan Magnezium alaşımından oluşuyor. Toz, nem, aşırı soğuk ve sıcaklığa karşı koruma sağlayan bu kasa sistemi, aynı zamanda da düşmelere karşı da etkili. Bu ürün, endüstrinin birçok güvenlik standartlarını desteklemesi ile de ilgi çekiyor. Dolaysıyla sahip olduğu kasanın ezilmemesi ve bükülememesine de şaşırmadık.

    Benzer bir durum cihazın üzerindeki arabirimler için de söylenebilir. Dell ihtiyaç duyulan tüm arabirimleri bu cihaza entegre etti. Dell Latitude 12 Rugged Extreme’in etrafında dağılan bu arabirimlerin hepsinde, kilitlenebilen kapaklar tasarlandı. Bu kadar iyi korunan bir cihazda ister istemez WLAN çekim gücü performansı akla geliyor. Yaptığımız testlerde WLAN performansının gayet iyi olduğunu, sıkı korunan bu cihazın herhangi bir performans düşüşü yaşatmadığını söylemeliyiz.

    dell-latitude-12 3

    Dell Latitude 12 Rugged Extreme’in sıkı korunan klavyesi hafif konkav bir tasarıma sahip. Klavye ile yazı yazarken tuşları karşı bir direnç oluşturarak parmaklarınızda hissetmeniz hoşumuza gitti. Mekanik bir klavye hissi veren bu klavye takımı ile yazı yazmak kesinlikle rahatsız edici değil. Ayrıca klavyenin 4 farklı aydınlatma seviyesine ve renk (beyaz, kırmızı, mavi ve yeşil) seçeneğine sahip olması da iyi düşünülmüş bir özellik.

    Üründe bulunan Touchpad 9×5 cm’lik bir alan kaplıyor. Bu Touchpad eldiven ile kullanmak mümkün. Fare tuşunu aktif edebilmek için ise güçlü bir baskı uygulamak gerekiyor.

    dell-latitude-12 4

    Ekran
    Dell Latitude 12 Rugged Extreme
    , 1366×768 piksel çözünürlüğüne ulaşan 11.6 inç’lik dokunmatik ekrana sahip. Normalde farklı konfigürasyon tiplerine sahip olan Dell Latitude 12 Rugged Extreme’de sadece bu ekranı seçebiliyorsunuz. Sahip olduğu 485,8 cd/m²’lik parlaklık değeri fazlasıyla yeterli. Yüksek de bir kontrasta sahip olan 12 Rugged Extreme, neredeyse her ortamda çalışabiliyor. Buna karşın renk doğruluğu istenilen seviyelerden uzak. Dell, ciddi bir renk kalibrasyonuna ihtiyaç duyuyor. Dokunmatik ekranı ise sorunsuzca ve hızlı çalışıyor. 5 noktayı aynı anda algılayan bu ekran, istenildiğinde beraberinde gelen kalemle de yönetilebiliyor.

    Performans

    Dell Latitude 12 Rugged Extreme, Core i5 4300U işlemcisine sahip. İki çekirdekli olan bu işlemci 2.6 GHz’e kadar yükseltilebilen 1.9 GHz’lik bir sistem hızında çalışıyor. 15 Watt’lık bir TDP değerine sahip olan bu işlemci özellikle düşük güç tüketimi ile fark yaratıyor. Bu da elbette pil kullanım süresini olumlu etkiliyor. Öyle ki yaptığımız testlerde Dell Latitude 12 Rugged Extreme, 6 saat kesintisiz çalışabildiğine şahit olduk.

    dell-latitude-12

    Ürünün performansını yükselten diğer bir birleşen ise üzerinde bulunan SSD disk. Windows işletim sistemi bu SSD disk sayesinde saniyeler içinde hazır oluyor ve klasik dizüstü sistemlerinde bildiğimiz dar boğaz bu üründe yer almıyor.
    Dell Latitude 12 Rugged Extreme normal yükte oldukça sessiz çalışıyor. Yük altında çalıştığında fan sistemi devreye giriyor ve bu modunda bile sessiz çalışıyor. Benzer bir durum ısınması için de geçerli. Dell Latitude 12 Rugged Extreme, ısınma problemi yaşamadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

    Uzun lafın kısası. Dell Latitude 12 Rugged Extreme, oldukça sağlam, performanslı ve zengin donanım birleşenlere sahip bir dizüstü sistemi. İyi bir pil kullanım süresine ulaşan bu ürün en zor koşullarda kimseyi yalnız bırakmıyor. Bu her ne kadar önemli bir avantaj olsa da,yüksek fiyatı ile ne yazık ki normal kullanıcılara hitap etmiyor.

    iPad Pro’ya yaratıcılık katan çizim uygulamaları

    açılışYaklaşık iki haftadır yanımdan ayırmadığım ve fazlasıyla kurcalama şansına sahip olduğum Apple’ın dev ekranlı yeni tableti iPad Pro için çok fazla şey söyleyebilirim. 2.26 GHz hızında çalışan çift çekirdekli A9X işlemcisi, 12,9 inç ekranı, 4 adet gelişmiş hoparlörü, 4 GB RAM’i ve çok daha fazlası. Her ne kadar teknoloji basını cihazı iPad Air 2’den çok farklı bulmasa da cihaz Apple Pencil ile doğru ellerde tasarım ve yaratıcılık açısından çok şey vaad ediyor.

    Herkesin bildiği gibi tasarımcı, ressam, mimar kısacası yaratıcı bir kişi için hiç birşey normal bir kağıdın yerini tutamaz. Ancak iPad Pro’nun Apple Pencil ile sunduğu çizim deneyimi analoğa inanılmaz derecede yakın. iPad Pro’nun geniş ekranı Apple Pencil ile birlikte çizime yeni ve eğlenceli bir boyut getiriyor. iPad Pro sanatçılara yüksek çözünürlükte sanat eserleri yaratmaları için ideal tuvali sağlıyor. Bununla birlikte Apple’ın sunduğu bu yaratıcı dünya henüz App Store’da var olan uygulamalarla sınırlı olsa da markanın geliştiricileri tasarım ve yaratıcılık konusunda yeni uygulamalar geliştirmeye yönelik teşvik ettiğini takip ediyoruz. Gelin iPad Pro’yu bazen bir tuvale bazense bir eskiz kağıdına dönüştürecek birbirinden başarılı uygulamalara bir göz atalım.
    procreate
    Procreate
    Listemdeki en profesyonel uygulama olan Procreate aynı zamanda 6 dolarlık fiyatı ile en pahalısı da. Uygulama yumuşak pastel, yağlı pastel, kara kalem, değişen sertlik, akrilik, suluboya ve grafit kalem gibi teknikleri çok gerçekçi bir şekilde taklit ediyor. Procreate’in dijital araçları ile gerçek bir nesnenin tüm efekt ve görüntüsünü çiziminize verebiliyorsunuz. Hatta sadece kağıt veya tuval üzerinde yapılabilecek bulanıklık veya vuruşları da yapabiliyorsunuz. Dilerseniz sayfalara numara ekleyip, tuval boyutunuzu istediğiniz şekilde ayarlayabiliyorsunuz. 16K çözünürlük, 64 bit renk özelliklerine sahip çiziminizi PSD, PNG, JPEG veya Procreate dosyaları olarak çıkış almanız mümkün. Uygulama üzerinde ayrıca bir portfolyo hazırlamak ve paylaşmak da mümkün.

    Adobe Photoshop Sketch

    Adobe’nin bütün iOS uygulamaları iPad Pro ile çok iyi çalışıyor ancak çizim için benim favorim olanı Photoshop Sketch. Uygulama üzerinde etkileyici çizim ya da resimler yapmak mümkün. Yapılan çizim PSD dosyası olarak Adobe Photoshop CC’ye gönderilebiliyor veya yüksek çözünürlüklü çıktı almak için yeniden boyutlandırılabiliyor. Uygulamada 13 araç, bir dijital cetvel ve grafik kılavuzları yer alıyor. Kendi resim veya fotoğraflarınızı uygulamaya aktararak üzerinde çalışabiliyorsunuz. Bulut bağlantı sistemini kullanarak Photoshop CC veya bilgisayarınızdaki Illustrator CC ‘ye aktarabiliyorsunuz. Apple Pencil SketchBook fırçalarıyla mükemmel bir uyum sağlayarak en doğal resim çizme deneyimini sunuyor.
    Paper by FiftyThreePaper by FiftyThree
    FiftyThreenin Paper uygulaması her zaman iPad’in en iyi çizim uygulamalarından biri oldu. Ancak geçtiğimiz yıl uygulama bir çok yeni özellik ile çok daha zengin bir hale geldi. Uygulama şu anda standart yaratıcı araçlarının yanı sıra diyagram ve not alma araçlarına da sahip. Akış şeması, resimli taslağı, site çerçevesi ve mimari çizimler gibi her şeyin tasarımında Paper kullanmanız mümkün. iPad Pro da Paper için en uygun platformlardan biri. iPad Pro, Paper kullanıcılarına hemen fikirlerini dökebilecekleri daha da büyük ve dinamik bir tuval sunuyor. Uygulama ile bir kaligrafi kalem, kurşun kalem, işaretleyici, tükenmez kalem, silgi, boya rulosu, makas, cetvel ve bir suluboya fırçasına sahip oluyorsunuz. Apple Pencil ile kullanıldığında Paper’ın etkileyici mürekkep motoru daha güçlü doğal çizim deneyimi için baskı ve eğimi desteklemesi amacıyla büyük bir iyileştirme almış. İster not tutan bir öğrenci, tasarım yapan bir mimar, ister site çerçevesi düzenleyen bir tasarımcı ya da akış çizelgesi tasarlayan bir mühendis olun, iPad Pro sayesinde Paper üzerinde fikirlerinizi daha iyi ifade edip, resmedebilirsiniz.

    Zen Brush 2
    Düzenleme seçeneklerinin alt tarafta toplandığı sade bir arayüze sahip olan Zen Brush 2, temel olarak kişilerin farklı çizimler yapmasına imkan veriyor. Uygulama ile iPad Pro’nun daha geniş ekranında hassas sanat eserleri yaratırken; Apple Pencil ile sezgisel olarak ışık ve gölge ekleyerek eğlenmeniz mümkün. Apple Pencil kullanarak çizim konumunu tam olarak kontrol edebilir ve kalem darbelerinizin baskısını ayarlayarak çizgilerinizin kalınlığını değiştirebilirsiniz. Daha da gerçekçi bir tecrübe sağlamak için ayrıca vuruşlarınızın eğilimini ve yönelimini göz önüne alabilirsiniz. Bünyesinde farklı fırçalar yer alan ve bu fırçaların boyut ayarlamasını yapabilen uygulama, değişik arka fon temalarıyla Japon kültürünü iPad Pro’ya getiriyor. Buna ek olarak, Split View kullanırsanız istediğiniz referans resme bakarken aynı zamanda çizebilirsiniz de.
    tayasuiaTayasui Sketches
    Oldukça basit ve kolay bir uygulama olan Tayasui Sketches kullanıcılarına ücretsiz olarak çok sayıda farklı fırça ve çizim alanı sunuyor. Ücretsiz silgi, kalem, sulu boya fırçası uygulamanın sunduğu diğer araçlar. Uygulamaya istediğiniz fotoğrafları alarak düzenleyebilir ve sosyal medyada veya e-mail ile paylaşabilirsiniz. Eğer uygulamayı satın alırsanız çok daha profesyonel çizimler yapmanız mümkün. Uygulamada bir saat boyunca ücretli özellikler deneyebilir ve dilerseniz 5 dolar ödeyerek satın alabilirsiniz.

    Forge
    Forge bir çizim uygulamasından çok eskiz çalışmayı sevenler için bir beyin fırtınası aracı. Tasarımcılar veya sanatçılar uygulama üzerinde çizimler yapabilir ve tasarımları için Dropbox veya iOS’daki fotoğraf uygulamasından destek alabilirler. Altı farklı fırça arasından seçim yapabilir, rengi, eğimi ve çizimle ilgili diğer önemli detayları kontrol edebilirsiniz. Uygulama ile çizim yaptığınız her bir sayfayı kaydedebilir, değiştirebilir veya tamamen silebilirsiniz. Farklı portfolyolar hazırlayabilir ve duvarınıza koyarak ilerlemenizi izleyebilirsiniz. Yeni Apple kalemin hassasiyeti ve gecikme yapmaması bu uygulamada oldukça faydalı oluyor.
    Görsel kaynağı: Digitaltrends

    XCOM 2 sistem gereksinimleri açıklandı

    0

    xcom-2

    XCOM Enemy Unknown’ın ardından verilen uzun ara çoğu oyun severi üzmüş, bir yandan da heyecan katsayısını ilginç bir düzeye taşımıştı. Savaş öğeleri ile dolu oyunun ikincisi XCOM 2, kısa süre içinde oyunculara merhaba diyecek. Yayınlanan tanıtım videolarına göre yapımın çıtayı bir hayli yükselttiğinin göstergeleri bir hayli fazla; öte yandan sistem gereksinimlerine bakıldığında herkesin PC’sinde oynayabileceği düzeylerden pek de uzaklaşılmadığı anlaşılıyor.

    XCOM 2 minimum ve önerilen sistem gereksimleri Steam üzerinden ortaya çıktı. Bu noktada kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var; minimum sistem gereksimleri oyunun oynanabilmesi için gereken en düşük donanım ve yazılım özellikleri anlamına gelirken önerilen sistem gereksimlerinde ise en verimli şekilde oyun oynanabilmesi için gereken özellikler kastediliyor.

    Bilgisayarında yeni bir savaş oyunu deneyimi arayanlar için gelmeye hazırlanan XCOM 2’nin minimum sistem gereksimleri şöyle;

    Windows 7 64-bit işletim sistemi

    Intel Core 2 Duo E4700 2.6 GHz ya da AMD Phenom 9950 Quad Core 2.6 GHz işlemci

    4 GB RAM

    1GB ATI Radeon HD 5770 ya da 1GB NVIDIA GeForce GTX 460 (ve daha üzeri) grafik

    DirectX 11

    DirectX uyumlu ses kartı

    45GB sabit disk alanı

    Ekran_Resmi_2015-12-12_15_08_39

    XCOM 2’nin daha iyi şekilde oynanabilmesi için açıklanan önerilen sistem gereksimleri ise şöyle;

    Windows 7 64-bit işletim sistemi

    3 GHz ve üzeri saat hızlarını desteklenen quad-core işlemci

    8 GB RAM

    2 GB ATI Radeon HD 7970 ya da 2 GB NVIDIA GeForce GTX 770(ve daha üzeri) grafikler

    DirectX 11

    DirectX uyumlu ses kartı

    45GB sabit disk alanı

    Ayrıca XCOM 2 için yeni bir tanıtım videosu yayınlandı. Haberin devamında ilgili videoya göz atabilirsiniz. İyi seyirler…

    [vsw id=”j0qHZG1-rEg” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]

    X-Men: Apocalypse’den ilk fragman

    Heyecan dorukta! 2016 yılında X-Men: Apocalypse adıyla vizyona gireceği bildirilen filme dair heyecan verici bir fragman yayınlandı. İşte o fragman, başrol oyuncuları ve vizyon tarihi…

    Ekran_Resmi_2015-12-12_11_56_46

    Dünya genelindeki başarısı gözönüne alındığında X-Men serisinin daha uzun yıllar devam edeceği pek fazla şüphe götürmeyecek kadar net görünüyor. Ünlü Marvel süper kahramanının konu edildiği serinin son halkası geçtiğimiz dönemde açıklanmıştı; X-Men: Apocalypse adıyla geleceği bildirilen filme dair heyecan verici bir fragman yayınlandı…

    Yaklaşan filme dair fragmanda çarpıcı görsel öğelerin yanı sıra bol miktarda durağan sahneye de yer verildiği dikkatlerden kaçmıyor. Büyük olasılıkla X-Men: Apocalypse’de heyecanın dozu yavaş yavaş artırılmak isteniyor. Sınırsız bir fantazyanın hakim olduğu Marvel evreninde X-Men yine kötüleri durdurmaya çalışacak gibi görünüyor. Ve haberin devamında X-Men: Apocalypse fragmanı sizlerle. İyi seyirler…

    [vsw id=”COvnHv42T-A” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]

    Vizyon tarihi belli oldu

    Filmin başrollerinde James McAvoy, Michael Fassbender, Nicholas Hoult, Jennifer Lawrence yer alıyor. Ayrıca Olivia Munn, Oscar Isaac ve Game of Thrones’tan tanınan Sophie Turner da öne çıkacak karakterler arasında yer alıyor.

    Son bir detay olarak X-Men: Apocalypse vizyon tarihi de belli oldu: 27 Mart 2016.

    Bu oyunun büyük finalini 36 milyon kişi izledi!

    0

    Ekim’de başlayan ve beş hafta boyunca nefes kesen mücadelelerle rüzgâr gibi geçen League of Legends Dünya Şampiyonası, geçtiğimiz yılın istatistiklerini neredeyse ikiye katlayarak, dünya çapında rekor izlenme rakamlarına ulaştı. Turnuvanın final mücadelesi, 36 milyon LoL tutkununu ekran başında buluşturdu.

    LoL tutkunları bu yıl da reyting oranlarını alt üst etmeyi başardı. Paris’ten Berlin’e uzanan League of Legends Dünya Şampiyonası, eSpor’un dünyada gördüğü ilginin ne denli arttığını da ortaya koydu.

    Final karşılaşmasının bu yılki tekil izleyici rakamı, geçen yıl Sangam Stadı’nda gerçekleşen Samsung White – Royal Club maçının 27 milyonluk rekorunu da açık farkla geride bırakarak, 36 milyona ulaştı.

    1449820888_lol_worlds

    Final karşılaşmaları, tüm zamanların en yüksek toplam izlenme rakamına ulaşarak, toplamda 360 milyon saat boyunca eSpor severleri ekran başına kilitledi. 2014 Dünya Şampiyonası finalleri ise toplamda 194 milyon saat izlenmişti.

    Günlük toplam kümülatif tekil izlenme oranlarına bakıldığında, (her gün için çevrimiçi kanallar ve TV yayınları üzerinden turnuvayı takip eden tekil izleyicilerin toplamı) dört haftalık süreçte izlenme sayısının toplam 334 milyona ulaştığı görülüyor. Aynı oran 2014 yılı finalleri için 288 milyon olarak açıklanmıştı. Toplam 73 karşılaşmanın, eş zamanlı izlenme rakamı ise bu yıl, her saat için 4,2 milyona ulaştı.

    SK Telecom ile KOO Tigers arasında Berlin Mercedez-Benz Arena’da gerçekleşen final karşılaşması ise yine eş zamanlı olarak (izleyicilerin aynı anda izleme yaptığı en yüksek zaman diliminde) 14 milyon kişi tarafından takip edildi. Bu rakam 2014’te 11 milyon olarak kayıtlara geçmişti.

    Ford, simülasyon şehirde otonom araç test etti

    Ford is accelerating testing of its Fusion Hybrid Research Vehicle as the first automaker to test a fully autonomous vehicle at Mcity, the world’s first full-scale simulated urban environment at University of Michigan.

    Ford, Michigan Üniversitesi’nde kurulan, Manchester şehrinin birebir olarak yaratılan simülasyonu Mcity’de kendi kendine giden otomobilleri test eden ilk otomotiv üreticisi oldu. Otonom sürüşün, gerçek bir şehre nasıl adapte olacağını test etmek için 129,5 dönümlük alan üzerine kurulmuş olan simülasyon şehir, Michigan Üniversitesi’nin Mobilite Ulaşım Merkezi içerisinde yer alıyor.

    Ford Global Ürün Geliştirme Grup Başkan Yardımcısı Raj Nair; “Otonom araç filomuzu Mcity’de test etmek, bu yeni teknolojileri zorlayıcı ama güvenli bir şekilde geliştirmemize olanak sağlıyor. Biz bu çalışmaları, milyonlarca insanın yaşamlarını iyileştirme ve mobiliteyi artırmada önemli bir adım olarak görüyoruz.” şeklinde konuştu.

    Ford, 10 yıldan uzun süredir otonom araçları test ediyordu. Şimdi bu testleri, gelişmiş sensör teknolojilerini araştırmak için Kuzey Kampüs Araştırma Merkezi’ndeki MCity’nin farklı yolları ve gerçekçi mahallelerine doğru genişletti. Ford Fusion Hibrit Otonom Araştırma Aracı, bugünün ön kamera ve ultrasonik sensörler gibi sürücü yadım teknolojilerine, LiDAR sensörlerini de ekleyerek aracın çevresindeki ortamın 3 boyutlu haritasını çıkarıyor.

    Ford is accelerating testing of its Fusion Hybrid Research Vehicle as the first automaker to test a fully autonomous vehicle at Mcity, the world’s first full-scale simulated urban environment at University of Michigan.

    İngiltere’deki Manchester şehrinin birebir kopyası olarak yaratılan MCity’de otomobil kullanıcılarının her gün karşılaşabilecekleri olaylar simule ediliyor. Burada kendi kendine giden otomobillerin gerçek bir şehir trafiği içerisinde ne kadar güvenle seyredebileceği test ediliyor. Mcity’nin trafik ışıkları, yaya geçitleri, yol şeritleri, bisiklet yolları, ağaçlar, kaldırımlar hatta inşaat bariyerleri ile tüm detaylarıyla yaratılan şehir ortamını sunuyor.

    Geleceği Değiştirecek, Gelişen Teknolojiler

    0

    Geçmişte teknolojik yenilikler daha uzun zamanda benimseniyordu. Örneğin, elektriğin her dört Amerikalıdan birisi tarafından kullanmaya başlaması için neredeyse elli yıl geçmiş. Aynı sayıda kişinin radyoyu benimsemesi ise otuz yıl sürmüş. Devamında, renkli televizyonun aynı sayıda kişi tarafından benimsenme zamanı  on sekiz yıl. Cep telefonu ve dizüstü bilgisayarın benimsenme süresi ise sadece yedi yıl.

    Değişimin en önemli katalizörü ise şüphesiz teknoloji. Bu haftaki yazımda; yakın geleceğimizi değiştirecek, gelişen teknolojilerden bahsetmek istiyorum.

    Gelişmiş Enerji Depolama Teknolojisi

    iStock_000064148489_Small

    Enerji, teknolojinin olmazsa olmazlarından. Günümüzde enerjiye olan ihtiyaç geçmiştekinden çok daha fazla. Enerji kaynaklarının sınırlı olması, yeni kaynak bulunması yönünde büyük araştırmalar yapılmasına sebep oluyor. Özellikle güneş ve rüzgar enerjisi konusunda yeni teknolojiler geliştiriliyor. Bu teknolojiler gelişirken, elde edilen enerjinin depolanması da önemli konulardan birisi haline geliyor. Gelecekte batarya teknolojisi oldukça önem kazanacak.

    3D Yazıcılar

    iStock_000040902394_Small

    3D yazıcı, dijital bir dosyada bulunan bilgileri kullanarak, 3 boyutlu cisim basabilen özel bir yazıcı türüdür. Günümüzde 3d yazıcı ile basılabilecekler hayal gücümüz ile sınırlı diyebilirim. Yazıcıda kullanılacak malzemeler oldukça çeşitlilik içeriyor. Basılacak cismin niteliğine bağlı olarak kullanılacak malzeme de değişiklik gösterir. İnsan hücresi bile 3d yazıcının kullanabileceği malzemeler arasında geliyor.

    3D yazıcıda işlem aslında oldukça basit; yazıcı, basılacak olan objeyi bilgisayardaki dijital versiyonundan, ilgili malzeme kullanarak gerçekteki 3 boyutlu haline getiriyor. Basım işlemi katman katman yapılıyor. Bilgisayardaki dijital dosyada, basılacak olan objenin baştan sona her katmanı için gerekli bilgi bulunuyor.

    Günümüzde neredeyse 3.1 Milyar dolarlık bir endüstri oluşturan 3d yazıcılar, her yıl yüzde 35 oranında büyüyor. Günümüzde 3d yazıcıda basılmış, kafatası, burun, araba, ev görmek artık olağan sayılıyor.

    Nanomalzemeler

    iStock_000001328787_Small

    Nanomateryalleri, nanoteknoloji ile “nano-ölçek” boyutlarda parçacıklardan üretilmiş malzemeler olarak ifade edebiliriz. Nanomalzemelerde bileşenler 100 nm’nin altındaki boyutlarda ölçülür. Kullanılan malzemelerin kuantum etkilerinin öne çıkabildiği boyutlarda çalışmalar yapılabilmektedir. Kullanılan nanomalzemelerin kuantum özellikleri, geliştirilecek olan nesnelerin elektrik,manyetik veya optik performanslarını da etkileyebilir.

    Günümüzde manomalzeme uygulamaları; sağlık,elektronik, kozmetik, tekstil, bilişim teknolojisi, koruma, çevre koruması gibi alanlarda kullanılmaktadır. Bu teknolojinin gelecekte çok daha fazla alanda kullanılacağını eminim tahmin ediyorsunuzdur.

    Nesnelerin İnterneti

    HiRes

    Nesnelerin interneti teknolojisi, günümüzde de olmak üzere yakın gelecekte hayatın her alanında  kullanılacak potansiyele sahip. Yapılan istatistiki çalışmasına göre; 2020 yılında dünya genelinde 50 Milyardan fazla cihaz birbirlerine bağlı olarak çalışacaklar. Çevremizde gördüğümüz neredeyse her şeyde akıllı sensörler kullanılacak. Vücudumuzda bulunan cihazlar ile kan basıncı, şeker seviyesi gibi saymakla bitiremeyeceğimiz ölçümler bu akıllı cihazlar tarafından yapılacak. Evimizde bulunan çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyon, kombi, fırın, aydınlatma üniteleri başta olmak üzere birçok ürün kendi arasında bağlantı sağlayıp, bizlere rapor gönderecekler.

    Biyoteknoloji

    Close-up of a green plant and hand of scientist with tweezers

    Gezegenimiz ve içinde yaşayanlar olarak bizler için geliştirilmiş ve iyileştirilmiş ürünler sunan biyoteknoloji, daha lezzetli meyve ve sebzelerin üretilmesinden tutun da kuraklığa dayanıklı bitkilerin geliştirilmesine kadar geniş bir çalışma alanının kapsıyor.

    Sağlık açısından nadir gözüken hastalıklarla mücadele, tüketici toplumu haline gelmiş olan dünyamızın kıtlıktan kurtarılması gibi sadece bir kaç örnek bile bu teknolojinin ne kadar önemli işleri başarma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.

    Artırılmış Gerçeklik

    beautiful woman in futuristic glasses and blue dress

    Teknoloji dalında dünyanın en büyük firmalarından olan Microsoft, Google, Samsung, vs  artırılmış gerçeklik konusunda ciddi çalışmalar yapıyor. Bu teknoloji ile gerçek dünya ile sanal dünya birleştiriliyor. Özellikle oyun dünyası bu teknolojiyi şimdiden kullanmaya başladı bile. Ayrıca eğitim dünyası da bu konuda oldukça iddialı. Kullanılan başlıklar ile algıda gerçeklik oluşturularak, çevredeki dünyanın kişinin algısını etkilemesi sağlanır. Aynı zamanda ses, video, grafik ve sensörler ile bu teknoloji, tam anlamı ile gerçek hayat ortamı sunabiliyor.

    Her 10 müşteriden 9’u müzik çalan mağazaya giriyor

    yw14jnbshwp0tluv9hbr

    Müziğin insan psikolojisi ve dolayısıyla davranışları üzerinde etkisi kanıtlanmış bilimsel bir gerçek. Ancak yapılan araştırmalar müziğin sadece insan davranışlarını değil tüketim tercihlerini de etkilediğini ortaya koyuyor. AVM’ler, mağazalar, restoranlar, kafeler, turistik mekanlar ve spor merkezlerinde çalınan müziğin tüketici davranışlarıyla doğrudan bir ilişkisi bulunuyor.

    İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre müşterilerin yüzde 90’ı müzik çalan mağazaları tercih ediyor ve çevrelerine öneriyor. Müşterilerin yüzde 76’sı müzik sayesinde mağazalarda daha rahat hissederek alışveriş yaptıklarını belirtirken yüzde 63’ü müzik çalınan mağazalarda daha fazla vakit ve para harcadıklarını söylüyor.

    Using-Music-To-Influence-Buying-Behavior

    Çalınan müziğin mutlaka mekana özel seçilmesi gerektiğinin altı çizilirken müziğin türü, yüksekliği ve temposunun müşteri davranışlarını etkilediği belirtiliyor. Markanın kimliği ve imajı mekandaki müzik seçimi için çok önemli bir unsur olduğunun da altı çiziliyor. Örneğin bir fast food restoranında hızlı ritimde müzikler yayınlanmalı ki yemekleri daha hızlı yensin ve müşterileri sirkülasyonu artsın. Şık bir butikte easy listening eserlerin çalması müşterilerin mağazada daha uzun süre kalmasını sağlayabiliyor. Fine dining restoranlarda müşterilerin daha uzun süre kalmasını sağlamak için ise caz tarzında müziklerin tercih edilebileceği ifade ediliyor. Yine uzmanlarca bir fitness salonunda ritmin çok yüksek olması, AVM’lerde ise müzik yayının ne çok yüksek ne çok düşük düzeyde olmalı, keyifli bir fon müziği işlevi görmesi gerektiği söyleniyor.

    Turistlerin ağırlıkta olduğu havaalanları veya sık gidilen mekanlarda enstrümantal veya etnik Türk ezgilerinin bulunduğu müzikler yayınlanırken Türkiye’de en çok kullanılan yayınların başında midtempo popüler müzikler, hızlı dans şarkıları, latin müzikler ve dinlemesi kolay easy listening şarkılar geliyor.

    Türkiye’de günde 30 bin mobil kullanıcıda virüs!

    hacker_3010448b

    Önde gelen mobil antivirüs ve performans uygulama geliştiricilerinden biri, Türkiye pazarına dair bazı istatistikleri yayınladı. Buna göre 10 milyon cihazı baz alan veriye göre günde 30 bin kullanıcıda virüs tespit ediliyor ve Android işletim sistemine sahip akıllı telefonların yılda 2,5 milyon kez virüs saldırısına maruz kaldığı belirtiliyor.

    Şirket tarafından sunulan bilgilere göre Türkiye’de yüzde 69’u 30 yaş altında olmak üzere yaklaşık 24 milyonu aşkın Android telefon kullanıcısı mevcut. Toplam akıllı telefon pazarının yüzde 78’ini oluşturan Android işletim sistemine sahip akıllı telefon kullanımı hızla artarken, güvenlik açıkları da her geçen gün büyüyor.

    Kullanıcıların güvenilir olmayan kaynaklardan temin ettikleri uygulamalar, kişisel bilgilerin çalınma oranını da artırıyor. ABD’ye göre 6,5 kat daha fazla virüs ile karşılaşıldığı belirtilen Türkiye pazarında 10 milyon kullanıcıda günlük 30 bin virüs tespit ediliyor.

    How-do-your-Mobile-Applications-Measure-Up-Key-Ways-to-Quickly-Improve-Mobile-Application-Security-938x535

    Gelişen uygulama özellikleriyle birlikte akıllı telefon kullanıcıları genel olarak kısıtlı depolama alanı ve düşük RAM’dan şikayetçi. Ayrıca oyunlar kullanışlı olsun ya da olmasın cihazlarda önemli ölçüde önbellek dosyası bırakıyor, bu durumun da telefonlarda verimi düşürdüğünü ifade ediliyor.

    Günlük hayatı pek çok yönüyle kolaylaştıran akıllı telefonlarda kişisel bilgi gizliliğinin korunmasının en önemli gündem maddesi olduğu belirtiliyor; WhatsApp, Facebook, Twitter, Gmail gibi pek çok akıllı telefon uygulamasının kişisel bilgilere sahip olduğunun altı çiziliyor.

    Akıllı telefon belleklerinin büyük bir bölümünde kişisel mesaj, video, ses kaydı ve fotoğraf gibi başkalarıyla paylaşılmak istenmeyecek bilgilerin yer aldığı, bu bilgilerin gizliliği için cihazların mutlak bir uygulama ile korunması gerektiği vurgulanıyor.