Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 1548

    Avrupa’nın açık ara 1 numarası MediaMarkt, Türkiye’de liderliğe koşuyor

    Türkiye’de 10. yılını kutlayan MediaMarkt, pazar lideri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

    Avrupa’nın açık ara 1 numaralı elektronik perakendecisi MediaMarkt, Türkiye’deki 10. yılını Türkiye’de büyüyeceğini müjdeleyerek kutluyor. Müşteri memnuniyetini merkeze alan yaklaşımıyla yeni nesil elektronik perakendeciliğinin kurallarını belirleyen şirket, yatırımlarını artıracağını açıkladı.

    Müşterilerin beklentileri ve ihtiyaçlarını dikkatle inceleyerek, son bir buçuk yıl içerisinde müşteri memnuniyeti skorunu 2 katına çıkardıklarını ve liderlik yolunda emin adımlarla ilerlediklerini belirten MediaMarkt Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım, “Türkiye’nin en büyük satış alanına sahip elektronik perakendecisi olarak 133 bin metrekarelik satış alanımızda 50 bine varan ürün çeşidini tüketicilerimizle buluşturuyoruz. Ayrıca online kanalımızda da 9 bin çeşit ürün doğrudan tüketicilerle buluşuyor. En zengin ürün gamına sahip elektronik perakendeci olarak büyümeyi sürdürüyoruz,” dedi.

    Çoklu kanal için yeni hizmetler geliyor

    MediaMarkt olarak çoklu kanal stratejilerinin büyümenin önemli bir anahtarı olduğunu bildiklerini aktaran Gökyıldırım, “Müşterilerimizin büyük bir kısmının bir ürünü satın almadan önce internette araştırdığını sonrasında alışveriş deneyimini mağazada ya da online satış kanalımızda sonlandırdığını gözlemliyoruz. Bu konudaki tüketici davranışını yaklaşık 3 yıldır dönemsel olarak takip ediyoruz. Bu takiplerden elde ettiğimiz müşteri ihtiyaçlarını gözeterek, 2018 yılında Türkiye’deki çoklu kanal yapımızı geliştirmek için yenilikçi çözümlerimizi tüketicilerimizle buluşturacağız,” dedi.

    Dijitalleşme yatırımlarını sürdürerek geçtiğimiz yıl 4 milyon Euro’luk yatırımla Türkiye’deki tüm mağazalarına elektronik raf etiketi yerleştiren MediaMarkt, tüketiciyi, sınırsız sayıda ürün gösterebilen dijital kiosklarla birlikte yenilikçi çözümler sunuyor. MediaMarkt mağazalarındaki elektronik fiyat etiketleri sayesinde tüm kanallarda en iyi fiyat politikası uygulayarak tüm noktaları anında güncelleyebiliyor ve tüketicilerin farklı kanallarda aynı fiyatları 1 dakika içerisinde görmesini sağlıyor.

    Gökyıldırım, e-ticaret kanalındaki toplam ciromuz içerisindeki payını her geçen sene arttırarak bu oranı yüzde 10’lara ulaştırmayı hedeflediklerini belirtirken, kesintisiz çoklu kanal hizmeti ve dijitalleşme ile baştan sona servis ağının entegrasyonu gibi yatırım önceliklerini projelendirdiklerinin altını çizdi.

    Son 18 ayda 18 mağaza açarak büyümeye devam ettiklerini vurgulayan Yenal Gökyıldırım, “Türkiye operasyonu olarak geçtiğimiz iki senedir üst üste Avrupa’nın En Hızlı Büyüyen Elektronik Perakendecisi olduk. MediaMarkt olarak müşteri memnuniyeti odaklı çalışmalarımızın sonucunda son 22 aydır sektörün 2 katı üzerinde bir büyüme gösteriyoruz. Öte yandan, Türkiye’nin en hızlı ve istikrarlı büyüyen yeni nesil perakendecisi olmanın da gururunu yaşıyoruz,” diyerek sözlerini tamamladı.

    Pieter Haas: “Türkiye, Avrupa’nın en büyük ikinci pazarı olacak”

    Türkiye’de elektronik perakende sektörünün 40 milyar TL’lik büyüklüğü bulunuyor ve sektördeki büyüme oranının 2020’ye dek yüzde 5,9 olacağını öngörülüyor. Bu da MediaMarkt’ın faaliyet gösterdiği ülkeler arasında Türkiye’nin elektronik perakende pazarına ilişkin büyüme beklentisinin en yüksek olduğu ülke konumunda bulunduğuna işaret ediyor.

    MediaMarkt’ın Türkiye’deki 10. yılı ziyaretinde konuşan 15 ülkede 1000’i aşkın mağaza ile faaliyet gösteren MediaMarktSaturn Retail Grup ve Ceconomy Holding CEO’su Pieter Haas, “Türkiye, şu anda Almanya’nın ve İtalya’nın ardından en büyük 3. pazar konumunda bulunuyor. 2020 yılına gelindiğinde, Türkiye’nin Avrupa’nın ikinci en büyük tüketici elektroniği pazarı olmasını bekliyoruz. MediaMarkt olarak ise Türkiye’de en çok tercih edilen elektronik perakendeci konumunda bulunarak pazar lideri olmayı hedefliyoruz. MediaMarkt Türkiye’nin özellikle son 2,5 yılda gösterdiği performansla liderliğe emin adımlarla ilerlediğini gözlemliyoruz,” dedi.

    Türkiye’de uzun vadeli planlar yaptıklarını ve yatırımlarını hızlandırdıklarını dile getiren Haas, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Hem fiziksel mağazalarımız hem de e-ticaretteki çalışmalarımızla kısa süre içerisinde büyümeyi planlıyoruz. Bu büyümede hizmetlere ve çözümlere yaptığımız yatırımların payı çok büyük olacak. Biliyoruz ki dijital dünya yalnızca tüketici elektroniğini değil aynı zamanda perakende sektörünü de dönüştürüyor.”

    Türkiye operasyonundan duyduğu memnuniyeti dile getiren Haas, her çeyrek üzerine katarak başarıyla ilerlediklerini belirtti. Çoklu kanal stratejisinin en iyi uygulandığı ülkelerden biri olarak Türkiye’yi gördüğünü ifade eden Haas, ülkenin dinamik yapısının, teknolojiyi yakından takip eden ve genç nüfusunun bu başarıda çok etkili olduğunu aktardı. Pieter Haas, sözlerini şu şekilde tamamladı:

    “Avrupa’nın lider elektronik perakendecisi olarak Türkiye’de de lider olmamak için hiçbir engel görmüyoruz. Uzun vadeli planlamamız ve yerel pazar dinamiklerine uygun stratejimizle pazar lideri olacağımızı öngörüyoruz.”

    Endüstri 4.0 ne gibi güvenlik riskleri barındırıyor?

    0

    Günümüzde, üretime yönelik dijital teknolojiler arasında yeni nesil otomasyon sistemleri ve yıldızı parlayan nesnelerin interneti kavramı yer alıyor. İkisi bir araya geldiklerinde üretim kalitesini arttırırken, bir yandan maliyetleri de düşürüyorlar. Endüstri 4.0, ortaya çıkışıyla beraber sektörde hayatta kalmanın anahtarı olarak dünya endüstrisine yön veren kuruluşlar tarafından kabul ediliyor. Ancak bu değişim ve gelişim süreci, üretimi durdurabilecek büyük bir riski de beraberinde getiriyor: Siber saldırılar!  

    Robotlar iş başında… Peki işimiz güvende mi?

    ABD, Almanya, Japonya ve Çin’deki üreticiler,  dijital dönüşüm noktasında oldukça ileri düzeye ulaştılar.  Endüstri 4.0 teknolojilerinin üretim sürecine dahil edilmesi, üretim kapasitelerini arttırıyor. Ancak dijitalleşmenin doğal bir sonucu olarak siber saldırılara daha açık hale geliyorlar.

    Endüstri 4.0 ile dijital dönüşümü, üretimin her alanda gözlemlemek mümkün. Daha yeni üretim makineleri ve onlara entegre olarak çalışan 3 boyutlu yazıcılar yalnızca bir örnektir. Hatta alışık olduğumuz CNC tezgâhlarının, robotik teknoloji ve yapay zekâ ile birlikte efektif çalıştığı üretim sistemlerinin de kullanımı son derece mümkün görünüyor.

    Yakın gelecekte iş arkadaşımız bir robot olabilir veya doğrudan işimizi elimizden alan robotlar ortaya çıkabilir.  Robotik endüstrisi, bilgisayar endüstrisinin son yıllarda karşı karşıya kaldığı sorunlarla yüzleşmeye hazırlanıyor. Bu, özellikle cerrahi veya askeri robotlar gibi kritik görevler için rahatsız edici olmakla birlikte; elektrikli süpürgeler ve telekonferans botları gibi görünen nitelikte rutin işlerimize yardımcı olan robotlar için de zorlayıcıdır. Bu robotlar saldırıya uğradığında, neler olacak?  

    Robotlar, tıpkı internet 30 yıl önce ortaya çıktığında bilgisayar endüstrisinin karşılaştıklarına benzer sorunlarla yakın bir gelecekte karşı karşıya kalacaktır. Güvenlik hususu düşünülmeden devreye alınmış sistemlerin aniden savunmasız kalışına tanık olabiliriz. Zira endüstriyel robotlar yalnızca fiziksel anlamda korunmakta, robotları üretimin kendisinden koruma fikri ise maalesef gündeme getirilmiş durumda değil… Peki robotlara siber saldırı olduğunda ne olabilir? İlk aklıma gelen felaket senaryoları şunlar:  İmalat firmaları için üretim durur, yangın ve iş kazaları görülebilir, can ve mal kaybı olabilir, müşteri ilişkilerine zarar verir ve büyük maliyetlere neden olabilir.   

    Kritik altyapılar risk altında

    Endüstri 4.0 ve güvenlik söz konusu olduğunda ilk akla gelen olay hiç şüphesiz ki Stuxnet’tir. Stuxnet, endüstriyel kontrol sistemlerinin ve dış dünyaya kapalı sistemlerin de istenildiğinde hedef olabileceğini göstermesi açısından siber güvenlik konusunda oldukça önemli bir yere sahip.  İran nükleer tesislerinde yer alan dev santrifüjleri kontrol eden bilgisayar sistemlerini hedefleyen Stuxnet, hedefine ulaşmadan önce elden ele paylaşılan USB’lere gizlenerek yayılmış ve bu süreçte on binlerce bilgisayara bulaşmıştı. Bu saldırı sonrasında hedef reaktörler aktif olmadığı için nükleer bir facia yaşanmamıştır. Ancak  reaktörler aktif olsaydı Çernobil benzeri bir felaket olabilirdi. Bu da bize gösteriyor ki ne kadar güvenlik önlemi alırsak alalım, en büyük tehditler içten gelir Çünkü beklenmez ve öngörülemez!

    İçimizdeki düşman

    Yüksek profilli siber saldırıların sıklığı ve karmaşıklığı, siber suçların gerçek ve ciddi bir risk olduğuna işaret ediyor.  Şirketler ve devlet kurumları, ağlarını dış saldırılardan korumak için sıkı güvenlik önlemleri uyguluyor olsalar da, çoğu güvenlik riskinin korkutucu bir bölümünün içeriden olduğunu bilmiyorlar.  Stuxnet bu konuda oldukça iyi bir örnek. Dış dünyaya iletişiminiz kapalı olsa bile saldırıya uğrayabiliyorsunuz. Bu noktada çalışan memnuniyeti de oldukça fazla önem kazanıyor. İş yerlerinde çalışan memnuniyeti göz ardı edilen oldukça önemli bir risk unsuru. İşletmenizi güncel güvenlik yazılımları ile belki koruyabilirsiniz ama işini sevmeyen, kızgın bir çalışanın öfkesinden koruyamazsınız. Bu yüzden güvenliği bir bütün olarak düşünüp, insan faktörünü de göz önünde bulundurmalısınız.

    Bu konuda alınabilecek bir başka önlem; daha geniş bir güvenlik stratejisi belirlemekten geçiyor. Şirketlerde uygulamaya konulacak siber güvenliğe dair farkındalık eğitimleri, güvenlik stratejisinin bir parçası olabilir. Diğer taraftan endüstriyel sistemlerin BT güvenliğini sağlayacak uzmanların sayıca azlığı sektörün en önemli sorunlarından biri haline geliyor. Böyle bir durumda yapılacak en iyi çözüm: Kurumların; endüstriyel ortamın benzersiz özelliklerini, zorluklarını anlayan ve güvenlikten sorumlu bir çözüm ortağıyla iş birliği halinde olması ve destek alması.

    Siber güvenlik yönetim kurulu gündemine taşınmalı

    Siber saldırı olasılığını en aza indirgemek için yalnızca belirli kişilerin değil, tüm organizasyonun eğitilmesi gerekir. Kuruluşların bilgi güvenliği alanında üst düzey yöneticilere sahip olması hayati önem taşımaktadır. Aksi takdirde, şirket kültürü olarak güvenliği bir olgu haline getirmek zorlaşacaktır. Böyle bir programın, yalnızca BT departmanının ötesinde; diğer çalışanların güvenlik becerilerinin arttırılması da oldukça önemlidir. Her ne kadar siber güvenlik oldukça popüler bir konu olarak gözükse de, şirketlerin bu konuda yeterince önlem aldığını söyleyemeyiz. Artık konunun öneminin şirketlerin yönetim kurulunda tartışılması ve derin bir savunma yaklaşımı oluşturulmasına ihtiyacımız var.

    Sonuç olarak…

    Şirketler, sistemlerini çevrimdışı ve çevrimiçi korumak için siber risk senaryoları oluşturup, siber saldırılara karşı her an hazır olmalıdır. 

    Logitech sanal gerçeklik klavyesi yapıyor

    0

    Logitech oyuncu ekipmanları ile ünlü bir firma. Geniş ürün yelpazesini düzenli olarak arttıran şirket, şimdiyse yeni nesil teknolojiler alanında ön plana çıkmak istiyor. Bu konuda HTC ile önemli çalışmalar yapan Logitech, gözünü sanal gerçeklik için geliştirilen ekipmanlar alanına çekti.

    BRIDGE SDK adı verilen bu ilginç teknoloji sayesinde sanal gerçeklik uygulamalarının içerisindeyken rahatça klavye kulanabileceksiniz. Normalde sanal gerçeklik gözlüğü takılı durumdayken, cihaza ait kontrolcüler dışında herhangi bir kontrol mekanizması kullanmanız mümkün değil.

    BRIDGE SDK ile Logitech klavyeleri sanal gerçeklik uygulamalarında

    BRIDGE SDK sayesinde mevcut klavyeniz sanal gerçekliğe geçiyor ve kolayca tuşları görebiliyorsunuz. SDK anında klavye modeli ve konumunu algılıyor ve bunu yaparken özel bir takip sistemi kullanıyor.

    Henüz geliştirme aşamasında olan bu ilginç cihaz için ilk partide sadece 50 adet geliştici kiti hazırlanıyor. Şirketle yapılan anlaşmalar doğrultusunda 16 Kasım’da yollanacak SDK’ların üzerine yenileri de eklenebilir.

    Xbox One X ne zaman satışa çıkacak?

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    0

    Her ay Google Play’e yeni oyunlar ekleniyor. Bazen bu oyunların arasında en iyilerinin hangileri olduğunu anlamak çok zor olabiliyor. Bunun için oyunları kurcalamak ve biraz araştırmak gerekebiliyor. Ekim ayının en beğenilen oyunları bu yazıda bulabilirsiniz. Eylül ayının en iyi oyunlarını okumak için ise buraya tıklayabilirsiniz.

    Golden Axe

    Sega’nın nostaljik oyunlarına yolculuk devam ediyor. Sega, en çok oynanan ve sevilen oyunlarından biri olan Golden Axe’ı mobil platforma taşıdı. Bu klasik oyunu telefonunuzda keyifli bir şekilde oynayabiliyorsunuz. Zalim diktatör Death Adder’dan intikam almak için elinizden gelen her şeyi yapmanız gerekiyor. Eski bir oyun olmasına rağmen hala büyük bir zevkle oynanabiliyor. Oyunu ücretsiz olarak indirebiliyor ve oynayabiliyorsunuz. Eğer oyunda reklam görmekten hoşlanmıyorsanız ücret ödeyerek bu reklamlardan kurtulabiliyorsunuz. Eğer eski oyunlara ilginiz varsa 1989 yılında fırtına gibi esen bu oyunu mutlaka deneyin.

    Oyunu indirmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.sega.goldenaxe&hl=tr

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    Adventurous Fins

    Eğer basit oyunlardan hoşlanıyorsanız bu oyun size göre diyebiliriz. Bu tür oyunlarda olduğu gibi Adventurous Fins’de de sonsuz bir koşuşturmaca var. Seçtiğiniz karakterle jetonları topluyorsunuz ve yeni yolculuklara açılıyorsunuz. Yolculuğunuzda dikkat etmeniz gereken şeyler ise martılar ve balıklar. Size engel olmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar, bundan emin olabilirsiniz. Bu arada oyun İstanbul’da geçiyor. İstanbul’un mavi sularında dolaşıp en yüksek puanı toplamaya çalışıyorsunuz. Bu yüzden ilginizi çekeceğinden eminiz.

    Oyunu indirmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.imaginite.AdventurousFins

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    Shadow Skate

    Gerçek hayatta kaykay kullanması oldukça zor ve bazen tehlikeli. Ama oyun oynarken tehlikesi yok denebilir, denebilir diyoruz çünkü bu oyuna bağımlı olma tehlikesi her zaman var. Oyunda kaykayınızla çeşitli hareketler yaparak engelleri atlayarak ilerliyorsunuz. Oyunun adı gibi gölgenizle yarışıyorsunuz. Kaykayınızla gökdelenlerin, parkların ve gece kulüplerinin içinden geçerken reflekslerinizi test ediyorsunuz. Oyunda amacınız ilerleyebildiğiniz kadar ileri gidebilmek. Oyunu ücretsiz olarak indirebiliyor ve oynayabiliyorsunuz. Oyunun içinde çeşitli satın alma seçenekleri mevcut.

    Oyunu indirmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.doodle.skatingman&hl=tr

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    Codex of Victory

    Codex of Victory, yeni bir strateji oyunu. Çeşitli stratejik elementleri bünyesinde barındırıyor. Kendi krallığınızı kuruyor ve düşmanlarınızla savaşıyorsunuz. İlk olarak her zaman olduğu gibi merkezinizi oluşturuyor ardından çeşitli birimleri kuruyor ve kötülere karşı savaşmaya başlıyorsunuz. Yaklaşık 20 saatlik bir hikayeye sahip. 25 yükseltilebilir ve kilidi açılabilir birim bulunuyor. Oynaması zevkli bir oyun ancak 16 TL’yi gözden çıkarmanız gerekiyor. Oyunu satın aldıktan sonra başka para harcamanız gerekmiyor. Oyun içi satın alma seçeneği ve reklam yok.

    Oyunu indirmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.inocoplus.victory  

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    Fighting Tiger

    Oyunda bir Kung Fu ustası olan Gin’i canlandırıyorsunuz. Göreviniz ise çeteden ayrılmak ve sevgilinizi size düşman olan çetenin elinden kurtarmak ve korumak. Oyunda karşınıza çıkan rakipleri tekme tokat dövüyorsunuz. Gizli silahları bulup bu silahları kullanmak işinizi oldukça kolaylaştırıyor. Ayrıca yeni hareketler öğrendikçe rakiplerinizi devirmesi daha da kolay oluyor. Oyun biraz eski, yeni oyunlar gibi değil. Ama ücretsiz olduğu için denenebilecek bir oyun. Oyun içi satın alma oyunda bulunmuyor.

    Oyunu indirmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.jiinfeng3d.bfrdemo

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    Nobleman: 1896

    Adından da anlaşılacağı gibi oyun 1896 yılında ancak alternatif bir geçmişte geçiyor. Etkileyici grafiklere sahip oyunda yapmanız gereken tek şey savaşmak. 1. Dünya Savaşı ve Amerikan İç Savaşının elementlerini bünyesinde barındıran oyunda ilk aşamada ordunuzu eğitiyor, harita üzerinde çeşitli noktalarda taşıyor, kaynaklarınızı yönetiyor ve bulunduğunuz alanı genişletmeye çalışıyorsunuz. Ordular karşı karşıya geldiğinde ise oyun savaş moduna geçiyor ve askerlerinizle rakibinizi yok etmeye çalışıyorsunuz. Eğer savaş ve strateji oyunlarından hoşlanıyorsanız, bu oyundan da hoşlanacağınızdan eminiz. Oyunu ücretsiz olarak indirebiliyor ve oynayabiliyorsunuz. Oyun içi satın alma seçenekleri bulunuyor…

    Ekim ayının en beğenilen oyunları

    Oyunu indirmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.foursakenmedia.noblemen

    Ekim ayının en beğenilen oyunları elbette bu kadar değil, ama bize ayrılan bölüm ne yazık ki bu kadar. Kasım ayında yeni oyunlarla tekrar görüşmek üzere…

    Mario Karakterinin Kökleri ve Başarısı

    0

    1983 yılında oyun dünyasına bir kahraman gibi doğan Mario, yıllar geçmesine rağmen performansından hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam ediyor. Mario, dur durak bilmeden prensesi kurtarmaya kendini adamış yüreği sevgi dolu tesisatçı. Bu kombinasyon nasıl bir araya geldi ve ortaya oyun dünyasının şüphesiz en popüler karakteri doğdu bilemeyiz ancak bir gerçek var ki o da Nintendo ile özdeşleşen Mario’nun yeni macerası Odyssey ile 2017’de yılın oyununa aday olduğu.

    Mario’nun Kökleri

    Mario üstün bir dehanın dönemin engellerini bir bir aşmasının sonucu olarak tanımlanabilir. 70’lerin Atari salonlarında gösterdiği başarıların ardından 1977 yılında Nintendo firmasına katılan Shigeru Miyamoto, Güzel ve Çirkin ile King Kong filmlerinden etkilenerek Donkey Kong’a ve ardından küçükken bahçesinde yaptığı gezilerden esinlenerek de Zelda serisinin temellerini attı. İlk kez Donkey Kong oyununda arzı endam eden Mario karakteri de Miyamoto için daha fazlasını hak ediyordu. Aslen Temel Reis olarak tasarlanan bu karakter, telif hakları ve anlaşmazlıklar sonucunda rafa kaldırılmak üzereydi. Ancak Miyamoto harika dokunuşlarla Temel Reis’i Mario’ya dönüştürdü. Tasarımda farklılık sağlamak adına ilk kez bıyığa sahip olan Mario, Temel Reis gibi ekstra güçler topluyordu. Miyamoto’ya göre en önemli ekstra özelliklerden biri Mario’nun en yüksek yerden bile düşse zarar görmemesiydi. Ayrıca Temel Reis’in ıspanakla buluşması gibi Mario da topladığı eşyalarla da farklı şekillerde güçlenebiliyordu. Tasarımda farklılık oluşturmak adına sade ve çarpıcı stil seçen Miyamoto, eldivenleri, ayağından hiç çıkarmadığı ayakkabıları ve kot pantolonuyla her işe koşan, her işin üstesinden gelen ve uzmanlık alanı prensesi kurtarmak olan bir işçi sınıfına ait kahraman bir tesisatçı yarattı.

    Mario ve mütiş kostümü
    Yeni serüveninde Mario, şapkasına daha önce hiç olmadığı kadar güveniyor

    Bir Geleneğin Devamı Mario Odyssey

    Mario’nun başarı hikayesi bildiğiniz gibi Nintendo ile günümüze kadar aralıksız devam etti. Nintendo, yeni konsolu Switch için çıkardığı Mario Odyssey ile yaratıcılığın sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Her ne kadar oyun Miyamoto’nun köklerinden beslense de hiç şüphesiz Mario’yu özellikle üç boyutlu ortama taşıyan Yoshiaki Koizumi’yi anmadan olmaz. 1996 yılında Nintendo ile üretime başlayan Koizumi, GameCube klasiği Super Mario Sunshine ile Wii’nin unutulmaz oyunlarından Super Mario Galaxy’de en tepedeki isim olarak görev yaptı. Adeta üç boyutlu tasarımların özünü oluşturan Koizumi’nin koltuğunu bu oyunda Kenta Motokura devraldı.

    Tabii bahsettiğimiz süreçte bir aile şirketi gibi işleyen Nintendo’da eski isimler ayrılmak yerine daha üst düzey görevlerde yer alıp koordinasyonu hiç kaybetmedi. Günümüz oyunlarındaki yüzlerce kişilik ekipler arasındaki kopukluğu düşündüğümüzde (Mass Effect Andromeda iyi bir örnek olabilir) Nintendo’nun çalışanlarını bünyesinde tutma prensibinin oyuna direkt olarak yansıdığını görebiliyoruz. Mario’nun ilkeleri aslında oyun ve kişiden bağımsız olarak bir sonraki isme gönül rahatlığı ile devredilebilmesinin sırrı da burada yatıyor.

    Peki, nedir bu ilkeler? Mario’nun başarı sırrı aslında kendi gibi hem basit hem zor. Mario, eğlenceli, erişilebilir ve ustalaşması zaman isteyen, insanı yıldırmadan ve bunaltmadan ona başarı hissini tattırabilecek eğlence anlayışı yüksek bir oyun olarak tanımlanabilir. Zaten Motokura da bu noktaya parmak basıyor: “Mario oynayan herhangi bir kişi ilk saniyeden itibaren eğleneceğini bilmeli.” Ancak Mario’nun başarısı eğlence anlayışını kusursuz kontrollerle birleştirmek. Bir el konsolunda da, Wii gibi değişik bir kumanda sisteminde de, Switch gibi farklı bir kontrolör kullanan bir platformda da kahramanımız elinize tam anlamıyla oturuyor. Ardından Koizumi’nin bölüm tasarımlarına yaptığı vurguyu görüyoruz: “Aklımıza gelen fikirleri Mario ile özdeşleştirmeye çalışıp ona uygun bölümler geliştirmeye çalışıyoruz. Bölümlerin zenginliği ve derinliğine çok önem veriyoruz.” Bölüm tasarımlarının başarısı da sizi, zorlandığınız noktada oyuna kızmak yerine kendinizi geliştirmeye teşvik ediyor. Bir bölümü kolay geçebilirken, bölüm tasarımları sizi keşfetmeye yöneltiyor. Ardından sürekli olarak sizi gülümsetecek ve şaşırtacak yenilikler karşınıza çıkıyor. Her oynadığınızda Mario hem tanıdık hem de yenilikçi geliyor. Dolayısıyla oyuncular eski dostlarının yeni maceralarının parçası olmaktan geri durmuyorlar. Başarının sırrı da çok az oyuna nasip olabilecek bu bağın gücünde yatıyor aslında.

    Air Power fiyatı ortaya çıktı!

    0

    Geçtiğimiz aylarda Apple yeni nesil akıllı telefonları ve akıllı saatini duyurdu. Apple iPhone tarihinde ilk kez kablosuz şarj desteği de gelmiş oldu. iPhone 8‘ler ve iPhone X kablosuz şarj için arka yüzeyini camla kaplarken, bu özelliğin birden fazla marka tarafından üretilen iQ şarj ünitesi tarafından desteklenmesi de hayli sevindirici.

    Apple tarafında da doğal olarak yepyeni bir şarj ünitesi sunulacak. Birden fazla cihazı şarj edebileceğimiz bu Air Power sayesinde Apple ekosistemi için en uygun şarj cihazını kullanabileceksiniz.

    Air Power

    Air Power fiyatı Polonya’da ortaya çıktı

    2018 yılının başlarında piyasaya sürülmesi beklenen cihaz için fiyat etiketiyse şimdilik Apple tarafından açıklanmadı. Her ne kadar resmi bir fiyat olmasa da, bildiğiniz gibi teknoloji sektörü sızıntılarla doludur. Polonya‘da ortaya çıkan sızıntılara göre, bir satıcı yanlışlıkla Air Power’ı ön siparişe aldı.

    Bu sitenin koyduğu fiyata göre Air Power, 200 dolarlık bir etikete sahip olacak. Elbette Apple’ın resmi onayına bir süre daha olsa da, kablosuz şarj ünitesi için sonunda fiyat aralığı ve muhtemel fiyatı belli oldu diyebiliriz.

    WhatsApp hesabınız 10 saniyede ele geçirilebilir

    0
    WhatsApp hesabınız 10 saniyede ele geçirilebilir

    WhatsApp Messenger’ı en kısa olarak akıllı telefonlar için geliştirilen, farklı platformlarda çalışma özelliğine sahip bir mesajlaşma uygulaması olarak tanımlayabiliriz. Farklı işletim sistemi de olsa bütün akıllı telefonlarda, kullanılabilen bu uygulama mobil ya da WiFi İnternet bağlantısı aracılığıyla kullanıcıların birbirlerine fotoğraf ve video göndermesine olanak sağladığı gibi ücretsiz arama, sesli ve yazılı mesaj, belge göndermesini de sağlamaktadır.

    WhatsApp Hesabı Olan 1 Milyar Kullanıcı

    Çok kısa zamanda milyonlara ulaşan kullanıcı sayısıyla WhatsApp Messenger dünyada kayıtlı kullanıcı sayısı en yüksek olan uygulama yazılımlarından biridir. En son açıklanan rakama göre dünyada 1 milyarın üzerinde kullanıcı WhatsApp uygulamasını kullanmaktadır. Telefon numaranızı vererek kayıt olunan uygulamada eskiden iki yıl ile sınırlı olan ücretsiz kullanım hakkı artık kaldırıldı ve tamamen ücretsiz olarak kullanılmaktadır.

    Hesabınız Gerçekten 10 Saniyede Ele Geçirilebilir mi?

    Aslında uygulama kullanım açısından oldukça güvenli bir uygulama olmasına karşın dikkatli olmazsanız ve uygulamanın yüklü olduğu cep telefonunuzu başkasına verir veya ortalarda bir yerlerde bırakırsanız hem başkaları anlık olarak mesajlarınızı görebilir hem de saniyeler süren bir işlem ile hesabınız ele geçirerek sizin ruhunuz bile duymadan tüm yazışmalarınızı ve paylaşımlarınızı kendi telefonlarından izleyebilir hale gelebilirler.

    Hesabı ele geçirme yöntemi daha çok aşırı kıskanç eşlerin veya ele geçirmeyi düşündüğü WhatsApp hesabından bir fayda sağlamayı umanların başvurabileceği bir yöntem olsa da özel hayatın gizliliğine aykırı bir durum oluşturacağından bu işlemin yapıldığını karşı taraf fark eder  ve dava açarsa bir suç işlemiş olacağınızdan ceza alabilirsiniz.

    O yüzden ilk altın kuralınız asla telefonunuzu başkalarına vermemek olmalıdır. Olur da verseniz bile gözünüzü bir an olsun üzerinden ayırmayın. Çünkü arkanızı döndüğünüz birkaç saniye içinde bile işi bilen bir profesyonel WhatsApp hesabınızı ele geçirebilir.

    Şimdi gelelim bu ele geçirme işleminin nasıl yapıldığına…

    Bir kişinin hesabını ele geçirerek yaptığı haberleşmeyi takip etmek istiyorsanız bunu yapan en başarılı ve iyi bilinen uygulama olarak  WhatsWeb For Whatscan adlı uygulama örnek gösterilebilir. Tam anlamıyla uygulamanın işi başka birisinin WhatsApp hesabını ele geçirmektir.

    WhatsWeb For Whatscan uygulaması nasıl kullanılıyor?

    – Öncelikle hesabını ele geçirmek istediğiniz kişinin telefonundan WhatsApp uygulamasını çalıştırarak hesabına girip yukarıdaki menüden WhatsApp Web bölümüne girmeniz gerekiyor. Karşımıza bir karekodu gelecek.

    – Sonra kendi telefonunuzdan indirdiğiniz WhatsWeb For Whatscan uygulamasını açarak ekrana çıkan uygulamaya az önce diğer telefonda ekrana çıkan karekodu okuttuğunuzda iki cihaz birbirleri ile senkronize olarak çalışmaya başlar.

    – Bu işlem bittiğinde sizin telefonunuzdan artık diğer telefonda kullanılan WhatsApp hesabına tümüyle erişim sağlanmıştır. Diğer bir deyişle; karşı tarafın hesabındaki tüm içeriğini kendi telefonunuza aktarmış olursunuz.

    WhatsWeb For Whatscan uygulamasının hem Android hem de IOS platformlarında çalışan sürümü mevcuttur Tamamen ücretsiz olarak telefonunuza yüklediğinizde 10 saniye içinde istediğiniz kişinin WhatsApp hesabını sadece QR kod okutarak ele geçirebilirsiniz.

    En Fazla 2 WhatsApp hesabı Kullanabiliyorsunuz

    Telefonunuza yüklediğiniz WhatsWeb For Whatscan uygulamasını sadece iki ayrı hesap için kullanabiliyorsunuz. Rahat kullanabilir miyim diye de fazla endişe etmenize gerek yok zira uygulamanın kullanımı oldukça basit.

    Özetlersek, bu yazıdan 2 önemli sonuç çıkartabiliriz. Bunlardan birincisi telefonunuza gerçekten sahip çıkın ve onu ne kimselerle paylaşın ne de ortalarda bir yerlerde bırakın. İkinci sonuç ise yüzde yüz güvenlik diye bir şey yoktur. Uygulama ne kadar güvenli olursa olsun bir anlık dalgınlığınızda hesabınız 10 saniyede çalınabilir. Sonuçta ne siz birinin hesabını çalın ne de hesabı çalınan kişi olun. Sadece çok dikkatli olun yeter…

     

    iOS 11.1 neler getirdi?

    Apple, iPhone ve iPad kullananların merakla beklediği yeni iOS güncellemesi sonunda yayınlandı. iOS 11.1 uzun süren beta testleri sonunda kullanıcılara sunuldu. Peki, bu yeni güncelleme ile neler geliyor?

    Daha önceleri Apple tarafında ara güncellemeler yayınlanmış olsa da, hepimiz cihazlarımız için gelecek bu yeni geliştirmeleri bekliyorduk. iOS 11.0.3’ün ardından ilk kez büyük geliştirmelerle iOS 11’in yeni versiyonu sunuldu.

    ios 11.1

    Öncelikle dikkat edilecek nokta batarya performansı olarak göze çarpıyor. iOS 11 uyum sürecinde sıkıntılar çıkarmış olan bu durum, yeni versiyon ile düzeltildi.

    iOS 11.1 güncellemesi ile gelen özellikler

    Batarya performansı Apple’ın ana odağı olsa da başka konularda önemli iyileştirmeler iOS 11.1’i yükleyenleri karşılıyor.

    • KRACK açığı giderildi
    • Unicode 10 emoji çeşitleri iOS için eklendi
    • Safari durum çubuğundaki animasyon değiştirildi
    • Gruplar için emoji önerileri eklendi
    • 3D Touch uygulama değiştirici geri döndü
    • Bildirim üzerinden geçişler için animasyon eklendi
    • Kilit ekranından kamera animasyonu değiştirildi

    Yeni güncellemeyi cihazınıza Ayarlar > Genel > Yazılım Güncelleme menülerinden ilerleyerek kolayca indirebilirsiniz.

    14 bin km’lik transpasifik denizaltı internet kablo sistemi kuruluyor

    4K tamam, peki ya 8K? Gelecekte internetin kapasite sınırlarıyla başının derde gireceği ‘felaket senaryoları’ konuşuladursun, dev teknoloji şirketlerinin ‘daha iyisi’ için yürüttükleri çalışmalar devam ediyor. SoftBank, Facebook ve Amazon, 14 bin km’lik SoftBank, Facebook, Amazon ve bir dizi başka teknoloji şirketi, Asya ve Kuzey Amerika arasında transpasifik denizaltı kablo sisteminin kurulması için bir araya geliyor. Hedeflenen bitiş tarihi 2020.

    Kablo sistemi, Japonya, Filipinler ve ABD’den geçecek. Düşük gecikmeli, geniş kapasiteli kablo projesi, 60 Tbps kapasite vaat ediyor. Söz konusu sistemin ‘yedekli’ ve dolayısıyla ‘güvenilir’ olacak kaydediliyor. Yükselen veri taleplerinin karşılanması adına bu bilginin büyük önem taşıdığını belirtmemiz yerinde olacak.

    Japon teknoloji şirketi SoftBank’in IoT temelinde dünya genelinde trilyonlarca bağlı cihazın kullanımda olacağı bir gelecek vizyonuna sahip olduğu biliniyor. Bunun konsorsiyumda yer almasının temel nedeni olduğu açık. Elbette Facebook ve Amazon gibi internet şirketlerinin yüksek hızlı veri aktarımı için atılacak önemli adımları geri planda takip etmeleri de beklenen bir durum olamazdı. Sonuç olarak ağ altyapıları ve optimizasyon alanındaki çalışmaların daha fazla sayıda cihazın internet erişimine dahil olacağı gelecek için önem taşıdığına da şüphe yok. Bu açıdan daha fazla adımın önümüzdeki süreçte atılacağını öngörmek şimdiden mümkün.

    Teknoloji dünyasına dair öne çıkan gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalınız…

    Star Wars: Battlefront 2 çıkış videosuyla heyecan yarattı

    Sony, Paris Games Week kapsamında merakla beklenen Star Wars: Battlefront 2 çıkış videosunu kamuoyuyla paylaştı. Çoklu oyuncu modundan görüntülerin sunulduğu video, aksiyon ve heyecanın tavan yaptığı, önümüzdeki dönemin en güçlü yapımlarından birine hızla yaklaşılmakta olunduğuna işaret etti.

    Haberin devamında yer alan ve mutlaka izlemenizi tavsiye ettiğimiz video, Star Wars evrenindeki farklı dönemleri kapsayacak oyunun ikonik yüzleri ve mekanlarının oyunun ‘cereyan edeceği’ ekranlara yansıyacağı, kalp atışlarını hızlandıracağı bir deneyimin -son gösterisi- olarak da kabul edilebilir. Zira Star Wars: Battlefront 2 17 Kasım 2017’de çıkışını gerçekleştirecek. Kısa bir dipnot, videoda oyundaki hikaye kısmından da kısa görüntüler yer alıyor. Daha tıklamadınız mı?

    [vsw id=”Uvmx94cUVEY” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”no”]

    Peki ilk oyundan farkları neler olacak? Bu soruya dair bazı resmi detayları paylaşmamız mümkün.

    İmparatorluk güçlerinin en iyi askerlerini bünyesinde barındıran birliğin komutanı Iden Versio karakterinin kontrol edileceği tek kişilik hikaye moduyla gelecek olan Star Wars: Battlefront 2’de, Star Wars: Episode VI Return of the Jedi ile Star Wars: Episode VII The Force Awakens arasındaki dönem ele alınacak. İmparator’un ölümü sonrasındaki son emrinin yerine getirilmeye çalışılması ise oyundaki amaç olacak. Elbette bu serüvende sayısız macera, dahiyane konu örgüleri ve elbette heyecan katsayısını tavana ulaştıracak savaşlar yapımın özünü oluşturacak.