Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 612

    Mutfağınız için mikrodalga fırın önerileri

    Hızlıca yemek ısıtmak ya da pişirmek için mikrodalga fırınlardan yararlanıyoruz.

    Mutfakta az yer kaplamalarının yanı sıra, zaman ve enerjiden tasarruf etme fırsatı da sunan bu ürünlerin farklı markalar tarafından piyasaya sunulmuş farklı modelleri var.

    Programlanabilir ve farklı gıdalara göre ayarlanabilir olan mikrodalga fırınların setüstü ve ankastre modelleri mevcut.

    Mikrodalga fırınlar, kullanıldığı ortama estetik olarak uyum sağlaması için genellikle beyaz ve siyah renk seçenekleriyle vitrinlerde yerini alıyor.

    Bu yazıda MediaMarkt internet mağazasından seçtiğim mikrodalga fırınlara yakından bakacağız. Hazırsanız gelin hemen başlayalım:

    SIEMENS FF023LMS1 20 Lt Mikrodalga Fırın

    SIEMENS FF023LMS1 20 Lt Mikrodalga Fırın

    Mikrodalga ile pişirme ve ısıtma fonksiyonlarına sahip olan SIEMENS firmasının FF023LMS1 model ürünü, 4’ü çözme, 3’ü pişirme olmak üzere 7 farklı program seçeneğiyle geliyor.

    LED ekran ve elekronik saati bulunan SIEMENS FF023LMS1 mikrodalga fırın, kullanıcısına kolay kontrol ve programlama imkânı sunuyor. Kullanıcılar isterse bir favori program belirleyerek bunu gerektiğinde hızlı erişim için kaydedebiliyor.

    Ürün, LED teknolojisiyle verimli aydınlatma ve dolayısıyla optimum enerji verimliliği sağlıyor. Çocuk emniyet kilidi ve güvenlik için kendiliğinden kapanma özelliği de ürünün artı özelliklerinden.

    BOSCH BFL623MB3 Ankastre Mikrodalga Fırın

    BOSCH BFL623MB3 Ankastre Mikrodalga Fırın

    Mikrodalga ve ısıtma fonksiyonlarına sahip olan BOSCH firmasının BFL623MB3 model ankastre mikrodalga fırını, 4 çözme ve 3 pişirme programı ile birlikte geliyor.

    LED ekran ve elektronik saati bulunan ürün, kolay kontrol edilebilme ve ihtiyaca göre programlama imkânı sunuyor. Ürün, kullanıcı güvenliği için, otomatik kendi kendine kapanma sistemi ve çocuk emniyet tuşuna sahip.

    BOSCH BFL623MB3 mikrodalga fırın, ankastre olarak tasarlandığı için satın almadan önce mutfağınıza uyumluluk için montaj hakkında bilgi edinmekte ve buna göre hareket etmekte yarar var.

    SAMSUNG MS23J5133AK/TR 23 lt Mikrodalga Fırın

    SAMSUNG MS23J5133AK/TR 23 lt Mikrodalga Fırın

    Sağlıklı pişirme, yemek ısıtma, yumuşatma ve çözme fonksiyonlarını bir arada bulunduran SAMSUNG firmasının MS23J5133AK/TR model mikrodalga fırını, kolayca temizlenen, çizilmeyen ve zamanla rengini kaybetmeyen pürüzsüz bir seramik iç yüzeye sahip.

    Bekleme durumundayken düşük enerji tüketen ve yüzde 40 enerji tasarrufu yapabilen ürün, bu yönüyle de çevreci sayılabilir.

    Dondurulmuş yiyecekleri hızlı ve dengeli çözmeyi sağlayan Power Defrost adlı bir teknolojiyle gelen ürün, bu sayede yiyecekleri en taze haline çözerek size lezzetli yiyecekler sunabiliyor.

    Sorularınız olursa yorumlardan bana ulaştırabilirsiniz

    MediaMarkt internet mağazasından seçtiğim mikrodalga fırın modelleri bu kadar. MediaMarkt internet mağazasında satışa sunulan daha fazla mikrodalga fırın seçeneği için buradan bilgi alabilirsiniz.

    Konuyla ilgili sorularınız olursa, aşağıdan yorum bırakarak bana ulaştırabilirsiniz. Ayrıca sevdikleriniz için hediye arıyorsanız, MediaMarkt’ın Hediye Bulucu hizmeti size yardımcı olabilir. Şimdilik hoşça kalın.

    Twitter’da beni takip edin: https://twitter.com/melihbayramdede

    YouTube kanalıma abone olun: https://www.youtube.com/c/melihbayramdede


    MediaTrend’de yayınlanan diğer yazılarıma göz atmak ister misiniz?

    Fujifilm Instax Mini 11 ile anında fotoğraf baskısı

    Fujifilm Instax Mini 11 ile anında fotoğraf baskısı

    Fujifilm Instax Mini 11 ile anında fotoğraf baskısı

    Logitech G915 TKL inceleme

    Logitech G markası profesyonel oyuncular için uzun yıllardır üst düzey performans sunan ürünleri piyasaya sunması ile tanınıyor. Bu yazıda Lightspeed teknolojisi ile kablosuz olarak dizayn edilmiş profesyonel segmentte oyuncu klavyesi Logitech G915 TKL modeli konuğumuz.

    Bir klavyeden ne beklersiniz? Bu soru hepimiz için oldukça önemli ve değişken bir sorudur. Bazı oyuncular dayanıklılık beklerken, bir diğer kesim sessiz bir şekilde yazı yazmayı, farklı bir kesim RGB ile renkli renkli olmasını ister. Beklentisi daha yüksek olan oyuncular switchlerinin daha hızlı olmasını, bazı ektremist kesim ise bütün bu performans odaklı düşünceleri “kablosuz da olsun” gibi kalıplarla da birleştirir.

    Logitech G mühendisleri özellikle PRO serisi tabanında yıllardır bu işin erbabı profesyonel oyuncuları, yayıncıları ve sektörün önde gelen isimleri ile yaptığı buluşmalarda, ar-ge merkezlerinde ortaya çıkan sonuçları ve diğer tüm aşamaları elden geçirdikleri serüvenlerinde hep birkaç adım ileri gidecek noktaları hedeflediler.

    Özellikle son 10 yılda elde ettikleri başarılar ve sonuçlar ile “Biz buraya kolay gelmedik” mesajını her defasında bize verdiler. Lightspeed teknolojisi farklı ürünlerinde denedikten, PRO serisinin başarısı, Pro Wireless ve Superlight oyuncu Mouselarının da başarısı ile ürün yelpazesinde üst düzey oyuncular için seçeneklerini genişletme aşamasında da G915 ve G915 TKL modeli klavyelerini piyasaya sürdüler. İki modelin birbirinden tek farkı, TKL olanında standart klavyelerde bulunan numpad bloğunun olmamasıydı. Ötesinde aynı özelliklere sahip birer modeli ortaya çıkarttılar. Bu yazıda da TKL olarak geçen Numpad’siz klavyeden bahsedeceğiz.

    Logitech G915 TKL için tasarım ve mühendislik başarısı diyebiliriz. Lightspeed teknolojisinin kablosuz veri iletişiminde yarattığı etki bu konuda klavyeyi hem rakiplerinden hem de kablolu Logitech G ailesi ürünlerinden bile öne çıkması yönünde pozitif bir şekilde etkiliyor. Low profile mekanik tuş seti ve 368 MM’lik kompakt yapısı masanızın üzerinde kontrolsüz bir gücü minimal bir alanda ve kablolardan kurtulmuş halde istediğiniz yönde kullanmanızı sağlıyor.

    Burada Lightspeed teknolojisine bir parantez açmamız gerekiyor. Logitech G markasının Lightspeed teknolojisini taşıyan kablosuz oyuncu Mouseları milisaniyelerin fark yarattığı CS:GO turnuvalarında dünya çapında kullanılan ilk mouse oldu. Ünlü oyuncu Shox, LoL oyuncusu Bjergsen, Tucks gibi espor profesyonellerinin ellerinde şekillenen bu teknoloji gündelik hayatta oyunculara oldukça büyük bir performans sunuyor. Mouse tarafından sonra kablosuz iletişimi temele alan tüm ürünlerin merkezinde artık Lightspeed’i görüyoruz. Kablosuz olarak kabloludan daha hızlı bir veri iletişimi algoritmasına sahip olan teknoloji, her bileşenin hiç olmadığı kadar hızlı veri işlemesi, olağanüstü sağlam bağlantı kurması ve en düşük seviyede enerji tüketmesini odak alıyor. Logitech G mühendisleri Lightspeed teknolojisini kablosuz gaming kültürünün mihenk taşı olarak niteliyorlar.

    Logitech G915 TKL 1 ms’lik çok yüksek hızlı bir veri protokolü üzerinden iletişim kuruyor. Zarih bir görünümü alüminyum alaşımlı üst panel ve çelik takviyeli taban ile birleşerek ultra ince ve hafif bir sağlamlık olarak elimizin altına sunuyor. Fırçalanmış metal yüzey kaplaması ve parmak izini en aza indirecek şekilde oluşturulmuş tuş yüzeyi sayesinde hem şık hem de temiz bir ahenk yakalanmış. Zamanla kullanma aşamasıyla ortaya çıkan toz toprak toplanmasının da önüne geçmek adına tuşlar, switch ve yüzey arasının boşluklu olması, bize kolay temizlenme ve zaman içinde birikmemesini sağlıyor.

    Geleneksel tuşlardan aldığınız performansı, hızı, hassasiyeti ve rahatlığı yarı boyutuyla bize sağlayan düşük profil GL mekanik tuşları ile Logitech G915 TKL, kullanım olarak oldukça rahat, hissiyat ve ses olarak ise bir mekanik klavyeden beklenmeyecek kadar sessiz ve rahat bir kontrol sunuyor. Özellikle gününün büyük bölümünde oyun oynamak yerine yazı yazan oyunculardansanız, bu klavyeyi kullandıktan sonra diğer klavyelerin size kullanım hissiyatı olarak sunacağı portföyü beğenmeyebilirsiniz.

    Kullanım haricinde Lightsync RGB desteğiyle klavyenizin bilgisayarınız ve oyunlarınız ile eş zamanlı olarak renkler arasında tepki vermesini ve masaüstünüzün daha canlı olmasını sağlayabiliyorsunuz. Oyunlara göre atanan otomatik profiller sayesinde elinizin altında belki de hiç dikkat etmediğiniz detayları klavye ile fark edebilirsiniz. Klavye üzerinde yer alan yerleşik profiller, oyun modu, ses ve multimedia kontrol tuşları ile hem çok hızlı hem de çok üretken biri haline dönüşmeniz de olası.

    Kablosuz bir klavye olarak en büyük dert bir kullanıcı için ne zaman şarj olacağı ve şarjın ortalama ne kadar gideceği diyebiliriz. 4 saat içinde tamemen şarj olan Logitech G915 TKL oynanabilirlik açısından 40 saatlik bir süre sunuyor. Pilin şarjının belli bir seviyenin altına düşmeye başladığında RGB renklerin otomatik olarak kırmızıya dönüşerek uyarı vermesi, Logitech G HUB üzerinden de ekranda uyarı çıkması gibi önemli bildirimler ile oyunun ortasında ansızın yakalanmanız engelleniyor.

    Logitech G915 TKL’i kutusundan çıkardığınızda klavyenin kendisi ile birlikte bir adet USB uzatma kablosu, mikro USB kablo, Lightspeed USB alıcısı çıkıyor.

    Fiziksel olarak baktığımızda ise Logitech G915 TKL, 368 mm uzunluğa, 150 mm genişliğe, 22mm yüksekliğe ve 810 gram ağırlığa sahip.

    Kablolu bir klavyeden daha fazlasını istiyor, masaüstünüzde daha az yer kaplasın, daha hafif olsun, kullanım ve performans açısından da beklenilenin fazlasını sunsun diyorsanız Logitech G915 TKL sizin için iyi bir tercih olabilir. Kablolu klavyelerden eksiği olmayan hatta fazlası olan bir ürün.

    Logitech G915 TKL eğer ilginizi çekti ise buraya tıklayarak satın alabilirsiniz.

    Ghostwire: Tokyo İlk bakış

    0

    Merakla beklediğimiz Ghostwire: Tokyo önümüzdeki günlerde oyuncularla buluşacak. Bu büyük buluşma öncesinde yapımı deneyimleme fırsatı yakaladık. Duyurulmasından bu güne baktığımızda bu karşılaşmada neler hissettim gelin şöyle bir masaya yatıralım oyunu.

    Öncelikle söylemek lazım Ghostwire: Tokyo herkese hitap etmeyebilir. Tokyo’nun mistik keyfini ve doğaüstü mevzuları sevmiyorsanız bu yapımdan tat almanız biraz zor diyebilirim. Oyunun tam sürümüne en yakın halini denediğimizi ve henüz bitmediği için burada bahsedeceğim şeylerin benim son kararım olmadığının, çıkışından sonra yine burada yazacağım asıl inceleme yazısında nihai fikirlerimi sunacağımı da belirtmek isterim.

    Birdenbire bastıran bir sis ile birlikte, Tokyo sokaklarında gergin ve bir o kadar da sıradışı ortamın oluşmasının akabinde hikayemiz başlıyor. İnsanların ruhlarının hapsolması ve özgür bırakılması gibi ikilem arasında gelişen ve insanların ortadan kaybolması gibi durumlarla sonuçlanan olaylar silsilesinin arkasından Tokyo halkının kaderini kurtaracak kişi olarak kendimizi buluyoruz. Fakat bu kader kurtarma kısmında da ruhani bir varlık ile iş birliği yapma suretiyle kendimizi olaya kaptırıyoruz.

    Oyunun başında etkileyici bir hikaye anlatımı ile hem yeteneklerimizi hem de düşmanlarımızı tanımaya başlıyoruz. Oyun mistik ve ruhani öğeleri oldukça iyi bir şekilde harmanlamış ve görünen kadar oynanışı da oldukça keyifli. Ana karakterimiz Akito ve onun bedenini paylaşan KK ile bir denge içerisinde var olup ilerliyoruz. KK tarafından Akito’ya kazandırılan element bazlı saldırılar ve savunma güçleri sıradan bir insanın ötesinde durmasını sağlıyor. Çoğu oyunda olduğu gibi burada da ufak tefek saldırılarla başladığımız serüvende bir yerden sonra ortalığı ayağa kaldıracak güçte elementleri silkeleyecek bir saldırı şekline kavuşabiliyoruz. Saldırılarımızın daha da güçlenmesinin en basit sebebi karşımızdaki düşman sayısının hatırı sayılır ölçüde ve güç ölçeğinde artış göstermesi diyebiliriz. Kademeli olarak oyun sizi bir dizi aksiyon aşamasında yukarı doğru taşıyor. Bu taşıma oyundan alacağınız doygunluk seviyesini de üst noktalarda kesiştiriyor.

    Buraya kadar anlattıklarımdan oyunun mistik bir aksiyon oyunu olduğunu düşünmenizi istemem, yapımın hikaye odaklı ve etrafı gezip araştırmalar yapabileceğiniz, ana görev ve yan görev mantığı ile derlenip toparlanmış bir yapısı var. Ana görev akışının yapısı kadar yan görevlerin ilginçliği de sizi bu mistik sis içinde tatlı şaşkınlıklara sürükleyecek diye düşünüyorum.

    Özellikle hikayeye odaklandıkları bir aşamada şehir tasarımını çok iyi oluşturmuşlar. Öyle ki benzer oyunlarda insanların varlığı ve kalabalığı size çok şey anlatırken, bu yapımda insanların yokluğunda oldukça güçlü bir gerginliği ve meraklanmayı tetikleyici unsur olarak ensemizde hissettiğimiz bir nefes olmuş diyebilirim. Aynı şekilde bu gergin ve heyecanlı ortamda oyunun içinde Ability, Ethereal Weaving ve Equipment yapısının bulunması sizi farklı kombinasyonlar ile hareket edebilecek kıvama getiriyor.

    Ben ilk gördüğüm günden beri bu yapımın bina içi aksiyonlarında paranormal olayları ilginç bir şekilde F.E.A.R ‘a benzettim. Bir bağı var mı bilmiyorum ama aynı gerginliği yaşadığımı söyleyebilirim.

    Görsel olarak oldukça doyurucu olduğunu söylemek lazım. İlk bakışı PlayStation 5 özelinde deneyimledim ve PS5 tarafında gördüğüm en güzel gözüken yapımlardan biri. Oyun çıktıktan sonra Hem PlayStation 5 hem de PC tarafında oynanabilir olacak.

    Görselliği kadar oluşturduğu ambians ve ses / müzik kombinasyonları da sizi bu tedirgin edici, tüylerinizi diken diken hale sokan anlık sahne tasarımları ile oradaymışçasına etkileyebiliyor.

    Şimdilik kısa bir bölümünü deneyimleyebildiğimi Ghostwire: Tokyo insanı meraklandıran ve kuşkular içinde sandalla dolaşıyormuşçasına ruh haline büründüren bir yapım. Oyunun çıkışından sonra asıl inceleme ile neler göreceğimizi de oldukça merak etmemi sağladı.

     

    Başarılı makro fotoğraflar çekebileceğiniz orta sınıf telefonlar

    Fotoğraf çekmeye yeni başlayan herkesi en çok heyecanlandıran ve çekmek istediği türlerden biri olan makro fotoğrafçılık son yıllarda giderek daha popüler hale geldi. Ağırlıkla sanatsal bir hava veya çarpıcı bir etki yaratmak için kullanılan bu fotoğraf türü kısaca, bir objenin ya da subjenin tamamının ya da belirli bir parçasının gerçekteki boyutundan çok daha büyük ve tüm ayrıntılarını göz önüne serecek şekilde fotoğrafının çekilmesi olarak ifade etmek mümkün. Çıplak gözle göremeyebileceğimiz ya da dikkatimizden kaçabilecek tüm detayları ön plana çıkarabildiğimiz makro fotoğraflar çekebilmek eskiden çok daha zordu, çünkü daha fazla ekipman gerekirdi. Elbette ayrıntıları kusursuz düzeyde yakalayabilmek ve profesyonel kareler yakalamak için özel lensler hala gerekli. Ancak gelişen teknoloji sayesinde bugün birçok akıllı telefon sahip oldukları güçlü lenslerle kullanıcısının mükemmel makro fotoğraflar çekmesini sağlıyor.
    Örneğin gerçekten çok küçük bir şeyin fotoğrafını çekmek istiyorsanız, akıllı telefonunuzdaki makro kamerayı kullanarak bunu güzel bir şekilde yakalayabiliyorsunuz. Yakınlaştırılan görüntüler, akıllı telefonunuzdaki diğer kameralarla alacağınızın aksine, tüm ayrıntıları bozulmadan ve mükemmel kalitede çıkıyor. Makro fotoğrafçılıkla ilgileniyorsanız, bu haftaki yazımda bu fotoğraf türünde başarılı fotoğraflar çekebileceğiniz orta segment akıllı telefonları bir araya getirdim.

    Redmi Note 10 Lite
    Redmi Note 10 Lite, iyi kameralara sahip bütçe dostu bir akıllı telefon. 2 megapiksel makro sensöre, 48 megapiksel ana kameraya, 8 megapiksel ultra geniş açılı lense ve 2 megapiksel portre lensine sahip. Akıllı telefon 6.67 inç FHD+ ekrana sahip ve özçekimler için 16 megapiksel ön kamerası ile dikkat çekiyor. Bu kamera HDR desteğine ve YouTuber’ların seveceği vLog moduna sahip. 18W hızlı şarj desteği ile gelen telefonun pili ise 5260 mAh. Ayrıca bu akıllı telefon ile 4 GB RAM ve 64 GB dahili depolama alanına sahip oluyorsunuz. Redmi Note 10 Lite, iyi bir kameralı akıllı telefon isteyenler için önerilen bütçe dostu bir seçenek olarak öne çıkıyor.

    Samsung Galaxy M31

    Samsung Galaxy M31, makro kameralı bir akıllı telefon almak isteyenler için iyi bir seçenek. Arkada 4’lü kamera kurulumu bulunduran telefon, ana kamerasıyla 64 MP’lik fotoğraflar çekebiliyor. Cihazın 5 megapiksel makro kamera, 8 megapiksel ultra geniş açılı lens ve 5 megapiksel derinlik kamerası var. Hem arka hem ön kamerasıyla 4K video kaydı yapılabilen Galaxy M31’in ekranında damla çentikle yer alan ön kamerası da 32 MP ölçüsünde. f/2.0 diyaframlı ve 26 mm’lik ön kamera ile de özellikle gündüz dışarıda yapacağınız çekimlerde hoş fotoğraflar yakalayabiliyorsunuz Samsung Galaxy M31 ayrıca 6,4 inç FHD+ Süper AMOLED ekrana sahip. 6.000 mAh pil ile gelen akıllı telefonun, 128 GB dahili depolama ile 8 GB RAM desteği var. Galaxy M31 akıllı telefon makro fotoğrafçılık için de düşünülebilir.

    OnePlus Nord CE 5G

    OnePlus Nord CE 5G, makro kameralı bir akıllı telefon almak isteyenler için bir diğer seçenek olabilir. Cihaz, 64 megapiksel birincil kamera, 8 megapiksel geniş açılı lens ve 2 megapiksel makro sensörlü üçlü kamera kurulumuna sahip. Selfie’ler için OnePlus Nord CE 5G, 16 megapiksel ön kamera ile geliyor. 90Hz yenileme hızına sahip 6.43 inç FHD+ ekrana sahip akıllı telefon, 8 GB RAM ve 128 GB dahili depolama ile eşleştirilmiş Qualcomm Snapdragon 750G 5G işlemci tarafından destekleniyor. OnePlus Nord CE 5G ayrıca Warp Charge 30T Plus ile 4.500 mAh pil içeriyor ve 3.5 mm kulaklık jakı ile birlikte geliyor.

    Oppo A31

    Uygun fiyatlı bir diğer orta segment telefon Oppo A31, 2 megapiksel makro lens ile birlikte 2 megapiksel derinlik kamerası ve 12 megapiksel birincil kamera ile birlikte geliyor. Selfie’ler için 8 megapiksel ön kamerası mevcut. Akıllı telefon, üstte katmanlı Corning Gorilla Glass 3 bulunan 6.5 inçlik bir ekrana sahip. 6 GB RAM ve 128 GB dahili depolama ile eşleştirilmiş MediaTek Helio P35 işlemci tarafından destekleniyor. Oppo A31, makro kameralı bir akıllı telefon için bütçe dostu bir seçenek.

    Vivo Y33s

    2 megapiksel makro sensöre ek olarak, 50 megapiksel birincil kamera ve 2 megapiksel derinlik sensörüne de sahip Vivo Y33s’in ön tarafta, özçekimler için 16 megapiksel kamerası var. Akıllı telefon 6,5 inç FHD+ ekrana sahip ve MediaTek Helio G80 işlemciden güç alıyor. Ayrıca 18W hızlı şarj desteğine sahip cihazın pili 5.000 mAh gücünde. Makro çekimler için iyi bir kameralı cep telefonu isteyenler için Vivo Y33s iyi bir alternatif olabilir.

    Netflix Benzeri Ücretsiz Film Servisleri

          Filmleri ve TV şovlarını ücretsiz izlemek için Netflix benzeri internet servisleri bulunuyor.  Bilgisayar veya akıllı telefon dışında, film ve TV şovlarını izlemek için özel bir cihaza da ihtiyacınız bulunmuyor. Netflix benzeri ücretsiz film izlenilebilen bu servislerde abonelik olmadığından, filmlerde reklam gösterilebiliyor. Netflix Alternatifi Ücretsiz Film Servisleri

          Netflix benzeri ücretsiz film izlenebilecek servislere örnekler vererek devam edelim.

    TubiTV

    source: tubitv.com

          TubiTV, isteğe bağlı binlerce film ve TV şovu sunuyor. Genel olarak, ücretsiz film hizmeti veren çoğu servis de olduğu gibi, Tubi’de gişe filmlerinin en son sürümlerini sunmuyor. TubiTV’de harika bir arama işlevi bulunuyor. Birkaç karakterden oluşan rasgele bir kelime girildiğinde, ilginç ve tanıdık gelmeyen başlıklardan oluşan bir içerik listesi sunuluyor.

          Tubi’yi popüler Roku, Apple TV, Amazon Fire TV, Xbox, Playstation ve Chromecast cihazlarında kullanabiliyorsunuz. Ayrıca, TiVO, Android TV, Xfinity ve Cox Contour için de uygulamaları bulunuyor.

          Samsung, Sony gibi akıllı TV’lere Tubi uygulaması yüklenebiliyor. Diğer taraftan, Tubi’yi  standart bir web tarayıcısından da izleyebiliyorsunuz.

    Roku Channel

    source: therokuchannel.roku.com

          Roku Channel’da ücretsiz filmler, TV şovları, canlı TV yayınları bulunuyor. Bir Roku TV ya da akıllı TV’niz varsa, Roku cihazınıza herhangi bir kanal ekler gibi Roku Chaneel’ı da ekleyebiliyorsunuz.  Roku cihazınız olmasa bile içerikleri bilgisayardan veya mobil cihazlarınızdan ücretsiz olarak takip edebiliyorsunuz.

          Filmlerin bazılarında reklam bulunuyor. Platforma eklenecek yeni filmler için geri sayım hizmeti veriliyor. Platformdaki filmlerin yüksek çözünürlükte ve kaliteli olduğunu söyleyebilirim.

          Sitedeki filmleri ararken, kategori veya popülariteye göre sıralama gibi hizmetler bulunmasa da, oyuncu veya yönetmen arayabilir, bu ay eklenen trend video ve başlıkları görebilirsiniz.

    Plex

    source: watch.plex.tv

          Plex, ilk bakısta göründüğünden çok daha büyük bir servis olarak öne çıkıyor. Ücretsiz orijinal büyüklükte filmlere ek olarak, TV şovları, podcast’ler, canlı TV ve evde medya servisi olarak hizmet veren ilgili yazılımlara ev sahipliği yapıyor.

          Şu an arşivinde 20.000 den fazla ücretsiz film ve TV şovu bulunuyor.  Aksiyon ve suç gibi geleneksel  türlerle birlikte, sinema, aktör veya kanala göre de sıralama yapabiliyorsunuz.

          Film izleme sayfasında, tam oyuncu listesi, incelemeler ve fragman gibi filmin tam bir resmini oluşturan içerikler bulunuyor.

          Filmlerin tümünde olmasa da çoğunda altyazı bulunuyor. Kullanıcı hesabı gerekmeyen platformda kolay pasif izlemek için liste de oluşturulabiliyor.

    IMDb TV

    source: www.amazon.com

          IMDb, kapsamlı film bilgileri ve fragman veri tabanıyla tanıtmış olsa da, aynı zamanda ücretsiz film ve TV şovu arşivine sahiptir. Amazon’un Prime Video web sitesinden erişilebilen IMDb TV’de; en son eklenenler, en popüler, IMDb Orijinalleri, haftanın filmleri, kanallar ve türler gibi içeriklere göz atabiliyorsunuz. 

          Servisteki video oynatıcısı; altyazıları açmaya, altyazının ekranda görünme şeklini ayarlamaya, video kalitesini değiştirmeye ve tam ekran moduna geçmeye olanak sağlıyor.

          Twitter takip için @salihertugrul   YouTube kanalım

    Ghostwire: Tokyo öncesi özel röportaj

    0

    Yakın zamanda oyunseverler ile buluşacak olan Ghostwire: Tokyo için size özel bir röportaj hazırladık. Türkiye’den sadece bizim katıldığımız özel bir oturumda oyun yönetmeni Kenji Kimura ve yapımcı Masato Kimura sorularımızı cevapladı. Mistik bir yapısı olan Ghostwire: Tokyo hakkında ilginç bilgileri yazının ilerleyen kısımlarında bulabilirsiniz.

    Ghostwire: Tokyo hikayesinde tema ve lokasyon seçiminizi etkileyen ne oldu, bu seçimlere ilham veren yapımlar hangileri?

    -Bu soru için “sıradanların arasında dolaşan sıradışı”yı tasvir etmekten yanayım, zira oyunun vizyonu tam olarak bu idi. Tokyo’yu ve Shibuya’nın merkezini seçtik, şu hepinizin mutlaka bildiği o inanılmaz kalabalık merkez kavşağı olan meydan. Eğer etrafta dolaşmaya devam ederseniz evlerin bulunduğu daha küçük mahalleler, ofis binaları gibi yapıların olduğu yerlere gidiyorsunuz. Tokyo bu bağlamda oldukça ilgi çekici bir yer.

    Bir köşeyi döndüğünüzde aniden bambaşka bir yere geldiğinizi hissedebiliyorsunuz. Bazen binaların arasında bir çift Jizo heykeli oluyor, bazen de bulunduğunuz ortam başlı başına bir türbe gibi hissettiriyor, kutsal ve soğuk. Bu deneyimi oyuncuya vermek, ve Tokyo’daki bu hissi oyuna katmak istedik. Böylece dünyanın her yerinden oyuncular Japonya’ya gelmek zorunda kalmadan bu atmosferi tadabilecekler. Soruya dönecek olursak, ilhamdan bahsedelim, en büyük ilham kesinlikle Tokyo’nun kendisi.

    Diğer ilham kaynaklarından bahsedecek olursam, çocukken gördüğüm şeyler de bu listede. Tokyo’da büyüdüm ve şehrin kendisi zaten oldukça büyük bir etki sahibi. Şehrin haricinde birçok kitap ve manga okudum, çokça TV izledim, örneğin ben çocukken Pazar sabahları 8’de bir çizgi film kanalı vardı ve orada “Gegege No Kitaro” adlı bir anime vardı. Bu animenin konusu “Yokai” (Japon kültüründe doğaüstü varlıklar ve ruhlar) idi.

    Çocukluğum bu tür yapımlarla geçti. Onun dışında Japonya’da özellikle 80’ler ve 90’larda okült temalı olgular çok revaçtaydı. Gerçekten ilginç bir zamanda büyüdük. Tüm bu ilham kaynaklarını bir araya getirecek olursak yine nihayetinde Tokyo şehrinin tamamına çıkıyoruz. Oyunun geliştirme aşamasına bakacak olursak Shibuya istasyonunu ve etrafındaki bölgeyi oldukça aslına uygun bir biçimde yarattık, haritaya baktığınızda da bunu görebiliyorsunuz. Her yeri gezdik, araştırdık, ilginç noktaları not aldık ve neden ilginç olduklarını da bir kenara yazdık. Bunu yaparken Tokyo’nun aslında ne kadar harika olduğunu bir kez daha keşfetmiş olduk. Tokyo’da yeniden keşfettiğimiz birçok şey oldu çünkü bunların olduğunu temelde bilseniz de odaklandığınızda gördüğünüz şeyler bambaşka oluyor.

    Mesela binaların arasındaki Jizo heykellerinin yanından günlük olarak geçerken bunlar hakkında bir şey düşünmüyorsunuz ama durup sadece onlar hakkında düşündüğünüzde ortaya çıkan manzara bambaşka oluyor. Öte yanda sadece turistik bir gezi ile etrafı görür gibi gezdiğinizde görmeyeceğiniz yerler var. Apartman komplekslerinin olduğu alanlar ki bazıları hükümet tarafından yürütülen topluluklar oluyor, yoksul insanların evlerinin bulunduğu varoş bölgeler vs. her zaman ilginç şeyler barındırıyorlar.

    Bazı eski evlerin ve bina yığınlarının harika mimarileri var. İnsanlar buralarda yaşıyorlar. Bazen de devasa yükseklikte binalar oluyor, bunlar genelde hükümet tarafından modernize edilen ofis blokları. Yani bu şehir gerçekten de bir numaralı ilham kaynağımız oldu.

    Ghostwire: Tokyo’da oyuncuya aktarmak istediğiniz içerik önceliği oynanışta mı olacak, yoksa atmosfer ve hikayede mi?

    -Oyunu yaparken paranormal bir Tokyo şehrinde dolaştığınız hissini keyifli bir biçimde vermek istedik. İlk olarak Tokyo’nun manzarasını oluşturduk. İlk amaç şehri gezerken oyuncuların paranormal bir Tokyo’yu görmekten keyif almalarıydı. Bu ilk öncelikti, oynanış ve hikaye bunun ardından geliyordu. Ancak bu sonuçta bir oyun, ve bir oyun olarak keyifli olmalı. Geliştirmedeki önceliklerden bahsettiğimizde bu oyun özelinde süreç oldukça sıradışı bir şekilde ilerledi. Bu normalde bir oyun geliştirme sürecinde görülmesi beklenen yapı değil. Normalde oynanışı önce yerine oturtursunuz ve ardından hikayeyi veya çevreyi etrafına yerleştirirsiniz. Bu yapımda biz önce manzarayı ve paranormal bir Tokyo’yu inşa ettik, yani işin usulüne bakılırsa bir oyunu yapmanın zor yoluydu bu. Kesinlikle daha fazla zaman alan bir süreç ve diğer yapımcıların bu yolu izlemesini tavsiye etmiyoruz. Yarattığımız şehre oldukça uyumlu bir oynanış sistemi bulduk, ve oldukça keyifli bir oyun yapabildik. Bu bağlamda son ürüne oldukça güveniyoruz.

    Ghostwire: Tokyo’da canlandıracağımız karakter nasıl bir yapıda olacak? Sıradan bir vatandaş gibi mi, yoksa halihazırda yaşanan olaylara daha önceden vakıf olan ve bu tür doğaüstü güçlerle ilgilenen savaşçı yapıda bir kişi mi?

    -Bu oyunda ana karakterimiz sıradan bir vatandaş. Karakterin herhangi bir paranormal gücü yok. Kısa cevap bu şekilde. Ancak sıradanlığın arasında dolaşan sıradışılık tasvirine dönecek olursak aniden insanların ortadan kaybolduğu devasa bir olaydan bahsediyoruz. Shibuya’da ve Tokyo’da büyük bir olay gerçekleşiyor. Bu olduğunda aynı zamanda bir “senpai”nin ruhu da orada bulunuyor. Olayların sorumlusu olan kötülüğün ne yapmaya çalıştığına dair bilgi sahibi olan, bir akıl hocası gibi davranan ve biraz da yaşlı olan “K.K.” ile birlikte bu olayları çözmeye çalışıyoruz. K.K., bir ruh olarak karakterimizin içine giriyor ve iki karakter kombinasyon halinde bu gizemi çözmeye çalışıyorlar.

    Ghostwire: Tokyo için ilerleyen dönemlerde içerik desteği ve benzeri eklentiler planlar dahilinde mi, yoksa oyun bu bağlamda çıkış sonrası görülen hataların düzeltilmesi dışında “tek atımlık” mı olacak?

    -Henüz karar vermedik, zira oyun ancak bitti. Tatmin edici bir deneyim vermek adına yaratmak istediğimiz her şeyi yarattık. Oyuncuların sonuna kadar keyifle oynayacağını düşünüyoruz. Zaman içinde gelecek olan tepkilere de bakarak oyunun durumuna ve firmanın tutumuna göre bu konu önem ve öncelik kazanabilir. Geliştiriciler olarak oldukça ilgi çekici bir deneyim yarattık ve olabildiğince fazla sayıda insanın bunu görmesini istiyoruz. Zaman geçtikçe geriye dönüp bakarken daha fazlasının olup olmaması gerektiğini de daha iyi görebileceğiz. Bunu söylemek için henüz erken, ancak şimdilik oyunu istediğimiz gibi bitirebilmiş olmaktan ötürü mutluyuz.

    Oyunun anlatımında mistik bir hava çoğunlukta görünüyor. Bu gerçekten böyle mi yoksa bu tip sahneler belirli yerlerde karşımıza mı çıkacak?

    -Oyunda Tokyo daha dominant bir noktada, oynanış şehirdeki keşif üzerinden ilerliyor, haliyle Tokyo’yu gezip etrafta ilginç olan, bazen paranormal olabilen veya olmayan şeyleri görüp eğer paranormal ise orada yapabileceğiniz bir şey olup olmadığına baktığınız bir çizgi olacak. Bunların bazıları sizi “Athena” olarak adlandırdığımız farklı bir dünyaya çekecek, kısaca “var olan bir diğer dünya”. Bu kısım daha ziyade işin sosu kıvamında, yani oyunun merkezi bu içerik değil. Şehri gezerken bir köşeyi döndüğünüz anda bambaşka bir dünyaya adım attığınız hissini vermek istedik, bu deneyim için de bu dünyayı yarattık. Yani bunlar oyunun dominant olan kısmı olmayacak.

    Tengu yeteneği sadece keşif anında değil, savaş esnasında da işe yarayacak türden bir yetenek gibi duruyor, Tengu için Ghostwire: Tokyo’nun ‘dodge’ mekaniği demek hatalı bir söylem olur mu?

    -Tengu’ya gelirsek, biz Tengu’yu bir savaş mekaniği ya da sıyrılma mekaniği olarak düşünmedik. Tengu genel olarak bir keşif aracı, yani haritada dikey olarak hareket etmenizi sağlıyor. Sanbox kıvamında bir harita olduğu için keşfedebileceğiniz birçok yer olacak, hem yatay hem dikey düzlemde çatı tepelerinde gezebileceksiniz. Bu bağlamda Tengu sizin yardımcınız olacak. Oyuncular eğer oynanış konusunda beceriklilerse tabii ki Tengu mekaniğini savaştan sıyrılma amacıyla da kullanabilirler, ancak bunun için bir hayli çevik olmaları gerekecek. Bu beceriyi bu şekilde kullanmak isterseniz tavsiyemiz düşmanlara atış yapmaya devam etmeniz yönünde, böylece onlar sendelerken kaçmak için vaktiniz olacak. Bir diğer ipucu ise Su saldırıları, bu saldırı bir pompalı tüfek saçması gibi dağılıyor. Eğer düşmanlar size çok yakınlarsa Su saldırıları ihtiyacınız olan alanı yaratacak ve eğer savaştan uzaklaşmak istiyorsanız size bu pencereyi sağlayacak. Oyunda Akito ve KK’in ilişkisine baktığımızda ise aradaki bağ zaman içerisinde daha güçlü bir hale geldikçe ana karakterin becerileri de seviye olarak yükselecek ve bu becerilerden biri de Tengu olacak. Oyuna ilk başladığınızda Tengu ile sadece gözle görebildiğiniz tutunma noktalarında bu hareketi gerçekleştirebilirken bu beceriyi geliştirdiğinizde neredeyse kafanıza esen her tutunulabilir nokta üzerinde bir Tengu tutunma noktası oluşturabilecek ve bu beceriyi kullanabilir hale geleceksiniz. Açıkçası bunu da yapmanızdan yanayız zira oyunda keşif önemli bir yer tutuyor, kesinlikle Tengu işlevselliğini kullanmak ve çatı tepelerinde gezinmek oyundan aldığınız keyfi katlayacaktır. Son olarak, eğer Tengu mekaniğini sıyrılma amacıyla kullanabiliyorsanız muhtemelen oyunda oldukça iyisinizdir ve bu izlemesi keyifli video sahneleri yaratabilir.

    Heyecanla beklediğimiz Ghostwire: Tokyo bize değişik deneyimler sunacak gibi duruyor. Bu röportajın gerçekleşmesi aşamasında bizlere yardımcı olan Bethesda Türkiye ekibine teşekkürler.

    Metaverse eğitim dünyası nasıl etkileyecek?

    Bugünlerde teknoloji dünyasının gündemi Metaverse! Peki bu teknoloji günlük hayatımızı nasıl etkileyecek? Çocuklarımızı Metaverse evreninde nasıl yetiştireceğiz? Bu hafta online eğitimin geleceğini ve Metaverse teknolojisinden nasıl faydalanabileceğimizi yazdım. 

    Metaverse’i inşa eden teknolojiler

    Metaverse kelimesi kulağa uzak geliyor olabilir ancak onu hayata geçiren teknolojiler zaten hayatımızda yer alıyordu. Metaverse sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve 3D modelleme dahil olmak üzere birçok teknolojiyi kapsayan bir yapıya sahip. Metaverse sağladığı kapsayıcılık sayesinde geleneksel öğrenmenin sınırlarını daha önce hiç görmediğimiz kadar zorluyor.

    Metaverse’i ortaya çıkaran bu iki teknolojinin benzer yanları olduğu gibi bazı önemli farklılıkları da bulunuyor;

    Sanal gerçeklik: Bir görüntüyü doğrudan kullanıcının gözlerinin önüne yansıtan ve sanal bir dünyada VR gözlükler aracılığıyla görüntülenen 360 ortamları içerir.

    Arttırılmış gerçeklik: VR ile fiziksel gerçeklik arasında bir geçiş rolü oynar. Artırılmış gerçeklikte dijital görüntüler gerçek dünyada gösterilir.

    VR, kullanıcıyı gerçekçi hissettirebilen bir ortamın içine çekerken, AR ise sanal dünyaları fiziksel ortamlara taşıyor. Bu araçların her ikisi de Metaverse merkezinde yer alan önemli parçalardır. 

    Eğitimde Metaverse teknolojisinden nasıl yararlanabiliriz?

    Eğitimciler, dönüştürücü teknolojiyi sınıf eğitimine dahil etmenin yollarını arıyor ve Metaverse bu kapsamda eğitimcilere bir kapı açıyor!

    Birçok sektörde olduğu gibi eğitim alanında gelişen yeni teknoloji trendleri öğretmenlerin geleneksel dijital araçları kullanarak ders anlatımında bir resim veya video göstermesi veya kitaplardan okumasının ötesinde “Metaverse” olarak adlandırılan bir sanal bir dünya vadediyor. Metaverse, öğrencilerin geleneksel sınıflarda okudukları bilgileri dijital olarak simüle edilmiş bir ortamda fiziksel olarak deneyimleyebilmeleri niteliğini taşıyan bir teknolojidir.

    Tüm bunlar çığır açan AR, VR ve 3D teknolojilerinin bir araya gelmesi ile mümkün hale geliyor. Öğrenciler dijital olarak yerleri ziyaret edebiliyor veya kitaplarda okudukları anıtları, çağları, keşifleri ve savaşları deneyimleyebiliyorlar. Böylece Metaverse geleneksel öğrenmeyi çok ilgi çekici ve akılda kalıcı hale getiriyor. Metaverse’de en ilgi çeken boyut, sanal, işbirlikçi ve görev odaklı öğrenim sayesinde öğrencilerin daha iyi ve hızlı bir şekilde öğrenmesini sağlıyor. Metaverse, gerçek dünyadaki bir sınıf kadar çeşit ve etkileşimi mümkün kılabiliyor. Bu sayede, her öğrenciyi uygulamalı öğrenme fırsatlarıyla destekleme esnekliğine sahip olabileceğimiz anlamına geliyor.

    Metaverse’de öğretmenler kolaylaştırıcı, gözlemci ve rehber rolünü oynuyor. Bir öğretmen, öğrencilerin bireysel olarak güçlü ve zayıf yönlerini bilerek, her çocuğun öğrenme stillerine hitap eden ders planları seçebiliyor veya oluşturabiliyor.

    Metaverse ile Öğretme ve Öğrenme Nasıl Dönüşecek?

    1. Gerçek hissettiren çevrimiçi sınıflar

    Çevrimiçi sınıfların geleneksel bir düzene göre belirli avantajları olsa da bazı öğrenciler çevrimiçi sınıflarda sınıf ortamından kopuk hissedebiliyorlar. Eğitimciler, AR/VR ile gerçeğe yakın nesnelerle sanal sınıflar oluşturabiliyorlar. Metaverse sınıfları, öğrencilerin gerçek hayattaki bir sınıfta yapabilecekleri her şeyi yapmalarına olanak tanıyor.

    Ayrıca, Metaverse gerçekçi avatarlarıyla çevrimiçi bağlantıyı yeni bir düzeye taşıyor. Öğrenciler gerçek bir kişiyi taklit eden avatarlar oluşturulabiliyor, özelleştirilebiliyor yani öğrenciler/öğretmenler günlük yaşamlarında olduğu gibi kıyafetlerini, saç stillerini vb. değiştirebiliyor. 

    1. Çapraz iş birliği ve ekip çalışması

    Metaverse öğrencileri, yerleri ve fikirleri birbirine bağlamak için tasarlanmıştır. Öğrenciler Metaverse sınıflarında iş birliği yapabiliyor, arkadaşlarıyla iletişim kurabiliyor ve sorunları çözmek için birlikte çalışabiliyorlar.

    Eğitimde Metaverse kullanmanın faydaları nelerdir?

    Metaverse’in eğitimdeki en büyük faydası, sunduğu fırsatlar oluyor; Öğrencilerin deneyim kazanmasına ve sınırsız pratik yapmalarına olanak veriyor. Böylece onların hafızasına yerleşerek öğrenmeyi daha etkili hale getiriyor. Metaverse ortamında kullanılan teknolojiler de öğretmenlere yardımcı oluyor ve zamandan tasarruf etmelerine olanak tanıyor. Metaverse ortamlarının sağladığı bazı diğer faydalar da aşağıdaki gibi karşımıza çıkabiliyor;

    • Disiplinler arası öğrenmeyi teşvik etme,
    • Çapraz iş birliği ve ekip çalışmasını teşvik etme,
    • Kişiselleştirilmiş öğrenme fırsatları,
    • Öğrenmeyi eğlenceli ve ilgi çekici kılma.
    • Gerçekçi tasarlanmış öğrenme alanları oluşturma

    Metaverse sınıflarında zSpace ile eğitim 

    Sınıf günümüzde artık sadece bir oda değil. Artık öğrenciler ve öğretmenler duvarlarının ötesine geçerek öğrenme deneyimlerine ulaşabiliyorlar. Öğrenciler, sanal gerçeklik (VR) gözlüklerini kullanarak tarihin farklı dönemleri veya bir arabanın motorunun iç işleyişi hakkında tamamen sürükleyici dersleri keşfedebiliyorlar. Öğrenciler, saha gezisindeyken artırılmış gerçeklik (AR) ile tarihi olaylar hakkında bilgilerle birlikte bölgenin eskiden nasıl göründüğünü görebiliyorlar. Ancak aynı saha gezisi sırasında karma gerçeklik (MR) teknolojisini kullandıklarında, öğrenciler artık sanal tarihi binalarla fiziksel olarak etkileşime girebiliyor ve dijital eserleri de seçerek inceleyebiliyorlar.  

    Metaverse’de, sanal ve artırılmış gerçeklik tabanlı kapsamlı eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler için benzersiz bir öğrenme deneyimi sunuyor.  Bu düzeyde sunulan VR/AR tabanlı eğitim uygulamalarını içeren zSpace gibi Karma Gerçeklik (MR) teknolojilerinin eğitimde kullanılmasının önemi bir kez daha ön plana çıkıyor. 

    Bir dairenin alanını hesaplamayı öğrenen bir öğrenci, sanal görüntüleri yeniden boyutlandırabiliyor ve alanın yarıçapa göre nasıl değiştiğini zSpace ile gözlemleyebiliyorlar. Fen derslerinde hücreler hakkında bilgi edinen öğrenciler, zSpace ile çok boyutlu hücre organellerini keşfedebiliyorlar. 

    Bu kapsamda, öğrenciler belirli bir makinenin nasıl oluşturulduğunu veya moleküler düzeyde bir sürecin nasıl gerçekleştiğini sanal ortamda etkileşimli olarak görebiliyor veya deneyimleyebiliyorlar. Derslerdeki bu gibi etkileşimli ve sürükleyici deneyimler, öğrencilerin dersleri hatırlama olasılıklarının daha yüksek olmasını sağlıyor.

    Sonuç olarak Metaverse’in eğitim için vaadi, öğrenmeyi daha kapsamlı, ayrıntılı, gerçekçi, işbirlikli, uyarlanabilir, etkileşimli ve eğlenceli hale getirerek ve öğretimi güçlendirerek kalıcı hale getirmektedir. Artık öğrenciler ve öğretmenler Metaverse sayesinde duvarlarının ötesine geçerek gerçekçi tasarlanmış, çok boyutlu ve etkileşimli öğrenme deneyimlerine ulaşabiliyorlar.

    MIUI 13 nihayet beklenen Xiaomi modeline geldi!

    Xiaomi, geçtiğimiz yılın sonlarında MIUI 13 güncellemesini kendi ülkesinde, yani Çin’de kullanıcılar ile buluşturmuştu. Bundan kısa bir süre sonra, yani Ocak 2022 itibariyle güncellemeyi küresel olarak dağıtmaya başlayan şirket, ilk dağıtım etabında çok sayıda modeline yükseltme hakkı tanıdı. Şu anda Xiaomi, güncelleme dağıtımında ikinci aşamaya geçerken; birçok modelin yeni kullanıcı arayüzüne erişim hakkı kazandığı biliniyor.

    Uzun süredir güncelleme alması beklenen bir telefon daha MIUI 13 kullanıcı arayüzüne erişme fırsatı yakaladı. Xiaomi’nin alt markası olan POCO’nun popüler bir modeli, Avrupa sürümünde güncellemeye erişim sağladı. Çok satan POCO X3 Pro modeli, nihayet MIUI 13 güncellemesini aldı. Öte yandan bu cihaza sahip kullanıcılar, Android 12 güncellemesini de telefonlarında gördü.

    V13.0.1.0.SJUEUXM kod adıyla POCO X3 Pro cihazlarına gelen MIUI 13 güncellemesi, şu anda Avrupa sürümünü satın alan kullanıcılarda etkin durumda. Eğer siz de bu modele sahipseniz, telefonunuzu hemen yükseltebilirsiniz. Ancak güncellemeyi yapmadan önce cihazınızı yedeklemeyi ihmal etmeyin!

    MIUI 13 alan tüm Xiaomi, Redmi ve POCO cihazları (Güncel liste)

    MIUI 13 alan tüm Xiaomi modelleri

    Xiaomi, MIUI 13 güncellemesini POCO X3 Pro modelinin Avrupa versiyonunda yayınladı. Bununla beraber şirket, yeni akıllı telefonlarının büyük bir çoğunluğuna güncellemeyi sunmuş oldu. Şu ana kadar güncellemeye hak kazanan tüm cihazlar şu şekilde:

    • Xiaomi Mi 11 Ultra
    • Xiaomi 11 Lite 5G NE
    • Xiaomi Mi 11 Lite 5G
    • Xiaomi Mi 11 Lite 4G
    • Xiaomi 11T Pro
    • Xiaomi 11T
    • Xiaomi Mi 11i
    • Xiaomi Mi 11
    • Xiaomi Pad 5
    • Xiaomi Mi Note 10 Lite
    • Redmi Note 11 Pro
    • Redmi Note 10 Pro
    • Redmi Note 10
    • Redmi 10
    • Redmi Note 8 (2021)
    • POCO X3 Pro
    • POCO X3 GT
    • POCO F3

    Xiaomi, uygun fiyatlı yeni telefonunu tanıttı!

    Xiaomi’nin 2019 yılında bağımsız bir marka haline getirdiği Redmi, K50 serisinin oyun odaklı K50 Gaming Edition modelinin ardından K50 ve K50 Pro modellerini de tanıttı. Peki serinin üst düzey özelliklere sahip Pro modeli kullanıcılara neler sunuyor? İşte özellikleri ve fiyatı…

    Redmi K50 Pro özellikleri

    Redmi K50 Pro; 6.67 inç QHD+ çözünürlüklü AMOLED panele sahip. Aynı zamanda ekranda 120 Hz tazeleme hızı mevcut.

    Redmi K50 Pro

    Akıllı telefon, MediaTek Dimensity 9000 işlemcisinden güç alıyor. 4 nm fabrikasyon süreci ile üretilen yonga seti; bir adet 3.05GHz Arm Cortex-X2 performans, üç adet 2.85GHz Arm Cortex-A710 ve 4 adet 1.8GHz Arm Cortex-A510 verimlilik çekirdeklerine sahip. Grafik arabirimi tarafındaysa 10 çekirdekli Arm Mali-G710 karşımıza çıkıyor. Böylelikle selefine kıyasla 4 kat performans artışı sağlanıyor.

    Cihaz, 8 GB RAM + 128 GB, 8 GB RAM + 256 GB, 12 GB RAM + 256 GB ve 12 GB RAM + 512 GB olmak üzere dört farklı opsiyonla satışa çıkıyor.

    Redmi K50 Pro

    Ön tarafta nokta şeklinde konumlandırılmış 20 Megapiksel selfie kamerası yer alırken, arkada OIS destekli 108 Megapiksel ana kamera,  8 Megapiksel ultra geniş açı ve 2 Megapiksel makro sensörden oluşan üçlü kamera kurulumu mevcut.

    Redmi K50 Pro, 120W hızlarını destekleyen 5.000 mAh’lik pilden besleniyor. Bunun dışında kutudan çıkar çıkmaz Android 12 tabanlı MIUI 13 arayüzünü çalıştıran akıllı telefonda parmak izi okuyucu ise yan tarafa konumlandırılmış. 3.5mm kulaklık girişi ise mevcut değil.

    Redmi K50 Pro fiyatı

    Redmi K50 Pro; siyah, gri, mavi ve yeşil renk seçenekleriyle toplamda dört opsiyonla kullanıcı karşısına çıkıyor. Akıllı telefonun fiyatlandırması ise şöyle;

    • 8 GB RAM + 128 GB – 472 dolar
    • 8 GB RAM + 256 GB – 520 dolar
    • 12 GB RAM + 256 GB – 567 dolar
    • 12 GB RAM + 512 GB – 639 dolar

    Acer TravelMate P2 dayanıklı tasarım ve ideal güvenlik sunuyor

    Acer TravelMate P2 serisi dizüstü bilgisayarlar, ofis dışında çalışmayı bir keyif haline dönüştürüyor.

    Taşınabilirlik ve dayanıklılık ile işe yönelik bir dizi kullanışlı özellik ve gelişmiş bağlantı seçeneklerini bir arada sunan TravelMate P2, artırılmış işlem gücü sayesinde sunduğu verimlilik ile göz dolduruyor. 

    20 mm’den daha ince ve yalnızca 1,6 kg ağırlığında olan TravelMate P2, dayanıklı kasasıyla her yerde rahatlıkla kullanılabilir bir dizüstü. TravelMate TMP214-53 modeli, 11’inci nesil Intel Core i5-1135G7 işlemci, 8 GB DDR4 RAM ve 512 GB’lık PCI Express SSD depolama imkanı sunarken TravelMate TMP214-53G modeli ise 11’inci nesil Intel Core i7-1165G7 işlemciye, 2 GB GDDR5 VRAM’li NVIDIA GeForce MX330 grafiklere ve 16 GB’lık DDR4 RAM ve ve 512 GB’lık PCI Express SSD depolamaya sahip. Her iki modelde de dikkat çeken FHD IPS ekran; artırılmış parlaklık, genişletilmiş kontrast ve mükemmel netlikte renklerle tüketicilere daha verimli bir kullanım sunuyor.

    Daha hızlı çalışma, üst düzey verimlilik ve fonksiyonellik sunan TravelMate P2 modelleri, 11’inci nesil Intel Core işlemciler ile öne çıkan performans sunuyor. Performansını uzun pil ömrü ile de destekleyen dizüstüler, 13 saate varan pil ömrü ile gün boyunca destek sunuyor ve sıklıkla şarj etmek zorunda kalmadan ya da kablolara bağımlı olmadan çalışmaya imkan tanıyor.

    Ofis dışında çalışıp da sıklıkla çevrim içi toplantılara katılan iş insanları için devamlı bağlantıda kalmanın önemi büyük. TravelMate P2 modelleri, gelişmiş Intel Wi-Fi 6 (802.11ax) teknolojisiyle standart Wi-Fi 5’e (802.11ac) göre 3 kata kadar daha yüksek hızlarla daha akıcı bir kablosuz deneyimi yaşatıyor. TravelMate P2; VGA, HDMI, USB Type-C ve en yeni Thunderbolt™ 4 gibi bağlantı noktalarının tümüne sahip.