Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 317

    Sanatçılar için teknolojik sahneler

    Etkinlik sektörü, son yıllarda dijital dönüşüm ve yeni teknolojilerin etkisi altında büyük bir değişim yaşıyor. Türkiye merkezli Koala Production şirketi, İbrahim Kandemir liderliğinde, etkinlik dünyasına getirdiği yenilikçi yaklaşım ve teknolojik çözümlerle dikkat çekiyor. Şirket, etkinliklerde kullanılacak sahne ve ışık sistemlerini tasarlarken, teknolojiyi bir araç olarak kullanarak müşterilere etkinliklerini önceden izleme fırsatı sunuyor. Bu, etkinliklerin daha önceden planlanabilmesini ve gerçekleştirilmesi sırasında herhangi bir aksaklık yaşanmasını engelliyor. Bu hafta Koala Production CEO’su İbrahim Kandemir‘le teknolojinin konser ve sahne sanatlarında kullanımı konuştuk. Sanatçılar için teknolojik sahneler nasıl hazırlanıyor, gelin birlikte öğrenelim.

    Koala Production CEO'su İbrahim Kandemir
    Koala Production CEO’su İbrahim Kandemir

    Teknolojiyi konser ve sahne sanatlarında nasıl kullanmaya başladınız?

    Kendimi bildim bileli müzik ve sahneler benim için bir tutku gibiydi. Ne zaman bir konser izlesem içimden bir ses “ben de bir gün böyle sahneler kuracağım” derdi. Bu alanda akademik bir eğitim olmadığı için liseden sonra kolları sıvadım ve deneyim kazanmak için iş hayatına atıldım. Her aile gibi benim ailem de başlarda karşı çıktı, hatta Türkiye’de çok kişinin duyduğu ‘müzikle uğraşana kız vermezler’ sözünü bana da söylemişlerdi. Bir süre bu öğütlere uyarak farklı alanlarda çalışsam da içimdeki ses hiç susmadı ve ben kendimi yine müziğin ve sahnelerin içinde buldum. Müzik dünyasının önde gelen isimlerinden Ajda Pekkan, Mustafa Ceceli, Sertab Erener gibi sanatçılarla da çalışma fırsatı elde ettim. Bu dönemde edindiğim deneyim ve birikimler ile bir prodüksiyon şirketi kurmaya karar verdim. Adana’ya dönerek 2011’de Koala Production’ı kurdum.

    Kendi işimi kurduğum sırada karşıma çıkan bir fırsat ile bambaşka bir yere evrildim diyebiliriz. Adana’da James Bond-Skyfall filmini çeken yabancı ekibe teknik destek sağladım ve güzel bir iş birliği başlatmış olduk. Gurur duyduğumuz ve şirketimizi ileri taşıyan bir deneyimdi. Bu ivme ile Antalya, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi kentlerde ofis açtık. Ben de bu süreçte doğduğum şehir olan İzmir’e taşındım. Bugün kentler arasında mekik dokuyarak prodüksiyon anlamında birçok başarılı işe keyifle imza atıyorum.

    Markalara sunduğunuz teknolojik farklılıklarını anlatır mısınız?

    Biz müşterilerimize hayallerini önceden izleme fırsatı yaratıyorum. Yaratıcılıkta en büyük farkın bu olduğunu düşünüyorum. Dünyada var olan teknolojik gelişmeleri ve tüm ilerlemeleri yakından takip ediyorum ve bu yenilikleri kafamda tasarlayıp projelerimde kullanmaya çalışıyorum. Depence2, Vectorworks ve Wysiwyg gibi yazılımlara ait bilgimle gerçekleşmesi muhtemel etkinlik fikirlerini şov öncesi izlenebilir hale getirebiliyorum. Projelerde yer alan ses, ışık, görüntü, lazer, pyro ve su içerikli şovları kullandığım farklı yazılımlar sayesinde programlayabiliyorum. Bu da müşterilerimize inanılmaz bir avantaj sağlıyor çünkü etkinlik canlı gerçekleşen ve tek seferde olup biten, tekrarı olmayan bir çalışma. Etkinlik sırasında bazı şeyleri görüp değiştirme şansı olmayacağı için biz bu şansı öncesinde müşterilerimize sunuyoruz.

    Etkinlik sektöründe neler oluyor, sektörü değerlendirebilir misiniz?

    Dünya çapında yapılan başarılı etkinlikler var. Ancak son zamanlarda etkinlik sektöründe ülkemizde güzel projelere imza atıldığını görüyoruz. Bunun en önemli örneği olarak, Tarkan’ın da yer aldığı, 2 milyon kişinin katıldığı İzmir kutlamalarını verebiliriz. Gerçekten çok büyük ve nefes kesici bir etkinlik oldu. Tabi bu konuda gelişmemiz gereken noktalar olduğunu düşünüyorum, Avrupa standartlarını yakalamamız gerekiyor. Bu yıl ikincisi gerçekleşen Yenikapı’da düzenlenen İstanbul Festivali de örnek olabilir, güzel çalışmalar yapılıyor. Sahne tasarımı tarafında İbrahim Kandemir Production Studio olarak destek verdik ve prodüksiyonu yönettik. Yakın zamanda bildiğimiz üzere Şampiyonlar Ligi finali gerçekleşti. Burada yurt dışından gelen ekiplerle, Türkiye’de yapılan işler arasında fark olduğunu görüyoruz. Türkiye’de yapılan işlerin daha profesyonel olarak yapılması gerekiyor. Herkesin kendi alanında uzman olduğu işi yapması gerektiğini düşünüyorum. Yurt dışında etkinliklerde sanat direktörleri, draft çizim yapanlar, set dizaynırları, koreograflar gibi büyük ekipler sadece sahnenin hayata geçmesi için çalışıyor. Türkiye’de ise herkes her işi yapmaya çalışıyor. Bakıldığında bunların her biri kesinlikle ayrı bir kalem. Bu nedenle Türkiye’de mesleki açıdan etkinlik sektörü gelişmiyor. Belirli alanlarda insanların kendilerini yetiştirmesi ve bu alanda yetişen insanların bir araya gelerek birlikte çalışmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

    Dijital dönüşüm sahneleri nasıl değiştirdi?

    Dijital dönüşümü sadece metaverse olarak görmemeliyiz, pek çok yeni teknolojiler var. Artık dünya bizi 3D bir algı içinde yaşamaya, 360 derece düşünmeye yöneltiyor. Eskiden sadece bakıp gördüğümüz kadarıyla yetiniyorduk. Ne kadar büyük yapılsa da interaktivite eksikti eski işlerde. Teknolojiyi öyle bir kullanmak istedik ki, artık insanlar etkinliğin sadece izleyicisi değil tamamen bir parçası olmalıydılar. Gelişmeler bizi farklı teknolojilere erişime zorluyor. Fransız bir ekip ile bir yazılıma imza attık ve artık hiçbir şey durağan olmayacak dedik. Yakın zamanda lansmanını planladığımız bir yazılım ile bir donanım oluşturduk. Tracking teknolojisi ile kameralarda sahnedeki insanları setliyoruz, xyz’deki datasını anlık alarak farklı ortama yansıtabiliyoruz, her türlü haberleşebilir dataya çeviriyoruz. Bu da bize anlık yaratım gücü veriyor. Bu sayede konuklara 360 derece bir deneyim sunuyoruz.

    Yenikapı İstanbul Festivali’nin sahnesini tasarladınız. Burada kullandığınız yeni teknolojilerden bahseder misiniz?

    İstanbul Festivali Sahnesi her sanatçının büyük şovlar gerçekleştirmesine olanak tanıyan bir etkinlik alanı. İlk sene de ülke şartlarına göre değerlendirdiğimizde iddialı festival sahnelerinden birini hayata geçirmiştik, şimdiyse sahne üzerinde teknoloji kullanımından sahne yapısında kadar her anlamda yaklaşık yüzde 70’e yakın iyileştirme yaptık, 40 sanatçı ile yeniliklerle birlikte harika bir etkinlik gerçekleştirdiğimize inanıyorum.

    İstanbul Festivali’nde bu sene tasarımımızın ana mottosu ‘’Sevgiyle sarıl/kucakla’’ oldu. Yukarı bir açıdan bakıldığında ellerini açmış ve tüm alanı kucaklayan 730 metrekarelik Curve devasa bir LED ekran tasarladık. Sahnemizin teknik tasarımı Vectorworks üzerinde tamamlandı. Festival sahnemizin 3D görselleştirmeleri ise DepenceR3 üzerinde hazırlandı. Bizim detaylı bir paylaşım klasörümüz var, her grubun kolayca sahne öncesi programlama yapabilmesi için erişilebilir ve yaygın tüm yazılım formatlarında hazırlık yapıyor ve bu klasöre aktarıyoruz. Bu şekilde ekipler İstanbul Festivali’ne daha hazır gelebiliyorlar.

    Dünyada ilklerden birisi olarak adlandırabileceğimiz Koala Production’un yeni yatırımı olan özel bir tracking sensorü de dahil ettik festival sahnesine. Bu önemli yatırım sahne üzerinde realtime olarak aynı anda 16 kişiyi track edebilme özelliğine sahip. Bu teknoloji sanatçıların sahnede muhteşem şovlara imza atmasını sağladı. Şunun altını çizmeliyim ki bu sistemde sanatçıların üzerine herhangi bir cihaz yerleştirmedik. Müziğe göre aksiyon alan görseller oldukça farklı ve büyüleyici bir atmosfer oluşturdu.

    Sanatçı ekipleri için de bir Festival Stüdyosu hazırladık. Randevu sistemi ile sanatçılar bu stüdyoda konserde kullanacakları şovlarını programladılar. VR gözlükler sayesinde sahneyi gözlemleme imkanına sahip oldular. Bu önemli bir deneyimdi.

    LG Beyaz Eşyalar en üst düzeyde enerji verimliliği sunuyor

    0

    LG Electronics (LG), IFA 2023’teki ‘Net-Sıfır Ev’de A sınıfı (ve üzeri) enerji verimliliği sunan geniş bir beyaz eşya serisini sunuyor. Daha sürdürülebilir bir yaşam için tasarlanan şirketin en yeni mutfak, çamaşır ve yaşam çözümleri, güç tüketimini, işletme maliyetlerini ve çevresel etkiyi azaltmaya yönelik artan ihtiyaca yanıt veriyor.

    LG’nin yeni önden yüklemeli çamaşır ve kurutma makinesi çifti, elektrik faturasını artırmadan çamaşırları temiz ve kuru hale getiriyor; çamaşır makinesi A-40 enerji derecesine1 ve kurutucu ise A+++-20 enerji derecesine sahip2. Gelişmiş çamaşır makinesi, yüzde 10 daha fazla kumaş koruması sağlamak ve giysilerin ömrünü uzatmaya yardımcı olmak için en uygun yıkama döngüsünü akıllıca seçen LG’nin AI Yıkama özelliğiyle gardırop ve çevresel sürdürülebilirliği destekliyor3. Hatta çamaşır yıkama döngülerinden kaynaklanan mikroplastik emisyonlarının yüzde 60’a kadarının su kaynağına girmesini önleyen özel bir döngüyle birlikte geliyor4.

    Bu arada, kurutucunun AI Dry özelliği çamaşır ağırlığını, kumaş türlerini ve nem içeriğini algılayarak farklı türdeki giysiler için optimize edilmiş kurutma süresi ve sıcaklığı ayarlayabiliyor. LG’nin Çift İnverter Kompresörüyle desteklenen TurboDry işlevi, çamaşırların daha hızlı kuruması için etkili bir seçenek oluşturuyor. Ayrıca yeni kurutucu, düşük Küresel Isınma Potansiyeli (GWP) ile bilinen R290 soğutucu akışkanını kullanıyor. Rahat bir kullanıcı deneyimi için hem çamaşır makinesi hem de kurutucu, yükseltilmiş bir LCD dokunmatik kontrol paneliyle donatılmış durumda.

    Güçlü Performansa Sahip Enerji Verimli Buzdolabı

    Bir diğer yüksek verimliliğe sahip olan yeni LG alttan donduruculu buzdolabı, A-20 enerji derecesine sahip5. Buzdolabı, hızı gerçek koşullara göre ayarlayarak etkileyici enerji verimliliği sağlayan Smart Inverter Compressor™ teknolojisiyle çalışıyor ve 10 yıl garantiyle geliyor. Son derece güvenilir olan kompresör aynı zamanda sınıfındaki6 diğer kompresörlerden daha az gürültü üretiyor, bu da daha sessiz bir buzdolabı ve daha huzurlu bir mutfak anlamına geliyor. LG’nin LINEARCooling™ özelliği, yiyeceklerin tazeliğini uzatmak için sıcaklık dalgalanmalarını ± 0,5 santigrat derece dahilinde tutarken DoorCooling+™, buzdolabının her köşesine hızlı ve eşit soğutma sağlıyor.

    Güncelleme desteği biten Xiaomi modelleri! Tüm liste

    Xiaomi, güncelleme konusunda en hareketli şirketlerden biri konumunda. Ürün yelpazesinin bir hayli geniş olması nedeniyle sürekli güncelleme haberleriyle karşılaştığımız firma, aynı zamanda diğer üreticiler gibi donanımsal açıdan yeni sürümleri çalıştırması pek de mümkün olmayan modellerin yazılım desteğini sonlandırıyor. İşte güncelleme desteği biten Xiaomi modelleri…

    Güncelleme desteği biten Xiaomi modelleri!

    Xiaomi güncelleme konuda kimilerinin takdir ettiği kimilerinin eleştirdiği bir şirket. Satışa sunduğu akıllı telefonlarına genellikle iki yıl yazılım desteği veriyor. (patchhawaii.org) Aynı zamanda resmi web sitesindeki güncelleme desteği biten cihazların yer aldığı EOS listesini de belirli aralıklarla güncelliyor.

    Güncelleme desteği biten Xiaomi modelleri

    Xiaomi’nin EOS listesine eklenen telefonlar bundan böyle MIUI, Android veya güvenlik güncellemelerini alamayacak. Ancak şirket yine de kapıyı tamamen kapatmıyor. Zira ciddi bir güvenlik açığı tespit edilmesi durumunda artık desteklenmeseler bile güncelleme alacaklar. Bu kapsamda kısa bir süre önce Mi 10, Mi 10 Pro, Mi 10 Ultra, Redmi Note 9 Pro, Redmi 9C ve Redmi Note 10 5G ilgili listeye eklendi. Bu gelişmenin ardından liste şöyle şekillendi;

    Güncelleme desteği biten tüm Xiaomi modelleri:

    • Mi 1
    • Mi 2
    • Mi 2A
    • Mi 3
    • Mi 4
    • Mi 4S
    • Mi 4C
    • Mi 5
    • Mi 5S
    • Mi 5S Plus
    • Mi 5C
    • Mi 5X
    • Mi 6
    • Mi 6X
    • Mi 8
    • Mi 8 Lite
    • Mi 8 SE
    • Mi 8 UD
    • Mi 8 Pro
    • Mi 8 Explore Edition
    • Mi 9
    • Mi 9 Lite
    • Mi 9 Pro 5G
    • Mi 9T Pro
    • Mi 9 SE
    • Mi CC 9
    • Mi CC 9e
    • Mi CC 9 Pro
    • Mi Note
    • Mi Note 2
    • Mi Note 3
    • Mi Note Pro
    • MIX
    • MIX 2
    • Mi MAX
    • Mi MAX 2
    • Mi MAX 3
    • Mi A1
    • Mi A2
    • Mi A2 Lite
    • Mi A3 (Android One)
    • Mi Pad
    • Mi Pad 2
    • Mi Pad 3
    • Mi Pad 4
    • Mi Pad 4 Plus
    • MIX 2S
    • Mi MIX 2S
    • MIX 3
    • Mi MIX 3
    • Mi PLAY
    • Mi Note 10
    • Mi 10 Lite zoom (CN)
    • Mi Note 10 Lite
    • Mi 10 Pro (GLOBAL)
    • Mi 10 Pro (EEA)
    • Mi 10 (TR)
    • Mi 10 (ID)
    • Mi 10 (EEA)
    • Mi 10 (IN)

    Listenin devamı için ikinci sayfaya geçiniz.

    Dyson Gen5detectTM Türkiye’de

    Dyson’ın en güçlü kablosuz süpürgesi ve yeni beşinci nesil Hyperdymium motora sahip Dyson Gen5detect™ kablosuz süpürge, evinizdeki en küçük partikülleri yakalayabilen rakipsiz bir emiş gücü sunuyor.

    Dyson, Mayıs 2023’te global olarak tanıttığı, yeni nesil Hyperdymium™ motora sahip, yüksek kaliteli temizlik performansı ve emiş gücüne sahip kablosuz süpürgesi Dyson Gen5detect’i Türkiye’de kullanıcılarla buluşturuyor. Dyson’ın şimdiye kadarki en güçlü ve akıllı yeni kablosuz süpürgesi, derinlemesine bir temizliğin bilimsel kanıtı için mikroskobik tozu tespit etme, temizleme ve hesaplama özelliklerine sahip.

    Bugüne kadar araştırma, laboratuvar, uzman ekip ve üretim kapasitesine 350 milyon sterlinden fazla yatırım yapan Dyson, 2004 yılından bu yana kendi motor teknolojisini geliştiriyor.

    Önceki modellere göre daha küçük, daha hızlı ve daha güçlü olan motor, 135.000 devir sayısında dönerek bir Formula 1 motorundan dokuz kat daha hızlı çalışıyor. Bu güç, Gen5detect™ kablosuz süpürgenin Dyson’ın tüm kablosuz makineleri arasında en güçlü emiş gücüne sahip olmasını ve evinizdeki en küçük partikülleri yakalayabilmesini sağlıyor.

    Tüm makine HEPA filtreleme sayesinde toz ve ince partiküller haznede hapsoluyor

    Dyson’ın en gelişmiş kablosuz süpürgesi Dyson Gen5detect™, tüm makineyi kapsayan tamamen sızdırmaz HEPA filtreleme sistemine sahip. Dyson Gen5detect™ kablosuz süpürgenin filtresinden yalnızca kirli hava geçiyor ve dışarı temiz hava veriliyor.

    145 kez katlanan 1,9m filtre malzemesi, 0,1 mikrona kadar potansiyel olarak zararlı partiküllerin yüzde 99,99’unu yakalıyor. Sahip olduğu 14 siklon da hava akışındaki tozu temizliyor, böylece emiş4 kaybı olmuyor ve her temizlikte optimum performans sağlıyor.

    Dyson Kurucusu ve Baş Mühendisi James Dyson konuya ilişkin açıklamasında, “Gen5detect, Dyson’ın yeni nesil temizlik teknolojisini tanımlıyor. Optik toz ışığı teknolojimiz, toz partikülü sayma ve boyutlandırma, öncü yeni motor ve tüm makine HEPA filtrasyonunun birleşimi, şimdiye kadarki en derin temizlik performansını elde etmenizi sağlıyor.” diyor.

    Elon Musk’ın Twitter’daki gelir modeli tutacak mı?

    Elon Musk, göreve gelmesinden bu yana irili ufaklı çok fazla sayıda değişiklik yaptı. Twitter Blue hizmeti ile en ses getiren adımını atarken, ücretli üyelik kavramı kullanıcılar için hoş bir gelişme olmadı. Aralık ayında Twitter, platformun en üst düzey hesabı olan ve bir kullanıcının doğrulanmış olduğunu gösteren Twitter Blue’yu ücretli bir abonelik hizmeti olarak başlattı. Bu ücretli üyelik sayesinde kullanıcılar mavi rozetlerini alabiliyor, paylaştıkları tweet’leri silmeye gerek kalmadan sonradan ‘düzenle’yebiliyor, 1080p video yükleyebiliyor. Bu gibi pek çok avantaj sadece Twitter Blue abonelerine özel sunuluyor. Musk ayrıca Blue abonelerinin daha fazla etkileşim alacağını da daha önce paylaşmıştı.

    Ücretli abonelik

    Musk, aynı mantığı markalar için de uyguladı. Mavi rozet yerine altın sarısı rozetlere sahip olmak isteyen kuruluşlar için aylık 1.000 $’dan başlayan bir ücret isteniyor. Ayrıca bu altın rozeti alan kuruluşlar aylık ek 50 dolar ödemeyle istediği personelinin hesabı için mavi rozet verebiliyor. Twitter ayrıca kısa bir süre önce Blue aboneleri için daha önce 10.000 olan karakter sınırını 25 bine de yükseltti.

    Güvenlik noktasında bile Twitter Blue avantajlı hale getirildi. Şubat ayında Twitter, kullanıcılarından hesaplarını kısa mesajla güvence altına almak için iki faktörlü kimlik doğrulama (2FA) kullanmalarını talep edeceğini açıklamıştı. Twitter o dönemde bir blog yazısında, telefon numarası tabanlı 2FA’ların “kötü aktörler tarafından kullanıldığını ve istismar edildiğini” söylemişti.

    Link istemiyor

    Musk’ın bir diğer hedefi de tweet’lere konulan link’leri yok etmek. Instagram’dan YouTube’a, TikTok’tan diğer pek çok sosyal medya platformuna kadar birçok şirketin böyle bir sorunu yok ve kullanıcılar genel olarak içeride kalıyor ve başka rakiplere gidecekleri linklerle karşılaşmıyor. Oysa Twitter’da durum böyle değil ve uzun yıllardır linkli paylaşım yapan hesaplar kendi ekosistemini oluşturdu.

    Musk ise bunu net bir şekilde istemiyor ve aldığı kararla da linkli tweet’lerin etkileşimini kısmaya başladı. Musk’a göre tweet’lerde yönlendirme olmamalı ve kullanıcılar Twitter’dan link üzerinden dışarıya, bir başka rakibe geçmemeli.

    Yeni CEO

    Twitter’daki bir diğer önemli değişim de şirkete yeni CEO’nun atanması oldu. Haziran ayında Linda Yaccarino Twitter’ın CEO’su olarak göreve başladı. Daha önce NBC Universal’da reklam müdürü olarak görev yapan Yaccarino’ya Twitter’ın gelir akışını yeniden canlandırma görevi verildi. Aralık ayında yapılan bir ankette Twitter kullanıcılarının çoğunluğu tarafından genel müdürlük görevinden ayrılması istenen Musk’ın yerine geçti.

    Twitter OUT, X in

    En köklü değişim ise Twitter’ın X’e dönüşmesi oldu. Twitter gibi köklemiş ve hafızalara kazınmış bir markayı ortadan kaldırıp X ile yola devam etme kararı pek çok eleştiriyle karşılaştı. Ancak Elon Musk geri adım atmadı ve Twitter’ı tamamen ortadan kaldırarak platformunu X’e çevirdi.

    Bu değişim pek çok açıdan zorlu. Biz yayıncılar için bile bir çilesi var. Twitter yerine X yazmak, tweet atmak yerine post atmak gibi tabirleri kullanmaya alışmak için biraz zorlanacağımız muhakkak.

    Öte yandan Musk’ın tüm bu yaptıkları olumsuz noktada değerlendirilse de reklam gelir paylaşımı modelini hayata geçirdiğinde işin rengi değişti. Twitter Blue aboneliğinden toplanan paraların bir havuzda birikmesi ve içerik üreticilerine bu kasadan ödeme yapılmaya başlamasıyla X büyük bir sükse yaptı.

    Diğer rakip platformların aksine sadece yazı yazarak ciddi gelirler elde etmenin önü açıldı. Sistemin çalışma mantığı ise şu: X, gösterimlere (bir tweet’in görülme sayısı) göre her kullanıcıyla paylaşılan geliri hesaplıyor. İçerik oluşturucunun yanıtında bir reklam göründüğünde, doğrulanmış hesaplardan gelen gösterimlerin sayısı, hesaba ne kadar ödeme yapılacağını belirliyor.

    Gelir elde etmek öyle zor da değil. 18 yaşın üzerinde olmak dışında en az 500 takipçinizin olması ve son üç ay içinde yaptığınız paylaşımlarınızın toplamda 5 milyonu geçmesi gerekiyor. Bu şartları sağladığınızda X’in reklam paylaşım modeline hemen geçebileceğiniz gibi ertesi ay da ödemeleri almaya başlayabiliyorsunuz.

    Ayda 24 bin dolar kazanan var

    Türkiye’de de X’ten para kazanmak mümkün ve gelir noktasında pek çok uç örnek de var. X’i aktif olarak kullanan Brian Krassenstein, X’in kendisine bu yeni reklam modeli sayesinde neredeyse aylık 25 bin dolar kazandığını paylaştı. Bu rakam, pek çok sosyal medya platformunu açık ara geride bırakıyor ve içerik üreticilerinin ağzını sulandırıyor.

    Sonuçta Elon Musk attığı pek çok adımla eleştiri oklarının hedefi oldu. Benim de asla aklımın almadığı hamleleri yok değil. Ancak içerik üreticilerine reklam paylaşım modelini açması oldukça akıllıca bir hamle oldu ve kullanıcı kitlesini hızla kaybeden X’in küllerinden yeniden doğmasını sağladığını söylemek yanlış olmaz.

    Kötü kopyaların da durumu ortada. Threads ilk günler Instagram’dan aldığı güçle 100 milyon aboneye ulaşmasına karşın bir haftası dolmadan tüm ilgiyi kaybetti ve şimdilik Meta’nın elinden çıkan başarısız bir girişim olarak öylece kenarda duruyor. Meta’dan Threads’i kalkındırmak için yeni hamleler mutlaka gelecektir, ancak X’in yeni gelir modeli tüm hesapları X lehine bozmuşa benziyor.

    Ankara Coffee Festival, MediaMarkt sponsorluğu ile 3 gün boyunca kahve severleri ağırlayacak

    Kahve severleri, geçmiş ve günümüzün yeni nesil lezzetleri ile buluşturacak olan Ankara Coffee Festival, Bilkent Center’da kapılarını açıyor. Dolu dolu bir müzik şöleni de yaşatacak olan festivalin ilk gün konuğu ise Kolpa.

    Media Markt’ın ana sponsorluğu ve Bilkent Center’ın mekan sponsorluğunda Başkentlilerle buluşacak olan Ankara Coffee Festival 3 gün boyunca kahve severleri ağırlayacak. Atölyeler, seminerler, farklı aktivite alanlarında yeni deneyimler ve sevilen müzisyenlerin konserlerinin olacağı festival 22 Eylül’de başlıyor. Taner Cankut Yıldırım ile ‘Nescafe Xpress ile Modunu Yükselten Mocktailler’, Mehmet Yamak ile ‘Mio Coffee Gözünden Kahve Endüstrisine Genel Bakış’, Can Tüzün ile ‘Ufkunuzu Açacak Kahve Bilgileri ile Dolu Eğlenceli Bir Workshop’, Koray Erdoğdu ile ‘Geleneksel ve Modern Türk Kahvesinin Tat ve Demleme Farkları’ gibi katılımcılara pek çok workshopa katılma imkanı sunacak olan festivalde birbirinden özel söyleşilerde sizleri bekliyor olacak.

    İtalya ve Yunanistan’dan çok sayıda konuşmacının, farklı etkinlikler ve seminerlerinde kahve severlerle buluşacağı festivalde, Peru, Endonezya, Guetemala, Vietnam ve Rusya’dan kahve firmaları da olacak.

    İlk günün konuğu Kolpa

    Onlarca müzisyenin vereceği konserler ile Ankara Coffee Festival katılımcılara kahve ve müzik keyfini bir arada sunacak. Festivalin 22 Eylül’de ilk gün konuğu Kolpa olacak. ‘Gurur Benim Neyime’ ve ‘Nasıl Öğrendin Unutmayı’ gibi şarkılarını sevenleri ile buluşturacak olan grup unutulmaz sahne performanslarıyla güne renk katacak. İlk günün diğer konser programları ise şu şekilde;

    Dj Set: Oz Ece, Kayıtsuz Jumping Cats, Gorıl, Al’york, Sinağrit Baba

    Biletler dsmbilet.com ve biletino’da satışa sunuluyor.

    Tarih: 22-23-24 Eylül

    Yer: Bilkent Center Açık Otopark

    OMIX X5 oyunda iddialı

    0

    Her çocuğun kendine has tutkuları ve istekleri vardır. Bazısı oyun oynamayı sever, bazısı kitap okumayı bazısı ise film izlemeyi… Tutkusu ne olursa olsun onu yarı yolda bırakmayacak bir yol arkadaşına ihtiyaç duyan çocukların okula dönüş zamanında heyecanına ortak olan OMIX X5 ile her an daha keyifli!

    Kimisi için bir üst sınıfa geçişi kimisi için ise ilk kez gideceği yepyeni bir okulu temsil eden bu aylarda ortak olan bir şey varsa o da heyecan. Çantaların, defterlerin, kalemlerin neredeyse her şeyin yenilendiği okula dönüş döneminde siz de OMIX X5 ile farklı bir geleceğin kapılarını aralayın.

    Çocuklar için bir telefonun en önemli özelliği en sevdikleri filmi izlerken de tutkunu oldukları oyunu oynarken de net ve akıcı bir ekrana sahip olmak. 6.56 inçlik HD+ ekranı ile seyir keyfine başka bir boyut kazandıran OMIX X5, 90 Hz yenileme hızı sayesinde tüm oyunları ultra akıcı hale getiriyor. Böylece çocuklar sevdikleri içerikleri ve öğretici ders videolarını keyifle takip edebiliyor.

    Okul çıkışı gerçekleştirilen buluşmaların tadı ise bir başka. Okulda yaşanan tüm olayları detaylarıyla paylaşırken o anların yüzde oluşturduğu duyguları ölümsüzleştirmek paha biçilemez bir hatıra oluyor. OMIX X5, 50MP + 2MP arka ve 8MP ön kamerasıyla bu hatıraların kusursuz şekilde yakalamasını sağlıyor.

    Hem içerisinde oyunlar olsun hem arkadaşlarımla video ve fotoğraflarım olsun hem de ders notlarımın fotoğrafları olsun diyen çocukların vazgeçilmezi olacak OMIX X5, 4GB RAM + 128 GB’lik hafıza ve 6GB RAM + 128 GB’lik hafıza seçenekleriyle bitmek bilmeyen bir depolama alanı sunuyor. Tıpkı sabahtan akşama kadar enerjisi tükenmeyen çocuklar gibi 5000 mAh’lik bataryasıyla her zaman çocuğunuza yol arkadaşı oluyor, hızlı şarj ile de desteğini eksik etmiyor.

    The Sims 4’e havuz keyfi ve modern eşyalar geliyor

    0

    Havuz başında geçirilecek keyifli anları ve ardından konforlu odanızda dilediğiniz gibi zaman geçirmeyi The Sims 4’ün Poolside Splash ve Modern Luxe kitleriyle sürdürebileceksiniz.

    Electronic Arts (EA) tarafından yayınlanan ve Maxis tarafından geliştirilen The Sims 4’e iki yeni kit geleceği açıklandı: Poolside Splash Kit ve Modern Luxe Kit. 7 Eylül’de çıkacak olan her iki kit de PC için EA uygulaması, Steam ve Epic Games Store ve Mac için Origin’de, PlayStation 5, PlayStation 4, Xbox Series X|S ve Xbox One platformlarında yer alacak.

    The Sims 4 Poolside Splash Kit ile oyuncular Sim’lerini havuz başında eğlenmeye taşıyabilecekler. Sim’lerinin mayolarından giydikleri terliklere ve taktıkları aksesuarlara kadar tüm kostümlerini en renkli ve değişik halleriyle şekillendirebilecekler.

    The Sims 4 Modern Luxe Kit ise oyuncuların odalarını özellikle modern ve lüks eşyalarla donatmalarına olanak tanıyacak. Sim’leriniz zarif sanat eserleri, sofistike dekorlar ve konforlu mobilyalar eşliğinde, zor bir çalışma gününün ardından rahat ve şık bir ortamda dinlenebilecekler.

    The Sims 4 Poolside Splash ve Modern Luxe kitleriyle ile ilgili daha fazla bilgi almak için The Sims web adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Logitech’in Pebble 2 Koleksiyonu ile tanışın

    Logitech, en çok tercih edilen modellerinden olan K380 Klavye ve Pebble Mouse modellerinde yeniliğe gitti. Pebble Keys 2 K380s Multi-Device Bluetooth Klavye ile Pebble Mouse 2 M350s Bluetooth Mouse’tan oluşan Pebble 2 Koleksiyonu, rengarenk ve çevreci tasarımlarıyla sıradanlığa meydan okuyor.

    Logitech’in ikonik ikilisi, yeni tasarım ve renkleriyle Pebble 2 Koleksiyonunda buluştu. Pebble 2 Koleksiyonu, işlevsel, stil sahibi ve çevre dostu tasarıma sahip olmasıyla öne çıkıyor. Kullanıcıların tarzlarına uyum sağlayacak şekilde tasarlanan Pebble 2 Koleksiyonu, baskılı kablo düzeneği ve ambalajlardaki plastik hariç olmak üzere minimum %49 oranında geri dönüştürülmüş plastikten üretildi. Çevre dostu bir ürün olmasının yanında beş yeni rengiyle ise sıradanlığa meydan okuyor.

    Kullanıcılar, Logi Options+ uygulaması sayesinde Pebble 2 Koleksiyonundaki klavye ve mouse tuşlarına görev atayabiliyor, böylece zamana da meydan okuyabiliyorlar.  Klavyedeki yeni nesil kısayollar emoji menüsüne anında erişmeye olanak tanırken, mouse ise Spotify çalma listesini yönetmek isteyenlere kolaylık sağlıyor.

    Dizüstü bilgisayarlardaki gibi sessiz yazmayı sağlayan klavye ve Silent Touch teknolojisine sahip mouse huzurlu çalışmayı mümkün kılıyor. Bu kompakt ikili, kullanıcılarına istediği zaman, istediği şekilde kesintisiz çalışma, 3 cihaza kadar bağlanma ve tek tuşla geçiş imkanı sağlıyor. Klavyenin şarj süresi 24 aydan 36 ay’a yükselirken, mouse 18 ay’dan 24 aya yükseldi.

    Global lansmanı yapılan Logitech Pebble 2 Koleksiyonu, yakın dönemde Türkiye’de de satışa sunulacak.

    The Crew Motorfest inceleme

    0

    Yüksek adrenalin sevenler için farklı yarış türlerini bünyesinde toplayan The Crew Motorfest inceleme konuğumuz.

    Yarış oyunları zaman içinde farklı kategorilere göre beklentileri karşılamak adına evrim geçirdi. 80’lerde karşımızda duran oyunlar belli başlı konseptlere odaklanırken şimdi The Crew Motorfest gibi bir oyunda hem araba sürüyor, hem Formula tarzı araçlarla pistlerde yarışabiliyor, hem motosiklete biniyor, hem hız teknelerine hem de uçaklarla komple bir adrenalin patlaması yaşıyoruz.

    Bu durum elbette zaman içinde belli oyunların sektörü domine etmesiyle farklılaşmayı kendine yeni bir yol olarak gören firmaların sonuca etkisidir. AMIGA döneminden günümüze Test Drive, Street Rod, Outrun, Need for Speed, Gran Turismo ve Forza gibi yapımlar belli konseptlerde ikon haline gelmeselerdi bugün bunları muhtemelen yazmıyor olurduk.

    Sektörün iyi yönde geliştiği noktalarda firmalar ise zaman zaman deneysel takılarak ara yolları keşfedebiliyorlar. The Crew da bu ara yollardan geçerek karşımıza gelen yapımlardan biri. Hacimsel olarak yenilik denemeleri dışında sektörde farklı oyunların gölgesinde kalan ve istediği ivmeyi tutturamayan yapım bu kez oldukça sıkı bir şekilde karşımızda duruyor.

    Baştan söylememiz lazım, bu yapım Forza serisinin iyi bir klonu. Hatta bazı noktalarda “bence” Forza’dan (yeni oyunu gelene kadar, onu görüp yorum yapmak lazım) daha bile iyi.

    Lafı daha fazla uzatmadan hemen girelim konuya, bakalım The Crew Motorfest bize neler sunuyor?

    Yapım Hawai adasında festival tadında bir ortam sunuyor. Heyecan dolu Playlist tabanlı yarışlar, canlı kapışmalar ve haritaya dağılmış bazıları gizli bazıları açık aksiyonlar ile sizi adrenalin açısından diri tutmayı hedefliyor.

    Tüm bunların ötesinde tematik otomobil kültürünü merkeze alan ikonik araçlar, bölgeler ve devasa bir külliyatı anlatma gayesini de üzerinde taşıyor.

    Otomobil meraklısı biri olarak Playlist kafasını çok beğendim. Otomobil dünyasının kültlerini karşımıza sunan bölümde 911 Legacy, American Muscle, Made in Japan gibi başlıklara ayrılmış ikonik araç yarışları, ödül araçlar ve heyecan bizi bekliyor. Her Playlistte yeni bir heyecanla karşı karşıya kalacağınızı, her birinin farklı bir yarış türüne hitap ettiğinin de altını çizmek isterim. Hatta farklı araçlarla aynı serileri tamamlarken bile kas hafızanızı gözden geçirmeniz gerekecek.

    Oyuna başlarken açık olan Playlistler haricinde bazı araçları satın alarak katılmaya hak kazanacağınız setler de var. Sezonluk olarak devam edecek bu heyecan ilerleyen dönemde de güncellenecek.

    Her Playlist içinde belli yarış dışında görevleri de gerçekleştirerek XP topluyor, kendi kariyer serüveninizde yeni şeylerin açılmasını da sağlıyorsunuz.

    Speedtrap, Escape, Aerobatics, Low Altitude, Slalom, Bull Eyes ve Buoys gibi etkinliklerden XP ve oyun içi para kazanıyoruz.

    Ayrıca oyun içinde foto çekme etkinlikleri de hatıra sayılabilecek anlar oluşturabiliyoruz.

    Önümüzdeki takvime göre The Crew Motorfest Sezon 1 Aralık ayına kadar sürecek. Sezon 2 Aralık ayından Mart 2024’e, Sezon 3 ise Mart’tan Haziran 2024’e kadar devam edecek.

    Tüm bu event yapısı Hawai adasına dağılmış olarak yine karşımızda olacak. Ada gördüğüm kadarıyla harika detaylar barındırıyor. Oldukça uğraşılmış. Yarış rotaları ve heyecan açısından da çok iyi deneyim sunuyor.

    Rota açısından bazı yarışlarda hafızamda farklı oyunlardaki dönüşler ve yerler belirmedi değil. Kimi zaman NFS kimi zaman ise Forza oynuyor gibi hissettim.

    Bütün bu hislerin kırıldığı, benim en çok sevdiğim nokta ise kokpit ve sürüş mekanikleri oldu. The Crew Motorfest bir arcade kafası oyun. Aşırı bir arcade yanı olmadan da gerçekçi bazı dinamikleri mekaniksel olarak oyuncuya sunmayı başarmış.

    Forza ya da benzer yapımlarda gaza basıp gerisini düşünmeden yarıştığınız, araçların genelde modifiyesine göre daha iyi yol tuttuğu ve hızlandığı bir yapı mevcut. Bu da Forza gibi oyunların sevilmesini çok normal kılıyor.

    The Crew Motorfest ise hem o sevilen noktaları alan, güzel bir kokpit kamerası ve sürücü animasyonları ile birlikte muazzam bir sürüş deneyimi üzerinde toparlıyor. Yarışırken fark edeceğiniz ilk şey her aracın birbirinden farklı olması değil, sürüş dinamizminize göre araçların olabildiğince gerçekçi çıktılar sunması olacak. Yukarıda dediğim gibi, güçlendirilmiş araçların daha iyi olması gibi bir artan oranlı deneyimden öte aracın yola tutuş şekli, arabanın türü, drift tipi olup olmaması, lastik seçimi, motor gücü, ağırlığı, ivmesi, hızlanma stili gibi farklı gerçek hayattaki noktalar burada karşımızda duruyor. Supra – Mini – AMG üçlüsü ile arka arkaya yarış yaptığımda, Supra’nın keskin bir hızlanma ve kontrol gerektirdiği, Mini’nin hafif olması hızlanması ve çabuk durabilmesinin kendince farklı bir yarış dinamizmi yarattığı, AMG’nin ise tüm bunlardan farklı, geç hızlanan, hızlandıkça kontrolünde daha dikkatli olmanız gereken, rakiplerinize göre nereden viraja girip çıkacağınızın bu üç araçta da farklı şekilde düşünülmesi ve sürülmesi gerektiği deneyimini yaşadım.

    Serhan Acar’ın deyimi ile, virajın neresinde bu üç araç ile gaza basmanız gerektiğine dikkat etmeniz gerekiyor. Yoksa aracın arkası kopup yanınıza çay içmeye gelebiliyor. Sonrası kontra ile toparlama çabaları, çimenler ve kaybolan zamanlar.

    Hazır kontra demişken, kokpit kamerası ile sürüş deneyimi bugüne kadar gördüğüm, hızı ve anı en iyi hissettiren yarış oyunu olabilir. o an ki hızınıza göre sürücünün el hareketlerinin keskin ya da yumuşak olması, elinin vitese gitmesi, devire göre, hızınıza ve ivmenize bağlı aracın viraj hakimiyetinde direksiyondaki ellerin güç uygulama, dönüş perspektifine göre direksiyonun karşılık vermesi gibi çok küçük ama aşırı moda sokan detaylar benim çok hoşuma gitti.

    Oyunun sürüş mekaniklerinin de kontra tarzı yarış deneyimine açık olması ile modumuz iyice yükseliyor. Geç fren yapanlar derneği üyesi olarak mutluluk verici anlar yaşadım. Hızınızla ya da rakiplerinizin hızla gelip size vurması ile hafif savrulmalar, kontrol kayıpları gibi deneyimler çok keyifli.

    Aynı şekilde yine kokpitte gaza basınca hafif yaslanma, nitro basınca beyninize oksijen gitmişcesine geriye doğru kaykılmanız, frene basınca arabanın kapaklanması, hızla gelip tamponundan vurduğunuz rakibinizle birlikte ivme kaybınız oldukça güzel sunulan detaylardan.

    Bütün bu detayları klavye ile yaşadım. Direksiyon ya da Gamepad önerilenler arasında lakin gerek bile duymadım diyebilirim.

    Oyunda moda sokan bir diğer kısım ise kesinlikle müzikler oldu. Ortama, Playlistlere ve haritaya göre değişen bu şarkı düzeninden hiç sıkılmadım. Müziklerle birlikte ses detayları da oldukça başarılı. Aynalara bakmadan arka tamponumda gezen bir Amerikan arabasının sağdan mı ya da soldan mı geldiğini çok net anlayabiliyorsunuz.

    Eski bir Crew serisi oyuncusu iseniz araçlarınızı oyun başlarken hop diye dahil edebiliyorsunuz. Ben yeni ve taze bir başlangıç yapmak istiyorum derseniz de seçim sizin. Bu yılın en güzel kazanımı ise Arcade bir Formula 1 tipi yarış deneyimi diyebilirim. Yükselen trend olarak görülen F1’in bir şekilde oyuna entegre edilmiş olması harika.

    Büyük beklentileriniz olmadan eğlenmek ve otomobillere dair tutkularınızı tatmin etmek isterseniz The Crew Motorfest size oldukça güzel anlar sunabilir. Oyun içinda 600’den fazla araç var ve bu başlı başına bir çılgınlık!

    Hıza dair ne varsa bu oyunda mevcut. Aracınızla pistlerde yarışmak, offroad yapmak, onu modifiye etmek, Drag yarışlarına katılmak, zorlu patikalarda köşe kapmaca oynamak, motosiklete binmek, uçakla akrobasi yapmak, hız tekneleri ile dalgaları yarıp geçmek hatta Formula 1 deneyimi yaşamak istiyorsanız hepsi burada sizi bekliyor!