Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Dijital KültürSanatçılar için teknolojik sahneler

    Sanatçılar için teknolojik sahneler

    Etkinlik sektörü, son yıllarda dijital dönüşüm ve yeni teknolojilerin etkisi altında büyük bir değişim yaşıyor. Türkiye merkezli Koala Production şirketi, İbrahim Kandemir liderliğinde, etkinlik dünyasına getirdiği yenilikçi yaklaşım ve teknolojik çözümlerle dikkat çekiyor. Şirket, etkinliklerde kullanılacak sahne ve ışık sistemlerini tasarlarken, teknolojiyi bir araç olarak kullanarak müşterilere etkinliklerini önceden izleme fırsatı sunuyor. Bu, etkinliklerin daha önceden planlanabilmesini ve gerçekleştirilmesi sırasında herhangi bir aksaklık yaşanmasını engelliyor. Bu hafta Koala Production CEO’su İbrahim Kandemir‘le teknolojinin konser ve sahne sanatlarında kullanımı konuştuk. Sanatçılar için teknolojik sahneler nasıl hazırlanıyor, gelin birlikte öğrenelim.

    Koala Production CEO'su İbrahim Kandemir
    Koala Production CEO’su İbrahim Kandemir

    Teknolojiyi konser ve sahne sanatlarında nasıl kullanmaya başladınız?

    Kendimi bildim bileli müzik ve sahneler benim için bir tutku gibiydi. Ne zaman bir konser izlesem içimden bir ses “ben de bir gün böyle sahneler kuracağım” derdi. Bu alanda akademik bir eğitim olmadığı için liseden sonra kolları sıvadım ve deneyim kazanmak için iş hayatına atıldım. Her aile gibi benim ailem de başlarda karşı çıktı, hatta Türkiye’de çok kişinin duyduğu ‘müzikle uğraşana kız vermezler’ sözünü bana da söylemişlerdi. Bir süre bu öğütlere uyarak farklı alanlarda çalışsam da içimdeki ses hiç susmadı ve ben kendimi yine müziğin ve sahnelerin içinde buldum. Müzik dünyasının önde gelen isimlerinden Ajda Pekkan, Mustafa Ceceli, Sertab Erener gibi sanatçılarla da çalışma fırsatı elde ettim. Bu dönemde edindiğim deneyim ve birikimler ile bir prodüksiyon şirketi kurmaya karar verdim. Adana’ya dönerek 2011’de Koala Production’ı kurdum.

    Kendi işimi kurduğum sırada karşıma çıkan bir fırsat ile bambaşka bir yere evrildim diyebiliriz. Adana’da James Bond-Skyfall filmini çeken yabancı ekibe teknik destek sağladım ve güzel bir iş birliği başlatmış olduk. Gurur duyduğumuz ve şirketimizi ileri taşıyan bir deneyimdi. Bu ivme ile Antalya, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi kentlerde ofis açtık. Ben de bu süreçte doğduğum şehir olan İzmir’e taşındım. Bugün kentler arasında mekik dokuyarak prodüksiyon anlamında birçok başarılı işe keyifle imza atıyorum.

    Markalara sunduğunuz teknolojik farklılıklarını anlatır mısınız?

    Biz müşterilerimize hayallerini önceden izleme fırsatı yaratıyorum. Yaratıcılıkta en büyük farkın bu olduğunu düşünüyorum. Dünyada var olan teknolojik gelişmeleri ve tüm ilerlemeleri yakından takip ediyorum ve bu yenilikleri kafamda tasarlayıp projelerimde kullanmaya çalışıyorum. Depence2, Vectorworks ve Wysiwyg gibi yazılımlara ait bilgimle gerçekleşmesi muhtemel etkinlik fikirlerini şov öncesi izlenebilir hale getirebiliyorum. Projelerde yer alan ses, ışık, görüntü, lazer, pyro ve su içerikli şovları kullandığım farklı yazılımlar sayesinde programlayabiliyorum. Bu da müşterilerimize inanılmaz bir avantaj sağlıyor çünkü etkinlik canlı gerçekleşen ve tek seferde olup biten, tekrarı olmayan bir çalışma. Etkinlik sırasında bazı şeyleri görüp değiştirme şansı olmayacağı için biz bu şansı öncesinde müşterilerimize sunuyoruz.

    Etkinlik sektöründe neler oluyor, sektörü değerlendirebilir misiniz?

    Dünya çapında yapılan başarılı etkinlikler var. Ancak son zamanlarda etkinlik sektöründe ülkemizde güzel projelere imza atıldığını görüyoruz. Bunun en önemli örneği olarak, Tarkan’ın da yer aldığı, 2 milyon kişinin katıldığı İzmir kutlamalarını verebiliriz. Gerçekten çok büyük ve nefes kesici bir etkinlik oldu. Tabi bu konuda gelişmemiz gereken noktalar olduğunu düşünüyorum, Avrupa standartlarını yakalamamız gerekiyor. Bu yıl ikincisi gerçekleşen Yenikapı’da düzenlenen İstanbul Festivali de örnek olabilir, güzel çalışmalar yapılıyor. Sahne tasarımı tarafında İbrahim Kandemir Production Studio olarak destek verdik ve prodüksiyonu yönettik. Yakın zamanda bildiğimiz üzere Şampiyonlar Ligi finali gerçekleşti. Burada yurt dışından gelen ekiplerle, Türkiye’de yapılan işler arasında fark olduğunu görüyoruz. Türkiye’de yapılan işlerin daha profesyonel olarak yapılması gerekiyor. Herkesin kendi alanında uzman olduğu işi yapması gerektiğini düşünüyorum. Yurt dışında etkinliklerde sanat direktörleri, draft çizim yapanlar, set dizaynırları, koreograflar gibi büyük ekipler sadece sahnenin hayata geçmesi için çalışıyor. Türkiye’de ise herkes her işi yapmaya çalışıyor. Bakıldığında bunların her biri kesinlikle ayrı bir kalem. Bu nedenle Türkiye’de mesleki açıdan etkinlik sektörü gelişmiyor. Belirli alanlarda insanların kendilerini yetiştirmesi ve bu alanda yetişen insanların bir araya gelerek birlikte çalışmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

    Dijital dönüşüm sahneleri nasıl değiştirdi?

    Dijital dönüşümü sadece metaverse olarak görmemeliyiz, pek çok yeni teknolojiler var. Artık dünya bizi 3D bir algı içinde yaşamaya, 360 derece düşünmeye yöneltiyor. Eskiden sadece bakıp gördüğümüz kadarıyla yetiniyorduk. Ne kadar büyük yapılsa da interaktivite eksikti eski işlerde. Teknolojiyi öyle bir kullanmak istedik ki, artık insanlar etkinliğin sadece izleyicisi değil tamamen bir parçası olmalıydılar. Gelişmeler bizi farklı teknolojilere erişime zorluyor. Fransız bir ekip ile bir yazılıma imza attık ve artık hiçbir şey durağan olmayacak dedik. Yakın zamanda lansmanını planladığımız bir yazılım ile bir donanım oluşturduk. Tracking teknolojisi ile kameralarda sahnedeki insanları setliyoruz, xyz’deki datasını anlık alarak farklı ortama yansıtabiliyoruz, her türlü haberleşebilir dataya çeviriyoruz. Bu da bize anlık yaratım gücü veriyor. Bu sayede konuklara 360 derece bir deneyim sunuyoruz.

    Yenikapı İstanbul Festivali’nin sahnesini tasarladınız. Burada kullandığınız yeni teknolojilerden bahseder misiniz?

    İstanbul Festivali Sahnesi her sanatçının büyük şovlar gerçekleştirmesine olanak tanıyan bir etkinlik alanı. İlk sene de ülke şartlarına göre değerlendirdiğimizde iddialı festival sahnelerinden birini hayata geçirmiştik, şimdiyse sahne üzerinde teknoloji kullanımından sahne yapısında kadar her anlamda yaklaşık yüzde 70’e yakın iyileştirme yaptık, 40 sanatçı ile yeniliklerle birlikte harika bir etkinlik gerçekleştirdiğimize inanıyorum.

    İstanbul Festivali’nde bu sene tasarımımızın ana mottosu ‘’Sevgiyle sarıl/kucakla’’ oldu. Yukarı bir açıdan bakıldığında ellerini açmış ve tüm alanı kucaklayan 730 metrekarelik Curve devasa bir LED ekran tasarladık. Sahnemizin teknik tasarımı Vectorworks üzerinde tamamlandı. Festival sahnemizin 3D görselleştirmeleri ise DepenceR3 üzerinde hazırlandı. Bizim detaylı bir paylaşım klasörümüz var, her grubun kolayca sahne öncesi programlama yapabilmesi için erişilebilir ve yaygın tüm yazılım formatlarında hazırlık yapıyor ve bu klasöre aktarıyoruz. Bu şekilde ekipler İstanbul Festivali’ne daha hazır gelebiliyorlar.

    Dünyada ilklerden birisi olarak adlandırabileceğimiz Koala Production’un yeni yatırımı olan özel bir tracking sensorü de dahil ettik festival sahnesine. Bu önemli yatırım sahne üzerinde realtime olarak aynı anda 16 kişiyi track edebilme özelliğine sahip. Bu teknoloji sanatçıların sahnede muhteşem şovlara imza atmasını sağladı. Şunun altını çizmeliyim ki bu sistemde sanatçıların üzerine herhangi bir cihaz yerleştirmedik. Müziğe göre aksiyon alan görseller oldukça farklı ve büyüleyici bir atmosfer oluşturdu.

    Sanatçı ekipleri için de bir Festival Stüdyosu hazırladık. Randevu sistemi ile sanatçılar bu stüdyoda konserde kullanacakları şovlarını programladılar. VR gözlükler sayesinde sahneyi gözlemleme imkanına sahip oldular. Bu önemli bir deneyimdi.

    Haberler

    BUNLARI DA BEĞENEBİLİRSİN