Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 58

    PUBG yapımcısı, yeni oyununu duyurdu: Bu kez farklı bir tür!

    0
    Dünyanın en popüler battle royale oyunlarından biri olan PUBG, son yıllarda bir miktar popülerliğini kaybetmiş olsa da büyük bir oyuncu kitlesine hitap etmeye devam ediyor. Özellikle mobil platformda geniş bir kullanıcı tabanına sahip olan oyun, şimdi farklı bir yapım ile geri dönmeye hazırlanıyor. Bu sefer oyuncuları bekleyen deneyim, klasik PUBG konseptinin biraz dışında…

    Projenin adı Project ARC olarak belirlendi

    PUBG Studios ve Krafton, yeni oyunları Project ARC’yi resmi olarak tanıttı. Battle royale formatını bir kenara bırakan Project ARC, oyunculara 5’e 5 takımlar halinde oynanabilen bir top-down (yukarıdan bakış) shooter deneyimi sunuyor. Project ARC, diğer top-down shooter oyunlarından farklı olarak gerçekçi nişan alma dinamikleri, çevre ile etkileşim özellikleri, yüksekliği hesaba katan hedefleme ve vuruş bölgeleri gibi detaylarıyla dikkat çekecek. Oyuncular, PUBG evreninden tanıdıkları silah ve ekipmanları kullanırken, her karakterin kendine özgü bir yeteneği olacak. Project ARC’nin duyurulan oyun modları arasında Team Deathmatch ve Demolition bulunuyor. Demolition modu, bomba yerine ‘Decrypter’ isimli bir hack cihazı kullandığı için Valorant veya Spectre Divide gibi oyunları anımsatıyor. PUBG evrenine özgü mavi bölge bombası ve katlanabilir kalkan gibi tanıdık eşyalar, Project ARC’de de bulunuyor. Bu detaylar, oyunun PUBG dünyası ile olan bağlarını korurken oyunculara tanıdık bir deneyim sunmayı hedefliyor. Krafton, Project ARC’yi 15 kişilik deneyimli bir ekibe emanet etmiş durumda. Bu küçük ama etkili ekip, oyunun geliştirilme sürecinde yenilikçi ve hızlı bir strateji izliyor. Stüdyo, bu yeni projenin PUBG serisine farklı bir soluk getireceğini ve oyunculara farklı bir deneyim sunacağını belirtiyor.

    OnePlus 13’ten devrimsel yenilik: İşte detaylar!

    0
    Yeni nesil amiral gemisi OnePlus 13, hafif yapısı ve güçlü donanımıyla dikkat çekiyor. Dün paylaştığımız detaylı kutu açılım videosunda da görebileceğiniz gibi, cihaz 210 gram ağırlığında ve 8.9 mm kalınlıkta. Ancak, bu cihazın asıl dikkat çeken özelliği, kullanıcıların uzun süredir karşılaştığı bir soruna kalıcı bir çözüm sunuyor olması. Peki, OnePlus 13 kullanıcılarına nasıl bir avantaj sağlıyor? İşte merak edilen detaylar…

    OnePlus 13, ekstra 5 GB sağlıyor!

    Oxygen OS 15 ile birlikte gelen OnePlus 13, kullanıcılarına ek 5 GB depolama alanı sunuyor. Android Authority’nin doğruladığı bu yeni özellik, yazılım optimizasyonları sayesinde mümkün oldu. Sistem güncellemeleri için ayrılan depolama alanı küçültülerek kullanıcıların fotoğraf, video ve diğer dosyalar için daha fazla yer kazanması sağlandı. OnePlus’ın bu yeniliği, özellikle yüksek depolama ihtiyacı olan kullanıcıları memnun edecek gibi görünüyor. Önceki model olan OnePlus 12’de sistem alanı 16 GB iken, OnePlus 13’te bu alan 14.3 GB’a düşürüldü. Böylece, sistem güncellemeleri için ayrılan alan akıllı bir şekilde azaltılarak kullanıcılara daha fazla depolama imkanı sunuldu. Bu gelişme, özellikle telefonlarında sık sık büyük dosyalar saklamak isteyen kullanıcılar için sevindirici bir çözüm sağlıyor. Yenilikçi depolama optimizasyonu, MlgmXyysd adında bir geliştirici tarafından fark edildi. Ek olarak, cihazda önceden yüklü gelen bazı içerikler isteğe bağlı hale getirilerek depolama yönetimi daha esnek bir hale getirildi. OnePlus 13’teki bu depolama yönetimi, gelecekteki güncellemelerde de kullanıcıya avantaj sağlıyor. Android güncellemeleri gerektiğinde, kullanıcı alanından geçici olarak ek depolama alanı kullanabiliyor. EROFS gibi sıkıştırma teknolojileriyle desteklenen bu sistem, güncellemelerin daha az yer kaplamasını sağlıyor. OnePlus’ın sunduğu bu depolama çözümü, özellikle yüksek kapasiteli depolama isteyenler için oldukça cazip bir yenilik olarak öne çıkıyor.

    LG, 2024 yılı üçüncü çeyrek sonuçlarını açıkladı

    LG Electronics Inc. (LG) 2024 yılı üçüncü çeyrek konsolide gelirini 22.18 trilyon KRW ve faaliyet kârını 751.9 milyar KRW olarak açıkladı. Bu gelir üçüncü çeyrekte elde edilen en yüksek gelir olurken, faaliyet kârı da şirket tarihindeki en yüksek dördüncü gelir oldu.

    Üçüncü çeyrekte, pazar talebindeki toparlanmanın uzun süre gecikmesi ve dünya genelinde devam eden jeopolitik çatışmalar gibi çeşitli dış faktörler, küresel nakliye giderlerinde artışa yol açarak maliyetlerin yükselmesine katkıda bulundu.

    Bu engellere rağmen LG, iş portföyünü geliştirerek dört çeyrek üst üste, bir önceki yıla göre gelir artışı elde etti. Bu artış, iş yöntemlerini ve modellerini dönüştürmeyi ve B2B operasyonlarını genişletmeyi içeriyor. Bu çabalar LG’nin kaçınılmaz maliyet artışlarını kısmen dengelemesini sağlayarak şirketin güçlü temel rekabet gücünü koruduğunu gösteren sağlam bir faaliyet karı elde etmesini sağladı.

    İleriye dönük olarak LG, beyaz eşya aboneliklerini, doğrudan tüketiciye (D2C) satışları ve hacimli bölge ürün satışlarını genişleterek iş dönüşümünü daha da hızlandırmayı planlıyor. Ayrıca şirket, platform tabanlı içerik ve hizmet işlerini genişletirken B2B sektöründe de istikrarlı bir büyüme sağlamayı hedefliyor.

    LG Beyaz Eşya ve İklimlendirme Çözümleri Şirketi üçüncü çeyrekte 8,34 trilyon KRW gelir ve 527,2 milyar KRW faaliyet kârı elde etti. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla gelir yüzde 11,7, faaliyet kârı ise yüzde 5,5 oranında arttı. Zorlu dış koşullara rağmen, LG’nin beyaz eşya işi benzerlerinden daha iyi performans göstererek üst düzey rekabet gücünü yeniden teyit etti. Küresel beyaz eşya talebindeki gecikmeli toparlanmaya rağmen, abonelik iş modelinin ve B2B HVAC işinin hızlı büyümesi gelir artışını sağladı. Yılın ikinci yarısında lojistik maliyetlerindeki artış faaliyet kârını önemli ölçüde etkilemiş olsa da şirket, gelir artışı ve olağanüstü üretim rekabetçiliği sayesinde geçen yılın aynı dönemini aşan sonuçlar elde etti.

    TECNO Pocket Go, TIME Dergisi’nin 2024’ün En İyi Buluşları Listesinde!

    Yenilikçi teknoloji markası TECNO’nun sektöründe fark yaratan TECNO Pocket Go ürünü TIME Dergisi tarafından TIME’ın 2024’ün En İyi Buluşlar’ı listesine seçildi.

    Bu ödül, TECNO’nun yenilik alanındaki liderliğini ve geleceğe yönelik vizyonunu bir kez daha vurgularken, TECNO Pocket Go’nun Red Dot Tasarım Ödülleri, Uluslararası Tasarım Mükemmellik Ödülleri ve 2024 Küresel Ürün Teknolojisi Yenilik Ödülleri gibi başarıların yer aldığı etkileyici ödül listesine bir yenisini daha eklenmiş oldu.

    TIME Dergisi, prestijli bir bilgi kaynağı ve medya dünyasında güvenilir bir ses olarak kabul ediliyor. Yayın her yıl yayımladığı “Yılın En İyi Buluşları” listesi ile topluma derin etkiler bırakan çığır açıcı yenilikleri öne çıkarıyor. Bu yılın listesini oluşturmak için TIME, dünya genelindeki editörler ve muhabirlerden öneriler aldı. Ayrıca, sağlık hizmetleri, yapay zeka ve yeşil enerji gibi büyüyen alanlara özel önem vererek çevrim içi bir başvuru süreci düzenledi. TIME, her adayı özgünlük, etkinlik, hedef büyüklüğü ve topluma etkisi gibi temel faktörler üzerinden değerlendirdi.

    TECNO Pocket Go, AR endüstrisinde el bilgisayarı formunda “yeni bir oyun cenneti” yaratıyor. Windows oyun ekosistemi ile sorunsuz bir entegrasyon sağlayarak ve gelişmiş kafa izleme teknolojisini kullanarak kullanıcılara eşsiz bir 6D sürükleyici deneyim sunuyor. AR Pocket Vision, 6 metre uzaklıktan 215 inçlik bir TV deneyimine eşdeğer görüntü sunan 0.71 inç Micro-OLED ekrana sahip olup, sektördeki standartları aşıyor. TECNO Pocket Go, oyuncuların sinematik düzeyde bir görüntüleme deneyimi yaşamalarına olanak tanırken, göz konforunu sağlamak için 600° diyoptriye kadar özelleştirilebilir ayarlar sunuyor. Kafa izleme, titreşim ve adaptif duruş teknolojisini içeren başlığa, Windows 11 bilgisayarı olarak da işlev görebilen kompakt bir kontrol cihazının eklenmesi, hareket halindeki veya evde sınırlı alanı olan oyuncular için daha taşınabilir ve sürükleyici bir deneyim yaratıyor. Kullanıcılar, gözlükleri telefon, TV ve diğer cihazlarla senkronize ederek kendi mekan gerçekliklerini oluşturabiliyor.

    Razer Basilisk V3 Pro 35K ve Razer Basilisk V3 35K tanıtıldı

    0

    Oyun dünyasının lider markalarından Razer, rahatlığa ve kişiselleştirmeye öncelik veren oyuncuların tercihi olan Basilisk V3 serisine iki yeni ürün daha ekliyor.

    Kablosuz ergonomik bir oyun faresi olan yeni Razer Basilisk V3 Pro 35K ve kablolu versiyonu Razer Basilisk V3 35K, kişiselleştirmenin sınırlarını baştan yazıyor. Yeni Basilisk V3 35K, Basilisk V3 Pro 35K’nın tüm temel özelliklerini içeriyor fakat minimum sürtünme hissi için Razer Speedflex kablosu ile gelen kablolu bir model olarak oyunculara sunuluyor. Siyah ve beyaz renk seçeneklerine sahip Basilisk V3 Pro 35K ve siyah Basilisk V3 35K, 13 kişiselleştirilebilir tuş, çoklu Chroma RGB aydınlatma ve kablosuz şarj uyumluluğu ile beraber geliyor.

    Daha önce Razer Viper V3 Pro’da kullanılan bu sensör, her yüzeyde rakipsiz hassasiyet özelliğine sahip. Akıllı İzleme özelliği ile geliştirilen sensör, yüzey tipini otomatik algılayarak izleme algoritmasını ayarlıyor ve farklı malzemelerde en uygun performansı gösteriyor. Motion Sync ile birleştirilen bu özellik, bilgileri PC’ye daha etkili bir şekilde aktarıyor. Oyuncular sadece üç adımda 1-DPI ayarına geçebiliyorlar veya alışkın oldukları hassasiyet ayarlarını değiştirebiliyorlar.

    Basilisk V3 Pro 35K ve Basilisk V3 35K akıcı, serbest dönen ya da tıklamalı hareketlerden oluşan özelleştirilebilir kaydırma deneyimleri sunuyor. Bununla beraber Synapse 4’te ayarlanabilen Smart-Reel modunda kaydırma hızına göre iki mod arasında geçiş yapma imkânı sağlıyor.

    Basilisk V3 Pro 35K, Razer HyperSpeed Wireless üzerinden tek şarj ile 140 saate, Bluetooth ile 210 saate kadar kesintisiz oyun keyfini oyuncularla buluşturuyor.

    E-ihracat ile yurtdışına satış yapın

    Dijital çağın sunduğu sınırsız fırsatlar, Türk girişimcilerinin sadece yerel değil, küresel pazarda da söz sahibi olmalarını her zamankinden daha erişilebilir hale getiriyor. Özellikle e-ihracat, bu dijital dönüşümde en güçlü araçlardan biri olarak öne çıkıyor. Küresel müşteri kitlesine ulaşmak isteyen işletmeler için benzersiz fırsatlar sunan e-ihracat, sınırları ortadan kaldırarak dünya çapında ticaret yapmayı mümkün kılıyor. E-ticaret Danışmanı Tuğer Akkaya, e-ihracatla yurtdışına satış yapmanın yollarını ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken püf noktalarını MediaTrend okurlarıyla paylaştı.

    E-Ticaret Danışmanı Tuğer Akkaya
    E-Ticaret Danışmanı Tuğer Akkaya

    Son zamanlarda e-ihracatta hızlı bir yükseliş var. Bu alandaki fırsatlar nelerdir?

    E-ihracat, son yıllarda dijitalleşmenin etkisiyle büyük bir hızla yükseliyor ve Türk girişimcileri için benzersiz fırsatlar sunuyor. Özellikle global pazaryerleri, Amazon, Etsy, Shopify gibi platformlar, Türk markalarının dünya çapında hızla tanınmasını sağlıyor. Bu platformlar, yüksek maliyetli pazarlama ve lojistik giderleri olmadan, sadece iyi bir ürün ve stratejiyle, küçük işletmelere büyük pazarlar açabiliyor. Ayrıca dijital pazarlama, sosyal medya ve içerik üretimi sayesinde işletmeler, doğru stratejilerle uluslararası müşteri kitlesine ulaşabiliyorlar. Küresel tüketici taleplerinin artması, özellikle sürdürülebilir ve özgün ürünlere olan ilgi, Türk markaları için önemli bir fırsat.

    Bunun yanında, mikro ihracat ve Türkiye’nin sağladığı devlet teşvikleri de büyük bir avantaj sağlıyor. KOSGEB gibi kuruluşlar, e-ihracat yapan girişimcilere finansal destek ve kolaylaştırılmış süreçler sunarak, global pazara girişin önündeki engelleri azaltıyor. Ayrıca, yerelleştirilmiş pazarlama ve satış stratejileri ile her pazarın dinamiklerine uygun adımlar atmak, rekabette öne çıkmanın en etkili yolu. E-ihracatın sunduğu fırsatlar, doğru strateji, dijital beceriler ve global pazarlara uygun ürünlerle birleştiğinde, Türk girişimcilerinin dünya çapında başarı elde etmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor.

    Türkiye’nin e-ihracat potansiyeli nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Türkiye’nin e-ihracat potansiyeli, gerçekten çok büyük ve hızla büyüyen bir alan. Resmi verilere baktığınızda, Türkiye’nin e-ihracat hacmi yıllık bazda ciddi bir artış gösteriyor. Özellikle 2020 sonrası dönemde, pandemiyle birlikte çevrimiçi alışverişin küresel ölçekte patlaması, Türk markalarının yurtdışına açılmasını kolaylaştırdı. Türkiye, özellikle tekstil, gıda, elektronik ve otomotiv sektörlerinde çok güçlü bir üretici ülke konumunda. Bu sektörlerdeki ürünler, yurtdışındaki pazarlara büyük talep görüyor ve bu da e-ihracatın hızla artmasına olanak sağlıyor.

    Resmi verilere göre, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında Almanya, İngiltere, Amerika ve Orta Doğu’dan pek çok ülke öne çıkıyor. Bu da Türk işletmelerinin, özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika gibi büyük pazarlarda güçlü bir pazar payına sahip olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Türkiye’nin mikro ihracat konusunda sağladığı vergi avantajları, gümrük kolaylıkları ve KOSGEB gibi destekler de küçük ve orta ölçekli işletmelerin e-ihracata yönelmesini teşvik ediyor. Türkiye’nin dijital altyapısının gelişmesi, lojistik çözümlerinin iyileşmesi ve dijital pazarlama olanaklarının artmasıyla, Türk firmalarının global pazarlarda daha fazla söz sahibi olacağına inanıyorum. Bu büyüme potansiyelini doğru kullanarak, Türk markalarının dünya çapında çok daha fazla yer alması mümkün.

    Amazon ile e-ihracat
    Amazon ile e-ihracat

    E-ihracat ve geleneksel ihracat arasındaki farklar neler?

    E-ihracat ve geleneksel ihracat arasındaki farklar, aslında tamamen iş yapma biçimiyle ilgili. Geleneksel ihracat, fiziksel ürünlerin ve belgelerin elle gönderilmesi, gümrük işlemleri ve lojistik süreçlerin genellikle manuel yönetilmesiyle yürütülür. Ancak e-ihracat, tamamen dijital ortamda gerçekleşen bir süreçtir. Bu, markaların çevrimiçi platformlar üzerinden küresel pazarlara açılmasını ve satış yapmasını sağlar. E-ihracat ile satıcılar, ürünlerini uluslararası alıcılarla buluşturmak için büyük lojistik yatırımlarına veya aracı firmalara gerek duymazlar, çünkü tüm işlemler dijital olarak yapılır. Dijital pazarlama ve sosyal medya sayesinde, markalar çok daha geniş bir müşteri kitlesine daha düşük maliyetlerle ulaşabilirler.

    Dünyadaki alışveriş trendlerine baktığımızda, son yıllarda çevrimiçi alışverişin büyük bir patlama yaşadığını ve e-ihracatın geleneksel ihracatın çok önüne geçtiğini görüyoruz. 2023 yılı itibariyle, dünya genelinde e-ticaretin toplam perakende satışlarındaki payı %20 civarına ulaştı ve bu oran giderek artıyor. Özellikle Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’da dijital alışveriş çok büyük bir pazar payına sahip. Türkiye’nin e-ihracat performansı da, bu küresel eğilimle paralel olarak artıyor. Türk markalarının özellikle Amazon ve Alibaba gibi büyük platformlarda yer alması, onları dünya çapında görünür kılıyor. Ayrıca, e-ihracatın sunduğu hızlı teslimat süreleri ve müşteri odaklı dijital çözümler, geleneksel ihracattan çok daha fazla tercih edilmesini sağlıyor. E-ihracatla birlikte ürünler hızla, doğru hedef kitleye, doğru pazara ulaşabiliyor, bu da markaların uluslararası başarı şansını artırıyor.

    E-ihracat nedir?
    E-ihracat nedir?

    Mikro ihracat nedir, e-ihracattan farkı nedir?

    Mikro ihracat, aslında çok daha küçük ölçekli, düşük maliyetli ve basitleştirilmiş bir ihracat yöntemidir. Türkiye’de mikro ihracat, 300 kilogramdan ve 15 bin Euro’dan düşük değerdeki ihracatlar için geçerlidir. Bu tür ihracatlar, küçük ve orta ölçekli işletmelerin global pazarlara adım atmalarını kolaylaştırıyor. Mikro ihracat, genellikle gümrük ve vergi muafiyetleri, kolaylaştırılmış gümrük işlemleri ve düşük maliyetli lojistik çözümlerle destekleniyor. Bu sayede, küçük işletmeler büyük yatırımlar yapmadan dış pazarlara açılabiliyor ve dünya çapında müşteri kazanabiliyor. Yani, mikro ihracat daha çok ihracat işlemlerinin hızlı, düşük maliyetli ve bürokratik engellerin az olduğu bir süreçtir.

    E-ihracat ise dijital platformlar üzerinden yapılan tüm ihracat işlemlerini kapsar ve genellikle daha büyük hacimli, çevrimiçi satışlarla gerçekleşir. E-ihracatın kapsamı daha geniştir; online pazaryerleri (Amazon gibi), markaların kendi e-ticaret siteleri ya da sosyal medya kanalları üzerinden yapılan satışları içerir. Mikro ihracat, e-ihracatın bir parçası olabilir çünkü mikro ihracat da dijital platformlar üzerinden yapılır, ancak mikro ihracatın en önemli farkı, çok daha küçük ve yerel düzeydeki işlemleri kapsaması ve daha az bürokratik engel ile gerçekleşmesidir. Yani mikro ihracat, e-ihracatın küçük ölçekli ve daha pratik bir versiyonudur, ancak her iki süreç de Türk işletmelerine global pazarlara açılma fırsatı sunar.

    E-ihracata uygun ürün seçimi nasıl yapılır?

    E-ihracata uygun ürün seçimi, başarılı bir global satış stratejisinin en kritik adımlarından biridir. İlk olarak, hedef pazarı iyi analiz etmek gerekiyor. Her pazarın kendine özgü talepleri, kültürel dinamikleri ve alışveriş alışkanlıkları var. Örneğin, Avrupa’daki bir pazar, Asya pazarına kıyasla farklı ürün gruplarına daha fazla ilgi gösterebilir. Bunun için, dünya çapında popüler olan ve talep gören ürünleri belirlemek, e-ihracat için önemli bir başlangıç noktasıdır. Tekstil, takı, sağlık ve güzellik ürünleri, organik gıda, teknolojik aksesuarlar gibi ürünler, dijital platformlarda genellikle daha hızlı ve kolay satılabilen ürünler arasında yer alıyor. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve yerel üretim gibi trendler de ürün seçiminde göz önünde bulundurulmalı.

    Bununla birlikte, ürünün uluslararası lojistiğe uygunluğu da önemli bir faktör. Hafif, dayanıklı, düşük hacimli ve kolay taşınabilir ürünler, e-ihracat için ideal olacaktır. Ayrıca, dijital pazarlama açısından da, ürünün görsel olarak çekici olması ve sosyal medyada iyi pazarlanabilir olması gerekiyor. Küresel pazarlarda rekabetin arttığını unutmamak lazım, bu yüzden benzersiz ve kaliteli bir ürün sunmak, markanızı öne çıkaracaktır. Ek olarak, ürünün yerelleştirilmesi de çok önemli; yani hedef pazarın kültürüne ve diline uygun pazarlama stratejileri oluşturmak, uluslararası başarıyı artıracaktır.

    Hedef pazar araştırması nasıl yapılır?

    Hedef pazar araştırması, e-ihracatın en temel ve en kritik adımlarından biridir. Başarılı bir araştırma, ürününüzün hangi pazarda en iyi şekilde satılabileceğini anlamanızı sağlar. İlk adım, pazarın büyüklüğünü ve potansiyelini incelemektir. Global ticaret verilerini, yerel e-ticaret trendlerini, sosyal medya etkileşimlerini ve kullanıcı davranışlarını analiz ederek, hangi ülkelerin sizin ürününüze daha fazla ilgi göstereceğini belirleyebilirsiniz. Bu, hedef pazarın büyüklüğünü anlamanızı sağlar. Örneğin, Avrupa’da popüler olan bir tekstil markası, Asya pazarında farklı fiyatlandırma stratejileri gerektirebilir.

    Bir sonraki adım ise rekabeti analiz etmektir. Hangi yerli ve uluslararası markalar hedef pazarda hakim ve siz nasıl öne çıkabilirsiniz? Rakiplerinizi incelemek, fiyatlandırma, pazarlama stratejileri ve müşteri yorumları gibi unsurları gözlemlemek, sizin ürününüzün pazardaki konumunu belirlemede yardımcı olur. Ayrıca, pazarın yerel kültürel dinamiklerini ve tüketici davranışlarını anlamak, çok önemli bir faktördür. Örneğin, bazı pazarlarda organik ve doğal ürünlere olan ilgi artarken, bazı bölgelerde premium ürünler daha fazla talep görebiliyor. Son olarak, hedef ülkenin yasal düzenlemeleri ve vergi uygulamalarını bilmek, girişiminizin başarılı olması için kritik derecede olacaktır. Tüm bu unsurları analiz ederek, hedef pazarınızı doğru seçebilir ve etkili bir strateji geliştirebilirsiniz.

    Küçük işletmeler e-ihracatta nasıl rekabet edebilir?

    Küçük işletmelerin e-ihracatta rekabet edebilmesi için birkaç stratejiye odaklanması gerekiyor. Öncelikle, niş pazarlar seçmek büyük bir avantaj sağlayabilir. Küçük işletmeler, büyük rakiplerin ulaşamadığı veya yeterince ilgi göstermediği spesifik ve niş alanlarda kendilerine yer edinebilirler. Örneğin, yerel üretim, el yapımı ürünler veya sürdürülebilir ürünler gibi talepleri olan pazarlar, küçük işletmeler için fırsat alanları yaratır. Bu tür ürünler, genellikle daha az rekabetle karşılaşır ve özgünlükleriyle öne çıkarlar.

    Bir diğer önemli strateji, dijital pazarlama becerilerini güçlü tutmaktır. Küçük işletmeler, sosyal medya platformlarını ve dijital reklamcılığı etkin kullanarak geniş kitlelere ulaşabilirler. Instagram, TikTok, YouTube gibi platformlarda özgün içerikler üreterek, marka hikayenizi anlatabilir ve hedef kitlenizi etkili bir şekilde yakalayabilirsiniz. Aynı zamanda, SEO ve Google Ads gibi dijital reklamcılık araçlarını kullanarak, daha büyük bütçelere sahip rakiplerle bile rekabet edebilirler. Küçük işletmeler için müşteri hizmetlerinin güçlü olması da oldukça önemli. Hızlı yanıtlar, kişisel ilgi ve müşteri memnuniyetine odaklanmak, markayı sadık bir müşteri kitlesine dönüştürebilir. Ayrıca, e-ihracatın sunduğu lojistik çözümler ve mikro ihracat avantajlarından faydalanmak, küçük işletmelere büyük avantajlar sunabilir. Uygun fiyatlarla hızlı teslimat ve düşük maliyetlerle ihracat yapabilmek, küçük işletmelerin global pazarda güçlü bir rekabet avantajı yakalamasına olanak sağlar.

    Ürünler uluslararası pazarlara nasıl adapte edilir?

    Her pazarın kendine has talepleri, kültürel dinamikleri ve tüketici alışkanlıkları vardır. İlk adım, hedef pazarın kültürünü ve yerel tercihlerine uygun ürün uyarlamaları yapmaktır. Örneğin, bir Türk markası yurtdışında satacağı tekstil ürünlerinde, yerel moda trendlerini, renk tercihlerini ve kumaş dokusunu göz önünde bulundurmalı. Ayrıca, ürün ambalajı da pazara uygun olmalı; çünkü bazı ülkelerde minimalist ambalaj tercih edilirken, bazı pazarlar renkli ve gösterişli ambalajlardan hoşlanır.

    Bununla birlikte, dil ve iletişim de çok önemli bir faktör. Ürün açıklamaları, etiketler ve reklam içerikleri hedef pazarın dilinde doğru ve etkili şekilde sunulmalı. Bu, sadece dil uyumunu değil, aynı zamanda kültürel duyarlılığı da içerir. Örneğin, Batı’daki bazı pazarlarda daha fazla özgürlük ve kişisel alan vurgulanırken, Uzak Doğu’daki pazarlarda daha fazla topluluk ve aile odaklı bir dil tercih edilebilir. Ürün fiyatlandırması ve ödeme seçenekleri de yerel pazarla uyumlu olmalı; örneğin, Avrupa’da kartla ödeme yaygınken, bazı Asya pazarlarında dijital cüzdanlar ve banka transferleri daha popüler olabilir. Ek olarak, lojistik süreçler ve teslimat süreleri de adapte edilmesi gereken bir başka önemli alandır. Hedef pazara hızlı ve verimli ulaşım, müşteri memnuniyetini doğrudan etkiler.

    E-ticaret lojistik depolama
    E-ticaret lojistik depolama

    Lojistik konusunda en sık yaşanan zorluklar nelerdir?

    Türkiye’den yurtdışına e-ihracat yaparken en sık karşılaşılan lojistik zorluklar, aslında operasyonel süreçlerin karmaşıklığından kaynaklanıyor. En büyük zorlukların başında, yüksek lojistik maliyetleri geliyor. Özellikle küçük işletmeler, yurtdışına sevk edilen ürünlerin taşınmasında ciddi maliyetlerle karşılaşabiliyorlar. Uluslararası nakliye ücretleri, ürünün ağırlığına, hacmine ve hedef pazara bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Özellikle uzak mesafeler için nakliye maliyetleri, işletmelerin kâr marjını olumsuz etkileyebiliyor.

    Bunun yanı sıra, gümrük işlemleri ve vergi düzenlemeleri de büyük bir engel oluşturabiliyor. Her ülkenin farklı gümrük prosedürleri, vergi oranları ve ithalat düzenlemeleri olduğundan, Türk işletmeleri bu işlemleri düzgün şekilde takip edebilmek için zaman zaman sıkıntı yaşayabiliyorlar. Ayrıca, yanlış beyanlar ve eksik belgeler nedeniyle ürünler gümrükte takılabiliyor ve bu da teslimat sürelerini uzatabiliyor.

    Teslimat süreleri de başka bir önemli zorluk. Yurtdışına yapılan sevkiyatlarda, teslimat sürelerinin ne kadar hızlı olduğu, müşteri memnuniyetini doğrudan etkileyen bir faktör. Ancak, özellikle pandemi sonrası tedarik zincirindeki aksamalar, taşıma hatlarında yaşanan yoğunluklar ve yetersiz lojistik kapasite, teslimat sürelerinin uzamasına neden olabiliyor. Küçük işletmeler, bu süreçlerde daha esnek ve hızlı hareket etmek zorunda oldukları için, lojistik ortaklarıyla güçlü işbirlikleri kurarak, bu süreleri minimuma indirmeye çalışıyorlar. Son olarak, uluslararası lojistik şirketleriyle uyumlu çalışmama ya da yanlış lojistik partner seçimi, işletmelerin ciddi sorunlar yaşamasına yol açabiliyor. Bu nedenle, doğru taşıma şirketini seçmek ve iyi bir lojistik stratejisi oluşturmak büyük önem taşıyor.

    Teslimat süreleri müşteri memnuniyetini nasıl etkiliyor?

    Teslimat süreleri, e-ticaret yapan işletmeler için müşteri memnuniyetini doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Müşteriler, satın aldıkları ürünün zamanında teslim edilmesini beklerler ve bu beklenti, özellikle yurtdışı alışverişlerinde daha da yüksek olabilir. Eğer teslimat süresi uzun olursa, müşteriler kendilerini hayal kırıklığına uğramış hissedebilir ve bu durum, markaya olan güvenlerini olumsuz etkileyebilir. Hızlı teslimat, sadece müşteri memnuniyetini artırmakla kalmaz, aynı zamanda müşteri sadakatini de güçlendirir. Müşteriler, hızlı ve güvenilir teslimat hizmeti sunduğu için markanızı tercih eder ve tekrar alışveriş yapma olasılıkları artar.

    E-ihracatta dijital pazarlama stratejileri neler olmalı?

    Dijital pazarlama stratejileri, global pazarda rekabetçi bir konum elde etmek için çok önemli bir rol oynuyor. İlk adım, hedef pazarın dijital alışkanlıklarını iyi analiz etmektir. Hangi platformlarda aktif olduklarını, hangi içerik türlerini tükettiklerini ve nasıl alışveriş yaptıklarını anlamak, pazarlama stratejinizi doğru yönlendirmenizi sağlar. Örneğin, Asya pazarında sosyal medya platformları çok popülerken, Avrupa’da SEO ve e-posta pazarlama gibi dijital araçlar öne çıkabiliyor. Bu yüzden, her pazar için yerelleştirilmiş dijital pazarlama stratejileri oluşturmak gerekiyor.

    Bunun yanında, sosyal medya reklamları, özellikle Facebook, Instagram, TikTok ve LinkedIn gibi platformlarda oldukça etkili. Bu platformlar üzerinden hedefli reklamlar vererek, doğru kitleye ulaşmak mümkün. Ayrıca, içerik pazarlaması da oldukça önemli. Kullanıcı dostu, ilgi çekici ve değerli içerikler üreterek, markanızı daha fazla kişiye tanıtabilirsiniz. Örneğin, blog yazıları, infografikler, videolar veya kullanım kılavuzları, potansiyel müşterilere ürününüzün faydalarını gösteren değerli bilgiler sunabilir. Ayrıca, influencer pazarlama da oldukça güçlü bir strateji. Global ölçekte influencer’larla işbirlikleri yaparak, hedef kitlenize doğrudan ulaşabilir ve markanızı tanıtabilirsiniz. SEO optimizasyonu, e-ihracat stratejisinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ürünlerinizi Google gibi arama motorlarında görünür kılmak, potansiyel müşterilerinize ulaşmanın en etkili yoludur. Arama motoru optimizasyonu sayesinde, müşteriler ürünlerinizi aradıklarında kolayca bulabilir ve hızla alışveriş yapmaya yönlendirilirler. Bu da, hem markanızı daha geniş bir kitleye tanıtmak hem de satışları artırmak için kritik bir adım olur. Dijital pazarlamanın bu unsurlarını doğru entegre ederek, e-ihracat başarı şansınızı önemli ölçüde artırabilirsiniz.

    E-ihracatta dikkat edilmesi gereken yasal mevzuatlar nelerdir?

    E-ihracatta dikkat edilmesi gereken yasal mevzuatlar, hem Türkiye’deki hem de hedef pazardaki düzenlemelere uygun hareket edilmesini gerektirir. İlk olarak, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenen gümrük prosedürleri doğru şekilde takip edilmelidir. Türkiye’den yurtdışına satış yaparken, ürünlerin doğru şekilde beyan edilmesi, ithalat ve ihracat belgelerinin eksiksiz olması önemlidir. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu çerçevesinde, e-ihracat yapan firmaların KDV iadelerini düzgün alabilmesi için gerekli işlemleri yerine getirmeleri gerekir. Bu, ihracat yapan küçük ve orta ölçekli işletmeler için büyük bir avantaj sağlar.

    Hedef pazarın da yasal düzenlemeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Her ülkenin vergi oranları, ithalat düzenlemeleri ve ürün standartları farklıdır. Özellikle ürünlerin güvenlik sertifikaları, etiketleme gereklilikleri, sağlık ve çevre standartları gibi konulara dikkat edilmesi gerekir. E-ticaret mevzuatları da özellikle dijital ürün satışı ve kişisel verilerin korunması açısından önemli. Türkiye’den yapılan e-ihracatta, KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) gibi yerel düzenlemelere uyulması gerektiği gibi, hedef pazarın da kişisel veri koruma yasalarına riayet edilmelidir. Bunun dışında, lojistik ve gümrük işlemleri sırasında karşılaşılan sorunların önüne geçebilmek için doğru danışmanlık almak ve gerektiğinde uzmanlarla çalışmak oldukça faydalı olacaktır.

    Türkiye’nin e-ihracat teşvikleri nelerdir?

    Türkiye’nin e-ihracat alanında sunduğu birçok teşvik, firmaların yurtdışına açılmalarını ve küresel pazarda rekabetçi olmalarını destekliyor. Bunlardan en önemlilerinden biri KOSGEB’in Yurtdışı Pazar Destek Programı. Bu program, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ’ler) yönelik olarak, yurtdışına açılmalarını kolaylaştırmak için birçok mali destek sunuyor. Program kapsamında, e-ihracat yapan firmalar, yurtdışında pazarlama faaliyetleri gerçekleştirebilir, dijital pazarlama ve online reklamlar gibi hizmetler için destek alabilirler. Ayrıca, yurt dışı fuar katılımı ve pazar araştırmaları gibi faaliyetlere yönelik de finansal yardımlar sağlanmaktadır.

    İhracatçı Birlikleri, TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) gibi kurumlar da farklı destek programları sunuyor. Bu programlar, e-ihracatçılara danışmanlık hizmeti sağlamak, ihracat altyapılarını güçlendirmek, yurtdışı pazarlarına daha hızlı erişim sağlamak için fırsatlar sunuyor. Ayrıca, vergi avantajları ve gümrük işlemleri konusunda da çeşitli kolaylıklar sağlanmaktadır. Türkiye’nin dijitalleşme stratejisi çerçevesinde bu teşvikler, özellikle dijitalleşmeye yatkın küçük işletmelerin yurtdışı pazarlarda daha etkili olmasını sağlıyor.

    E-ihracat için gerekli belgeler
    E-ihracat için gerekli belgeler

    E-ihracat desteği almak için yapılması gerekenler nelerdir?

    E-ihracat desteği almak isteyen firmalar, öncelikle 5986 sayılı E-İhracat Destekleri Hakkında Karar çerçevesinde belirlenen şartları yerine getirmelidir. Bu karar, Türkiye’den yapılan e-ihracat faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla firmalara çeşitli finansal destekler sunuyor. İlk adım olarak, TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) ve KOSGEB gibi ilgili kurumlara başvuruda bulunarak, hangi desteklerden faydalanabileceklerini öğrenmeleri gerekiyor. Başvuru süreci, genellikle firmanın büyüklüğüne ve ihracat hacmine göre farklılık gösterebilir, bu yüzden doğru kategoriye yerleşmek önemlidir.

    Desteği almak için, firmaların yurtdışına satış yapan dijital platformlarda aktif olmaları, dijital pazarlama stratejileri uygulamaları ve hedef pazarlarda rekabetçi olabilecek potansiyele sahip olmalıdırlar. Ayrıca, başvuru sırasında firmanın yurtdışındaki pazar payı, dijital pazarlama bütçesi ve ihracat hedeflerine dair detaylı bir iş planı sunmaları gerekir. E-ihracatçı firmaların, online satış altyapıları (web sitesi, ödeme sistemleri, lojistik ve gümrükleme hizmetleri) sağlam bir şekilde kurmuş olmaları da bu sürecin önemli bir parçasıdır.

    Peki, e-ihracat eğitimleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

    Eğitimlerimizde, girişimcilere ve işletmelere yurtdışında başarılı bir dijital satış stratejisi geliştirebilmeleri için gerekli olan tüm bilgileri sunmayı amaçlıyor. E-ticaretin temellerinden başlayarak, pazar araştırması, dijital pazarlama stratejileri, SEO, sosyal medya reklamları ve yurtdışına satış yapabileceğiniz dijital platformların kullanımı gibi temel konuları derinlemesine ele alıyoruz. Ayrıca, lojistik, ödeme sistemleri ve gümrükleme gibi operasyonel süreçlerin nasıl yönetileceği hakkında pratik bilgiler de veriyoruz.

    E-ticaret dünyasında başarılı olabilmek ve e-ihracat ile yurtdışına satış yapabilmek için sadece teorik bilgiler değil, aynı zamanda pratik uygulamalar da çok önemli. Eğitimlerimde, katılımcılara gerçek yaşam örnekleri ve vaka analizleri üzerinden detaylı bilgiler sunarak, her adımda nasıl ilerlemeleri gerektiğini gösteriyorum. Başarılı firmaların stratejilerini inceleyerek, katılımcıların kendilerine uygun stratejileri geliştirmelerine yardımcı oluyorum. Eğitimler, hem yeni başlayanlar hem de mevcut e-ticaret süreçlerini daha da geliştirmek isteyen işletmeler için ideal.

    ESET ve SuperOps standartları yeniden tanımlıyor

    0

    Siber güvenlik alanında dünya lideri olan ESET, yeni nesil Uzaktan İzleme, Yönetim (RMM) ve Profesyonel Hizmetler Otomasyonu (PSA) platformu SuperOps ile iş birliğini duyurdu. 

    Gerçekleştirilen iş birliği, Yönetilen Hizmet Sağlayıcıların (MSP’ler) uç noktalarını doğrudan SuperOps platformu içinde sorunsuz bir şekilde yönetmelerini ve güvence altına almalarını sağlayarak ESET PROTECT Platformunun temel çözümü olan ESET Endpoint Security’nin ek gücü ile operasyonlarına benzersiz verimlilik ve koruma getiriyor.

    SuperOps Kurucu Ortağı ve CEO’su Arvind Parthiban “SuperOps olarak amacımız MSP’lerin işlerini daha verimli ve sezgisel hale getirmek. ESET‘in SuperOps ile entegre edilmesi, MSP’lere uç nokta güvenlik yönetimi için kolaylaştırılmış, hepsi bir arada bir çözüm sağlıyor. Bu ortaklık, MSP’lerin müşterilerine gelişmiş koruma sunmalarını sağlarken aynı zamanda iş akışlarını basitleştirecek.” açıklamasını yaptı.

    ESET‘in güvenlik ürünleri, hem yapay zekâya dayalı algılama teknolojilerinden hem de dünya çapında tanınan araştırma ve tehdit istihbaratından yararlanıyor. Bu sayede tehditlerin bir ağda tutunmasını önlemek ve algılama ve yanıt eylemlerini verimli bir şekilde yönetmek için yapılandırılmış kapsamlı, yüksek kaliteli, çok katmanlı bir güvenlik yığını sunuyor.  ESET ürünleri bu özelliklerinden dolayı analistler ve müşteriler tarafından büyük beğeni topluyor.

    SuperOps ile entegrasyon,  ESET’in uç nokta güvenlik çözümünün dakikalar içinde tüm varlıklara hızlı bir şekilde dağıtılmasını sağlayarak anında koruma ve optimizasyon sağlıyor. MSP’ler, sıfırıncı gün, fidye yazılımı, kimlik avı ve hedefli saldırılara karşı koruma sağlamak için varlık alımı sırasında ESET‘in yeni nesil güvenlik çözümünü otomatikleştirebilir ve SuperOps içinde koruma durumunu gerçek zamanlı olarak izleyebilir. Tüm bunlar, uç nokta ürünümüze dahil edilen ve sürekli gelişen tehdit ortamında korumayı turbo şarj eden çok katmanlı yapay zekâ tabanlı ESET LiveSense güvenlik katmanı sayesinde gerçekleşiyor.

    ESET Kurumsal ve KOBİ – MSP Başkan Yardımcısı Michal JankechESET, binlerce MSP için güvenilir bir iş ortağı olarak biliniyor çünkü ortaklıklarımız konusunda oldukça ciddiyiz. Bu entegrasyon sayesinde MSP’ler siber güvenliği daha kolay ve güvenle yönetebilecekler. Bunu başarmak için ESETin sağlam güvenlik önlemleri SuperOps’un kapsamlı yönetim araçlarıyla birleşerek operasyonel verimliliği ve müşteri korumasını artıran güçlü bir sinerji yaratıyor” dedi.

    Küresel siber suçlardan kaynaklanan zararın yılda yüzde 15 artarak 2025 yılına kadar 10,5 trilyon dolara ulaşacağı tahmin edildiğinden işletmelerin, özellikle de MSP’lerin siber güvenliği en önemli öncelikleri haline getirmeleri gerekiyor. ESET‘in SuperOps ile entegrasyonu, siber güvenlik operasyonlarını önemli ölçüde geliştiriyor ve MSP’lerin güvenlik tekliflerini artırıyor. ESET ve SuperOps, güçlerini birleştirerek endüstri standartlarını yeniden tanımlıyor ve MSP’lerin müşterilerine benzersiz bir güvenlik sunmalarını sağlıyor.

    Sosyal Medya Dolandırıcılıklarına Karşı Korunma Rehberi

    Sosyal medya dolandırıcılıklarına karşı kendimizi nasıl koruyabiliriz? Bu rehberde, güvende kalmak için alabileceğiniz önlemleri paylaşıyorum.

    Samsung Galaxy S24 FE İnceleme

    0

    Samsung Galaxy S24 FE, bütçe dostu bir telefonun nasıl yapılacağının güzel bir örneği. Yüksek kaliteli bir ekran, güçlü performans ve hatta gelişmiş kamera kurulumu ile öne çıkan bir telefon. Ancak elbette Galaxy S24 FE’nin asıl odak noktası performansı ve hatta fiyatı değil – bu segmente getirdiği Galaxy AI çatısı altındaki yapay zeka özellikleri.

    Daha pahalı Galaxy S24 cihazlarında (yani en iyi Samsung telefonlarında) bulunan özellikleri daha uygun bir modelde kullanmak istiyorsanız Galaxy S24 FE tam da bu noktada bir bakıma ‘kurtarıcı’ olarak geliyor.

    Tasarım

    Samsung Galaxy S24 FE Samsung’un diğer telefon modellerinden pek farklı görünmüyor. Pürüzsüz, kavisli köşelerinden sade renk seçeneklerine kadar her şey tanıdık geliyor. Bu bir sorun mu derseniz elbette benim için hayır. Bu cihazın minimalist, yuvarlak görünümünün hayranıyım, ancak daha keskin köşeli bir estetik arayanlar Galaxy S24 Ultra iyi bir seçenek.

    Galaxy S24 FE’nin beğendiğim bir yönü de düğme yerleşimleri. Pek çok telefonun aksine, bu telefonun tüm düğmeleri tek tarafta. Telefonu yatay modda tutuyorsanız bu özellikle ideal. Bu yapılandırmayla, oyun oynamaya veya fotoğraf çekmeye çalışırken yanlışlıkla güç veya ses açma/kısma düğmesine basma olasılığınız az.

    Galaxy S24 FE, standart Galaxy S24 için kullanılan Victus 2 camın aksine ön ve arka tarafta çizilmeye karşı dayanıklı Gorilla Glass Victus Plus ve Victus 5 kullanıyor. Testlerim sırasında cam hiç çizilmedi veya aşınmadı, ancak telefonun arka tarafında parmak izi izlerinin bu kadar kolay ortaya çıkmasından pek hoşlanmadım.

    Dayanıklılık açısından IP68 derecesine sahip ve 1,5 metreye kadar tatlı suya 30 dakika kadar daldırılmaya dayanabilir.

    Peki bu cihazın tasarımı ile standart Galaxy S24 arasındaki gerçek fark nedir? Farklı renk seçeneklerine ve cama sahip olmasının yanı sıra, ana değişiklik Galaxy S24 FE’nin hem daha ağır hem de daha kalın olması. Ağırlığı 213g, yani tam olarak en ağır telefon olmasa da piyasadaki en hafif telefon da değil. Standart Galaxy S24 bile 167g ile bu modelden 46g daha hafif.

    Ekran

    Samsung Galaxy S24 FE, Galaxy S24 ile aynı keskinlik seviyesini sunmuyor. Elbette, her iki cihazdaki çözünürlük 1080 x 2340 piksel, ancak FE’nin ekranı aslında 0,6 inç daha büyük. Sonuç ise şu: Ortalama bir kullanıcı için gereğinden fazla ayrıntı sunan bir ekran. İster web’de geziniyor, ister Galaxy AI ile görüntü oluşturuyor ya da video içeriği izliyor olun, Galaxy S24 FE’nin AMOLED ekranının çok güzel olduğunu gördüm.

    YouTube’a girdim ve 2160p HDR’de bazı videolar izlemeyi denedim ve renkler oldukça iyi. Bu telefonun varsayılan ekran modu, parlak renklere daha cesur bir kenar ekleyen Vivid, ancak isterseniz daha muhafazakar bir Doğal mod da var. Standart Galaxy S24’ten daha belirgin değişikliklerden biri, parlaklık seviyesinin daha düşük seviyede olması. Galaxy S24 2.600 nit tepe parlaklığına sahipken FE yalnızca 1.900 nit’e kadar ulaşabiliyor.

    Bununla birlikte, cihazınız beklemedeyken bile saat, tarih ve müzik bilgilerinin kesintisiz olarak görüntülenmesini istiyorsanız Her Zaman Açık Ekranı etkinleştirme seçeneği de var. Ayrıca, Sketch to Image gibi bazı AI özelliklerine hızlı bir şekilde erişmek için kullanışlı olabilen ancak aynı zamanda can sıkıcı da olabilen Edge Panelini devre dışı bırakma seçeneği de mevcut. Aylar önce kişisel Samsung telefonumda Edge Panelini devre dışı bırakmaya karar verdim, istemeden yaklaşık 300 kez kaydırarak açtım (saydığımdan değil), bu yüzden burada da hızlı bir şekilde bundan yararlandım.

    Samsung Galaxy S24 FE piyasadaki en parlak, en net ekrana sahip olmayabilir, ancak ödediğiniz fiyata göre çok güçlü. Göz alıcı renkler, 120Hz yenileme hızı ve özelleştirilebilir ekran seçenekleri, standart Galaxy S24’e kıyasla çok az fedakarlık yaptığınız anlamına geliyor.

    Yazılım

    Galaxy S24 FE’nin kullandığı yazılım bu telefonun temel ayırt edici özelliklerinden biri. Çünkü Samsung’un diğer rakiplerinden daha fazla güncelleme garantisi veriyor. Galaxy S24 serisinde olduğu gibi S24 FE de tam 7 yıl boyunca güncelleme desteği sunuyor.

    Galaxy S24 FE yapay zekanın gücünü de arkasına alıyor. Galaxy S24 seriside Galaxy AI çatısı altındaki tüm yapay zeka özellikleri bu modelde de var. Peki bu ne anlama geliyor? Destekleyen dillerde telefon görüşmesini gerçek zamanlı olarak translate yani çevirebiliyorsunuz. Farklı dilden farklı dile çeviri yapabiliyorsunuz. Notları alıp bunun özetini çıkarabildiğiniz gibi web sitelerin özetini de çıkarmak mümkün. Circle to Search ile çok hızlı şekilde arama yapabiliyorsunuz ve kamera tarafında Portre Stüdyo’yu kullanarak sanatsal portreler elde edebilirsiniz.

    Yine de her şey yapay zeka ile ilgili değil. Öne çıkan bir diğer özellik ise Samsung DeX. DeX, telefonu bir monitöre bağladığınızda size masaüstü benzeri bir arayüz sunuyor. Diyelim ki bir öğrencisiniz ve çalışmak için kütüphaneye gidiyorsunuz, ancak dizüstü bilgisayarınızı evde bıraktığınızı fark ettiniz. Endişelenecek bir şey yok, bunun yerine ekstra monitör ve klavye ile DeX’i kullanın, hepsi bu kadar.

    Kamera

    Samsung Galaxy S24 FE kamera performansıyla iddialı bir model ve standart Galaxy S24’e kıyasla büyük bir fark da yok. Samsung’un amiral gemisi telefonuna karşı yaptığı ana değişiklik, Galaxy S24 FE’nin 3x optik zoom için 8MP sensör kullanması – bu, 10MP sensör kullanan Galaxy S24’ten hafif bir düşüş. Bu büyük bir sorun değil – 3x zoom kalitesi hala keskin ve bu fiyat noktasında bir telefonda gerçek zoom elde etmek harika.

    Fotoğraflar Galaxy S24 FE’de zengin, tanımlanmış renklere sahip, ancak düşük ışıklı iç mekan ortamlarında her zaman ultra net görünmüyorlar. Galaxy S24 FE’den sadece güçlü bir kalite elde etmekle kalmazsınız, aynı zamanda uğraşabileceğiniz birçok seçenek de var. Örneğin, hem ön hem de arka kameralarla çekim yapmak için Çift Kayıt modu var.

    Galaxy S24 FE ile çekilen videolar harika görünüyor. Canlı spor etkinliklerinde veya konserlerde unutulmaz anları yakalamak için 8K, 30fps kalitesinde bile kayıt yapabilirsiniz.

    Görüntülü görüşmeler de çok iyi sonuç veriyor. Galaxy S24 FE ile geçirdiğim süre boyunca çok sayıda video çektim ve kalitenin büyük bir kısmı ağ hızına bağlı olsa da kesinlikle başarılı.

    Nesnelerin boyutunu değiştirmenize, onları bir görüntüde başka bir yere taşımanıza, tamamen kaldırmanıza veya üretken yapay zeka ile başka bir şeye dönüştürmenize olanak tanıyan Photo Assist dahil olmak üzere yapay zeka fotoğraf araçlarından bahsetmiyorum bile. Ayrıca, mevcut fotoğraflarınıza kirpiden Eyfel Kulesi’ne kadar herhangi bir şey karalamanıza olanak tanıyan Sketch to Image özelliği de var ve yapay zeka tarafından oluşturulan bir görüntü ekleniyor.

    Performans

    Galaxy S24 ile Galaxy S24 FE arasındaki temel fark, Galaxy 24 FE’nin Galaxy S24’ün Exynos 2400 işlemcisinin sonuna bir ‘e’ eklemesi. Peki Exynos 2400e’nin olayı nedir?

    Aslında, biraz daha düşük işlem hızları sunarken güç tüketimini de azaltan daha zayıf bir yonga seti. Galaxy S24 FE’nin daha yüksek kapasiteli pili ile eşleştirildiğinde, bu telefonun batarya ömrü daha iyi bir hale geliyor. Galaxy S23 FE’ye göre ise işlemci tarafında %60’ı bulan bir performans farkı var ki, bu bile telefonu tek başına öne çıkarabilen bir özellik.

    Normal kullanımda, Samsung Galaxy 24 FE’nin işlem hızları açısından beni nadiren daha fazlasını istememe neden olan duyarlı ve yetkin bir çoklu görev aracı olduğunu gördüm. Bir video görüşmesinde ekran paylaşımı yaparken ve birden fazla başka uygulama açıkken bile, uygulamalar arasında gezinirken herhangi bir yavaşlama yaşamadım.

    Galaxy 24 FE, 8GB RAM’e sahip. Ekran tarafındaki 120Hz yenileme hızı şüphesiz oyuncular için cazip olacak. Galaxy S24 FE, destekleyen oyunlarda daha gerçekçi aydınlatma görselleri üreten bir işleme teknolojisi olan ışın izleme özelliğini sunuyor. Daha genel olarak, oyun performansı burada iyi. Zorlu bir oyun olan Diablo Immortal oynamayı denedim ve kare mükemmelliği olmasa da stabil bir ağda çok iyi çalıştı.

    Batarya Ömrü

    Pil ömrü söz konusu olduğunda, Samsung Galaxy S24 FE oldukça iyi bir performans sergiliyor. Bulunduğu segmente göre uygun fiyat etiketine sahip bir telefon için, tam şarjla elde edeceğiniz kullanım süresinden kesinlikle memnun kalacağınızı düşünüyorum.

    Samsung Galaxy S24 FE’yi yoğun bir şekilde test ettim. Uyumadığım zamanlarda Spotify üzerinden müzik çalarken, 2160p’de YouTube izlerken, oyun oynarken, fotoğraf ve video çekerken ya da yapay zeka ile oynarken telefonu sürekli kullandım. Tüm bunlara rağmen, bu telefon bir günden fazla kullanım süresi sunuyor. Bu, hemen hemen herkes için yeterli olacaktır.

    Bir başka güzel nokta ise Galaxy S24 FE’den orijinal bir Galaxy S24 ile elde edeceğinizden çok daha fazla pil kapasitesi elde ediyor olmanız. 4.700 mAh bataryaya sahip Galaxy S24’ten 700 mAh daha fazla.

    Galaxy S24 FE, Galaxy S24 ile aynı olan 25W’a kadar şarj olabiliyor. Galaxy S24 FE’yi bir saat 30 dakikadan kısa bir sürede tamamen şarj edebiliyorsunuz. Telefon kablosuz şarj ile uyumlu. Kablosuz ters şarj özelliği de mevcut.

    Galaxy S24 FE ile ilgili güncel fiyat bilgisi için tıklayın.

    Samsung, faturalarda tasarruf sağlıyor

    Samsung’un yapay zeka özellikli cihaz yelpazesi, YZ Enerji Modu sayesinde seçili buzdolaplarında %15, seçili çamaşır makinelerinde %70, seçili bulaşık makinelerinde %23, seçili kurutma makinelerinde %20, seçili klimalarda %20 ve seçili TV’lerde %20’ye varan enerji tasarrufu sağlıyor

    Tüketicileri tasarruflu cihaz kullanımı konusunda teşvik eden Samsung Electronics, beyaz eşya, televizyon ve klimalarda YZ Enerji Modu (AI Energy Mode) ile enerji verimliliğini evlere taşıyor. 2024 yılının ilk yarısında tanıtılan yapay zeka özellikli Bespoke AI Serisi, tek bir dokunuşla enerji tasarrufu sağlayan YZ Enerji Moduyla dikkat çekiyor. YZ Enerji Modu açıkken buzdolaplarında yüzde 15’e, çamaşır makinelerinde ise yüzde 70’e varan enerji tasarrufu mümkün olabiliyor. Kullanıcıların karbon ayak izini de günlük olarak takip edebilmesine olanak sağlayan YZ Enerji Modu, kullanıcıları enerji tasarrufu yaparak çevre dostu bir ürün deneyimine ve enerji faturalarını azaltmaya yönlendiriyor. Wi-Fi özellikli WindFree™ klima serisindeki YZ Enerji Modu sayesinde kullanıcılar klimalarını kullanırken enerji miktarını takip edebiliyor ve yüzde 20’ye kadar enerji tasarrufu sağlayabiliyor. 2024 AI TV Serisindeki YZ Enerji Modu ise görüntü kalitesinden ödün vermeden %20’ye varan enerji tasarrufu sağlıyor.

    Bu perspektifle Samsung, enerji tasarrufuna yönelik yenilikçi özelliklerini yapay zeka destekli cihaz serilerine SmartThings platformu üzerinden entegre ederek erişilebilir kılıyor. SmartThings, enerji kullanımının kontrol edilmesi ve enerji faturalarının azaltılabilmesi için tasarruf işlevleri sunan ve uyumlu ev cihazlarını izleme ve yönetme imkanı tanıyan bir ev otomasyon platformu olarak tarif ediliyor. SmartThings sayesinde kullanıcılar; klimalardan buzdolaplarına, çamaşır makinelerinden aydınlatma sistemlerine kadar geniş bir yelpazede uyumlu cihazları izleyip yöneterek enerji kullanımını optimize edebiliyor. Ev otomasyonunda yeni bir dönemi başlatan SmartThings ile bir evdeki tüm cihazlar birbiriyle etkileşim halinde çalışabiliyor ve YZ Enerji Moduyla enerji tüketimi ciddi ölçüde azaltılabiliyor. YZ Enerji Modu, enerji kullanım alışkanlıklarını takip ederek, enerji tasarruflu kullanım önerilerinde bulunuyor. Akıllı telefonlara indirilebilen SmartThings uygulaması, kullanıcılara akıllı cihazlarını birbirine bağlayarak tek bir uygulamayla tek merkezden yönetebilme olanağı sunuyor.