Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 364

    Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik Eğlence ve Eğitim Amaçlı Nasıl Kullanılır?

    Teknolojinin hızlı ilerlemesiyle birlikte sanal gerçeklik (VR-Virtual reality) ve artırılmış gerçeklik (AR-Augmented reality) gibi yeni ve heyecan verici kavramlardır. Bu teknolojiler, eğlence ve eğitim alanlarında büyük bir etki yaratmış ve kullanıcılarına benzersiz deneyimler sunmuştur. Dolayısıyla aşağıda bu teknolojilerinin eğlence ve eğitim amaçları için kullanımı hakkında daha fazla bilgi bulacaksınız.

    Sanal Gerçeklik (VR) Nedir?

    Sanal gerçeklik (VR), onu kullanan kişiyi tam olarak sanal bir ortama taşıyan bir teknolojidir. Bu teknoloji, bir sanal gerçeklik başlığı ve kontrol cihazları gibi donanımlar aracılığıyla gerçek dünyadan tamamen izole edilen bir deneyim sunar. Kullanıcı, sanal gerçeklik dünyasında sanki gerçekte oradaymış gibi hisseder. Bunun yanında eğlence endüstrisinde etkisi oldukça büyüktür. VR oyunları, kullanıcıları farklı dünyalara götürerek interaktif ve derinlemesine deneyimler sunar. Ayrıca, sanal gerçeklik sineması da giderek daha popüler hale gelmektedir. Bu tür deneyimler, seyircileri filmin içine çekerek daha etkileyici bir film izleme deneyimi sunar.

    Gerçek Dünyanın Dijital İçeriklerle Birleşmesi

    Artırılmış gerçeklik (AR), gerçek dünyayı dijital içeriklerle birleştiren bir teknoloji kavramıdır. AR, genellikle akıllı telefonlar veya özel gözlükler gibi cihazlar aracılığıyla gerçekleştirilir. Üstelik gerçek dünyayı bir taban olarak kullanırken üzerine ek bilgiler, grafikler veya nesneler ekler. AR, eğlence endüstrisinde de büyük bir etki yaratmıştır. Örneğin artırılmış gerçeklik, müze ve sergi alanlarında interaktif deneyimler sunar. Ayrıca  ziyaretçilerin daha etkileyici bir şekilde içeriğe bağlanmasını temin eder.

    Eğitim Alanında Sanal Gerçeklik

    Eğitim alanında kullanılan ve yukarıda bahsi geçen bu teknolojiler büyük bir potansiyele sahiptir. Sanal gerçeklik, öğrencilere tarihi olayları yeniden yaşama, uzayın derinliklerine yolculuk etme veya karmaşık kavramları görsel olarak anlama gibi deneyimler sunar. Örneğin, tıp eğitiminde öğrenciler, cerrahi prosedürleri simüle ederek ve gerçekçi bir ortamda pratik yaparak sanal gerçeklik kullanabilirler.. Öğrencilerin gerçek dünyadaki uygulamalarına hazırlık sürecinde büyük bir avantaj sağlar. Artırılmış gerçeklik ise öğrenme tecrübesini daha etkileşimli hale getiren bir teknolojidir. Öğrenciler, interaktif 3D modelleri inceleyerek ve artırılmış gerçeklikle karmaşık yapıları daha iyi anlar. Dahası sanal deneyler yapabilirleri ortam doğar.

    Diğer Kullanım Alanları

    Eğlence ve eğitim dışında bu teknolojiler diğer birçok alanda da kullanılıyor. Dahası mimarlar ve iç tasarımcılar, artırılmış gerçeklik sayesinde projelerini gerçek bir ortamdaymış gibi anlatarak mesleklerini sürdürürler. Hatta müşterilere daha gerçekçi bir deneyim sunar. Üstelik fobileri tedavi etmek, stresi azaltmak veya rehabilite edici terapilerde kullanıldığı gibi sağlık alanında da uygulamaları vardır.

    Kullanım Zorlukları

    Bu teknolojileri henüz tam olarak olgunlaşmamıştır ve bazı zorluklarla karşı karşıyadır. Bu yüzden sanal gerçeklikte kullanılan donanımın maliyeti ve kullanım kolaylığı gibi faktörler, yaygın benimsenmesini bazen kısıtlar. Bunun yanında artırılmış gerçeklik uygulamalarının gerçek dünyayla etkileşimi ve doğru konumlandırması konusunda bazı teknik zorluklar olması normaldir.

    Son olarak bu teknolojileri, eğlence ve eğitim alanlarında büyük bir potansiyele sahiptir. Aynı zamanda kullanıcıları farklı deneyimlere taşıyarak eğlence sektöründe yeni bir boyut sunar. Aynı zamanda, eğitimde interaktif ve görsel öğrenmeyi teşvik eder. Her iki teknoloji de gelecekte daha da gelişerek daha yaygın bir şekilde kullanılması beklenen teknolojilerdir. Diğer bir deyişle yeni ve heyecan verici deneyimlerin kapılarını açacaktır.

    www.mediamarkt.com.tr

    Telefonlarda görmeye başladığımız sanal RAM nedir? Gerçekten işe yarıyor mu?

    0

    Öncelikle RAM’in ne olduğunu bir hatırlayalım. RAM (veya Rastgele Erişimli Bellek / Random Access Memory) verilerinizi geçici olarak hatırlamaktan sorumlu yüksek hızlı bir depolama bileşeni. Bu, verilerin kalıcı olarak depolandığı dahili depolama alanınızdan farklı bir yapı. RAM, uzun süreli depolama için kullanılan eMMC veya UFS 3.1 depolamadan çok daha hızlı bir yapıya sahip. Temel olarak, dahili depolama resim ve video gibi verileri depolarken, RAM hangi uygulamaları açtığınızı ve en son açtığınızda ne yaptığınızı hatırlamakla görevli.

    Bu görevi yerine getirerek RAM, uygulamaları olabildiğince hızlı yüklemenizi sağlıyor. Bir uygulamayı her açtığınızda, RAM’de depolanır ve hızlı bir şekilde erişilmesini sağlar. Yani teknik olarak daha fazla RAM, arka planda daha fazla sayıda uygulamaya sahip olmanızı ve bunları minimum gecikme ile hızlı bir şekilde yeniden açmanız anlamına geliyor.

    Sanal RAM kavramı ise cihazınızda fiziksel olarak bulunmayan (normal RAM gibi), ancak gerektiğinde kullanıma giren RAM’i ifade eder. Sanal RAM, gerektiğinde ekstra RAM sağlamak için geliştirilen özel bir teknoloji, ancak bunu fiziksel olarak daha fazla RAM eklemeden yapabiliyor. Peki bu nasıl mümkün oluyor? Elbette yerleşik depolama alanını RAM olarak kullanarak!

    Sanal RAM Android cihazlarda nasıl çalışıyor?

    Sanal RAM ana depolama alanınızdan belirli bir miktar alan ayırıyor. Yani 4GB, 6GB, vb. Ancak Sanal RAM’in işleyişini tam olarak anlamak için öncelikle Android’de bellek yönetiminin nasıl çalıştığını anlamak gerekiyor.

    Bir Android cihaz üç tür bellekle donatılır: RAM (LPDDR4, LPDDR4x), dahili depolama (eMMC veya UFS) ve zRAM. İkincisi temel olarak RAM’inizin içinde arka planda çalışan düşük öncelikli sıkıştırılmış verileri depolayan bir bölüm. Bu, ön planda çalışan uygulamalara RAM’inizde yer açmak için yapılır.

    Android, bellek yönetimi için sayfalama adı verilen bir işlem kullanır. Sayfalama işleminde RAM, “sayfa” adı verilen ve çoğunlukla her biri yaklaşık 4KB olan küçük parçalara bölünür. Kullanılan RAM miktarı, boş veya aktif olarak kullanılan sayfaların sayısına göre belirlenir. Android’de bu bilgiyi son uygulamalar altında görürsünüz.

    Sayfalar iki türde tanımlanır: “temiz sayfalar” ve “kirli sayfalar”. Kirli sayfalar değiştirilmiş bir kopya tutarken, temiz sayfalar depolama alanına kaydedilen verilerin değiştirilmemiş bir kopyasına sahip. Değiştirilmemiş bir kopya değişmeyen statik bir veriyken, değiştirilmiş bir kopya her an değişen dinamik bir veri. Android, kaynaklara erişime ihtiyaç duymadıklarında temiz sayfalardan kurtulabilir ve RAM’de yer açabilir.

    Bu kulağa karmaşık geliyor, ancak bazı gerçek hayat örnekleriyle anlamak daha kolay. Facebook, Twitter ve Reddit gibi uygulamalar temiz sayfalar kullanır ve arka plana yerleştirildiklerinde statik kalma eğilimindedir. Örneğin, Facebook’u başlattığınızda ve daha sonra Twitter’a geçtiğinizde, Facebook telefonunuzun RAM’inde saklanır, ancak arka planda yenilenmez. Yani Facebook’a tekrar döndüğünüzde, yenilenmeden önce kaldığınız zaman akışını gösterir.

    Öte yandan, müzik akışı uygulamaları ve YouTube kirli sayfaları kullanır, bu nedenle uygulama açık olmasa bile çalışmaya devam eder. Bu nedenle, bu uygulamalar RAM’i dinamik olarak kullanır ve kapatılamaz. Böylece alandan tasarruf etmek için bu uygulamalar sıkıştırılır ve zRAM’e gönderilir, böylece uygulamanın arka planda açık kalması sağlanır.

    Sanal RAM, zRAM gibi davranan bir takas bölümü oluşturarak cihazınızdaki dahili depolama alanını kullanır. Bütçe dostu telefonlar tahmin edebileceğiniz gibi sınırlı miktarda RAM ile beraber gelir, bu nedenle üreticiler RAM’i sanal olarak genişletmek için bu tekniği kullanır. Bu özelliğin cihazda bulunan fiziksel RAM’i artırmadığını belirtmek gerekiyor. Yani Sanal RAM özelliğini açsanız bile fiziksel RAM miktarı aynıdır, değişmez.

    Sanal RAM telefonunuz için faydalı mı?

    Sanal RAM özelliği telefonunuzda daha fazla uygulama çalıştırmanıza olanak tanıyor, ancak amiral gemisi akıllı telefonlarda pek görmeyiz ve öne çıkan bir özellik de değildir. Neden mi? Çünkü bu şekilde depolama alanından yararlanmak, başlangıçta sınırlı miktarda RAM’e sahip olan giriş seviyesi bir cihazda en mantıklısı. bellevuehealthcare Üst düzey Android cihazlar artık 12GB ya da 16GB RAM ile geliyorlar, ki bu zaten muazzam bir RAM miktarı oluyor. Ddolayısıyla bu özelliğin amiral telefonlarda bir fark yaratma olasılığı daha düşük.

    Şimdi pek konuşulmayan, ancak sanal RAM’in telefonunuzda yarattığı minik tahribata değinelim. Bu özelliğin sürekli okuma ve yazmayı içerdiğini belirtmek gerekiyor ve bu da sınırlı okuma ve yazma döngülerine sahip oldukları için dahili hafızalar nazarında iyi bir şey değil. Dolayısıyla, Sanal RAM için dahili depolamanın sık kullanımı depolama alanınızın ömrünü kısaltıyor.

    Sanal RAM özelliklerini neden şimdi telefonlarda görüyoruz?

    Sanal RAM aslında yeni bir kavram değil ve bir süredir hayatımızda. Hatta sadece akıllı telefonlarda değil, bilgisayarlarda da bu özellik yerleşik olarak geliyor ve eskiden bu özelliğe izin veren yalnızca root’lu akıllı telefonlardı. Ancak son zamanlarda üreticilerin bu özelliğin yerleşik olduğu telefonlar göndermeye başladığını görüyoruz. Bunun nedeni muhtemelen uygulamaların bugünlerde çok daha büyük olması ve RAM dahil daha fazla kaynak kullanması. Dolayısıyla bu özellik, akıllı telefona daha fazla fiziksel RAM eklemeye gerek kalmadan (maliyet avantajı ile birlikte) kullanıcılara daha fazla RAM sağlıyor.

    Peki, bu iyi bir şey mi? Pek sayılmaz, çünkü bu özellik dahili depolama ömrü söz konusu olduğunda yarardan çok zarar getirebilir. Android geliştirici sayfasında vurgulandığı üzere, Google’ın bu özellikten bu kadar uzun süre kaçınmasının önemli bir nedeni de budur. “Android’de depolama alanı, diğer Linux uygulamalarında olduğu gibi takas alanı için kullanılmaz çünkü sık yazma işlemi bu belleğin yıpranmasına ve depolama ortamının ömrünün kısalmasına neden olabilir.

    MediaMarkt Isparta’da mağaza açıyor

    Tüketicileriyle yeni mağazalarda buluşmaya devam eden MediaMarkt, Isparta’da ilk mağazasını açmaya hazırlanıyor. 22 Haziran Perşembe günü Isparta Meydan AVM içerisinde açılacak olan mağazada açılışa özel kampanyalar da gerçekleştirilecek.

    Geniş ürün yelpazesiyle teknolojiseverlere konforlu alışverişin keyfini sunan, Türkiye’nin en geniş satış alanına sahip elektronik perakendecisi MediaMarkt, Isparta’da Meydan AVM içerisindeki 1.560 metrekarelik mağazasının açılışını 22 Haziran Perşembe günü gerçekleştirecek.

    On binlerce elektronik ürünün sergileneceği yepyeni mağazada, akıllı telefonlardan hoparlör ve kulaklıklara, akıllı bileklik ve saatlerden bilgisayar ve tabletlere, elektrikli ev aletlerinden beyaz eşya, televizyon, ses sistemleri ve oyun konsollarına kadar birçok kategoriden ürün, ziyaretçilerle buluşacak.

    MediaMarkt Türkiye, Isparta mağazasının açılışına özel çeşitli kategorilerde, 2 gün sürecek bir açılış kampanyası da gerçekleştirecek.

    22-23 Haziran tarihlerinde geçerli olacak açılış fırsatları kapsamında;

    • Apple iPhone 11 128GB Akıllı Telefon 18.999 TL’den,
    • Apple AirPods 2. Nesil Kablosuz Kulaklık 2.499 TL’den,
    • Philips 58PUS8507/62 UHD LED TV 14.999 TL’den,
    • Apple iPad 64GB 9. Nesil Tablet 7.999 TL’den,
    • Samsung Galaxy Tab A8 Tablet 2.999 TL’den,
    • Lenovo IP3 Dizüstü Bilgisayar 9.999 TL’den,
    • HP Victus Dizüstü Bilgisayar 16.999 TL’den,
    • Roborock Q7 Max Robot Süpürge 9.999 TL’den satışa sunulacak.

    Okul Tatili Rehberi

    Çocuğunuz için Tatilde kullanabileceğiniz Yararlı Eğitim Uygulamalarından oluşan Okul Tatili Rehberi derlememi favorilerinize ekleyin.

    HUAWEI Watch 4 Pro ile tek dokunuşla sağlık analizi

    0

    HUAWEI WATCH 4 ve WATCH 4 Pro, amiral gemisi bir akıllı saatin ne olabileceğinin sınırlarını zorluyor.

    Yeni seri, en gelişmiş sağlık yönetimi özellikleri paketi ile birinci sınıf fütüristik estetik tasarıma sahip. Bu akıllı saat ile kullanıcılar sağlıklarını şık bir şekilde yönetebilir ve kendilerine özenli bir şekilde bakma konusunda daha proaktif olabilirler.

    HUAWEI WATCH 4 Serisi’nde standart olarak bulunan TruSeen 5.0+ kalp atış hızı izleme özelliğine sahip tıbbi sınıf EKG ve 8 kanallı optik kalp atış hızı sensörü, aritmi, kalp ritmi ve nabız düzeni gibi kalp sağlığı göstergelerinin doğru bir şekilde izlenmesini sağlıyor. Bu gelişmiş teknoloji, çeşitli sonuçların hassas EKG analizini sağlayarak kullanıcıları düzensiz kalp atışı ve arteriyel sertlik gibi kalple ilgili önemli risklere karşı uyarıyor.

    Erken akciğer fonksiyon bozukluğu belirtileri genellikle tespit edilmez, ancak HUAWEI WATCH 4 Serisi yeni Solunum Kontrolü ile bu sorunu ele alıyor. Solunum hızı, SpO2 aralığı ve öksürük sesleri gibi objektif göstergeler, sigara içme veya hava kirliliği gibi risk bilgileriyle birlikte, tescilli bir solunum spektrumu analiz algoritması yardımıyla akciğer sağlığını değerlendiriyor. Yeni tanıtılan HUAWEI Sağlık Uygulaması, değerlendirme sonuçlarına ve özel tavsiyelere kolay erişim sağlayarak kullanıcıları önleyici tedbirler alma ve akciğerlerini koruma konusunda güçlendiriyor.

    HUAWEI WATCH 4, HUAWEI TruSleep 3.0 ile gelişmiş uyku izleme özelliğine de sahip. Uyku takibinde geliştirilmiş doğrulukla, kullanıcının uyku süresini otomatik tespit etme ve vücut hareketi, kalp atış hızı ve HRV’ye dayalı çoklu fizyolojik parametreleri analiz ederek uyku ve şekerlemelerin (hafif uyku, derin uyku, REM ve uyanıklık dahil) kapsamlı uyku yapısını sunma yeteneğine ek olarak uykunuzun kalitesini de kaydediyor.

    ‘Kes-kopyala-yapıştır ve ilet’ sanal zorbalıkla mücadeleyi güçleştiriyor

    Bir birey veya grubun, kendisini savunamayacak durumda olan mağdura karşı çeşitli iletişim araçlarını kullanarak gerçekleştirdiği tekrarlayıcı ve kötü niyetli saldırgan davranışlar sanal zorbalık olarak ifade ediliyor.

    Uzmanlar, sanal ortamda mağdura ilişkin dedikodular yayma, kişisel konuşmaları kopyalama ve başkalarına gönderme gibi eylemlerin de sanal zorbalık olduğuna dikkat çekiyor. Sanal alanların yeterince denetlenmemesinin zorbanın kimliğini rahatlıkla gizleyebilmesine neden olduğunu belirten Prof. Dr. Sırrı Akbaba, “Yakalanma ve cezalandırılma korkusu olmaksızın eylemlerine devam edebiliyorlar. Sanal zorbalık içeren materyalin kısa sürede birçok kişiye ulaştırılabilmesi ve bir kez yüklendiğinde kopyasının saklanabilmesi geleneksel zorbalığa nazaran etkisinin uzun sürmesine neden oluyor.” dedi.

    Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Sırrı Akbaba, sanal zorbalığın türlerine ve özelliklerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Sanal zorbalığın, bir birey veya grubun, kendisini savunamayacak durumda olan mağdura karşı çeşitli iletişim araçlarını kullanarak gerçekleştirdiği tekrarlayıcı ve kötü niyetli saldırgan davranışlar olduğunu belirten Prof. Dr. Sırrı Akbaba, sanal zorbalığa örnek olarak;

    – Cep telefonuyla bir bireyin gizlice ve utanç verici fotoğraflarını çekme,

    – Birisini utandıran ya da kötüleyen web sayfaları hazırlama,

    – Elektronik posta veya cep telefonu mesajı ile aşağılayıcı, alay edici, cinsel taciz ve şiddet içeren mesajlar gönderme,

    – Sanal ortamda mağdura ilişkin dedikodular yayma,

    – Kişisel konuşmaları kopyalama ve başkalarına gönderme gibi eylemleri sıraladı.

    “Kimliklerini saklayabilmeleri sayesinde yakalanma korkusu yaşamıyorlar”

    Siber zorbalığın diğer isimlerinin ‘elektronik zorbalık, internet zorbalığı, dijital zorbalık ve çevirim içi zarar verme’ olduğunu ifade eden Akbaba, “Sanal zorbalıkla ilişkili kişilerden hareketle üç grup kavramdan söz edilebilir. Bunlar, sanal zorbalık, sanal mağdurluk ve sanal zorba/mağdurluk.” dedi.

    Telefonlardaki Kamera Sayıları Düşecek mi? Gelecekte Ne Olacak? (Video)

    Akıllı telefonlar gelişiyor ve değişiyor peki önümüzdeki süreçte telefonlardaki kamera sayıları düşecek mi? Artacak mı? Bizix neler bekliyor?

    Akıllı telefon alırken en dikkat ettiğimiz özelliklerin başında kamera performansı geliyor. Son dönemde akıllı telefonların kamera performansları DSLR seviyesine gelmiş durumda. Video tarafındaysa akıllı telefonların orta segment pazarında farklı işlere imza attıklarını görüyoruz. Zira artık düşük bütçeli telefonlarda bile 1080p çözünürlükte 60FPS desteği sunulurken bazı modellerde de 720p çözünürlükte 60FPS sunulmaya başladı. Yani üreticilerin artık yüksek çözünürlük yerine yüksek kare hızına dönmeye başladıklarını sevinerek görüyoruz. Peki telefonlardaki kamera sayıları konusunda bir gelişim olacak mı?

    İşte bu noktada şu anda sektöre bakmak lazım. ORta segment telefonlarda şu anda;

    • Ana Kamera
    • Geniş Açı
    • Makro Sensör
    • Bokeh Sensörü

    Olmak üzere bir dizilim var. Bu dizilim modellere göre farklı megapiksel değerleri sunsa da genellikle geniş açıda 8 megapiksel, makro ve bokeh sensörlerinde ise 2 megapikseli görüyoruz. Amiral gemisi modellerde ise durum bir tık değişiyor ve genellikle şu dizilimleri görüyoruz.

    • Ana Kamera
    • Gemiş Açı
    • Telefoto lens
    • Periskop Sensör

    Bu durumda amiral gemisi modellerde sanki makro sensör yokmuş gibi görünse de iPhone gibi modellerde makro çekimler geniş açı lensler ile yapılıyor. Bokeh ise TECNO PHANTOM X2 Pro, Huawei P60 Pro ve Mate 50 Pro modellerinde olduğu gibi fiziksel diyafram ve lensler ile yapılmaya başlandı. Yani görünen şey şu; zaman geçtikçe telefonlarda kamera syılarında bir gerileme göreceğiz. Bu konuda Sony kamera tarafı ve lens sektörü ana kameranın geniş açı lens ile gelmesi konusunda bir çalışma içinde olduklarını duyurdu. Yani ana kamerada 26mm odak kullanılırken fiziksel odak değişimi ile 14mm geniş açı aynen Huawei telefonmlarda kullanıldığı gibi değişken diyafram sayesinde geniş açı olareak da kullanılabilecek. Bu sayede telefonlarda 2 lens kullanımının önü açılabilir. Yani 1 adet ana kamera geniş açı destekli ve bir de telefoto lens olarakta çalışabilen periskop lens.

    Peki sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir? Gelin videoyu izleyelim ve yorumlarınızı da video altında bizimle paylaşın…

     

    Redmi Note 12 ve Redmi Note 12 Pro Değerlendirme (Video)

    Merakla beklenen orta segmentin yeni yıldızları Redmi Note 12 ve Redmi Note 12 Pro ön inceleme videosu ile sizlerleyiz.

    Akıllı telefon pazarında orta segmentlerin her geçen gün daha da fazla önem kazandığı bir süreç yaşıyoruz. Kullanıcıların akıllı telefon alırken farklı alım kriterlerine sahip olduğu dönemden tamamen fiyat odaklı bir döneme geçiş yaptığımız ortadaki gerçeklerden birisi. Tüketicilerin de bu noktada daha uzun süreli kullanabilecekleri telefonlara yöneldiklerini de görebiliyoruz. İşte tüm bu sebeplerden dolayı da özellikle uzun süreli güncelleme desteğine sahip telefonların ciddi anlamda öne çıktığını görüyoruz. Biz de bugün MediaMarkt mağazalarında ve mediamarkt.com.tr internet sitemizde satılan 2 telefonun detaylı bir değerlendirme videosu ile sizlerleyiz. Xiaomi’nin yeni nesil Redmi Note 12 ve Redmi Note 12 Pro modelleri bize ne vadediyor? Gerçek dünyada bize ne sunuyor? Tüm bunları birlikte değerlendirmek istiyoruz.

    Redmi Note 12 ve Redmi Note 12 Pro Teknik Özellik Farkları

    Öncelikle iki telefonda da çok iddialı AMOLED ekrnlar var. Her iki telefonun da ekranları Full HD+ çözünürlükte ve 120Hz de ekran tarama hızı ile birlikte geliyor. Bu da telefonları başka bir seviyeye koyuyor. Redmi Note 12 4G modelinde Snapdragon 685 yonga seti kullanılırken; Redmi Note 12 Pro 4G modelinde ise Snapdragon 732G yonga seti var. Ana kamera tarafında da bir ayrım var. Redmi Note 12 50 megapiksel sunarken; Redmi Note 12 Pro modelinde ise yeni nesil 108 megapiksel kamera sensörü bulunuyor. Diğer kameralar ise 8 megapiksel geniş açı ve 2 megapiksel makro sensör. Redmi Note 12 Pro 4G modelinde ekstradan bir de 2 megapiksel bokeh sensör yer alıyor. Her iki telefonda da 5.000 mAh pil güvü var. Redmi Note 12 4G modelinde 33W ve Redmi Note 12 Pro 4G modelinde ise 67W hızlı şarj desteği bulunuyor. İki telefonun da kutusunun içinden bu şarj aletleri ile ekstradan koruyucu silikon kılıf da çıkıyor. Bunların da artık altını çizmek gerekiyor.

    Xiaomi yoluna hız kesmeden devam ediyor. Fiyat performans odaklı bu telefonları beğeneceğinizi düşünüyoruz. Lafı daha fazla uzatmayalım ve incelememize geçiş yapalım…

    Red Hat, Enterprise Linux’un son sürümünü kullanıma sunuyor

    0

    Red Hat Enterprise Linux 9.2 ve 8.8, hibrit bulutta Linux otomasyonuna daha fazla güç vererek BT beceri eksikliğinin giderilmesine, operasyonel tutarlılığın güçlendirilmesine ve inovasyonun bulut ölçeğinde büyütülmesine yardımcı oluyor.

    Açık kaynak çözümlerinde dünya lideri Red Hat, Red Hat Enterprise Linux 9.2’nin genel erişime açıldığını ve Red Hat Enterprise Linux 8.8’in de yakın zamanda erişime açılacağını duyurdu. Yeni sürümler Red Hat’in veri merkezleri, genel bulutlar ve sınır hizmete alımları dahil hibrit buluttaki karmaşık Linux platform görevlerini kolaylaştırma ve iyileştirme çalışmalarını daha da ileriye taşıyarak BT ekiplerinin personel ve beceri eksikliklerini daha kolay aşmasına ve kritik altyapı alanlarında verimliliği artırmasına yardımcı oluyor.

    IDC’nin Worldwide Server Operating System Environments Forecast, 2022-2026: The Public Cloud Shifts the OSE Market into Overdrive isimli raporuna göre Linux işletim sistem ortamları 2021’de hibrit bulut genelinin (fiziksel, sanal ve bulut dağıtımları) yüzde 78’ini oluştururken 2026’da bu oran yüzde 82’ye yükselecek. Red Hat için bu durum, kapsamlı Linux altyapı becerisine ve imkanlarına duyulan ihtiyacın azalmamakla kalmayıp, söz konusu ortamların karmaşıklık düzeyi arttıkça daha kritik hale geleceğini işaret ediyor.

    Red Hat Enterprise Linux 9.2 ve 8.8, sıkça gerçekleştirilen yönetim görevlerini otomatikleştirerek her ölçekte daha fazla tutarlılık ve verimlilik sağlamaya yardımcı olan ve Red Hat Enterprise Linux’a özel Ansible içeriği olan sistem rollerinin imkanlarını artırmaya devam ediyor. Bu sayede Microsoft SQL Server’dan sanal özel ağlara (VPN’ler) kadar pek çok ortak Linux rolünün, giriş seviyesindeki Linux bilgisi ile kolayca yapılandırılabiliyor, yetkilendirilebiliyor ve hizmete alınabiliyor. Sistem rolleri ayrıca yükseltmelerin daha az kesintiyle yapılmasını sağlayarak uzun süre kullanılabilecek hizmete alımları destekliyor. Çünkü otomatikleştirilmiş yapı bu işlevlerin yeniden yapılandırılmasını kolaylaştırıyor.

    Yeni sürümler bu rolleri Red Hat’in konteynerleri Linux platformunda geliştirmek, yönetmek ve çalıştırmak için kullanılan aracı olan Podman için Red Hat Enterprise Linux sistem rolüyle genişletiyor. Normalde bir Podman instansı (instance) oluşturmak için komut satırı bilgisi gerekiyor ancak bu sistem rolü, administratörlerin belirli ortamlarına uyacak yapılandırmaları otomatikleştirmesini sağlıyor. Sistem rolünün sağladığı imkanlar arasında önceden entegre edilmiş ve üretime hazır konteyner iş yüklerini Red Hat Enterprise Linux ana bilgisayarlarında devreye alma becerisi de yer alıyor. Bu sayede Linux adminlerinin konteyner altyapısını çalıştırma becerilerini iyileştirmelerine yardımcı oluyor.

     

    Cep Telefonu DSLR Makinelere Karşı Durabilir mi? (Video)

    Akıllı telefonların kamera perfdormansları artarken kafalardaki soru şu; Cep Telefonu DSLR makienlerin yerini alabilir mi?

    Akıllı telefon pazaında son dönemde en gelişen donanımlar kameralar oldu. Ekran, pil ve genel işlemci birimleri birbirine oldukça benzese de kamera tarafında üreticilerin biribirinden ayrılma çabalkarını net bir şekilde görebiliyoruz. Konsol seviyesinde grafik deyimi mobil pazarda her zaman olan bir beklentiydi ve en son yonga setleri ve GPU’lar bunları bizlere sunmaya başladı. Mobil pazarda bir de Cep Telefonu DSLR makinelerin yerini alır mı? Sorusu yıllardır gündemde olan bir durum. Son dönemdeki gelişmelerden sonra bu sorunun cevabı; “neden olmasın” olarak verilebilir.

    Zira bugün baktığımızda telefonlar ile 100X Zoom yapabiliyoruz. Ay fotıoğrafları çekebiliyoruz ve bunları periskop kamra adı verilen bir teknoloji ile yapıyoruz. Periskop kameranın sensörü telefonun içinde dikey olarak bulunuyor. Periskop kameraları denizlatılarının suyun üzerine çıkan periskopları ile aynı mantıkta çalıştığını söyleyebiliriz. Özellikle Huawei P60 Pro ve Galaxy S23 Ultra gibi modellerdeki değişken lensli sistemler sayesinde uzaklar artık uzak olmaktan çıkıyor. İşte bu lensler sayesinde bugün 10X optik ve / veya hybirt zoom yapabilemk mümkün oluyor.

    Periskop Kamera

    Cep Telefonu DSLR Makineler Karşısında Ne Yapabilir?

    Bununla birlikte geniş açı lenslerin de son dönemde ciddi bir atılım içinde olduğunu görüyoruz. Birçok telefıonda artık geniş açı lensler ile ana kameralar arasında ton farkı ya da daha kötü çekimler bulunmuyor. Geniş açı lenslker ile makro fotoğraflar çekilmeye de başlanması mobil pazarda bir devrimin de habercisi oldu. Zira makro için her hangi bir ekstradan kameraya ihtiyaç duyulmuyor.

    Telefoto lensler sayesinde ise gerçek bokeh fotoğraflar çekebiliyoruz. Özellikle 70mm civarlarındaki telefoto lenslerin büyük bir başarıya imza attıklarını ve DSLR makinelerin en önemli artılarından birisi olan bokeh çekimleri rahatlıkla yapabilmemeizi sağladıkları da ortadaki gerçeklerden birisi. Bu konuda en başarılı üretici ise şüphesiz Huawei. Zira hem Huawei Mate 50 Pro hem de Huawei P60 Pro modellerinde kullanmış olduğu “fiziksel değişken diyafram” sayesinde gerçek bokeh deneyimi aynen DSLR makienlerde olduğu gibi bizlere sunuluyor.

    Şimdi konu ile ilgili hazırladığımız videoyu sizlerle paylaşalım ve bu konudaki son gelişmeleri Volkan MANAV bizlere aktarsın…