The Last of Us ismini duymayan kalmamıştır artık diye düşünüyorum. Oyun tarihinde bizi ekranın diğer tarafına taşırken insani duygularımızla, düşüncelerimizle yer bulabildiğimiz kaotik bir ortama bırakan seri aslında bizim için oyun tanımının karşısındaki alana oldukça fazla bir ifade de bırakmıştı. The Last of Us Part II Remastered ise bu hissiyatı PlayStation 5 üzerinde yaşamak isteyen oyuncular için piyasada yerini aldı.

The Last of Us Part II Remastered yapısal olarak hikaye ve oynanış türünde genel mizacını koruyor. Bununla birlikte oyuna yeni eklenen modlarla  bir adım ileriye giden yapım kütüphanemizde yerini daimi olarak koruyacak bir yapım haline geliyor.

Bu sürüm ile birlikte doğal olarak gözümüze ilk çarpan nokta grafiklerin iyileşmiş olması. Bekleneceği gibi PS5 için daha güçlü bir grafik performansı doğal olarak konsolun nimetlerinden faydalanarak oyunculara yeni bir ortam deneyimi ortaya çıkartıyor. Dokular, kaplamalar, çözünürlük ve grafik ile alakalı çoğu konu bir üst standarda taşınıyor. 4K ve 30 FPS modu ile 60 FPS ve 1440p seçeneği yine bildiğimiz gibi önümüzde duruyor. Daha akıcı oynanış ya da daha iyi grafikler şeklinde düşünerek tercihinizi yaparak oynayabiliyorsunuz.

Grafikler ve mekanik iyileştirmeler haricinde dikkat çeken önemli yenilik ise No Return modu. Bir süredir popüler olan hayatta kalma dinamikleri üzerinden The Last of Us Part II deneyimi yaşayabileceğiniz nadir bir mod diyebilirim. Bölüm mantığı üzerinden ilerleyen, boss kapışması ile sonuçlanan ve güvenli alan mantığı ile sığınağı geliştirerek süreç içinde kaldığınız bir mod. Silahları geliştiriyor, kendinizi yeni çatışmalara hazırlıyor ve güçlendikçe daha da güçlü rakiplerle yüzleşiyorsunuz. Ölürseniz doğal olarak hepsi gidiyor. Kazanım olarak ise oyunun ödüllendirme sistemi devreye giriyor. Oynadıkça sizin yapmanız istenen belli aşamaları geçiyor, bunun karşılığında da kilitli karakterleri açarak ilerliyorsunuz. Her karakterin oynanışa destek veren farklı yönleri de doğal olarak mevcut. Sadece karakter değil mekanlar da açılıyor. Ölürseniz bunlar gitmiyor ama sizin için farklı başlangıç seçenekleri ortaya çıkmış oluyor.

Bu mod yapısal olarak ise bahsettiğimiz kadar basit değil. Assault, Hunted, Capture ve Holdout aşamalarını kapsıyor. Düşmanları göğüslediğiniz, belli süre zarfında hayatta kalmaya çalıştığınız, belli bir zaman içinde düşmanların olduğu yeri gele geçirmeye odaklandığınız ve birlikte ölmemeye çalıştığınız değişik bir deneyim alanı oluşturulmuş.

Oyunun genel hissiyatı temelde oyuncuyu “öldükçe daha büyük bir motivasyonla geri döndürme” üzerine kurulu. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış hesabı çok uzun bir zamanınızı burada geçirebilirsiniz.

Öne çıkan bir diğer nokta ise Lost Levels ve Director Commentary bölümleri. İlk olan adından da anlayacağınız gibi oyunda bulunmayan, bir şekilde yer alamamış içerikler. Bunlar içerik olarak oynanabilir haldeler ve biraz daha işin mutfağında servis edilmemiş noktadaki fikirler. Kozmetik olarak bazı sıkıntıları var ama bu da geliştirme sürecinde rafa konduğu için “ham” olmalarından kaynaklı. Bu halde oynamak onları değişik bir tat. Director Commentary ise oyunun sonrasına eklenen ve farklı tatları tanıdık simaların üzerinden almanızı sağlayan bir özel içerik ve yorum sekansı.

Belki de en değişik mod ise Guitar Free Play modu. Bir minigame’in oyunun içinde keyifle müzik yapabileceğiniz hale dönüşmüş olması çok değişik bir durum. Kesinlikle gitar merakı olanlar için çok keyifli bir deneyim.

Oyunları belli bir sürede bitirerek bu süreleri yarıştırmayı sevenler için Speedrun modu oldukça kallavi bir şekilde kendine oyunda yer buluyor.

The Last of Us Part II Remastered sunduğu yeniliklerle kendi kapsamını farklı modlarla ve deneyimlerle genişletmeyi amaçlayan bir şekilde oyuncularla buluşuyor. Bu seriye yeni başlayacaksanız doğru adresiniz bu oyun olacaktır. Ama daha önce The Last of Us Part II oynadıysanız ve yeni modlar sizi çekmiyorsa çok büyük bir şey kaybetmiyorsunuz diyebiliriz.