Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 13

    MediaMarkt Startup Challenge 2025’in birincisi Crait AI oldu

    MediaMarkt’ın Türkiye’de başlatıp dünyaya açtığı girişimcilik yarışması MediaMarkt Startup Challenge yarışmasının kazananları belli oldu. 21 ülkeden çeşitli sektörlere ait 232 farklı girişimin değerlendirildiği yarışmanın kazananı Crait AI oldu. Yarışmada ikinciliği Corpowid, üçüncülüğü ise Mol-e aldı.

    Avrupa’nın bir numaralı tüketici elektroniği perakendecisi MediaMarkt’ın, geleceğin perakende dünyasını bugünün inovatif fikirleriyle geliştirmek amacıyla 7 yıl önce başlattığı Startup Challenge yarışmasının kazananları belli oldu. 21 ülkeden çeşitli sektörlere ait 232 farklı girişimin değerlendirildiği yarışmada finale kalan 10 girişim 15 Ocak’ta düzenlenen MediaMarkt Startup Challenge etkinliğinde uzman jüriye sunumunu yapma fırsatı buldu.

    Tenity partnerliği ile düzenlenen ve bu yıl Google, Index Grup, BNP Paribas Cardif tarafından desteklenen MediaMarkt Startup Challenge 2025’in kazananı, belirli sektörlere ve markalara özel olarak tasarlanmış yapay zekâ modellerini kullanarak saniyeler içinde yüksek etkileşimli e-ticaret/pazarlama görselleri oluşturan bir çözüm geliştiren Crait AI oldu. İkinciliği ise, epilepsi, disleksi, görme bozuklukları ve bilişsel zorluklar yaşayan bireyler için web sitesi erişilebilirliğini geliştirmek üzere tasarlanmış bir dijital erişilebilirlik widget’ı sunan Corpowid alırken, e-atık sınıflandırmasını otomatikleştirerek, karbon ayak izlerini hesaplayarak ve atık satışları için bir pazar sunarak elektronik atıkları hem çevresel hem de finansal fırsatlara dönüştüren Mol-e üçüncü oldu.

    “Perakende sektörünün geleceğini yenilikçi girişimcilerle bugünden şekillendiriyoruz”

    Yarışmanın açılış konuşmasını yapan MediaMarkt Türkiye CEO’su Hulusi Acar, “MediaMarkt olarak tüm çalışmalarımızın temelinde müşterilerimizi daha iyi tanımak, ihtiyaçlarını anlamak, müşteri deneyimini ve memnuniyetini her zaman en üst seviyede tutarak deneyim şampiyonu olmak yatıyor. Bugün sektörümüzde öncü olmamızı sağlayan güç de her türlü inovasyona açık olmamız ve onu en iyi şekilde kullanmamızdan geliyor. MediaMarkt Startup Challenge’ı da globaldeki bu vizyonumuzu Türkiye’de de hayata geçirmek ve ülkemizdeki girişimleri desteklemek için başlattık. 7 yıl önce perakende sektörüne yenilikçi çözümler geliştiren projeleri aramak üzere yola çıktığımız yarışmamız, artık kapsama alanını genişletti. Bu bizim için büyük bir gurur kaynağı. Bu yarışmayı destekleyen, proje sunan, dereceye giren ve heyecanımıza ortak olan herkese MediaMarkt ailesi adına teşekkür ederim” dedi.

    “Girişimlerin büyümesi için iş birliği platformu oluşturuyoruz” 

    Tenity İstanbul Ofis Lideri Sabina Babayeva ise; “Bugün, bizim için 7 yıl önce başlayan inovasyon yolculuğunun yeni bir yılını, unutulmaz bir yolculuğu kutluyoruz. Bu süre zarfında, sayısız inovasyona, binlerce çığır açan çözüme ve MediaMarkt ile girişimler arasında muazzam sayıda iş birliğine tanık olduk. Bu meydan okuma bizim için sadece bir rekabet değil, MediaMarkt ile girişimler arasındaki iş birliği gücünün bir kanıtı. Çünkü inovasyon, MediaMarkt ‘ın DNA’sında ve bu tür inovasyon programları aracılığıyla hem girişim ekosistemini besliyoruz hem de girişimlerin büyümeleri ve gelişmeleri için bir iş birliği platformu oluşturuyoruz. Bu sebeple ister girişiminizi desteklemek ister girişim kurucularımızdan ilham almak veya ekosistem liderleriyle ağ kurmak için burada olun, bugün herkesi burada ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Elbette, girişim kahramanlarımızı da bir kez daha alkışlıyorum, çünkü sahne bugün onların” diye konuştu.

    MediaMarkt Startup Challenge’a bu yıl başvuran projeler hakkında:

    • 21 farklı ülkeden 232 başvuru değerlendirildi.
    • Projelerden;
      1. 104’ü perakende satış teknolojileri,
      2. 65’i kurumsal dijitalleşme yoluyla çalışan deneyimini güçlendirme,
      3. 30’u sürdürülebilirlik ve çevresel etki çözümleri,
      4. 26’sı satış sonrası teknolojilerle ilgili girişimler oldu.
    • Geri kalan 7 başvuru ise farklı alanlarda yapıldı.

    Yeni BMW Panoramic iDrive ve BMW İşletim Sistemi X ile tanışın #CES25

    BMW Group, 7 – 11 Ocak tarihleri arasında Las Vegas’ta düzenlenen Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES), geleceğin sürüş ve kullanıcı deneyimini tanımlayan Yeni BMW iDrive ve BMW İşletim Sistemi X’i tanıttı.

    BMW Panoramic Vision’ın odak noktasını oluşturduğu Yeni BMW iDrive, üretime yakın versiyonu ile ilk kez CES 2025’te teknoloji meraklılarının deneyimine sunuldu. Yeni BMW iDrive’ın temelini oluşturan yeni İşletim Sistemi X ise yeni ekran ve işletim sisteminin merkezindeki beyin olarak görev yapıyor. Modern tasarımıyla dikkat çeken bütünsel sistem, 2025’in sonundan itibaren BMW’nin tüm yeni modellerinde sunulacak.

    Yeni BMW iDrive; BMW Panoramic Vision, BMW 3D Head-Up Display, Merkezi Ekran ve Yeni Çok Fonksiyonlu Direksiyon olmak üzere dört merkezi ögeyi eşsiz bir konseptte birleştiriyor.

    BMW’nin yeni Head-Up Display konsepti BMW Panoramic Vision, sürüş bilgilerini ön camın alt kısmında köşeden köşeye uzanan siyah bir yüzeye, tüm yolcuların da görebileceği şekilde yansıtıyor. En önemli sürüş bilgileri ise direksiyon üzerinden, doğrudan sürücünün görüş hattına veriliyor. Sürücü, Merkezi Ekran üzerinden orta ve sağ bölgede yer alacak içeriği kişiselleştirebiliyor. BMW Panoramic Vision’ın entegre görüntüsü sürücü ve yolcular için 3 boyutlu bir etki oluşturuyor.

    Opsiyonel olarak sunulan BMW 3D Head-Up Display, BMW Panoramic Vision’ın üzerinde yer alıyor. BMW 3D Head-Up Display, sürücünün görüş alanına doğrudan entegre edilmiş navigasyonu ve otomatik sürüş bilgilerini gösteriyor.

    Matrix Arka Aydınlatma Teknolojisine sahip Merkezi Ekran, dokunmatik olarak işlevlerin ve içeriğin optimal şekilde kullanılmasını sağlayan bir menü yapısı sunuyor. Direksiyonun yakınında ideal bir konumda bulunan ekran önemli kullanım kolaylığı sağlıyor. Seçilen içerikler, Merkezi Ekran’dan BMW Panoramic Vision’a bir kaydırma hareketiyle aktarılabiliyor.

    BMW’nin shy-tech yaklaşımıyla Yeni Çok Fonksiyonlu Direksiyondaki düğmeler, mevcut işlevleri vurgulamak için aydınlatılıyor. Uygun fonksiyonlar, ihtiyaç duyulduğunda butonlarda görünür hale geliyor. Ana fiziksel kontrol aracı olan direksiyonun düğmeleri aktif dokunsal geri bildirim sağlıyor. Düğmelerin kabartmalı yüzeyleri sayesinde sürücüler, dikkatlerini yoldan ayırmadan kolaylıkla kumanda edebiliyor.

    Bu dört ögenin kombinasyonu, “eller direksiyonda, gözler yolda” yaklaşımını yeniden yorumlayarak sürücü odaklılığı ile öne çıkan BMW’nin sezgisel, kullanıcı dostu ve ergonomik olarak optimize edilmiş işleyişine yeni bir boyut kazandırıyor.

    LG’nin yapay zekası kişiselleştirilmiş deneyimler sağlıyor

    LG Electronics (LG), yapay zeka tarafından desteklenen en son yeniliklerini CES® 2025’te sergiledi.

    LG’nin Las Vegas Kongre Merkezi’ndeki “Sevecen Zeka ile Hayat 7/24 Güzel” temalı standı, şirketin yapay zekayı günlük hayata sorunsuz bir şekilde entegre ederek nasıl kolaylık ve yeni müşteri deneyimleri sağladığını gösteriyor.

    Standın girişi, LG’nin dinamik ve sürükleyici Marka Cephesi ile hayat buluyor. Bu alan LG Kinetic LED Media Art içeren devasa bir yarı dairesel ekrandan oluşuyor. LG, özelleştirilebilir Kinetic LED ürünlerini, ilk tasarımdan kurulum sonrası hizmetlere kadar her şeyi sağlayarak müşteriler için toplam bir çözümün parçası olarak sunuyor. Şirketin yenilikçi ekranları, çarpıcı görüntü kalitesi ve video ve ses içeriğiyle senkronize olarak zarif kinetik hareketler gerçekleştirme becerisiyle olağanüstü, çok duyulu deneyimler sunuyor.

    LG’nin CES 2025’teki standı, yaşam alanlarının ufkunu genişletmek için LG’nin “Hizmet Olarak Alan” arayışına dayanan sabah, öğle, öğleden sonra, akşam ve geceyi temsil eden farklı bölgelere ayrıldı. Her alan, LG’nin yapay zeka destekli inovasyonlarının insanların günlük rutinlerini nasıl zenginleştirebileceğini gösteriyor. Ziyaretçiler, LG’nin akıllı ev aletlerinin, akıllı yaşam çözümlerinin ve en son teknolojilerinin günün her saati konfor, rahatlık ve bağlantı yaratmak için nasıl bir araya geldiğini ilk elden deneyimliyorlar.

    Yükselme ve Parlama (LG AI Ev) alanı, LG’nin Sevecen Zeka ve Cihaz Üzerinde Yapay Zeka Merkezi tarafından sağlanan güne sorunsuz bir başlangıç sunan vizyonunu sergiliyor. Ziyaretçiler, ihtiyaçlarını anlayan ve bunlara uyum sağlayan, her günü daha sorunsuz hale getirmek için proaktif çözümler sunan Akıllı Ev’i ve hem güvenli hem de hiper bağlantılı kişiselleştirilmiş bir yaşam ortamını keşfedebiliyorlar. Ziyaretçiler, yatak odasında uyku düzenine göre kişiselleştirilmiş içerik ve sağlık bilgileri sağlayan yüz ve ses tanıma gibi yeniliklere tanık oluyorlar. Teknolojiler, otomatik durumsal tanıma sayesinde kullanıcının rutinlerine bile uyum sağlıyor ve hassas bilgilerin LG Shield tarafından güvenli bir şekilde korunduğu Cihaz Üzerinde Yapay Zeka Merkezi ile veriler ve içgörüler sunuyor.

    Bağlan ve Seyret (Ticari Otomobil) alanı, LG’nin hareket halindeki yaşam için yapay zeka odaklı mobilite ve ticari yeniliklerine odaklanıyor. Ziyaretçiler burada, geleceğin mobilite deneyimine daha fazla güvenlik, rahatlık ve hiper-kişiselleştirme getirmek için tasarlanan yapay zeka tabanlı kabin içi algılama çözümü Vision AI mobilite konseptini deneyimleyebiliyorlar.

    HP Omen Yapay Zekası ile oyunlarda “sihir” zamanı

    HP’nin OMEN Yapay Zekası tek bir tıklamayla performansı optimize ederek oyunlara büyü yapıyor.

    Bilgisayar oyuncuları, güçlü ve kişiselleştirilmiş oyun teknolojisi söz konusu olduğunda en iyisini talep ediyor. Oyuncuların dörtte üçü daha iyi performans ve özellikler için yeni cihazlar satın alırken, yarısından fazlası da bireyselliklerini temsil edecek kişiselleştirme seçenekleri istiyor.  OMEN AI teknolojisi ile eşleştirilmiş en yeni OMEN Max 16 Dizüstü Bilgisayar ile oyuncular, cihazlarının kesintisiz oyunda en iyisi için performansı ve termal değerleri otomatik ve sürekli olarak ayarlamak üzere tasarlandığını bilerek güvenle oynayabiliyorlar.

    Oyuncular, oyun performansı optimizasyonunu yeniden tanımlayan çığır açan bir yazılım yeniliği OMEN AI Beta ile tanışıyor. Oyuncular genellikle saniyede en iyi kareyi (FPS) elde etmek için forumlarda arama yaparak ve deneme yanılma yöntemini kullanarak sayısız saatler harcıyor. Oyuncuların %85’i yüksek FPS’ye öncelik verdiğinden, daha basit bir çözüm şart. OMEN AI, her oyuna özel, kişiselleştirilmiş, tek tıklamayla kullanılabilen bir çözüm sunarak, her bir benzersiz donanım ve oyuna göre işletim sistemi, donanım ve oyun ayarları öneriyor ve sonu gelmeyen sorun giderme işlemlerini ortadan kaldırıyor.

    Optimize edilmiş performans için sürekli olarak ayarlama yapan ilk yapay zeka destekli oyun öğrenme uygulaması olan OMEN AI, ayarları zaman içinde uyarlar ve geliştiriyor. Counter-Strike 2 desteği ile başlayan uygulama, daha popüler oyunlara da yayılacak. OMEN AI, optimizasyon konusunda tahminleri ortadan kaldırarak oyun deneyimlerini basitleştiriyor ve yükseltiyor.

    Oyuncular için performans her şeyden önemli ve OMEN MAX 16, en iyi performanslarını sergilemeleri için istedikleri ve ihtiyaç duydukları her şeyi sunuyor. Black Myth: Wukong gibi AAA oyunlarda üstünlük sağlamak veya en yoğun oyun zorluklarının üstesinden gelmek için oyuncuları güçlendirerek daha akıcı bir oyun deneyimi ve daha yüksek yanıt hızı sağlıyor. Bu dizüstü bilgisayar, gerçekten rakipsiz bir deneyim için gereken her şeye sahip.

    TCL, yeni nesil NXTPAPER 4.0 ekran teknolojisini tanıttı

    TCL, ödüllü portföyüne gelişmiş TCL NXTPAPER tablet ve akıllı telefonu ekledi.

    Zengin özelliklere sahip akıllı telefonlar, tabletler ve bağlantılı cihazlarda ekran konusunda öncü olan TCL, bu yıl CES fuarında dijital deneyimleri daha önce görülmemiş seviyelere yükselten ürünlerini tanıttı. Kapsamlı ürün ekosistemini geliştiren TCL, yeni NXTPAPER 4.0 ekran teknolojisini, TCL NXTPAPER 11 Plus tableti ve TCL 60 XE NXTPAPER 5G akıllı telefonu tanıtarak görsel netliği ve konforu artırmada önemli ilerlemeler kaydedildiğini gözler önüne serdi. TCL, en yeni akıllı bağlantı ürünlerini tanıtırken Microsoft ile stratejik bir ortaklık da kurarak cihazlarında gelişmiş yapay zekâyı kullanıyor. Bu adımlarla şirket, kullanıcılara yenilikçi ve erişilebilir dijital çözümler sunma taahhüdünü pekiştirerek günlük yaşamda ‘Mükemmelliğe İlham Vermeye’ devam ediyor.

    Teknolojiyi insan odaklı hale getirme misyonuyla hareket eden TCL’in öncü NXTPAPER teknolojisi, ekran kullanımı küresel olarak artmaya devam ederken günlük görsel konfor zorluklarını çözüm sunuyor. Sarsılmaz bir özveri ve güçlü bir amaç doğrultusunda TCL, teknolojiyle etkileşim biçimimizi dönüştürme yolunda dikkate değer yolculuğunu sürdürüyor.

    TCL NXTPAPER 4.0, kullanıcı konforuna ve gelişmiş görsel netliğe odaklanarak ekran teknolojisinde önemli bir ilerlemeye damgasını vuruyor. Bu son sürüm, ekran netliğini ve keskinliğini artıran sofistike nano-matris litografi teknolojisini içeriyor. ΔE≈1 gerçek renk görüntüleme doğruluğu ve %100 sRGB renk gamı kapsamı ile hem genel kullanıcılar hem de yaratıcı profesyoneller için hassas renk üretimi sağlayarak daha canlı ve gerçekçi bir deneyim sunuyor. Gelişmiş mavi ışık temizleme ve Dairesel Polarize Işık (CPL) teknolojileri sayesinde doğal ışık koşullarını ustalıkla taklit eden ekran ister iş ister eğlence için olsun, görsel deneyimi hem çekici hem de gözler için daha kolay hale getiriyor.

    TCL NXTPAPER 4.0, yapay zekâ destekli Akıllı Göz Konforu Modu ve Kişiselleştirilmiş Göz Konforu Modunu sunuyor. Bu yenilikçi özellikler, göz konforunu optimize etmek için çeşitli kullanım senaryolarına ve kullanıcı tercihlerine göre ayarlama yapabilen akıllı ve kişiselleştirilmiş bir görsel deneyim sunarak günlük kullanımda daha rahat bir görsel deneyim sağlıyor. Ekranın parlaklığını, kontrastını ve renk sıcaklığını akıllı bir şekilde uyarlayarak, görsel kaliteden ödün vermeden o an yaptığınız etkinliğe göre uyarlanmış optimum konfor yaşatıyor. TÜV, SGS ve Eyesafe gibi önde gelen küresel sertifikasyon kuruluşları tarafından desteklenen TCL NXTPAPER 4.0, güvenli, sürdürülebilir ve kullanıcı dostu ekran teknolojisi sunma konusunda da öncülük yapıyor. Sağlık merkezli teknolojiye odaklanarak, yüksek kaliteli görseller sağlayarak dijital içerikle etkileşim kurma şeklimizi değiştiriyor.

    Samsung Galaxy S25 Slim düşünüldüğü kadar ince olacak mı? İşte görseller!

    0
    Samsung’un yeni Galaxy S25 Slim modeli, ultra ince tasarımıyla teknoloji dünyasında dikkat çekiyor. İlk kez sızdırılan render görselleriyle gündeme gelen cihaz, adından da anlaşılacağı üzere ‘Slim’ konseptine uygun bir incelik sunuyor. Ancak, bu tasarımın bazı donanım özellikleri üzerindeki etkisi tartışma konusu olabilir. İşte detaylar…

    Galaxy S25 Slim: Ultra ince tasarımıyla karşımızda!

    Galaxy S25 Slim, sadece 6,4 mm kalınlığıyla dikkat çekerken, kamera modülü dahil edildiğinde bu değer 8,2 mm’ye ulaşıyor. Cihaz, özellikle ince tasarımı sayesinde mobil teknolojide farklı bir kullanıcı deneyimi sunmayı hedefliyor. Ancak, bu incelik cihazın batarya kapasitesini sınırlıyor olabilir. Bataryanın 3.000 ila 4.000 mAh arasında olması bekleniyor, bu da uzun kullanım süresi arayan kullanıcılar için bir dezavantaj yaratabilir. Cihazın diğer özelliklerine baktığımızda, 159 mm uzunluğu ve 76 mm genişliğe sahip olduğu görülüyor. Bu ölçüler, cihazın 6,7 ila 6,8 inçbüyüklüğünde bir ekranla gelmesini işaret ediyor. Galaxy S25 Slim, Snapdragon 8 Elite işlemcisiyle güçlü bir performans sunmayı hedefliyor. Ancak, ince kasası nedeniyle daha az gelişmiş bir soğutma sistemine sahip olması, yoğun kullanımda ısınma sorunlarına yol açabilir.

    Galaxy S25 Slim hangi kullanıcıya hitap ediyor?

    Galaxy S25 Slim, özellikle şık tasarımı ve ince yapısıyla estetik öncelikli kullanıcılar için cazip bir seçenek olabilir. Ancak, batarya kapasitesinin sınırlı olması ve yüksek fiyat etiketi nedeniyle cihazın geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşması zor görünüyor. Sızan bilgilere göre, Galaxy S25 Plus modelinden daha yüksek bir fiyatla satışa sunulabilir. Son olarak, Galaxy S25 Slim’in tasarımı ve donanımıyla Samsung’un bu segmentteki diğer modellerine kıyasla farklı bir yere sahip olması bekleniyor. Sizce Samsung’un bu ultra ince tasarım yaklaşımı, kullanıcılar arasında ilgi görür mü? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.

    Apple Car Play 2 ilk kez ortaya çıktı!

    0
    Apple, araç içi eğlence sisteminde çığır açacak yeni nesil **CarPlay 2.0** teknolojisini tanıttı. Daha önce alıştığımız CarPlay arayüzüne göre oldukça yenilikçi bir tasarım sunan CarPlay 2.0, widget desteği, akıcı bir kullanıcı deneyimi ve modern bir arayüzle dikkat çekiyor. İşte detaylar…

    Apple CarPlay 2.0 ilk kez ortaya çıktı

    Yeni CarPlay 2.0 sürümü, kullanıcıların iPhone, iPad ve Mac arayüzlerine alıştıkları deneyimi araç ekranlarına taşıyor. Sol kısımda yer alan hızlı uygulama çubuğu korunurken, eklenen widget’lar sayesinde kullanıcılar, sürüş sırasında ihtiyaç duydukları bilgilere kolaylıkla erişebilecek. Widget’lar, hem bilgiye erişimi kolaylaştırıyor hem de sürüş güvenliğini artırmayı hedefliyor. İşte CarPlay 2.0 ile gelen yeni widget özellikleri:
      • Saat widget’ı: Farklı şehirlerdeki saat dilimlerini kolayca görüntüleme imkanı sunuyor.
      • Hava durumu widget’ı: Güncel hava tahminleriyle sürüş koşullarını daha iyi planlamanızı sağlıyor.
      • Takvim ve hatırlatıcı widget’ı: Yaklaşan etkinlik ve görevleri doğrudan ekrandan takip etmenize olanak tanıyor.
      • Kombine widget: Navigasyon ve medya oynatma bilgilerini tek bir ekranda birleştirerek çoklu görev yönetimini kolaylaştırıyor.
      • Medya oynatma widget’ı: Albüm kapakları, çalma ilerleme çubuğu gibi detaylarla müzik deneyimini bir üst seviyeye taşıyor.

    Tasarımı ve lansman tarihi

    Apple, yeni CarPlay’in tam lansman tarihini henüz açıklamadı. Ancak bu gelişmiş sistemin, CarPlay 2.0 destekli araçlarla 2024 yılının sonunda kullanıcılarla buluşması bekleniyor. Söylenene göre, yeni CarPlay sürümü mevcut versiyondan tamamen bağımsız bir deneyim sunacak ve Apple’ın “daha gelişmiş bir ekosistem” oluşturma stratejisinin bir parçası olacak. Apple’ın bu yeniliği, kullanıcılar arasında hem heyecan hem de bazı sorular yarattı. Özellikle, “CarPlay 2.0 neden mevcut sürümün üzerine eklemek yerine baştan tasarlandı?” gibi sorular gündemde. Yeni sistemin, kullanıcıların dikkatini dağıtmadan güvenli ve kolay bir sürüş deneyimi sunması hedefleniyor.

    2025 Yılına Damgasını Vuracak Yeni Teknolojiler

    Teknoloji dünyası, özellikle 2025 yılının ilk ayında büyük bir heyecanla yeni gelişmelere tanıklık ediyor. Pek çok sektörün aynı anda dönüşüm yaşaması, bu yılı önceki dönemlerden farklı ve daha çarpıcı kılıyor. İnternetin hızla evrildiği, veri analizlerinin günlük hayatı şekillendirdiği ve yenilikçi fikirlerin kısa sürede küresel etkiye ulaştığı bir dönemdeyiz. Artık sadece akıllı telefonlar veya bilgisayarlar değil, yapay zekâ tabanlı yazılımlar, blok zinciri altyapıları ve sanal dünyalar da gündelik yaşantımızı derinden etkiliyor. Üstelik bu teknolojiler, insanların iletişiminden iş modellerine kadar geniş bir yelpazede kalıcı izler bırakmaya başladı. 2025 yılı, beklentilerin de ötesine geçerek yepyeni teknolojilerin hızla benimsendiği ve neredeyse her alanda alışkanlıkları radikal biçimde değiştirdiği bir dönemi temsil ediyor. Aşağıdaki başlıklarda, bu yılın ve muhtemelen gelecek birkaç yılın rotasını belirleyecek, geleceğin kapılarını açan altı büyük teknoloji eğilimine yakından bakacağız.

    Teknoloji Dünyasında Yeni Bir Çağ

    2025 itibarıyla teknolojinin geldiği nokta, aslında son birkaç yılda gelişen trendlerin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Ancak bu yılın farkı, artık pek çok teknolojinin prototip ya da konsept olmaktan çıkarak hayatın içine derinlemesine nüfuz etmesidir. Geçmişte “geleceğin teknolojisi” olarak tanımlanan pek çok yenilik, artık hem evimizde hem de iş yerlerimizde aktif olarak kullanılıyor. Kullanıcıların hızlı adaptasyonu, geliştiricilerin inovasyona daha fazla odaklanması ve yatırımcıların bu alanlara yönelik artan ilgisi, teknoloji ekosistemini âdeta daha ileriye itiyor.

    Özellikle veri odaklı uygulamalar, her geçen gün farklı sektörlerde belirleyici bir rol üstleniyor. Sadece büyük şirketlerin değil, orta ve küçük ölçekli işletmelerin de dijitalleşmeye hızla ayak uydurmasıyla, rekabet koşulları önemli ölçüde değişti. Bugün, veri merkezli düşünmeyen veya teknolojiyi iş süreçlerine yeterince entegre etmeyen şirketlerin pazarda ayakta kalması oldukça zorlaştı. Büyük veri analitiği, gerçek zamanlı içgörü üretimi ve otomasyona dayalı iş akışları, 2025’in büyüyen şirketlerinin vazgeçilmez araçları hâline geldi.

    Bu yeni çağın belirleyici özelliklerinden biri de sınırların hızla bulanıklaşmasıdır. Örneğin, bir şirkete ait AR-GE departmanı sadece donanım veya yazılım geliştirmiyor, aynı zamanda tıp, enerji, tarım gibi farklı sektörlerle etkileşime geçerek çığır açan çözüm arayışlarına katkıda bulunuyor. Bu disiplinler arası yaklaşım, tek bir alanda uzmanlaşmanın ötesine geçerek çok boyutlu bir gelişim sürecini tetikliyor. Böylece, 2025’te hayat bulan teknolojiler, yalnızca belirli sektörlere değil, toplumsal ve bireysel yaşamın her noktasına temas edebiliyor.

    Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi: Rekor Hızda Gelişim

    Geçtiğimiz birkaç yıl, yapay zekâ (YZ) ve makine öğreniminin (MÖ) potansiyelini anlamak ve bu alanda büyük adımlar atmakla geçti. Ancak 2025’in ilk aylarında geldiğimiz noktada, YZ artık neredeyse her sektörde “olmazsa olmaz” konumunda. Veri toplama ve işleme teknolojilerinin yaygınlaşması, bulut bilişimin daha hesaplı ve erişilebilir hâle gelmesi gibi etkenler, YZ tabanlı çözümleri hem şirketler hem de bireysel kullanıcılar için çekici kılıyor.

    Otomasyonun yanı sıra tahminleme, kişiselleştirme ve analitik gibi alanlarda YZ’nin etkisi oldukça belirgin. Artık perakende sektöründe ürün önerilerini, sağlık sektöründe hasta verilerinden anlamlı sonuçlar çıkarmayı veya finans sektöründe risk analizlerini YZ tabanlı sistemler çok daha hızlı yapıyor. Makine öğrenimi modelleri, toplanan büyük veri setlerinden kısa sürede anlamlı içgörüler üretebiliyor. Bu gelişmeler, işletmelerin karar alma süreçlerini hızlandırırken, aynı zamanda daha düşük maliyetle daha fazla katma değer yaratmalarını da sağlıyor.

    2025 yılında YZ’nin rekor hızda gelişimi, çoğu kişinin beklemediği yeni iş alanlarını ve uzmanlıkları da beraberinde getiriyor. Etik ve hukuksal tartışmaların yanı sıra, güvenilir yapay zekâ sistemlerinin tasarımı ve YZ modellerinin daha şeffaf olması gibi konular da teknoloji gündemini meşgul ediyor. Yapay zekâ artık yalnızca yazılımcı ve veri bilimcilerinin ilgi alanı değil, yöneticilerden pazarlamacılara ve hatta eğitimcilerden sanatçılara kadar herkesin gündeminde yer alıyor. Böylece, YZ tabanlı teknolojilerin hayatımıza getirdiği kolaylıklar artarken, sorumluluk ve etik ilkeler konusundaki farkındalık da aynı doğrultuda yükseliyor.

    Metaverse ve Sanal Gerçekliğin Ötesi

    2025’e gelindiğinde, Metaverse kavramının yalnızca popüler bir trend olmaktan çıktığı görülüyor. Artık dijital kimliklerin öne çıktığı, insanların yalnızca eğlence amaçlı değil, aynı zamanda çalışma, eğitim ve sosyalleşme için de kullandığı kalıcı sanal dünyalar gündemimize yerleşmiş durumda. Metaverse platformlarının yaygınlaşması, sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileriyle bütünleşerek deneyimlerin çok daha gerçekçi ve interaktif bir hâle gelmesini sağladı.

    Özellikle pandemi sonrası dönemde çevrim içi etkileşimin önemini kavrayan birçok şirket, ofis toplantılarından ürün lansmanlarına kadar pek çok etkinliği Metaverse’e taşıdı. Yüksek çözünürlüklü sanal ortamlar, kişiselleştirilebilir avatarlar ve sürükleyici kullanıcı deneyimi, fiziksel dünyanın kısıtlarını büyük ölçüde aşıyor. Sanal fuarlar, konserler ve konferanslar, 2025’in başından beri küresel çapta geniş kitleleri ağırlarken, katılımcılara zaman ve mekân sınırlarını unutturan bir özgürlük sunuyor.

    Bununla birlikte, Metaverse’in sosyolojik ve psikolojik etkileri de tartışma konusu olmaya devam ediyor. Kimlik kavramının sanal dünyalarda yeniden tanımlanması, veri gizliliği ve siber güvenlik gibi hususlar önemli meydan okumalar olarak öne çıkıyor. 2025 yılında, bu konulara yönelik standartlar ve düzenlemeler geliştikçe, Metaverse platformlarının daha güvenli ve sürdürülebilir bir ekosistem sunması bekleniyor. Ayrıca yeni iş fırsatları da doğuyor; sanal emlak, dijital sanat galerileri, oyun ekonomileri ve sanal ürün pazarlaması gibi alanlar giderek daha fazla girişimciyi ve yatırımcıyı cezbediyor.

    Blockchain ve Kripto Ekonomisi: Yeni Düzenin Temelleri

    2025 yılında blok zinciri (blockchain) teknolojisi, dijital dönüşümün merkezinde yer alıyor. Pek çok kişi, blok zincirinin salt kripto paralarla sınırlı olduğunu düşünse de, gerçekte bu dağıtık defter teknolojisi sayısız sektöre yenilikçi çözümler sunuyor. Finans alanında devrim yaratmakla kalmayan blockchain, tedarik zinciri yönetiminden sanat dünyasına kadar birçok alanda güvenilirlik, şeffaflık ve izlenebilirlik sağlıyor.

    Kripto paraların benimsenmesi, 2020’li yılların başında zorlu süreçlerden geçmişti. Ancak şimdi, devletlerin ve küresel finans kuruluşlarının da devreye girmesiyle daha sağlam yasal çerçeveler oluşturuluyor. Bazı ülkeler kendi merkez bankası dijital paralarını (CBDC) başarılı bir şekilde kullanıma sunarken, kripto varlıklar da alternatif yatırım araçları olarak kurumsal portföylerde sıkça yer buluyor. Bu yeni ekonomik düzende, dijital cüzdanlar ve akıllı sözleşmeler günlük iş ve ticaret akışının doğal parçaları hâline geliyor.

    Tedarik zinciri yönetiminde ise blockchain tabanlı platformlar, ürünlerin üretim aşamasından son tüketiciye ulaşana dek tüm süreci güvenli bir şekilde kayıt altına alıyor. Böylece sahtecilik ve hile riski azalırken, müşteriler de satın aldıkları ürünlerin gerçekliğinden ve kaynağından emin olabiliyor. Aynı şekilde, dijital sanat ve koleksiyon ürünleri alanında NFT’ler (non-fungible tokens) büyük yankı uyandırdı. 2025 yılında, artık sadece dijital sanat eserleri değil, her türlü benzersiz ürün veya hizmet de NFT’ler aracılığıyla kaydedilip transfer edilebiliyor. Tüm bu gelişmeler, blok zincirinin ve kripto ekonomisinin oluşturduğu ekosistemin ne denli genişlediğini ve farklı sektörlere yayıldığını net bir şekilde gösteriyor.

    Yeşil Enerji ve Sürdürülebilirlik Çözümleri

    İklim değişikliği ve çevre sorunları, 2025 yılına girerken belki de hiç olmadığı kadar büyük bir küresel tartışma konusu hâline geldi. Dünyanın birçok bölgesinde yaşanan kuraklık, doğal afetler ve çevresel tahribat, sürdürülebilir çözümlere ve yeşil enerji kaynaklarına yönelimi hızlandırdı. Artık yenilenebilir enerji teknolojileri sadece çevreci bir tercih değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da avantajlı bir yatırım aracı olarak görülüyor.

    Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ve hidroelektrik kaynaklarındaki teknolojik iyileştirmeler, bu alanlarda yüksek verimlilik sağlamanın yanı sıra maliyetleri de önemli ölçüde düşürüyor. 2025’in başlarında, daha güçlü batarya teknolojileri ve enerji depolama çözümleriyle birlikte yenilenebilir enerji altyapıları çok daha kararlı bir işleyiş sunmaya başladı. Böylece elektrikli araç şarj istasyonları, akıllı şebekeler ve enerji paylaşım platformları yaygınlaşarak tüketicilerin hayatını kolaylaştırıyor.

    Sürdürülebilirlik odaklı yenilikler, sadece enerji sektörünü değil, tarımdan gıdaya, inşaattan lojistiğe kadar pek çok alanı etkiliyor. Akıllı tarım uygulamalarıyla daha az su, gübre ve ilaç kullanılırken, dikey çiftlikler ve şehir içi seralar taze ürünlere daha hızlı erişim imkânı sağlıyor. Malzeme bilimi alanındaki gelişmeler sayesinde biyoçözünür ve geri dönüştürülebilir malzemeler, paketleme ve yapı sektörlerinde standart hâline geliyor. Bu yaklaşım, hem atık miktarını hem de karbon ayak izini azaltarak küresel ısınmayla mücadelede önemli bir adım oluşturuyor.

    2025, temiz enerji ve sürdürülebilirlik konusunun sadece bir trend olmaktan çıkarak gerçek bir dönüşümün temellerinin atıldığı yıl olarak kayıtlara geçiyor. Yatırımların artması, politikaların sıkılaştırılması ve tüketicilerin de bilinçli tercihlere yönelmesi, yeşil teknolojilerin benimsenmesini hızlandırıyor. Sonuç olarak, şirketlerin çevre dostu politikalara uyum sağlaması artık bir opsiyon değil, rekabetin vazgeçilmez bir gerekliliği hâline gelmiş durumda.

    Sağlık ve Biyoteknolojide Sıçrama

    Pandemi sürecinin küresel ölçekte yarattığı sarsıntı, sağlık hizmetlerine bakış açımızı tamamen değiştirdi. 2025 yılının ilk aylarında, tıp ve biyoteknoloji alanında gelinen nokta, bu değişimin en somut yansımalarından biri olarak göze çarpıyor. Gen düzenleme teknolojileri, kişiye özel tedaviler, yapay zekâ destekli tanı sistemleri ve uzaktan sağlık hizmetleri, bu alanda yapılan atılımların başında geliyor.

    Gen düzenleme teknikleri, hastalıkların kaynağını ortadan kaldırma potansiyeliyle devrim niteliğinde bir gelişme sunuyor. Daha önce tedavi imkânı olmayan genetik rahatsızlıkların giderilmesine yönelik çalışmalar, 2025 itibarıyla insanlığa yeni ufuklar açtı. CRISPR benzeri yöntemlerle DNA üzerinde hedefe yönelik değişiklikler yapılırken, etik ve güvenlik konularının sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için uluslararası düzeyde kurallar belirlenmeye devam ediyor.

    Kişiye özel tıp alanında, yapay zekâ tabanlı sistemler devreye girerek bireysel gen haritalarına göre hazırlanan tedavi protokollerini mümkün kılıyor. Hastalar, uzaktan bağlanarak doktorlarıyla video konferans yoluyla görüşme yapabiliyor, yapay zekâ destekli teşhis araçları sayesinde daha hızlı ve doğru tanılar konulabiliyor. Bu durum, özellikle kronik hastalık takibinde ve acil müdahale gerektiren durumlarda büyük kolaylık sağlıyor. Buna ek olarak, vücut içi sensörler ve giyilebilir teknolojiler de sağlık verilerinin sürekli izlenmesini mümkün kılıyor. Kalp ritminden kan şekeri düzeyine kadar pek çok parametre, gerçek zamanlı olarak takip edilerek olası riskler erkenden tespit edilebiliyor.

    Diğer taraftan, biyoteknoloji alanında mikrobiyom araştırmaları, protein mühendisliği ve yapay organ üretimi gibi konular da ön plana çıkıyor. İnsan bağışıklık sistemini güçlendirecek yeni aşılar, laboratuvar ortamında yetiştirilen organ nakli çözümleri ve beslenme teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, 2025’in sadece dijital değil aynı zamanda biyolojik anlamda da devrim niteliğinde ilerlemeler içerdiğini gösteriyor. İşte bu bütüncül dönüşüm, sağlığı ve refahı yalnızca tıbbın konusu olmaktan çıkarıp, teknoloji, veri bilimi, etkileşim tasarımı ve daha birçok disiplinle iç içe geçen bir ekosisteme dönüştürüyor.

    Sonuç olarak, 2025 yılına damgasını vuran teknolojiler, sadece bir trend veya geçici heves olmaktan çok, insanlığın geleceğini şekillendiren temel yapı taşları olarak öne çıkıyor. Yapay zekâ ve makine öğrenimi, Metaverse, blok zinciri, yeşil enerji ve biyoteknoloji gibi başlıklar, küresel toplumun hemen her alanında kendini hissettiriyor. Bu teknolojilerin geliştirilmesi, yaygınlaşması ve benimsenmesi, gelecek kuşakların yaşam kalitesini ve dünya kaynaklarının sürdürülebilirliğini doğrudan etkileyecek güçte. 2025’in ilk ayında gözlemlediğimiz bu hızlı dönüşüm, ilerleyen yılların da benzer şekilde dinamik ve yenilikçi geçeceğine işaret ediyor. Teknoloji ve insanlığın ortak geleceği adına umut vadeden bu gelişmeler, ekosisteme katkıda bulunan herkes için heyecan verici fırsatlar sunmaya devam edecek.

    LinkedIn Premium Şirket Sayfaları ile Gelen Yenilikler Neler?

    LinkedIn Premium Şirket Sayfaları ile Pazarlama Stratejinizi Güçlendirmeye Ne Dersiniz? Bilmeniz gereken yenilikleri yazımda bulabilirsiniz.

    KPMG’nin “Finansta Yapay Zekâ” raporu yayımlandı

    KPMG’nin “Finansta Yapay Zekâ” başlıklı küresel raporunda yer alan verilere göre şirketlerin yüzde 71’i finans alanında yapay zekâ kullanıyor.

    Yapay zekânın birçok sektörde iş süreçlerini dönüştürmeye başladığı günümüzde finans da bu değişimden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. KPMG’nin 23 ülkeden 2 bin 900 şirketin finans yetkililerinin katılımı ile düzenlediği anketin sonuçlarını baz alarak hazırladığı “Finansta Yapay Zekâ” başlıklı küresel rapor da bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Araştırmaya göre şirketlerin yüzde 71’i finans alanında yapay zekâ (AI) kullanıyor, hatta bunların yüzde 41’i bu teknolojiyi orta veya büyük ölçüde kullanıyor. Kuzey Amerika, Asya Pasifik ve Avrupa’daki şirketler yapay zekâ kullanımında en önde gelen bölgeler olurken, çoğunluğu gelişmekte olan pazarlardan oluşan Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika’daki şirketler bu konuda daha geride kalıyor. Bununla birlikte, sanayileşmiş ve gelişmekte olan pazarlardaki şirketler arasında da büyük farklılıklar bulunuyor. Örneğin, ABD, Almanya ve Japonya’daki şirketler AI kullanımında çok öndeyken, İtalya ve İspanya gibi diğer büyük ekonomiler geride kalıyor.

    Yine araştırmaya göre şirketlerin muhasebe ve finansal planlama grupları; gelişmiş veri işleme ve finansal raporlamadan gerçek zamanlı içgörülere ve tahmine dayalı analize kadar birçok faaliyetlerine getirdiği potansiyel faydalar nedeniyle yapay zekâyı kullanma konusunda oldukça ileride bulunuyor. Şu anda şirketlerin yaklaşık üçte ikisi muhasebe ve finansal planlama için yapay zekâyı deniyor veya kullanıyor. Finansın diğer alanları da bunu takip ediyor, şirketlerin neredeyse yarısı şu anda hazine ve risk yönetimi için yapay zekâyı deniyor veya kullanıyor. Bu teknoloji sayesinde, hazine ve risk yönetimi işlevlerinde daha iyi borç yönetimi, nakit akışı tahmini, dolandırıcılık tespiti, kredi riski değerlendirmesi ve senaryo analizi sağlanması amaçlanıyor. Ayrıca şirketlerin üçte birinden azı da şu anda vergi yönetimi için yapay zekâyı deniyor veya kullanıyor, yaklaşık yarısı ise hala planlama aşamasında.

    KPMG’nin yaptığı anketteki sorulara verilen yanıtlar dikkate alınarak yapay zekâ kullanımı konusunda bir olgunluk çerçevesi de oluşturuldu ve buna göre, katılımcıların yüzde 24’ü bu teknolojinin kullanımında lider olarak tanımlandı. Bu kategorideki şirketlerin diğer kategorideki şirketlere kıyasla üç katından fazlası finans alanında yapay zekâ kullanıyor. Bu gruptaki şirketlerin finansta pilot olarak denedikleri veya uyguladıkları en iyi AI kullanım alanları içerisinde ise ilk üç sırada yüzde 85 ile araştırma ve veri analizi, yüzde 81 ile dolandırıcılık tespiti ve önlenmesi, yüzde 78 ile tahmine dayalı analiz ve planlama yer alıyor.