Xiaomi, yeni cihazlarının tanıtımı için büyük bir etkinlik düzenliyor. 29 Ekim tarihinde gerçekleşecek bu lansmanda, teknoloji devinin ürün gamına 16 farklı cihaz daha katılacak. Bu gelişme üzerine Xiaomi CEO’su Lei Jun, yeni akıllı telefonların fiyatları konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Xiaomi 15 serisi F/P olacak!
29 Ekim’de düzenlenecek etkinlik için hazırlıklar son aşamaya geldi. Xiaomi CEO’su Lei Jun, sosyal medya hesaplarından lansmanda tanıtılacak yeni cihazlar hakkında bilgi verdi. Bu etkinlikte Xiaomi 15 serisi başta olmak üzere birçok cihaz kullanıcılarla buluşacak.
Xiaomi’nin 16 yeni ürünü arasında akıllı telefonlar, giyilebilir teknoloji ürünleri ve akıllı ev cihazları yer alıyor. Öne çıkan ürünler ise Xiaomi 15 serisi, HyperOS 2.0, Mi Pad 7 tablet serisi, Mi Watch S4 akıllı saat ve Mi Band 9 Pro bileklik olarak sıralandı.
Lei Jun, Xiaomi 15 serisinin en az 12GB RAM ile geleceğini doğruladı. Fiyatlandırma hakkında kesin bir bilgi verilmemesine rağmen, Jun, genel bir fiyat artışının beklendiğini söyledi. Ancak Xiaomi 15 serisinin yine de güçlü bir fiyat-performans oranı sunacağını belirtti.
Serinin ekran teknolojisi de dikkat çekiyor. Jun, daha yüksek parlaklık ve düşük enerji tüketimi sağlayan M9 malzemesi ve çift mikro boşluklu yapı kullanarak, telefonların 2K çözünürlüğe 1.5K ekranlardan daha az enerji harcayarak ulaşacağını açıkladı.
Bunun yanı sıra, Xiaomi SU7 modelinin Ekim ayındaki satış hedeflerinin 20 bin adet olduğu da açıklandı. Ancak resmi satış rakamları Kasım ayında duyurulacak.
Amiral gemisi statüsünde olan Huawei Watch GT 5 Pro, gerek tasarım detayları, gerekse de sunulan teknik yetenekleriyle bir hayli iddialı.
46mm’lik Watch GT 5 Pro titanyum alaşım malzeme kullanılıyor ve bu, nadir görebildiğimiz bir detay. Kısaca bahsetmek gerekirse, paslanmaz çeliğe kıyasla daha hafif ve daha dayanıklı bir malzeme bu.
Saatin kasasından kordonuna kadar hemen her noktasında görebilmek mümkün. Böylelikle ürün, yalnızca gündelik kullanıma değil, aynı zamanda doğada gerçekleştireceğiniz heyecanlı maceralarınıza da uygun bir yapıda.
Watch GT 5 Pro, IP69K sertifikası var ve 5ATM suya karşı dayanıklı yapıda. Basit bir örnek vermek gerekirse, bu saat ile serbest dalış yapabilirsiniz. Evet, tuzlu suda. Tam 40 metre derinliğe kadar dayanabilen ve çalışmasını sorunsuz devam ettirebilen bir saatten söz ediyoruz.
Huawei Sağlık uygulaması
Watch GT 5 Pro’yu verimli kullanabilmeniz için Huawei Sağlık uygulamasının güncel sürümüne ihtiyacınız var.
Bu uygulamayı, Huawei’nin uygulama mağazasına giderek ücretsiz olarak indirebilir ve kendinize sadece birkaç dakikada profil oluşturabilirsiniz. Sonrasında saati eşleştiriyorsunuz ve hemen kullanmaya başlayabiliyorsunuz.
Watch GT 5 Pro, hem Android hem de iOS işletim sistemli cihazlarla uyumlu çalışıyor. Şunu da belirtmekte yarar var ki Huawei, bir de aylık ücretli asistanlık hizmeti sunuyor.
Tıpkı bir analog saat gibi
Huawei’den daire ekrana sahip akıllı saatler görmeye alıştık. Bu zaten sevilen, devamının da gelmesi istenen bir detay. Şirket, bu yeni ürününde de büyük daire ekran deneyimini sunuyor ama bu kez ekranı çevreleyen sekizgen tasarım detaylarıyla da dikkatleri üzerine topluyor.
Bu köşeli tasarım, aynı zamanda ışık altında da parladığı ve ufak gölgeler oluşturduğu için ürünü daha dikkat çekici bir konuma eriştirebiliyor.
Huawei, bu ürününde de ufak dokunuşlarla yol alabileceğiniz, renkli detaylar sunabilen bir ekran da sunuyor. Üstelik, bu kez renkler biraz daha canlı ve ekran parlaklık düzeyi de gayet yeterli. Bu, özellikle güneş altındaki kullanımlarda işinize yarayacaktır.
Arayüz olarak da yine iki seçenek var. İster ufak simgeler halinde kullanın, isterseniz de liste görünümüne geçiş yapın. İki durumda da döner tuşu kullanabilirsiniz. Simgeleri büyültüp küçültebilir ya da liste halindeyken hızlıca yukarı aşağı yapabilirsiniz.
Mini klavye desteği
Mini klavye ise, çoğu kez hızlı cevap göndermek isteyen ama cihazı sebebiyle buna imkân bulamayanlar için geldi.
Facebook Messenger, WhatsApp ya da benzeri bir mesajlaşma uygulamasından bir mesaj aldığınızda, bunu saat ekranından görebiliyorsunuz ve isterseniz mini klavye desteğiyle de saat ekranı üzerinden hemen cevap verebiliyorsunuz.
Yazımı hızlandıran detayların ve emojilerin olması da ayrıca hoşumuza gitti. Türkçe de dahil pek çok dil desteğinin olduğunu belirtelim.
Golf sevenler için saat
Huawei Watch GT 5 Pro’nun dikkat çekici özelliklerinden bir tanesi de profesyonel bir golf moduna sahip olması.
Ülkemizde, özellikle İstanbul ve Antalya’da önemli golf tesisleri var ve bunlara dair detaylar, resmi olarak saatin içinde yer alıyor. Sahaların yapıları, nasıl oynanılması gerektiği ve o an hangi konumda olduğunuza dair pek çok detay ve dahası sunuluyor. Kısacası bir golf tutkunu iseniz, bu saatin size eşlik etmek için hazırlanıldığını bilmelisiniz.
Pil Performansı
Huawei Watch GT 5 Pro, tek şarj ile 2 haftaya kadar kullanım imkânı sunabiliyor. Tabii burada sizin kullanım alışkanlıklarınız neticesinde pil ömründe farklılıklar olabileceğini belirtmeliyiz.
Biz, genellikle telefona bağlı olarak kullandık. Bildirimler ve mesajlaşmalar tarafında bir şeyler yaptık ve genellikle yürüyüş takibi ve uyku takibi gibi sistemleri kullandık. Ekran parlaklık seviyeside %70 seviyesindeydi ve bu profildeyken 1 haftaya erişebildik.
Yılların eskitemediği Call of Duty serisinin yeni üyesi Black Ops 6 bizi bilinmezlerle dolu, aksiyonu dolu, tarihi olaylarla süslü bir maceraya davet ediyor.
Call of Duty serisini bilmeyen yoktur. 2003 yılında çıkan ilk oyunu ile birlikte bizi İkinci Dünya Savaşı’na götürmüştü. Dönemine göre baktığımızda 1999 yılında çıkan Medal of Honor, 2002 yılında çıkan Battlefield 1942, 2003 yılında çıkan Call of Duty ve 2005 yılında çıkan Brothers in Arms oyunları birkaç yıl ara ile FPS dünyasının özellikle savaş oyunlarında ve WW2 konseptinde müthiş bir ivme yakalamasını sağlattı diyebiliriz.
Özellikle 2000’li yılların ortasına doğru Call of Duty vs. Medal of Honor tartışmaları çok döndü. İlla bir taraf olmadan harika senaryoları ve hikayeleri dinleyebildiğimiz için hepsine okey dememiz gerekiyor düşüncesindeyim. Zaman içerisinde Call of Duty kendisini Battlefield ile kapışırken buldu. Ama bir farkla. Battlefield daha çok online deneyime odaklanan ve tek kişilik senaryo modunu bile neredeyse tutorial tarzı oyunu oynayıp öğrenmenizi sağlayacak kıvamda sunan bir seri. BF’nin online ortamda savaş deneyimini çok iyi sunduğunu biliyoruz. CoD ise bu bağlamda kendini daha ufak, kapalı ortamlarda hızlı çatışmalar olarak özelleştirdi. Quake ve Unreal ile büyümüş, hızlı aksiyonda gerçekçilikten uzakta bamgüm oyun isteyenler için müthiş bir argüman oldu yapım yıllar içinde. Nuketown gibi haritalarla daha da popülerleşti.
Her oyunun yıllara yayılan sürecinde yaşadığı problemleri Call of Duty de yaşadı. Farklı geliştiriciler, farklı trendleri yakalama içgüdüsü derken kimi zaman aşağı kimi zaman yukarı doğru ivmelendi.
Call of Duty’nin bence yapabildiği en iyi şey tematik bir akışla elindeki senaryoyu oyunculara işletebilmesiydi. İlk Call of Duty ile cepheye gittiğimizi hatırlayın, akabinde Call of Duty 2 ile olan anılarınızı. Modern Warfare ile yaşadıklarımızı, Modern Warfare 2 ve arkasından Black Ops ile bize sunulanları…
Seri kendi içinde stratejiler gereği farklı başlıklara da ayrıldı elbette. Ana oyun adı Call of Duty olsa bile hikaye ve karakterler değişiyor, akışta farklılaşmalar oluyordu. Hiç değişmeyen şey ise genellikle tek kişilik senaryo modunda gerçekten harika bir sunum verilmesiydi. Bu elbette her oyunda da 10 numara olmuyordu. Örneğin Vanguard’ı bir WW2 meraklısı olarak heyecanla beklerken oyunu senaryosunun çat diye ansızın bitmesine çok şaşırmıştım. Böyle de biter mi yahu diyerek isyan etmiştim hatta. Son çıkan Modern Warfare III’de bir faciaydı tabii. Şaşırtıcı olan ise bu beğenmediğim 2 örneğinde Sledgehammer Games tarafından ana geliştirme ekibi olarak ortaya çıkartılmış olması. 2023 yılında gerçekten bütün oyuncular tarafında büyük bir tepkiyle karşılaştılar ve belki de Black Ops 6, Call of Duty adının kurtulması için en güçlü şanstı.
Bu şansı iyi değerlendirmişler diyebiliriz. Şahsen Cold War’u aşırı sevmiştim. Müthiş bir havası ve hikayesel olarak da bize sunulan yakın geçmiş olmasından dolayı ilgimi fazlasıyla çekmişti. Neredeyse o tatta şu an karşımızda duran Black Ops 6’da oldukça güçlü sinyaller veriyor.
Bazı klişeler var elbette, Zombie modu mesela. çok seviliyor diye ucundan kıyısından köşesinden güncellenip topluluğa servis edilen kısımlardan biri aslında. Bu yapımda da çok büyük beklentiniz olmadan ister tek başınıza ister arkadaşlarınızla birlikte belli görevler ve Challenge’lar peşinde koşabiliyorsunuz.
Asıl iyi kısıma doğru geçelim. Tek kişilik senaryo modu! Cold War’da olduğu gibi kendine has bir çizgisi olan Black Ops serisi daha kült, daha ikonik, yer yer hem kendi içinde hem oyun ve film endüstrisinin farklı yerlerine doğru yaptığı göndermelerle ayakları yere sağlam basan bir mizaçta önümüzde duruyor.
Bizi ilk dakikasından sarmaladığı aksiyon yumağı ile oyunun sonuna kadar götürüyor Black Ops 6. Yer yer duygulandırıyor, kimi zaman düşündürüyor. Bazı noktalarda aklımızla oynuyor. Saddam Hüseyin’in kötü karakter şeklinde verildiği, biyolojik silah ve zombiler akabinde bilinçaltımıza zuhur eden bir hayaller aleminde ilginç deneyimler sunan cidden leziz bir senaryo çizgisine sahip. Genelde bu tarz oyunlar oyunun yarısına yaklaşırken benzer şeyleri yaparak sıkıldığınız bir hal alır.
O boss gelsin vuralım, şu tank gelsin patlatalım helikopter gelsin roket atalım diye gider. Lakin Black Ops 6 küçük oyunlarla, bulmacalarla, Safehouse sistemi ile kendimizi geliştirebildiğimiz oynanışla, türlü türlü silahlarla kendini senaryo bitene kadar diri tutmayı başarmış. Tüm senaryo akışını beğendim. Klişe kötü adam göndermeleri yerine güzel çizgisel olmayan bir deneme ile karşımıza getirmişler yapımı. Bir dönem en büyük hataydı sinema ve oyun sektöründe bu konu. Filmin ya da oyunun afişinde, başında bir noktasında gösterdiğin süper kötü kahramanı öldürmek dünyanın en basit ve sonu belli hareketiydi. Aradaki entrikaları görmek, dinlemek hatta oynamak Call of Duty’nin olmazsa olmazı haline geldi.
Black Ops 6, 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında geçiyor. CIA operatörleri Troy Marshall , William “Case” Calderon ve Frank Woods , CIA Direktörü Daniel Livingstone tarafından askıya alınıyor. CIA’e sızan Pantheon adlı gizli bir örgüt hakkında bilgi toplayan Russell Adler’den yardım alıyorlar. Birlikte Pantheon tarafından yapılan bir silah olan “The Cradle” ve onu yapan kişi olan Pantheon lideri hakkında araştırmaya başlıyor.
İyi bir başlangıç, kararlı bir devam ve güzel bir sona varışla senaryo modu tamamlanıyor. Yine kafalarda soru işareti bırakan bazı açık kapılar ya da komplolar var. Soğuk Savaş sonrasını konu alan ve 1990’ları tematik olarak çok iyi sunan bir detay seviyesi mevcut. Evler, odalar, bilgisayarlar, teknolojik cihazlar, sokaklar… Gözünüzle görebileceğiniz çoğu şey inanılmaz bir şekilde 90lar kokuyor. Özenilmiş, üzerine iyi düşünülmüş nefis detaylarla süslü bir senaryo modu diyebiliriz. Senaryo içinde Kuveyt, Bulgaristan , Washington DC, Irak, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği sınırları dahilinde görevlerde bulunuyoruz.
Multiplayer taraf ise son 5 yıldır gördüğümüz ölçekte yine kemik gibi oturmuş bir sistem ile önümüzde duruyor. Silah kasma, ikonik haritalar, bol aksiyon, yeni oynanış mekaniği derken her sene neden CAll of Duty’nin Multiplayer tarafına girdiğimizi daha iyi anlıyoruz.
Özellikle bu yıl Game Pass abonesi olan herkese ücretsiz olarak sunulan Black Ops 6 daha da erişilebilir oldu diyebiliriz. Bizim gibi ülkelerde artık oyunların pahalılaştığı bir dönemde Game Pass gibi nimet diyeceğimiz sistemler güzel deneyimler sunuyor.
OPPO Reno11 F 5G, 6.7 inç çerçevesiz AMOLED ekranla geliyor. FHD+ (2412×1080) görüntü sunan bu ekranın yenileme hızı maksimum 120Hz, parlaklığı 1100 nit, piksel yoğunluğu 394 PPI.
Ultra ince çerçeveyle gelen telefonun ekran gövde oranı %93.4. Bu telefon sadece 7,54 mm inceliğinde ve 177 gram ağırlığında.
Yapay zekâ ile daha iyi fotoğraflar
64MP üçlü kamera modülü bulunan telefonda, yapay zekâ ile portre rötuşlama ve istenmeyen kişi veya nesneleri kaldırma özelliği var. Ayrıca 4K video çekebiliyor. Ürünün ön kamerası ise 32MP.
8 çekirdekli MediaTek Dimensity 7050 işlemciden güç alan ve ARM Mali-G68 MC4 grafik işlemciyle gelen Reno11 F 5G’de 8GB RAM ile 256GB depolama alanı mevcut. Depolama alanı gerektiğinde microSD kart ile 2TB’a kadar genişletilebiliyor.
OPPO Reno11 F 5G
OPPO’nun Android tabanlı ColorOS 14 işletim sistemi ile gelen telefonda, 8GB’a kadar genişletilebilir ekstra RAM özelliği mevcut.
Biometrik güvenlik teknolojilerine sahip olan Reno11 F 5G’de parmak izi ve yüz tanıma teknolojileri var. Bu sayede telefona sahibinden başkasının erişmesi imkânsız hale geliyor.
67W hızlı şarj avantajı
5000mAh bataryaya sahip olan ürün 67WSUPERVOOC hızlı şarjı destekliyor. Sadece 10 dakikada yüzde 30’a kadar şarj olabiliyor ve tam şarja 48 dakikada ulaşabiliyor.
Reno11 F 5G, IP65 sertifikalı. Dolayısıyla toza ve su sıçramalarına karşı dayanıklı. 30 saniye suda kalsa dahi zarar görmüyor. Reno11 F 5G’nin, Okyanus Mavisi ve Palmiye Yeşili renkleri mevcut.
OPPO Reno11 F 5G
5G teknolojisi desteğiyle geliyor
Bu akıllı telefon adından da anlaşılacağı üzere 5G teknolojisi desteğiyle geliyor. Böylelikle ileride ülkemizde 5G bağlantısı aktif olduğunda, 5G’den yararlanmak isterseniz telefonunuzu değiştirmek zorunda kalmayacaksınız.
Bu arada 5G’ye geçildiğinde mutlaka telefonunuzu değiştirmek zorunda değilsiniz. Çünkü mevcut telefonlarla 4.5G gibi önceki teknolojilerle iletişim kurmaya devam edebileceğiz. Bunu da yanlış anlaşılma olmaması için not edelim.
Kutudan neler çıkıyor?
Telefon
Şarj cihazı
USB Veri Kablosu
SIM Çıkarma Aleti
Hızlı Kılavuz
Güvenlik Kılavuzu
Koruyucu Kılıf
OPPO Reno11 F 5G akıllı telefonun satış koşulları hakkında buradan, MediaMarkt internet mağazasında satışa sunulan tüm Akıllı Telefon Modelleri için buradan bilgi alabilirsiniz.
Eğer konuyla ilgili sorularınız olursa, sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşabilirsiniz. Şimdilik hoşça kalın.
Teknolojinin günlük yaşamın her alanında yer alması, spor ve egzersiz alanında da büyük yenilikleri beraberinde getiriyor. Özellikle son yıllarda sanal gerçeklik (VR) teknolojilerinin gelişmesi, spor deneyimini farklı bir boyuta taşıyor. VR teknolojisi sayesinde kullanıcılar, evlerinin konforunda bile etkileyici bir egzersiz deneyimi yaşayabiliyor. Peki, sanal gerçeklikle egzersiz yapmanın avantajları nelerdir? Ve bu yeni trend, spor dünyasını nasıl değiştirebilir?
VR Egzersizin Avantajları
Motivasyonu Artırır: VR ile yapılan egzersizler, kullanıcıyı sanal bir dünyada hissettirdiği için gerçek mekân veya zaman kısıtlamaları olmadan, keyifli bir egzersiz deneyimi sunar. Örneğin, kullanıcılar, Toros’ların eteklerinde yürüyüş yaparken veya denizin altında yüzüyormuş gibi hissedebilir. Bu tür simülasyonlar, motivasyonu artırarak daha uzun süre ve keyif alarak spor yapmalarını sağlar. Kişisel Gelişimi Destekler: VR teknolojisi, kullanıcılara antrenmanları boyunca geri bildirim sağlayarak, formunu, tekniğini ve temposunu optimize etmelerine yardımcı olur. Bu özellik, hem profesyonel sporcular hem de yeni başlayanlar için yararlı olabilir. Örneğin, boks veya tenis gibi spor dallarında VR antrenmanları, kullanıcıların becerilerini geliştirmelerine ve hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlar. Engelleri Ortadan Kaldırır: Fiziksel sınırlamalar veya engeller, birçok kişi için sporda sorun yaratır. VR teknolojisi, bu engelleri aşmaya yardımcı olur. Evde veya kapalı bir alanda bile VR gözlüklerle çok farklı bir egzersiz deneyimi yaşanabilir. Örneğin, hava koşulları, kalabalık spor salonları veya uygun antrenman alanı bulamama gibi zorluklar, VR sayesinde önemli ölçüde azalır. Daha Etkili Kardiyo: Sanal gerçeklik egzersiz programları, özellikle kardiyo gibi yüksek tempolu aktivitelerde oldukça etkili olabilir. VR destekli bisiklet, koşu veya kayak simülasyonları, geleneksel spor aletlerine kıyasla daha eğlenceli bir deneyim sunar. Bu sayede, kullanıcılar hem kardiyovasküler sağlıklarını destekler hem de egzersiz süresini daha verimli geçirirler. Rekabet Duygusunu Canlandırır: VR tabanlı egzersiz programları, kullanıcıların arkadaşlarıyla veya dünya çapında diğer kullanıcılarla rekabet etmesini sağlar. Bu sosyal etkileşim ve rekabet duygusu, özellikle motive olmakta zorlanan kullanıcılar için güçlü bir itici güç sunar. VR uygulamaları sayesinde puan tabloları, ödüller ve başarı rozetleri gibi unsurlarla kullanıcılar kendilerini daha fazla zorlama eğiliminde olabilirler. Rehabilitasyon ve Düşük Etkili Egzersiz İmkanı Sunar: VR teknolojisi, düşük yoğunluklu veya rehabilitasyon amaçlı egzersizler için de uygundur. Özellikle fiziksel sakatlık veya engeli olan kişiler için özel olarak tasarlanmış VR programları, güvenli ve kontrollü bir ortamda hareket kabiliyetlerini artırmalarına yardımcı olur. Bu şekilde, fizyoterapistler eşliğinde güvenle yapılacak düşük etkili antrenmanlarla hem fiziksel iyileşme sağlanır hem de kullanıcılar sürece aktif katılım sağlar.
Sporun Geleceği: VR Antrenmanları
VR teknolojisinin spor dünyasına entegrasyonu, yalnızca bireysel kullanıcılarla sınırlı değil. Spor salonları, kişisel antrenörler ve fitness merkezleri de VR tabanlı çözümler sunarak kullanıcı deneyimini farklılaştırmayı hedefliyor. Üstelik, sanal gerçeklik, takım sporları için de yeni olanaklar yaratıyor. Örneğin, futbol veya basketbol gibi branşlarda VR sayesinde strateji çalışmaları yapılabilir ve oyuncuların performansı artırılabilir.
VR ile Spor Psikolojisinin Desteklenmesi
Sporun psikolojik yönü, performans üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. VR ile yapılan görselleştirme çalışmaları, sporcuların mental olarak hazırlık süreçlerinde oldukça yararlı olabilir. Örneğin, yarışa hazırlanan bir maraton koşucusu, VR kullanarak rotayı zihinsel olarak prova edebilir ve psikolojik dayanıklılığını artırabilir.
Sanal gerçeklik ile spor, teknoloji ve egzersizi birleştirerek spor dünyasında yeni bir dönem başlatıyor. Hem bireysel sporcular hem de profesyonel takımlar için faydalar sunan VR antrenmanları, sporun geleceğini şekillendiren önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Üstelik, VR ile spora olan ilgi artarken, teknolojinin spor psikolojisi, rehabilitasyon ve antrenman verimliliği gibi birçok alanda da dönüşüm yaratması bekleniyor.
Sanal gerçeklik ile egzersiz, sporun sınırlarını genişleten bu yenilikçi yaklaşımı kucaklamak, geleceğin sporu için kaçınılmaz bir adım olarak görülüyor.
Apple, dün beta aşamasında olan watchOS 11.1 sürümünü, eksik kalan son RC sürümüyle tamamlayarak yayınladı. Artık geliştiriciler ve herkese açık beta kullanıcıları, Apple Watch için en güncel işletim sistemini deneyimleme şansına sahip. Apple, önümüzdeki hafta iOS, iPadOS, macOS ve tvOS gibi platformlar için kapsamlı bir güncelleme serisi sunmayı planlarken, Apple Watch kullanıcılarını da unutmuş değil.
watchOS 11.1 RC kullanıcılarla buluştu
Bugün yayınlanan watchOS 11.1 RC (Release Candidate) sürümü, önümüzdeki hafta genel kullanıma açılması beklenen yazılım güncellemesinin son hali olarak sunuluyor. Ancak, bu beta sürümünde ciddi bir hata veya eksik özellik bulunursa, Apple’ın önümüzdeki günlerde yeni bir RC sürümü daha yayınlayabileceği konuşuluyor. Bu sayede olası hataların, dünya çapında milyonlarca kullanıcıya ulaşmadan önce düzeltilmesi amaçlanıyor.
Şu ana kadar watchOS 11.1’de yer alan yenilikler oldukça sınırlı kalmış durumda. Bugün yayınlanan RC sürümünde de büyük yenilikler veya dikkat çeken değişiklikler beklenmiyor. Sürümün odağı, daha çok hata düzeltmeleri ve performans iyileştirmeleri olarak belirlenmiş.
Apple, geçtiğimiz ay farklı platformlar için kapsamlı yazılım güncellemeleri sundu. Ancak şirket, önümüzdeki hafta iOS 18.1, iPadOS 18.1, macOS Sequoia 15.1, watchOS 11.1, visionOS 2.1 ve tvOS 18.1 gibi yeni bir güncelleme dalgası daha yayınlamaya hazırlanıyor. Bu güncellemelerdeki en dikkat çekici yeniliklerden biri, iPhone, iPad ve Mac cihazlara gelecek olan Apple Intelligence özellikleri. Bu özelliklerin, cihazlarda gelişmiş yapay zeka tabanlı işlevler sunacağı bildiriliyor.
Her ne kadar Apple Watch, Apple Intelligence desteğine sahip olmasa da, iOS 18.1’e güncellenmiş bir iPhone ile eşleştiğinde bazı akıllı özelliklerden yararlanabilecek. Örneğin, bildirim özetleri özelliği, kullanıcıların günlük bildirimlerini daha verimli bir şekilde takip etmelerine olanak tanıyacak.
Google, akıllı telefon pazarındaki varlığını güçlendirmeye devam ederken, Pixel 10 modelinin detaylarıyla gündemde. Türkiye’de resmi olarak yer almayan ancak küresel pazarda önemli bir etkiye sahip olan Pixel serisi, yeni nesil Tensor G5 işlemcisiyle büyük değişiklikler sunmaya hazırlanıyor. Google, Pixel 10 ile kullanıcı deneyimini bir adım daha ileri taşıma hedefinde.
Google Çip Üretiminde Yeni Dönem: Tensor G5, TSMC ile Geliyor
Pixel serisiyle özel olarak tasarlanan Tensor işlemcilerinde yeniliğe giden Google, üretim sürecinde Samsung yerine TSMC’yi tercih ediyor. Yeni nesil “Laguna” kod adlı Tensor G5 işlemcisi, TSMC’nin ileri düzey 3 nanometre teknolojisi (N3E) ile üretilecek ve bu değişimle birlikte performans artışının yanı sıra daha verimli bir yapının hedeflendiği belirtiliyor.
Teknoloji analisti Kamila Wojciechowska’ya göre, bu üretim değişimiyle Tensor G5 işlemcide de mimari yenilikler göze çarpıyor. Çekirdek yapısında düzenlemeye giden Google, 1+5+2 çekirdek tasarımı ile yüksek performans ve verimliliği hedefliyor. Böylece kullanıcılar Pixel 10’da daha hızlı ve uzun pil ömrü sunan bir cihazla karşılaşacaklar.
Yüksek performans sunmayı amaçlayan Tensor G5, bir adet Cortex-X4, beş Cortex-A720 ve iki Cortex-A520 çekirdeği ile donatılıyor. Grafik tarafında da önemli bir yenilik mevcut: Google, ARM Mali yerine Imagination Tech’in iki çekirdekli DXT-48-1536 GPU’sunu tercih ediyor ve ışın izleme gibi ileri grafik özellikleriyle kullanıcılarına gelişmiş bir oyun deneyimi sunmayı hedefliyor.
Yeni işlemcideki GPU’nun yanı sıra, sinir ağı işlemcisi (NPU) performansında da yaklaşık %14’lük bir artış söz konusu. 18 veya 9 TOPS (INT8 ya da FP16) sunacak bu geliştirilmiş NPU, özellikle yapay zeka işlemlerinde cihazın verimliliğini artıracak. Bununla birlikte, 121 mm² gibi büyük bir boyuta sahip olan Tensor G5, cihazın genel yapısında da kendini hissettirebilir.
Google’ın Pixel 10 ile sunduğu bu donanım yenilikleri, cihazın yüksek performansını kullanıcıya aktarmayı hedefliyor. Henüz Pixel 10’un çıkış tarihi netleşmese de, bu özellikler ile Google’ın yeni amiral gemisi için güçlü bir hazırlık içinde olduğu görülüyor.
Silikonsuz ilk TWS kulaklığı Anker Soundcore K20i ile ideal ses kalitesi, uzun pil ömrü ve rahatlığı bir arada kullanıcılarıyla buluşturuyor.
Anker, Soundcore kategorisinde yeniliklere imza atmaya devam ediyor. Silikonsuz tasarımıyla dikkat çeken yeni ürün Anker Soundcore K20i, hem teknoloji tutkunlarını hem de şıklığından ödün vermek istemeyenleri mutlu etmeyi başarıyor. Siyah ve beyaz renk seçenekleriyle sunulan kulaklık, bütçe dostu fiyatı ve kaliteli performansıyla piyasaya sunuluyor. Anker, bu yeni kulaklığıyla günlük yaşamda konfor, müzik keyfi ve fonksiyonelliği bir arada sunmayı hedefliyor.
Anker’in silikonsuz ilk TWS kulaklığı Anker Soundcore K20i, rahat ve konforlu bir kullanım sunuyor. Hafif ve ergonomik yapısıyla kulağa mükemmel bir şekilde oturan bu kulaklık, uzun süreli kullanımlarda bile rahatsızlık vermiyor. Tek bir şarjla 6 saat, şarj kutusuyla birlikte toplamda 36 saate kadar çalma süresi sunan Anker Soundcore K20i, hızlı şarj özelliği ile sadece 10 dakikada 2 saatlik ek kullanım süresi sağlıyor.
13 mm kompozit sürücüler ve Soundcore uygulaması ile sunulan 22 farklı EQ ayarı sayesinde müziğin her detayının en iyi şekilde duyulmasını sağlıyor. Aktif Bas Modu ise müziğin ritmini daha derinden hissetmek isteyenler için ideal bir seçenek sunuyor. 2 mikrofonlu yapay zeka destekli gürültü azaltma teknolojisiyle kristal netliğinde aramalar yapılmasına olanak tanıyan kulaklık, IPX5 suya dayanıklılık sertifikası sayesinde de ter ve su sıçramalarına karşı dayanıklılık göstererek günlük kullanımda veya spor yaparken bile güvenle kullanılabiliyor.
Günümüzde bilgisayar monitörleri, hızlı gelişen teknoloji ile birlikte çeşitlenerek kullanıcı ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Bu noktada en çok karşılaştırılan monitör türleri arasında CRT (Cathode Ray Tube) ve LCD (Liquid Crystal Display) monitörler bulunur. CRT ve LCD monitörlerin sunduğu avantajlar ve dezavantajlar, kullanıcı deneyiminde belirleyici bir rol oynar. CRT ve LCD Monitörlerin Arasındaki Farklar başlıklı bu makalede, her iki monitör türünün teknolojik yapıları, performans özellikleri, enerji tüketimleri, ergonomik avantajları ve genel kullanıcı tercihleri üzerinde durarak bu iki türün detaylı bir karşılaştırmasını okuyacaksınız.
CRT Monitörlerin Teknolojisi ve Özellikleri
CRT monitörler, görüntüyü oluşturmak için katot ışın tüpü teknolojisini kullanır. Bu monitörlerde tüp içerisinde elektron ışınları fosfor kaplı bir ekrana çarpar ve çarpmanın etkisiyle görüntü ortaya çıkar. CRT monitörlerde ekran, tüpün içinde yayılan ışınların ekrana yansıması ile çalışır ve bu işlem oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşir. Bu yüzden CRT monitörler, özellikle hareketli görüntülerde yüksek tepki süresi sunar. Ancak CRT monitörlerin çözünürlüğü, günümüzde kullanılan LCD monitörlerin çözünürlük kapasitesine kıyasla sınırlıdır.
CRT monitörler yüksek yenileme hızları sunmalarıyla bilinir. Bu özellik, eski video oyunları veya hız gerektiren görüntüleme uygulamaları için CRT monitörleri uygun bir tercih haline getirir. Ancak CRT monitörlerin görüntü kalitesini korumakta zorlandığı noktalar da vardır; uzun süreli kullanımlarda görüntüde yanmalar meydana gelebilir ve fosfor kaplamanın eskimesiyle görüntü kalitesi düşer.
LCD Monitörlerin Teknolojisi ve Özellikleri
LCD monitörler, sıvı kristal teknolojisi kullanarak görüntü elde eder. LCD teknolojisi, bir katmanda yer alan sıvı kristallerin ışığı geçirip kırarak görüntü oluşturması üzerine kuruludur. Bu monitörlerde ışık kaynağı, ekranın arkasında yer alır ve sıvı kristallerin yardımıyla ekrana yansıtılır. LCD monitörlerde LED arka aydınlatma tercih edilir, bu sayede görüntüler çok daha net ve parlak görünür. Ayrıca, LCD monitörler CRT monitörlere göre çok daha yüksek çözünürlük sunar ve ekran netliği açısından kullanıcıya avantaj sağlar.
LCD monitörlerin hafif ve ince yapıları, kullanıcıların ekranı taşıma ve yerleştirme konusundaki ihtiyaçlarına çözüm sunar. Bu nedenle, özellikle modern çalışma alanlarında ve evlerde LCD monitörler sıklıkla tercih edilir. Renk doğruluğu ve yüksek çözünürlük desteği, grafik tasarım ve video düzenleme gibi alanlarda çalışan kullanıcılar için LCD monitörleri öne çıkaran başlıca özellikler arasında yer alır.
CRT ve LCD Monitörlerin Boyut ve Ağırlık Karşılaştırması
CRT monitörler, büyük ve ağır yapılarıyla bilinir. İçlerinde yer alan katot ışın tüpü, monitörün arka kısmında geniş bir alan kaplar ve bu da CRT monitörlerin taşınmasını zorlaştırır. Genellikle daha fazla yer kaplayan CRT monitörler, masaüstü kullanım alanlarını daraltır. LCD monitörler ise çok daha ince ve hafiftir, bu yüzden masaüstünde daha az yer kaplar ve taşınması çok daha kolaydır. Bu özellik, LCD monitörlerin hem ev hem de ofis ortamlarında daha fazla tercih edilmesinde önemli bir rol oynar.
Enerji Tüketimi ve Çevresel Etki
CRT monitörler, LCD monitörlere göre daha fazla enerji tüketir. CRT monitörlerdeki katot ışın tüpü, sürekli olarak yüksek voltajlı elektron ışınları üretir ve bu işlem oldukça enerji gerektirir. Yüksek enerji tüketimi aynı zamanda monitörün daha fazla ısınmasına yol açar. CRT monitörlerin yoğun enerji tüketimi, çevresel etki ve kullanıcı maliyetleri açısından olumsuz bir durum oluşturur.
LCD monitörler, düşük enerji tüketimi ile çevre dostu bir seçenek sunar. Sıvı kristal teknolojisi ve LED aydınlatma ile çalışan LCD monitörler, enerji tüketimini büyük ölçüde azaltır. Böylece, daha düşük elektrik faturaları ve çevreye daha az zarar veren bir kullanım sağlar. LCD monitörlerin enerji tüketiminde sağladığı tasarruf, uzun vadede kullanıcıya avantaj kazandırır.
Sağlık ve Ergonomik Kullanım
CRT monitörler, elektromanyetik radyasyon yaydığı için uzun süreli kullanımlarda göz sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. CRT monitörlerin düşük yenileme hızlarında ekranda titreşim görülmesi, göz yorgunluğunu artırabilir. Uzun süre CRT monitör karşısında çalışmak, gözlerde yorulmaya ve baş ağrısına sebep olabilir.
LCD monitörler ise radyasyon yaymadığı için göz sağlığı açısından daha güvenlidir. Yüksek çözünürlük ve parlaklık seviyeleri ile LCD monitörler, özellikle ergonomik kullanım açısından daha avantajlıdır. Aynı zamanda LCD ekranlarda ekran yanması gibi problemler de nadiren görülür. LCD monitörlerdeki ekran titreşimleri minimum seviyede olduğundan, uzun süreli kullanım için daha idealdir.
CRT ve LCD Monitörlerin Kullanım Ömrü ve Ekonomik Avantajları
CRT monitörlerin kullanım ömrü, fosfor kaplamanın zamanla yıpranması ve ekran yanıkları oluşması nedeniyle sınırlıdır. Bu nedenle CRT monitörler, uzun vadeli kullanımlarda çözünürlük ve görüntü kalitesinde kayıplara neden olabilir. LCD monitörler ise uzun ömürlü yapılarıyla daha avantajlıdır. LCD teknolojisinin dayanıklı olması, monitörün kullanım ömrünü uzatır ve kullanıcıya uzun vadede maliyet avantajı sunar.
LCD monitörler geniş bir fiyat aralığında satılırken CRT monitörler eski teknoloji oldukları için genellikle düşük maliyetle satılır. Ancak CRT monitörlerin yüksek enerji tüketimi, uzun vadede ekonomik olarak dezavantaj yaratabilir. LCD monitörlerin enerji tasarrufu sağlayan yapısı ise uzun vadede daha ekonomik bir seçenek sunar.
CRT ve LCD monitörler arasındaki farklar, teknolojik yapılarından kullanım alanlarına kadar geniş bir yelpazede kendini gösterir. CRT monitörler, özellikle hızlı tepki süreleri ve yüksek yenileme hızları sayesinde eski video oyunları için uygun olsa da, ağır ve enerji tüketimi yüksek yapıları nedeniyle günümüzde daha az tercih edilmektedir. LCD monitörler ise yüksek çözünürlük, enerji tasarrufu ve ince yapıları ile modern kullanıcı ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verir.
Dünyanın önde gelen teknoloji perakendecilerinden MediaMarkt, son dönemde kendi üretimi olan küçük ev aletleri ve beyaz eşyalarla dikkatleri üzerine çekiyor. Koenic ve Peaq markalarıyla MediaMarkt, artık yalnızca bir teknoloji mağazası değil, aynı zamanda bir teknoloji üreticisi olarak da öne çıkıyor. Evinizin konforunu artırmayı hedefleyen bu yeni ürün serisi, mutfak aletlerinden elektrikli süpürgelere kadar geniş bir yelpazede sunuluyor. Gelin, MediaMarkt’ın sunduğu bu yeni teknolojilere yakından bakalım!..
Evinizin teknolojisi MediaMarkt’tan!
MediaMarkt, artık sadece bir teknoloji perakendecisi olmanın ötesine geçerek,üreticisi olduğu Koenic ve Peaq markalarıyla ev yaşamınızı dönüştüren kapsamlı çözümler sunuyor. Mikrodalga fırınlardan su ısıtıcılarına, elektrikli süpürgelerden akıllı televizyonlara kadar geniş bir ürün yelpazesiyle, kullanıcıların yaşamını kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Modern tasarımlar ve yenilikçi özelliklerle donatılan MediaMarkt markalı ürünler; evdeki konforu artırırken, aynı zamanda enerji verimliliği ve çevre dostu özellikleriyle de dikkat çekiyor. MediaMarkt, fiyat performans ürünleri ile teknolojiyi evinize taşırken, konfor ve fonksiyonelliği bir araya getirerek, günlük yaşamınızı daha pratik hale getiriyor.
MediaMarkt Markalı Küçük Ev Aletleri ve Beyaz Eşyalar
Fiyat performans ürünleri arayanlar için ideal seçenekler
MediaMarkt, tüketici elektroniği alanında dünya markalarının yanı sıra kendi geliştirdiği markalarla da zengin bir ürün yelpazesi sunarak, uygun fiyatlı, dayanıklı ve şık seçenekler arayan kullanıcılara hitap ediyor. MediaMarkt markalı teknolojiler, kaliteyi ulaşılabilir fiyatlarla sunarak her bütçeye uygun ürünler sağlıyor ve bu ürünler, tüketicilerin ihtiyaçlarına yönelik olarak online mağazada kolayca erişilebiliyor. Mutfak aletlerinden televizyonlara kadar uzanan geniş bir ürün gamı, teknoloji meraklıları ve ev yaşamını kolaylaştırmak isteyen herkes için cazip bir seçenek sunuyor.
Küçük ev aletleri segmentinde fiyat-performans dengesi kritik bir öneme sahipken, MediaMarkt’ın Koenic ve Peaq markalarının sunduğu ürünler, bu ihtiyacı tam anlamıyla karşılıyor. Koenic mikrodalga fırınları, elektrikli süpürgeleri ve ısıtıcı gibi ürünler, kullanışlılık ve dayanıklılık açısından piyasada öne çıkıyor. Ayrıca, Peaq markasına ait yüksek çözünürlüklü televizyonlar, evde sinema deneyimini zenginleştirirken, kullanıcıların eğlence ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol oynuyor. Özellikle pandemi sonrası artan ev içi yaşam ve uzaktan çalışma modelleri, tüketicilerin evde daha fazla teknoloji kullanmalarını gerektiriyor. MediaMarkt’ın bu girişimi, ekonomik çözümler sunarak teknolojiye erişimi kolaylaştırıyor ve kullanıcıların hayatını daha pratik hale getirmeyi hedefliyor, böylece hem konfor hem de işlevselliği bir araya getiriyor.
Koenic’ten maharetli küçük ev aletleri
MediaMarkt’ın kendi markalarından biri olan Koenic, yüksek kaliteli ve şık tasarımlı küçük ev aletleriyle kullanıcıların günlük hayatını kolaylaştırıyor. Özellikle Koenic KMW 202354 DB Dijital Mikrodalga Fırın, benim favorim oldu diyebilirim. Siyah şık tasarımı, dijital ekranı ve buz çözme fonksiyonu ile bu mikrodalga fırın, modern mutfaklar için ideal bir ürün.
Koenic, yalnızca mikrodalga fırınlarla sınırlı kalmayıp, kış aylarının vazgeçilmezleri olan ısıtıcılar, elektrikli süpürgeler ve su ısıtıcıları gibi geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. Bu ürünler, performans ve dayanıklılığı uygun fiyatlarla bir araya getirerek kullanıcılara pratik çözümler sağlıyor.
Peaq ile sinema kalitesinde televizyon keyfi
Televizyon dünyasında da iddialı olan MediaMarkt, Peaq markasıyla tüketicilere kaliteli ekran teknolojilerini uygun fiyatlarla sunuyor. Özellikle Peaq PQ50FMN252 modeliyle öne çıkan bu seride, kullanıcılar 50 inçlik (126 cm) ve 55 inçlik (139 cm) 4K UHD LED TV seçenekleriyle evlerinde sinema kalitesinde bir deneyim yaşayabiliyor. HDR10 desteği sayesinde zengin renk tonları ve yüksek dinamik aralık sunan bu televizyon, 3840 x 2160 piksel çözünürlüğü ile keskin görüntüler sağlıyor. Akıllı TV özellikleriyle donatılan Peaq televizyonlar, webOS işletim sistemi sayesinde kullanıcı dostu bir arayüz sunarak internet üzerinden dizi ve film izlemeyi kolaylaştırıyor.
Peaq televizyonları, şık tasarımı ve zarif görsel yapısıyla ev dekorasyonunuza da uyum sağlıyor. 3 adet HDMI ve 2 adet USB bağlantı noktası ile çok sayıda cihazı kolayca bağlayabilirken, dahili uydu alıcısı sayesinde ek bir cihaza ihtiyaç duymadan televizyon yayınlarını izleme imkanı sunuyor. Ayrıca, Bluetooth ve Wi-Fi bağlantı özellikleriyle kablosuz cihazlarla da entegre olabiliyor. MediaMarkt, Peaq markalı televizyonlarıyla evde sinema deneyimini artırmayı ve kullanıcıların konforunu ön planda tutmayı hedefliyor. Hem teknik özellikleriyle hem de uygun fiyatlarıyla dikkat çeken Peaq televizyonlar, teknoloji tutkunlarının yeni gözdesi olacağa benziyor!