Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 441

    Google TV geliyor. İşte detaylar!

    Google TV nihayet televizyonlarda da kullanılmaya başlanıyor. İşte konuyla ilgili olarak hazırladığım bilgiler.

    Günümüzde televizyonlarda en yaygın olarak kullanılan işletim sistemi Android TV. Sadece televizyonlar değil aynı zamanda harici multimedya cihazlarında da bu teknoloji kullanılıyor. Birçok kullanıcı akıllı olmayan televizyonunu bu harici cihazlarla akıllı hale getiriyor.

    Google TV ise Google’ın 2010 yılında duyurduğu biraz daha gelişmiş bir Android TV altyapısıdır. Android TV’den farklı olarak içeriğe odaklanan bu yeni işletim sistemi, arayüz olarak da Android TV’den biraz farklıdır. Yine de bu yeni işletim sistemi temelde Android TV baz alınarak geliştirilmiştir ve birçok özelliği ortaktır. Android TV işletim sistemli bir cihazı Google TV’ye dönüştürmek mümkün görünse de bunun için Google’dan lisans almak gerekiyor.

    Arayüz olarak Google TV daha modern ve daha gelişmiş bir arayüz bize sunuyor. Ek olarak yeni işletim sisteminde çocuk profili oluşturmak da mümkün. Android TV’de bu tarz bir durum bulunmuyor. Ayırca Google TV içeriğe odaklandığı için farklı uygulamalardaki içeriklerinizi tek bir ekrandan görebiliyorsunuz.

    Google TV

    Şu anda satışta olan farklı multimedya cihazları bu yeni işletim sistemi desteği ile geliyor. Ayrıca bazı televizyon markaları da (Sony ve TCL gibi) ürünlerini bu arayüz ile piyasaya sürüyor. Hem Türkiye’de hem dünyada bu tarz bir değişim var.

    Peki hangisini tercih etmek gerekiyor?

    Bu iki işletim sistemi arasında tercih yapmak gerekirse Google TV biraz daha ağır basıyor. Yine de şimdilik az sayıda markanın bu işletim sistemine sahip cihazlar ürettiğini belirtmek isterim. Elbette ilerleyen aylarda bu sayı artacak ve cihaz seçenekleri de çoğalacak.

    Güncelleme ile bazı cihazların bu özelliği sonradan kazanabileceği de söyleniyor. Yani Android TV işletim sistemli bir cihazı yeni işletim sistemine yükseltilebilmesi de mümkün görünüyor. Ancak bu konuda resmi bir açıklama olmadığını belirteyim.

    Android TV işletim sistemi halen en çok tercih edilen multimedya arayüzlerinden birisi. Tasarımı biraz eski nesil kaldığı için Google TV’nin modern arayüzünün iyi bir güncelleme olduğunu düşünüyorum. Bugünlerde televizyon ya da multimedya cihazı almayı düşünüyorsanız bu yeni işletim sistemini de hesaba katmayı unutmayın.

    Razer Kishi V2 : Mobil oyun keyfi yaşamak isteyenlere özel

    Razer Kishi V2 ,  yalnızca Android marketteki oyunları değil, isterseniz PC’nizdeki AAA oyunları da stream ederek oynama şansını sunan bir gamepad

    Razer Kishi V2 for Android gamepad, Android telefonlar için hazırlanmış bir ürün. Dayanıklı plastik malzeme kullanılarak hazırlanan cihaz, yaklaşık 123 gram ağırlıkta. Yani telefonunuzu da taktığınızda, ortaya çok da ağır bir durum çıkmıyor. Böylece uzun süreli mobil oyun deneyimleri yaşayabilirsiniz.

    Ürünü Android telefonla bir araya getirip kullanmak gayet kolay. İlk versiyona kıyasla bu kez daha sağlam, telefonu taktığınızda kolay kolay düşmeyecek bir yapı hazırlanmış. Ürün yaklaşık 17 cm‘lik açıklık sunabiliyor. Böylece ister 6.1 inç ekranlı telefonunuz olsun, ister 6.5, isterseniz de 6.7 inç…

    Razer Kishi V2

    Geniş bir yelpaze sunuyor

    İlk versiyonda bazı telefonların yerleşimi tarafında sorunlar vardı ve bu da gamepad’in sağlıklı kullanımını engelliyordu. Bu yeni versiyon ise, bazı telefonları kılıflarıyla dahi kullanmanıza yardımcı olabiliyor. Pek çok farklı ekran boyutuna göre saniyeler içinde ayarlama yapabiliyor ve cihazı telefonunuzun Type-C portuna entegre ediyorsunuz.

    Tasarım detaylarına baktığımızda, telefonun ortada, kontrol mekanizmasının da sağ ve sol tarafta eşit olarak konumlandırılması hoşumuza gitti. Bu hem denge hem de kolay kontrol imkânı için önemli.

    Razer Kishi V2

    D-Pad, tetik tuşları ve özelleştirilebilir fonksiyon tuşlarına sahibiz. Yani bir konsol gamepad’inde görebileceğiniz tuşların büyük kısmı burada da var ve hatta Razer‘ın ekstra sunduğu tuşlar da var. Örneğin, oyun esnasında hemen ekran görüntüsü alıp paylaşabilmenize imkân sunan bir kısayol tuşu var.

    Öte yandan, Nexus tuşu da var, ki böylece Razer Nexus arayüzüne geçiş yapıyorsunuz. Burada, gamepad ile uyumlu oyunları türlerine göre listeleyebilir ve özelleştirilebilen fonksiyon tuşlarına yeni görevler atayabilirsiniz.

    Razer Kishi V2

    Hatta, bu arayüz üzerinden canlı yayın dahi yapabilirsiniz. Seçeneklere baktığımızda, Facebook Gaming ve YouTube’u görüyoruz. Önemli bir not olarak, bazı oyunların canlı yayın esnasında sesleri vermediğini belirtelim.

    Kendi fikrimi paylaşmam gerekirse, bu gamepad ile birlikte akıllı telefonumun bir Nintendo Switch, bir PlayStation Vita formunu aldığını ve gerçekten de mobil oyun konsolu deneyimi yaşadığımı söylemeliyim.

    Razer Kishi V2

    Hangi oyunlar oynanabilir

    Ürün, Android’teki klasik oyun kontrol şemasını benimsiyor. Yani Google Play Store’daki pek çok oyunla uyumlu çalışıyor. Örneğin Minecraft, Dead Trigger, Diablo, Dead Cells ve Asphalt 9 gibi. Tabii bazı oyunlarda uyumsuzluklar da olabiliyor, ki bunu da belirtelim. Uyumlu oyunları görebilmek için Nexus yazılımını açmanız ve oradaki oyun listesine göz atmanız yeterli oluyor.

    Cihaz, Nvidia’nın GeForce Now servisine de destek veriyor. Eğer bu platforma üyeyseniz, pek çok AAA kalitede PC oyununu mobil cihazınız üzerinden de gamepad ile rahatlıkla oynayabilirsiniz.

    Razer Kishi V2

    Gamepad’in tuşları güzel konumlandırılmış, basış hisleri güzel ve hem konumlandırma hem de yükseklikleri itibarıyla tuşları kolay kolay karıştırmıyorsunuz.

    Tabii fiziksel tuşların olması, parmaklarınızı ekranın üzerinden çekeceğiniz anlamını taşıyor. Böylece ekranda daha fazla görüş alanına da sahip oluyorsunuz. Bu, özellikle rekabetçi online oyunlarda rakiplerinizin birkaç adım önüne geçmenize de imkân sunuyor.

    Razer Kishi V2 for Android gamepad, Type-C bağlantı noktasına sahip. Yani telefona bağlıyken, Type-C kablo aracılığıyla şarj işlemini de başlatabiliyorsunuz. Bir yandan oynarken bir yandan da telefonunuz şarj oluyor. Şarj kablosunun elinizi çok da rahatsız etmediğini söyleyebiliriz.

    Razer ürün ailesi hakkında detaylı bilgi ve satın almak için buraya tıklayın

    Dünya Radyo Günü

    0

    Radyo insanlık tarihinde iletişimi güçlendiren en önemli buluşlardan biri. Geniş kitleleri birbirine yaklaştıran radyonun kökeni aslında 1893’e Nikolai Tesla’ya gidiyor. Fakat asıl mucit, tarihe 1896 yılında İngiltere’den kablosuz iletişim patenti alan Guglielmo Marconi  olarak düşüyor. Öyle veya böyle 127 yıldır radyo teknolojisi hayatımızda yer alıyor. Televizyon ve internete rağmen bu kültür gerçek bir klasik yaşamaya devam ediyor. Çünkü şahsen radyonun çok büyüleyici olduğunu ve asla demode olmayacağını düşünüyorum. Özellikle canlı yayınlarla ses ve müziğe odaklandığınız radyonun kişiyi, deyim yerindeyse tam anlamıyla “yakaladığına” inanıyorum. Her ne kadar podcast, YouTube gibi mecralar popüler olsa da radyo da teknolojiye uyum sağlıyor. İnternet üzerinden yayın yapan radyolar çok daha geniş kitlelere ulaşabiliyor.

     

    Dünya Radyo Günü 2023’ün teması Barış

     

    Bahsettiğim kültürü yaşatmak ve yeni nesillere aktarmak adına 13 Şubatta UNESCO Dünya Radyo Günü’nünü kutluyor. 12.si düzenlenen bu özel günün 2023 teması ise “Radyo ve Barış”. Savaşın gölgesinde geçen son yıllar düşünüldüğünde bu tema çok anlamlı. UNESCO, radyoyu, kamuoyunu şekillendiren ve karar alma süreçlerini etkileyen bir kavram olarak ele alıyor. Dolayısıyla radyo sayesinde oluşan toplumsal birliktelik, kitlesel çatışmanın önüne geçebilir.

     

    Goldmaster SR-128

     

    Radyo gününe dair ilk ürünümüz Goldmaster markasından geliyor. Retro görünümlü bu modelin, anteni çekim gücünü artırıyor. Dahili batarya ile gelen ürün portatif olarak da iş görüyor. Radyoların zaman içinde teknolojik özellikler kazandığını ifade etmiştim. Bu üründe bluetooth bağlantısı bulunuyor. USB, SD kart ve AUX girişleri de bulunduğu için neredeyse her cihazı bağlayabilir MP3 çalabilirsiniz. Dolayısıyla radyo dışında hoparlör işlevine de sahip bir ürün. Ürünün kumandası da bulunuyor. Son olarak ürünün boyutlarının 23 cm x 11 cm x 10 cm olduğunu belirtelim.

    Ürünü daha yakından incelemek ve satın almak için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.

     

    Kulaklık ile deneyimi zenginleştirin

     

    Birçok radyo internet üzerinde de yayın yapıyor. Örneğin benim severek takip ettiğim Radyo Eksen’in uygulaması mevcut. 90’ların önemli akımlarından Kaybedenler Kulübü de standart.fm üzerinden yeni yayınlar yapıyor. Yıllardır takip ettiğim Cenk & Erdem de Radyo Trio’da devam ediyor. Bütün bunlar radyo adına çok güzel gelişmeler. Bazen kulaklık takarak radyo ile daha da yakınlaşmanız mümkün. Bunun için JBL T450BT ideal bir seçenek. Kulak üstü olarak geçen bu modeli daha fazla incelemek ve satın almak için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.

     

     

    Saramonic SR-MV2000

     

    Son ürünümüz ise radyocu olmak isteyen ya da yayın yapmak isteyenler için. Öncelikle iF Tasarım Ödüllü ürünün şık olduğunu ifade edelim. Ses kaydını net yapan ürün stüdyo sınıfı USB mikrofon kategorisinde yer alıyor. Meraklılar için ürünün frekans değeri 20-20kHz olarak geçiyor. 24 bit destekli mikrofon 48kHz bit değerine sahip. Hassasiyet değeri ise kutu üzerinde -36dB (0dB=1V/Pa,1kHz 1Pa) olarak geçiyor.

     

    Tabii ki ürünü evde ve görüntülü aramalar için de kullanmak mümkün. Mikrofonda bulunan filtre, dış sesleri de büyük oranda kesiyor. Ürünün kutu içeriği de son derece zengin. 360 ​​derecelik döner montaj tasarımı, manyetik stand, 2 metrelik USB-A USB-C dönüştürücüler kullanıcıya esneklik sağlıyor.

     

    Ürünü daha fazla incelemek ve satın almak için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.

     

     

    Oynamanız gereken en keyifli 5 açık dünya oyunu

    0

    Açık dünya oyunları tür olarak bize genellikle bolca aksiyon sunan ve bir oyundan daha fazlası olabildiklerinin işaretini veren yapımlardır. Geçmişten bugüne hafızalarda kalan en keyifli 5 açık dünya oyunu listeliyoruz.

    Bir açık dünya oyunundan ne beklemeliyiz? Bu soru genellikle iyi bir yapım çıktığı zaman doğrudan gündeme düşer ve her oyuncu için farklı yorumlanabilecek, günün sonunda ise ortak noktalarda buluşarak yapımın övüldüğü aşamaya geçilen durumlara evrilen bir konudur.

    Açık dünya oyunları bizlere genellikle iyi bir serüven sunmayı hedefleyen ve bu serüven etrafında sizi irili ufaklı inişler ve çıkışlar ile şaşırtmayı, bilgilendirmeyi, eğlendirmeyi ve yer yer düşündürmeyi tercih eden yapımlardır. Açık dünya olgusu özellikle tarihi veriler barındıran oyunlarda sizi hiç beklemediğiniz küçük bilgiler ile bir anda yükseltebilirken, aksiyon oyunlarında ise geçmiş ya da günümüzden ikonik bir konu ile bağlantılı anlatım sergileyebilmektedir.

    İsterseniz yavaş yavaş açık dünya konsepti ile sevgimizi kazanan oyun serilerine ve bu anlamda karşımıza çıkmış oyunlara geçelim.

    Fallout serisi

    Fallout tür olarak Post-Apokaliptik bir RPG oyunu. Görsel açıdan retrofuturistik bir çizgi ile sizi 1950’lerin ABD’sinin nükleer felaket senaryoları ile sarmalanmış kurgu dünyasına götürüyor.

    1997 yılında hayatımıza giren ilk Fallout oyunundan bugüne hikaye anlatım ve oynanış sunan 4 tane açık dünya konseptini temel alan yapım çıkarıldı. Toplamda daha fazla Fallout oyunu ile karşılaştık elbette. Sıra tabanlı strateji ve taktik strateji olanlarını burada rakama dahil etmiyoruz.

    Fallout 3 ile hayatımızda başlayan değişim, serinin devam eden oyunlarında inişli çıkışlı, zaman zaman bug’larla dolu deneyimlerle çevrelense bile hayranlarının konsepte olan tutkunluğu nedeniyle yıllar değişik bir aşk hikayesine dönüştü. Şu bir gerçek, piyasada her zaman Fallout kıvamında ve o tarz bir oyunu bulmak zor. Cyberpunk, Mad Max, Robocop ve Terminator gibi Dark Future konseptini merkeze alan kurgu serilerin hayranı olanlar için Fallout tam aranan kan aslında.

    Oynarken yaptığınız hareketlere, verdiğiniz kararlara dikkat etmeniz gereken ve gidişatın buna göre şekillendiği bir oyundur Fallout serisi. RPG temelinden gelmesi size çok farklı seçeneklerle yeniden oynanış sunabilirken, gidilip görülebilecek yerlerin fazlalığı ve bunlara bağlı olarak seçimlerinizin sunacakları ise benzersiz bir deneyimin kapısını açmaktadır.

    Assassin’s Creed Serisi

    Oyun dünyasının en fazla oyunu çıkan serilerinden biri olan Assassin’s Creed, açık dünya konsepti ile aksiyon-macera temellerini komplo teorileri ve heyecanlı bir anlatım ile birleştiren bir yapım. Altair’in hayatımıza adım attığı 2007 yılından günümüze tarihin ikonik dönemlerine seyahatler gerçekleştirdik. Haçlı Seferleri, Rönesans Dönemi, Koloni Çağı, Fransız Devrimi, Ming Hanedanı Dönemi, Büyük Britanya serüveni, Bolşevik Devrimi, Antik Mısır ve Antik Yunan ile birlikte Viking hikayeleri arkasından 9. Yüzyıl Bağdat’ına seyahatimiz yakında başlayacak.

    Yukarıda bir çırpıda anlattığım 20’ye yakın oyun var. Bu oyunlarda gözden kaçırdığınız ve açık dünya olmasının getirdiği farklı içerikleri öğrenebileceğiniz guide şeklinde kitaplar, detayları araştırabileceğiniz özel Wiki sayfaları ile birlikte AC serisi cidden keyifli ve dolu bir külliyat sunuyor. Oynanış açısından tek düze ve bir yerden sonra tekrar mekaniği artıyor mu derseniz size evet diyebilirim gönül rahatlığı ile. Ama bu zaten bizim için önemli değil. AC serisinin öte yandan Watch Dogs ile bağlı olduğunu ve aynı evrende geçen komplo teorilerini üst üste koyduğunuzda çok keyifli anlar yaşamanız olası.

    Grand Theft Auto Serisi

    Oyun dünyasında sivri fikirleri ile adından en çok söz ettiren yapımların başında gelen GTA serisi de açık dünya konseptini çok iyi uygulayan yapımlardan.

    1997 yılından günümüze kadar kendi çizgisini hiç bozmadan, her adımda kendinden beklenen derecede sivri fikirleri, yer yer esprili, bazen acımasız çoğu zaman ise toplum temelinde yatan birçok konuyu işlemektedir. Suç, organize işler, şiddet ve diğer yasadışı olaylar GTA’nın gündelik akışında olağan görevler olarak yer alır.

    Gerçek dünyadan esinlenilerek ortaya çıkartılan şehirler, araçlar, kişiler ve görevler oyunun oyuncular tarafından çok sevilmesini sağlayan en önemli noktalardan biri diyebiliriz. Oyunun görev çizgisi sizi ana hikaye içinde farklı yerlere savuran, yan görevler ve alan görevleri ile yaşayan bir şehirde bulunduğunuzu hissettirmeyi hedefliyor. GTA’nın oyuncuya en büyük hissettirdiği motivasyon tam olarak bu. Gerçekten varsınız ve suça karıştığınızda peşinize aynasızların düştüğü, biraz özgürlük ve biraz aksiyonun hemen köşe başında olduğunu hissetmenizi sağlayan bir Amerikan Rüyası izlenimi vermesi. Bu durumu ile genellikle oyunlarda şiddet unsurlarını eleştiren kesimdeki insanlar tarafından da acımasızca eleştirilen bir yapım GTA. Bu noktada insanların oyunu eleştirmesi doğal bir refleks olsa bile oyunun feyz aldığı noktanın hayatın ta kendisi olduğunu da düşündüğümüzde kafalarda düşünülmesi gereken bir noktaya parmak basılmış oluyor.

    Red Dead Redemption 2

    GTA’nın yapımcısından GTA’nın Vahşi Batı temalı, ata binip kovboy olduğunuz hali diye anlatsam çok da yanlış şeyler demiş olmam diye düşünüyorum. Çünkü tam olarak öyle! GTA’da hoşumuza giden ne varsa fazlasıyla burada karşımıza çıkıyor.

    Arthur Morgan’ın hikayesi televizyonda izlediğimiz klişe filmler gibi gelebilir kulağa. Fakat bu hikayenin karar veren noktasında koltuğa oturan kişi olmak, iç çatışmaları artan çetesinin beklentilerini karşılamak ile kendi kararlarının sonuçlarını görmek arasında gidip gelmek, bir yol çizmek ve buna bağlı olarak akışa kendinizi bırakmak oldukça eğlenceli bir deneyim sunuyor.

    Hiçbir şey olmasa bile oyunun sağladığı serbestlik içinde kaybolmanız bile olası. Kafanızdaki şapkanızı kaybetmemek için vereceğiniz mücadele bile başlı başına bir olay aslında. Girişi hızlı aksiyon isteyenler için biraz zorlayıcı ve yavaş kabul ediyoruz fakat tekerlek bir defa döndükten sonra RDR2’nin tadı damağınızda kalıyor ve dönüp dönüp “Acaba bakmadığım bir şey var mı?” sorusunu sorarak kendinizi oyunun başında bulmanız olası.

    Çevresel detaylar, hayatın gerçekliği, zaman kullanımı, etraftaki yaşayan her canlının yaşam döngüsünün bu düzene göre ilerlemesi oyunu gerçekçi kılan detaylar arasında. Vahşi Batı konseptini sevmeseniz bile ona bir şans verin, sizi bu detayları ile bağlayacağına eminim.

    The Witcher 3

    Geliyoruz listenin en kallavi üyesine. Açık dünya oyun dediğinizde onun adını duymayan yoktur. Çoğu oyuncunun yolu mutlaka 1 kez olsun kesişmiştir. En kötü yayınlarını yapan, videolarını çeken Youtuberlardan ya da yayıncılardan izlemişlerdir. Evet The Witcher 3’ten bahsediyorum. Görsel teknoloji olarak yıllardır Benchmark için kullanılan, farklı NVIDIA teknolojileri ile oyuncuların merakla oyun hamuru gibi oynadığı, derinliği, mekanikleri, romanları ve son olarak televizyon ekranlarına taşınan serüveni ile muazzam bir yapım olan The Witcher 3, açık dünya tanımının hakkını veren nadir oyunlardan biridir. Oyuncularla buluştuğu 2015 yılından beri gündemden düşmeyen oyun için yakın dönemde grafiksel olarak güncelleme bile gerçekleşti. 

    The Witcher 3’ü burada anlatmak ile vakit kaybetmemek gerektiğini düşünüyorum. Keşfedilmesi gereken onlarca yer, dinlenmesi gereken hikaye ve yaşanması gereken muazzam bir serüven varken beklemeniz hata!

    LinkedIn’i daha etkili kullanmanın 7 yolu

    LinkedIn, iş bulmak, kariyer fırsatları yakalamak, işe alım yapmak, çevrimiçi ilişkiler kurmak ve diğer hedeflerinizi gerçekleştirmek için iş dünyasından insanlarla görüşmek ve tartışmak gibi pek çok imkan sunan profesyonel çevrimiçi network oluşturma aracı olarak alanında tek olmasıyla her zaman değerini koruyan bir platform olarak dikkat çekiyor. Markalar perspektifinden baktığınızda içeriklerine dikkat çekmenin ve web sitenize daha fazla trafik çekmenin harika yollarından biridir. Peki, bu profesyonel sosyal medya platformundan en iyi şekilde yararlanıp yararlanmadığınızı nasıl anlarsınız? Kişisel profilinizi oluşturmak, profesyonellerden oluşan bir ağa dahil olmak ve işletmenizi tanıtmak için LinkedIn’i daha etkili bir şekilde kullanmanın yollarını bu yazımda bir araya getirdim.

    Kişisel web siteniz veya blogunuz için bir Profil Rozeti oluşturun
    Tamamlanan profilinizi kişisel web sitesi veya blog gibi başka yerlerde paylaşabileceğinizi biliyor muydunuz? Kendi kişisel web siteniz veya blogunuz varsa, genel LinkedIn profilinize bağlanan bir Profil Rozeti ekleyerek kişisel LinkedIn hesabınızı tanıtabilir ve profesyonel ağınızın büyümesine yardımcı olabilirsiniz. LinkedIn, aralarından seçim yapabileceğiniz birkaç farklı rozet tasarımına sahiptir, böylece web sitenizin stiline uygun olanı seçebilirsiniz.
    Bağlantı metnini LinkedIn profilinizdeki blog/web sitesi bağlantıları için optimize edin
    LinkedIn profilinizin İletişim Bilgileri bölümündeki Web Siteleri listesindeki varsayılan bağlantı metni bağlantılarını kullanmak yerine, bağlantı metnini değiştirerek bu bağlantıları profilinizi görüntüleyen kişiler için daha çekici hale getirebilirsiniz.Bu nedenle, görüntülediğiniz web sitesi bağlantılarına yapılan tıklamaları artırmak istiyorsanız, bu bağlantıların bağlantı metnini LinkedIn’in sunduğu standart seçeneklerden daha dikkat çekici bir içerikle değiştirin.
    Kayıtlı aramalardan yararlanın
    Muhtemelen bir kariyer hamlesi yapmak veya kariyerinize başlamak için profilinizi geliştiriyorsunuz. LinkedIn’de, kullanıcılar 10 iş aramasını ve üç kişi aramasını kaydedebilir. Arama yaptıktan sonra sayfanın sağ üst köşesinde bulunan “Aramayı Kaydet” butonuna tıklayarak kaydedebilirsiniz. Bu, aramayı daha sonra çalıştırmanıza ve günlük (yalnızca iş aramaları için), haftalık veya aylık e-posta hatırlatıcıları ve uyarıları almanıza olanak tanır.
    Becerileriniz için onay alın
    Becerilerinizi listeleyen iyi hazırlanmış bir LinkedIn profilinden daha etkileyici ne olabilir? Kişinin becerilerinin başkaları tarafından onaylanması.İnsanlar bir şeylerde ne kadar iyi olduklarıyla övünmekte iyidirler. Diğer insanlar becerilerinizden ve profesyonelliğinizden övgüyle bahsetmesi ise daha önemlidir. Bağlantılarınız, profilinizde listelediğiniz becerileri onaylayabilir ve profilinizde yer almamış olabileceğiniz beceriler için önerilerde bulunabilir. Ayrıca, güçlü yönlerinizi doğru bir şekilde tanımlamayan bağlantılarınız tarafından yapılan onayları veya profesyonel olmayan onayları da silebilirsiniz.
    LinkedIn Gruplarını kullanın
    LinkedIn Grupları ile diğer grup üyelerine ayda en fazla 15 mesaj gönderebilirsiniz. Bunun için 30 gündür LinkedIn üyesi ve 4 gündür de grup üyesi olmanız gerekiyor. Ayda 15 mesaj hakkına ilk mesajdan kaynaklanan yanıtlar ve sonraki konuşmalar dahil değildir. Grup üyelerine mesaj göndermenin yanı sıra, diğer grup üyelerinin profillerini de görüntüleyebilirsiniz. Sektörünüze veya uzmanlığınıza özel olarak uyan bir grup görmüyorsanız, kendi grubunuzu oluşturabilirsiniz . Bir grubun yöneticisi olmak, sizi bir endüstri düşünce lideri haline getirecek, güçlü bir topluluk ile ek blog içeriği fikirleri oluşturacak ve olası satışlar yaratacaktır.
    LinkedIn durum güncellemelerinizi Twitter’da paylaşın
    Uzmanlığınızı daha fazla sergilemenin iyi bir yolu, LinkedIn durum güncellemelerini Twitter’da paylaşmaktır. Bunu yaptığınızda, Twitter takipçileriniz de güncellemelerinizi görecektir. LinkedIn güncellemelerinizi Twitter’da yayınlarken , @mentions Twitter özelliğini kullanarak erişiminizi daha da artırabilirsiniz. Bir @mention, Facebook’ta bir etiket gibi çalışır. Kişinin veya şirketin LinkedIn profil adının ardından @ sembolünü kullanmanız yeterlidir. Adı geçen şirkete, onlardan bahsettiğiniz bildirilecek ve Twitter takipçileri de durum güncellemesini görebilecek.
    Şirket durumu güncellemelerini düzenli olarak yayınlayın
    Düzenli durum güncellemeleri yayınlamak, şirketinizin daha ilgi çekici görünmesini sağlar ve sürekli olarak yeni, taze içerik üreteceğiniz için daha geniş bir kitlenin ilgisini çeker. Şirketiniz zaten düzenli şirket durumu güncellemeleri yayınlıyorsa, LinkedIn’in durum hedefleme seçenekleriyle uğraşabilirsiniz. Yönetici, bu segmentasyon seçenekleriyle sektöre, şirket büyüklüğüne, konuma, dile, kıdeme ve şirket çalışanlarına göre belirli kitleleri hedefleyebilir. LinkedIn Hedefleme yaparken hedef kitlede en az 100 LinkedIn kullanıcısının olması gerektiğini unutmayın.

    Yapay zeka çalışanları işinden edecek mi?

    Son dönemde yapay zeka teknolojisinde yaşanan gelişmeler birçok kişinin “yapay zeka işimizi elimizden alır mı?” diye sormasına neden oldu. Özellikle ChatGPT ile birlikte bu soruyu soranların sayısı iyice arttı. Aslında bu sorunun yanıtı hem evet hem de hayır. Geçmişte teknolojilerin gelişmesiyle birlikte işleri daha kolay, daha hızlı ve daha verimli hale getiren otomasyon süreçleri aslında çeşitli mesleklerin ortadan kalkmasına ya da çalışan sayısının iyice azalmasına neden oldu. En basit örnek olarak köprülerdeki gişeleri örnek verebiliriz. Otomatik geçiş sistemleriyle birlikte bu gişelerde çalışanlar ya işten çıkarıldılar ya da başka pozisyonlara kaydırıldılar. Ancak yapay zeka, el emeğinin yerine daha etkili ve daha hızlı bir iş yapma şekli getirse de insana duyulan ihtiyacı tamamen ortadan kaldıramaz.

    Gelin bunu son dönemin en çok konuşulan yapay zekası ChatGPT’ye soralım.

    Yapay zeka insanların yerini alacak mı?

    ChatGPT: Yapay zeka (YZ) teknolojileri, insanların yapamayacağı işleri yapabilen, verimliliği arttıran ve hatta bazı durumlarda insanların yerine işleri yürütebilen sistemlerdir. Ancak, yapay zeka insanların yerini tamamen alabileceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.

    Bazı işlerde, özellikle de rutin ve tekrarlayan işlerde, yapay zeka teknolojileri insanların yerini alabilir. Örneğin, otomasyon ve robotik teknolojiler, üretim hatlarında ve diğer endüstriyel alanlarda çalışanların yerini almaya başlamıştır. Ayrıca, bazı işlerde de yapay zeka teknolojileri kullanılarak insanların yaptığı işleri daha hızlı ve daha doğru bir şekilde yapabilir.

    Ancak, insanların yapamadığı ve yapay zeka teknolojilerinin henüz gerçekleştiremediği işler de vardır. Örneğin, insanlar sosyal etkileşim, yaratıcılık, empati ve işbirliği gibi alanlarda iyi oldukları için, bu tür işlerde yapay zeka teknolojilerinin yerini alması çok zor olacaktır.

    Sonuç olarak, yapay zeka teknolojileri insanların yerini alabilecek olsa da, insanlar tarafından yapılması gereken birçok iş vardır. Ayrıca, yapay zeka teknolojilerinin insanların hayatını kolaylaştırmak, verimliliği artırmak ve insanların daha yaratıcı işler yapmalarına olanak tanımak gibi birçok faydası da vardır.

    Yapay zeka yüzünden insanlar işlerini kaybedecek mi?

    ChatGPT: Yapay zeka teknolojileri, birçok sektörde işleri daha verimli ve daha hızlı bir şekilde yapabilir. Bu nedenle, bazı işlerde insanların yerini alabilir. Ancak, yapay zeka teknolojilerinin insanların işlerini kaybetmelerine neden olup olmayacağı sorusu, daha karmaşık bir sorudur.

    Bir yandan, yapay zeka teknolojileri bazı işlerin otomatikleştirilmesiyle insanların işlerini kaybetmelerine neden olabilir. Özellikle, rutin, tekrarlayan ve düşük vasıflı işlerde yapay zeka teknolojileri, insana ihtiyaç duyulmayacak seviyeye getirilebilir. Örneğin, imalat sektöründeki bazı işlerde robotlar kullanılarak insanların yerini almaya başlamıştır.

    Diğer yandan, yapay zeka teknolojileri aynı zamanda işleri daha verimli hale getirebilir ve işletmelerin daha fazla üretken olmasına yardımcı olabilir. Bu da daha fazla iş fırsatları yaratılması anlamına gelebilir. Ayrıca, yapay zeka teknolojileri insanların yapamayacağı işleri yaparken, insanların yaratıcılık, problem çözme ve insan ilişkileri gibi alanlarda daha fazla ihtiyaç duyulacağı düşünülebilir.

    Sonuç olarak, yapay zeka teknolojileri bazı işleri otomatikleştirebilir ve bazı insanların işlerini kaybetmelerine neden olabilir. Ancak, teknolojinin iş dünyasında yarattığı fırsatlar ve insanların yapay zeka teknolojilerinin geliştirilmesi, uygulanması ve bakımı için ihtiyaç duyulan beceriler, insanlar için yeni iş fırsatları da yaratabilir.

    Her ne kadar filmlerde yapay zekanın çıldırdığını görsek de aslında yapay zeka korkulacak bir şey değil. Aksine insanların işlerini kolaylaştıran, insanların daha faydalı şeylere odaklanmalarına olanak tanıyan, insanların yapamayacağı ya da çok zorlanacağı şeyleri kolayca yapabilen bir teknoloji. İstesek de istemesek de yapay zeka gümbür gümbür geliyor. Sanayi dünyasında nasıl makineler egemen olduysa birçok sektörde de zamanla yapay zeka egemen olacak.

    Geçmiş Olsun Türkiye

    0

    Yaşanan deprem felaketinin acısını paylaşıyoruz. Hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, tüm yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dileriz.

    MediaMarkt olarak AFAD koordineli bir şekilde deprem bölgesindeki elektronik ihtiyaçları içeren yardımlarımızı yola çıkardık.

    Akıllı saat mi akıllı bileklik mi? Hangisi size göre?

    Akıllı saat ve akıllı bileklikler temelde pek çok özelliği paylaşırlar. Özellikle de markaların gelişmiş model akıllı bilekliklerine yakından bakıldığında, bu bilekliklerin akıllı saatlerle yarışır hale geldiğini görmemek mümkün değil.

    Öncelikle kullanıcıların en başından bir tercih yapması gerekiyor: Hangi özellikler önceliğinizde? Yani bileğinizden 7/24 ayırmak istemeyeceğiniz bu çözümleri en çok hangi özelliklerinde dolayı istiyorsunuz? Bunun yanıtı kişiden kişiye değişiklik göstereceğinden, karar verme noktasında mutlaka ihtiyaçlarınızı göz önünde bulundurun. Bazı akıllı saatler 30 bin TL’ye varan fiyatlarda satılabilirken, bazıları ise 1000 TL’nin de altında, ulaşılabilir bir fiyat etiketine sahip.

    Bütçeniz 1000 TL ve altındaysa size en uygun çözüm akıllı bileklikler olur. Bugün Türkiye’de pek çok markanın akıllı bilekliğine bu fiyatlarda ulaşılabiliyor. Yani fiyatı baz aldığımızda akıllı bileklikler daha ulaşılabilir durumda.

    Akıllı bileklikler, tasarımları noktasında çok daha küçük ekrana sahip. Aynı zamanda kullanılan malzemede cihazın hafif olmasını sağladığından bu tip ürünleri kullanırken bileğinizde ‘hissetmiyorsunuz’ bile. Akıllı saatler ise böyle değil. Kimi modeller var ki bileğinizde gerçekten de ağırlık yapıyor ve böyle bir durum sizi rahatsız ediyorsa da bu tip ürünlerden uzak durmakta yarar var.

    Az önce belirttiğimiz gibi akıllı bilekliklerin ekranları genel olarak küçük oluyor. Küçük ve dikey konumdaki dikdörtgen yapıdaki bu ekranlar size hitap etmiyorsa da akıllı saatlere yönelebilirsiniz.

    Akıllı bileklikler de kendi aralarında ayrışır ancak temelde birçok özellikleri benzerdir. Kalp ritminizi 7/24 ölçebildikleri gibi, kanda oksijen değerini de ölçümleyebilen bu çözümler, tam bir sağlık asistanı olarak iş görürler. Aynı zamanda kalori takibi yapabilen akıllı bileklikler, uykunuzda da sizi yalnız bırakmıyor ve uyku takibi yaparak uyku düzeninizle ilgili sizi detaylıca bilgilendirmeyi ihmal etmediği gibi, daha iyi bir uyku düzeni için de yönlendirme yapıyor, faydalı bilgiler paylaşıyor.

    Sağlık dışında spor aktiviteleri söz konusu olduğunda da akıllı bileklikler pek çok moda sahip. Birçok antrenman modunu destekleyen bu tip bileklikler, yaptığınız sporu doğru ölçümlemek için imdadınıza koşuyor. Koşu, triatlon, yüzme, kayak gibi pek çok farklı spor moduna bu bileklikler üzerinden erişebiliyorsunuz.

    Akıllı saatler ise akıllı bilekliklere göre daha gelişmiş özelliklerle donatılırlar. Ancak bu bahsettiğimiz akıllı bileklik ayarında bir akıllı saat değil. Fiyatları görece daha yüksek olan bu saatler, az önce saydığımız tüm sağlık ölçümlerini yapabildiği gibi, spor modları bakımından da daha fazla çeşitlilik sunuyor.

    Ekranları kare, dikdörtgen ya da oval şekilde olabilen saatler, daha doğal duruyor. Akıllı bileklikler kullanıcısına daha sportif bir hava katarken, akıllı saatler ise sadece gelişmiş özellikleri sunmakla kalmayıp, tasarım tarafında kullanıcıların tarzına uygun birer şık saate dönüşüyorlar.

    Akıllı bilekliklere göre bir başka önemli fark da telefon görüşmesi yapılabilmesi. Akıllı bilekliklerin birçoğu sadece gelen aramaları açmanıza ve kapatmanıza imkan verirken, saatler ise doğrudan telefona ihtiyaç duymaksızın telefon görüşmesi yapabilmenize olanak verir. Özellikle de telefona ulaşamayacak olduğunuz durumlarda bu özelliğin oldukça faydalı olduğunu söylemek gerekiyor. Ancak bu özellik sizin için çok da önemli değilse akıllı saat yerine bileklik tercihi ağır basabilir.

    Aramalarda olduğu gibi bildirimler noktasında da saatler daha gelişmiş bir yapı sunar. Gelişmiş akıllı saatler, örneğin WhatsApp’tan gelen mesajlara telefona gerek kalmadan dönebilmenizi sağlar. Emoji yollayabileceğiniz gibi, sesinizi kullanarak da saat üzerinden metin yazıp karşı tarafa mesajınızı iletebilirsiniz. Akıllı bileklikler genel olarak bu desteğe sahip değildir.

    Batarya ömrü noktasında da akıllı bileklikler daha önde yer alır. Bir hafta 10 günden başlayan batarya ömrü, bazı modellerde 10 günün de üzerine çıkabilir. Akıllı saatlerde ise durum daha farklıdır. İki gün bile batarya ömrü dayanmayan saatler de mevcut, 25 günü bulan batarya ömrüne sahip olan modeller de var. Akıllı saat almaya karar verdiyseniz, alacağınız ürünün batarya ömrünü mutlaka öğrenin.

    Sonuç itibariyle akıllı saatler günlük kullanıma daha uygun ve gelişmiş pek çok özelliğe sahip. Akıllı bileklikler ise uygun fiyatlı bir çözüm sunsalar da, tam olarak akıllı saat muadili değildir. Bileklikleri daha çok günlük aktivite veya sporu ön plana alanların tercih etmesinde yarar var.

    Samsung Galaxy S23 cep telefonu ailesine ilk bakış

    Samsung Galaxy S23 cep telefonu ailesi resmi olarak tanıtıldı. tanıtılan modeller arasında beklendiği gibi S23, S23 Plus ve S23 Ultra modelleri bulunuyor.

    Samsung, geleneksel hale gelen yeni ürün tanıtım etkinliği 1 Şubat 2023 tarihinde gerçekleştirdi. Marka en yeni ürünleri olan Galaxy S23, Galaxy S23 Plus ve Galaxy S23 Ultra modellerini tanıttı.

    Galaxy S23 ailesinin ortak özellikleri

    Telefon modellerinde beklendiği gibi Snapdragon 8 Gen 2 işlemci kullanılıyor. Tüm modellerin ekranı beklendiği gibi Dynamic Amoled teknolojisine sahip. Telefonların ekran yenileme hızı da 120 Hz.

    Her üç modelde de Android 13 işletim sistemi, One UI 5.1 arayüzü, IP68 suya ve toza dayanıklılık, ekrandan parmak izi okuyucu, Wi-Fi 6E, Bluetooth 5.3, 15 Watt kablosuz şarj ve ters şarj gibi özellikler yer alıyor. Tüm modellerde ön kamera 12 MP çözünürlük sunuyor.

    Galaxy S23 ve S23 Plus özellikleri

    Aslında bu iki model birbirine fazlasıyla benziyor. Önemli fark ise ekran boyutlarında. Anlaşıldığı üzere Plus modeli daha büyük ekranlı. 6.3 inç olan S23 modelindeki ekran S23 Plus modelinde 6.6 inç’e çıkıyor. Bunun dışında kameralar 50 + 10 + 12 MP olarak seçilmiş. Bir diğer fark ise S23 modelinde 25 Watt olan kablolu şarj kapasitesinin S23 Plus modelinde 45 Watt olması. Pil tarafında da S23 3900 Mah kapasite sunarken, S23 Plus modelinde bu rakam 4700 mAh. Diğer özellikler ise birebir aynı.

    Samsung Galaxy S23

    Galaxy S23 Ultra özellikleri

    Bu model ise ailenin amiral gemisi. 6.8 inçlik ekran 3085 x 1440 piksel çözünürlük sunuyor. 8 ve 12 GB RAM seçeneklerine 256, 512 ve 1 TB depolama seçenekleri eşlik ediyor.

    Kamera tarafında ise dörtlü bir kamera bizleri karşılıyor. 200 + 10 + 10 + 12 MP çözünürlüklü bu ana kamera 8K 30 24 fps video kayıt yapabiliyor.

    Telefonun pil kapasitesi ise 5000 mAh ve 45 Watt kablolu şarj özelliğini destekliyor.

    Samsung Galaxy S23 cep telefonu fiyatları

    Samsung’un bu yeni telefon ailesinin fiyatları sırasıyla 24.999, 32,999 ve 40,999 TL’den başlıyor.

    Samsung yine güzel bir iş çıkarmış ve S22 cep telefonu ailesinin özelliklerini bir adım ileri taşımış. Özellikle pil ömrü anlamında önemli iyileştirmeler yapıldığını görüyorum. Elime ulaşan S23 cep telefonu ile yaptığım testlerde bu durumu teyit ettim. Bugünlerde amiral gemisi bir cep telefonu almayı planlıyorsanız Samsung Galaxy S23 ailesinin özelliklerine göz atmanızı öneririm.

    Ridley Scott, yeni kısa filmi Behold’u Samsung Galaxy S23 Ultra çekti

    0

    Alien Covenant, Gladiator ve The Martian gibi filmlerin dünyaca ünlü Oscar ödüllü yönetmeni Ridley Scott ve Güney Kore sinemasının korku ve gerilim dalındaki ünlü yönetmeni Hong-jin Na, yeni Galaxy S23 Ultra’nın ileri teknoloji kamera özelliklerini kullanarak iki kısa film çekti.

    Samsung Galaxy S23 Ultra, Galaxy S23+ ve Galaxy S23 cihazlarının yer aldığı bugüne kadar geliştirilmiş en güçlü Galaxy S Serisi, yapay zeka teknolojisine sahip kamerası, şık ve etkileyici tasarımının yanı sıra ileri teknolojik özellikleriyle standartları yeniden belirliyor.

    Samsung, yeni Galaxy S Serisi’nin bugüne kadarki en güçlü kamerası ile herkese kendi yaratıcılığını keşfetme özgürlüğü sunuyor. Kullanıcılar, ileri teknolojiler ve yapay zeka (AI) desteğiyle, en karanlık ortamlarda bile gündüz kalitesinde Nightography özellikli gerçek film karelerini aratmayan videolar da çekebiliyor.

    Galaxy S23 Ultra’nın efsanevi kamerasını deneyimlemek üzere yaşayan en önemli yönetmenlerden biri olan Ridley Scott, ‘Behold’ isimli kısa bir film çektiğini açıkladı. Samsung’un 1 Şubat’ta gerçekleşen ‘Unpacked’ etklinliğinde Güney Kore sinemasının korku ve gerilim filmleri ile tanınan ödüllü yönetmeni Hong-jin Na da Galaxy S23 Ultra’nın kamerası ile ‘Faith’ adlı bir kısa film çektiğini duyurdu.

    Dünyaca ünlü yönetmenlerin Samsung Galaxy S23 Ultra ile çektikleri kısa filmler hakkında bilgi almak isteyen kullanıcılar, https://www.youtube.com/watch?v=sSKGgpwC4ss&ab_channel=Samsung ve  https://www.youtube.com/watch?v=E50OC6_V6E0 adreslerini ziyaret edebiliyor.