Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 416

    Samsung ve Habitat Derneği’nden depremden etkilenen öğrencilere yönelik atölye

    0

    Samsung, Habitat Derneği iş birliğiyle 8-12. sınıf öğrencilere yönelik hayata geçirdiği ‘Solve for Tomorrow’ kurumsal sosyal sorumluluk programını, depremden etkilenen illeri de kapsayacak şekilde genişletiyor.

    Samsung’un STEM alanlarına olan ilgiyi ve yeterliliği artırmak için küresel çapta yürüttüğü, Türkiye’de de Habitat Derneği iş birliğiyle hayata geçirdiği ‘Solve for Tomorrow’ programında ilk dönem 30 projenin seçilmesiyle tamamlandı. Türkiye’nin her yerinden 8-12. sınıf öğrencilerin katıldığı programda, ön değerlendirme süreci 22 Şubat 2023’te tamamlandı. Seçilen 30 proje arasında depremden etkilenen bölgelerde yaşayan öğrencilerin projeleri de yer aldı. Bunun üzerine program kapsamında bir değişiklik yapılarak, depremden etkilenen öğrenciler sosyal destek sağlayıcı psikodrama atölyesi ile desteklendi. Solve for Tomorrow programı kapsamında gerçekleştirilen Tasarım Odaklı Düşünme eğitimleri Antalya’da geçici konaklama yerlerinde kalan depremden etkilenen öğrenciler için düzenlendi. Öğrenciler, uzman psikologlar eşliğinde dayanışma arttırmaya yönelik psikodrama atölyesine de katıldı.

    Atölyeler çadır kentlerde yapılacak, tüm Türkiye’ye yayılacak

    Tasarım Odaklı Düşünme ve psiko-drama atölyeleri depremden etkilenen illerde devam edecek. Atölyeler, 4 şehirde Habitat Derneği’nin oluşturduğu çalışma alanlarında, diğer illerde ise çadır kentlerde gerçekleştirilecek.  2022 yılında 2000’in üzerindeki gence eğitim ve atölye çalışmaları sunan Samsung, fiziksel ve online eğitimlerle birlikte 2023 yılı boyunca 81 ilde 5000’in üzerinde öğrenciye eğitim ve atölye çalışmaları ile ulaşmayı hedefliyor.

    ‘Solve for Tomorrow’ programı ikinci döneminde yarışma süreci ve devam eden Tasarım Odaklı Düşünme eğitimleri ile 113 eğitmen aracılığıyla bugüne dek 42 farklı şehre yayıldı. Tasarım Odaklı Düşünme eğitimleri ile yaratıcı düşünme,  problem çözme, iletişim kurma ve iş birliği yapma becerilerinin geliştirilmesine yardımcı olunuyor. Eğitimlerde öğrenciler ve öğretmenlerin empati kurma, tanımlama, fikir üretme, prototip çıkarma ve test etme gibi çeşitli başlıklarda becerilerinin artırılması hedefleniyor. Eğitimlerin yanı sıra Samsung ve Habitat Derneği yarışma sürecindeki öğrencilere mentorluk desteğinde de bulunuyor.

    Türkçe seslendirme ile ücretsiz çıkacak SYNCED, bu yaz PC’ye geliyor

    Türkçe seslendirmeye sahip olan ve arkadaşınızla birlikte ücretsiz olarak oynayabileceğiniz SYNCED’in bu yaz çıkacağı açıklandı. Oyunun PlayStation 5 ve Xbox Series X/S sürümlerinin de geleceği duyuruldu.

    Yayıncı Level Infinite ve geliştirici NExT Studios, co-op tabanlı çevrimiçi aksiyon oyunu SYNCED’in bu yaz PC için çıkacağını duyurdu. Ayrıca oyunun PlayStation 5 ve Xbox Series X/S konsollarına geleceği ve bu platformlar için çıkış tarihlerinin yakında açıklanacağı da belirtildi. Nefes kesen PvE ve PvP modlarına sahip olan SYNCED, oyuncuların en büyük düşmanlarını, en büyük güçlerine dönüştürebilmelerini sağlayarak aksiyon türüne yeni bir soluk getirecek.

    SYNCED için yayınlanan son tanıtım fragmanına buradan göz atabilirsiniz.  

    SYNCED, nanoteknolojinin medeniyetin bel kemiği haline geldiği dünyamızın yakın geleceğinde geçen, oynaması ücretsiz bir bilim kurgu aksiyon oyunudur. Yok olmak üzere olan medeniyetin kalıntıları arasında gezen nano makineler, türlerini devam ettirmek için insanlardan beslenerek onları vahşi, ölümcül Nanolar isimli yaratıklara dönüştürüyorlar. Bu kıyamet ortamında oyuncular, Nerva olarak bilinen değerli nano-enerji maddesini bulmak için Meridyen’i araştıran cesur birer Koşucu rolünü üstlenecekler. Oyuncular üç kişilik ekipler kurarak hem nano makinelere hem de diğer oyunculara karşı temponun hiç düşmediği PvE ve PvP maçlarda kıyasıya mücadele edebilecek.

     

    Twitter’da yeni dönem başladı! Herşey değişiyor!

    0

    Dünyanın en zengin iş insanlarından biri olan Elon Musk tarafından satın alınan Twitter’da yeni dönem başladı. Artık bildiğimiz eski Twitter’dan eser yok.

    Bilindiği üzere Tesla, SpaceX gibi şirketlerin de sahibi olan Elon Musk bir süre önce Twitter’ı satın almıştı. Musk’ın Twitter’ı satın almasından sonra köklü değişikliler gerçekleşmeye başladı. Musk ilk olarak Twitter’daki çalışan kalabalığına bir son verdi. Pek çok ülkedeki Twitter ofislerini kapadı. Ofis bulunması zorunluluğu olan bazı ülkelerdeki çalışan sayısını ise 1’e indirdi.

    Elbette Twitter’daki değişim bununla sınırlı kalmadı. Musk, öncelikle “Blue” isimli yeni bir abonelik sistemi duyurdu. Kullanıcılarına pek çok avantaj sunan ücretli Blue aboneliği küresel olarak kullanıma sunuldu.

    Bununla da yetinmeyen Elon Musk, önceden mavi tik alan kullanıcıların, bu haklarını 1 Nisan itibariyle kaybedeceklerini açıkladı. Yani daha önceden hesabınızda mavi tik varsa, 1 Nisan itibariyle bu tike veda edeceksiniz.

    Eğer ben mavi tik olmadan yapamam derseniz o zaman basit bir şekilde Blue abonesi olmanız gerekecek. Blue abonesi olduktan sonra, telefonunuzu onaylatmanız halinde hesabınız tekrardan onaylı hale gelecek. Yani mavi tik’iniz geri dönmüş olacak.

    Twitter’da yeni dönem başladı! Herşey değişiyor!

    Elbette yaşanacak değişimler bunlarla sınırlı değil. Önümüzdeki süreçte Twitter üzerinde daha pek çok değişikliğin yapılması söz konusu.

    Örneğin tweetlerinizin okunma ya da görüntülenme sayılarını kapatabileceksiniz. Tabi ki bunu yapabilmek için de Blue abonesi olmanız gerekecek. Hatırlanacağı üzere tweetlerin kaç kez görüntülendiğinin herkese açık hale gelmesi de Elon Musk tarafından getirilen bir yenilikti.

    Hali hazırda hükümet yetkililerine farklı renklerde onay işaretleri yani tikler getirildi. Ayrıca şirketler için de farklı renkte onay işaretleri söz konusu. Fakat bu onay işaretleri de aylık ücretlere bağlanmış durumda.

    Twitter Fleets özelliği ile bir sosyal ağ daha Hikayeler özelliği kazandı, peki Fleets nedir, nasıl kullanılır, nasıl paylaşım yapılır, inceleyelim.

    Kısaca özetlememiz gerekirse Twitter’da herşey paraya dönüştü ya da dönüşmek üzere. Elbette bu durum kullanıcıların Twitter’dan bir nebze soğumasına zemin hazırladı.

    Elon Musk’ın bu hamlelerinin Twitter’ın gelirlerini ne derecede arttıracağı ise başka bir merak konusu. Muhtemelen önümüzdeki çeyrek sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte bu sorular da yanıt bulacaktır.

    iPhone 15 Serisi nasıl olacak? Hangi özellikleriyle öne çıkacak?

    Tasarım

    Apple’a yakın kaynaklardan sızan bilgilere göre iPhone 15 modelleri iPhone 14 modellerine tasarım temelinde fazlasıyla benzeyecek. Bir başka önemli nokta da iPhone 15 modellerinde çentik olmayacağı, bunun yerine iPhone 14 Pro modellerinde tanıtılan Dinamik Ada’nın benimsenecek. Yani tüm iPhone 15 modellerinde (Pro olsun ya da olmasın) Dinamik Ada bulunacak gibi görünüyor.

    Apple’ın önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da dört model sunması bekleniyor: 6.1 inç iPhone 15, 6.1 inç iPhone 15 Pro, 6.7 inç iPhone 15 Max ve 6.7 inç iPhone 15 Pro Max. “Pro” modeller daha üst düzey özelliklere sahip olacak (elbette kamera tarafında gelişmiş özellikleriyle öne çıkacak) ve daha pahalı olacak, standart iPhone 15 modelleri ise daha ucuz olacak. Bu noktada büyük bir farkılık beklenmiyor.

    iPhone 15 ve iPhone 15 Plus için tasarım farklılıkları arasında Lightning portu yerine USB-C portu ve çentikten Dinamik Ada’ya geçiş yer alacak. Böylece iPhone’lar yavaş yavaş Lightning portları terk etmeye başlarken, Apple’ın bunu tüm modellere hemen yaymayacağı, iPhone 15 ve iPhone 15 Plus’ta sınırlı tutacağı düşünülüyor. Bu durum gerçekleşirse iPhone 16 serisinin tamamında Type-C girişi görebiliriz.

    Type-C girişinden bahsetmişken transfer hızında neler değişiyor, ona da bakalım. USB-C bağlantı noktalarına sahip iPhone 15 Pro modelleri daha yüksek hızlı veri aktarımlarını desteklerken, standart iPhone 15 modelleri Lightning ile aynı olan USB 2.0 hızlarına sahip olmaya devam edecek ve bu da Pro modellerine avantaj sağlayacak. Apple analisti Ming-Chi Kuo’ya göre, iPhone 15 Pro modelleri USB 3.2 veya Thunderbolt 3’ü destekleyecek. Bu yükseltme ile iPhone 15 Pro modelleri video ve diğer dosya türlerini çok daha yüksek hızlarda aktarabilecek. USB 2.0 aktarım hızları 480Mb/s ile sınırlıyken, USB 3.2 20Gb/s’ye kadar hızları destekliyor. Apple, iPhone 15 Pro modelleri için Thunderbolt 3 desteği sunarsa, veri aktarım hızları 40Gb/s’ye kadar çıkabilir. Bu da Pro modellerinin çok daha fazla ayrışmasına yol açacak gibi görünüyor.

    iPhone 15 modelleri arasında tasarım noktasında kayda değer başka değişiklikler de olacak. Söylentileri dikkate alacak olursak iPhone 15 Pro modellerinin iPhone 14 Pro modellerine göre daha ince, daha kavisli çerçevelere sahip olması beklenebilir. iPhone 15 modelleri ise daha düz kenarlara, alüminyum çerçeveye ve cam ön ve arka yüze sahip iPhone 14 modellerine benzeyecek.

    Renk seçenekleri

    Her yıl olmasa da zaman zaman yeni renkleri iPhone modellerine dahil eden Apple’ın iPhone 15 modellerinde koyu pembe ve açık mavi renk seçenekleriyle karşımıza çıkması söz konusu olabilir. Parlak pembe ve mavi tonlarının standart siyah, beyaz ve PRODUCT(RED) renk seçenekleriyle birlikte sunulması bekleniyor.

    Touch ID yok

    Apple’ın Touch ID’yi ekran altı bir çözüm kullanarak amiral gemisi iPhone’larına geri getirmeyi düşündüğüne dair söylentiler devam etse de, iPhone 15 modellerinin Touch ID içermesi beklenmiyor ve Face ID kullanmaya devam edecek. Diğer yandan Apple’ın ekran altı Face ID özelliği üzerinde çalıştığı da haberlere yansıdı, ancak bu özellik 2025 yılına kadar hazır olmayacak.

    Kamera

    iPhone’ların en iddialı olduğu yanlarından biri gelişmiş kamera sistemiyle gelmesi. Özellikle de Pro modellerin eline su dökebileni bulmak zor. Apple’ın iPhone 15 modelleri için Sony’nin en yeni görüntü sensörlerini kullanması bekleniyor. Standart sensörlerle karşılaştırıldığında Sony’nin görüntü sensörü, her pikseldeki doygunluk sinyalini iki katına çıkararak daha fazla ışık yakalamasını ve böylece az ve çok pozlamayı azaltmasını sağlıyor. Sensör, güçlü arka aydınlatma söz konusu olduğunda bile portrelerde ve diğer görüntülerde iyileştirmeler yapılmasına olanak tanıyacak.

    Apple’ın iPhone 15 için bir periskop yakınlaştırma lensi kullanma planı da var. En azından iddialar bu yönde. Ancak bu lens, sadece iPhone 15 Pro Max’te kullanılabilir. iPhone 15 Pro standart bir yakınlaştırma lensine sahip olacak ve iPhone 15 modelleri Geniş ve Ultra Geniş lenslerle sınırlı olacak.

    Periskop lens teknolojisi, standart bir telefoto lens ile mümkün olanın ötesinde optik yakınlaştırma özellikleri sunarak 5x ve hatta 10x optik yakınlaştırmaya olanak tanıyor. Mevcut Pro modelleri 3x yakınlaştırma ile sınırlı olduğundan, bir periskop lens ile iPhone’un yakınlaştırma yetenekleri önemli ölçüde geliştirilmiş olacak.

    Qualcomm Modem ve Wi-Fi 6E

    Apple, iPhone 15 serisinde Qualcomm’un 5G modem çiplerini kullanmayı sürdürecek. Diğer yandan tüm iPhone 15 ve iPhone 15 Pro modelleri, muhtemelen X70 olan aynı Qualcomm modem çipini kullanacak. Qualcomm’un X70 çipi, daha yüksek işlem hızları, daha iyi kapsama alanı, daha iyi sinyal, daha düşük gecikme süresi ve yüzde 60’a kadar iyileştirilmiş güç verimliliği için geliştirilmiş yapay zeka sunuyor.

    Öte yandan sızdırılan iPhone 15 Wi-Fi çip diyagramları Apple’ın Wi-Fi 6E’ye yükseltme yaptığını doğruluyor, ancak bu iPhone 15 Pro modelleriyle sınırlı kalabilir. iPhone 15 Pro ve iPhone 15 Pro Max Wi-Fi 6E özelliğine sahip olacak, ancak standart iPhone 15 modelleri Wi-Fi 6 kullanmaya devam edecek.

    Peki Wi-Fi 6 ile Wi-Fi 6E arasında ne fark var? Wi-Fi 6E daha fazla bant genişliği sunarak daha yüksek bağlantı hızları, daha düşük gecikme süresi ve daha yüksek kapasite sağlıyor.

    İşlemci

    iPhone 15 Pro modelleri, TSMC’nin yeni nesil 3 nanometre düğümü üzerine inşa edilen A serisi çipe sahip ilk modeller olması bekleniyor. 3nm çip teknolojisinin işlem performansını yüzde 10 ila 15 oranında artırırken, güç tüketimini de yüzde 35’e kadar azaltması bekleniyor. Daha hızlı çipler iPhone 15 Pro ve Pro Max ile sınırlı olacak. iPhone 15 ve iPhone 15 Plus ise ilk olarak iPhone 14 Pro ve iPhone 14 Pro Max’te kullanılan 4 nanometrelik A16 çipini kullanacak. Tıpkı iPhone 14 serisinde olduğu gibi işlemci dağılımında da aynı yol haritası izlenecek.

    iPhone 15 serisinin yazımızın başında belirttiğimiz gibi Eylül ayında sahneye çıkması bekleniyor. Beraberinde de yazılım güncellemelerini alacağız ve iPhone’lar iOS 17 ile tanışacak.

    HONOR, yapay zeka destekli yeni görüntü motorunu duyurdu

    HONOR’un yeni görüntü motoru, kullanıcılara HONOR Magic5 Pro’da yapay zeka destekli fotoğrafçılık sunuyor.

     

    Küresel teknoloji markası HONOR, yeni görüntü motoru HONOR Image Engine’i duyurdu. Yeni amiral gemisi modeli olan HONOR Magic5 Pro’da kullanılan yeni görüntü motorunun devrim niteliğindeki yenilikleri arasında, mükemmel görüntüleme özellikleri sunmak için tüm odak uzaklığı aralığında birden fazla kameranın birleştirilmesini sağlayan Ultra Fusion Hesaplamalı Fotoğrafçılık yer alıyor. 

    HONOR Image Engine ve son teknoloji hesaplamalı fotoğrafçılık yeteneklerinden faydalanan HONOR Magic5 Pro, üstün ışık algılama performansı için artırılmış sensör boyutu ve daha geniş diyafram açıklığı ile gelen 50MP Geniş Kamera, 50MP Ultra Geniş Kamera ve 50MP Periskop Telefoto Kameradan oluşan güçlü bir Üçlü Ana Kamera sistemine sahip. Yapay zeka algoritmalarını geliştirmeye devam eden HONOR, Yapay Zeka Hareket Algılama teknolojisi, Milisaniye Falcon Capture ve Ultra Füzyon Hesaplamalı Optikler gibi çığır açan özelliklerle sahip olan yeni HONOR Image Engine’i piyasaya sürerek akıllı telefonlarında inanılmaz görüntüleme yetenekleri sunma taahhüdünü yerine getiriyor.

    HONOR Magic5 Pro, Yapay Zeka Hareket Algılama teknolojisi sayesinde Guinness Dünya Rekorları tarafından Dünyanın En Yüksek Bacak Arası Smaç rekor denemesini yakalayan resmi akıllı telefon olarak seçildi. Milisaniye Falcon Capture teknolojisi ile HONOR Magic5 Pro aynı zamanda piyasadaki en yüksek çekim hızına sahip olup kullanıcılara daha akıllı ve verimli bir fotoğrafçılık deneyimi sunarken Ultra Füzyon Hesaplamalı Optikler, HONOR Magic5 Pro’daki görüntü netliğini %29,5’e kadar artırmayı başardı.

     

    Depreme dayanıklı binalar hangi teknolojileri kullanıyor?

    Son yıllarda ülkemizde meydana gelen depremler, depreme dayanıklı binaların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Depremin güçlü etkisiyle birçok bina yıkıldı veya hasar gördü ve bu durum hayatını kaybeden insanlarla birlikte büyük bir felakete neden oldu. Bundan sonrası için ülkemizin deprem bölgesi olduğunu unutmayarak, yeni binaların 10 şiddetindeki depreme dayanabilecek şekilde inşa edilmesi gerekiyor? Peki binaları güçlendirmek için kullanılan teknolojiler nelerdir?  Depreme dayanıklı binalar hangi teknolojileri kullanıyor? Bu hafta sizler için deprem riskine göre geliştirilen teknolojileri araştırdım. Umarım herkes için faydalı bir yazı olur.

    Ancak, depreme karşı binaların güçlendirilmesi için birçok teknoloji geliştirilmiştir ve bu teknolojiler sayesinde binaların dayanıklılığı artırılmıştır. Çelik kirişler, betonarme teknolojisi, yapısal çelik levhalar, çelik halat ve donatılar, esnek kiriş bağlantıları ve deprem izolatörleri gibi teknolojiler, binaların depreme karşı dayanıklılığını artırmak için kullanılır.

    Depreme dayanıklı binalar hangi teknolojileri kullanıyor?
    Depreme dayanıklı binalar hangi teknolojileri kullanıyor?

    Binanız depreme dayanıklı mı?

    Depremde binaları güçlendirmek ile ilgili konuya giriş yapmadan önce hali hazırda oturduğumuz evlerin depreme karşı güvenilir olup olmadığını öğrenmek gerekiyor. Başarsoft’un sosyal sorumluluk anlayışıyla geliştirdiği, Deprem Hasar Tahmin Uygulaması ‘depremriskim.com’ ile yaşam alanlarınızın olası depreme karşı içerdiği risk değerini görmek artık mümkün. Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen ve ücretsiz olan uygulama, ülkemizin tamamını kapsayan tek uygulama. Şu ana kadar 75 bini İstanbul’da olmak üzere 125 bin rapor üretildi. Başarsoft’un Kahramanmaraş depreminin ardından hemen uygulamaya aldığı, ihtiyaç haritalandırma portalı “deprem.basarsoft.com.tr”, bölgeye gönderilen arama kurtarma ve yardım ekiplerini doğru adreslerde ihtiyaç sahipleriyle buluşturdu.

    Uygulama nasıl çalışıyor?

    ‘Deprem Hasar Tahmin Uygulaması’  tamamen ücretsiz ve ülkemizin tamamını kapsayan ‘tek’ uygulama olmasıyla da dikkat çekiyor. 2021 yılında hayata geçirilen uygulama ile vatandaşlarımızın olası depremlere karşı hazırlıklı olmaları; daha güvenli bölge ve binalarda yaşama konusunda farkındalıklarının arttırılması amaçlanıyor.

    Uygulama hakkında görüştüğüm Başarsoft CEO’su Alim Küçükpehlivan, olası depremler için risk ve zarar azaltma evresine daha çok odaklanmamız gerektiğine özellikle dikkat çekiyor. Uygulama Başarsoft’un en güncel harita alt yapısı üzerine MTA verilerinin, Amerikan Federal Acil Durum Yönetim Ajansı (FEMA) standartlarında işlenmesiyle oluşturulmuş. Bilimsel katkıyı ise Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’dan almışlar. Uygulamaya giriş yapıldıktan sonra binanızın bir fotoğrafının çekilmesi, yapım yılı ve yapı sistemi üzerine birkaç sorunun cevaplandırılması gerekiyor. Bu veriler ışığında zemin tipi analizi, olası sismik tehlikeler için bina görsel taraması ve depremsellik bölge analizini içeren tahmini bir risk değeri raporlanıyor. Herkesin bizzat kendi binasının raporunu oluşturması, böyle bir dönemden geçerken hayati önem taşıyor. Keza, güvenilir bir yaşam alanı, insan olarak varlığımızı sürdürebilmek için en temel ihtiyacımız.

    ‘DepremRiskim’ mobil uygulaması ile şu ana kadar 125 bin rapor üretilmiş. Bunun 75 bini İstanbul’da. Uygulama;  Amerikan Federal Acil Durum Yönetim Ajansının, FEMA-154 – ‘Potansiyel Deprem Tehlikeleri için Binaların Hızlı Görsel Değerlendirme’ standartlarına dayalı olarak geliştirilmiş bir yazılım.
    Değerlendirme için gerekli olan sismik bölgeleme, 2018 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan MTA’nın ‘Türkiye Deprem Tehlike Haritası’ verilerine göre gerçekleştiriliyor. Binalarla ilgili açık bir veri tabanı kaynağı bulunmadığından; değerlendirmesi yapılacak binanın yapısal düşey ve yatay düzensizlikleri sunulan görseller üzerinden, kullanıcının seçimine bırakılıyor. Seçimlere bağlı olarak, kullanıcıya sorguladığı binanın söz konusu potansiyel depremde ağır hasar alma olasılığı hesaplanarak raporlanıyor. Uygulama her kullanıcıya 5 adet raporu ücretsiz üretme hakkı verirken; üretilen rapor, kullanıcının kayıt esnasında kullandığı mail adresine gönderiliyor.

    Uygulamayı Google Play, Apple Appstore ve Huawei App Galery’den indirebilir; daha detaylı bilgiye ise http://www.depremriskim.com adresinden ulaşabilirsiniz.

    Sismik izolasyon nedir?
    Sismik izolasyon nedir?

    Depreme dayanıklı binaların kullandığı teknolojiler

    6 Şubat tarihinde yaşanan deprem ve sonrasında, depreme dayanıklı binaların ne kadar önemli olduğu bizzat gördük. Depremin güçlü etkisiyle birçok bina yıkıldı ve arama kurtarma çalışmaları günlerce devam etti . Bu süreçte bizleri en çok şaşırtan detaylardan biri ise yeni binaların kağıt gibi yıkılması ve binlerce insanımızın hayatını kaybetmesi oldu. Artık, depreme karşı dayanıklı binaların bu tür durumlarda hayat kurtardığı da bir gerçek.  Hepimiz için güvenli bir yaşam alanı oluşturmak artık birincil önceliğimiz olmalı? Peki bu konuda neler yapabiliriz? Hali hazırda depreme dayanıklı binalarda hangi teknolojiler kullanılıyor?

    Çelik kirişler, betonarme teknolojisi, yapısal çelik levhalar, çelik halat ve donatılar, esnek kiriş bağlantıları ve deprem izolatörleri gibi teknolojiler, binaların depreme karşı dayanıklılığını artırmak için kullanılıyor.  Bu teknolojiler sayesinde, binaların depreme karşı dayanıklılığı artırılıyor ve hasarların minimize edilmesi sağlanıyor. Ayrıca, güçlendirme çalışmaları ile birlikte binaların deprem sonrasında da kullanılabilir hale getirilmesi mümkün. Bu nedenle, ülkemizde var olan binaların güçlendirilmesi ve yeni binaların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi gerekiyor. Böylece, gelecekte yaşanabilecek depremlerde insanların can ve mal kaybının minimuma indirilmesini sağlayabiliriz.

    Taban izolasyonu

    Yeni bir araştırma, deprem etkilerinin azaltılması için taban izolasyonunun etkili bir yöntem olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, kauçuk gibi düşük yanal rijitliğe sahip bir malzemeye monte edilen yapılar sayesinde esnek bir taban oluşturulabileceğini belirtiyorlar.  Bu yöntemle üstyapının yapının tabanından ayrılması sağlanarak, sismik enerji daha etkili bir şekilde dağıtılabiliyor ve sismik kuvvetlere daha iyi direnilebiliyor. Taban izolasyonu özellikle alçak ve orta yükseklikteki yapıların korunmasında etkili olabilir.

    Araştırmacılar ayrıca, güçlendirilmiş yapıların deprem etkilerinden korunması için ‘damperler ve izolatörlerin’ kullanılmasını da öneriyorlar. Bu yöntemler, çarpışmalar ve hasarların önlenmesine yardımcı olabilir.

    Taban izolasyonu yöntemi, farklı tiplerde izolatörlerle uygulanabilir. Elastomerik ve sürgülü-tip mesnetler en yaygın olanlardır. Tabakalı kauçuk mesnetler, kurşun çekirdekli kauçuk mesnetler ve sürtünmeli sarkaç sistemleri de bu yöntemle kullanılabilir.

    Araştırma sonuçları, deprem riski olan bölgelerde yapıların güvenliği için faydalı olabilir. Yapıların daha güvenli hale getirilmesi için taban izolasyonu gibi sismik kontrol yöntemlerinin uygulanması önemlidir.

    Deprem Amortisörü (Sismik İzolatör) 

    Deprem sismik izolatör teknolojisi günümüzde oldukça önemli bir konu haline gelmiştir. Özellikle deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkelerde, deprem hasarlarının azaltılması ve insanların can güvenliğinin sağlanması amacıyla bu teknoloji kullanılmaktadır. Sismik izolatörler, deprem sırasında yapıların üzerinde oluşabilecek yükleri azaltarak hasarın minimize edilmesini sağlayan bir teknolojidir. Bu teknoloji, yapıların temelinden itibaren depreme dayanıklı olarak tasarlanmasını ve yapıların deprem sırasında hareket kabiliyetlerini artırarak hasarın önlenmesini amaçlar.

    Sismik izolatörlerin kullanımı; özellikle hastaneler, veri merkezleri ve stratejik binalar gibi operasyonel açıdan önemli yapılar için önemlidir. Bu yapılar, deprem sırasında kesintisiz hizmet vermek zorundadır. Sismik izolatörler sayesinde bu yapılar deprem sırasında bile hizmetlerine devam edebilirler.

    Sismik izolatörler, normal binalardan farklı olarak temelde kullanılan özel yapısal elemanlar sayesinde deprem sırasında hareket edebilirler. Bu hareket kabiliyeti, deprem sırasında oluşan yüklerin etkisini azaltır ve binanın hasar görmesini engeller.

    Sismik izolatörlerin yanı sıra, yapısal olmayan elemanların deprem öncesinde sabitlenmesi de çok önemlidir. Raflar, dolaplar, saksılar ve büyük malzemeler deprem sırasında hareket edebilir ve zarar verebilirler. Bu nedenle, bu elemanların sabitlenmesi deprem sırasında oluşabilecek hasarın önlenmesine yardımcı olur. Ülkemizde, deprem kuşağı üzerinde bulunması nedeniyle sismik izolatör teknolojisi oldukça önemlidir. Yapı yönetmeliklerinde belirtilen özelliklere uygun olarak tasarlanmış yapılar, deprem sırasında daha az hasar görürler ve insanların can güvenliğini sağlarlar. Bu nedenle, deprem sismik izolatör teknolojisi ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılmalıdır.

    Görünmezlik pelerini

    Mühendisler deprem dayanıklılığına sahip binalar tasarlamak için sürekli olarak yeni teknolojiler geliştirmektedirler. Bu teknolojilerden biri, ayarlanmış kütleli damperler olarak bilinen ve sarkaç gücü prensibine dayanan bir sistemdir.

    Ayarlanmış kütleli damperler, binanın içine, tepeye yakın bir konuma asılan ve çelik kablolar tarafından taşınan devasa bir kütle içermektedir. Bu kütle, sismik hareket binanın sallanmasına neden olduğunda eylemsizlikten dolayı ters yönde hareket eder ve böylece enerjiyi dağıtır. Bu sistem, binanın doğal titreşim frekansına uygun olarak hassas bir şekilde ayarlanmıştır. Bunun yanı sıra, bazı araştırmacılar sadece depremlerden kaynaklı kuvvetleri azaltmakla kalmayıp, depremlerden kaynaklı enerjiyi binalardan uzaklaştırmak için “sismik görünmezlik pelerini” olarak adlandırılan bir sistem tasarlamaktadırlar. Bu sistem, iç içe geçmiş halkalar ve ayarlanmış kütleli damperler içerir. Halkalar, deprem dalgalarının binadan uzaklaştırılması için kullanılırken, ayarlanmış kütleli damperler enerjinin dağıtılması için kullanılır.

    Bununla birlikte, sarkaç gücü prensibine dayanan bu sistemlerin önemli bir dezavantajı, ciddi büyüklükte ek alan gerektirmesidir. Ayrıca, yansıtılan deprem dalgalarının aynı hızla yollarına devam etmesi durumunda çevredeki binalara zarar verebilirler. Bu nedenle, yöntem üzerinde çalışan araştırmacılar, bu sorunları çözmek için yeni yollar aramaktadırlar.

    Çelik levhalarla güçlendirilmiş perde duvarlar

    Binaların depreme dayanıklılığı, deprem sırasında oluşan yatay deprem kuvvetlerini absorbe edebilecek yapısal sistemler kullanarak artırılabilir. Bu amaçla sarkaç gücü adı verilen sistemler, binaların deprem sırasında daha fazla esneklik kazanmasını sağlar ve böylece binanın yıkılmasını veya ciddi hasar görmesini önler.

    Çelik levhalarla güçlendirilmiş perde duvarlar, sarkaç gücü sistemleri arasında son yıllarda popüler hale gelmiştir. Bu sistem, çelik levhalarla kaplı beton perde duvarların kullanımına dayanır. Çelik levhalar, binalarda yatay deprem kuvvetlerine karşı direnç sağlar ve binaların depreme dayanıklılığını artırır.

    Bu sistemlerin en büyük avantajı, inşaat maliyetlerinin ve binanın toplam ağırlığının azaltılmasıdır. Çelik duvarlar, beton duvarlara göre daha incedir ve daha az malzeme kullanılarak yapılabilirler. Bu nedenle, inşaat maliyetleri düşer ve binanın toplam ağırlığı azalır. Ayrıca çelik duvarların beton duvarlar gibi işlemlerden geçirilmesi gerekmediği için inşaat süreci de hızlanır.

    Çelik levhalarla güçlendirilmiş perde duvar sistemleri, özellikle yüksek riskli deprem bölgelerinde kullanılır. Bu sistemler, deprem sırasında yatay kuvvetleri emer ve binanın hasar görmesini veya yıkılmasını önler. Çelik levhalar, esneyebilen ancak tamamen bükülmeyen özelliklere sahip olduğu için, binaların esnekliğini artırır ve yatay deprem kuvvetlerini sınırlar.

    Özellikle Japonya ve ABD gibi yüksek riskli deprem bölgelerinde, çelik levhalarla güçlendirilmiş perde duvar sistemleri, geleneksel olarak kullanılan depreme dayanıklılık sistemlerine iyi bir alternatif olarak görülmektedir. Bu sistemler, binaların depreme dayanıklılığını artırırken inşaat maliyetlerini azaltır ve inşaat sürecini hızlandırır.

     

    FIFA Ultimate Team, 14. yılını eşsiz içeriklerle kutluyor

    Tüm zamanların en ‘çarpıcı’ futbol oyun temalarından biri olan EA SPORTS, FUT, nam-ı değer Ultimate Team’in 14. yılı kutlamaları başladı. FIFA oyuncularını tatlı bir heyecan sardı…

    EA SPORTS, FUT Doğum Günü’nü mükemmel bir parti ile kutluyor! FIFA Ultimate Team’in 14. yılı şerefine, FIFA 23’e, FUT Doğum Günü’ne özel oyuncular, İkonlar ve takaslar ekleniyor!

    Bu kutlamanın arkasında, EA Sports’un The Bureau of Independent Revelry and Gatherings for Ultimate Team adını verdiği, Ultimate Team Doğum Günü partileri (!) konusunda uzman yepyeni bir departman var: BIRGFUT. Bu departmanın, yaptığı deneylerle oyuncuları çok şaşırtacağı kaydediliyor.

    FUT Doğum Günü 1. Takım oyuncuları:

     

    OYUNCU ADI

    ÜLKE

    KULÜP

    Thomas Müller

    Almanya 

    Bayern München

    João Félix

    Portekiz

    Chelsea

    Samuel Chukwueze

    Nijerya

    Villarreal CF

    Bernardo Silva 

    Portekiz

    Manchester City

    Djibril Sow

    İsviçre

    Eintracht Frankfurt

    Emerson Royal 

    Brezilya

    Tottenham Hotspur

    Marquinhos

    Brezilya

    Paris Saint-Germain

    Yeray

    İspanya

    Athletic Club de Bilbao

    DirectStorage Nedir, Bilgisayar Performansını ve Oyunları Nasıl Etkiler?

    0

    Bilgisayarını daha hızlı getirmeyi kim istemez? Emin olun en az sizin kadar donanım ve yazılım geliştiricileri de bu hedefin peşinde. DirectStorage da performans artırma akımının son halkalarından biri. Aslında Xbox Series X/S ve Playstation 5 konsollarından aşina olduğumuz bu kavram bir süredir PC’de. Tabii konsollardan konu açılmışken bu teknolojinin daha çok oyunlara odaklandığını belirtelim. Temel amaç oyunlarda yükleme sürelerini ve dolaylı olarak FPS’yi hızlandırmak. Peki, DirectStorage bu hedefler konusunda ne kadar gerçekçi?

    directstorage
    DirectStorage için hızlı bir diske ihtiyacınız var. Adata Legend 700 uygun seçeneklerden biri

    DirectStorage tam olarak nasıl hızlanma sağlar?

     

    Bildiğiniz gibi oyunlar artık 100GB psikolojik sınırına dayandı. Bir oyun içerisinde yüzlerce dosya mevcut olduğu için çok fazla veri akışı oluşuyor. Bu da haliyle diskinizin hızına bağlı olarak zaman alan bir süreç. Hatta oyuncuların yavaş bir harddisk ile neredeyse Commodore 64 günlerindeki sabır testlerine tabi olduğunu söyleyebiliriz.

     

    Temel olarak baktığımızda oyunlar karakter animasyonları, kaplamalar ve dünyaya dair çeşitli nesnelerden oluşur. Bu dosyalar genellikle sıkışmış bir şekilde görev almayı bekler. Bir bölüme geldiğinizde ilgili dosyalar diskten açılır. Açma işlemini işlemci gerçekleştirir ve ardından dosyaları ekran kartına gönderir. Bu aşamada dosyaların açılma yükü işlemciye biner. İşte DirectStorage, bu yükü ekran kartı ve disk ile paylaşarak hızlanma sağlar.

     

    Windows 10 ve 11’in önemli bir özelliği

     

    Öncelikle DirectStorage’ın tam olarak Windows 11 ile desteklendiğini belirtelim. Microsoft, Windows 10 için de güncellemeler sunacağını açıkladı. Fakat bu teknolojiyi kullanan Forspoken oyunu sadece Windows 11 destekliyor. Bu durum ileride nasıl değişir bilemiyorum. Fakat tahminimce DirectStorage’ın geleceği ve gelişmiş özellikleri, Windows 11’in önemli bir parçası olacak. Tabii ki süreçte Windows 11 kadar NVMe SSD ve DirectX 12 özellikli bir ekran kartı gerektiğini unutmayalım. Ekran kartınızda bir de Shader model 6.0 özelliği bulunması gerekiyor. Bunun için güncel donanım ürünlerini tercih etmeniz avantajınıza olacaktır. Ekran kartı olarak Nvidia RTX serisi kartlar işinizi görecektir. Örneğin MSI RTX 3050 ürününü fiyat performans açısından bu teknoloji için önerebilirim. AMD tarafında da MSI Radeon RX 6750 XT listenizde yer alsın. Disk olarak ise ADATA Legend 700 ve Samsung SSD 980 gibi hızlı modeller tercih edebilirsiniz.

    Forspoken
    Forspoken DirectStorage destekleyen tek oyun. Gelecekte daha fazla oyunun bu teknolojiden yararlanacağı kesin

     

    %5’lik FPS artışı gerçek mi?

     

    DirectStorage gördüğünüz gibi üst donanım isteyen bir teknoloji. Zaten güçlü bir bilgisayarda yükleme süresi ve FPS sorununu asgari düzeyde yaşarsınız. Bu nedenle şimdilik beklentisi çok olan kağıt üzerindeki değerlere tabir yerindeyse “takık” oyuncular mutlu diyebiliriz. Forspoken oyununa baktığımızda 7-8 saniye olan yükleme süresinin 5 civarına düştüğünü görüyoruz. 4090 gibi çok güçlü bir ekran kartında ise FPS 80’den 85’e çıktığına şahit oluyoruz. Yani en üst seviye donanımda yaklaşık %5’lik bir artış söz konusu. Ancak tek bir oyun desteği olduğu için kesin yorum için beklemek gerekiyor.

     

    Henüz son karar için erken

     

    Kağıt üzerinde sunduğu avantajlara rağmen DirectStorage için yatırım yapmak için erken olduğunu düşünüyorum. Öncelikle destekleyen oyunların sayısının artması gerekiyor. Diğer taraftan yeni nesil PCIe 5.0 diskleri yakında piyasada göreceğiz. O zaman bu sistem daha anlamlı bir hal alacaktır. Elbette gelecekte DirectStorage’ın oyunlara daha fazla katkı sağlayacağını göreceğiz. Ama şu an gözü karartıp yatırım yapmak veya köklü değişim için erken. Tabii ki donanım olarak bu teknolojiye hazırsanız deneyip yorumlarınızı bizimle paylaşabilirsiniz.

    Kaspersky, Ximi Pro’nun %49’unu satın aldı

    Kaspersky, yazılım konteyneri altyapılarının korunması konusunda kapsamlı bir çözüm olan Tron’u geliştiren Ximi Pro’nun %49’unu satın aldı. Bu satın alma, şirketin Cloud Workload Protection (Bulut İş Yükü Güvenliği) konsepti dahilinde, tam kapsamlı çözüm geliştirmesine olanak tanıyor. Bu sayede yaklaşmakta olan XDR çözümünü konteyner altyapısındaki tehditleri tespit etme ve bunlara yanıt verme yeteneği  geliştirebiliyor.

    Ticari konteyner yazılımları için küresel pazar hızla büyüyor. Gartner’ın tahminlerine göre, 2023’e kadar global şirketlerin 70’i ikiden fazla konteyner içeren uygulama çalıştırıyor olacak ki bu oran 2019’da %20’den azdı. Bu büyümenin nedeni, sanallaştırma teknolojisi sayesinde kurumsal BT altyapılarını ve geliştirme süreçlerini optimize etme fırsatı olarak açıklanıyor. Ancak bazı durumlarda konteyner altyapısı, yanlış yapılandırma nedeniyle hedefli saldırıların ilk vektörü haline dönüşebilir. Kaspersky, bu tür riskleri ele almak için portföyünü bir konteyner güvenlik çözümü ile genişletiyor.

    Bu satın alma, Kaspersky’nin konteyner altyapısını, uygulamasını ve buna dayalı hizmetleri Genişletilmiş Algılama ve Yanıt (XDR) senaryolarıyla kapsamasına olanak tanıyacak. Ayrıca, konteynerlerden ve ortamlarından ek telemetri verileri elde edebilecek, gerekli yanıtları verebilecek ve kuruluşların varlıkları için daha kapsamlı güvenlik sağlayabilecekler. Ayrıca, konteyner altyapısına tam görünürlük sağlayan bu yeni ürün, şirketlerin şüpheli davranışları tespit etmelerine ve saldırılarında konteynerlerin yanlış yapılandırılmasını kullanan tehdit aktörlerine karşı savunma yapmalarına yardımcı olacak.

    Kaspersky, Bulut İş Yükü Koruması kapsamında koruma sağlayan teknolojiler de geliştirdi. Şirket, özellikle hibrit ortamlar için geliştirilmiş buluta özgü bir çözüm olan Kaspersky Hybrid Cloud Security’yi sunuyor.

    Zyxel küresel ağları şekillendirecek trendleri sıraladı

    2023, yeni trendlerden çok halihazırdaki bazı anahtar teknolojilerin hayatımızda daha fazla anlam kazanacağı bir yıl olacak.

    Sektörde siber güvenlik özelinde artan farkındalık tüm ekosistem için cesaret verici. Ancak hala birçok kurum iş ağını güvenlik ağ geçitleri gibi geleneksel çözümlere emanet ediyor. Bu yaklaşım maalesef, modern ağların karşı karşıya olduğu geniş kapsamlı tehditleri savuşturma konusunda son derece etkisiz kalıyor. Hibrit çalışma nedeniyle ofis dışında olan çalışanların sayısı arttıkça, daha fazla iş cihazının özellikle web uygulamalarına erişimi açık oluyor. Bu cihazlar kişisel bankacılık veya sosyal medya için kullanıldığında ise başarılı kimlik avı saldırılarında siber suçlular için şirket ağına sızma adına daha fazla giriş noktası anlamına geliyor. Her kullanıcının tüm cihazlarında şirket güvenlik ilkelerini takip etmesini sağlamaya çalışmak ise mümkün olamıyor.

    Yüksek hızlar ve düşük gecikme süreleri vaat eden WiFi 6, bariz rekabet avantajları sunuyor. Oteller, okullar, fabrikalar ve sağlık tesisleri, daha önce pek de mümkün olmayan kritik uygulamaları ve hizmetleri sunmak için WiFi 6 destekli ağlara şimdiden yatırım yapıyor.

    Bu teknoloji resmi olarak 2018’de tanıtılmış olsa da 2022’ye kadar ancak WiFi 6’nın potansiyelinin gerçekleştirilmesine izin verecek kritik bir uyumlu ekipman kitlesine ulaşılabilindi. Yalnızca ilk çeyrekte, WiFi 6 erişim noktaları, access point pazar segmentinde gelirin %70’ini ve sevkiyatların %59’unu oluşturdu. Bu trend 2023’te doğal olarak hızlanacak ve şu iki faktör sayesinde ekstra ivme kazanacak.

    Wi Fi 6’ya geçişi hızlandıracak faktörlerin ilki fiziksel olarak ofislere dönülmesi.  Pandemi ile uzaktan çalışmaya başlayan işletmeler boş kalan ofislerde WiFi 6’ya ve WiFi 6E’ye geçiş konusunda acele etmemişti. Ama ofislere tam olarak dönüşle birlikte işletmelerin bu konuda bir bahaneleri kalmadı.

    Bununla birlikte ev ağları, 2023’te WiFi 6’nın benimsenmesinde ikinci büyüme faktörü olacak. Nihayet mevcut olan bir dizi tüketici ve üretici WiFi 6 ve 6E ürünüyle, ev ofis çalışanlar ve diğer kullanıcılar kurumsal düzeyde bu kablosuz teknolojiden yararlanabilecek. Bu, kesintisiz uzaktan çalışma ve ev eğlencesi deneyimleri için azaltılmış gecikme ile artan verimlilik ve kapasite anlamına gelecek.