Huawei, 2025 yılında teknoloji dünyasında bir devrim yaratmayı hedefliyor. Eylül 2024’te tanıtılan dünyanın ilk üçe katlanan telefonu Huawei Mate XT, başlangıçta yalnızca Çin’de satışa sunulmuştu. Ancak şimdi, Huawei küresel pazara açılma kararı aldı ve merakla beklenen Mate XT Ultimate Design modelinin lansman tarihini duyurdu.
Huawei Mate XT Ultimate Design, dikkat çeken özellikleriyle kullanıcıları cezbetmeye devam ediyor. Ekranı, katlı haldeyken 6.4 inç, açıldığında ise 7.9 inç, tamamen açıldığında ise 10.2 inç ekran büyüklüğü sunuyor. Bu, telefonu yalnızca bir akıllı telefon değil, aynı zamanda bir tablet deneyimi sunacak şekilde tasarlanmış.
50 Megapiksel ana kamera, 12 Megapiksel ultra geniş açılı kamera ve 12 Megapiksel telefoto kamera ile donatılmış olan model, Kirin 9010 işlemcisi ve 5600 mAh bataryasıyla dikkat çekiyor. 66W kablolu ve 50W kablosuz şarj desteği ile şarj süresi çok daha kısa olacak.
Huawei, Mate XT Ultimate Design modelinin 18 Şubat 2025’te Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da tanıtılacağını açıkladı. Türkiye saatiyle 9.30’da duyurulacak olan bu telefonun global fiyatı henüz belirlenmiş değil.
Huawei Mate XT Ultimate Design teknik özellikleri;
Apple, uygun fiyatlı iPhone modelleri arasında yer alan SE serisinin dördüncü nesliyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu sefer, SE serisinin yerini alacak olan modelin adı iPhone 17 Slim olacak. Adından da anlaşılacağı üzere, bu telefon Apple’ın şimdiye kadarki en ince modeli olmaya aday. Yenilikçi özelliklerle dolu olmasa da, bazı temel iyileştirmelerle kullanıcıların karşısına çıkacak olan iPhone 17 Slim, tasarımıyla dikkat çekecek.
iPhone SE serisi, Apple’ın bütçe dostu telefon kategorisinde yıllardır popülerliğini koruyor. Ancak iPhone 17 Slim’in, SE serisini geride bırakması bekleniyor. Slim ismi, telefonun en dikkat çeken özelliği olacak. İnce tasarım, şüphesiz iPhone 17 Slim‘in temel satış noktalarından biri olacak. Ancak bu ince tasarım, bazı donanım kısıtlamalarını da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda, özellikle batarya kapasitesinin bir miktar düşük olacağı tahmin ediliyor. Daha ince bir gövde, daha küçük bir batarya anlamına geliyor ve bu durum telefonun günlük kullanımda daha düşük bir pil ömrü sunmasına neden olabilir.
iPhone 17 Slim, SE serisinin yerini alacak
Telefonun tasarımında, iPhone SE serisinin önceki nesillerine benzer bir özellik de dikkat çekiyor: tek kamera sistemi. Her ne kadar bu durum bazı kullanıcılar tarafından can sıkıcı bulunsa da, Apple’ın uygun fiyatlı modelde bu tercihi sürdürmesi bekleniyor. iPhone 17 Slim’in arka kısmında muhtemelen 48 MP çözünürlüğünde bir ana kamera yer alacak. Bu kamera, daha önceki SE modellerinin kamera sistemine benzer bir şekilde temel fotoğrafçılık ihtiyaçlarını karşılayacak. Ancak, gelişmiş kameralar konusunda biraz daha fazla özellik bekleyen kullanıcılar, bu tek kamerayla yetinmek zorunda kalacak.
iPhone 17 Slim’in ekranı da kullanıcıları tatmin edecek büyüklükte olacak. 6.6 inçlik bir ekran, telefonun tasarımını ve kullanım deneyimini daha konforlu hale getirecek gibi görünüyor. Ekran boyutu, iPhone 16 serisinin daha büyük modellere yakın bir özellik sergileyecek, bu da telefonun hem tasarımını hem de fonksiyonelliğini iyileştirecek.
Bunun yanı sıra, 8 GB RAM ile gelecek olan iPhone 17 Slim, özellikle işlemci ve performans konusunda güçlü bir deneyim sunacak. Telefonun kalbi, iPhone 16’da yer alan Apple A18 yonga seti olacak. Bu işlemci, iPhone 17 Slim’in hızlı ve verimli bir şekilde çalışmasına olanak sağlayacak. RAM kapasitesinin artırılması, telefonun genel performansını daha da iyileştirecek ve aynı zamanda daha iyi çoklu görev deneyimi sunacak.
Ön tarafta ise 24 MP’lik bir selfie kamera olacak. Apple, selfie fotoğraflarını seviyorsanız, bu kameranın yeterince kaliteli olacağını vaat ediyor. Bu özellik, telefonun fiyat-performans dengesini daha cazip hale getirebilir.
Nintendo, büyük bir merakla beklenen yeni el konsolu Nintendo Switch 2 için geçtiğimiz günlerde resmi bir duyuru videosu paylaştı. Ancak, bu video henüz cihazın tüm detaylarını net bir şekilde ortaya koymuş değil. Yine de, gelen bilgiler ve ortaya çıkan ipuçları, Switch 2 hakkında bazı beklentilerin şekillenmesine yardımcı oldu. 2025 yılının ortalarında satışa sunulması beklenen bu yeni model, Nintendo’nun taşınabilir konsol pazarındaki iddiasını sürdürecek gibi görünüyor.
Birçok Switch tutkunu, Nintendo’nun yeni cihazı ile birlikte önceki nesilden daha gelişmiş bir ekran teknolojisi sunmasını umuyordu. Ancak duyuru videosunda görülen kalın çerçeveler, OLED ekran beklentilerini ne yazık ki geriye çekti. OLED ekran teknolojisi, önceki modelde olduğu gibi canlı renkler ve daha derin siyahlar sunarak kullanıcı deneyimini önemli ölçüde iyileştirmişti. Fakat Switch 2’nin tasarımındaki kalın çerçeveler, cihazda OLED ekran yerine LCD ekran kullanılabileceğini düşündürüyor. Tabii ki, bu yalnızca bir tahmin ve nihai karar, Nintendo tarafından açıklanana kadar belirsizliğini koruyacak.
Nintendo Switch 2 için geri sayım başladı
Bir diğer önemli detay ise Switch 2’nin ekran boyutu. Beklentiler, cihazın 8 inç büyüklüğünde bir ekranla gelmesi yönünde. Bu, Nintendo’nun daha önceki modellerine kıyasla önemli bir adım olabilir, çünkü daha büyük ekran, oyunculara daha geniş bir görüntü sunarak oyun deneyimini zenginleştirebilir. El konsolu pazarında rekabetin arttığı bu dönemde, daha büyük bir ekran, cihazı daha cazip hale getirebilir.
Fiyat konusunda da bazı tahminler bulunuyor. Nintendo Switch 2’nin fiyatının 400 ila 500 euro aralığında olması bekleniyor. Bu, cihazın önceki modellerine kıyasla biraz daha pahalı olacağına işaret ediyor. Ancak, Switch 2’nin donanım geliştirmeleri ve ekran iyileştirmeleri ile bu fiyat aralığı oldukça makul görünüyor. Nintendo, fiyat-performans dengesini gözeterek yeni konsolunu kullanıcılarla buluşturmayı hedefliyor.
Switch 2 hakkında şu an için kesin bilgiler yok, ancak Nintendo’nun yeni modelle birlikte taşınabilir konsol pazarındaki liderliğini sürdürmek istediği açık. Gelecek aylarda daha fazla bilgi ortaya çıktıkça, Switch 2’nin özellikleri hakkında daha fazla detay öğrenmemiz mümkün olacak.
Samsung’un daha ince bir modeli piyasaya sürmek istediği bir gerçek. Bu da, Galaxy S25 Slim olacak. Peki ama telefonla ilgili beklentilerimiz neler?
Geçtiğimiz günlerde Samsung, yeni amiral gemisi serisi Galaxy S25’i tanıttı ve teknoloji dünyasında büyük ilgi uyandırdı. Ancak, Galaxy S25 ailesi, yalnızca mevcut modellerle sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Yeni gelen bilgilere göre, bu ailenin bir üyesi daha tanıtılmak üzere. Galaxy S25 Slim, şık tasarımı ve ince yapısıyla dikkat çekecek ve serinin en ince üyesi olarak raflardaki yerini alacak.
Samsung’un Slim modeliyle birlikte sunmayı planladığı tasarım, özellikle inceliğiyle ön plana çıkacak. Bu, telefonun daha hafif ve ergonomik olmasını sağlayarak, kullanıcıların günlük kullanımda daha rahat bir deneyim yaşamasına olanak tanıyacak. İncelik, bir telefonda şıklığı ve taşınabilirliği artıran önemli bir faktör olsa da, bu tür tasarımlar beraberinde bazı zorlukları da getirebilir. İnce telefonlar genellikle daha düşük batarya kapasitesine sahip oluyor ve bu durum, Galaxy S25 Slim modelinde de geçerli olabilir.
Galaxy S Serisinin Yeni Üyesi: Slim Model Geliyor
Galaxy S25 Slim’in, serinin diğer üyelerinden farklı olarak daha düşük batarya kapasitesine sahip olması, kullanıcıların şarj konusunda bazı sıkıntılar yaşamasına neden olabilir. İnce yapı, batarya kapasitesinde yapılacak bu tür sınırlamalarla birleştiğinde, cihazın günlük kullanımda daha sık şarj edilmesini gerektirebilir. Bu durum, özellikle yoğun kullanımda, kullanıcıların canını sıkabilecek bir faktör olabilir. Ayrıca, Galaxy S25 Slim’in 25W hızlı şarj desteğiyle gelmesi de gündemde. Bugün piyasada 44W hızlı şarj gibi çok daha hızlı şarj çözümleri sunan cihazlar mevcut. Çinli üreticilerin bu teknolojiyi standart hale getirdiği bir dönemde, Samsung’un 25W ile sınırlı kalması, bazı kullanıcılar için hayal kırıklığı yaratabilir.
Tasarım noktasında şık bir cihaz olması beklenen Galaxy S25 Slim, kullanıcılara hafiflik ve estetik açısından hitap edecek. Ancak, batarya kapasitesinin düşüklüğü ve hızlı şarj desteğinin sınırlı olması gibi faktörler, cihazın günlük performansını etkileme potansiyeline sahip. Bu durum, özellikle teknoloji tutkunları için bir tercih sebebi olabilir. Fakat, yine de Samsung’un yeni Slim modelinde sunduğu tasarım zarafeti, ince yapısı ve kullanım kolaylığı gibi artılar, telefonun piyasada rekabet gücünü artıracaktır.
Son yıllarda, oyun dünyasında heyecan verici gelişmeler yaşanırken, birçok oyunseverin kafasındaki en büyük soru işaretlerinden biri de PlayStation 6’nın ne zaman piyasaya sürüleceği. Sony, henüz resmi bir açıklama yapmasa da, PlayStation 6’nın çıkış tarihiyle ilgili bazı tahminler ve dedikodular gündemi şekillendiriyor. Beklentilere göre, PlayStation 6, 2027 yılında karşımıza çıkacak.
PS6 İçin Beklentiler ve Fiyatlandırma
Henüz Sony, PlayStation 6’nın özellikleri ve fiyatı hakkında kesin bir bilgi vermese de, güncel dedikodulara göre konsolun 500 dolarlık bir fiyat etiketine sahip olabileceği belirtiliyor. Bu fiyat, PlayStation 5’in lansman fiyatıyla benzerlik gösterebilir. Ancak, PlayStation 6’nın piyasaya sürüleceği dönemde fiyatların döviz kurları ve üretim maliyetlerindeki değişimlere göre değişiklik göstermesi de olasılık dahilinde.
Depolama kapasitesi açısından da önemli beklentiler var. PlayStation 6’nın, en az 1 TB depolama kapasitesine sahip olacağı konuşuluyor. Bu, modern oyunların daha büyük boyutlara ulaşması ve 4K çözünürlük gibi yüksek kaliteli grafiklerin yer alması nedeniyle oldukça mantıklı bir tahmin. Ayrıca, konsolun 2 TB depolama seçeneğiyle de piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu versiyon, özellikle oyun koleksiyonunu genişletmek isteyen oyuncular için oldukça cazip bir seçenek olabilir.
PlayStation 5 Pro’nun Çıkışı ve PS6’nın Takvimi
Sony, geçtiğimiz yıl PlayStation 5 Pro modelini duyurdu ve bu konsol 7 Kasım 2024’te dünya çapında piyasaya sürülecek. Bu, PlayStation 5 kullanıcıları için daha güçlü donanım ve gelişmiş oyun deneyimi sunacak bir seçenek olarak öne çıkıyor. Ancak, PlayStation 6’nın çıkışı için bir süre daha beklememiz gerekecek. Şu anda 2025 yılının Şubat ayında olduğumuzu göz önünde bulundurursak, PlayStation 6‘nın 2027’de piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu, Sony’nin her nesil arasındaki yaklaşık 6-7 yıllık döngüsüne uygun bir zaman dilimi.
Gelişen Teknolojiler ve PlayStation 6’nın Özellikleri
PlayStation 6, yeni nesil teknolojilerle donatılacak ve hem donanım hem de yazılım tarafında önemli iyileştirmeler yapılması bekleniyor. Konsolun, daha hızlı işlemciler, geliştirilmiş grafik işlem birimleri (GPU’lar), daha geniş depolama alanları ve yeni nesil VR teknolojileriyle uyumlu olması muhtemel. Ayrıca, oyunların yükleme sürelerinin çok daha kısa olacağı ve daha kesintisiz bir oyun deneyimi sunulacağı tahmin ediliyor.
Özetle PlayStation 6’nın çıkışı için henüz erken olsa da, 2027 yılı büyük bir ihtimalle konsolun piyasaya sürüleceği tarih olacak. Fiyatlandırma konusunda 500 dolarlık bir etiket öngörülürken, depolama kapasitesinin 1 TB ile başlayıp 2 TB’ye kadar çıkabileceği düşünülüyor. 2024’te PlayStation 5 Pro‘nun çıkışının ardından, PlayStation 6, Sony’nin en güçlü oyun konsolu olarak oyun dünyasına damgasını vuracak gibi görünüyor.
Köklerine sadık bir şekilde yıllardır çizgisini hiç bozmadan devam eden Sniper Elite serisinin yeni oyunu Sniper Elite: Resistance ile savaşın kalbine gidiyoruz.
1944 baharında Fransa’dayız. Çevrenin müthiş güzelliği, aslına uygun olarak hazırlanan tüm kurgusal detayları ile Sniper Elite: Resistance bize yeni bir ajanın hikayesini sunuyor. Sniper Elite 5 ile paralelde ilerleyen bir oyun olarak ortaya çıkan Resistance, SOE ajanı olan Harry Hawker’ın ana kahraman olarak karşımıza çıktığı bir oynanışa sahip. Daha önce bir Sniper Elite oyunu oynadıysanız hiç zorlanmayacağınızı rahatlıkla söyleyebilirim. Brutal ve grotesk öldürme sahneleri ile aklımıza kazınan, oyunun zorluğunu artırdıkça başımızın beladan kurtulmadığı bir oyun bu seri.
Nazi Almanyası’nın hüküm sürdüğü dönemde Wunderwaffe’yi keşfetmek için yola çıktığımız Sniper Elite: Resistance, zorlu kseviyesine göre ortalama 35 dakika ile 2 saat arasında değişen ana görev akışı ile üzerine düşeni yapmakta kararlı olduğunu gösteriyor. Senaryo modunda oyuna başladığınızda harita üzerinde kabaca işaretli görevleri görebiliyorsunuz. Buralara doğru ilerlerken dikkatli olmalı, etrafı iyi kontrol etmelisiniz. Zorluk seviyeniz düşük olsa bile ufak hatalarla ölmeniz çok olası.
Görev yapısında haritalarda irili ufaklı yan görevler de mevcut. Bunların kimi doğrudan görülebilir ve bulunabilir halde iken, bazıları için ufak araştırmalar yapmak gerekebiliyor. Böylelikle açılan görevlerde de çeşitli detaylarla haritada beliriyor. mavi görev serileri yan görev olarak nitelendiriliyor. Sarı olanlar ana görev, kırmızı olanlar ise konudan bağımsız ikon olarak öne çıkan kişilerin suikast edilmesi üzerine kurgulanmış.
Bu görevler aşamasında kullandığımız silahlara göre ilerleyiş tarzımız da belli oluyor. Ana silahımız dürbünlü keskin nişancı tüfeği. Bununla zoom açıp uzak mesafelerden nefesimizi tutarak klas vuruşlar yapmaya odaklıyoruz. Etkili vuruş yapıldığında brutal ve grotesk ara sahneler geliyor ve skoru nasıl aldığımızın animasyonunu izliyoruz. Vücudun farklı bölgelerinden izlenebilen aksiyonlar, arka arkaya 2 kişinin vurulabilmesi, çevredeki patlayan varillerin vs çevresel etkisi ile öldürme animasyonları ya da üzerinde taşıdığı el bombası gibi patlayan objelerin infilak etmesi ile ölebiliyorlar. Her birinin de animasyonu doğal olarak farklı.
Keskin nişancı tüfeği de bir tane değil elbette. Dönemin bilinen silahlarından bir karla elimizin altında. Hatta bu silahları özelleştirebilme şansımız da var. Görevlerdeki ilerlemeye göre farklı silahlar yavaş yavaş açılıyor.
Aynı şekilde ikincil silahımız olan otomatik tüfek tarafında da bunu yapabiliyoruz. Özelleştirme ya da hoşunuza giden ya da yerden bulduğunuz silahlarla görev içinde aksiyon alabiliyorsunuz. Tabanca tarafında da ister susturuculu isterseniz de standart silahlarla, özelleştirilebilir ölçekte devam etmeniz olası. İsterseniz de çok yaklaşıp düşmanları bıçaklayarak ilerleyebiliyorsunuz.
Oyun köklere sadık kaldığı için serinin devamı gibi hissetmeniz çok olası. Seride uzun yıllardır büyük değişiklikler yapılmıyor. Haritaya iniyor, bölgeye ilerliyor, ilerlerken düşmanları alt ediyorsunuz. Bütün bu serüvenler arkada size sunulan rank dediğimiz level sistemi ve badge olarak geçen belli irili ufaklı ödül challenge’ları ile devam ediyor. “10 tane düşman askerini bıçakla öldür” gibi görevler oyun içinde puan toplamanıza da olanak tanıyor.
Ana görev serilerinin yanı sıra ister tek isterseniz co-op olarak oynayabileceğiniz farklı oyun modları da mevcut. Oyunun biraz wave dediğimiz düşmanların dalga dalga geldiği ve sizin hayatta kalmaya çalıştığınız oyun modları ile günlük stres ve sinir katsayınızı artırmayı deneyebilirsiniz. Özellikle bu modda tek başınıza oynamaya çalışmak iyi bir delilik diyebilirim.
Görsel olarak Fransa’nın evleri ve habitatı arasında size dolanma fırsatı sunan Sniper Elite: Resistance Game Pass üzerinden ücretsiz olarak oynanabiliyor. Denemek ve fikir sahibi olmak isteyen WW2 meraklıları için önerilir!
MacBook Air, kullanıcıların günlük işlerini kolayca halletmesini sağlayan hafif ve güçlü bir cihazdır. Ancak zaman zaman donma sorunları yaşanabilir. Bu durum, özellikle önemli bir işle meşgulken oldukça sinir bozucu olabilir. MacBook Air’iniz donduğunda atabileceğiniz birkaç basit adım var. Bu makalede, MacBook Air’iniz donduğunda nasıl müdahale edebileceğinizi adım adım anlatıyorum.
Bekleme
MacBook Air’iniz donduğunda ilk yapmanız gereken şey panik yapmamak ve biraz beklemek olmalı. Bazen sistem, yoğun işlemler sırasında geçici olarak yanıt vermeyi durdurabilir. Özellikle çok sayıda uygulama aynı anda çalışıyorsa veya sistem kaynakları tükenmişse, birkaç dakika beklemek sorunu çözebilir. Eğer donma geçici bir sorunsa, MacBook Air bir süre sonra normale dönecektir.
Etkin Uygulamaları Kontrol Edin
Beklemenize rağmen MacBook Air hala donmuş durumdaysa, etkin uygulamaları kontrol etmek iyi bir adım olacaktır. Command + Option + Esc tuş kombinasyonunu kullanarak “Zorla Çık” penceresini açabilirsiniz. Bu pencerede, yanıt vermeyen uygulamaları görebilir ve onları kapatabilirsiniz. Yanıt vermeyen uygulamayı seçip “Zorla Çık” butonuna tıkladığınızda, uygulama kapanacak ve sisteminizin yeniden normal çalışmasını sağlayacaktır.
Touch ID veya Güç Düğmesini Kullanma
Eğer klavye ve trackpad tamamen yanıt vermiyorsa, Touch ID veya güç düğmesini kullanarak MacBook Air’inizi yeniden başlatmayı deneyebilirsiniz. Touch ID düğmesini veya güç düğmesini birkaç saniye basılı tuttuğunuzda, cihazınız kapanacaktır. Ardından tekrar güç düğmesine basarak MacBook Air’inizi yeniden başlatabilirsiniz. Bu işlem, geçici donma sorunlarını çözmek için etkili bir yöntemdir.
Şarj durumunu kontrol etme
MacBook Air’iniz aniden donduysa ve hiçbir şekilde yanıt vermiyorsa, pilin bitmiş olma ihtimalini göz önünde bulundurun. Özellikle şarj seviyesi düşükse, cihaz enerji tasarrufu moduna girmiş olabilir. MacBook Air’inizi şarja takın ve bir süre bekleyin. Eğer pil sorunu nedeniyle donma yaşandıysa, şarj edildikten sonra cihazınız normal çalışmasına devam edecektir.
Güvenli Modda Başlatmayı Deneyin
MacBook Air’iniz sık sık donuyorsa, bu durum yazılımsal bir sorundan kaynaklanıyor olabilir. Bu gibi durumlarda, MacBook Air’inizi güvenli modda başlatmak sorunu çözebilir. Güvenli modda başlatmak için, cihazınızı kapatın ve ardından güç düğmesi ile birlikte Shift tuşunu parmağınızı basılı tutun. Güvenli modda başlatıldığında, sistem sadece temel yazılımları yükleyecek ve donma sorununa neden olan uygulamaları devre dışı bırakacaktır. Bu modda sorun yaşamıyorsanız, sorun büyük olasılıkla yüklü bir uygulamadan kaynaklanıyordur.
macOS Güncellemelerini Kontrol Edin
MacBook Air’iniz donma sorunları yaşıyorsa, macOS’un güncel olup olmadığını kontrol etmek önemlidir. Apple, düzenli olarak yayınladığı güncellemelerle sistem hatalarını giderir ve performans iyileştirmeleri sunar. Sistem Tercihleri > Yazılım Güncelleme yolunu izleyerek macOS’unuzun güncel olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Eğer güncelleme varsa, yüklemek iyi bir seçenek olacaktır. Bu, donma sorunlarını çözmenize yardımcı olacaktır.
Disk İzinlerini Onarın
MacBook Air’inizdeki donma sorunları, disk izinlerindeki hatalardan da kaynaklanabilir. Disk izinlerini onarmak için, Disk İzlencesi uygulamasını kullanabilirsiniz. Bu uygulamayı açtıktan sonra, ana diskinizi seçin ve “İlk Yardım” butonuna tıklayın. Disk İzlencesi, disk izinlerini kontrol edip hataları onaracaktır.
SMC ve PRAM/NVRAM’i Sıfırlayın
Donma sorunları devam ediyorsa, Sistem Yönetim Denetleyicisi (SMC) ve PRAM/NVRAM’i sıfırlamak işe yarayabilir. SMC’yi sıfırlamak için, MacBook Air’inizi kapatın ve Shift + Control + Option tuşlarını basılı tutarken güç düğmesine birkaç saniye basın. PRAM/NVRAM’i sıfırlamak içinse, cihazı kapatın ve açarken Option + Command + P + R tuşlarını basılı tutun. Bu işlemler, donma sorunlarını çözmenize yardımcı olabilir.
Profesyonel Destek Alın
Yukarıdaki adımları denemenize rağmen MacBook Air’iniz hala donuyorsa, donanımsal bir sorun olabilir. Bu durumda, Apple yetkili servislerinden veya bir teknik destek uzmanından yardım almanız en doğru seçenek olacaktır. Donanımsal sorunlar, kullanıcıların kendi başına çözebileceği türden sorunlar değildir ve profesyonel müdahale gerektirir.
MacBook Air’iniz donduğunda, bu durum geçici bir sorun olabileceği gibi daha ciddi bir yazılım veya donanım hatasının işareti de olabilir. Yukarıda belirtilen adımları uygulayarak, donma sorununu çözebilir ve MacBook Air’inizi sorunsuz bir şekilde kullanmaya devam edebilirsiniz. Eğer sorun devam ederse, profesyonel destek almak en sağlıklı çözüm olacaktır. Unutmayın, düzenli bakım ve güncellemeler, MacBook Air’inizin performansını korumanın en etkili yoludur.
PC oyuncuları tarafından serinin devamı olarak merakla beklenen Marvel’s Spider-Man 2 PC için çıktı ve hemen incelemeye aldık!
Serinin daha önce PC’ye gelen oyunları gibi konsol tarafından PC’ye uyarlanan bu yapımda konsol sürümünde ne olup bittiyse aynısını görebiliyoruz. PC tarafında konsola göre yine çeşitli teknolojik üstünlükler ve kazanımlarla grafiksel olarak gözünüzün şenlenmesi çok olası bir durum. NVIDIA ekran kartı sahipleri için daha önceki oyunlarda da olduğu gibi RTX’in nimetlerinden, DLSS 3’ün faydalarından yararlanılabiliyor. Ayarlar kısmında bununla alakalı açıp kapatabileceğiniz bolca seçenek de var.
Optimizasyon ve performans açısından ben oynadığım süre içinde hiçbir sorun yaşamadım. MSI GeForce RTX 4070 Ti SUPER ekran kartı, 32 GB RAM ve Intel 9980XE işlemci ile deneyimledim. Fakat internette gördüğüm yorumlara göre, özellikle Steam yorumlarında oyunu sıkça çöken, çeşitli grafik sorunları yaşayan oyuncular mevcut. Bu konuda ivedilikle patch gelip sorunların çözüleceğini de düşünüyorum.
Biraz konuya geçmem gerekirse artık Marvel’s Spider-Man 2 ile yeni bir serüvene çıkıyoruz. Peter Parker ve Miles Morales yan yana, sırt sırta kötü adamlarla mücadele etme aşamasında hikayede yerini alıyor. Bir önceki oyun ve DLC’ye göre çok daha hızlı bir şekilde şehrin içine fırlatılıyoruz.
Hikayenin gidişatı olarak kimlerin ortaya çıktığını, nelerle baş ettiğinizi kendiniz deneyimlemeniz adına söylemeyeceğim. Lakin gördükçe heyecanlanacağınız, bazı noktalarda flashback’ler yaşayacağınız anlar olacak. Yeni hareketler, yeni araç gereçler, yeni kostümler ve yeni bir macera!
Genel akıcılık, ana görevler, yan görevler derken koskoca bir aksiyonda kayboluyorsunuz. Hikayeden ve görev serilerinden önceki oyun çizgisinde bir beklentim vardı açıkçası. Daha iyisi elbette daha iyi sonuç verir lakin önceki oyundan aşağı düşmesin istiyordum. Aynı çizgide hatta zaman zaman daha bile yukarısında kaldığını söyleyebilirim. Önceki oyunlardaki gibi yapabileceğiniz değişik aksiyonlar ile şehirde tur atmak yine kendinizi çok iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Spider-Man olup elinize kahvenizi alıp kulağınıza müzik açtığınız, New York şehrini bir binanın üzerinden izleyerek müzik dinleyebildiğiniz kaç tane oyun var ki? Bunun keyfini çıkarın.
Oynanış ve akıcılık açısından ilk oyununda üzerine çıkmayı başaran Marvel’s Spider-Man 2 yeni dövüş komboları, yeni özellikler ve farklılıklar ile aklımızı başımızdan alıyor. Bir Gamepad ile ne kadar “smooth” bir şekilde şehirde tık-tık süzülebilirsiniz sorusuna yanıt olmalarını bir kenara bırakıp artık yeni araçlarla, yeni kombolar ve hareketlerle çeşitlenen bir silsile oluşturmuşlar. Bu aşamada yeni yeteneklerden gerilme ve kendini fırlatma, binalardaki sapanlar, hava akımları ve Wingsuit ile oyun cidden daha başka bir hale bürünmüş. Mesafeler uzadığı ve alan genişlediği için bir yerden sonra şehirde ilerlemek güzel ama sıkıcı olmaması adına iyi fikir olmuş. Wingsuit’e alışana kadar binalara çarpmanız garanti.
Düşmanları döverek elde ettiğimiz birikimleri ister can doldurmaya isterseniz kombolara harcayabildiğimiz noktada artık çeşitli araçlar ve bitirici aksiyonlar için kullanmanın yolunu da böylece keşfediyoruz. Artık bu noktada düşman saldırılarından kaçmaktan başka onlar için Parry seçeneğimiz de var. Bazı saldırılardan kaçamadığımız ve bize oldukça iyi hasar verecek bu durumlarda Parry atarak kurtulma şansımız var. Yeni yetenekler, araçlar ve parry sistemi ile tüm dövüşlerin, Boss dövüşleri dahil daha bir aksiyon dozu yüksek kaosa sahip olduğunu söyleyebilirim.
Daha önce PlayStation 5 üzerinde oynadığım bu oyunu PC de oynamak nasıl bir his? Aslına bakarsanız bu oyundan önce God of War ve benzeri çoğu PS oyununda da aynı şeyleri düşünmüştüm. Klavye – Mouse ile oyun oynamayı seviyor ve gamepad ile oyun oynamaya bir türlü alışamadıysanız harika bir şey! Mouse ile hedef almanın ve etrafı kontrol etmenin rahatlığını ben gamepad tarafında bulamıyorum ve bu sebeple bu tarz konsol oyunlarının PC’ye gelmesi aşırı derecede oyun zevkimi artırıyor.
Her şeyiyle birlikte yaklaşık 30 saat ve üzerinde bir deneyim sunmayı hedefleyen, ana görevleri, keyifli yan görevleri, yeni içerikleri ve bol aksiyonu ile Marvel’s Spider-Man 2 PC arşivlik bir oyun. PC tarafındaki teknik sorunlarının çözülme oranına göre alıp almayacağınıza karar verebilirsiniz.
Apple, acil durum iletişimini bir üst seviyeye taşımak için önemli bir adım atmış olabilir. Şirket, SpaceX ve T-Mobile ile iş birliği yaparak iPhone’a Starlink uydu desteğini dahil etmeye hazırlanıyor. Bu da iPhone uydu bağlantı desteğinin çok daha gelişeceğini gösteriyor.
iPhone Starlink desteği kazanabilir
iOS 18.3 güncellemesiyle kullanıma sunulacak bu uyumluluk sayesinde iPhone kullanıcıları, hücresel kapsama alanı dışındayken bile Starlink’in geniş bant internet olanaklarından yararlanabilecek. Artık kullanıcılar, standart hücresel bağlantıya ihtiyaç duymadan mesaj gönderebilecek, arama ve video görüşmeleri yapabilecek.
Dünyanın en büyük uydu takımyıldızı olan Starlink, daha önce sadece belirli Samsung telefonlarda kullanılabiliyordu. Apple ile sağlanacak bu iş birliği, teknolojinin erişim alanını önemli ölçüde genişletecek. Böylece iPhone kullanıcılarına alternatif iletişim imkanı sağlayacak.
Apple’ın şu anda uydu bağlantısı hizmeti Globalstar tarafından sağlanıyor. Buna göre şirket, iPhone 14 ile duyurduğu acil durum uydu bağlantısı özelliği için uydu şirketlerine toplamda 450 milyon dolar ödedi.
T-Mobile ise beta test kullanıcılarına gönderdiği mesajla Starlink entegrasyonunu doğruladı ve “Neredeyse her yerden uydu aracılığıyla mesajlaşarak bağlantıda kalabilirsiniz” ifadesini kullandı.
Apple açısından da önemli olan bu ortaklık, şirketin acil durum iletişim kabiliyetlerini güçlendirme ve hücresel kapsama alanı olmayan bölgelerdeki kullanıcılara çözüm sunma amacını gösteriyor. İlk olarak 2022’de uydu bağlantısını kullanıma sunan Apple, bu teknolojiyi daha fazla bölgeye genişletmek istiyor.
Qualcomm, yeni nesil Snapdragon X2 serisi işlemcileriyle PC pazarında iddialı olmaya hazırlanıyor. Mobilite ve enerji verimliliğine odaklanan ARM tabanlı yeni çipler, Apple’ın M serisi işlemcileriyle direkt olarak rekabet edecek. Sızdırılan bilgilere göre Snapdragon X2 ailesinde Ultra Premium olarak adlandırılan daha yüksek performanslı bir model de yer alacak. Ayrıntılar haberimizde…
Qualcomm’un yeni Snapdragon X2 PC işlemcisi ortaya çıktı: Ultra premium model yolda!
Bildiğiniz üzere Snapdragon X serisi, Windows 11 AI+ PC ekosistemiyle tamamen uyumlu olarak geliştiriliyor. Bu çiplerin güzel yanı, Microsoft’un otomatik süper çözünürlük (Auto SR) teknolojisini destekleyerek oyunların görüntü kalitesini ve kare hızlarını artırmayı mümkün kılıyor.
Qualcomm’un ARM tabanlı işlemcileri, özellikle düşük güç tüketimi ve yapay zeka destekli özellikleriyle öne çıkıyor. Fakat, çok çekirdekli görevlerde AMD Ryzen ve Intel Core X86 işlemcilerine kıyasla performans açısından geride kalıyor. Qualcomm, bu açığı kapatmak için SC8480XP kod adlı yeni bir yonga üzerinde çalışıyor. Bu proje, “Glymur” kod adıyla geliştiriliyor ve yüksek performanslı Snapdragon X2 Ultra Premium modelinin bir parçası olabilir.
Kısacası Qualcomm, yeni nesil işlemcileriyle dizüstü bilgisayarlar için daha güçlü ve verimli bir alternatif sunmayı planlıyor diyebiliriz. Özellikle yapay zeka destekli uygulamalar ve pil ömrüne odaklanan kullanıcılar için Snapdragon X2 serisinin büyük bir yenilik getirmesini bekliyoruz.