Günümüzde piyasaya sürülen akıllı telefonlar, yapay zeka (AI) destekli özelliklerle donatılarak kullanıcılara daha fazla işlevsellik ve yaratıcılık imkanı sunuyor. Bu alandaki son örneklerden biri, Google’ın amiral gemisi modeli olan Google Pixel 9. Samsung da 2024’ün başında piyasaya sürdüğü Galaxy S24 modeliyle yapay zeka tabanlı fotoğraf düzenleme özelliklerini ön plana çıkardı. Peki, bu cihazlar nasıl oluyor da eskiden bulut tabanlı sunuculara ihtiyaç duyulan bu işlemleri şimdi doğrudan cihaz üzerinde gerçekleştirebiliyor?
Yapay Zeka İşlemlerini Cihaz İçine Taşımak
Google Pixel 9’da yer alan Magic Editor isimli bir özellik, fotoğrafları yapay zeka yardımıyla yeniden düzenlemeye olanak tanıyor. Bu, fotoğraftaki bir objenin yerini değiştirmekten, istenmeyen kişileri arka plandan silmeye ve hatta gri bir gökyüzünü maviye çevirmeye kadar geniş bir yelpazede işlem yapabilmek anlamına geliyor. Kullanıcılar sadece uygun komutları vererek gerisini uygulamanın halletmesini sağlayabiliyor. Bir başka deyişle, bu özellik ile fotoğraflar adeta yeniden hayal edilip düzenlenebiliyor. Üstelik, yazılı bir komutla fotoğraflara kişi veya nesne eklemek de mümkün.
Geçmişte bu tür düzenlemeler yalnızca gelişmiş fotoğraf düzenleme yazılımlarıyla yapılabiliyordu ve doğallık elde etmek ciddi bir beceri gerektiriyordu. Magic Editor ise bu karmaşık düzenlemeleri, basit ve sezgisel hareketlerle yapabilme imkanı sunuyor.
AI ile Gelen Yaratıcı Özellikler
Pixel 9’un bir diğer yenilikçi özelliği olan “Add Me” ise grup fotoğrafları çekerken telefonunuzu bir başkasına vermek zorunda kalmamanızı sağlıyor. Nasıl mı? İlk olarak, telefon sahibi grubun bir fotoğrafını çekiyor, ardından telefonu arkadaşına verip kendisi de aynı konuma geçiyor. Telefon, bu iki fotoğrafı birleştirerek telefon sahibini de gruba dahil ediyor.
Benzer şekilde, “Best Take” özelliği ise birbirine çok benzeyen bir dizi fotoğraf içerisinden en iyi öğeleri seçerek tek bir mükemmel fotoğraf oluşturabiliyor. Bu tür özellikler, kullanıcıların zaman ve emek harcamadan çok daha iyi sonuçlar elde edebilmesine olanak tanıyor. Google’ın chatbot teknolojisi de bu cihazlarda dijital asistanlar ve diğer akıllı özellikler için devreye giriyor.
Cihazdan Buluta: Yapay Zeka İşlemlerinde Dönüşüm
Yapay zeka tabanlı bu tür işlevlerin, geleneksel olarak çok yüksek işlem gücüne ihtiyaç duyduğu biliniyor. Bu yüzden, çoğu zaman bulut tabanlı sunucular aracılığıyla işleniyor ve cihazlar yalnızca bu verilere erişim sağlıyordu. Ancak, son yıllarda, işlem gücünün büyük kısmının tüketici cihazlarına taşınması gerektiğine dair farkındalık arttı. Bu, kullanıcıların veriler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasına ve verilerin cihazdan dışarı çıkmadan işlenmesine olanak tanıyor.
Bu tür bir geçiş, edge computing olarak adlandırılan bir teknoloji ile mümkün hale geliyor. Kenar bilişim, geleneksel bulut tabanlı işleme kıyasla daha düşük işlem gücüne sahip cihazlarda yüksek verimlilikle işlem yapmayı ifade ediyor. Ancak bu tür bir geçiş, cihazların güç tüketimini ve performansını da ciddi şekilde etkileyeceği için özel donanımların geliştirilmesini gerektiriyor.
Yapay Zeka için Özel Donanımlar
Bu tür yapay zeka tabanlı işlevlerin daha verimli ve hızlı çalışabilmesi adına özel olarak geliştirilmiş mikroişlemciler kullanılıyor. Google’ın Tensor işlemcileri bu konuda öne çıkıyor. Tensor İşlem Birimleri (TPU), özellikle yapay zeka işlemlerine uygun olarak tasarlanmış mikroişlemcilerdir. Bu işlemciler, cep telefonlarındaki verileri ve elde edilen görüntüleri çok daha hızlı ve düşük enerji tüketimiyle işleyebiliyor.
TPU’ların temelinde, “sistolik diziler” olarak adlandırılan ve büyük miktarda veriyi aynı anda işleyebilen ağlar bulunuyor. Bu da hem güç tüketimini hem de hesaplama süresini azaltan oldukça verimli bir yapı sunuyor. Tek bir yapay zeka kararını oluşturmak için milyarlarca hesaplama yapılması gerektiğinden, bu tür verimlilikler kritik önem taşıyor.
Google’ın ilk TPU’ları, 2015 yılında bulut tabanlı sunucularda yapay zeka modellerini eğitmek için geliştirildi. 2018 yılında, bu işlemciler “kenar bilişim” için optimize edilerek bilgisayarlarda kullanılmaya başlandı. 2021 yılında ise, telefonlar için özel olarak tasarlanmış TPU’lar piyasaya sürüldü ve yine Google’ın Pixel serisi bu işlemcileri kullanan ilk telefon oldu.
Yapay Zeka ile Mobil Teknolojinin Geleceği
Akıllı telefonlarda daha fazla yapay zeka entegrasyonu görmek şaşırtıcı olmayacak. Şirketler, cihazlarındaki yapay zeka işlem gücünü artırmak için birbiriyle kıyasıya bir rekabet içerisinde. Bu da gelecekte, kullanıcı deneyimini bambaşka bir boyuta taşıyacak yeni teknolojilerin piyasaya sürüleceğini gösteriyor.
Akıllı telefonların bir zamanlar yalnızca arama yapmak ve mesaj göndermekten ibaret olduğu günler çok geride kaldı. İlk dijital telefonların ardından entegre kameralar geldi, şimdi ise yapay zeka tabanlı özellikler cep telefonlarını adeta kişisel asistanlara dönüştürüyor. Cebimizde taşıdığımız bu küçük cihazlar, artık yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda verimliliği ve yaratıcılığı da destekleyen güçlü birer teknoloji platformu haline geldi.
Yapay zeka destekli telefonların önümüzdeki yıllarda ne gibi yeniliklerle karşımıza çıkacağını ve bu yarışın sonucunda kazananın kim olacağını ise zaman gösterecek. Ancak bir şey kesin: Yapay zeka, akıllı telefon teknolojisinin evriminde büyük bir rol oynuyor ve oynamaya devam edecek.