Dünya üzerinde savaşsız bir gün geçmiyor. Ne yazık ki barış ortamından her geçen gün daha da uzaklaşıyoruz. Global anlamda savaş ekonomisinin baş aktörlerinden ABD, mevcut savaşın ölçeğini yeterli görmeyerek gözünü fezaya dikmiş durumda. Tahmin ettiğiniz gibi Başkan Donald Trump, bu fikrin mimarlarından. Ona göre ABD, derhal Askeri Uzay Gücü isimli ayrı bir birim kurmalı. Yalnız aklınıza hemen Yıldız Savaşları ya da fantastik gemiler gelmesin. Bahsedilen güç, daha bürokratik ve AR-GE odaklı olacak.
Uzay Kuvvetleri Barışı Nereye Getirecek?
İşin ilginç ve kafa karıştırıcı yanı geçtiğimiz sene Trump yönetiminin bizzat bu söylentileri saçma bularak reddetmiş olması. Ancak Trump, “Söylerken önce ciddi değildim, daha sonra harika bir fikir olduğuna kanaat getirdim,” sözleriyle Uzay Gücü’nü gerçeğe dönüştürmekte kararlı. Bu arada terime de açıklık getirelim. Trump yönetiminin daha detaylı verdiği bilgilerle göre Uzay Gücü aslında bildiğimiz gibi Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri gibi işleyen ordu mekanizmasına yeni bir halka olacak. Dolayısı ile ona Uzay Kuvvetleri demek daha doğru. Pentagon’un da destek çıktığı proje özellikle yüce ulus olma yolunda ABD’ye büyük avantaj sağlayacak.
İlk Hedef Siber Güvenlik
Peki, Uzay Kuvvetleri’nin amacı ne olacak? Bulutların üzerine barışı getirmek gibi bir misyon belirlemesi absürt olacağından Uzay Kuvvetleri, yorumculara göre daha askeri bir gövde gösterisi olacak. Askeri uydular, bu alanda gerçekleşecek yeni bir askeri yapılanma ve NASA desteği ilk etapta karşılaşacağımız adımlar. NASA yönetiminde ve Trump yönetiminde danışman olarak çalışmış Sean O’Keefe’ye göre Uzay Kuvvetleri’nin birincil hedefi siber güvenlik. Tabii bu terimin içerisinde kişisel verilerin takibi, iletişim kanallarının gözetlenmesi gibi potansiyel riskler de mevcut. Ek olarak, O’Keefe’ye göre elde edilecek kazanım karşısında ödenecek fatura da hafife alınmamalı. Trump yönetiminde O’Keefe gibi, bu fikrin yaratacağı bürokratik ve organizasyon değişikliğin gereksiz masrafa neden olacağını düşünenlerin sayısı az değil. Karşı görüşlerden biri de North Dakota Üniversitesi dekan olarak görev Michael Dodge’dan geliyor. Ona göre kapsamlı bir uzay çalışmasından çok daha önce yapılması gereken, ince elenip sık dokunmuş bir uzay politikası belirmek. Dodge, ayrıca, bu projeye çekimser yaklaştığı bilinen Hava Kuvvetleri’nin önce kendini ardından kamuoyunu ikna etmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Savaşın Yeni Boyutu
Gökyüzü ile flört ABD politikalarında ilk defa karşımıza çıkmıyor. 1950’lerde Başkan Dwight Eisenhower zamanında iki farklı programı yürürlüğe sokup NASA’nın temelini atmıştı. Uzay Yarışı’nın zirve yaptığı 60’lı yıllarda ise yörüngeye bir askeri üs yerleştirme fikri konuşulmaktaydı. Başkan Nixon’ın rafa kaldırdığı bu projeden sonra açıkçası ilk defa Trump yönetimi çılgın söylemleri dile getirdi. Her gün yaşanan değişik bir olayla Üçüncü Dünya Savaşı’nın eşiğinden döndüğümüz günlerde Trump’ın bu çıkışının çok sağlam bir zemine dayanmadığı düşünülebilir. Diğer taraftan 1950’lerdeki gibi kızışan bir ortam sonucunda gök yüzünden Çin, Kore, Rusya gibi ülkelerin istasyonlarına rastlayabiliriz.
Pembe bir tablo yapmak istersek de bilinmeyen ve gizemli yönleriyle evren, insanlığı ortak bir hedef doğrultusunca birleştirebilecek potansiyele sahip. Bu tarz çalışmalar sayesinde SpaceX gibi çalışmalar hız kazanabilir. Potansiyel olarak insanlık, gelişecek teknolojinin nimetlerinden faydalanabilir. Tabii bunun için insanlığın dünyadaki hatalarından ders çıkardığını ve bu hataları gezegenimizin dışında tekrarlamayacağını umabiliriz. Aksi halde kovboyların yörüngede cirit attığı daha da çekilmez bir yaşam bizleri bekleyebilir. Ya da… Gerçekten Dünya dışı bir uygarlık bizi tehdit olarak algılayıp beklenmedik bir ilk temas gerçekleştirebilir.