Hiç şüphesiz şu son on yılın en çok beklenen oyunlarından birisi olan Last Guardian sonunda PlayStation 4’e özel olarak çıktı ve yıllar süren bekleyişi görkemli bir şekilde, tam da beklediğimiz gibi bitirdi. Last Guardian’ın bu denli heyecanlı bir şekilde beklenme sebebi de aslında oyunun sunmayı planladığı şeylerden ziyade, yapımcı firmanın önceden çıkardığı iki oyundu. Team ICO’nun çıkardığı Last Guardian’dan önce firma Shadow of the Colossus ve Ico adlı iki oyun çıkarmıştı. Bu her iki oyun da PlayStation 2 konsolunun en sağlam ürünleri olarak adını tarihe altın harflerle yazdırdı ve biz oyuncuları Team ICO’nun bir sonraki oyununu beklemeye ikna etmeye yetti.
The Last Guardian adı ile 2009’da duyurulan oyun aslında 2007 yılında yapılmaya başlanmıştı bile. O tarihten beri Last Guardian’ı her sene çeşitli etkinliklerde beklemey başladık. Birçok iptal haberinin ardından tekrar yapımı sürdürülen Last Guardian yine birçok kez ertelendi ancak en sonunda eksiksiz bir şekilde çıkmayı başardı.
İsimsiz bir çocuğu yönlendirdiğimiz Last Guardian’da hafızamız kayıp bir şekilde maceramıza başlıyoruz. Elbette her şey bu kadar basit değil. Çocuk, uyandığında yanında devasa boyutta antik bir yaratıkla karşılaşıyor. Sadece kitaplarda ve anlatılan hikayelerde rastladığı Trico adlı bu canlı ile dost olmaya çalışıp, bulunduğu yerden kaçmak zorundadır. İlk başta gerçekten basit gibi görünen Last Guardian’da kademe kademe ilerledikçe karmaşık bir hale gelen hikayenin yanı sıra Trico ile olan ilişkinizin de gittikçe dallanıp budaklandığını ve bir yerden sonra aslında gerçek bir evcil hayvanı kontrol etmeye çalıştığınızı fark ediyorsunuz. Kedi, köpek, kuş, hatta tavuk karışımı bir yaratık olan Trico, gerçek bir evcil hayvan yapay zekasına sahipmiş hissi veriyor.
Öyle ki, oyunun başında daha Trico ile ilk karşılaşmanızda direkt olarak emir veremiyorsunuz. Hatta tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, vahşi bir hayvana yaklaşmaya çalışırken ne yapmanız gerekiyorsa Trico ile yakınlaşırken de aynı şeyleri yapmanız gerekiyor. Korkutmadan, arkadaş olduğunuzu belli ederek, yavaş bir şekilde bağ kurmalısınız. Önce ona adı ile seslenmeli, sonra onu beslemeli, kulaklarının arkasını okşamalı ve en son da onu hapsolduğu zırhtan kurtarmanız gerekiyor. Tıpkı gerçek bir hayvan gibi ona yardım ettiğinizi hissettiği anda size ısınmaya ve sizi takip etmeye başlıyor.
Yaklaşık 12 saatlik bir oynanış süresine sahip olan Last Guardian’ın hikayesi boyunca oyunun genel odağı sahip olduğu platform bulmacaları oluyor. Günümüzde eşi-benzerine oldukça zor bir şekilde ulaşabildiğimiz türden bir oyun olan Last Guardian kimi zaman gerçekten karmaşık ve uğraştırıcı, kimi zaman ise kolayca geçebileceğiniz bir dolu bulmacaya sahip. Ancak tüm bu bulmacaların bir ortak yönü var ki, o da her birinde Trico’nun yardımını en azından bir şekilde kullanmak zorunda olduğunuz. Sürekli olarak bir takım halindesiniz ve bu da oyun boyunca hiç yalnız hissetmemenizi sağlıyor.
Hikaye boyunca birbirinden farklı mekanlarda gezme fırsatını yakaladığınız Last Guardian’da genellikle ‘çocuk’ olarak ilerliyorsunuz ancak birçok platform bulmacasında veya birçok seyahat sırasında Trico’nun sırtına atlayıp büyük aralıklardan zıplamanız gerekiyor. Zaten birkaç tuşa aynı anda bastığınızda Trico’ya kolayca komut verebiliyorsunuz. Ancak Trico bu komutları başarılı bir şekilde uygular mı, işte orası biraz da yapay zekaya ve şansınıza kalmış bir şey. Sağ dediğinizde bazen dinlemeyip sola gidebiliyor, ya da hiç yerinden kıpırdamayabiliyor.
Grafiksel anlamda da oldukça tatlı görseller sunan Last Guardian, belki günümüzün en iyi görünen oyunu olmayabilir ancak kendi kulvarında kesinlikle bekleneni başarılı bir biçimde verebiliyor. Büyülü atmosferine başarılı bir şekilde giriş yapabiliyorsunuz.
Eğer daha önce herhangi bir Team ICO oyununu oynamadıysanız ve Last Guardian’ı da hiç takip etmediyseniz, bir PlayStation 4 kullanıcısı için mutlaka tavsiye edeceğimiz oyunlardan birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.