Her an ve her yerden mobil ortamlar, sosyal yazılımlar, bulut tabanlı yazılımlar, yeni akıllı cihazlar iş yerlerinde çalışma şekillerini değiştiriyor. Artık iş yerleri eskisi gibi mutlaka gidilmesi gereken ortamlardan çıkıp, uzaktan da işlerinizi yapabileceğiniz mekanlar haline geliyor.
Günümüzde işletmelerin verimli bir iş ortamı oluşturmaları için ofislerini teknolojiye uygun, akıllıca düzenlemeleri gerekiyor. Günün gerektirdiği akıllı cihazların ve teknolojinin kullanılması, işleri hızlandırdığı gibi, zamandan ve mekandan tasarruf sağlıyor.
Günümüzde iş verenler, büyümenin en önemli unsurlarından olan çalışanlarından başarı beklerken, daha fazla verim almak için gerekli olan teknolojileri keşfetmek, dış dünya ile izole ortamlar yerine, birbirleri ile işbirliğini teşvik edecek yolları araştırıyorlar.
Araştırmalar geleceğin ofislerinde mobilite’nin önemini ortaya koyuyor. Mobil teknolojinin çalışma ortamına entegre edilmesi ile çalışanlarının işbirliği ve verimliliğinin yüzde 25 oranında arttığını ortaya konulmuş. Özellikle çalışanlarının kendi cihazlarını iş yerlerine getirmelerine izin vererek, gerek donanım, gerekse yazılım masraflarından milyonlarca dolar tasarruf edeceklerini hesaplamışlar. Gartner analizcilerinden Federica Troni, kurum tarafından satın alınan ve destek verilen 1000 tablet için yarım milyon dolardan fazla harcamaları gerektiğine dikkat çekerek, aynı bütçe ile 2745 iş yerine getirilen kişisel cihaza destek verilebileceğini hesaplamış. Bu sebeple, geleceğin işyerlerinde daha fazla kişisel akıllı cihaz kullanılacağını söyleyebiliriz.
Geleceğin işyerlerinin bildiğimiz klasik iş yerlerinden farklı olarak, rahat ve baskıcı ortamlardan uzak olmasının, çalışanların verimine de yansıdığı araştırmalarla da kanıtlanmışken, facebook kurucusu Mark Zuckerberg, bu durum sayesinde çalışanlarından daha fazla verim aldıklarını ifade etmiş.
Araştırmalar geleceğin çalışma alanlarınında küçüleceğini ortaya koymuş. Amerika’da yapılan araştırmalara göre; bir çalışanın 2010’de ofiste işgal ettiği yerin yaklaşık 20 metrekare iken, 2017’de bu rakamın yaklaşık 9 metrekareye düşeceğini hesaplanmış. Yani ofisler gittikçe küçülüyor. Yine aynı araştırma, 1980’de Amerika’daki çalışanların yüzde 2,3’ünün evden çalıştığını, bu rakamın 2012’de yüzde 4,4’e çıktığı, günümüzde ise yüzde 24’ünün evden çalıştığını ortaya koymuş. Bu her dört Amerikalıdan birinin evden çalışıyor olduğunu gösteriyor. Bu rakamlar geleceğin işyerleri konusunda net fikirler veriyor. Teknolojinin geleceğin işyerlerini değiştirme etkisinin oldukça büyük olduğunu bu sonuçlara bakarak söyleyebiliyoruz.
Geleceğin işyerlerinde nesnelerin interneti kapsamında kullanılan cihazlar ile birlikte, giyilebilir teknoloji kullanımının da artacağını öngörebiliyoruz. Giyilebilir teknolojilerin bileklik, saat, gözlük, şapka, kolye vs. yanı sıra akıllı kumaş olarak da öne çıkacağı düşünülüyor. Geleceğin ofislerinde çalışanların giyeceği akıllı dijital giysilerden elde edilecek bilgiler ile ofis havalandırmasının kontrol edilebileceği, firmaların sırf iklimlendirme masraflarından milyonlarca dolar tasarruf sağlayacağı hesaplanıyor.
Geleceğin teknolojik ofislerinde sanal servislerin kullanımının da artacağı öngörülüyor. Toplantıların sanallaşacağı fikri yapılan araştırmalar ile de desteklenmiş. Amerika’da şirketlerin yüzde 96’sının sanal toplantı yaptığı ortaya çıkmış.
İşletmeler günlük bazda her türlü iş için teknolojiye güveniyor. Günümüzde şirketler teknolojinin faydası konusunda tam anlamı ile bir deneme süreci yaşıyor diyebiliriz. Gelecekte yararlarının daha fazla öne çıkması ile kullanım oranlarıda artacaktır.
Şirketlerin günlük işlerinin karmaşıklaştığı bir dönemde, analitik işlerini teknolojik dönüşüm ile kendilerine avantaj sağlayacak bir ortamda yaşıyoruz.
Kendi zamanına göre ileriyi görebilen çalışanlardan oluşan bir işyerinde, işe katma değer sağlama üzerine geliştirilecek teknolojik ortamların, kurumlara avantajlar sağlayacağı bir gerçek. İnsanlar her geçen gün gelişen dijital ve sosyal teknolojiden sağladıkları avantaj ile kendi kişisel gelişimlerini de sağlayacaklardır. Yönetici pozisyonuna gelen, dijital dünyaya hızlıca adapte olan kuşağın, sıkı iş kurallarına son vermesi, çalışma şeklinde esneklik sağlamasıyla veriminde artacağı söylemek yanlış olmayacaktır.