Teknoloji girişimleri yatırımcıların ağzını sulandırırken, ‘başkası için çalışmıyorum, bir fikrim var’ diyerek yola çıkanları ise zorlu günler bekliyor. Eskisinden defalarca kat daha fazla çalışmak ve binbir türlü engelle boğuşmaya hazır olmak gerek. Bunlar herkesin bildiği şeyler ama bu konuda girişimcilerin tavsiyelerine de kulak vermekte fayda var.
Patron kim?
Arkadaşlarla ya da eski iş arkadaşlarıyla bir girişim, net bir hiyerarşi belirlenmediği sürece, risklerle doludur. Google kurucuları Sergey Brin ve Larry Page bile, Page’in 2011’de başa geçmesine kadar, şirketin günlük çalışmasını yönetmek için Eric Schmidt’i işin başına getirmişlerdi. Bu sebeple, emir komuta zincirini hem çalışanlar ve ortaklar arasında hem de yasal bir şekilde kesin bir şekilde belirlemenin faydası olabilir.
Bir diğer yöntem de, gücü parçalara bölmek. Yüzde 50-50 ortaklıkların anlaşmazlıklarda sıkıntı çıkarması sebebiyle, yüzde 51-49 gibi oranlarda ortaklık kurmanın mantıklı olduğunu söyleyenler de var. Bu ekstra oy, size bir gün lazım olabilir.
Bir işe başlamak için beklemeyin
İyi bir fikriniz mi var? Üzerine uyumayın, bugünden başlayın. Daha iyi bir fikir gelmesini bekliyorsanız, daha sonra buna benzer olaylarda ne kadar vakit kaybettiğinizi hatırlayın. Daha iyi bir fikir gelirse, ona geçersiniz, gelmezse en az bir gün erken başlamış olursunuz. Bir diğer tavsiye ise, işe de erken, yani genç yaştayken başlamak. 25 yaşında bir iş kuruyorsanız, kaybedecek pek bir şeyiniz yoktur.
Doğru insanları bulun
Çevrenize doğru insanları toplamak yapacağınız en mantıklı şey olabilir. Unutmayın, şirket felsefenizi sadece işe aldığınız kişiler değil, dışarıdakilere de yansıtmanız gerekiyor. Genelde başarıya ulaşmak insanların tahmin ettiğinden uzun sürer (ve daha zor olur), bu yüzden de ekibinizin iyi olması ilerleme sürecindeki dirayetinizi artırır.
İşe alım süreçlerine dönük tavsiyelerin başında ise, seçimlerinizi büyük düşünen, motive olmuş ve müteşebbis içgüdüsüne sahip kişilerden yana yapmanız geliyor.
Sevdiğiniz şeyi yapın
Yaptığınız işi ya da başarınızı hesabınızdaki parayla ölçmeyin. Gerçekten bir probleme çözüm bulmak derdiyle yola çıktıysanız, bu çözümü en iyi şekilde üretmenin tatminine odaklanın.
Bunun size asıl faydası, sevdiğiniz şeye odaklandığınızda, işinizi otomatikman daha sürdürülebilir hâle getirmeniz olacak. Kimin parası için bir işte uzun süre dayandığını ya da verimliliğini koruyabildiğini gördünüz ki?
Tatilleri unutmayın
Gece gündüz çalışıyoruz, çok yoğunuz, kimseye vakit ayıramıyoruz ve ardından gelen çeşitli yeminler… Bunlar tanıdık geldi mi?
Yorgunluktan tükenmeden, tatil yapmayı, ara vermeyi bilin. Yoksa bunca zaman uğraştığınız her şeyi kötü etkileyebilirsiniz.
Dinleyin ve iletişim kurun
İnsanlardan her önemli karar ya da hareket sonrasında geribildirim alın. Onları kulaklarınız açık dinleyin, size söyledikleri şeyler sizinle, ekibinizle, şirketle ya da kendi durumuyla ilgili birçok ipucu verebilir.
Yanıtlrdan memnun kalmadığınızda şunu hatırlamalısınız; doğru soruyu sormuyorsanız, doğru yanıtları da alamazsınız. Sonuçta, çevrenizde sizi motive eden ve destekleyen ama doğruyu söylemekten de çekinmeyen insanlar olursa, daha başarılı olursunuz.
Bir vizyonunuz olsun
Girişiminizin hedefi ne? Yüzlerce çalışan ve onbinlerce kullanıcı edinmek mi? Yoksa bir derde derman olmak, para kazanmak, bir işi herkesten daha iyi yapmek mı?
En azından başlangıçta bu vizyonu kesin çizgilerle belirlemekte fayda var. Daha sonra, zamanla bunun değişmesine, gelişmesine de izin vermelisiniz. Kısaca, vizyonu çıktığınız bu zorlu ve (şanslı ya da başarılıysanız) uzun yol boyunca, cebinizden her an çıkartıp bakabileceğiniz bir harita ya da rehber olarak düşünebilirsiniz.
Başlangıçta size korkutucu da gelebilir, ancak bunu ufak parçalar hâlinde ya da bir yapılacaklar listesi ile yürürlüğe koyarsanız, başarıya ulaşabilirsiniz.
