Akıllı telefon kullanıcılarının zamanının büyük bir kısmını telefonlarıyla ilgilenerek geçirdiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Telefondaki uygulamalar bizi neredeyse esir alıyor. Her an yanımızda taşıdığımız telefonu, geceleri bile başucumuzdan ayırmıyoruz. Sosyal medya hesabımızı kontrol etmeden değil bir gün bir saat bile geçiremiyoruz. Beynimizi, kablolu yada kablosuz olarak, internet denen ağa bağlıyor, neredeyse madde bağımlılığı mertebesinde sanal ortamın esiri oluyoruz. Hayatımızın bu kadar içinde olan bu cihazların, yararları kadar maalesef zararları da var.
Bu haftaki yazımda, günümüzde teknolojinin, beyin kimyamızı nasıl değiştirdiğinden, hayatımızdaki olumlu ya da olumsuz etkilerinden söz etmek istiyorum.
Teknolojik araçları kullanmak yararlı olduğu kadar bazen de strese sebep olabiliyor.
Modern cihazları kullanmak, kortizol seviyesini artırarak, stres hormonunun artmasına sebep olabiliyor. Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre, 3 saatten fazla teknolojik cihaz kullanan kişiler ile bu cihazları kullanmayanlar arasında, kortizol seviyesi bakımından belirgin farklar olduğunu ortaya koymuş. Teknolojik araçların başında akıllı telefonlar, bilgisayarlar, tabletler gibi cihazlar geliyor. Vücudumuzun hormon sistemi, stres ile başa çıkmak için kortizol hormonu salgılıyor. Bu cihazları fazla kullananların kanında daha fazla kortizol hormonu olduğu, bununda stres seviyesinden kaynaklanabileceği bulunmuş.
Teknolojik araçları kullanarak daha fazla öğreniyor fakat daha az hatırlıyoruz.
Beynimizin öğrendiği bilgiyi, uzun zamanlı hafızaya gönderebilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekiyor. Teknoloji sayesinde o kadar fazla bilgi trafiği içindeyiz ki, özümseme için gerekli zamanı çoğu zaman bulamıyoruz. Günün neredeyse 10 saatini bu trafiğin içinde geçiren birisi, yoğun bilgi sağanağı içinde öğrendiklerini özümseme konusunda sorunlar yaşayabiliyor. İşin daha kötü tarafı ise bu temponun neredeyse her gün devam etmesi. Yoğun ortam, öğrenmeyi olumsuz yönde etkilerken, hatırlama konusunda da sorunlar yaratabiliyor. Beyin gaçmişi hatırlamak için belli noktaları referans alıyor. Bu noktaları netleştirmeden üzerinden geçmek, daha sonra hatırlanmasında güçlüklere neden olabiliyor.
Bütün gün parlak ekran karşısında kalmak, uyku döngüsünü olumsuz etkiliyor.
Sinir bilimciler parlak ekranlı bilgisayar, tablet ve telefonun uyku hormonu olan melatonini baskı altına aldığını bulmuşlar. Beynimiz gecenin olduğunu ve uyumamız gerektiğini, melatonin hormonu salgılayarak gösteriyor. Parlak ışık bu hormonun salgılanmasını baskıladığı için, uyku alışkanlığında düzensizlikler meydana gelebiliyor. Uyumadan önce telefon ekranına bakmak bile bu hormonun baskılanmasına sebep olabiliyor. Sonuçta uykusuzluk ve devamında da depresyon oluşabiliyor.
Video oyunları aslında beyin gücünü artırıyor
Yapılan araştırmalar beyin taramalarında oyun oynayan kişilerin, beyninde daha fazla aktivite olduğunu ortaya koymuş. Bunun da hafıza ve beyin gücünü artırmada etkileri olduğu bulunmuş. Yani aşırıya kaçmamak şartıyla, oyun oynamanın beyni geliştirdiğini söyleyebiliriz. Oyun oynarken çeşitli stratejiler geliştirip sonuca gitmek için planlar yapmak, daha fazla beyin aktivitesine sebep olmakta. Oyun oynarken hızlı düşünüp, hızlı karar vermek beyin gelişimini olumlu yönde etkilemekte. Bu gelişimi oyun bağımlılığı mertebesine taşımadan, kararında bırakmanın önemini de ifade etmem gerekiyor.
İnternet bağımlısı olmak, madde bağımlısı olmaktan faklı değil
Manyetik Rezonans (MR) taramalarında internet bağımlılarının beyin aktiviteleri ile kokain ve alkol bağımlıları arasında benzerlik olduğu bulunmuş. Google’da bu bağımlılığa giden bir bayi rolü görüyor. Nasıl madde bağımlılığını önleme merkezleri kuruluyorsa, internet bağımlılığı için de merkezler açılmakta. İnternet bağımlılığı son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir sorun olarak gün yüzüne çıkıyor.
İnternet tembel yapıyor
İnternet kullanımındaki en önemli amaçlardan birisi, daha fazla bilgi sahibi olmak.Aranan bilginin anında karşımızda olması, fazla çaba göstermeden bilgiye ulaşılmasına sebep oluyor. Bu durum eleştirel düşünme yeteneklerini azaltabiliyor. Zamanla öğrenme yerine, bilgiyi her defasında arama söz konusu olabiliyor.