Sıra tabanlı strateji oyunları herkese göre değildir. Kimisi çok çabuk sıkılır, kimisi ise hayranlıkla bu dünyanın tadını çıkartır. Phoenix Point, türünün en tatlı örneklerinden biri olsa da ufak tefek bug’ların gazabından kurtulamıyor, bu da oynanışı bir noktada sıkıntılı yapıyor.
XCOM serileri, muazzamdır. Strateji denilince akla gelen en temiz isimlerden. XCOM oyunlarından bilinen ekip Snaphot Studios, Phoenix Point konusunda birçok oyuncuyu heyecanlandırmayı başarmıştır. Eğer XCOM serilerini seviyorsanız, Phoenix Point’i seveceğinizden emin olabilirsiniz. Özellikle daha başlangıçta, birçok temel yapı size tanıdık gelecektir. Ara sinematikten tutun, menü arayüzüne kadar ve bunlar da iyi anlamda örneklendirilmişler.
Hikayemizde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan gizli bir askeri güç olan Phoenix Project’i kontrol ediyoruz. Ardından Pandoravirus tehditi ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu tehdit, dokunduğu herhangi bir yaşam biçimini değiştirebilen garip bir virüs ve bildiğimiz uygarlığı yok etme amacında. Bu kısım XCOM’dan zaten tanıdık gelmiştir. Hani uzaylılar, dünya tehdidi vs. Hikaye kısa özeti ardından Standard, Assault, Heavy ve Sniper olmak üzere asker sınıflarımızda tanışıyoruz.
Sonrasında Pandoravirus mutantlarıyla kapışmamız isteniyor. Savaş ve alanda hareket etme kısmı türüne uygun şekilde ilerliyor. Her asker, hareket etmek, düşmanı vurmak, bomba atmak veya özel yeteneğini kullanmak için harcayabileceği belli sayıda eylem ve irade puanına sahip. Bunlara jetpack atlamaları da dahil edilmiş. Bizim sıramız bitince düşman saldırıya geçer ve bu döngü tekrar başlar. Oyunda dikkat etmeniz gereken çok sayıda detay var. Askerlerin durumları, bulundukları üsler ve onlarla ilgilenme aşaması, haritalar derken kendinizi uğraşılacak sayısız içerikle baş başa buluyorsunuz.
Mesela tek üste askerler toplanmış durumda değil. XCOM’da alıştığınız o temeli unutun. Bir asker, başka bir üste kalabiliyor ve onu geri almak için öyle hızlıca hareket edebileceğiniz bir seçenek de yok. Bu noktada oyunun aslında görünenden daha zorlu olduğunu anlıyorsunuz ki aslında günümüz strateji türünün ihtiyacı olan noktalardan biri. Boss savaşları, belli sıralamaya sahip ve bunu ezberleyene kadar hasar almaktan kaçmak oldukça zor.
Ancak bir kere alışırsanız ve taktiğinizi de buna göre belirlerseniz, işiniz kolay. Görevler genelde “gizlilik” temeline dayanıyor. Sızmamız gereken bir üs veya fabrikaya doğru yola çıkıyoruz. Ya sabotaj ya da lider öldürme görevleriyle uğraşıyoruz. Bug konusu ise özellikle oyun başlarında göze çarpıyor. Bir sonraki aşamaya geçmek için defalarca aynı tuşa basmak ve oyunun bunu bir türlü algılamaması gibi.
Ufak tefek bug’larla başa çıkabileceğinizi düşünüyorsanız ve XCOM serilerine hayransanız, strateji ile de aranız iyiyse o zaman Phoenix Point’e şans verebilirsiniz.