Otomobiller başta olmak üzere modern yaşamımızın temelini oluşturan kaynaklardan biri petrol. Siyah altın olarak da tabir edilen bu kaynak yıllardır milyonlarca insanın talebini karşılıyor. Peki, bu saltanat nereye kadar gidecek? Petrol ve onun işlenmiş hali benzinin biteceğine dair söylentiler belirli dönemlerde çıkıyor. Bazı zaman bilimsel çevreler de bu konuda görüş bildirirken 1977 yılında ABD Başkanı Jimmy Carter’ın “Savaştan sonra yeni bir vahimle karşı karşıyayız. Petrol rezervlerimizi karşılamakta zorluk çekiyoruz. Tüketimimizi kontrol altına almalıyız,” şeklindeki ulusa seslenişi tarihe geçen çıkışlardan biridir. 1977’den günümüze çok zaman geçti. O zamana petrol kullanımı arttı ve işin ilginç yanı bugün petrol kaynağımız o zamankinden çok daha fazla. İşin sırrı ne?
Petrol tabii ki sınırsız veya kullandıkça çoğalan bir kaynak değil. Ancak bilimsel çalışmalar petrolün olabildiğince uzun kullanımı için yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu çalışmalar da temel olarak iki prensibe ayrılıyor: Yeni kaynak arama ve kaynağın daha verimli kullanılması. Dünya üzerinde hâlâ keşfedilmemiş petrol kaynakları var mıdır, diyecek olursanız size son yıllarda Kuzey Kutbu başta olmak üzere, Güney Amerika ve Afrika’da trilyonlarca varillik rezervler bulunduğunu söyleyelim. Benzer keşifler Orta Doğu’da da yaşandı ki bu olayın devamında demokrasi veya din gibi çatıların altında ne kadar kanlı günler yaşandığını hepimiz biliyoruz.
Hidrolik Kırma ve Kaya Gazı
İşin teknolojik kısmına geldiğimizde ise birçok yenilikle karşılaşıyoruz. Örneğin birkaç senedir gündemde olan hidrolik kırma denen bir işlemle mevcut rezervlerden çok daha fazla petrol çıkarılabiliyor. 5 santimetre kareye yaklaşık 10000 ton gücünde basınçla darbe indirebilen sistem yerin altındaki daha gevşek kayaların parçalanması sonucunda daha önce elde edilemeyen saklı ham petrolü de çıkarabiliyor. Oldukça yüksek maliyetli olan bu işlem aslında 1940’larda bulunmuş olsa da yaygınlaşması fizibilite açısından günümüzde mümkün olabildi. Sadece bu işlem bile mevcut petrolün daha etkin kullanılmasını sağlayarak kaynağın ömrünü uzatmaya yeter. Ancak hidrolik kırma işleminin sonucunda petrol üretiminde yeni bir terimle karşılaşıyoruz ki kaya gazı verilen bu kavram çevre kirliliği açısından tartışmalara açık. Kaya gazı üretimi ABD’nin maliyetlerini büyük ölçüde kısıp üretimini artırmış durumda. 40 yıl aradan sonra ilk defa ABD’nin 2015 yılında petrol ihraç etmesinin ve petrolün düşük fiyatının temeli de bu. Ancak karşı görüşteki bilim adamları hidrolik kırma işleminin su kaynaklarını ve işlem başına düşen ortalama % 7 civarındaki salınan kaya gazının havayı kirlettiğini öne sürüyor. Kaya gazı rezervi açısından Türkiye’de de kaynaklar olduğu ortaya çıksa da şu an için böyle maliyetli bir yatırım gerçekleşmesi gündemde yok.
Petrolün tükenmesi bir anda olacak bir konu değil. Jeoloji uzmanı M. King Hubbert 1956 yılında Shell markası için yaptığı bir araştırmada petrolün önce tavan yapması gerektiğini söylüyor. Tükenme de işte bu noktadan sonra başlayacak. Bakış açısına göre ABD başta olmak üzere bazı ülkeler 70’li yıllarda tavana ulaştı. Ancak diğer taraftan yukarıda belirttiğimiz yeni gelişmeler çıtayı yükselterek kaçınılmaz sonu erteliyor. İnsanlığa düşen önemli görevlerden biri de petrolün biteceği gerçeğini göz ardı etmeden buna hazırlık yapmak. Tabii bu tip bir hazırlığı bireysel ölçekte yapmak çok güç. Ancak ekonomi temellerini büyük oranda petrole dayayan ülkelerin politikalarını değiştirmesi gerekecek. Akla ilk gelen alternatif enerjiler. Yanıcı ve stabil olmayan hidrojen, gelecekte araçların kalbine yerleşecek gibi duruyor. Geçiş döneminde hibrid ve elektrikli otomobiller de çevreci çözümlerden biri olarak petrol bağımlığımızı bir nebze dindirecek gibi duruyor. Senaryonun kötüye gitmesi durumunda kaosun ortaya çıkması ihtimaller dahilinde. Böyle bir tabloda, umarız ki petrole harcadığımız insan enerjisinin bir miktarını doğal kaynaklarımızı korumaya ayırırız. Yoksa uygun fiyata deposunu doldurabileceğimiz bir otomobille su içmek için kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalabiliriz.