Geçtiğimiz ayın başlarında Pentax K-S2’yi incelemiş ve bu fotoğraf makinesinin beni ne kadar şaşırttığını yazmıştım. Açıkçası, markanın “amiral gemisi” olarak tanımlanan K-3’ü bir an önce deneyimlemek istiyordum. Ekim 2013’te piyasaya sunulan Pentax K-3, sektörün en prestijli ödüllerinden biri olan TIPA (Technical Image Press Association) “Best DSLR Expert” ödülüne layık bulundu. Bu ödülün en önemli gerekçeleri ise kameranın sunduğu görüntü kalitesi, dayanıklılığı ve işlevselliğiydi.
Bu arada yeri gelmişken TIPA’dan da söz etmek gerekiyor. Kar amacı gütmeyen bir meslek örgütü olan TIPA, ya da tam açılımıyla Technical Image Press Association (Teknik Görüntü/leme Basın Birliği), 16 ülkede bulunan 29 saygın fotoğraf dergisinin yayın yönetmenleri ve teknik editörlerinden oluşan bir meslek birliği… Bu birlik her yıl 1 Nisan-31 Mart tarihleri arasında piyasaya çıkan fotoğraf makinelerini ve ekipmanlarını değerlendiriyor ve ödüllendiriyor. Pentax’ın K-3 modeli de “Uzman DSLR” kategorisinde “En iyi” seçildi.
Taş gibi bir fotoğraf makinesi
Ellerimdeki “ödüllü” K-3’e ilk dokunduğumda hissettiğim ilk şey, kelimenin tam anlamıyla “taş gibi bir fotoğraf makinesi” olduğuydu. Sağlamlığı avuçlarınızda hissediyorsunuz adeta… 131x97x73 mm ölçülerinde ve 800 gr ağırlığındaki Pentax K-3 kesinlikle büyük ve ağır bir fotoğraf makinesi… Tasarım hatlarının köşeli ve keskin olması Pentax’ın artık gelenekselleşmiş çizgilerinin bir devamı olarak kendini gösteriyor.
Tasarım aynı zamanda Pentax K-3’ün dış ortam koşullarına da dayanıklı olduğunun görsel bir kanıtını temsil ediyor aslında… Banyo yaptırmadığınız, ya da yüzdürmediğiniz sürece Pentax K-3 yağmur altında fotoğraf çekmenize olanak sağlıyor. Nem, sıcak, soğuk geçirmeyen bu fotoğraf makinesini dünyanın her yerinde rahatlıkla kullanabiliyorsunuz.
Gövdenin ön tarafına baktığımızda Pentax’a özgü bazı düğmelerin yerlerinin değişmediğini görüyoruz. Lens değiştirme düğmesi, otomatik odaklama ile elle odaklama seçim düğmesi alıştığımız yerlerinde… Ancak bir düğme var ki pek alışıldık değil: RAW düğmesi… JPEG çekenlerin bir anda RAW çekmeye karar verdiklerinde menüye gitmeden tek tuşla işlerini halledebilecekleri bir düğme…
Yan tarafta SD kart girişleri bulunuyor. Pentax K-3, size iki farklı SD kart kullanmanız için olanak sağlıyor. Bence iki kart girişi çok önemli bir avantaj… Diğer tarafta ise Micro USB, HDMI ve DC girişleri, hemen üstünde de video çekimlerinde kullanılmak üzere ses girişi bulunuyor ki, ses girişi birçok modelde çok aranan, ancak pek de bulunmayan bir özellik… Bu arada hem JPEG, hem de RAW çekiyorsanız, mutlaka iki kart kullanmanız gerekiyor. Kartların birine çektiğiniz fotoğrafın JPEG hali, ötekine ise RAW hali kaydediliyor.
Makinenin üst tarafında sağ tarafta birçok markada standart haline gelmiş olan likit kristal kontrol ekranını görüyoruz. Fotoğraf makinesinin açma/kapama tuşu da deklanşörün altında bir halka olarak karşımıza çıkıyor. Pentax K-3 tasarlanırken fotoğraf dünyasında standart haline gelmiş bir takım özellikler anlaşılan iyi korunmuş. Özellikle Nikon, Canon gibi daha popüler fotoğraf makinelerden Pentax’a geçerken çok yabancılık çekmeyecekler.
Gövdenin arkasında sol üstten başlayarak, önce çektiğiniz fotoğrafları ve videoları izlemeniz için gereken “play” tuşu, ölçüm değiştirme/silme düğmeleri bulunuyor. Hemen sağ tarafta ise video kayıt düğmesi, mod çarkı, otomatik odaklama düğmesi ve hemen en köşede de AEL düğmeleri bulunuyor. Hemen altta fotoğraf/video mod değiştirme mandalı, ayar düğmeleri, INFO ve MENU tuşları var. Ayrıca sağ alttaki düğme ile bellek kartları arasında geçiş yapabiliyorsunuz.
Fotoğraf performansı ve resim kalitesine gelince Pentax K-3, 23,35 MP sensoru, 51200’e varan yüksek dinamik ISO özelliği ve hepsinden önemlisi, gövdede titreşim azaltma özelliğiyle son derece keskin ve canlı fotoğraflar çekmenize imkan veriyor. Özellikle çok alışık olmayan 18-135 mm lensi bildiğiniz kit lenslere çok benzemiyor. Hem çok işlevsel, hem de işinizi layıkıyla görecek kadar kaliteli.
Ancak Pentax K-3’le birlikte kullandığım bir Pentax – DA 40mm F2.8 Limited “pancake” lens var ki değinmeden geçemeyeceğim. Yalnızca 15 mm kalınlığında olan bu lens çekmiş olduğunuz fotoğrafın hemen her köşesinde keskinlikten taviz vermiyor. Renkler inanılmaz canlı ve parlak, siyah beyaz kontrastı ise çok başarılı…
K-3 II ile arasında çok fark yok
Sonuç olarak, nihayetinde geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan Pentax K-3 II göz önünde bulundurulacak olursa, Pentax K-3 eski gibi kalıyor ama K-3 II ile arasında çok da büyük farklar yok. Her iki fotoğraf makinesinin de boyutları aynı… K-3 II kablosuz bağlantı ve GPS gibi avantajlara sahip. Ha, bir de saniyede 8 kare değil de, 8,3 kare çekiyor. Ancak K-3 karşısında dezavantajları da var. Gerekirse kullanmak üzere Pentax K-3’te yerleşik flaş bulunuyor, K-3 II’de ise yok. Renk derinliği ve düşük ışıkta yapılan çekimlerde ISO performansı göz önünde bulundurulduğunda K-3 yine çok daha üstün… Hem K-3 II’den daha da ucuz…
Kullandığım süre boyunca Pentax K-3, açıkçası bana fiziksel anlamda hantal geldi. Özellikle fotoğraf makinenizle yol yapanlardansanız, Pentax K-3 bir süre sonra size çok ağır gelecektir. Öte yandan makinenin arkasındaki LCD ekranın sabit olmasını da çok sevmedim. Değişik açılarda fotoğraf çekme imkanı veren, özellikle K-S2’de keyifle deneyimlemiş olduğum dönebilen LCD ekranın Pentax K-3’te olmaması talihsizlik. Fotoğraf kalitesi söz konusu olduğunda iş değişiyor. Pentax K-3’le çektiğiniz fotoğraflar, teknik açıdan mükemmel seviyede. Renk derinliği ve keskinlik, kontrast kalitesi çok başarılı…