Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    Ana Sayfa Blog Sayfa 96

    Netflix’te izlemeniz gereken en romantik diziler

    Aşkın ve hüznün mevsimi sonbahar geldi çattı. Yaprakların sarardığı ve havaların soğumaya başladığı bugünlerde, içimizi ısıtacak aşk hikayeleri izlemeye ne dersiniz? Netflix’te izleyebileceğiniz en romantik dizilerle, hem aşkın her halini hissedecek hem de bu büyülü mevsimin tadını çıkaracaksınız. Şimdi arkanıza yaslanın ve sonbaharın romantik büyüsüne kapılmaya hazırlanın.

    Outlander
    Outlander

    Zamana meydan okuyan tutku ve macera dolu bir hikaye: Outlander

    Eğer tarih ve romantizmi bir arada seviyorsanız, Diana Gabaldon’un popüler roman serisinden uyarlanan Outlander dizisi, tam size göre. 1940’larda yaşayan Claire Randall, gizemli bir taş çemberi sayesinde 18. yüzyıl İskoçya’sına yolculuk yapar. Bu beklenmedik zaman sıçraması, hayatını ve kalbini sonsuza dek değiştirir. Cesur savaşçı Jamie Fraser ile tanışan Claire, hem tarihsel olaylar hem de içsel çatışmalarla dolu bir maceraya atılır.

    Outlander, yalnızca bir aşk hikayesi değil, tarihi olaylar ve fantastik unsurlarla zenginleştirilmiş bir drama sunar. Claire’in 1743’teki macerası, İskoçya’nın kültürel detayları ve Jacobite isyanı gibi önemli olayları yansıtır. Dizinin büyüleyici atmosferi, İskoçya’nın doğal güzellikleriyle birleşerek izleyicilere adeta bir zaman yolculuğu hissi verir.

    Dizinin duygusal derinliğini artıran en önemli unsurlardan biri, Claire’in 20. yüzyıldaki eşi Frank ve 18. yüzyıldaki Jamie arasında kalmasıdır. Bu iki adam arasında yaşadığı içsel çatışma, gerçek sevgi ve bağlılığın gücünü sorgulatır.

    Ayrıca, Claire’in güçlü ve bağımsız karakteri, diziyi feminist tartışmaların merkezine taşır. İskoçya’nın tarihi ve kültürü de dizinin önemli bir parçası haline gelir ve Outlander, dünya çapında geniş bir hayran kitlesi kazanarak İskoçya’ya olan ilgiyi artırır.

    Outlander, Claire ve Jamie’nin zamana meydan okuyan aşkını, tarihi ve fantastik öğelerle harmanlayarak izleyicilere derin bir duygusal ve görsel deneyim sunar. Bu büyüleyici dünyaya hâlâ adım atmadıysanız, şimdi tam zamanı.

    Emily in Paris - 4. Sezon
    Emily in Paris – 4. Sezon

    Paris’te aşk başkadır: Emily in Paris

    Netflix’in en popüler dizilerinden biri olan Emily in Paris, izleyicilerini büyüleyici Paris sokaklarında keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Dizinin yaratıcısı Darren Star, genç Amerikalı pazarlama uzmanı Emily Cooper’ın Paris’teki yeni hayatına ve maceralarına odaklanarak, izleyicilere hem romantik hem de kariyer dolu bir hikaye sunuyor. Emily, Chicago’dan Paris’e taşındığında, kariyerinde yeni bir sayfa açmaya hazırdır. Fakat Paris’in göz kamaştırıcı atmosferi, düşündüğünden çok daha karmaşık ve sürprizlerle dolu bir dünyaya sahiptir. Hem iş hayatında hem de kişisel ilişkilerinde çeşitli zorluklarla karşılaşan Emily, bu yeni hayatına ayak uydururken izleyicileri eğlenceli, entrikalarla dolu, renkli bir dünyaya sürüklüyor.

    Dizide Paris’in romantik cazibesi ve moda dünyasının şıklığı ön planda tutulurken, Emily’nin Fransız kültürüne alışma çabaları da mizahi bir şekilde işleniyor. Paris’in simgesel yapıları, muhteşem kafeleri ve büyüleyici sokakları ile göz kamaştıran dizi, aynı zamanda pazarlama dünyasının rekabetçi ve yaratıcı dinamiklerini de ele alıyor. Ancak Emily’nin Paris’teki maceraları, bazı izleyiciler tarafından abartılı, klişe ve yüzeysel olarak eleştirilmiş durumda. Özellikle Fransız izleyiciler, Paris’in kültürel gerçeklerinin tam anlamıyla yansıtılmadığını ve klişeler üzerinden işlendiğini savunuyorlar.

    Bu eleştiriler bir yana, aslında Emily in Paris dizisinde yaşananların kültürel bir çatışmanın sonucu olduğunu söylemek mümkün. Emily, genç yaşta kendi sektöründe başarılı olmuş bir pazarlama uzmanı ve Amerikalı bir bakış açısıyla yaşıtları arasında sıradan sayılabilecek bir yaşam tarzına sahip. Onun Fransız kültürüyle yaşadığı uyum sorunları, farklı dünya görüşlerinin ve yaşam tarzlarının bir araya geldiğinde nasıl çatışabileceğini gösteriyor. İş yerinde karşılaştığı dil bariyerleri, Fransız meslektaşlarının daha rahat ve yavaş tempolu iş anlayışı ile onun hırslı, sonuç odaklı çalışma tarzı arasında belirgin bir fark yaratıyor. Bu durum, kariyerinde başarılı olma hedefiyle Paris’in şatafatlı ama aynı zamanda karmaşık sosyal yapısında yolunu bulmaya çalışan Emily’nin hikayesinin temelini oluşturuyor.

    MasterChef’ten Paris’e: Şeflerin muhteşem yükselişi

    Emily in Paris dizisi, sadece Emily Cooper’ın Paris’teki iş ve sosyal yaşamını değil, aynı zamanda dizinin önemli karakterlerinden biri olan Gabriel’in şeflik kariyerini de derinlemesine inceliyor. Gabriel, Paris’in romantik atmosferinde küçük ama şık bir restoranda şef olarak çalışıyor ve bu, dizinin hem romantik hem de profesyonel dinamiklerinin merkezinde yer alıyor.

    Emily’nin Paris’teki yaşamı, Gabriel ile karşılaştığında büyük bir değişim geçiriyor. Gabriel, Emily’nin komşusu ve potansiyel aşkı olarak dizinin önemli bir figürü haline geliyor. Şef olarak Gabriel, sadece bir iş gücü değil, aynı zamanda yaratıcı ve tutkulu bir sanatçı olarak öne çıkıyor. Gabriel’in mutfaktaki başarısı ve yeteneği, Emily’nin ona olan ilgisini artırırken, onun bu mesleği şeflikten öte bir tutku ve yaşam tarzı olarak sunuluyor. Gabriel’in yemek yapma yeteneği, onun romantik cazibesinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor ve bu durum, izleyiciler tarafından büyük bir ilgiyle takip ediliyor.

    Dizi, Gabriel’in şeflik kariyerini sadece arka planda bir unsur olarak sunmakla kalmıyor; şefliğin sadece yemek pişirmekten ibaret olmadığı, bir sanat dalı ve yaratıcı bir ifade biçimi olduğu vurgulanıyor. Gabriel’in mutfağa olan tutkusu ve özenle hazırladığı yemekler, onun profesyonel başarılarını ön plana çıkarırken, Emily ile olan ilişkisini de derinleştiriyor. Gabriel’in yemek yapma becerisi, karakterinin romantik çekiciliğini tamamlayan önemli bir unsur olarak işleniyor. Bu, onun sadece yetenekli bir şef değil, aynı zamanda yaratıcı bir sanatçı olarak algılanmasını sağlıyor.

    Gabriel, kariyerinde en büyük hedeflerinden biri olan Michelin yıldızını kazanmak için de büyük bir çaba harcıyor. Bu süreçte Emily’nin desteği oldukça önemli hale geliyor. Emily, Gabriel’in bu prestijli ödüle ulaşma yolunda karşılaştığı zorluklarda ona moral veriyor, stratejik tavsiyelerde bulunuyor ve iş dünyasında kurduğu bağlantıları kullanarak Gabriel’in restoranının tanıtımına katkıda bulunuyor. Emily, pazarlama uzmanı olarak Gabriel’in restoranının daha geniş kitleler tarafından tanınmasını sağlamak için sosyal medya ve çeşitli kampanyalar düzenliyor. Emily’nin bu desteği, “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözünü adeta doğrular nitelikte.

    Şeflerin pop kültüründeki artan önemi, Gabriel’in dizideki rolüyle bir kez daha ortaya çıkıyor. Son yıllarda, şefler yalnızca mutfak becerileriyle değil, aynı zamanda kişisel mücadeleleri ve yaratıcı süreçleriyle de öne çıkıyorlar. Chef (2014), The Hundred-Foot Journey (2014), Burnt (2015) ve Julie & Julia (2009) gibi filmler, bu temaları işleyerek şeflerin pop kültürdeki yerini güçlendirdi diyebiliriz. Gabriel’in karakteri, bu eğilimin bir parçası olarak, şeflerin yaratıcı, tutkulu ve prestijli figürler olarak nasıl algılandığını gözler önüne seriyor.

    Ülkemizde de aslında benzer bir trend görülüyor. MasterChef Türkiye gibi programlar, şeflik mesleğini prestijli ve ilgi çekici bir kariyer olarak sunuyor. Şefler, sadece yemek pişirme yetenekleriyle değil, aynı zamanda medyadaki varlıklarıyla da dikkat çekiyor. Gabriel’in Paris’teki rolü ve MasterChef gibi programlar, şeflerin toplumdaki yerini ve şeflik mesleğinin nasıl yıldızlaştığını gözler önüne seriyor.

    Bridgerton
    Bridgerton

    Aşk, Entrika ve Regency Döneminin Şıklığı: Bridgerton

    Netflix’in adeta bir fırtına gibi esen dizisi Bridgerton, izleyicileri 19. yüzyıl İngiltere’sinde bol entrika soslu ve şık dünyasına davet ediyor. Regency dönemi, iddialı kostümleri, baloları ve o döneme has toplumsal kurallarıyla zaten ilgi çekici bir zaman dilimi. Ama Bridgerton, bu dünyayı öyle bir görsellikle sunuyor ki, her bölüm adeta sanatsal bir tablo gibi! Diziyi izlerken kendinizi o balolarda süzülürken, o büyülü atmosferde soluk alırken buluyorsunuz. Peki, bu diziyi bu kadar çekici yapan ne? Gelin, birlikte keşfedelim!

    Bridgerton denince akla ilk gelen şeylerden biri, o göz kamaştırıcı kostümler ve göz alıcı dekorlar. İnsanın içinden “Keşke böyle bir hayat yaşasaydım!” demek geliyor. Renk renk elbiseler, büyüleyici balo salonları, aristokrasinin içinde kaybolduğunuz o gösterişli dünya… Dizinin bu görsel şöleninin ardında ise elbette sanat yönetmenlerinin yaratıcı dokunuşları var. Set tasarımı ve kostümler, sosyal medyada sık sık gündeme geliyor. Özellikle Instagram’da bu ihtişam, pek çok moda tutkunu için ilham kaynağına dönüşmüş durumda. Regency dönemi İngiltere’sine modern bir dokunuş katılmış olsa da, bu peri masalı atmosferi tam anlamıyla izleyicinin kalbine dokunuyor. Kim istemez ki böyle şık bir dünyada, aşk dolu bir hayat?

    Aşk konusuna gelince, Daphne Bridgerton ile Simon Basset arasındaki aşk, izleyiciyi ekran başına kilitleyen en büyük sebeplerden biri. Bu çiftin hikayesi hem içimizi ısıtıyor hem de “Acaba ne olacak?” dedirtiyor. Simon’un gizemli ve biraz mesafeli duruşuna karşı, Daphne’nin tatlılığı ve kararlılığı… Bu ikili, ekrandaki mükemmel uyumlarıyla birçok izleyicinin favorisi haline geldi. Sosyal medyada onların romantik sahneleriyle ilgili binlerce paylaşım yapıldı; kimisi gözyaşı döktü, kimisi kalpler gönderdi. Kısacası, bu ikiliyi izlerken bir yandan heyecanlanıp bir yandan derin bir iç çekmemek elde değil.

    Entrika olmadan olur mu hiç?! Lady Whistledown’un kim olduğunu keşfetmeye çalışmak, diziyi izlerken aldığımız keyfin bir parçası. Regency dönemi sosyetesi zaten dedikoduya bayılıyor, ama Lady Whistledown’un bu dedikoduları ustaca kaleme alması, her bölümü daha da heyecanlı kılıyor. Bu gizemli karakter, izleyiciyi sürekli bir sonraki bölüme geçmeye teşvik ediyor. “Acaba bu hafta kim rezil olacak?” düşüncesiyle ekran başına geçiyoruz. Dizinin bu tarafı, her şeyi mükemmel olmayan ama tam da bu yüzden gerçekçi ve ilgi çekici kılan bir unsuru oluşturuyor.

    Bir diğer ilginç nokta ise Bridgerton’ın, Regency dönemi toplumsal kurallarına modern bir bakış açısıyla yaklaşması. Dizide farklı etnik kökenlerden karakterlerin yer alması ve bu karakterlerin dönemin toplumuna entegre olması, birçok izleyicinin dikkatini çekti. Simon Basset karakterini canlandıran Regé-Jean Page, performansıyla büyük övgü topladı. Ancak bu etnik çeşitliliğin daha derinlemesine ele alınmasını isteyenler de var. Bazıları bu temaların biraz yüzeysel kaldığını söylese de, genel olarak dizi bu açıdan büyük beğeni topladı.

    Son olarak, kadın karakterlerin gücünü de yadsımamak lazım. Örneğin Daphne, toplumsal normların ötesine geçerek kendi hayatını şekillendirme mücadelesi veriyor. Diğer kadın karakterler de benzer şekilde güçlerini ortaya koyuyorlar. Özellikle modern izleyiciler, bu feminist alt metinleri oldukça etkileyici buluyor. Daphne’nin kendi kararlarını verebilmesi ve toplumun beklentilerine meydan okuması, onu birçok kişi için ilham verici bir karakter haline getiriyor. Ancak bazen dizideki ilişkilerin erkek egemen bir yapı üzerinden şekillendiğini düşünen izleyiciler de var. Yine de, bu tür aşk ve dram dizilerinde güçlü kadın karakterler görmek her zaman bir artı!

     

    iOS 16 kullanıcıları için Netflix’ten kötü haber!

    0
    Popüler dijital video platformu Netflix, iPhone ve iPad kullanıcıları için beklenmedik bir karar aldı. İki yıl önce piyasaya sürülen iOS 16 ve iPadOS 16 sürümleri için desteğini sonlandırmayı planlayan Netflix, bu cihazları kullanan kullanıcıları zor durumda bırakabilir. İşte konuyla ilgili ayrıntılar… MacRumors editörü Aaron Perris tarafından tespit edilen kod satırları, Netflix’in gelecekteki bir güncellemeyle iOS 16 ve iPadOS 16 için desteğini keseceğini ortaya koydu. Bu, iPhone ve iPad kullanıcılarının Netflix uygulaması için artık yeni özellikler ve hata düzeltmeleri alamayacağı anlamına geliyor.
    Netflix, iOS 16 ve iPadOS 16 için desteği sonlandırıyor
    Netflix’in yeni özelliklerinden ve düzenli güncellemelerinden yararlanmaya devam etmek isteyen kullanıcılar, Apple cihazlarını iOS 17 veya iPadOS 17’ye güncellemek zorunda kalacak. Eğer cihazınız güncelse, herhangi bir sorun yaşamayacaksınız. Bu karar doğruysa iPhone X, iPhone 8, iPhone 8 Plus ve bazı eski iPad modelleri artık Netflix güncellemesi almayacak. Bu da bu cihazlardaki kullanıcıların, uygulamanın eski sürümlerini kullanmak zorunda kalacağı anlamına geliyor. Yani yeni özelliklere erişim mümkün olmayacak. Netflix desteğini kaybetmesi beklenen iPhone ve iPad modelleri:
    • ‌iPhone‌ 8
    • ‌iPhone‌ 8 Plus
    • ‌iPhone‌ X
    • ‌iPad Pro‌ (1. nesil)
    • ‌iPad‌ (5. nesil)
    Gelen bilgilere göre, Netflix’in iOS 16 ve iPadOS 16 desteğini sonlandıracağı güncelleme yakında yayımlanacak, ancak kesin bir tarih henüz paylaşılmadı. Alınan bu karar sonrası toplulukta ve sosyal medyada ciddi tepkiler oluştu. Bu anlamda Netflix’in verdiği bu karardan geri adım atmayacağı şimdilik belirsiz.

    iPad’iniz Açılmadığında Yapmanız Gerekenler

    iPad’inizin açılmaması can sıkıcı bir durum olabilir ve genellikle basit işlemlerle çözülür. Ancak, bazı durumlarda standart yöntemler yetersiz kalabilir. iPad’iniz Açılmadığında Yapmanız Gerekenler başlıklı bu makalede, iPad’inizin açılmaması durumunda deneyebileceğiniz az bilinen yöntemleri ve tekniklerden bahsedeceğim.
    iPad sorunlarını çözmek için kullanabileceğiniz yöntemleri sıralayarak devam edelim.

    Donanım Sorunlarını Giderme

    iPad’inizin açılmaması, donanım sorunlarından kaynaklanabilir. Bu durumda, donanım bileşenlerini kontrol etmek önemlidir:
    • Ekran Bağlantıları: Ekran bağlantılarının gevşemesi veya hasar görmesi, ekranın açılmamasına neden olabilir. Bu genellikle profesyonel bir teknisyen tarafından kontrol edilmelidir. Cihazınızı yetkili bir servise götürerek ekran ve iç bileşenlerin durumunu kontrol ettirebilirsiniz. 
    • Şarj Portu Temizliği: Şarj portu toz ve kir birikimi nedeniyle düzgün çalışmayabilir. Kuru bir fırça veya basınçlı hava ile şarj portunu yavaşça temizleyebilirsiniz. Bu işlemle şarj kablosu girişi temizlenen iPad, şarj olduktan sonra sorunsuz çalışmaya devam edecektir. 

    Sıcaklık ve Çevresel Faktörler

    Cihazın çevresel koşullardan etkilenip etkilenmediğini kontrol etme:
    • Aşırı Sıcaklık: iPad’ler aşırı sıcak veya soğuk ortamlarda düzgün çalışmayabilir. Cihazın normal sıcaklık koşullarında çalıştığından emin olmanız ve eğer ortam çok sıcaksa soğumasını beklemeniz gerekir. 
    • Nem: Nem, cihazın iç bileşenlerine zarar verebilir. iPad’inizi kuru ve iyi havalandırılmış bir ortamda bırakın. Cihaz nemli ortamda bırakılmışsa, havalandırılmış bir ortamda kurumasını beklemelisiniz. 

    Yazılım Sorunlarını Giderme

    Yazılım sorunları, cihazın açılmamasına neden olabilir. Bu durumda, daha az bilinen yöntemleri deneyebilirsiniz:
    • Tuş Kombinasyonları ile Yeniden Başlatma: Standart yeniden başlatma yöntemlerinin dışında, bazı iPad modelleri farklı tuş kombinasyonlarıyla yeniden başlatılabilir. Örneğin, bazı modellerde ses açma düğmesine ve güç düğmesine aynı anda basmak gerekebilir. Modelinize özel kombinasyonları araştırabilirsiniz. 
    • Sistem Güncellemelerini Kontrol Etme: Eğer cihazınız bir şekilde başlıyorsa ancak ekran sorunu yaşıyorsanız, iPad’inizin yazılımını güncelleyerek olası bir yazılım hatasını giderebilirsiniz. Güncellemeleri bir bilgisayar aracılığıyla iTunes veya Finder üzerinden yapabilirsiniz. 

    Şarj Problemleri İçin Alternatif Yaklaşımlar

    Şarj problemi, iPad’in açılmamasına neden olabilir. Bu durumda şunları deneyebilirsiniz:
    • Alternatif Güç Kaynağı Kullanma: Şarj cihazınızın veya kablonuzun bozulmuş olabileceğini göz önünde bulundurarak farklı bir şarj cihazı ve kablo kullanarak deneme yapabilirsiniz. Ayrıca, farklı bir priz veya güç kaynağı da deneyebilirsiniz.
    • Şarj Cihazı ve Kabloyu Yeniden Test Etme: Şarj cihazınızı ve kablonuzu diğer cihazlarla test ederek çalışıp çalışmadığını kontrol edin. Bu, sorunun gerçekten iPad’inizde olup olmadığını anlamanıza yardımcı olacaktır. 

     Apple’ın Gizli Kurtarma Araçlarını Kullanma

    Apple, bazı gizli kurtarma araçlarına ve yöntemlere sahiptir:
    • Apple Diagnostics: Eğer iPad’iniz bir şekilde başlıyorsa, Apple Diagnostics aracını kullanarak donanım sorunlarını test edebilirsiniz. Cihazınızın açılması durumunda, Apple Diagnostics ile donanım testleri yaparak arızayı belirleyebilirsiniz.
    • Apple’ın Online Destek Araçları: Apple, bazı özel online destek araçları ve rehberler sunar. Apple Destek’in web sitesinde, cihazınızın modeline ve yaşadığınız soruna özel rehberler bulabilirsiniz.

    Profesyonel Yardım Almak

    Son çare olarak, profesyonel yardım almak her zaman en iyi seçenektir:
    • Yetkili Servis Merkezleri: Apple’ın yetkili servis merkezlerinde, cihazınızın daha detaylı bir şekilde incelenmesi mümkündür. Bu merkezler, cihazınızın iç bileşenlerine dair daha derinlemesine analizler yapabilir.
    • Apple Care veya Garantiler: Cihazınız garanti kapsamında ise, Apple Care hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Garantinizin devam edip etmediğini kontrol ederek, ücretsiz onarım veya değişim talep edebilirsiniz.
    iPad’inizin açılmaması, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve bazı durumlarda standart yöntemler yetersiz kalabilir. Donanım, çevresel koşullar, yazılım sorunları ve şarj problemleri gibi farklı faktörleri göz önünde bulundurarak, daha az bilinen yöntemleri ve teknikleri deneyebilirsiniz. 
    x takip için @salihertugrul

    LC Waikiki, VDP Projesi ile Üç Boyutlu Tasarım Devrimini Başlattı

    0

    LC Waikiki, Sanal Tasarım ve Planlama (Virtual Design and Planning -VDP) projesi ile dijital dönüşüm sürecinde önemli bir adım attı. İç kaynaklarla geliştirilen uygulama sayesinde ürün planlamadan tasarıma, mağazalardaki ürünlerin konumlamasından üretim süreçlerine kadar pek çok aşama üç boyutlu ortama taşınıyor.

    Dijitalleşmeyi yalnızca teknolojik bir gelişme değil, aynı zamanda iş süreçlerinin, müşteri
    ilişkilerinin ve organizasyonel yapının dönüşümü olarak gören LC Waikiki, bu kapsamda
    önemli bir çalışma olan Sanal Tasarım ve Planlama (Virtual Design and Planning- VDP)
    projesini hayata geçirdi. Tamamen iç kaynaklarıyla hazırladıkları ve hayata geçirdikleri VDP ile LC Waikiki, ürün planlama, üretim ve tasarım süreçlerini sanal bir ortama taşıyarak, üç
    boyutlu şekilde yürütülmesini sağlıyor.

    Planlamanın 2 boyutlu dünyası, perakendenin 3 boyutlu dünyasına entegre ediliyor
    VDP, ürün planlama ve tasarım süreçlerinin 3 boyutlu oyun motoru kullanılarak sanal bir
    ortama taşınması hedefi ile geliştirilmiş ve tamamen LC Waikiki kaynakları ile tasarlanmış bir yazılım. VDP ile 3 boyutlu bir dünyada üretim süreçleri yürütebiliyor, ürünler 3 boyutlu
    dünyada görülebiliyor. Ayrıca mağazaları da 3 boyutlu olarak görüntüleyebiliyor, bu sayede
    sezon öncesinde yapılan planların mağazada, gerçek ünitelerde nasıl gözükeceği önden test
    edilebiliyor. Bu doğrultuda VDP ile planlamanın 2 boyutlu dünyası, ürün ve perakendenin 3
    boyutlu dünyasına entegre ediliyor. Bunu yaparken algoritmaların ve yapay zekanın
    yetkinliklerini kullanan LC Waikiki, VDP içinde bir ürünün nasıl gözükeceğini ya da ürüne ek
    görsel özellikler eklemeyi, üretken yapay zeka kullanarak yapabiliyor.

    VDP ile hataya yer yok!

    Sezon öncesinde ürünleri 3 boyutlu dünyada görebilmenin olası hataları önlemek açısından iş sonuçlarının kalitesini artırdığını belirten LC Waikiki Dijital Dönüşüm ve Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü​ Şerafettin Özer, “Sektörümüzün yapısı, ürünlerimizin çoğunun siparişinin satış döneminin çok öncesinde verilmesini gerektiriyor. Bu sebeple mağaza bazlı yapılacak tasarım ve planlama aktivitelerinin hatadan olabildiğince ayrıştırılması maliyet ve kar açısından bizim için vazgeçilmez olabiliyor. Süreçlerimize adapte ettiğimiz, Türkiye’de bir ilk
    olan VDP projemiz ile mağazalarda görsel düzenlemeden, ürün tasarımına iş süreçlerimize ve müşteri deneyimini artırmamıza büyük katkı sağlayacak” diyor.

    “Operasyonel verimlilik artacak”

    Yapay zekâ, bulut bilişim, büyük veri analitiği ve e-ticaret platformlarının entegrasyonu gibi
    alanlarda attıkları adımların hem müşteri deneyimini geliştirmelerine hem de operasyonel
    verimliliği artırmalarına olanak sağladığına değinen Özer, özellikle müşteri beklentilerine
    hızla cevap verebilen pazaryeri platformları ve 3D ürün tasarımı gibi inovasyonların, dijital
    dönüşüm sürecinde önemli avantajlar sunduğunu belirtti. Tüm bu çalışmalara ek olarak 800
    kişilik teknoloji ekipleriyle yapay zeka özelindeki projelere devam ettiklerini söyleyen Özer,
    üretken yapay zeka kabiliyetlerini geliştirerek iş süreçlerinde optimizasyon ve yalınlaşmayı
    sağlama, maliyet iyileştirme ve verimlilik çalışmalarına devam edeceklerini ifade etti.

    KOBİ’lere fidye tuzağı!

    0

    ESET araştırmacıları, CosmicBeetle tehdit grubunun son faaliyetlerini haritalandırarak yeni ScRansom fidye yazılımının konuşlandırıldığını belgeledi ve diğer köklü fidye yazılımı çeteleriyle bağlantılarını keşfetti. CosmicBeetle, özellikle Avrupa ve Asya’daki küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ’ler) fidye yazılımı yayıyor. Siber suçluların Türkçe fidye notu ve mail adresleri kullanmaları bu zararlı yazılımın ardında bir Türk mü var şüphesi uyandırdı.

    ESET Research, tehdit aktörünün sızdırılan LockBit oluşturucusunu kullandığını ve LockBit’in fidye yazılımı itibarından yararlanmaya çalıştığını gözlemledi. LockBit’in yanı sıra ESET, CosmicBeetle’ın muhtemelen Mart 2024’ten bu yana aktif olan ve hızla artan faaliyetleriyle yeni bir fidye yazılımı çetesi olan hizmet olarak fidye yazılımı aktörü RansomHub’ın yeni bir iştiraki olduğuna inanıyor.

    CosmicBeetle’ın son faaliyetlerini analiz eden ESET araştırmacısı Jakub Souček, “Muhtemelen sıfırdan özel fidye yazılımı yazmanın getirdiği zorluklar nedeniyle CosmicBeetle temel fidye yazılımındaki sorunları maskelemek ve kurbanların ödeme yapma şansını artırmak için LockBit’in itibarından yararlanmaya çalıştı“ dedi.” Buna ek olarak, yakın zamanda ScRansom ve RansomHub yüklerinin sadece bir hafta arayla aynı makineye yerleştirildiğini gözlemledik. RansomHub’ın bu şekilde çalıştırılması, ESET telemetrisinde gördüğümüz tipik vakalara kıyasla çok sıra dışıydı ancak CosmicBeetle’ın çalışma yöntemine oldukça benziyordu. RansomHub’ın halka açık sızıntıları olmadığından bu durum, CosmicBeetle’ın onların yeni bir iştiraki olabileceğine inanmamıza yol açıyor” diye ekledi.

    CosmicBeetle, muhtemelen son birkaç yılın en kötü şöhretli fidye yazılımı çetesi olan ve kısa süre önce çökertilen LockBit’i taklit ederek bu sorunları kısmen ele almaya ya da daha doğrusu gizlemeye çalıştı. LockBit adını kullanarak kurbanları ödeme yapmaya daha kolay ikna etmeyi umuyordu. CosmicBeetle ayrıca Türkçe fidye notu içeren özel örneklerini oluşturmak için sızdırılan LockBit Black builder’ı kullandı. Zaufana Trzencia Strona analistleri yakın zamanda CosmicBeetle hakkında bir blog yazısı yayımlayarak CosmicBeetle’ı gerçek bir kişiye – bir Türk yazılım geliştiricisine – atfetmiş olsalar da ESET araştırmacıları bu atfın doğru olduğunu düşünmüyor.

    Saldırıdan etkilenen sektörler: Üretim, ilaç, hukuk, eğitim, sağlık, teknoloji, konaklama-eğlence, finansal hizmetler ve yerel yönetimler…

    CosmicBeetle hedeflerine saldırmak için genellikle kaba kuvvet yöntemlerini benimser. Bunun yanı sıra bilinen çeşitli güvenlik açıklarını da kötüye kullanır. Dünyanın dört bir yanındaki her türlü dikey sektörden küçük ve orta ölçekli işletmeler, bu tehdit aktörünün en yaygın kurbanlarıdır çünkü etkilenen yazılımı kullanma olasılığı en yüksek olan veya sağlam yama yönetimi süreçlerine sahip olmayan kesim budur. ESET Research, KOBİ’lere yönelik saldırıları şu sektörlerde gözlemledi: Üretim, ilaç, hukuk, eğitim, sağlık, teknoloji, konaklama-eğlence, finansal hizmetler ve bölgesel yönetim.

    ScRansom şifrelemenin yanı sıra etkilenen makinedeki çeşitli işlemleri ve hizmetleri de öldürebilir. CosmicBeetle ilginç hedefleri tehlikeye atmayı ve onlara büyük zarar vermeyi başarmış olsa da ScRansom çok karmaşık bir fidye yazılımı değildir. Bunun nedeni çoğunlukla CosmicBeetle’ın fidye yazılımı dünyasında olgunlaşmamış bir aktör olması ve ScRansom’un dağıtımında yaşanan sorunlardır. ScRansom’dan etkilenen ve ödeme yapmaya karar veren kurbanlar dikkatli olmalıdır.

    ESET Research, CosmicBeetle tarafından son şifreleme şeması için kullanılan bir şifre çözücü elde etmeyi başardı. ScRansom sürekli geliştiriliyor, bu da fidye yazılımları için asla iyi bir işaret değil. Şifreleme (ve şifre çözme) sürecinin aşırı karmaşıklığı hatalara açık ve tüm dosyaların geri yüklenmesini şüpheli hale getirir. Başarılı bir şifre çözme işlemi, şifre çözücünün düzgün çalışmasına ve CosmicBeetle’ın gerekli tüm anahtarları sağlamasına bağlıdır ve bu durumda bile bazı dosyalar tehdit aktörü tarafından kalıcı olarak yok edilebilir. En iyi senaryoda bile şifre çözme işlemi uzun ve karmaşıktır.

    En az 2020’den beri aktif olan CosmicBeetle, ESET araştırmacılarının 2023’te keşfettiği bir tehdit aktörüne verdiği isimdir. Bu tehdit aktörü en çok ScHackTool, ScInstaller, ScService ve ScPatcher’dan oluşan ve genellikle Spacecolon olarak adlandırılan özel Delphi araçları koleksiyonunu kullanmasıyla biliniyor.

    Sosyal Medyada Etkileşiminizi Artırmanın Yeni Yolları

    Doğru içerik türleri ve güncel stratejilerle sosyal medyada etkileşiminizi artırmanın yeni yollarını keşfetmeye ne dersiniz?

    iPhone 16’ya erken rakip: İşte o telefon!

    0

    OnePlus 13, Snapdragon 8 Gen 4 işlemcisiyle Geekbench testlerinde dikkat çeken sonuçlar elde etti. Tek çekirdek performansında 3.236, çoklu çekirdek performansında ise 10.049 puan alan cihaz, Snapdragon 8 Gen 3’e kıyasla yüzde 40’lık bir performans artışı sunuyor. Qualcomm’un yeni Oryon çekirdeklerinin sağladığı hız ve verimlilik de bu sonuçlarla bir kez daha doğrulanmış durumda.

    OnePlus 13, iPhone 16’ya Karşı

    Snapdragon 8 Gen 4’ün frekans değerleri ise daha önce ortaya çıkan sızıntılara göre biraz daha yüksek. İki ana çekirdek 4.32 GHz hızında çalışırken, verimlilik odaklı altı çekirdek ise 3.53 GHz hızında işlem yapabiliyor. Bu sayede, cihazın özellikle çoklu görevlerde daha üstün bir performans sunduğu görülüyor.

    Apple’ın iPhone 16’sı ise yeni A18 işlemcisiyle beklentilerin gerisinde kalmış olabilir. Sızdırılan Geekbench sonuçlarına göre, iPhone 16 tek çekirdekte 3.114, çoklu çekirdekte ise 6.666 puan aldı. Bu değerler, iPhone 15’in A17 işlemcisiyle karşılaştırıldığında tek çekirdek performansında küçük bir artış sunarken, çoklu çekirdek performansında beklenen sıçramayı yapamamış gibi görünüyor.

    OnePlus 13, performansıyla iPhone 16'yı ezebilir! - SDN

    Bu test sonuçlarına göre, OnePlus 13’ün Snapdragon 8 Gen 4 işlemcisi, çoklu çekirdek performansı açısından iPhone 16’ya göre ciddi bir üstünlük sağlamış durumda. Qualcomm’un yeni işlemcisinin sunduğu bu güç, özellikle yüksek performans gerektiren görevlerde Apple’ın A18 işlemcisini geride bırakabilir.

    Ancak bu fark, Apple’ın A18 Pro işlemcisine sahip iPhone 16 Pro ve Pro Max modelleri ile kapanabilir. Apple’ın iddialarına göre A18, önceki nesil A16’ya göre %30 daha hızlı bir CPU ve %40 daha hızlı bir GPU sunuyor. Ancak şu anki Geekbench sonuçları, bu iddiaların tam olarak karşılanmadığını gösteriyor.

    iPhone 16 Pro ve Pro Max modelleriyle bu fark kapanabilir mi? Bekleyip göreceğiz. Ancak şu an itibarıyla OnePlus 13, piyasanın ortasına adeta bomba gibi düşeceğini gösteriyor.

    Orta segmente yeni soluk: Galaxy M55s detayları ortaya çıktı!

    0
    Samsung, orta segmente hitap eden yeni akıllı telefonu Galaxy M55s modelini piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Cihazın, Hindistan’da Galaxy F55 adıyla tanıtılan modelin yeniden isimlendirilmiş bir versiyonu olacağı öngörülüyor. Samsung, bu yeni modeliyle orta segmentteki rekabetini daha da güçlendirmeyi hedefliyor.

    Samsung Galaxy M55s’in tasarımı ve özellikleri sızdı!

    Samsung Galaxy M55s’in yüksek çözünürlüklü render görüntüleri sızdırıldı. Tasarım olarak, Galaxy F55 modeline oldukça benzeyen cihazın donanım özellikleri de büyük ölçüde aynı olacak. Galaxy M55s, selefiyle benzer bir yapıya sahip olup, orta segmente güçlü bir alternatif sunmayı planlıyor.
    Samsung Galaxy M55s Görselleri
    Sızdırılan bilgilere göre, Galaxy M55s modeli Qualcomm Snapdragon 7 Gen 1 yonga seti ile gelecek. Cihaz, 8GB RAM ve 128GB depolama alanına sahip olacak. Ayrıca, 6,67 inç boyutunda FHD+ çözünürlükte bir ekran ve 120Hz yenileme hızı sunacak. Bu özellikler, orta segmente hitap eden bir telefon için oldukça güçlü donanım anlamına geliyor. Kamera tarafında ise üçlü bir sistemle karşılaşıyoruz. Telefonun arka tarafında 50 Megapiksel ana kamera, 8 Megapiksel ultra geniş açı sensörü ve 2 Megapiksel makro lens yer alacak. Ön kamera ise selfie tutkunları için oldukça iddialı; 50 Megapiksel çözünürlüğe sahip olacak ve 4K video kaydı yapabilecek. Diğer dikkat çekici özellikler arasında 5000mAh kapasiteli bir batarya ve 45W hızlı şarj desteği bulunuyor. Cihazda ekran altı parmak izi sensörü, çift SIM desteği, WiFi 6 ve Bluetooth 5.2 gibi güncel bağlantı seçenekleri de mevcut.
    Samsung Galaxy M55
    Galaxy M55s’in global pazarda Galaxy F55 modeli ile aynı olup olmayacağı henüz netleşmiş değil. Ancak, M55 5G modelinin 540 dolardan satışa sunulduğunu hatırlarsak, M55s’in de benzer bir fiyat etiketine sahip olacağı tahmin ediliyor. Cihazın Türkiye’de satışa çıkıp çıkmayacağı ise belirsizliğini koruyor.

    Samsung S25 hangi işlemci ile gelecek? İşte son detaylar!

    0
    Samsung, 2025’in başlarında piyasaya sürmeyi planladığı Galaxy S25 serisi ile büyük bir heyecan yaratmaya devam ediyor. Ancak serinin hangi özelliklerle geleceği konusunda söylentiler hız kesmeden devam ederken, bazı konularda kafa karışıklığı da yaşanıyor. Özellikle, cihazlarda kullanılacak işlemci hakkında pek çok çelişkili bilgi ortaya atılıyor.

    Galaxy S25’in işlemci seçimi hala belirsiz: Snapdragon mı yoksa Exynos mu?

    Önceki sızıntılara göre, Galaxy S25 serisinin en güçlü modeli olan Galaxy S25 Ultra’nın Qualcomm’un Snapdragon 8 Gen 4 işlemcisiyle geleceği düşünülüyordu. Fakat daha sonra tüm S25 modellerinin Snapdragon 8 Gen 4 ile donatılacağı ve Exynos işlemcilerin yalnızca belirli modellerde kullanılacağı öne sürüldü. Bu durum, piyasadaki beklentileri karıştırmaya başladı. Bu görselin Alt özniteliği boş. Dosya adı: galaxy-s25-ultra-islemci-exynos-snapdragon1.jpg Ancak, son gelen haberler bu spekülasyonları daha da artırıyor. Özellikle SamMobile tarafından yayınlanan raporlar, Samsung’un Exynos 2500 işlemcisini test etmeye başladığını ortaya koydu. Bu test edilen cihazın Galaxy S25 modeli olup olmadığı belirsiz olsa da, söylentiler bu yönde. Fakat bu sadece bir prototip cihaz olabilir ve nihai sürümde farklı bir işlemci kullanılabilir. Samsung, bu konuda net bir açıklama yapmadığı için teknoloji dünyasında tartışmalar sürüyor.

    Galaxy S25 Ultra tasarımı daha önce görülmemiş bir stil mi benimsiyor?

    İşlemci belirsizliği devam ederken, Galaxy S25 modellerinin tasarımı da teknoloji tutkunları arasında büyük merak konusu. Sızdırılan render görüntülerine bakıldığında, özellikle Galaxy S25 Ultra’nın, çerçeve tasarımında Apple’ın iPhone modellerine benzer bir yol izlediği görülüyor. Aynı zamanda, Google’ın da Pixel 9 serisinde bu tarz bir tasarım benimsemiş olduğu konuşuluyor. Samsung’un bu yeni tasarım anlayışı, pazarda nasıl bir etki yaratacak merakla bekleniyor.
    samsung-galaxy-s25-snapdragon-exynos
    Tüm bu belirsizliklere rağmen, Samsung’un birkaç ay içinde yeni modelleri tanıtarak, kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırması bekleniyor. Özellikle Galaxy S25 serisinin hangi işlemciyle piyasaya sürüleceği ve tasarım açısından ne gibi yenilikler sunacağı, kullanıcıların merakla beklediği konular arasında yer alıyor. Resmi lansman öncesinde ortaya çıkan bu karmaşık bilgiler teknoloji dünyasında büyük bir ilgi uyandırmış durumda. Sizce Galaxy S25 serisi hangi işlemciyle daha başarılı olur? Düşüncelerinizi bizimle paylaşın.

    IFA 2024’ün Öne Çıkanları

    IFA (Internationale Funkausstellung), dünya genelinde teknoloji severlerin heyecanla beklediği en büyük ve en prestijli fuarlardan biri olarak her yıl Berlin’de düzenleniyor. 1924 yılından bu yana teknoloji dünyasının kalbinin attığı bu etkinlik, tüketici elektroniği, ev aletleri ve yenilikçi teknolojilere ev sahipliği yaparak teknoloji devlerinin en son ürünlerini ve geleceğe yönelik vizyonlarını tanıttığı bir platform haline gelmiştir. Özellikle son yıllarda, akıllı ev sistemlerinden giyilebilir teknolojilere, yapay zeka destekli cihazlardan robotlara kadar birçok yenilik bu fuarda ilk kez tanıtılıyor.

    2024 yılına geldiğimizde ise IFA, yine devrim niteliğinde ürünlerle teknoloji dünyasını sarsmaya devam ediyor. Bu yılın etkinliğinde, katlanabilir akıllı telefonlar, yenilikçi ev aletleri ve gelişmiş oyun cihazları gibi birçok dikkat çekici teknoloji sergilendi. IFA 2024, katılımcılara geleceğin teknolojilerini yakından deneyimleme fırsatı sunarak Berlin’i teknoloji meraklıları için bir cazibe merkezi haline getirdi.

    İşte IFA 2024’ün öne çıkan en iyi teknolojileri.

    Asus Zenbook S 14 Asus, Intel’in en yeni Lunar Lake işlemcilerini Zenbook S 14 modeliyle sunuyor. Sadece 1.13 kg ağırlığında ve 10.9 cm kalınlığındaki bu cihaz, taşınabilirliği performansla birleştiriyor. Intel Core Ultra 9 işlemciye kadar yükseltilebilen bu laptop, 2880 x 1800 çözünürlüğünde 120 Hz OLED ekranı ve Thunderbolt 4 bağlantısı ile her türlü görevi yerine getirebilecek kapasitede. Ayrıca, çizilmeye dayanıklı ve parmak izi tutmayan “Ceralüminyum” yapısıyla dikkat çekiyor. 72Wh’lik büyük pili, iki güne kadar kullanım sunmayı vaat ediyor.

    Asus Zenbook S 14
    Asus Zenbook S 14

    Acer Nitro Blaze 7 Acer, el konsolları yarışına Nitro Blaze 7 ile katılıyor. 7 inç 1080p IPS ekranı ve 144 Hz yenileme hızıyla oyunları net ve akıcı hale getiriyor. AMD Ryzen 7 8840HS işlemci, 16 GB RAM ve 2 TB SSD depolama seçenekleriyle güçlendirilmiş bu cihaz, uzun oyun seansları için ideal. Henüz fiyatı açıklanmamış olsa da, Acer’ın bu hamlesi taşınabilir oyun dünyasında rekabeti kızıştıracak gibi görünüyor.

    Acer Nitro Blaze 7
    Acer Nitro Blaze 7

    Ninja Luxe Cafe Kahve severler için Ninja’nın Luxe Cafe makinesi, evde barista kalitesinde kahve yapmayı mümkün kılıyor. Espresso, süt bazlı içecekler, soğuk kahve ve filtre kahve hazırlayabilen bu cihazın en büyük özelliği, Barista Assist teknolojisi ile öğütme, sıcaklık ve basınç ayarlarını optimize etmesi. Özelleştirilebilir süt programları ile latte’den soğuk köpüğe kadar birçok içecek hazırlamak mümkün.

    Honor Magic V3 Honor’un katlanabilir amiral gemisi Magic V3, 5 Eylül’de küresel pazarda satışa çıkıyor. Kapalıyken 9.2 mm, açıldığında ise sadece 4.35 mm kalınlığında olan bu cihaz, tablet ve telefon işlevselliğini mükemmel bir dengeyle sunuyor. Qualcomm Snapdragon 8 Gen 3 işlemci ile güçlendirilen Magic V3, 50 MP ana sensör ve 50 MP periskop telefoto lensli kamera sistemi ile de dikkat çekiyor.

    Technics SC-CX700 Technics’in yeni kablosuz hoparlör sistemi, hem ses kalitesi hem de bağlantı seçenekleriyle göz dolduruyor. HDMI ARC, fono girişleri ve dahili yayın yetenekleriyle donatılan bu hoparlör, Spotify, Tidal, Qobuz ve Amazon Music gibi platformlarla uyumlu. Mikro fiber kaplama ve şık tasarımı ile hem göze hem kulağa hitap ediyor.

    XGIMI MoGo 3 Pro XGIMI’nin taşınabilir projektörü MoGo 3 Pro, sadece 1.3 kg ağırlığıyla dikkat çekiyor. 450 ISO lümen parlaklıkla 120 inç büyüklüğünde 1080p görüntü sunabilen bu cihaz, 130 derece eğimli standı ve otomatik odaklama özellikleri ile her ortamda rahatlıkla kullanılabiliyor. Harman Kardon hoparlörleri ve Google TV entegrasyonu da cabası.

    Lenovo IdeaPad Twist Concept Lenovo’nun IdeaPad Twist konsepti, yapay zeka destekli otomatik dönen menteşesi ile öne çıkıyor. Sesli komutlarla açılabilen ve ekran pozisyonunu ayarlayabilen bu 2’si 1 arada cihaz, kullanıcının hareketlerini izleyerek en uygun izleme açısını sağlıyor. Ayrıca, panoramik çekimler yapabilen web kamerası ile dikkat çekiyor.

    Roborock Qrevo Slim Roborock’un Qrevo Slim modeli, yalnızca 8.2 cm yüksekliği ile robot süpürge tasarımını yeniden şekillendiriyor. 11.000Pa emiş gücü ve gelişmiş 3D haritalama özellikleri ile mobilyalar arasında rahatlıkla dolaşabilen bu cihaz, evcil hayvan dostu özellikleriyle de fark yaratıyor.

    TCL X11 Serisi TCL’in yeni X11 Serisi QD-Mini LED TV’si, 6500 nit parlaklıkla göz kamaştırıyor. 4K HDR Premium ekranı, Dolby Vision IQ ve HDR10+ desteği ile her sahneyi bir sanat eserine dönüştürüyor. Bang & Olufsen iş birliği ile geliştirilmiş ses sistemi ve 240Hz Game Accelerator gibi özellikler, oyun severleri de memnun edecek.

    Samsung Galaxy Book5 Pro 360 Samsung’un yeni 2’si 1 arada dizüstü bilgisayarı Galaxy Book5 Pro 360, Intel Core Ultra işlemcileri ve 120 Hz yenileme hızına sahip Dynamic AMOLED 2X dokunmatik ekranı ile dikkat çekiyor. S Pen desteği sunan bu cihaz, Dolby Atmos hoparlörleri ve AI hızlandırmalı görevler için Galaxy AI desteğiyle Samsung hayranlarının gözdesi olacak.

    Midea Washbot Midea’nın Washbot cihazı, bir çamaşır makinesi ile robot süpürge ve paspası birleştiriyor. Yapay zeka destekli bu yenilikçi cihaz, yalnızca bir su bağlantısı ile hem çamaşır yıkama hem de temizlik işlevlerini bir araya getiriyor. Kendi kendini temizleyen yerleştirme istasyonu ve su tanklarıyla manuel müdahaleye ihtiyaç duymuyor.

    Twelve South PlugBug Twelve South’un PlugBug şarj cihazı, kaybolmayacak bir aksesuar. 50W iki portlu veya 120W dört portlu versiyonları ile gelen bu şarj cihazı, iPhone’unuzla “Find My” desteği sayesinde izlenebiliyor. Ayrılma uyarıları ve küresel seyahat için değiştirilebilir fişlerle donatılan PlugBug, teknoloji meraklıları için mükemmel bir yol arkadaşı.