Samsung’un WindFree™ klimaları benzersiz Rüzgârsız Serinlik teknolojisini evlere getirirken, siyah şıklığını tercih eden tüketicileri de unutmadı. WindFree™ klimalar, alternatif renk seçeneği ve gelişmiş AI soğutma özelliklerine ek olarak tüketicileri enerji tasarrufu konusunda da yalnız bırakmıyor.
Samsung Electronics, yazın en sıcak aylarına girdiğimiz bu günlerde, klima alırken üşütmeyen konforlu serinlik, akıllı özellikler ve enerji tasarrufu gibi premium özelliklerin yanında, evlerinin dekorasyonuyla uyumlu bir tasarım yorumu arayanlar için WindFree™ Premium klima modelinde siyah renk seçeneği sunuyor. WindFree™ Premium Black klima, göz alıcı siyah şıklığıyla beraber sıcak havalarda serinlemenin konforlu ve tasarruflu yolunu kullanıcılara sunuyor.
AI özellikleriyle akıllı ve zahmetsiz serinlik sunuyor
WindFree™ Premium Black Klima modeli, havayı on binlerce mikro hava deliğinden yumuşak ve sessizce dağıtarak “durgun hava” ortamı yaratan WindFree™ teknolojisi rahatsız edici doğrudan rüzgârı engelleyerek otomatik olarak optimize edilmiş bir serinlik sunuyor. Ayrıca Yapay Zekâ Özellikli Soğutma Teknolojisi sayesinde soğutma tercihlerinize dinamik olarak uyum sağlıyor. Samsung WindFree™ Premium Black Klima, SmartThings uygulaması sayesinde mobil cihazlar üzerinden her yerden kontrol edilebiliyor ve izlenebiliyor. Ayrıca Yapay Zeka (AI) özelliği sayesinde kullanım tercihlerini öğrenerek kullanıcı tercihlerine uygun en iyi ayarları önerebiliyor. Optimum koşulları korumak için tercih edilen sıcaklık seviyesine göre en uygun modlar arasında geçiş de yapabiliyor.
WindFree™ Rüzgârsız Serinlik teknolojisi sayesinde yüzde 77’ye varan enerji tasarrufu
Klima, WindFree™ modunda çalışırken, ‘Hızlı Soğutma’ moduna kıyasla yüzde 77’ye kadar daha az enerji tüketerek tasarruf sağlıyor. WindFree™ Premium Black tüm bu özellikleriyle; içinde bulunduğumuz aylarda artan yaz sıcaklarında konforlu serinlik, gelişmiş bağlantı özellikleri, enerji tasarrufu ve siyahın benzersiz estetiğini arayanlara hitap ediyor.
Rüzgârsız serinlik teknolojisine sahip Samsung WindFree™ Premium Black klima modeli hakkında daha detayı bilgi almak için Samsung Web Sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Sony, PlayStation VR 2 sahibi oyuncular için heyecan verici bir gelişmeyi duyurdu. Ağustos ayında piyasaya sürülecek yeni bir PC uygulaması sayesinde, PS VR2 kullanıcıları artık Steam platformundaki geniş VR oyun ve uygulama yelpazesine erişebilecek.
PlayStation VR 2, bilgisayar oyuncularının emrine amade…
Steam’de yayınlanan yeni uygulama, PlayStation VR2 başlığını ve Sense kontrolörlerini PC’de kullanma imkanı sunuyor. Böylece kullanıcılar, Steam’in zengin VR kütüphanesindeki tüm içerikleri deneyimleyebilecek. Uygulama aynı zamanda PC’de PS VR2 kurulumunu kolaylaştıracak ve cihaz yazılımı güncellemelerini yönetmeyi sağlayacak. Ek olarak, SteamVR kontrol paneli üzerinden oyun alanı ve ekran parlaklığı gibi çeşitli ayarları yapma olanağı da sunuluyor.
Ancak, bu yeni özellikten yararlanmak için bazı gereksinimleri karşılamak gerekiyor. Öncelikle, PS VR 2’yi PC’ye bağlamak için özel bir adaptöre ihtiyaç var. 7 Ağustos’ta satışa çıkacak olan bu adaptörün fiyatı 59.99 dolar olarak belirlendi. Bunun yanı sıra, kullanıcıların DisplayPort 1.4 uyumlu bir kablo, bir Steam hesabı ve minimum sistem gereksinimlerini karşılayan bir PC’ye sahip olmaları gerekiyor.
Her ne kadar bu yeni uygulama birçok imkan sunsa da, bazı PlayStation VR2 özellikleri PC’de kullanılamayacak. HDR, başlık titreşimi, göz takibi, uyarlanabilir tetikleyiciler ve bazı dokunsal geri bildirim özellikleri bu kısıtlamalar arasında yer alıyor. Buna rağmen, SteamVR deneyimi için kritik olan temel özellikler desteklenecek.
Bu gelişme, PS VR2 sahiplerine PC platformundaki geniş VR içerik yelpazesini keşfetme fırsatı sunuyor. Steam’in kapsamlı oyun kütüphanesi ile PlayStation VR 2’nin gelişmiş donanımının bir araya gelmesi, kullanıcılara zengin ve etkileyici bir VR deneyimi vaat ediyor.
Sonuç olarak, bu yeni uygulama PlayStation VR2’nin kullanım alanını genişletiyor ve sanal gerçeklik tutkunlarına daha fazla seçenek sunuyor. Ağustos ayında piyasaya sürülecek olan bu uygulama, VR dünyasında yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
Yüz tanıma teknolojileri güvenli kimlik doğrulama için giderek daha popüler bir araç haline geldi.
Son paylaşılan ESET Tehdit Raporu H1 2024’te ESET araştırmacıları, saldırganların yapay zekâ yüz değiştirme hizmetlerini kullanarak kendi yüzlerini kurbanlarınınkiyle değiştirmek için sahte mobil uygulamaları nasıl kullandıklarını ortaya koydu. Bu yöntem, siber suçlular tarafından kurbanların hesaplarına yetkisiz erişim elde etmek için kullanılabiliyor. Dijital güvenlik için en güçlü koruma, güvenlik yaklaşımlarının kombinasyonlarını kullanmaktan geçiyor: Örneğin, saldırıları herhangi bir zarar vermeden önce önlemek için çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA) dahil, çok katmanlı siber güvenlik teknolojileriyle yüz kimlik doğrulamasından yararlanmak.
Yeni saldırı vektörü
Günümüzde bazı finansal uygulamalar, güvenli bir kimlik doğrulama yöntemi olması açısından kullanıcıların mobil cihazlarının ön kamerasını kullanarak yüzlerinin çeşitli açılardan kısa bir videosunu kaydetmelerini gerektiriyor. Ancak kimlik hırsızlığı ve dolandırıcılık faaliyetlerini önlemek için ekstra bir güvenlik katmanı olarak tasarlanan bu uygulama, son zamanlarda siber suçlular için başka bir saldırı vektörü haline geldi. Group-IB’nin Tehdit İstihbarat birimi, Tayland için Dijital Emeklilik gibi yasal Tayland hükümet uygulamalarının bir taklidi olan ve daha önce bilinmeyen bir iOS Truva Atı GoldPickaxe.iOS keşfetti. Bu kötü niyetli uygulamalar kimlik belgeleri, SMS ve yüz tanıma verilerini topluyor. Bu kötü amaçlı yazılım ailesi ESET güvenlik çözümleri tarafından da algılanıyor. GoldPickaxe Android sürümü, resmi Google Play mağazası gibi görünen web siteleri aracılığıyla dağıtılıyor. Tehdit aktörleri iOS sürümünü dağıtmak için kurbanın iOS cihazı üzerinde tam kontrol sahibi olmalarını sağlayan bir mobil cihaz yönetimi (MDM) profili yüklemeye ikna etmek için çok aşamalı bir sosyal mühendislik planı kullanıyorlar.
Derin sahte videolar oluşturma
GoldPickaxe, yüklendikten sonra kurbandan sahte uygulamada onaylama yöntemi olarak bir video kaydetmesini istiyor. Kaydedilen video daha sonra yüz değiştirme yapay zekâ hizmetleri tarafından kolaylaştırılan deepfake videoların oluşturulması için kullanılır. Ancak hepsi bu kadar değil çünkü sahte video bir bankanın güvenlik ve kimlik doğrulama sistemlerini kandırmak için tek başına yeterli olmayacaktır. Kötü amaçlı yazılım ayrıca kurbanın kimlik belgelerini talep eder, SMS’leri engeller ve trafiği proxy sunucusu üzerinden yönlendirir. GoldPickaxe doğrudan kurbanın telefonundan yetkisiz işlemler gerçekleştirmez. Bunun yerine, kurbanın bankacılık uygulamasına otonom olarak erişmek için kurbandan gerekli tüm bilgileri toplar.
Önlem almanın önemi
Siber suçlular artık operasyonları için çağrı merkezleri, zararlı yazılımlar ve yapay zekânın kombinasyonunu kullanıyorlar bu da saldırıları için oldukça fazla çaba harcadıkları anlamına geliyor. Ancak bu, bu tür tehditlerin özellikle iyi bir önlemeyle durdurulamayacağı anlamına gelmez.
Temel farkındalık ilkeleri ile başlayalım:
Ödüller, indirimler veya GoldPickaxe örneğinde olduğu gibi emeklilik ikramiyeleri hakkındaki iddiaları her zaman doğrulamaya çalışın. Eğer gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa muhtemelen değildir.
Mobil uygulama dağıtan web sitelerine dikkat edin ve yalnızca resmi uygulama mağazalarını kullanın.
Kimlik avı web sitelerine aldanmayın.
Akıllı telefonunuzda şüpheli bir aktivite olduğunu düşünüyorsanız saygın bir güvenlik uygulaması ile güvenlik taraması yapın.
Kötü amaçlı bir uygulamayı keşfettikten sonra silin ve telefonunuzu yeniden başlatın. Android cihazınızı fabrika ayarlarına sıfırlamak gerekebilir.
Hiç kimse kimlik avına karşı yüzde 100 bağışık değildir ve BT uzmanları bile dolandırıcılıklara kanabilir. Mobil cihazınızı güvende tutmak için güvenilir bir siber güvenlik koruması kullanın. ESET, yapay zekâ, insan uzmanlığı ve önleme öncelikli yaklaşımı bir araya getiren mobil cihaz koruması ile hem tüketicileri hem de kurumsalkullanıcıları kapsıyor. ESET Mobile Security (EMS) proaktif bir yaklaşım benimsiyor ve indirme işlemi sırasında hatta yükleme gerçekleşmeden önce tehditleri algılayıp engelleyebiliyor.
Microsoft, Office 365 ve diğer hizmetlerde kullanılan Copilot yapay zeka yazılımını sürekli geliştirerek kullanıcıların üretkenliğini ve verimliliğini artırmayı hedefliyor. Bu yazıda, Microsoft Copilot’un en yeni özelliklerini ve sunduğu yenilikleri detaylı olarak inceleyeceğiz.
Akıllı Yazma Yardımcısı
Copilot, kullanıcıların yazma süreçlerini kolaylaştırmak amacıyla gelişmiş bir yazma yardımcısı sunuyor. Metni analiz ederek dil bilgisi, stil ve tutarlılık açısından iyileştirme önerilerinde bulunuyor. Karmaşık cümle yapıları basitleştirerek yazım hatalarını düzeltiliyor ve metnin okunabilirliğini artırıyor. Bu sayede, kullanıcılar daha etkili ve anlaşılır metinler oluşturabiliyor.
Konu Önerileri ve İçerik Geliştirme
Copilot, yazılan metinlere uygun konu önerileri sunarak içerik oluşturuculara büyük kolaylık sağlıyor. Blog yazarları, makale yazarları ve içerik oluşturucular, belirli bir konu hakkında daha fazla bilgi edinmek istediklerinde Copilot’un sunduğu önerilerle yeni fikirler bulabiliyor ve içeriklerini zenginleştirebiliyor. Bu özellik, kullanıcıların yaratıcı süreçlerini destekliyor ve daha kaliteli içerik üretmelerine yardımcı oluyor.
Veri Analizi ve Görselleştirme
Veri analizi ve görselleştirme, işletmelerin karar verme süreçlerini destekleyen önemli bir özellik olarak öne çıkıyor. Copilot, Excel ve diğer veri analizi araçlarıyla entegre çalışarak kullanıcıların verilerini hızlı ve etkili bir şekilde analiz etmelerine yardımcı oluyor. Büyük veri kümeleri kolayca anlamlandırılıyor ve görselleştiriliyor. Ayrıca, belirli veri kalıplarını ve trendleri tespit etmeyi kolaylaştıran analiz araçları sunuyor. Bu sayede, işletmeler daha bilinçli kararlar alabiliyor.
Toplantı ve E-posta Yönetimi
Copilot, toplantı ve e-posta yönetiminde de önemli rol oynuyor. Outlook ve Teams gibi uygulamalarla entegre çalışan Copilot, toplantı düzenlemeleri, e-posta yanıtları ve günlük programların yönetimini daha verimli hale getiriyor. Kullanıcıların e-postalarını önceliklendirerek önemli toplantıları hatırlatıyor ve toplantı notlarını otomatik olarak kaydediyor. Bu özellikler, kullanıcıların iş süreçlerini daha düzenli ve etkili bir şekilde yönetmelerine yardımcı oluyor.
Kişisel Üretkenlik Araçları
Copilot, bireysel kullanıcıların üretkenliğini artırmak için çeşitli araçlar sunuyor. Görev yönetimi, zamanlama, hatırlatıcılar ve not alma gibi özellikler sayesinde günlük işler daha düzenli bir şekilde yönetilebiliyor. Kullanıcılar, kişiselleştirilmiş önerilerle çalışma alışkanlıklarına uygun ipuçları ve stratejiler elde edebiliyor. Bu araçlar, bireysel üretkenliği artırarak kullanıcıların işlerini daha verimli şekilde tamamlamalarına olanak tanıyor.
Güvenlik ve Gizlilik
Microsoft, kullanıcı verilerinin güvenliği ve gizliliği konusunda büyük bir özen gösteriyor. Copilot, gelişmiş güvenlik protokolleri ve şifreleme teknolojileri kullanarak verileri güvende tutuyor. Ayrıca, GDPR ve diğer uluslararası veri koruma yasalarına uygun olarak veri toplama ve işleme süreçleri yürütülüyor. Bu sayede, kullanıcılar verilerinin güvende olduğundan emin olarak Copilot’u güvenle kullanabiliyor.
Microsoft Copilot, iş süreçlerini daha verimli ve etkili yönetmek için güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Akıllı yazma yardımcısı, veri analizi ve görselleştirme, toplantı ve e-posta yönetimi gibi özellikler sunarak iş dünyasında ve günlük hayatta büyük bir fark yaratıyor. Güvenlik ve gizlilik konusundaki yüksek standartları sayesinde Copilot, güvenle kullanılabiliyor. Microsoft’un bu yenilikçi aracının gelecekte de üretkenlik ve verimlilik alanında önemli gelişmelere öncülük etmeye devam edeceğini söyleyebiliriz.
Seyahat alışkanlıklarımız, teknolojinin hızla ilerlediği bu çağda köklü bir dönüşüm geçiriyor. Bu dönüşümün en çarpıcı örneklerinden biri ise, araç kiralama sektöründe yaşanıyor. Bu sektörde, kullanıcılarına benzersiz bir deneyim sunarak hızla zirveye tırmanan Yolcu360, yenilikçi yaklaşımı ve müşteri odaklı hizmet anlayışıyla adından sıkça söz ettiriyor. 2015 yılında Silikon Vadisi’nde temelleri atılan ve kısa sürede Türkiye’de büyük bir başarı elde eden Yolcu360, bugün 180 ülkede faaliyet gösteren bir dev haline geldi. Bu başarının ardındaki isim ise Yolcu360 CEO’su Umut Yıldırım. Kendisiyle, markanın global başarısını ve internet üzerinden araç kiralarken dikkat edilmesi gerekenleri konuştuk.
Yolcu360 CEO’su Umut Yıldırım
Yolcu360 hakkında bilgi alabilir miyiz?
Yolcu 360, 2015 yılında Silikon Vadisi’nde kurulduktan sonra Türkiye’de başlayan yolculuğunu dünyanın dört bir yanına taşıyarak operasyonlarını 7×24 sürdürmeyi başaran bir araç kiralama ve uçak bileti satış platformudur. Bizler bu yoldan sapmadan oluşturduğumuz Yolcu360 değerleriyle misafirlerimiz ile iletişim kuruyoruz. Her bir kampanyamızı iş ortaklarımızın ve misafirlerimizin beklenti ve isteklerini alanında uzman ekibimizle analiz ettikten sonra hayata geçiriyor ve seyahat deneyimini Yolcu360’ı tercih eden herkes için en kolay ve en avantajlı hale getiriyoruz. Misafirlerimize sağladığımız hizmetlerimizde teknolojik alt yapımızı kullanıyoruz. Teknolojik altyapımızın sağladığı kullanıcı deneyimimizi de misafir merkezi uygulamalarımız ile mükemmelleştirmeye odaklanıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada misafirlerimiz kolay araç kiralama modelinde binlerce marka ve model arasından ihtiyaç duydukları aracı, karşılaştırmalı çözümlerimizle 1 dakikanın altında kiralayabiliyor.
yolcu360 – araç kiralama
Araç kiralama yaparken tüketiciler nelere dikkat etmeli?
Biz, misafirlerimizin geri bildirimlerinden öğrendiklerimiz sayesinde, sunduğumuz hizmeti sürekli olarak geliştiren bir platformuz. Bu sayede yüzde 90 memnuniyet puanına sahip olmayı başardık. Bu bizim için mutluluk verici bir başarı. Buna dayanarak söyleyebiliriz ki dikkat edilmesi gereken en önemli iki nokta: Kullanıcılar uygulamamız üzerinden tüm işlemlerini kolayca tamamladıktan sonra doğru evraklar ile doğru zamanda aracı teslim almaya gidebilir. Bu sayede baştan sona sorunsuz bir araç kiralama deneyimi yaşayabilirler. Yolcu360 olarak, misafirlerimize 180’den fazla ülkede araç kiralama imkanı sunuyoruz ve 7×24 hizmet sunan bir seyahat platformu olmanın yanı sıra, dünyanın dört bir yanındaki misafirlerimize ana dillerinde destek sağlıyoruz. Planların her zaman değişebileceğini biliyoruz ve bu yüzden, esnek iade/değişim politikaları sunuyoruz. Yüzde 100 koşulsuz iade garantisi vererek, misafirlerimizin yanında olduğumuzu onlara her an ve her yerde hissettiriyoruz. Son olarak misafirlerimizin siber dolandırıcılık süreçlerine karşı da son derece dikkatli olması gerekiyor.
Kiralama işi tüm dünyada büyüyor. Siz bu alanın dünyada ve Türkiye’de durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mobilite ve seçenek özgürlüğü, çağımızda birçok davranışı köklü bir şekilde dönüştürmeye devam ediyor. Bu değişim, araç kiralama sektöründe de kendini net bir şekilde gösteriyor; fakat bu alandaki değişimler, siyah ile beyaz kadar keskin çizgilerle ayrılmış değil. Çeşitli faktörler, bu talebin artmasına katkıda bulunuyor. Bizler, sektördeki son trendleri ve tüketici davranışlarını yakından takip ederek insani, coğrafi birçok kritere göre ihtiyaçlara yönelik yenilikçi çözümler sunma gayreti içerisindeyiz. Dünya genelinde ve özellikle Türkiye’de, bölgesel farklılıklara rağmen, araç kiralamada öne çıkan en büyük motivasyonun kolaylık olduğunu görüyoruz. İnsanlar, günlük işlerini kolayca halledebildikleri bir dünyada, araç kiralamayı da aynı şekilde kolay ve erişilebilir bulmak istiyor. Türkiye, bu küresel eğilimleri hızla benimseyen ve sektörel uyum konusunda öncü ülkeler arasında yer alıyor. Son yıllarda, kullanıcıların artan istekleri doğrultusunda pazar kendini yeniden şekillendiriyor ve bu da sektördeki büyümeyi tetikliyor. Araç kiralama Türkiye’de $500M’un üzerinde dünyada ise $120Milyar büyüklüğünde bir sektördür ve 100 yıllık bir sektör olmasına rağmen hala her yıl %10 oranında büyümesine devam etmektedir.
Araç kiralama fiyatları
Araç kiralama işinin geleceğine yönelik öngörüleriniz nedir?
Kiralama işinin geleceğinde de gençler ve Z kuşağı var. Bu işi ve trendleri geliştiren de onlar olacak. Araç kiralama ve seyahat etme bütünsel bir şekilde ele alınmalı. Erişim ve sahiplik kavramları değişiyor. İstedikleri noktaya varmak için beklemede kalan bir nesil değil kendi çözümlerini yaratan bir nesilden bahsediyoruz. Kendi taleplerini gerçekleştirirken hızlılar, çözümcüler ve etraflarına duyarlılar. Biz de bu trendleri onlarla sahiplenmeli, teknolojimizi buna göre güncel tutup yolculuklarında yanlarında olmalıyız. Sektör büyürken hem mevcut misafirlerini hem de yeni jenerasyonu analiz edebilmiş markaları en yukarıda görmeye devam edeceğiz.
Sizin pazardaki yeriniz nedir?
Yolcu360, Türkiye’de araç kiralama denildiğinde akla ilk gelen marka. Biz misafirlerimizin yanında olmaya, onlara en iyi hizmeti sunmaya odaklanmaya devam edeceğiz. Çünkü koşulsuz misafir memnuniyeti bizim ana odağımız. Biz her ne iş yaparsak yapalım değişmeyecek tek şey bu olacak.
Biz hem Türkiye’de hem de dünyanın 180 ülkesinde misafirlerimize hizmet veriyoruz. Araç kiralama yapmak isteyen 5 kişiden 4’ü sitemize mutlaka uğruyor ve en az 1 kere de kullanmış oluyor. Misafirlerimizin 1 dakikada araç kiralayabilmesi, istediği aracı istediği noktadan karşılaştırma yaparak seçebilmesi ve yolculuğu boyunca bizden tam bir misafir desteği alabilmesi çok kıymetli. Bugün sahip olduğumuz yüksek memnuniyet skorumuz da bunu açıkça gösteriyor.
Şu an kahvenizi içerken 2 ay sonraki tatiliniz için havalimanından teslim alacağınız aracı Yolcu360 ile kiralayabiliyorsunuz ve kahvenizi keyifle içmeye devam ediyorsunuz. Ancak biz bunu daha da kolaylaştırmak, misafirlerimiz için daha avantajlı hale getirmek için ürünümüzü geliştiriyoruz. Çok yakında yeni özelliklerimizi ve servislerimizi misafirlerimizle buluşturacağız.
Yolcu360’ın 2024 ajandasında yer alan hedefleri nelerdir?
İçinde bulunduğumuz 2024 yılı için hedeflerimizi üç ana başlıkta topladık. Bunlar:
– Sektörel Liderlikteki Başarıyı Sürdürme
2024 yılında da Türkiye’de lider konumumuzu sürdürmeyi hedefliyoruz. Bu, misafirlerimize en iyi hizmeti sunmaya ve sektördeki yeni trendlere hızla adapte olmaya devam ederek gerçekleşecektir. Pazardaki değişimlere uyum sağlamak için sürekli olarak operasyonlarımızı iyileştirecek ve rekabeti yakından takip edeceğiz.
– Global Arenada Büyüme ve Uluslararası Varlığımızı Güçlendirme
2024 yılında yurt dışındaki pazarlara daha fazla odaklanarak uluslararası varlığımızı güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Teknolojik altyapımızın küresel anlamda iyi olması da yurt dışı pazarlarda başarılı olmamızın önünü açıyor.
– Koşulsuz Misafir Mutluluğunun Sürdürülmesi
2024’te koşulsuz misafir memnuniyetini zirvede tutma odaklı çalışacağız. Misafir geri bildirimlerini sürekli analiz edecek, hizmet kalitemizi artırarak beklentileri aşacağız. Muhtemel oluşabilecek sorunları hızla çözüme kavuşturduk. Bunlarla birlikte unutulmaz deneyimler sunma anlayışımızla koşulsuz misafir mutluluğunu sürekli kılacağız. Detaylı bilgi için web sitemizi yolcu360.com’u ziyaret edebilirsiniz.
Meta CEO’su Mark Zuckerberg yakın zamanda WhatsApp’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde 100 milyon aylık aktif kullanıcı sayısına ulaştığını duyurdu. . Bu, geleneksel olarak iMessage ve SMS’in hâkim olduğu bir pazarda uygulamanın benimsenmesinde oldukça ilgi çekici bir gelişme olarak dikkat çekiyor.
ABD pazarı WhatsApp için en düşük kullanım oranına sahipti
Dünyadaki diğer bölgelere göre, ABD halen iMessage ve SMS uygulamalarının en çok kullandığı bölge olarak dikkat çekiyor. Buna karşın WhatsApp, son birkaç ayda kullanıcı sayısını periyodik olarak artırmaya başladı.
İşte ABD’de WhatsApp kullanımına dair detaylar:
WhatsApp artık ABD’de 100 milyon aylık aktif kullanıcıya sahip.
Uygulama özellikle Los Angeles, New York, Miami ve Seattle’da popülerlik kazandı.
Bu, Meta’nın satın almasından bu yana WhatsApp’ın ABD’deki kullanımına dair yayınladığı ilk spesifik veri olarak dikkat çekiyor.
WhatsApp’ın ABD’de gösterdiği bu etkileyici büyüme, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle açıklanabilir. Öncelikle, kullanıcıların iOS ve Android cihazlar arasında daha iyi iletişim kurma arayışı, WhatsApp’ı cazip bir seçenek haline getirdi. Uygulama, platformlar arası iletişimde birleşik bir çözüm sunarak, farklı işletim sistemleri arasındaki mesajlaşma engellerini aşmayı başardı.
Bununla birlikte, WhatsApp’ın sunduğu gelişmiş özellikler de bu büyümede önemli bir rol oynuyor. Gelişmiş grup sohbeti işlevselliği, zengin metin biçimlendirme ve yüksek çözünürlüklü medya paylaşımı gibi özellikler, kullanıcılara daha zengin bir mesajlaşma deneyimi sunuyor.
Bu özellikler, özellikle geleneksel SMS’in sınırlamalarından bunalan kullanıcılar için çekici bir alternatif oluşturuyor. Elbette Android ve iOS kullanıcılarının RCS ile artık üçüncü parti uygulamalara ihtiyaç duymayacak olmasıyla, WhatsApp kullanımının düşmesi de söz konusu olabilir.
Akıllı saatler uzun süredir hayatımızda ve bu ürünler sayesinde hem sağlığımıza dikkat ediyoruz hem de uykumuza. Peki akıllı saat alırken nelere dikkat etmek lazım. Hangi ürün kime daha uygun bu konuda dikkat etmemiz gereken şeyler var mı diye soranlar için bir yazı hazırlamak istedik.
Öncelikle bize sorarsanız gece saat takar mısınız takmaz mısınız buna karar vermenizi öneririz. Gece akıllı saat takmanın en önemli detayı ise uyju takibinizin yapılması. Son dönemde hem Apple, hem Samsung hem de Huawei tarafında oldukça detaylı takipler yapılabiliyor. Bununla birlikte ne kadar hareket ettğiniz ve spor konusunda hamgi noktada olduğunuz da bize sorarsanız oldukça önemli. Metalden kordonu olan, büyük akıllı saatler spor salonunda sizi biraz sıkabilir.
Bununla birlikte dalma sporu vb havuz, deniz sporları yapıyorsanız da dalma özelliği çok ileri olan ürünleri de tercih edebilirsiniz. Şu anda 100 metreye kadar su geçirmezlik sunabilen ürünler var. Bunlar su sporları için en iyi çözüm olabilir.
Akıllı Saat Alırken Hangi Kriterler Öbnemli
Huawei tarafından sunulan tansiyon ölçen akıllı saat Huawei Watch D gibi ürünler ise hayat kurtarıcı olabiliyor. Bu tarz bir ürün ile gün içinde tansiyonunuzu yükseltmeden heyecanlanmadan rahatlıkla tansiyonunuzu ölçerek ilaç alma durumunuzu da buna göre organize edebilir doktorunuza bilgi verebilirsiniz. Huawei Watch 4 Pro gibi ürünlerde de tam bir check-up sistemi sizlere sunuluyor. Huawei Watch 4 Pro‘ya öksürerek ciğerlerinizi kontrol etme imkanına bile sahipsiniz. Gerçekten bunlara dikkat ederek ürün alırsanız uzun süreli kullanım ve çok daha hedef odaklı bir deneyim yaşarsınız.
Apple Watch ise iPhone kullanıcıları için iyi bir alternatif olabilir. Apple Watch sadece iPhone’lar ile çalışabilir bu konuya dikkat edin ama iPhone sahibiyseniz Huawei Sağlık uygulaması kullanarak da Huawei ürünlerini iPhone’larda kullanabilirsiniz. Buna da dikkat etmelisiniz.
Yaş gurubunuz biraz ileriyse ya da anne ve babalar için hatta dedeler, ananeler, babaneler için bir ürün tercih edecekseniz band tarzı ürünlere yönelebilirsiniz. Bunların uzun pil ömürleri yaşı ileri olan insanları daha az uğraştırarak iyi bir kullanıcı deneyimi sağlayabilir. Şunu da unutmamak gerek. En iyi, en muhteşem akıllı saat diye bir şey yok. Sizin zevkleriniz ve ihtiyaçlarınız bu ürünleri seçmedeki en önemli kriter oalcaktır.
Sanal gerçeklik gözlükleri uzun süredir hayatımızda ve her geçen yıl bu ürünlere ciddi bir ilgi duyuluyor. Bu konuda en agresif üretici Oculus olmuştu. Zira kullandığı teknoloji ve yazılım desteği sayesinde bir anda parlayan Oculus, Samsung ile de yaptığı ortaklık ile sana gerçeklik gözlükleri konusunda dişe dokunur ilk ürünlerini ortaya koydu diyebiliriz. Daha önceleri HTC Vive gibi ürünler olsa da Oculus, dediğimiz gibi başka bir şey pazara sunmuştu. 2017 Yılında Samsung ile birlikte geliştirilen Gear VR isimli sanal gerçeklik gözlüğü ekran olarak telefonu kullanıyordu ve oldukça inovatifti. O günlerden beri herkesin kafasındaki soru işarei ise sanal gerçeklik gözlüklerinin geleceği ne olacaktı?
Aradan uzun zaman geçti ve Mark Zuckerberg, Oculusu‘u satın aldı ve oradaki bilgi birikimini de kullanarak Meta Quest adındaki gözlükleri pazara sundu. Bugün 3. nesli ile pazarda sağa sola meydan okuyan Mark ve arkadaşlarının en büyük rakibi ise kim ne derse desin Apple Vision Pro oluyor. Evet Apple’ın sanal gerçeklik gözlüğü fiyat olara Meta Quest’e göre uçuk kaçık sayılsa da her iki ürünün de ciddi ortak tarafları var. Şimdi gelelim konumuza zira bu çok önemli bir durum. Zira birçok insan kendisine, ailesine ve en önemlisi de çocuklarına sanal geçeklik gözlüğü almak istiyor.
Sanal Gerçeklik Gözlüklerinin En Büyük Sorunu
Bir sanal gerçeklik gözlüğü alacaksanız bu noktada bizce aklınızda olması gereken en önemli detay bu göslüklerin ağırlığı. Baktığımızda Apple’ın öve öve bitirilemeyen gözlüğü Apple Vision Pro yaklaşık 635 gram civarlarında bir ağırlığa sahip. Pilini kafanızın arkasına koyabildiğiniz ve başınızı yastığa dayayıp bir deneyim yaşama imkanınızın da olmadığı Meta Quest 3 gözlüğü ise 515 gram seviyelerinde. İşte bu gözlüklerin de tüm ağırlığının önde olduğunu düşündüğünüzde bu ürünlerin uzun süreli kullanımı diye bir şey olmuyor. Yani sanal gerçeklik gözlüklerinin “Netflix” desteği yok eleştirilerinin de bu noktada pek bir anlamı yok zira biz ne kadar kendimizi zorlarsak zorlayalım sanal gerçeklik gözlüklerini 40 dakika civarlarında kullanabildik ki bunları al tak uçakla Amerika’ya vs git paylaşımları kesinlikle gerçekçi değil.
Bununla bilirkte sanal gerçeklik gözülükleri ile ilgili de ciddi bir içerik eksiklikleri bulunuyor. Özellikle Youtube tarafında ve sanal gerçeklik gözlüğü için üretilmiş içerikler henüz yeterli seviyede değil ve çok acemice çekilmiş görüntüler bulıunuyor. Bununla birlikte sosyal medya uygulamlarının da bu platformalara daha fazla destek sağlaması gerekiyor. Bu şekilde olursa sanal gerçekli gözlüklerinin belki uzun vadede bir geleceği olabilir ama bu ağırlıklar ile sanal gerçeklik gözlükler hep sanal tarafta kalacak gibi görünüyor. Zira bu ağırlıktaki bir ürünü insanlar çocuklarının kullanımına asla vermeyecektir. Bir ürünü de çocuklar kullanmıyorsa o ürün asla kalıcı olamaz…
Yapay zeka son 2 yıldır büyük ölçüde hayatımızda ve birçok alanda da kullanılmaya başlandı. Önceleri fotoğraf tarafında kullanılmaya başlanan yapay zeka sistemleri daha sonra video yapmaya doğru evrildi. Günümüzde ise ChatGPT ve Midjourney tarzı yapay zeka araçları ile yapabileceklerinizin sınırını hayal gücünüz belirlemeye başladı. Yapay zeka bugün artık telefonlarımızın içine bile girmişken kendini bilen, geleceği az çok görebilen birçok kişinin de kendi kendilerine ve çevrelerine yapay zeka nereye gidiyor diye sormaya başladıklarını görüyoruz. Peki gerçekten de yapay zeka ile ilgili son durum ne?
Açıkçası yapay zeka ile bugün kod yazmak, hastalıkları önceden tahmin etmek, kişisel asistanınız gibi kullanmak mümkün ve bu hayatımızı da ciddi anlamda kolaylaştıran bir süreç. Bugün yapay zeka araçlarının neredeyse hepsi bilinç dışı sistemler. İşte bu noktadaki en önemli soru da yapay zeka sistemleri bilinç kazanabilir mi oluyor? Bunu şöyle bir örnek ile açıklayabiliriz.
Yapay Zeka ve Bilinç
Diyelim ki bir çivi fabrikamız var ve biz buradaki işleyiş süreçlerini yapay zekaya bıraktık. Yani yapay zeka bizim yerimize üretim süreçlerini takip ediyor, siparişlere göre üretim miktarlarını belirliyor, izinleri kontrol ediyor ve siparişlerin gönderilmesi için bir sistem oluşturuyor. Buraya kadar her şey kulağa çok hoş geliyor değil mi? Peki yapay zeka bilinç kazanırsa o zaman ne olabilir? İşte burada sorun başlıyor. Diyelim ki bu yapay zeka daha verimli olabilmek için daha fazla güce ihtiyaç olduğunu düşündü ve elektrik firmasını hackleyerek kendisinin istediği tüm enerjiyi başkalarının enerjisinden alarak kullanmaya başladı. Ya da hammadde bulunabilirliği ile ilgili borsa ve diğer sistemler içinde manüpülasyon yapmaya başladı. “Aaa bu işler onun kodlarında olmayacak” denilebilir ama bilinç sende olmayan kodların da sonradan yazılabilmesine olanak sağlayabilir.
Yapay zeka özellikle gençlerin eğitimleri ile ilgili de ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Artık ev ödevleri gibi şeylerin bir geçerliliği yok. Hatta bırakın ev ödevlerini çocukların artık derste dersi bile dinlemelerine gerek kalmadığı bir süreçten geçiyoruz. Bu konuda eğitimciler ile yaptığımız bire bir görüşmelerde öğretmenlerin yapay zeka sonrasında sözlü sınavlar ile öğrencilere not vermeye başladıklarını görüyoruz.
Yapay Zeka Filmleri Gerçek mi Oluyor?
Yapay zeka ile ilgili bugüne kadar birçok film yapıldı ve bu filmlerde yapay zekanın aslında hayatımızı nasıl ele geçirdiği anlaşıldı. Bu filmler arasında yapay zeka ve insan arasındaki duygusal ilişkinin mükemmel bir şekilde betimlendiği Herfilmi öne çıkıyor. ChatGPT’nin son güncellemesi ile birlikte ChatGPT4-o artık kullanıcılar ile daha duygusal ilişkiler kurabiliyor. Bizim de test ettiğimiz ChatGPT4-o hem benim hem eşimin hem de oğlumun ismini biliyor fotoğraflarını tanıyor ve bu konuda ciddi bir bilinç de kazanmış durumda. Yani kısa vadede sosyal gelişim bozukluğu ve toplum içinde kendini ifade edemeyen birçok asosyal insanın en yakın arkadaşı hatta sevgilisi yapay zeka olabilir ve bu psikolojik anlamda da ciddi sorunlara sebep olabilir diye düşünüyoruz.
Bununla birlikte en çok bilinen yapay zeka filmlerinden birisi de Terminator ve bu filmde de bir şirket var. Adı Skynet ve bu yapay zeka filmi gelecekte yapay zekaya karşı başkomutanlık yapacak olan kişinin annesini geçmişte öldürmek için harekete geçiyor. Bugün bunlar çok uzak gibi görünse de gelecekte gerçek olabilir mi bunları da sizin yorumunuza bırakıyoruz.
Bir başka film de tabii ki Matrix. Yapay zeka sayesinde makineler bilinç kazanıyor ve daha sonra insanlar ile makineler arasında bir savaş çıkıyor. İnsanlar da makinelerin güneşten aldıkları enejiyi yok etmek için gökyüzünü karartıyorlar ama bu sefer makineler yaşamlarını sürdürebilmek için insanları bir pil olarak kullanmaya başlıyor. İşte bu süreci ve yapay zeka ile insanlar arasındaki savaşı konu alan bu film de yapay zekanınbilinçsahibi olduğunda neler yapabileceğini gözler önüne koyuyor.
Yapay Zeka Nereye Gidiyor?
Yukarıdaki videoyu izlediğinizde bir adamın robotu sopa ile itip kaktığını görüyoruz. Tabii robotun canı acımadığı ve bilinci de olmadığı için robot bu noktada onu iten adama bir karşılık vermiyor. Peki bu robotlara yapay zeka sonrası bilinç gelirse sizce bu adam robotu böyle itip kakabilir mi? Robot karşılık mı verir yoksa itilmemek için kaçar mı? İşte bu soruların cevapları yapay zekanın sınırlarının da çizilebilmesi için oldukça önemli.
Bugün yapay zeka ile ilgili Avrupa Birliği Komisyonu bazı adımlar atsa da yapay zekanın sınırları ve yapay zekanın etikliği onu yapanların kendi karakterleri ile ilgili bir durum gibi görünüyor. Hekresin sorduğu Yapay Zeka Nereye Gidiyor sorusu henüz cevap bulamamışken yapay zeka nereye evrilecek bunu da bilemiyoruz. Yapay zekanın her geçen gün daha da korkutucu bir yere doğru gittiği de ortadaki gerçeklerden birisi diye düşünüyoruz…
HP, Oxford Economics ile birlikte, küresel liderlerin temel etki hedeflerini ileriye taşımak için yapay zeka da dahil olmak üzere teknolojiyi kullanma konusundaki istekliliğini ortaya koyan yeni bir çalışmayı açıkladı.
On ülkedeki işletme yöneticileri ve hükümet yetkilileriyle yapılan çalışmada, her 4 liderden 3’ünün teknolojinin ekonomik fırsatları genişletmenin anahtarı olduğuna (yüzde 76) ve yapay zekanın sürdürülebilirlik ve sosyal etki hedeflerine doğru ilerlemeye yardımcı olacağına (yüzde 76) inandığı ortaya çıktı.
Ayrıca, iş dünyası liderleri dijital eğitime erişimin artırılması (yüzde 90), işgücü geliştirme (yüzde 89) ve işgücü çeşitliliği (yüzde 86) gibi hedefler için halihazırda yapay zekayı kullanıyor veya önümüzdeki 1-2 yıl içinde kullanmayı planlıyor.
2030’a kadar 150 milyon kişi için dijital eşitlik hızlandırılacak
Küresel nüfusun yaklaşık üçte biri çevrimdışı kalıyor ve bu da dünyaya her yıl milyarlarca dolarlık GSYİH kaybına mal oluyor. Dijital uçurum, teknolojinin ortaya çıkışından bu yana büyümektedir ve yapay zeka bu eşitsizlikleri daha da derinleştirebilir..
“Herkes dijital ekonomide başarılı olmak için gereken araçlara erişme fırsatını hak ediyor,” diyen HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar şöyle devam etti: “Teknolojinin büyük bir eşitleyici ve ilerleme sağlamak için güçlü bir araç olabileceğini biliyoruz. Ancak, hızla gelişen dünyamızda dijital uçurumu gerçekten daraltmak için bireyleri teknolojiyi kullanma becerileriyle de donatmalıyız.”
HP, yayınladığı son Sürdürülebilir Etki raporunda, 2021’den bu yana 45 milyondan fazla insan için dijital eşitliği hızlandırdığını ve 2030 yılına kadar 150 milyon insana ulaşma hedefininneredeyse üçte birine bu sene ulaştığını duyurdu.
Bu hızlı ilerleme, topluluklar için özel çözümler üreten kilit kurumlarla yapılan yenilikçi ortaklıkların bir sonucu. HP, dijital uçurumu en çok yaşayanlara öncelik veren etkili programlar, stratejik yatırımlar ve ortaklıklar yürütüyor.