Bir süre önce oyun dünyasının gelişimini anlatırken, ilk yıllarından bahsetmiştim. Bu yazımda ise 80’li yıllarda gösterdiği gelişimleri anlatacağım.
80’li yıllar denince birçok oyunseverin aklına ilk olarak Commodore 64 geliyor. Haksız da sayılmazlar. Bundan tam 33 yıl önce Ağustos 1982’de pazara sunulduğunda, sadece oyunculuğu değil, insanların da bilgisayara bakışını değiştirmişti. Öncesinde çıkan Sinclair ZX Spectrum gibi ürünler olsa da gerçek anlamda kitlesel olarak evlere giren ilk ev bilgisayarı oldu. Sadece Commodore 64, toplamda 17 milyon gibi bir rakam satmasına rağmen, ardından çıkan Vic20, Commodore 16 ya da Commodore 128 gibi modelleri de düşündüğümüzde bu rakamın inanılmaz derecede artığını görebiliriz.
Commodore’un bu kadar popüler olmasının ardındaki en büyük sebeplerden biri, sadece oyun cihazı olmaması. Aynı zamanda Basic, assembler gibi programlama dilleri aracılığı ile yazılım da yapılabiliyordu. Bunun sonucu olarak hem Commodore ekosistemi hem de firmanın, cihazın her ihtiyacına yönelik donanımı hızlı bir şekilde piyasaya sunmasıyla, birçok farklı sektörde de kullanılmaya başlandı. Bunlar içinde muhasebeden tutun da müzik firmalarına hatta eğitim kurumlarına kadar birçoğu yer alıyor.
Commodore evreni çok hızlı gelişti. Bunun sonucunda bugün bile en çok satılan bilgisayar ünvanını elinde bulunduruyor. C64’ün satışta olduğu dönemlerde henüz orijinal kullanımı çok gelişmemişti. Bu sebeple birçok oyun rahatlıkla kopyalanıp, dağıtılabiliyordu. Bu da cihazın satışına çok önemli bir etken olmuştu.
Commodore’un bu başarısı, özellikle Atari firmasını çok etkiledi. Son dönemde düşen satışları için Commodore 64’e denk Atari 800XL ürününü geliştiren firma, ne yazık ki doymuş ve Commodore tarafından domine edilmiş pazarda yer bulamadı.
80’li yılların ortalarına geldiğimizde artık Nintendo’nun iyiden iyiye liderliği devralmaya başladığı zamanlar oluyordu. 85 yılında satışa çıkan NES (Nintendo Entertainment System) özellikle oyun yükleme için getirdiği devrimsel kartuş yeniliği (Commodore 64 ve Atari 800XL’de de olmasına rağmen, oyunlar daha ucun olan kaset ve disketlerde satılıyordu) onu zirveye kısa sürede taşıdı. Ayrıca Nintendo’nun önemli başlıklarından olan Mario’ya özel çıkan birçok yapım da konsolun satışını çok önemli bir oranda etkiledi. Kısa sürede 20 milyon adetten fazla sattı.
Hikayenin bundan sonrası oldukça karışıyor desek yalan olmaz. Sega, Nintendo, Atari ve Commodore firmaları arasında kıyasıya başlayan rekabet, çok yoğun bir oyun kirliliğine de sebep oldu. Nerede ise hergün onlarca oyun piyasaya sunuluyordu. Yine o günlerde ortaya çıkan ‘Crack grupları’ ise, ellerine geçen her oyunun şifrelenme sistemini kırarak, kopya bir şekilde piyasaya dağıtmaya başladılar. Oyun, yazılım, program ne bulunursa anında kopyalanacak hale getiriliyordu. Bu özellikle ev bilgisayarlarının sonunu hazırladı.
Nintendo’nun popülerleştirdiği kartuş sistemi artık üreticiler tarafından daha çok tercih ediliyordu. Hem kopyalanması daha zor, hem de teknik olarak daha birçok yeniliği beraberinde getiriyordu. Birçok oyun, cihazların teknik özelliklerinden dolayı sadece iki kişiyi destekliyor olsa da bu yeni kartuşlara eklenen iki kişilik port sayesinde, dört kişiye kadar çıkan çoklu oyuncu modları desteklenmeye başlamıştı. Tabi bunların hepsi bir sonraki nesilde gelecek olan cihazların alt yapısında önemli roller oynadı. Bu süreçte Nintendo yerinde durmamış, bugün bile hala fenomen olacak ürünleri de kataloğuna katmaya başlamıştı. Bunlar içinde Zelda, hala en çok konuşulanlar içinde yer alıyor. NES’in veliahtı SNES ise kelimenin tam anlamı ile Nintendo’yu zirveye çekmişti.
Ancak geride gizliden yükselen bir firma vardı. Sega… Daha çok oyunları ile ön plana çıkan firma, kendi cihazlarını üretip pazardan daha büyük bir payı almayı hedefliyordu. Birkaç başarısız denemenin ardından Master System ile büyük patlamasını gerçekleştirdi.
Bir sonraki yazımızda da Sega’nın başarısı ve 5. nesil oyun konsollarına girip, Playstation’un hikayesini göreceğiz.